Print Friendly and PDF

Translate

Keskin Nişancı 2 (2002) Sniper 2

|

 


91 dk

Yönetmen:

Craig R. Baxley

Senaryo:

Michael Frost Beckner, Crash Leyland, Ron Mita

Ülke:

ABD  Macaristan

Tür:

Aksiyon, Savaş

 Vizyon Tarihi:

01 Ocak 2008 (Macaristan)

Dil:

İngilizce, Macarca

Nam-ı Diğer:

Sniper II

 Oyuncular

    Tom   Berenger

    Bokeem   Woodbine

    Erika   Marozsán

    Tamás  Puskás

    Dan   Butler

Devam Filmleri

 

    1993 - Keskin Nişancı (22,804)6.2

    2002 - Keskin Nişancı 2 (5,677)5.2

    2004 - Keskin Nişancı 3 (3,846)5.3

    2011 - Keskin Nişancı: Ölümcül Hedef (7,222)5.4

    2014 - Keskin Nişancı: Miras (4,196)5.3

    2016 - Hayalet Tetikçi (2,600)5.4

Özet

Emekli deniz subayı Thomas Beckett, CIA tarafından tekrar göreve çağırılır ve etnik temizlik operasyonlarına karışan Sırp general Valstoria'yı öldürmesi istenilir. Becket'ın ortağı olarak görevlendirilen Cole ise federal bir yetkiliyi öldürmekle suçlanmaktadır. Göreve katılmayı kabul ederse, ceza almayacaktır. İki ortak, CIA'in isteğini kabul etmelerinin ardından, onlardan beklenenin bildiklerinden çok daha fazla olduğunu fark ederler.

Altyazı

Tanrım?

  Ateş kes?

  Ateş kes?

  Sizi orospu çocukları?

  - Kafamı uçuruyordun?

  - Affedersin Beckett.

  - Derdin ne?

  - Bir şey gördüm.

  Ben de gördüğümü sandım.

  Tanrı aşkına.

  Bir şey gördüğünü mü sandın?

  Geyik gördüm, herhalde.

  Geyik, herhalde.

  Geyiğe benziyor muyum göt herif?

  - Neredeler?

  - Belki kayboldular.

  Hayır, eminim.

  - Onları bulmak zorundayım.

  - Zor olmaz   ne de olsa büyük beyaz avcısın.

  - Böyle gidemezsin.

  - Seyret.

  Parayı geri isterler.

  Maaşından kesilecek.

  Güzel.

  Kafes hayvanı öldürmem için   para verenlerden bıktım.

  - Yeterince sportmen değil mi?

  Vurduğun insanların daha mı çok şansı vardı?

  Öldürdüğüm her adam beni rahatlıkla öldürebilirdi.

  Askeri İstihbarat.

  - Thomas Beckett?

  - Seni tanıyor muyum?

  Ben Albay Dan McKenna.

  Bu da James Eckles.

  Kendisi  CIA'den mi?

  Nasıl bildin?

  Bilmem.

  Öyle bir tipin var.

  Bir dakikan var mı?

  Üzgünüm.

  Terhisten sonra bir yerde tutunamamışsın.

  Bir işte tutunamadın.

  Bir ilişkiyi yürütemedim, sabah 6'dan sonra uyuyamıyorum.

  Uyumsuzum.

  Emeklilik maaşımda sorun var.

  - Bay Beckett.

  - Efendim.

  Dertlerini anlıyorum ve üzgünüm.

  Ama buraya bunun için gelmedik.

  Geçen ay Kodiak nişancılık turnuvasını kazandın.

  Deniz Kuvvetleri takımını ve 7 SWAT üyesini yendin.

  Ee?

  Nesiniz, ödül komitesi mi?

  - Hayır.

  İyi bir nişancı arıyoruz.

  - En iyisini.

  Dosyamda tıbbi nedenle terhis olduğum yazmıyor mu, göreve uygun olmadığım?

  Belli ki bir hata yapmışlar.

  Teklifiniz nasıl 50 yaşında eski bir nişancı keşif erini tutmayı içeriyor?

  Bunu konuşabilir miyiz?

  Herkes, Miloseviç'i devirdiğimizden beri Balkanları temiz sanıyor.

  Ama sırtımızı dönmemizi bekleyen onun gibi başkaları var.

  NATO'nun "sahipsiz bölge" dediği yerde direniş tespit ettik.

  Liderleri Mulik Valstoria adında başıboş bir general.

  "23.  Muhafız Alayı" dediği bir birliğin kumandanı.

  Dinle, bu adam sınırdaki Müslüman kasabalarında   gizli bir etnik temizlik harekatı yürütüyor.

  Bu iş iyice büyümeden bu generali ortadan kaldıracağız.

  Neden ben?

  Neden Heister veya Baker değil?

  O sersemler hala aktif görevde.

  - Bu kayıt dışı.

  - Çok etkileyici bir kariyerin var.

  Uzun mesafede eski rekor sahibi, 1.

 77 km.

  Baker kırmış.

  1. 99 km'den bir El Kaide askerini vurmuş.

  Hayır, rekor 2. 36.

  Guantanamo Körfezi'nde Kübalı bir general.

  Kübalı bir general iki buçuk kilometreden mi vurdu?

  Ben iki buçuk kilometreden Kübalı generali öldürdüm.

  - Rekor bu, kayıtlar için.

  - Bak, seni kandıracak değilim.

  - Zor olacak.

  - Yani intihar.

  Gilau'da bir grup ayrılıkçı sana yardım edecek.

  Bu işi eskiden emirlere uymak için yapardım   şimdi çıkarım ne?

  Risk büyük.

  Sana istediğin her şeyi önermeye yetkiliyiz.

  - Her şey mi?

  - Her şey.

  Bakın.

  Bana her şeyi önermeye hazırsanız   ödemeyi planlamadığınızı düşünmek zorundayım.

  Beni çoktan ölü listesine yazmışsınız.

  Evet.

  Ama bir de etrafıma bakıyorum ve  O zaman yapacak mısın?

  Öleceğim zaman bir denizci olarak ölmek istiyorum.

  Eski rütbemi geri istiyorum.

  Senden bunu anlamanı bekleyemem, ama sizden beklerim efendim.

  Anlaştık mı?

  Anlaştık, topçu başçavuş.

  Anlaşıldı efendim.

  Pekala  Düşman toprağında böyle bir görevin iki adamlı bir operasyon olması şart.

  Yani, sizden iyi bir gözlemci istiyorum.

  AMERİKAN ELÇİLİĞİ BERLİN

 10:05 Albay McKenna.

  Güzel.

  İçeri gönder.

  Gelmiş.

  Uçaktan hemen buraya getirmişler.

  Federal polisi öldürmekten hapse giren adam nasıl böyle çıkarılır?

  Kolay değil, inan bana.

  Orada göze batacağı kesin.

  Gir.

  Emrettiğiniz gibi Bay Cole'u getirdim efendim.

  Sağ ol topçu.

  Oturun Bay Cole.

  Özgürlük.

  - Hatırlatayım mı?

  - Hiç gerek yok.

  Tek görev.

  Başaramaz, kaçmaya çalışır ya da sıçma dediğiniz yere sıçarsam   ölüm hücresine geri dönerim, doğru mu?

  Topçu Başçavuş Beckett   Jake Cole'la tanışın.

  Benden hoşlanmadı.

  Ordu disiplini bekliyor.

  Hayır.

  Albay, Bay Eckles, bu adamla yalnız konuşabilir miyim?

  Elbette, topçu başçavuş.

  Gittiğimiz yerin dilini bildiğin yazıyor.

  Zavallı yaşlı postunu beladan koruyacak kadar.

  - Orduda nişancı mıydın?

  - Eski Delta, 85-41, Quantico'dan.

  Şehir nişancısı, Özel Operasyonlar.

  Gerçek dünyada 7 görev.

  Dördü gözlemci, üçü tetikçi olarak.

  Üçü de başarılı.

  Birkaç soru, çavuş.

  685 metre mesafedeyiz, açı 19 derece.

  Nişan ve isabet noktaları arasındaki fark ne?

  - Hedefin boyu kaç dostum?

  - 1. 77 metre.

  59 santim yukarı.

  Ve altı yukarı, üç sağa çevireceksin.

  Peki vaktin geldiğinde ne söyleyeceksin?

  Hiçbir şey söylemeyeceğim.

  Sadece susup bir asker gibi öleceğim.

  Anlaşıldı.

  Yılan Yiyen'in 15:00'te sahaya inişini doğrula.

    Anlaşıldı.

  Yılan Yiyen'i indir.

    Büyük Göz, top sahası güvenli dedi.

    Tamam.

  Anlaşıldı.

  Kapatıyorum.

   Bunu kullanmayı denedin mi hiç?

  Hayır.

  Hala pusula kullanıyorum.

  Eski kafalıyım sanırım.

  Randevu yerleri ve frekanslar standart prosedürdeki gibi.

   İki dakika çıkıyorum.

  Yaklaşmaya başlıyoruz.

   Anlaşıldı.

  Tekrar ediyorum, burada atlıyoruz, Gilau'dan yedi kilometre.

  St.  Stephan kilisesinde bağlantımızla buluşuyoruz.

  Partizanlar bize silah ve resimleri verecekler.

  Bazilika olmaması çok yazık.

  Onu görmek istiyordum.

  - Efendim?

  - Gilau Bazilikası.

  Doğu Avrupa'daki en güzel Bizans kiliselerinden biridir.

  Hapiste gezi kitapları filan okumaya çok zamanım oldu.

   Yayımlanan her gezi rehberini ve National Geographic'i okumuşumdur.

  Neden?

  Rüyayı canlı tutmak için.

  Kodeste seni mahvetmeleri çok kolay.

  Ölüm hücresindeki pek çok mahkum öleceği günü sabırsızlıkla bekler.

  Buraya bir adama kurşun sıkıp gerisini Tanrı'ya bırakmaya geldik.

  Bu ülkeden canlı çıkmamız için dua et yeter.

  Bütün o rüya saçmalığın burada biter.

   Atlamaya 30 saniye.

  Anlaşıldı.

  Aviano Hava Üssü, Sicilya  Yılan Yiyen, iletişim durumunu bildir.

    - Çok parazit var.

  - Tam tur.

  Yılan Yiyen.

   - Sorun var mı?

  - Yok.

  16:30'da temas etmeleri gerekiyor.

  Kafandakini çıkar.

  Aradığınız benim.

  Bağlantımız o.

  Lanet olsun?

  Diz çök oğlum   ruhun için dua edeceğim.

  Adım Sophia.

  Beklediğimiz daha  yaşlı biriydi.

  Bu işte yaşlanan fazla insan yok.

  Paketimizi getirdin mi?

  Valstoria'nın resmi birkaç günlük.

  Diğerleri Savunma Bakanlığı'nın çevresindeki binalara ait.

  Köşede penceresi olan çok yüksek ve yakın.

  Temiz bir görüş.

  Sanırım orayı kullanmak istersiniz.

  Buna ben karar veririm.

  Yaklaşık 300 metre uzakta.

  Belki de çok uzak.

  - 298 metre.

  - Ona katılıyorum.

  Olaya daha yakın olmalıyız.

  Sen söylersin, ben vururum.

  Valstoria iki günde bir sabah bakanlığa gelir, tam 7:30'da.

  Merdivenlerden çıkar.

  Arabadan binaya kadar 6 metre.

  - Boyu 1. 84 mü?

  - Evet.

  Bir gitar kutusu lazım.

  Gördüğünüz gibi şehrin bu kesimindeki sokaklar çok dar ve eski.

  Kaçmak kolay olmayacak.

  Çavuş Beckett'ın tüfeği tek önceliğimizdi.

  Kısıtlı imkanlarımızla elimizdeki en iyisi bu.

  Hayır, işi görür.

  Her şeyin ayarlandığına emin olmak için gitmeliyim.

  Şehirde kaos olacak.

  Kiliseye ulaşmanız gerek.

  Altında Roma mezarları var.

  Şehrin altından kaçabiliriz.

  Kiliseye zamanında ulaşırız.

  Sen orada olmaya bak.

  Demek istediği, teşekkürler.

  Bir şey değil.

  Şu Sophia  - Beklediğim şey değil.

  - Aklını işe ver.

  Şaşırtma cihazı işe yararsa beş dakikamız var.

  Gölgem gibi ol.

  Gezmeye çıkmak yok.

  Anladın mı?

  - Anlaşıldı.

  - Hazırlan.

  Gidelim.

  300 metre.

  Üçe bir çevir.

  Sağdan rüzgar geliyor.

  4-6 şiddetinde.

  Tabii bu sabah değişebilir.

  Doğu arkamıza düşüyor.

  Gün doğumu 06:37'de.

  07:30'da binaların gölgesi hedef üstüne düşebilir.

  Şaşırtma cihazını ayarla.

  Gidelim buradan.

  - Atışı nereden yapacağız?

  - Kızın önerdiği pencereden.

  Konumu mükemmel.

  Uyudun mu?

  - Hayır.

  - Pekala.

  Peki sen kimsin dostum?

  199 metre.

  İkiye bir çevir.

  Tam etkili rüzgar 1-3 şiddetinde.

  Sola yarım çevir.

  - Beş derece açım var.

  - Boş ver.

  Yeterli bir açı değil.

  Neden yaptığımı hiç sormadın.

  - Neyi?

  - O alçağı niçin öldürdüğümü.

  Hoş görmüyorum.

  Bilmek isteyecek kadar umurumda değilsin.

  Pek de kibarsın, değil mi başçavuş?

  Geldiler.

  Siyah Mersedes ve maiyeti.

  Tam zamanında.

  Herif bir dakikadan az ömrü kaldığını bilmiyor.

  Hareket ederse, yarım milim öne.

  Anlaşıldı.

  - Rüzgar?

  - Aynı.

  - Hedef çıktı ve yürüyor.

  - Hazırım.

  Şaşırtma hazır.

  Başından.

  Ateş.

  Ne oldu?

  - Yok bir şey.

  Hazırım.

  - Emin misin?

  Gözünü dürbünden ayırma ve çeneni kapa.

  Tamam.

  Göğüs ortası.

  Ateş?

  Hedef düştü.

  Kahretsin.

  Bizi gördüler.

  Burada bizi görmelerine imkan yok.

  İşte?

  Şurada?

  Pekala, perdeyi çıkarıp buradan gidelim.

  Dört sokak sonra kilisedeyiz.

  - Ayrılmalıyız.

  - Hayır.

  Silahını elinde tut.

  İki adam arıyorlar.

  Ayrılırsak belki  Herkese bakacaklardır.

  Ayrılma, birbirimizi koruruz.

  Üç sokak var.

  - Ne?

  - Plan değişikliği.

  En son kim bindi?

  Bu bey ve diğer ikisi.

  Kimliğiniz lütfen.

  Tabii.

  Başında dur.

  Yere?

  Misafirimiz var?

  Hızla yaklaşıyor?

  Sola?

  Sola?

  Cole?

  Ne yapıyorsun?

  Caddeden çık?

  Seni aptal hergele.

  Beckett çıkarma noktasına gitmedi.

  - Yakalandı mı?

  - Hayır.

  Adamlarımız yalnız Cole'un tutuklandığını bildirdi.

  Beckett ölmüş mü?

  Önemi yok.

  Operasyon plana uygun gidiyor.

  Diğerleri nerede?

  Yalnız değilsin.

  Kimse öyle bir atışı yalnız yapmaz.

  Kiminlesin?

  Neden söz ettiğini anlamıyorum.

  Yani sence   burada olmak   komik.

  Öyle denemez.

  Birleşmiş Milletler mi?

  Amerikalılar?

  İngiliz?

  Rus?

  Rus'a benziyor muyum?

  Götürün onu.

  Ne yapıyorsun?

  Buraya gelmemeliydin.

  Sorun çıktı.

  Gir.

  Kiliseye gitmeliydin.

  - Ortağını götürdüler.

  - Yaşıyor mu?

  Evet.

  TV'de dediğine göre, onun yakalanması dünyaya   BM zulmünün kurbanları olduğumuzu kanıtlayacakmış.

  Onu nerede tutuyorlar?

  Sponza cezaevinde.

  Hiç duymadım.

  Sizin dünyanızdan kimse duymadı.

  Gizli bir yer.

  Valstoria'nın adamları özel düşmanlarını orada tutar.

  Onu çıkarmanın bir yolunu bulmalıyız.

  - İmkansız.

  - Hiçbir şey imkansız değildir.

  Bana söylemediğin bir şey mi var?

  Tabii ki yok.

  Bazı kişilerle konuşayım.

  Belki bir yolu vardır.

  Pavel.

  Uyanıyor?

  Amerikalı uyanıyor?

  Pavel?

  Adamı rahat bırak.

  Biraz dinlensin.

  Söylenen doğru mu?

  Valstoria'yı mı öldürdü?

  Onu şimdi götürmek delilik.

  Dışarı çıkarmakla büyük riske gireriz.

  Senin fikrin önemsiz.

  Kuzeyde ve batıda ilerliyorlar.

  Burayı bildiklerine dair kanıtımız yok.

  Büyük hata ediyoruz?

  Hata Valstoria'yı öldürmelerine izin veren senindi.

  Şimdi müttefiklerimizin himayesinde doğuya gideceksin.

  Karar verildi.

  Hiçbir şey deme.

  Arada başını salla.

  Ne dedin?

  Bu gece yine sarhoş olup kötü sevişirsen   seni terk edeceğimi.

  Bu silahlar 2.  Dünya Savaşı'ndan.

  Bazıları, evet.

  Burada ne arıyorlar?

  Dedem Almanlarla savaşmış.

  Babam komünistlerle.

  Şimdi sıra bizde.

  Mauser 792.

  Antikadır.

  Ama Almanların yaptığı en iyi silahlardan biri.

  Evet.

  Sanırım bu işi görür.

  Cole içeride.

  Valstoria suikastı onları korkutup kaçırdı, planladığımız gibi.

  Yakında ana hedefimizi naklederler.

  - Cole'un temas ettiğini ne bileceğiz?

  - Bilemeyeceğiz.

  Pekala.

  Şunu bitirelim.

  Bu olur mu?

  - Sanırım olur.

  - Sophia?

  Tamam.

  Bunlar kardeşlerim, Vojislav ve Zoran.

  Bu Çavuş Beckett.

  Tramvayları çarptıran Amerikalı mı?

  Burada olmamalı.

  Planın parçası değil.

  Pavel'in kaçışını riske sokar.

  Ama burada?

  Seçeneğimiz yok?

  İngilizce olarak söyle.

  Valstoria'nın ölümü büyük kaygıya yol açtı.

  Amerikalı mahkum ve diğerleri Pozarevac'a nakledilecekler.

  Pozarevac geçit vermez bir kale.

  Oraya götürürlerse, idam edilir.

  Peki.

  Beş adam bulun, en iyi nişancılarınızı.

  Bir de harita lazım.

  Komik olan ne?

  Bizden başka yardım edecek kimse yok.

  Evet.

  Tüm yeraltı örgütü siz misiniz?

  Yalnız biz kaldık, değil mi?

  Evet.

  Tamam.

  En iyi nişancınızı verin.

  Benim.

  Yaşasın.

  Dışarı?

  Haydi, yürüyün?

  Sen Pavel misin?

  Vakti gelince dediklerimi yap.

  Siz ikiniz.

  - Ne oldu, bilmiyorum.

  Durdu.

  - Çek şunu yoldan.

  Diğer kamyonda.

  Binin?

  Haydi, çabuk?

  Silah?

  Bu da kim?

  Çok gizli.

  Çok gizliymiş.

  Kurtul ondan.

  - Sakin ol Beckett.

  - Hayır?

  Görevdeyiz.

  Arkadaş edinmeye gelmedik.

  Senin görevin bitti.

  Valstoria'yı öldürdüğünde.

  Benimki bu adam.

  - Ne demek seninki?

  - Görevim: Yakalan, bu adamı bul   ve onu ülkeden çıkar.

  Senin görevin benimki için bir düzenekti sadece.

  Bunda hep birlikte misiniz?

  Haydi, hükümet seni ilk kez   arkadan vurmuş gibi davranma.

  Kaçmıştın.

  Niye geri döndün?

  Sebeplerim vardı.

  Ya.

  Ama ben senin için aynı şeyi yapmazdım.

  Bence bu sohbetin sırası değil.

  Sebeplerin her neyse dostum, minnettarım.

  Uydu bağlantısına 3 dakika.

  - Albay.

  - Evet?

  Bölgeden gelmiş.

  Yayın Atlanta'dan.

  CNN olay yerinde.

  Bir tür terörist saldırı.

  Biz ne biliyoruz?

  Dört askeri araç, bir nakliye aracı   yedi ya da sekiz ölü.

  - Bizden mi?

  Hayır.

  Askerler.

  Helikopter havalandırın.

  Üç saat içinde tahliye var.

  - Burası neydi?

  - Demir fabrikası.

  Hükümet, çalıştırmak için buraya Müslümanları   getirip sonra öldürürdü.

  Generaller ve binbaşılar, ahmaklar ve aptallar.

  Ne var?

  Sorun ne?

  - Ne kadar kaldı?

  - 10 dakika.

  Sizin değerli saniyeler dünyanızda uzun zaman.

  Evet, çok uzun.

  Çatıdan alacaklar.

  - Güvenli mi?

  - Kesinlikle.

  Şimdi nereye?

  Kanalizasyon bizi nehre götürür.

  Seni geri istedikleri kesin.

  Ne yaptın?

  Yazarım.

  Otoriteye meydan okurum.

  Beni hapsetmekle gerçeği örtemezler.

  Seni öldürebilirler.

  Ölürsem kelimelerim güçlenir.

  Beni sağ istiyorlar.

  - Yukarı çıkıyorum.

  - Ben de.

  Hayır.

  Onları dışarı çıkar.

  Bu delilik.

  Ona yardım edemezsin artık.

  Belki, ama sizin için onları oyalayabilirim.

  - Bu intihar.

  - Umurumda değil.

  Dr.

  Pavel benim ülkem.

  Ölürsem boşuna olmayacak.

  Tamam, bu taraftan.

   Uluslarımız farklı olsa da, sizde bizim  Ne bu?

   Taziyelerinize teşekkürler    ama bu işten sorumlu    Amerikalıların adını vermezseniz yardımınız gereksiz.

    Ne diyorsunuz?

   Bizden çok önemli bir şeyi aldılar.

    Onu geri istiyoruz.

    Yargılanacaklar ve idamları    dünya televizyonlarında yayınlanacak.

    Amerikan halkının tutkularını biliyorum.

    Oğulları ipin ucunda sallanırken ne diyecekler bakalım?

  Haydi.

  Bu neydi böyle?

  Bir uydumuz bir saat önce aldı.

  Leskovic'ten bir telefon.

  NNB'nin başı olduğunu söylüyor, o ne ise.

  Diğer ses?

  Rumen elçimizin telefonunu cevaplayan bir yaver.

  - Beyaz Saray biliyor mu?

  - Henüz değil.

  - Hoşlarına gitmeyecek.

  - Her zaman bir bedel vardır.

  Ne var?

  Onu vurursan herkes yerimizi öğrenir.

  Tamam.

  Komra'ya gidebiliriz.

  Müslüman köyü.

  Arkadaşım Nauzad orada bize yardım edecek.

  Tamam, bir dakika.

  Bu Komra ne kadar uzakta?

  10 kilometre kadar.

  Şimdi yola çıkarsak gün doğmadan varabiliriz.

  Pekala.

  Gitmesinin zamanı geldi.

  Hayır.

  Bak, seninle akıl oyunu oynayacak değilim.

  O gidiyor.

  Sen bir gün daha çarpışıyorsun.

  Haklı.

  Kendinize iyi bakın Bay Cole.

  Hoşça kal.

  Evet.

  Güle  Üst katta ışık var.

  Gördüm.

  Bu adamı ne kadar iyi tanıyorsun?

  Nauzad'la ben eski dostuz.

  Güvenilecek türden.

  - Nauzad.

  - Pavel.

  Bunlar o Amerikalılar olmalı.

  Televizyon öldüklerini söylüyor.

  Yanılttık, üzgünüm.

  Televizyona inanılmaz, biliyorsun.

  - İngilizce tekrarlar mısın?

  - Elbette.

  Yardıma ihtiyacımız var Nauzad.

  - Gitmemiz gereken yer  - Sınır.

  Köyden Krizevci'ye giden bir otobüs var.

  Oradan sınır birkaç kilometre.

  Sizi otobüse götürürüm.

  Sağ ol.

  Burada kalın.

  Kardeşimin minibüsünü alayım.

  Yatak ve duş var.

  Acıkırsanız bir şeyler pişiririm.

  Biz hallederiz.

  Sen git.

  Bir gelişme?

  Bir saattir yok.

  Tali noktaları neresi?

  Simand.

  Bence iptal etmeyi düşünelim.

  Örtbas haberi hazırlayın.

  Hayır, henüz değil.

  Onlar Amerikan askeri.

  İptal etmeyeceğiz.

  Ben yaşlı Nauzad'a hala güvenmiyorum.

  Sen?

  Ben kimseye güvenmem.

  Bu yüzden hala hayattayım.

  Neden yaptığını hala bilmiyorum   ama geri döndüğün için sana borçluyum.

  Bana borcun falan yok.

  Rahat bırak beni.

  Ne, hala kızgın mısın?

  Onların kararıyla hiçbir ilgim yoktu.

  Önemli olan, görevi bitirmek.

  Görevi mi?

  Görevi?

  Af demek istiyorsun.

  - Ne?

  - Günahın affı.

  - Yaptığımız bu.

  - Ne diyorsun sen?

  Casuslar buna öyle der.

  Birini öldürürsün, affı için bir şey yaparsın.

  Bu durumda bu, arkadaşın Pavel.

  Kefaret.

  Yaşaması ya da ölmesi de önemli değildir.

  Borç ödenmiştir ve herkes temiz bir vicdanla çıkar gider.

  - Bu zırvalık.

  - Zırva?

  Siyasi cinayetin doğası budur.

  Neden bizi seçtiler?

  İdam mahkumu bir çocuk   işi bitmiş, dört parmaklı, gözleri bozuk bir nişancı.

  Pavel'in kurtulması veya denerken ölmemiz de önemli değil.

  Bu CNN için harika bir haber   ve tekrar tekrar gösterecekler, günde 24 saat.

  Sonunda affedecekler ve   özgürlük adına göğsüne bir kurşun yiyen   Valstoria adında bir alçak olduğunu unutacaklar.

  Hey.

  Sana kızgın değilim evlat.

  Kendime kızgınım.

  Bunu tahmin etmeliydim.

  Sanırım yaşlandım.

  Buna ne demeli başçavuş?

  Sen ve ben bir anı paylaşıyoruz.

  Kim bilir?

  Bunu yapıyor olmasaydık, dost bile olabilirdik.

  Dost  Beckett, kaç yıl orduya hizmet ettin?

  Yirmi altı yıl.

  Hiç başka iş yapmayı düşündün mü?

  Evet.

  Evet, mühendis olmak için okula gittim   ama okuyacak kafa yoktu.

  Sonra Montana'da bir çiftlikte çalıştım.

  Yürümeyince Deniz Kuvvetleri'ne girdim   elime silah aldım ve tahmin et.

  İyiydim.

  Gördüğüm atışlara bakılırsa iyinin üstündesin.

  Denizci olmak iyi yaptığım tek şeydi.

  Bu gurur duyulacak bir şey mi?

  Bir başka insanı öldürmede en iyi olmak.

  Başkalarının yaşaması için insan öldürüyorum.

  Sen, mesela.

  Barışı sağlamanın kaba kuvvetten   başka yolları var.

  Diplomatik yollar.

  Ah, evet, diplomatlar.

  Diplomatlar olmasa askerlere gerek kalmaz.

  Biz diplomatların yarattığı sorunları çözüyoruz.

  Senin ve benim amacımız aynı.

  Nefretsiz bir dünya.

  Ama ben ona kansız ulaşmayı umuyorum.

  Henüz anlayamadıysan, özgürlük bedava değil.

  McKenna muhtemelen öldüğümüzü sanıyor, farkındasındır.

  Evet, sanırım öyle.

  Pavel'le girdiğimi görünce altına yapacak.

  Bu cehennemin dibinde trafik mi olur?

  Nauzad.

  Onlara hiçbir şey anlatmadan ölür.

  Aç?

  Neredeler?

  Galiba hala sınıra gidiyorlar.

  Başka bir alma noktası yoksa.

  Adamlarını al, Simand'a bakın.

  Anlaşıldı.

  Gidiyoruz.

  Ne kadar gideceğiz?

  İki veya üç saat kadar.

  Langley'den şimdi haber aldık.

  Cole ve Pavel'le birlikteymiş.

  Bu beni neden şaşırtmıyor?

  Ayrıca Simand sınırı yakınında yoğun askeri faaliyet varmış.

  Eve geliyorlar.

  Helikopter havalandırın.

  Pavel?

  Evet?

  İyi düşünmeni istiyorum.

  Bana doğruyu söyle.

  Nauzad'la yalnızken   Simand'dan bahsettin mi?

  Hayır.

  İyi.

  Burası hayalet kasaba.

  Müslümanlar burada 600 yıl yaşadı.

  Naziler, sonra komünistler ve   Sırplar köklerini kazımak istedi.

   Onlara modrus diyorlardı.

  Anlamı "yenilmez".

  - Bunu neden yaptılar?

  - Dil   din   mülk, açgözlülük 

Siz seçin.

  İnsanlar insanları öldürüyor   ve kimse nedenini bilmiyor.

  Ne dediği umurumda değil.

  Kımıldayan bir şey görürsem vururum.

   Yılan Yiyen iniş noktasına inecek.

  Tamam.

    İniş anlaşıldı Yılan Yiyen.

  İniş noktası şu an güvenli.

  Tamam.

   Simand'a giden bir helikopter bildirildi.

  - Geliyoruz.

  - Anlaşıldı.

  - Ne düşünüyorsun?

  - Bilmiyorum.

  Adamlarım yerlerinde.

  Güzel.

  Tamam.

  Ne var?

  - Sorun ne?

  - Bilmiyorum.

  Bir şey görmüyorum ama  Av sever misin başçavuş?

  Çocukken.

  Artık pek ilgilenmiyorum.

  Cole, hareket var.

  Kalk.

  Haydi.

  Yarası?

  Sıyrık, kolun üstü.

  İyileşir.

  Kımıldama.

  Sıradan piyade olmadıkları kesin.

  Anlaşıldı.

  İyi misin?

  - Evet, ama etrafımızı sardılar.

  - Kasabaya gidelim.

  Kasaba tehlikelidir.

  Bana bak.

  Randevumuza 30 dakika var.

  Ya benimle ya bensiz gidersin.

  Kahretsin.

  Daha önce böyle bir şey gördün mü?

  Evet, Lübnan'da   Hizbullah Beyrut'taki denizci kışlasını havaya uçurduğunda.

  Ve Vietnam.

  Hue City, Tet Saldırısı.

  Üç hafta uykusuzluk, bitmek bilmeyen yağmur   sayısız ölüm.

  Berbattı.

  Bunu ilan afişine koymalılar: "Deniz Kuvvetlerine katıl.

  Dünyayı gez.

  Yeni dostlar edin ve öldür.

 " Şu rezalete bak: Yıkılan binalar, ölen insanlar.

  Bir yerde buna dur demek zorundasın.

  Bu bizi iyi adam mı yapar?

  Savaşta iyi adam yoktur.

  Kesin şunu.

  Oraya iniyoruz.

  - Haydi.

  - Yine mi bok çukurları?

  Kahretsin.

  Tamam, bu taraftan.

  Gerçek dünyada günlerden ne?

  Çarşamba.

  Bir Çarşamba ölecektim.

  Eve dönünce ilk işim   duş alıp seks yapmak.

  Bu sırayla olması şart değil.

  Sence birinin arkada bıraktığı bir şey miydi?

  Bilmiyorum.

  Mayın?

  Lanet olsun, kulaklarım.

  - Bizi buraya gömecekler.

  - Hayır.

  Bizi tam randevu noktasının altına getirdim.

  Sen Pavel'i al.

  Yukarı çıkın.

  Ben sizi koruyacağım.

  - Bu intihar.

  - Bunu baştan beri söylüyorum.

  Benimle tartışma evlat.

  Dediğimi yap.

  Anlaşıldı başçavuş.

  Cole.

  İnterkom.

  Cole, temiz mi?

  Temiz.

   Bir nişancı var, bloğun ortasında, güneydoğu köşesi.

    - Anladım.

  Kiliseye.

  - Hayır.

    Olumsuz.

   Orada kal.

  Görevin paketi korumak.

  Bir Çarşamba öleceğini söylerken ne demek istedin?

  Birini öldürmekten idama mahkum edilmiştim.

  Deniz Kuvvetleri'ne üç arkadaşımla katıldım.

  Kardeş gibiydik.

  Kendimize Mahşerin Dört Atlısı derdik.

  Birkaç yıl önce Uyuşturucuyla Mücadele adına Rostock'a gittik.

  Birkaç büyük Rus eroin kaçakçısını öldürmeye.

  İki ayrı görev.

  Bizimkini başardık, onlarınki ihbar edilmiş.

  Arkadaşlarım   kafalarını bir sokakta bıraktılar.

  Peki öldürdüğün adam kimdi?

  Bize ihanet eden polis.

  Onun yaptığını kanıtlayamam, ama o olduğunu biliyorum.

  - Sen hangisiydin?

  - Ne?

  Hangi atlı?

  Dördüncüsü, sanırım.

  "Ve adı Ölüm'dü   ve cehennem peşinden gelirdi.

 " "Halk gece yatağında rahat uyuyorsa   askerler onlar adına şiddete hazır bekledikleri için.

 " - Sen mi yazdın?

  - Hayır.

  George Orwell yazmış.

  O da şiddetten nefret ederdi.

  Ama gereklilik haline gelince o da anlamış olmalı.

  Yakaladım seni.

  Mevkiini terk ettin?

  Fazla vaktimiz yok?

  Geri çekil?

  Pavel?

  Lanet olsun.

  Konuş.

  Konuş benimle evlat.

  Vuruldum.

  Ağır mı?

  Dostum.

   Böyle bitmemesi gerekiyordu.

   Bugün doğum günüm gibi olacaktı.

  Dayan evlat.

  Helikopter geliyor.

   Benim için   dönmenin nedenini    hiç söylemedin.

   Panama'daydım.

  Yakalandım ve işkence gördüm.

  Senin gibi genç bir teknisyen hayatımı kurtardı.

  Ona borçlu olduğumu hissettim.

  Ama benim için döndün.

   Sen de benim için dönerdin.

   Geliyor.

  Gidelim.

  Bak.

  Halim berbat?

  Sus.

  Seni buradan götüreceğiz.

  Gidelim?

  Daha hızlı?

  Sıcağım.

  Üşüyeceğimi sanıyordum.

  Üşümem gerekmiyor mu?

  Görev bitti evlat.

  Eve gidiyorsun.

  Ölümden korkmuyorum.

  Sadece o kafeste ölmek istemedim.

  Özgürlük?

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar