Aşık Shakespeare (1998) Shakespeare in Love
| |
123 dk
Yönetmen:
John Madden
Senaryo:
Marc Norman, Tom Stoppard
Ülke:
ABD
Tür:
Komedi, Dram, Tarihi
Vizyon Tarihi:
05 Mart 1999 (Türkiye)
Dil:
İngilizce
Müzik:
Stephen Warbeck
Oyuncular
Geoffrey Rush
Tom Wilkinson
Steven O'Donnell
Tim McMullan
Joseph Fiennes
Özet
Elizabeth dönemi İngiltere'sinde geçen bu romantik komedi
filminde genç Shakespeare'in aşk hayatı anlatılıyor. Aslında Shakespeare'in son
günlerde aşk hayatı hiç iyi gitmiyordur. Yeni oyunu 'Romeo and Ethel the
Pirate's Daughter' konusunda ise daha bir satır bile düşünebilmiş ve yazabilmiş
değildir. Shakespeare'in hayranlarından zengin ve güzel Viola duygusuz bir adam
görünümündeki Lord Wessex ile evlenmek üzeredir.Hayali oyuncu olmak olan Viola,
Shakespeare ile tanışınca ikisi yasak bir aşkın heyecanına kapılırlar.
Altyazı
Londra 1593 Elizabeth dönemi tiyatrosunun parlak
günlerinde iki tiyatro, yazarlar ve
seyirciler için savaşıyordu Şehrin kuzeyinde, İngiltere'nin en meşhur
aktörü Richard Burbage'in yuvası olan
Perde Tiyatrosu vardı.
Rakibi ise nehrin
karşı yakasında, likidite problemi olan
bir işadamı olan Philip Henslowe'un kurduğu Gül Tiyatrosu'ydu.
Henslowe, borcunu
ödemeyen adama ne olur biliyor musun?
Çizmeleri alev alır!
Niye uluyorsun Isırılmış olan kişi ben iken ?
- Ben neyim, Bay
Lambert ?
- Isırılmış, Bay
Fennyman.
Ne kadar kötü
ısırılmış, Bay Frees ?
Oniki pound, bir
şilin ve dört pens Bay Fennyman, faiz dahil.
- Aaah !
Ödeyebilirim !
- Ne zaman ?
İki hafta!
En fazla üç hafta !
Oh, acıyın bana !
- Çıkar onları.
Sen nereden
bulacaksın Onaltı pound, beş şilin ve
dokuz pensi Faizi içinde olmak üzre, üç
haftada ?
- Harika bir yeni
oyunum var.
- Tekrar indirin.
- Bu bir komedi !
- Burnunu kopar.
Bu William
Shakespeare'in yeni bir komedisi - Ve kulaklarını.
- Ayrıca bir hisse !
Ortak oluruz, Bay
Fennyman !
- Ortak ?
Bu oyun adeta
kalabalık mıknatısı.
Yanlış anlamalar.
Batan bir gemi Korsan kral.
- Bir köpek, ve
sonunda aşk kazanır.
- Sanırım bunu
görmüştüm.
Ama hiç beğenmedim.
- Ama bu
Shakespeare'in oyunu.
- Adı neydi ?
Romeo ve Korsan'ın
Kızı Ethel.
İyi isim.
- Bir oyun zaman
alır.
Aktörleri bulmak,
provalar.
İki hafta içinde
perdeleri açıyoruz diyelim o zaman.
Şimdi, bu, kelle
başına iki pensten 500 kişi salonda Ayrıca, üçer pensten arkada 400 kişi minderler
için bir penny ekstra.
200 minder olsun Tedbir
olarak iki oyun diyelim.
Ne kadar yapar, Bay
Frees ?
- Tam yirmi pound,
Bay Fennyman.
- Doğru.
- Ama oyunculara ve
yazara para vermeliyim.
- Kardan pay
verirsin - Hiçbir zaman yeterince- - Elbette yoktur Oh-- Oh, Bay Fennyman,
sanırım birşey yakaladınız.
Şurayı imzala Öyleyse,
Romeo ve Ethel, Korsan'ın Kızı.
Nerdeyse bitti,
değil mi ?
Oh, şüphesiz tam şu
anda bitiriyor olmalı.
AŞIK ŞEKSPİR
"Romeo ve Juliet" oyunundan yapılan alıntılar için
Özdemir Nutku'nun çevirisinden yararlanılmıştır.
- Bitirecek.
Bitirecek !
Nerde benim oyunum ?
Bana nerdeyse
bitirdiğini söyle.
Bana yazmaya
başladığını söyle.
Yıldızların ateş
olduğundan, Güneşin hareket ettiğinden şüpheleniyorum.
Hayır, hayır,
vaktimiz yok.
Düzyazıyla konuş.
Oyunum nerde benim ?
- Hepsi burda
kilitlenmiş, güvende.
- Tanrıya şükür.
Kilitli ?
- İlham perimi bulur
bulmaz.
- Bu seferki kız kim
?
Afrodit.
Sonsuza kadar.
Afrodit Baggot, şu Dog
ve Trumpet'in arkasında yapan ?
Henslowe, sen
kalpsizin tekiyken, bir hayat arkadaşı arayan boşluğu nasıl anlayabilirsin ?
Ow !
Will !
Ben ölü bir adamım, donuma
kadar soyuldum.
Veba yüzünden
tiyatrom oniki haftadır kapalıydı Oyuncularım İngiltere'nin hanlarını turlamak
zorunda kaldılar Bay Burbage ve
Chamberlain'in adamları saraya davet edilir
ve senin oyununu oynamak için on pound alırlarken, benim için, yazarımın
yazdığı, riski benim olan oyununu oynamak için
sen paralı ve müteşekkirken - Hangi oyun ?
Richard Crookback ?
- Hayır !
Onların istediği bir komedi.
- Romeo ve Ethel
gibi.
- Kim yazmış onu ?
- Hiçkimse.
Sen benim için yazıyordun.
- Sana o zamandan
beri ayda üç pound veriyorum.
- Bana olan borcunun
yarısı.
Hala Veronalı bir
Centilmen'den alacağım var sende.
Paranın ne önemi var
?
Ben, patronun, sen, benim oyun yazarım Veba
kalktığında, Burbage'ın elinde Christopher Marlowe'un yazdığı yeni bir oyun
olacak - Benim Rose için hiçbirşeyim yok.
- Bay Henslowe.
- Bana 50 pound borç
verir misiniz?
- Elli pound ?
- Ne için ?
- Burbage bana Chamberlain'in ekibinde
ortaklık öneriyor 50 pound karşılığında, kiralık oyuncu günlerim sona erecek Ah,
kalbimi çıkar.
Ciğerimi köpeklere
at.
O zaman, hayır mı ?
Tiyatrolar şeytanın
uşağıdır !
Oyuncular
karılarınızı baştan çıkarır çocuklarınızı şeytanlaştırır!
Ve Rose en aşağılık
tiyatrodur!
Derim ki, her iki tiyatro
da kahrolsun !
Nereye gidiyorsun ?
Haftalık itirafımı
yapmaya
Kelimeler, kelimeler, kelimeler
Bir zamanlar, yeteneğim vardı
Çömlekçinin kilden küpler yaptığı gibi Aşkı kelimelerle
yaratabilirdim
İmparatorluklar
deviren aşkı
Cehennem ateşi ve felaketlere rağmen iki kalbi biraraya
getiren aşkı,
Satırı altı pensten, manastırda bile isyan çıkarabilirdim -Ama
şimdi—
-Ve sen hala bana kadınlarla
yattığını söylüyorsun Kara Sue, Şişko Phoebe, Burbage'ın terzisi Rosaline, Arkadan
yapan Afrodit-- Evet, arada sırada.
Ne olmuş yani ?
Yeteneğimi yitirdim.
Sana yardım etmek
için burdayım
Bana kendi sözlerinle
söyle Ben- sanki kamışım kırılmış gibi sanki hayal organım kurumuş, sanki
zekamın gururlu kulesi çökmüş.
- İlginç.
- Hiçbir şey
gelmiyor
Çok ilginç.
Sanki ıslak bir
balıkla kilit açmaya çalışmak gibi.
Söylesene, son
zamanlarda hiç aşkta hayal kırıklığına uğradın mı?
Ne kadar zamandır
sürüyor?
Eskiden çok daha
uzun sürerdi, ama şimdilerde-- Hayır, hayır Karın, çocukların var mı ?
Hı hı 18inde bir
delikanlıydım Anne Hathaway şimdi olduğunun yarısı yaştaydı.
- Varlıklı bir kadın
mıydı?
- Bir kulübesi vardı
- Bir gün, karnında üç aylık bebek varmış ve
- Ve onunla ilişkin ?
- Annemin
tarafından, Ardenler.
- Yoo, evliliğiniz.
Dört yıl ve yüz mil
uzakta, Stratford'da.
Ayrıca soğuk bir
yatak, ikizler doğduğundan beri.
Uzaklaşmak benim
için en iyisiydi.
- Öyleyse, sevmek
için özgürsün-- - Yine de ne sevebiliyor, ne yazabiliyorum İşte bir-- bir
bilezik Olimpos'ta Psiko'nun tapınağından
gelme.
Dört pense çok ucuz.
Adını bir kağıda yaz
ve kağıdı yılana yedir Yeteneğimi geri getirir mi?
Yılanı takan kadın
rüyasında seni görecek ve yeteneğin dönecek.
Kelimeler su gibi
akacak Haftaya görüşmek üzere - Şimdi nereye - Whitehall'daki saraya Tamam.
- Merhaba, Will.
- Lütfen, Bay Kempe.
Tahtaya vurun.
- Sen de, iyi Crab.
- Crab gergin.
Daha önce hiç sarayda oynamamıştı.
- Bana ne zaman bir
trajedi yazacaksın, Will ?
- Yapabilirim.
- Hayır, eğer oynasaydın sana Seneca'da
gülerlerdi.
İlk sahnede köpek
yok, Bay Kempe, teşekkürler.
- Nasıl gidiyor,
Will ?
- Bu oyundan hala
alacağım var, Burbage.
Benden değil.
Ben sadece çaldım
onu.
Gömleğim bir düğme
istiyor, Bayan Rosaline.
Metresimin gözlerine
ne oldu?
- Chamberlain'in
ekibine ne zaman katılıyorsun ?
- 50 poundum olunca.
- Yazıyor musun ?
- Bir komedi.
Nerdeyse bitti Bir korsan komedisi - Harika.
- Yarın getir onu.
- Bu Henslowe için.
Bana para verdi.
On pound.
- Sen bir yalancısın.
- Romeo için Ned'i
ve Amiral'inkileri istiyor.
- Mmm.
Ned'e göre değil bu.
Will ?
- İşte iki altın.
Yazdıklarını görünce iki daha.
- Tamam.
Burbage, senin
yankesicilikten asıldığını göreceğim.
Kraliçenin emri.
Komedileri sever Ve
Eğlence İdaresi Bakanı bizi himaye ediyor.
Peki Bay Tilney
sizden nasıl bir himaye görüyor?
- Ona sor.
- İşte geliyor!
İkna çabalarını
bırak benim sevgili Proteus'um Evcil gençlerin basit nükteleri olur, Bağlılık
zincirleri senin nazik günlerini - Mmm !
Bana ne zaman bir
sone yazacaksın, Will ?
- Yeteneğimi
kaybettim - Onu benim yatağımda bırakmışsındır Aramak için tekrar gel İlham
perim olur musun, Rosaline ?
Burbage bedenime
sahip olabilir ama kalbim senindir.
Görüyorsun işte Veremliler
bana düşman.
Will Shakespeare'in
bir oyunu var Haydi gidelim ve seyrederken biraz öksürelim.
- Babam ağlıyor;
annem inliyor; - hizmetçimiz feryat ediyor; kedimiz pençelerini atıyor.
- Yine de bu
soğukkalpli per bir gözyaşı akıt-- Aaaah
!
- Görüyorsun ya ?
Komedi.
Aşk, ve bir parça da
bi köpek hakkında.
İşte onlar bunu
istiyor.
O bir taş, tam bir
çakıl taşı, ve içinde bir köpekteki kadar bile merhamet yok!
Bir Yahudi bile
ayrıldığımızı görünce ağlardı.
Bütün bu sürede
köpek herif ne ağladı, ne konuştu-- "İyi oyun, Crab Usta !
Tebrikler !
Işık neye
yarar eğer Silvia görünmeyecekse?
Neşe neye
yarar eğer Silvia yanımda olmayacaksa?
Yakınımda
olduğunu düşünmek ve mükemmelliğin
gölgesiyle beslenmek dışında Gece Silvia'nın yanında olmazsam bülbül ötmez
Gündüz Silvia'ya bakmazsam Benim göreceğim gün yoktur En çok Proteus'u mu yoksa
Valentine'i mi sevdin ?
Sözler için
Proteus'u.
Bakışlar için
Valentine'i.
Ben gülmek için köpeği
sevdim Silvia, hiç umrumda değildi.
Parmakları kavgadan kıpkırmızıydı ve sözlüdeki bir öğrenci gibi konuşuyordu.
Sahne aşkı hiçbir
zaman gerçek aşk olmayacak yasalar
kadınların, süslü kıyafetler içindeki oğlancıklarca oynanmasını emrederken -
Oh, yenisini ne zaman görebiliriz ?
- Kraliçe ne zaman
emrederse.
Hayır, tiyatroda.
Dadı !
Kıpırdama.
Oyunevleri asil leydiler için değildir Oh !
Ben o kadar asil
değilim.
Zengin olmak asil
olmakla aynı şeydir iyi bir kocaya sahip olmak cabası.
Lord Wessex bu gece
sana bakıyordu.
Saraydaki
erkeklerin hiçbiri şiirden anlamıyor.
Bana bakınca,
babamın servetini görüyorlar.
Benim hayatımda
şiir olacak, ve macera.
Ve aşk.
Hepsinden önemlisi
aşk.
Valentine ve Silvia
gibi mi?
Hayır, sanatkar
duruşlu bir aşk değil, hayat veren aşk.
Satın alınamaz,
başedilemez, kalpteki bir isyan gibi, ve felaket yada bela açsa da,
vazgeçilemez aşk.
Hiç bir oyunda
oynanmayan bir aşk.
Hayatımda aşk
olacak, ya da ömrümü geçireceğim, bir-- dadı olarak mı ?
Tabii, ama ben Valentine
ve Silvia da olacağım.
Oh, iyi dadı, Tanrı
seni kurtarsın, ve iyi geceler.
Bütün hayatım
boyunca uykuda kalabilirdim eğer kendimi
bir tiyatro grubu içinde hayal edebilseydim Rüya görürken dişlerini gıcırdat o
zaman Şimdi tükür.
Bu sefer çizmeler de
çıkıyor.
- Ne yaptım ben ?
- Bütün tiyatrolar
veba yüzünden kapatıldı.
- Ha, şu mesele.
- Eğlence İşleri
Bakanı'nın emriyle.
Bay Fennyman,
müsaade edin de size tiyatro işini açıklayayım Felakete giden yolda başedilemez
engeller bu işin doğasında vardır - Ne yapacağız o zaman ?
- Hiçbir şey.
- Garip bir şekilde,
herşey yoluna girer.
- Nasıl ?
Bilmiyorum.
Bu bir gizem.
- Onu öldüreyim mi, Bay
Fennyman ?
Tiyatrolar yeniden
açıldı Eğlence İşleri Bakanı'nın emriyle
!
Tiyatrolar yeniden açıldı
!
Bay Fennyman.
Bay Tilney salonları
yeniden açtı.
Müsaadenizle.
Oyun nerde ?
Şey, hazır olmak
üzere Nerdeyse hazır Nerdeyse hazır Will !
Will, Sana çok güzel
haberlerim var Benim de sana Romeo ve Rosaline, Sahne Bir.
Allahım, çok iyi !
Rosaline ?
Ethel demek istedin
herhalde.
Richard ?
Burbage !
Bay Tilney.
Sizin gibi, ben de o
evde yokken geldim.
Seni ölümsüz
yapabilirdim Burbage'e Will Shakespeare'nin yeni oyununu kaybettiğini söyle Burbage'in
nesine ?
Perdeyi Kit Marlowe için
hazırlıyor.
- Salonları açtınız
mı ?
- Açtık, Shakespeare
Usta.
- Ama veba-- - Evet,
biliyorum.
Ama o her zaman etrafta
takılırdı Günün spesiyali, ardıç sirkesinde marine edilmiş domuz budu -
karabuğday gözlemesi üstünde servis yapılır - Will !
Bitirdin mi ?
Evet, nerdeyse -
Günaydın, Nol Usta.
İyi bir rolünüz olacak - Evet!
- Korsan kral için
Ralph'e ihtiyacımız olacak - Şu kanlı masayı temizleyin!
Amiral'in
adamlarından başka herkes turnede.
- Aktörlere
ihtiyacım var!
Siz, tanınmayanlar!
tanınmak için bir
şansınız olacak!
- Peki ya para ne
olacak, Bay Henslowe?
- Size bir peniye
bile mal olmayacak!
Seçmeler yarım saat
içinde başlıyor!
Ralph Bagswell, Sana
bir rol verirdim, ama, ne yazık ki senin ayyaşın teki olduğunu duyuyorum -
Çalışırken asla.
Çalışırken asla !
Bana içmek için
mandragora verin.
Üzme canını, Will.
Arkadaşıma en iyi
brendinizden bir kadeh verin.
Kit.
- Nasıl gidiyor,
Will?
- Harika.
Harika.
- Burbage bir oyunun
olduğunu söylüyor - Bir oyunum, ve onu gösterecek cesaretim var Israr ediyorum Bay
Marlowe için bir kadeh Sahnelenecek yeni bir oyunun olduğunu duydum Yeni değil Benim
Doktor Faust'um.
Ah.
Senin ilk eserlerini
severim "Bu, bin gemiyi denize çıkaran ve llium'un burçlarını yakan yüz değil miydi" Nerdeyse
bitmiş yeni bir tane daha var, hem daha iyi Paris'te katliam.
- Vaw.
İyi isim.
- Mmm.
Senin mi ?
Romeo ve Ethel, Korsan'ın
Kızı.
Evet, biliyorum.
Biliyorum Hikaye nasıl ?
Şey, bir korsan
var-- Aslında, tek bir kelime bile yazmadım Romeo.
Romeo bir İtalyan herzaman
gelip geçici aşkları olan.
Tamam bu iyi.
Ta onunla tanışana
kadar - Ethel.
- Ne dersin ?
- Düşmanının kızı.
- Düşmanının kızı.
En iyi arkadaşı bir
düelloda öldürülüyor Ethel'in kardeşi tarafından, veya öyle bişey Arkadaşının
adı Mercutio Mercutio.
Güzel isim - Will !
Seni bekliyorlar !
- Tamam, geliyorum İyi
şanslar,Kit.
- Oyununun Burbage
için olduğunu sanıyordum - Bu başka bir oyun.
Daha yazmadığın başka
bir oyun mu ?
Bu yüz değil miydi binlerce gemiye yelken açtıran ve Illium'un yıkık burçlarını yakan ?
Sağol.
Bu yüz değil miydi binlerce
gemiye yelken açtıran - ve llium'un yık.
.
yıkık kulelerini yıkan ?
- Sağol !
Bu yüz değil miydi binlerce gemiye yelken açtıran ve yıkık
kuleleri-- Size Christopher Marlowe'un Faustus'undan bir parça okumak istiyorum.
- Ne yenilik.
- llium'un yıkık kuleleri ?
Tatlı Helen, bir
öpücükle beni ölümsüz kıl B-- B-- B-bu yüz değil miydi-- Çok güzel, Bay Wabash.
Kostümcüye
gidebilirsiniz.
Terzim.
Aktör olmak istiyor.
Şurda burda biraz borcum
var.
Şey, sanırım bu
herkes demek oluyor.
- Bir Romeo gördün
mü ?
- Görmedim Şey, ben benim işime, sen de
seninkine Oh, Allahım Başlayabilir miyim, efendim?
- Adın ?
- Thomas Kent.
Her oyuncunun
kalbini çalan bir yazardan bir parça yapmak istiyorum Işık neye yarar eğer Silvia görülmeyecekse ?
Neşe neye yarar
eğer Silvia'nın yanında değilse Yakınımda olduğunu düşünmek ve mükemmelliğin gölgesiyle beslenmek dışında
Gece Silvia'nın yanında olmazsam bülbül ötmez.
Gündüz Silvia'ya
bakmazsam benim için görülmeye değer bir gün yoktur O benim özüm, ve ben
olamam, eğer olmazsam-- - Şapkanı çıkar !
- Şapkamı ?
Bunu yapmayı nerde öğrendin?
- Ben-- - Bırak seni
göreyim.
Şapkanı çıkar - Siz Shakespeare Usta mısınız?
- Orda bekle.
Orda bekle !
- Will, s-sayfalar
nerde ?
- Oğlan nerde ?
D-d-d-dikkat et !
Efendim, benim tatlı
portakalımı alır mısınız ?
Hey !
Herkes hazır mı ?
Gidiyoruz !
- Şu kayığı izle !
- Elbette, efendim.
Senin yüzünü
tanımıyorum.
Aktör müsün ?
- Evet.
- Tamam, sanırım seni bir oyunda görmüştüm.
- Şu krallı oyunda.
- Cidden ?
Bir keresinde
Christopher Marlowe kayığıma binmişti.
- Şu evi biliyor
musun ?
- Sir Robert De
Lesseps.
Nerde kaldı ?
Misafirler gelmek üzere !
Lord Wessex de
burda, başlık parası pazarlığı yapıyor.
- Bu gece kimin koca
olacağına karar verilecek Nikah cüzdanı damgalancak, mühürlenecek ve kutlanacak
Yarın beni taşraya sürükler malikanemizden dönene kadar üç hafta geçer Tanrı
seni kurtarsın, anne.
Sıcak su, dadı.
Thomas Kent Ustayı
arıyorum.
- Kimi, efendim?
- Oyuncuyu.
- Onu arayan kim ?
- Will Shakespeare.
Şair, Rose
tiyatrosunun yazarı.
Kent Usta benim yeğenim olur.
Beklerim İyi edersin.
"Romeo
Montague, Veronalı bir genç adam.
" Yine mi Verona
?
"Çatışan
aileler hakkında bir komedi "Romeo'nun
keşfiyle barışırlar "özbeöz Capulet
kuzeni olmak üzere "beşiğinden
çalınmış ve onu ergenliğe Montague anası getirmiş ki onun da kendi çocuğu korsan kralca
çalınmıştı.
" Senin annen ve
baban-- Yarından itibaren taşrada, tam üç hafta!
Shakespeare Usta
yakışıklı, değil mi ?
- Bir şarlatan için
epey iyi görünüyor - Ah, dadı !
O, Thomas Kent'e Viola De Lesseps'in hayal ettiği hayatı
verebilir.
Küçük hanım,
anne-babanız döndüğünde onlara söyleyeceğim Söylemeyeceksin Benim seni sevdiğim
gibi sen de beni sevdiğin için Göğüslerimi bağlayacak ve bana bir oğlan peruğu
alacaksın Plum Usta Ne işin var burda ?
Beş şilin işi, Will.
Dans için çalıyoruz.
Haydih !
Haydi, haydi !
Thomas Kent Usta'yı
arıyorum Müzisyenler yiyemez.
Sir Robert'in emri.
Aman Allahım bu ne
güzellik çeyizi bir kuruş bile olsa bir kralı kiliseye evlenmeye getirebilir.
Virginia'daki
çiftliklerim bir kuruşa ipotek edilmedi benim Size seçkinlik getirecek soylu
bir soyadım var torununuz bir Wessex
olunca.
- Doğurgan mı?
- Tabii, o
doğuracaktır.
- Doğurmazsa, onu
geri gönderirsin.
- İtaatkar mıdır ?
Hristiyan
dünyasındaki her katır gibi
Tabii eğer sen onu sürecek erkek isen heybede elmaslar var
- Ondan hoşlandım Gökteki bütün yıldızlar adına Kim o?
Viola De Lesseps ?
Hayal kurmaya devam et, Will.
Shakespeare Usta.
Leydim, Viola.
Lordum.
Babanızla konuştum
Ne var, lordum ?
Ben onunla her gün
konuşuyorum İyi efendim.
Senin şair
olduğunu duydum
Sözü olmayan bir şair?
Şair ?
Şimdiye kadar bir
şairdim ama gördüğüm güzellik bütün şiirlerimi
Sarayın geveze akbabalarından farksız yaptı.
- Sizi nasıl
kızdırdım, lordum ?
- Benim malımı
kıskanarak Onun evinde kan dökemem ama dışarıda senin boğazını keseceğim Bir
adın var mı?
Christopher Marlowe, hizmetinizdeyim Romeo.
Romeo.
Verona'lı genç bir
adam.
William
Shakespeare'in bir komedisi.
- Leydim !
- Kim var orda?
- Will Shakespeare.
- Madam !
Tamam, iyi dadı, geliyorum.
- Oh, Shakespeare
Usta.
- Yine ben, maalesef.
Fakat niye
"maalesef" ?
- Basit bir
oyuncuyum ben - Maalesef, gerçekten Çünkü sizin en büyük şair olduğunuzu
düşünürdüm ve kalbimi esir eden oyunların
yazarı olduğunuzu - Ah, aynı zamanda oyum ben.
- Madam !
Tamam !
Şimdi geliyorum.
Ah, yazgının
oyuncağıyım ben.
Bunun için
cezalandırılacağım.
Ah, leydim, aşkım !
Eğer sizi burda
bulurlarsa öldürürler.
- Bir sözünüzle
onları getirebilirsiniz.
- Ah, dünyada olmaz.
- Madam !
- Tamam !
Erkekseniz çekin
kılıçlarınızı !
Gregory, unutma o yaman
vuruşunu!
Ayrılın, aptallar!
İndirin kılıçlarınızı.
Ne yaptığınızı bilmiyorsunuz.
İyi başlıyor ama
sonra bir Rosaline tutturup gidiyor.
Komedi nerde, Will ?
Köpek nerde?
Sence komik değil mi
?
Bir korsan kraldım, şimdiyse
bir dadıyım.
İşte bu komik Altı
eksiğimiz var, ve elimizdekiler mutfağa geri gönderilmesi gereken işe yaramaz çığırtkanlar ve kekemeler.
Romeo'm beni sattı.
Başımız belada.
Eğer bela arıyorsan,
dört sahne eksiğimiz var - Efendim !
- Sen kimsin master ?
Ben Ethel, efendim, korsanın
kızı Eğer oysan kahrolayım!
Lütfen dikkat!
- Beyler, teşekkür
ederim !
- Buyrun.
- Kim o ?
- Hiçkimse.
Yazar o işte.
Uzun bir yolculuğa çıkmak
üzereyiz İlk gün ufak bir konuşma yapmak adettendir
Zararı yok Yazarlar bunu sever
Hangi rolleri alacağınızı bilmek istiyorsunuz.
Hepsi zamanla-- Ben yaparım.
Şimdi beni dinleyin,
pislikler.
Oyuncular on kişiden
bir peni alacak ve ben,Hugh Fennyman, sizi avucumun içinde tutuyorum - Huzzah !
Amiral'in adamları salona
döndüler !
- Huzzah !
- Ned !
- Henslowe !
Earl !
Seni görmek güzel
Bu kim ?
Kes sesini, seni
köpek!
Ben Hieronimo'yum.
Ben Timurlenk'im.
Ben Faust'um.
Ben Barabbas'ım, Maltalı
Yahudi.
Oh, evet, Will Usta.
Ben Altıncı Henry'yim Oyun nedir, ve benim
rolüm ne ?
- Ah, bir saniye,
efendim-- - Sen de kimsin?
Ben, şey-- ben
parayım.
O zaman
kalabilirsin, sessiz olduğun sürece.
Dikkat et.
Bir dahinin nasıl bir efsane yarattığını
göreceksin - Sağolun, efendim - Acilen bir Mercutio bulmalıyız, Ned.
Verona'lı genç bir
asilzade - Ve bu oyunun adı ?
- Mercutio.
Öyle mi?
- Onu ben oynarım.
Bay Pope.
Bay Philips.
Hoşgeldiniz George Bryan.
James Armitage.
Sam, benim tatlım !
- Yeniden aşık
olmaya hazır mısın ?
- Hazırım,
Shakespeare Usta Sesin.
Sesin mi gitti ?
Yoo!
Hayır Sadece hafif bir üşütme Bay Henslowe,
oyuncularınız burda.
.
Thomas Kent hariç Ben,
şey, onun Timurlenk'ini gördüm, biliyor musun - Harikaydı.
- Evet, görmüştüm Elbette,
öylesine güçlü yazarlık Marlowe gibisi yoktur İyi şanslar, evlat.
Bir oyundaydım.
Titus Andronicus'ta
başımı kestiler Benim oyunlarım Titus gibi olacak Onu beğeniyorsun Kelleleri
uçurmalarını sevmiştim ve kızın bıçaklanmasını.
- Senin adın ne ?
- John Webster.
- Gel, pisi, pisi.
- Bolca kan Tek
gerçek yazı bu işte.
- Geri dönmeliyim.
İşte geliyor bakın.
Lütfen siz çekilin.
Ya derdini öğrenir, ya
da azarı yerim.
Dilerim kaldığına
değer, öğrenirsin gerçeği.
Gelin madam.
- Şimdilik
etrafından dolaş.
- Ne?
Kim ?
- Romeo.
- Senin mektubunla
gelen.
- Ne ?
- Günaydın kuzenim.
Sabah oldu mu ?
- Dokuzu yeni vurdu.
- Ne uzun geliyor bu
kederli saatler.
Nedir Romeo'nun
saatlerini uzatan keder ?
Saatleri kısaltacak şeyin
bende olmaması.
- İyi.
- Aşık mısın?
- değil.
- aşık değil misin ?
- Aşkım bana aşık
değil.
- Hepsini birden
harcama.
Olur, efendim.
- Beni anlıyor musun
?
- Hayır, efendim Elindeki,
daha hiç tanışmadığımız bir şeyden söz ediyorsun.
Juliet'le tanışınca
elinde ne kalacak?
- Juliet ?
Ethel demek istiyorsun - Tanrı aşkına!
Böyle sürekli
rahatsız mı edileceğim?
İkinci Perdede,
hayatının aşkıyla karşılaşınca ne yapacak?
Bb-ben çok üzgünüm,
efendim İkinci Perdeyi henüz görmedim Tabii ki görmedin.
Onu daha yazmadım ki.
Bi daha dene.
Will.
Mercutio nerde?
Burda güvende.
Sahneyi sana emanet ediyorum, Ned Yazmam
gereken bir sone var Sone ?
Oyun demek istedin
herhalde!
Lady Viola De
Lesseps için, Thomas Kent'in eliyle.
"Sizi bir yaz
günüyle mi karşılaştırayım ?
"Siz daha hoş
ve daha ılıksınız.
Sert rüzgarlar
Mayıs'ın sevgili tomurcuklarını sallıyor.
İki saat dua etmek
ha!
Lady Viola
dindardır, efendim.
Dindarlık Pazar günü
yapılır Ayrıca iki saat dua etmek, dindarlık değil bencilliktir.
Yarın gelseniz daha
iyi olurdu, efendim Eğer ona, dua etmeyi bırakmasını ve altı gün efendisi ve
lordu olana biraz kibarlık etmesini
söyleseniz daha iyi olurdu !
Mmmph !
Benim Leydi Viola'm Lord
Wessex.
Bekliyordunuz.
Farkındayım.
Ama bu güzelliğin ayrıcalığıdır.
İltifat ediyorsunuz,
lordum.
Hayır.
Kraliçeyle konuştum.
Bir Wessex gelin
alırken, kraliçenin onayı gereklidir ve onun onayı bir kere verilirse, emirdir.
Evlenmeyi mi
düşünüyorsunuz, lordum ?
Baban sana daha
fazla bilgi vermeli Beni senin için satın aldı Cumartesi'nden sonraki iki
haftada evlendiğimizi görmek için çiftlikten geliyor Sevincinizi göstermenize izin
verildi.
Ama lordum, ben sizi
sevmiyorum Aklınız nasıl da bir karış havada Babanız bir esnaftı Çocuklarınız
asilzade olacak, ve ben de servetimi geri alacağım Bugünkü tek tartışma konusu
bu.
Virginia'yı
seveceksiniz - Virginia ?
- Oh, evet Servetim
çiftliklerimde yatıyor.
Tütün yaprağı.
Bir gemi hazırlamak
ve yatırımlarım için 4,000 pounda ihtiyacım var Tütünün parlak bir geleceği
olduğunu düşünüyorum Orda uzun kalmayacağız.
Üç yada dört yıl.
Ama neden ben?
Gözleriniz yüzünden Hayır,
dudaklarınız Babanıza ve kraliçenize karşı mı geleceksiniz?
Kraliçe onayladı mı ?
Sizi incelemek istiyor.
Greenwich'de, gelecek
Pazar.
İtaatkar, mütevazi, ve
müteşekkir olun ve öz.
Görevimi yapacağım,
lordum Will Usta, kalbimin en sevgili şairi "Yalvarırım beni kurtarın.
"Lord Wessex'le
evlenmek üzereyim "Bir kızın görevi
Ve kraliçenin emri.
" Baylar sahneye
çıksın Bayanlar sahneden insin Baylar sahneye çıksın Bayanlar sahneden insin -
Siz bir bayan mısınız, Bay Kent Çok üzgünüm, efendim Yeniden yapmamız gerekiyor.
Sözlerini beğenmedin
mi ?
Hayır, sözlerim mükemmel.
"Oo, Kraliçe
Mab girmiş öyleyse düşüne.
" Harika, ve
epeyce uzun Ama sonra oyundan kalın bir kitap miktarı yokoluyorum.
İşte.
Burda bu düello
olacak Daha önce hiç yazmadığım, hiç yazılmamış bir söz ve kılıç kavgası.
Hiç duymadığın bir
ihtiras ve şiir içinde ölüyor "İki aile de kahrolsun!
" Ölüyor mu?
- Ohh !
- Will !
Sayfalarım nerde ?
Ona mektubumu verdin
mi?
Bu da senin için !
Oh, Thomas, aklımı
başımdan aldı.
Sahibim yok, dümenim
kırılmış, ve dağılmışım kutudaki bir kukla gibi.
- Yazar, değil mi ?
- Küreğini çek sen !
Bana uzak durmamı söylüyor.
Lord Wessex'le
evlenecek o!
Ben ne yapayım?
Eğer onu seviyorsan,
istediğini yapmalısın.
- Kalbini kırayım,
kalbimi kırayım - Sadece kendininkinden emin olabilirsin O beni seviyor, Thomas!
- Öyle mi diyor ?
- Hayır Ama
mürekkebin gözyaşıyla ıslandığı yer öyle diyor - Sana bunu verdiğinde ağlıyor
muydu ?
- Uh - Mektubu bana dadısı verdi.
- Teyzen.
Evet, teyzem.
Ama belki biraz ağlamıştır.
Bana onu nasıl
sevdiğini söyle, Will.
Bir hastalık ve çaresinin
birlikteliği gibi Oh, evet Yağmur ve güneş gibi Soğuk ve sıcak gibi Leydin
güzel mi ?
Taşradan geldim
geleli, Onu yakından görmedim.
Söyle bana o-- o
güzel mi?
Thomas, eğer
gözlerinin güzelliğiyle yazabilseydim, gözlerine bakmak ve kendimi bulmak için
yaratılmışım Y-y-ya dudakları?
Dudakları?
Şafak gülü dalında
titrerdi eğer kıskanmayı bilseydi.
Ya sesi,tarlakuşunun
ötüşü gibi mi ?
Daha derin, daha
tatlı.
Senin cırtlak
tarlakuşun gibi değil.
Bülbülleri
bahçesinden kovardım, Onun şarkılarını kesmesinler diye.
- Ah, şarkı da mı
söylüyor ?
- Daima.
Şüphesiz.
Ve flüt de çalıyor.
Onda müzik kulağı
var Ve göğüsleri.
Sana göğüslerinden
bahsetmiş miydim ?
Ne olmuş göğüslerine
?
Oh, Thomas, bir çift
olgun elma sarı elmalar gibi nadir ve yuvarlak
Bence leydim senin aşkına uzak durmakla iyi yapıyor Çünkü hangi leydi bu tarife
yaklaşabilir ki gözleri ve dudakları ve
sesi belki benimkinden daha güzel değilken Ayrıca, olabilir mi-- zengin ve asil
bir leydi, çulsuz bir şair ve oyuncuyla mutlu olabilir mi ?
Evet, Allah biliyor !
Aşk sınıf veya çul tanımaz.
Bir kraliçe ile
kralı oynayan çingene arasında çakar kıvılcımı aşkın İkisi de aşklarını korumalılar,
çünkü yasak aşk bize Tanrı armağanı olan ruhumuza azap verir Öyleyse leydime
William Shakespeare'in onu bahçede beklediğini söyle Peki Lord Wessex'e ne
olacak?
Bir öpücüğüne
binlerce Wessex'i feda ederim Oh, Will.
Teşekkürler, leydim Leydi?
Viola De Lesseps.
Onu şu boyda olduğundan beri tanırım Bir
çocuğu bile kandıramazdı.
İlginç ama, benim de
biraz yazarlığım vardır.
Okumak fazla vaktini
almaz Sanırım bütün kitapçıları tanıyorsundur !
Bir aptalı sevebilir
misin?
Bir oyuncuyu
sevebilir misin?
Bekle!
Sen hala bakiresin
ve beni, Thomas Kent'i bildiğim kadar biliyorsun.
Sen William
Shakespeare'in oyunlarının yazarı değil misin?
Evet.
Öyleyse beni bir
daha öp çünkü yanılmıyorum Bir erkeği nasıl soyacağımı bilmiyorum Benim için de
tuhaf bu Devam et.
Devam et.
Asla düşünemezdim, Hayatta
tiyatrodan bile güzel şeylerin var olduğunu.
- Öyle, var.
Senin oyunundan bile.
Oh ?
Ve bu benim daha ilk
denememdi.
Will.
Beni bırakma.
- Gitmeliyim.
Bak pencere nasıl
ağarmış.
Ay ışığı.
Mmm, hayır.
Sabah horozu beni
uyandırdı.
Baykuştu o.
Yatağa gel.
Oh, bırak Henslowe
beklesin Bay Henslowe ?
Mmm, bırak sayfaları
için kahrolmaya devam etsin.
Oh, hayır, hayır,
hayır, hayır.
Daha vakit var.
Mmm !
Dışarısı hala
karanlık.
- Gün çoktan ağardı.
Horoz öyle diyor.
- Baykuştu o.
İnan bana, aşkım,
baykuştu o-- Biz oyuncuları bugün okuyacağımız sahneden mahrum mu bırakacaksın?
- Leydim ?
Ev ayaklandı.
Yeni gün başladı.
Yeni bir dünya
başladı.
İyi yürekli
ziyaretçi!
haksızlık ediyorsun
eline, Saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Ziyaretçilerin eline
ermişlerin eli değer, onlar böyle avuç avuca öpüşürler.
Yok mudur ermişlerin
dudakları, ya ziyaretçilerin dudakları?
Vardır, ziyaretçi.
Yakarırken
kullanmaları gereken dudakları.
Öyleyse, sevgili
ermiş, dudaklar yapsın ellerin yaptığını.
Yakarıyorlar işte, inanç
dönmesin n'olur umutsuzluğa.
Ermişler kımıldamaz,
ama yakaranın dileğini kabul ederler Sensin.
Ne oluyor böyle !
Kımıldama öyleyse ben yakarışımın etkisini hissederken.
İşte günahlarım
gitti, dudaklarımdan dudaklarına geçerek.
Öyleyse şimdi günah dudaklarımda
kaldı.
Günah dudaklarımdan
mı geçti ?
Ne tatlı bir ihlal.
Günahımı geri ver.
Evet, evet !
Mmm, tam olmadı ama.
Daha fazla-- Ben
yapayım.
Öyleyse şimdi günah dudaklarımda
kaldı.
Günah dudaklarımdan
mı geçti ?
Ne tatlı bir ihlal.
Günahımı geri ver.
- Kitabına uydurup
öpüyorsunuz beni.
- Şey, Will !
Burda olman ne şans.
- Neden oyunun geri
kalanını yazmıyorsun - Evet, evet !
Ah, devam et.
Şimdi dadı.
Ralph nerde ?
Madam, anneniz
sizinle konuşmak istiyor.
- Annesi kim ?
- İlahi delikanlı!
Annesi bu evin
hanımıdır, ve iyi bir leydidir Akıllı ve
erdemlidir.
Ben emzirdim, Hanımımın
demin konuştuğun kızını O kız kimin olursa
onun olur dünyalar.
- Bir Capulet mi o?
- Mmm.
Kaderin sevgili
hesabı !
Düşmanıma borçluyum
demek ki yaşamımı.
Hadi gidelim artık.
Eğlenceyi tadında
bırakmalı.
Korkarım haklısın.
Huzurumu bozar
fazlası.
Dadı, gel buraya Kim
o genç adam?
İhtiyar Tiberio'nun oğlu
ve tek varisi.
Amma da geç olmuş, herkes
yatağa.
- Ya onun ardısıra
giden, şu hiç dansetmeyen?
- Bilmem.
Git ona adını sor Eğer
evliyse, mezar olacaktır bana gelin döşeğim.
- Hayır, gitme.
Gitmeliyim.
Gitmeliyim.
- Baş düşmanımızın
biricik oğlu.
- Berbat.
Tek kelimeyle berbat !
"Dur, şu
pencereden süzülen ışık da ne ?
"Orası doğu, "ve
Juliet de güneş.
"Yüksel ey
güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı "Bak
nasıl da sararıp soluvermiş kederden Sen,
onun hizmetçisi, ondan çok daha güzelsin diye.
" - Oh, Will.
- Evet, bir kısmı
söylenebilir "Kadınım benim, ah benim sevgilim o!
"Keşke
bilseydi, ah benim sevgilim olduğunu !
"Utandırırdı
yıldızları yanaklarının parlaklığı Gün
ışığının kandili utandırdığı gibi.
" Gözleri gökte
öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki Kuşlar cıvıldamaya başlardı, gece bitti sanıp.
Bak nasıl da dayamış
yanağını eline.
Ah eline giydiği
eldiven olaydım da, Dokunaydım yanağına.
- Ah, ben.
- "Oh, Romeo.
"Romeo.
"Neden
Romeo'sun sen ?
- İnkar et babanı
ve-- - İnkar et babanı ve adını yadsı.
Yapamazsan, yemin et
sevdiğine, Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım
mı ona?
"Kimsin sen,
böyle geceye gizlenerek gelen sırrımı
öğrenmeye gelen kim?
" Bilmem nasıl
söylemeli sana kim olduğumu, sevgili azize Nefret ediyorum adımdan ben de, sana
düşmandır diye.
Ben yazmış olaydım, şimdi
yırtıp atardım onu.
"Bahçe
duvarları yüksek ve tırmanması zor "mezar
olur sana bu yer, kim olduğunu düşünürsen, "bizimkiler seni burda
bulurlarsa Bir görürlerse, kıyarlar sana.
" Hayır, onların
yirmi kılıcından çok tehlike saklıdır senin gözlerinde Korur beni onların düşmanlığına
karşı.
Dünyada istemem
senin burda görülmeni.
Gecenin pelerini
saklar beni onların gözünden.
- Beni bulsunlar ne
çıkar, yeter ki sen sev beni "İyi geceler, "yüreğimdeki dinginlik ve
huzur "dolsun senin gönlüne de!
Ah, sana doyamadan
mı bırakacaksın beni böyle ?
" Bu benim
satırım.
Ay.
Ama benim de satırım.
Ah, sana doyamadan
mı bırakacaksın beni böyle?
Nasıl bir doyum
bekliyorsun ki bu gece ?
Yeminime karşılık, Aşkının
saf yeminini.
"Cömertliğim
uçsuz bucaksız umman gibi.
- "Aşkım derin.
"Sana ne kadar
verirsem, "o kadar çoğalıyor bende kalan, Sonsuz çünkü ikisi de.
" - Madam ?
- Seslendiler
içeriden, hoşçakal canım!
- Juliet !
- "Tamam,
dadıcığım.
" - Tamam, dadı.
Tatlı Montague, beni unutma.
"Biraz bekle.
Şimdi gelirim.
" Biraz bekle.
Şimdi gelirim.
Ey, kutsanmış, mutlu
gece.
"Korkuyorum "gece diye, bütün bu inanılmayacak kadar
"tatlı şeylerin bir düş olmasından.
" Vazgeç bundan,
başbaşa bırak beni kederimle.
Binlerce kez iyi geceler
sana Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa Bu elbisede hareket
edemiyorum Beni domuz gibi gösteriyor - Bu domuz elbisesinde hiç yaka yok.
- Nasıl gidiyor?
- İyidir.
Ned, biliyorum,
biliyorum.
- Oyun güzel.
- Ya ?
Bu başlıkla olmaz.
Ah.
Romeo and Juliet.
Sadece bir tavsiye Sağol,
Ned.
- Sen bir
centilmensin - Sen de bir Warwickshire pisliğisin.
- Sana bunları saat
kaçta göndereyim?
- Saat dokuzda.
Mutlak gönderirim.
Daha 20 yıl var
sanki.
Unuttum neden geri çağırdığımı
seni.
- Yani hiç köpek yok
mu diyorsun?
- Shh !
Susun.
- Rahip onları
gizlice evlendirir, sonra Ned Capuletlerden biriyle kavgaya tutuşur.
Romeo onları
durdurmaya çalışır ve Ned'in önünü keser, yani Mercutio'nun.
Ve Tybalt
Mercutio'yu öldürür, sonra Romeo Tybalt'ı öldürür.
Sonra prens onu Verona'dan
kovar.
İşte bu, yolculuğa
çıktığı ve gemisinin korsan kralın adasında battığı yer olmalı Allah aşkına,
zırvalamayı kes ve defol!
- Def ol !
Binlerce özür Lütfen.
İpek bir iplikle geri
çektiği verdiği özgürlüğ kıskanarak.
- Keşke kuşun
olsaydım.
- Ne iyi olurdu tatlım!
Ama seveyim derken öldürürdüm seni.
İyi geceler.
İyi geceler.
Ayrılmak öyle tatlı
bir üzüntü ki yarın olana kadar iyi geceler diyeceğim - Pazar.
Bugün Pazar Uyurken
birşey buldum Onları evlendiren rahip kaderlerini çizecek - Ama herşey aşk için
iyi bitecek - Belki cennette.
Şu an yazdığım bir
komedi değil.
Aşıklarımı geniş bir
ırmak ayırıyor.
Aile, görev, kader.
Doğa kadar
değiştirilemez şeyler Öyle.
Bu, gerçek hayat değil,
Will.
Çalıntı bir mevsim
bu.
- Sabırlı olun,
lordum.
- Sabırlı ?
- Majestelerine
sabırlı olun diye sorar mısın?
- Lordum, yardım
etmek Pazar.
Greenwich !
Şimdi, kulak ver,
dadıcık.
Kraliçe-- Muhteşem
Saltanat sahibi, Tanrı'nın seçilmiş aracı, ışığıyla bizleri aydınlatan güneşimiz
bugün Greenwich'te ve bu akşamki eğlencelerde benim seçtiğim eşi onaylamak için
bekliyor.
Eğer öğle yemeğine
gecikirsek bizi asla affetmez!
Şimdi leydimin
odasına git ve onu iççamaşırı olsun olmasın getir!
Yapamazsın!
Kraliçe için bile olsa!
Ne yapmamı istersin?
Seninle mi evleneyim?
Fakir oyuncunun
karısı olmak.
Leydi Viola'yı
rüyalarım dışında isteyemez miyim?
Eğer arzularımı
gündüzün kaba ışığında izleyebilseydim isterdim.
Arzularını gece
yeterince özgürce izliyorsun.
- Eğer hepsi buysa,
Greenwich'e gidiyorum.
- O zaman ben de
geliyorum.
- Gelemezsin.
Wessex seni öldürür.
- Dövüşmeyi bilirim.
Sahne dövüşü Ah,
Will.
Thomas Kent olarak, kalbim
sana aittir, ama Viola olarak, ırmak bizi ayırıyor, yani Wessex'le Cumartesi'nden
sonraki hafta evlenmeliyim.
Kraliçe'nin emriyle
onu sürükleyerek götüreceğim!
Günaydın, lordum.
Leydim, gelgit
kimseyi beklemez, ama yemin ederim sizi bekleyecektir.
Ah, sonunda
gelebildik, lordum!
Çamaşırcını da mı
getiriyorsun?
Nedimesi, leydimin
taşradaki kuzeni.
Siz ne yakışıklı ve
cesur biriymişsiniz öyle, tam da söylediği gibi.
Bana Miss Wilhelmina
diyebilirsiniz.
Belki daha uğurlu
bir zamanda.
Ah, lordum, beni
bırakamazsınız.
Yemin ederim, bana daha
fazla ihtiyacı hiç olmamıştı.
- Şimdi mi ?
- Şimdi.
Kraliçe seni istiyor.
İyi cevap ver - Bir
erkek mi var?
- Bir erkek, lordum ?
Bir adam vardı, bir
şair.
Bir tiyatro şairiydi
sanırım - Hala eve geliyor mu ?
- Bir tiyatro şairi?
Beş para etmez
çulsuzun teki !
Marlowe, demişti.
Christopher Marlowe.
- Hiç eve geldi mi ?
- Marlowe ?
Oh, elbette.
Aradığınız o.
Hoş çocuk, ama Şiirin
yüz karası.
Ah o köpek!
Majesteleri.
Dik dur, kızım Seni
görmüştüm Sen Richmond'daki, Whitehall'daki bütün oyunlara gelen kızsın Majesteleri.
Bu kadar çok
sevdiğin nedir?
- Majesteleri-- -
Konuş, kızım!
Ben kim olduğumu
biliyorum Kral ve kraliçe hikayelerini sever misiniz ?
Vurdulu kırdılı
şeyleri?
Yoksa romantik aşk
hikayelerini mi?
Ben tiyatroyu severim
Öykülerin bir grup aktör tarafından benim için sahnelenmesi gerçekten-- Onlar
senin için oynanmıyor; Benim için oynanıyorlar.
Sonra?
Hepsinden öte, şiiri
severim Lord Wessex'ten de mi öte?
- Lordum, karınızı bulamadığınız
zaman, onu tiyatro salonunda arasanız iyi olur Oyun yazarları bize aşk hakkında
hiçbir şey öğretmez Aşkı şirin gösterirler; komik yaparlar, ya da şehvetli Onlar
aşkı gerçek kılamazlar - Oh, ama yapabilirler Yani, Majesteleri, Onlar-- Yapamazlar,
yapamadı lar, ama ben inanıyorum ki yapabilen biri var Benim Leydi Viola'm
hayatta daha çok genç ve tecrübesiz Majesteleriyse hayatta çok bilge Doğa ve
gerçek oyunculuğun amansız düşmanlarıdır.
Servetime bahse girerim.
Servetin olmadığı
için burda olduğunu sanıyordum.
- Eee, öyle
görünüyor ki seninle bahse giren yok.
- Elli pound.
Elli pound ?
Çok değerli bir soru
üstüne çok büyük bir miktar.
Bir oyun bize aşkın
gerçeği ve doğasını gösterebilir mi?
Bahse girilmiştir.
Ben şahidim ve vakti gelince hakemi de olacağım.
Şimdilik bahsi sonuçlandıracak hiçbirşey
görmüş değilim.
Başka havai fişek gösterisi
yok mu?
Leydi Viola'yla
sohbetten sonra rahatlatıcı olurlardı.
- Onu al o zaman, ama
sen koca bir aptalsın.
Son gördüğümden bu
yana kızlığı koparılmış, ama sen değilsin o Bunu ancak bir kadın anlar Marlowe.
Burbage ?
- Huh ?
Kim var orda?
Marlowe.
- Öğleden sonra
benim Dr.
Faust'umu oynayacaksın.
Kendini spor yaparak
heba etme.
- Ne istiyorsun, Kit
?
- Paris'te
Katliam'ım bitti.
- Ne ?
Son sahneyi yazdın mı ?
- Eğer paran varsa.
- Yarın.
- O zaman sayfaları
yarın alırsın.
Of, durur musunuz, madam
!
- Ay !
- Teslimatta yirmi
pound.
- Hey, bizim
gibilere para nedir ki ?
Ayrıca, oyun
istersem, bekleyen başkası var,Shakespeare'in bir komedisi - Ha, Romeo.
- Henslowe'a verdi
onu - Asla !
Hmm, Ben Deptford'a
gidiyorum Size iyi günler, Bayan Rosaline.
Shakespeare'e Romeo
için iki altın verdim ben.
Olabilir, ama Ned
Alleyn ve Amiral'inkiler Rose'da oynuyorlar - Alçaklık bu !
Hain ve Hırsız !
Oh, Hayır.
Hayır !
Bak hele, işte Capuletler
gelmiş.
Vız gelir, tırıs
gider Arkamdan gelin.
Onlarla konuşacağım.
İyi akşamlar beyler!
Tek bir sözüm var
birinize.
Böyle mi
yapacaksınız?
Pozisyonlarınızı
alın.
- Bak hele, işte
Capuletler gelmiş.
- Vız gelir, tırıs
gider.
Arkamdan gelin.
Onlarla konuşacağım.
İyi akşamlar beyler!
Tek bir sözüm var
birinize.
- Sadece birimize
tek bir sözün var ha ?
Onu iki yap da tam
olsun; Bir söz ve bir tokat gibi.
Şu mürekkebini
hokkasında tutamayan hırsız nerde?
Ne bu gürültü?
Erkeksen, çek
kılıcını!
Harika!
İşte bir köpek.
Hayır !
- Özel bir iş bu, oyuncular!
Lütfen !
Oh !
Dekorlarıma birşey yapmayın !
Oh !
- Will !
Neler-- - Yazarlar kavgası.
- Sıradan bir şey.
Burda kal.
- Yaralanmışsın.
Dün gece rüyamda batık
bir gemi gördüm.
- Uzak bir diyarda
karaya vurmuştun.
- Oh, henüz değil.
Henüz değil.
Hey, balkon sahnesi için
ona ihtiyacımız var Yatırımım !
Lambert !
İntikam !
Şanlı bir zafer !
- Fıçılar ve
bacaklar açılsın, müesseseden !
Oh, ne güzel bir
happy hour.
- Burası bir taverna
!
- Burası ayrıca bir
taverna.
- Seni hatırladım.
Şu şair !
- Evet, Fatih
William.
Teker teker.
Teker teker.
Oh, ne tatlı şeysin
sen.
Ben seni okşarken bana hikayeni anlatsana.
- Burasi kötü
şöhretli bir yer.
- Öyle, Thomas, ama
ünü iyidir.
Hadi.
Bir içkiden zarar gelmez.
En iyi evime hoş
geldiniz.
Yaşasın Amiral'in
Adamları.
- Amiral'in Adamları!
- Amiral'in Adamları!
Amiral'in Adamları!
Şey, ben-- benim
hoşuma gitti bu.
Master Kent, fitilinizi
hala daldırmamışsınız.
Benim
"fitilim" ?
Bay Fennyman,
tiyatroyu çok sevdiğinizden oyunumda rol almalısınız.
Bir eczacıyı
yazıyorum, küçük ama hayati bir rol.
Aman Allahım.
Teşekkür ederim.
Peki, oyun ne
hakkında, o zaman?
Şey, işte şu dadı
var-- Susun, susun, susun!
Shakespeare Usta benden eczacı rolünü oynamamı istedi.
Eczacı ?
Ne biçim bir hikaye
bu ?
Nerde batan gemi ?
Bu komedi nasıl
bitiyor?
- Tanrı adına, keşke
bilseydim.
- Tanrı adına, sen
bilmezsen kim bilecek?
Bırak korsanlar,
palyaçolar, ve mutlu bir son olsun, yada seni Stratford'a karının yanına
yollarız.
Will !
Bay Henslowe !
Beyler !
Hepimiz için kara
bir gün!
Deptford'daki bir
tavernadan haberler var.
Marlowe öldü.
Bıçaklandı.
Deptford'daki bir
tavernada bıçaklanarak öldürüldü.
Ne yaptım ben ?
O aramızdaki ilkti.
Büyük bir ışık söndü.
Bağışla beni.
Tanrım bağışla beni.
Efendimiz İsa Mesih
aşkına.
Mayıs ayında bir
sabah yatağımdan kalktım tam günün doğduğu vakitte Güzel bir hatunla karşılaş--
Üzgün görünüyorsunuz, leydim.
Gezintinizde size
eşlik edeyim.
- Ata binme günüm
değil, lordum.
- Bağışlayın, bunun
at olduğunu sanmıştım.
Kiliseye gidiyorum.
Elbette.
Anlıyorum.
Tahmin edileceği
üzere.
Evet, tahmin
edileceği üzere Pazar günü.
Aynı zamanda bir yas
günü.
Onunla, sizin evdeki
bir kere dışında hiç karşılaşmadım.
Yas ?
Kim ölmüş, lordum ?
Oh !
Allahım, size benim haber vereceğimi hiç
düşünmemiştim Oyun yazarlığı ve dansçılık için büyük kayıp Leydim.
- O öldü mü ?
- Dün gece bir
tavernada öldürüldü Hadi gelin.
Ruhuna dua edelim Üzüntüyü kim hatırlayabilir Benden
uzak dur, iyi hortlak - Benden uzak dur, iyi hortlak Uzak dur, İsa aşkı adına.
Uzak dur!
Will !
Oh, aşkım.
Öldüğünü sandım.
Daha kötü.
Bir adamı öldürdüm.
Titus
Andronicus'umda Marlowe'un izi vardı, ve
6.
Henry'im onun temelleri üstüne kurulmuş bir
binaydı.
Onun hakkında hiç böyle
iyi konuşmazdın.
O zaman daha
ölmemişti.
Bütün oyunlarımı,
onun hiç yazılamayacak oyunlarına değişirdim Yalan söylüyorsun.
Yatağımdaki gibi, bu
ırmağın kıyısında da yalan söylüyorsun.
Aşkım yalan değil.
Evet, bir karım var.
ve Sir Robert De
Lesseps'in kızıyla evlenemem.
Bunu söylemek için
Stratford'dan gelecek bir karıya ihtiyacın yoktu yine de beni yatağına aldın Baldır-aşkı.
Ben yazarı sevdim ve
kendimi bir soneye verdim.
Daha fazla aldatılan
kişi benim.
Evet, sen aldatıldın,
çünkü seni ne çok sevdiğimi ben de bilmiyordum.
Seni seviyorum,
Will, şiirin ötesinde.
Oh, aşkım.
- Benden kaçmıştın.
- Senin öldüğünü
sandığımda hiç yazılmayacak oyunları
umursamadım, sadece seni bir daha göremeyeceğim için.
Sonumuzu gördüm, kaçınılmaz
sonumuzu.
- Wessex'le
evlenemezsin.
- Senle değilse,
neden Wessex'le olmasın ?
Wessex'le
evlenmezsem, kraliçe nedenini anlayacaktır, - ve bu Will Shakespeare'in sonu
olur.
- Hayır.
Hayır.
Ama Wessex'e bu
yeminlerin dulu olarak gideceğim kutsanmadıkları kadar ciddi Juliet'nin
akrabası Tybalt'ı öldürdüğü için, Romeo'nun arkadaşı Mercutio'yu öldüren
Tybalt'ı, Romeo sürgüne gönderilir.
- Ama Romeo ve
Juliet'i evlendiren rahip-- - O ben miyim ?
Sen, Edward.
Onları evlendiren rahip Juliet'ye içmesi için
bir ilaç verir.
Gizli bir ilaç.
Ölü gibi gösteren
bir ilaç.
Capulet'lerin
mezarlığına götürülür.
Romeo yanına tekrar
gelince hayata ve aşka uyanacaktır.
Daha hepsini
söylemedim.
Kaderin cilvesiyle,
Romeo'ya rahibin planını götüren mesaj yerine ulaşmaz.
Sadece Juliet'nin öldüğü
haberini duyar.
Ve sonra eczaneye gider Bu benim.
ve ölümcül bir zehir
alır.
Orda ölüm kadar
soğuk yatan Juliet'ye elveda demek için mezara gelir.
Zehri içer.
Juliet'nin yanında
ölür, sonra Juliet uyanır ve onun öldüğünü görür.
Ardından Juliet onun
hançerini alır ve canına kıyar.
Şey, işte bu onları
kahkahadan yerlere yatıracak bir şey.
Hüzünlü ve harika.
Çok işe yarayacak mavi
kadife bir şapkam var.
Aynısını bir eczacıda
görmüştüm.
Tam da öyle.
Evet, işe yarar.
Ama burda eksik bir
sahne var.
Evlenme ve ölüm arasında
mı?
Oyun senin için özel olarak yazılmış.
Bridewell'deki bir
katibe yazdırdım.
Yazı yazmaya uygun bir
eli var.
Burda yeni bir sahne
var.
- Benim için okur
musun ?
- "Gidiyor
musun ?
Daha gün ağarmadı.
"Tarlakuşunun
değil, bülbülün sesiydi o, "ürkek kulaklarının az önce işittiği ses.
"He gece
şurdaki nar ağacında öter.
İnan bana sevgilim, öten
bülbüldü.
.
" "Öten
tarlakuşuydu, sabahın habercisi; "bülbül değil.
"Bak sevgilim, şu
hain ışıklara "doğu bulutlarını menevişleyen
"Gecenin kandilleri sönmüş, "neşeli günse parmak uçlarına basmış "dumanlı tepelerde bekliyor.
Ya gidip yaşamalı, ya
kalıp ölmeliyim.
" "O
gördüğün ışıklar günışığı değil, biliyorum.
"Güneşin
soluğuyla buharlaşan bir göktaşıdır "bu
gece Mantua'ya giderken senin "yolunu
aydınlatsın diye.
"Onun için,
biraz daha kal.
Gerekmez hemen
gitmen.
" "Varsın
yakalasınlar beni, "varsın öldürsünler; "Razıyım, sen böyle
diledikten sonra.
"Gitmekten çok "kalmak istiyorum ben.
"Gel ölüm,
buyur!
Öyle istiyor
Juliet'im.
" Korkarım sen
bayağı ilerleyeceksin.
Umarım yine birlikte
çalışırız.
"O tür ölümcül
ilaçlar var bende, ama Mantua yasaları Ölüm
cezası veriyor, satanlara.
" Sonra o.
Sonra ben.
Sonra o.
Sonra ben.
- "Bunu-- bunu
herhangi - Evet !
- bir sıvıyla
karıştırıp--" - Hah !
Ne oldu?
Ne oldu?
Ne oldu?
-Gece aşıkların
dudaklarında ne tatlıdır.
- yumuşak bir müzik
gibi-- - Shakespeare !
Kendini bilmez züppe
!
Sana layık olduğun
yeri göstereceğim, cehennemdeki yeri!
- Şimdi benim
sahamdasın!
- Vallahi, hepinizle
dövüşürüm!
Ben sana fazla bile gelirim!
Kıpırda !
Arkadaşlar!
Bu adam Kit
Marlowe'un katilidir!
Will ?
Ölümüne sevindim,
çünkü onu sen sandım!
Hepsi bu!
Will ?
Şey, bu doğru.
Bir taverna
kavgasıydı Marlowe saldırdı ve kendi bıçağı
gözüne saplandı.
Yasa hakkında bir
kavga.
Hesap ?
Ah, açgözlülük !
Hesap değil, Yasa!
Oo, Tanrım.
- Onu unuttum artık.
- Nerde o ?
Kapa şunu.
- Benim Lord
Wessex'im.
- Rose benim ismimi
lekeleyen pisliği koruyor!
Taş taş üstünde
kalmasın.
Yerle bir edilmesini
ve üstünün kapatılmasını istiyorum!
Bay Tilney, ne oldu ?
Fitne ve ahlaksızlık.
Eğlence İşleri
Bakanı, efendim.
Kız şurda.
- Nerde, oğlum ?
- Şurda.
Onun memelerini
gördüm.
Demek sahnede bir
kadın var!
Bir kadın!
Bu tiyatroyu
kapatıyorum!
Neden, efendim?
Ahlaksızlık ve utanmazlık
yüzünden!
Ve bir kadını halka
açık bir sahnede sergilemek yüzünden!
O adam değil, şu kız!
Onu demek istemiştim.
- O oğlan bir kız.
- Bu tiyatro
kapatılmıştır.
Duyurusu asılacaktır!
Ned, yemin ederim hiçbir
şey bilmiyordum.
- Kimse bilmiyordu.
- O biliyordu.
Onu kızın memelerini
öperken gördüm.
- Hepsi bitti.
Üzgünüm,Bay Henslowe.
Bir aktör olmak
istedim.
Çok üzgünüm, Will.
Siz ha-ha-- ha-harikaydınız.
Teşekkür ederim.
"Bunu herhangi
bir sıvıyla karıştır ve--" Herşey yolunda mı?
Oynasaydım çok iyi
olacaktım.
- Harika olacaktım.
- Ben de.
İkimiz de.
Lambert, öldür şunu.
Bu bekleyebilir.
Eğlence İşleri
Bakanı hepimizi serseri yerine koyuyor, aşağılıyor.
Ama benim babam, James
Burbage, bir oyuncular topluluğu kurmak için Majestelerinden ilk izni alan
kişiydi, ve devrinin şairleri ve edebiyatından yararlanmıştı.
Onlara birlik ve
beraberlik içinde olduğumuzu göstermeliyiz.
Will Shakespeare'in
bir oyunu var.
Benim de bir
tiyatrom.
Perde sizindir.
Will !
Bir Romeo'ya
ihtiyacımız olacak.
Portakallar !
Tatlı portakallar !
Gemim kıyıda
bekliyor, Virginia için öğleden sonraki gelgiti bekliyor.
- Lütfen ağlamayın,
Leydi De Lesseps.
Bir koloni
kazanıyorsunuz.
Ve siz, lordum, 5,000
pound kazanıyorsunuz elimdeki bu
kağıtlarla.
50 altın kadarını
hemen verebilir misiniz sadece limandaki
borçlarımı kapatmak için?
Ah, işte gelin !
Günaydın, lordum.
Görüyorum ki iş yapmaya hazırsınız, o zaman kiliseye
gidelim.
- Güle güle !
Hup, hup, hup !
Oh, lordum !
- Ona iyi bakın,
lordum.
- Olur.
Oh, Tanrı sizi
kutsasın !
Teşekkür ederim.
Uh, hadi.
İyi dadı.
Gelgit beklemez !
Elveda !
Hepinizi Virginia'ya
bekleriz !
Elma şekeri !
Elma şekeri !
Elmalarımı alın !
Sağolun, efendim.
Elmalar !
Bu, şey-- bu iyi mi?
Evet.
Yapılan,
ahlaksızlığın şovu !
Yapılan, kötülüğün
şovu!
Yapılan, hırs ve
gururun şovu !
Bu, gösteri işinin ta
kendisinin şovu !
İk-ik-- ik-İki-- İk-İk-İk-İk--
İk-- İk-- İk-- İk-İk-İki aile-- - Kaybettik.
- Yoo, herşey güzel
olacak.
- Nasıl ?
- Bilmem.
Bir gizem bu.
T-T-- T-- T-T-- İk--
İk-- İk-- İk-- İ-- İ-- İki aile, soylulukta birbirine denk, sahnemizi
açtığımız, şu güzel Verona'da.
Eski bir
düşmanlıktan gelen yeni bir kavgada, Yurttaş kanı yurttaş elini lekeler burada.
İşte ölümcül
döllerinden bu iki düşman ailenin Doğar
yıldızları sönük iki talihsiz sevgili yürek
parçalayan, acı yazgılarıyla bu iki genç
Ölümleriyle toprağa gömer büyüklerinin kinini.
Söylediklerimizi
dinlerseniz sabırla, Söylemediklerimizi de görürsünüz oyunda.
- Harika.
- İyi miydi ?
Gregory, şunu bil ki
bu hakaretlerin altında kalamayız Kalamayız, kalırsak belimiz kırılır.
Anladın mı, kafamız
kızarsa çekeriz kılıçları - Shakespeare Usta.
- Sana bol şans, Sam.
Sam !
Benim hatam değil.
Dün yapabiliyordum.
Konuş benimle.
Bir satır söyle.
"Ayrılık ne
tatlı bir üzüntü.
" - Bir başka
ufak sorun.
- Şimdi ne yapıyoruz
?
- Şov devam--
bilirsin işte.
- etmeli !
20 sayfa daha Juliet
yok.
Herşey güzel olacak.
- Nasıl olacak ?
- Bilmiyorum.
Bu bir gizem.
- Benden korkma.
- Hayır, senden
korkmuyorum!
- Bırak onlar
başlasınlar.
- Yanlarından
geçerken suratımı asacağım.
- Neye yorarlarsa
yorsunlar !
- Bakalım cesaret
edebilecekler mi?
Ben de onlara
hareket yapacağım, buna katlanırlarsa rezil olurlar.
Hey baksana!
Bize hareket mi çekiyorsun sen?
- Evet bir hareket
çekiyorum ben.
- Pardon.
Teşekkür ederim.
- Teşekkürler.
Pardon.
- Bize mi hareket
çekiyorsun?
- Konuşabilir miyiz ?
- Shh !
- Juliet'imiz yok.
- Juliet yok mu?
- Juliet yok mu ?
- Her şey iyi
olacak, madam.
- Sam'e ne oldu ?
- Sen kimsin ?
- Thomas Kent.
Rolü biliyor musun ?
- Efendim en az
seninki kadar soyludur.
- Her kelimesini.
Hyah !
Yah !
Seninle geleceğim
ama böyle bir şey görmeye değil, sevgilimin güzelliğiyden haz almaya.
- Dadı !
- Nerde benim kızım ?
Onu bana göndersene.
On iki yaşımın
bakireliği üstüne yemin ederim ki, - Çağırdım onu.
Efendim, ne var?
Nerdesin, uğur
böceğim !
Allah korusun !
Nerde bu kız ?
- Nerdesin,
kuzucuğum !
Nerdesin, uğur
böceğim !
Nerdesin, Juliet !
- Efendim, kim
çağırıyor ?
- Hepimizi kodese
tıkacaklar.
- Hapiste görüşürüz.
Annen-- Senin annen.
Madam, burdayım.
Ne istiyorsunuz?
Mesele şu.
Dadı, bizi biraz
yalnız bırak.
Özel konuşmamız
gerek.
Dadı, dur gitme.
Hatırladım; iyisi mi sen de dinle.
Bildiğin gibi, kızım
büyüdü artık.
- Ah, saati saatine
bilirim onun büyüdüğünü - 14üne basmadı henüz.
14 dişime bahse
girerim ki, basmadı 14üne, - topu topu dört dişim kaldıysa da-- Söyle kızım,
Juliet, Ne düşünüyorsun evlenmek konusunda?
Hiç düşünmediğim bir
onurdur evlenmek.
- Dur, Tybalt !
İyi Mercutio !
B-- ben bittim.
Cesur ol dostum; bu
yara çok acıtıyor olamaz.
Yarın beni ararsan, mezarda
bulursun.
- Evet !
- Yah !
"O tür ölümcül
ilaçlar var bende, ama Mantua yasaları ölüm cezası veriyor satanlara.
" Sonra o.
Sonra ben.
Romeo, uzaklaş, git !
Halk ayaklandı, ve
Tybalt öldürüldü.
Şaşkın durma öyle!
Prens seni ölüme
mahkum edecek, eğer yakalanırsan!
Hadi kaç!
Ah, oyuncağıyım ben yazgının
!
Daha ne bekliyorsun?
Mercutio'yu öldüren ne
tarafa kaçtı?
Şu katil, ne tarafa kaçtı?
- İşte Tybalt, burda
yatıyor.
- Ayağa kalk, efendi.
Gel benimle.
Prens adına
emrediyorum, sözümü dinle.
Nerde kavgayı
çıkaran aşağılık adamlar?
"Ah, ben
yazgının oyuncağıyım.
" Evli misin?
"Eğer evliysen,
mezar olsun bana gelin döşeğim.
" Gidiyorsun
öyle mi, aşkım, efendim, sevgilim, kocam, dostum ?
Her gün her saat haber
bekliyorum senden, bir dakika içine nice günler sığar.
Ah, bu hesapla nice
yaşlanmış olacağım, tekrar Romeo'umu
görene kadar.
Elveda.
Ah, Romeo, bir daha görüşebilecek
miyiz dersin?
Aşağıya indin ya
şimdi, seni mezar dibinde bir ölü olarak
görüyorum seni.
Ya gözlerim
yanılıyor, ya da sen, solgun görünüyorsun.
İnan ki sevgilim, gözlerime
sen de öyle görünüyorsun.
Kanımızı içiyor susayan
keder.
Elveda.
Elveda.
Bu şişeyi al, içiver
hemen yatağa girdiğinde bu damıtılmış
şurubu.
Ne sıcaklık, ne
soluk; yaşadığını gösteren hiçbirşey kalmayacak.
Ölümden ödünç alınan
bu durum tam kırk iki saat sürecek, derken
kendine geleceksin tatlı bir uykudan uyanır gibi.
Hey !
Eczacı !
Gel buraya ahbap.
Yoksulluğun
anlaşılıyor.
İşte, sana 40 altın.
- Bir içimlik zehir
ver bana-- - O tür ölümcül ilaçlar var bende, ama Mantua yasaları ölüm cezası
veriyor, satanlara.
- Sen bu
kadar-- -İsteğim değil, yoksulluğum
boyun eğiyor buna.
Ben de isteğine
değil yoksulluğuna veriyorum parayı.
Gözler, son defa
bakın.
Kollar, son defa
sarılın.
Ve, dudaklar, ve ey
siz, nefes kapıları, erdemli bir öpücükle mühürleyin doyumsuz ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı.
Gel, acı ölüm.
Gel, rezil rehber.
Sen, umutsuz kaptan,
şimdi, hemen deniz tutmuş şu yorgun
tekneyi yalçın kayalara bindiriver artık.
Sevgilime, Aşkıma!
Ah doğru sözlü eczacı !
İlacın ne de çabuk.
İşte bir öpücükle Ölüyorum.
Lordum nerde ?
Olmam gereken yeri
iyi hatılıyorum, işte ordayım.
Nerde benim Romeo'm?
Öldü !
Ne oluyor?
Bu da ne, canım
sevgilimin avucunda bir şişe?
Demek ki, zehirden olmuş sevgilimin vakitsiz ölümü.
Ah, mutlu hançer, bu
senin kının.
Orda paslan ben de öleyim.
Hüzünlü bir barış, bu
sabahın getirdiği; Güneş, kederinden göstermiyor yüzünü.
Gidip uzun uzun
konuşalım bu hüzünlü şeyleri.
Kimi bağışlanacak, cezalandırılacak
kimi; Daha acıklı bir öykü yoktur bu
talihsiz Juliet ve Romeo'sunun.
- Bravo !
- Evet !
Evet !
- Evet !
- Bravo !
- Evet !
Bravo !
- Tanrı kraliçeyi
korusun!
- Seni Kraliçe
Elizabeth adına tutukluyorum!
Kimi
tutukluyorsunuz, Bay Tilney!
Herkesi !
Amiral'in Adamları, Chamberlain'in
Adamları ve Majesteleri tarafından bana
verilen yetkiyi küçümseyen siz
aşağılıkların hepsini!
Küçümseme?
Sen Rose'u kapadın.
Ben onu açmadım.
Şu kadın bir
kadındır!
- Ne ?
Bir kadın ?
Şu keçiyi mi
diyorsun?
Hepinizi Majesteleri
Kraliçe Elizabeth adına kodese tıkacağım!
- Bay Tilney !
Adımı dikkatli
kullanın.
Onu eskiteceksiniz.
İngiltere Kraliçesi halka
açık ahlaksızlık gösterilerini izlemez.
Öyleyse yanlış olan birşeyler
var burda.
Buraya gelin, Kent
Usta.
Size bir bakayım.
Evet, dikkate değer bir
yanılsama.
Hatanız, Bay Tilney,
bağışlanmıştır.
Erkek işinde nasıl kadın
olunur iyi bilirim.
Evet, Tanrı adına, bunu
bilirim.
Bu kadarı yeter, Kent
Usta.
Keşke Lord Wessex burda
olsaydı.
Burda, efendim.
M-majesteleri.
Hatırladığıma göre bir
bahis vardı bir oyunun aşkın gerçek yüzü
ve doğasını göstermesi hakkında.
Sanırım bugün o
bahsi kaybettiniz.
Sen iyi bir çocuksun.
Oyunu beğendin mi?
Kızın kendini
bıçakladığı kısmı beğendim, Majesteleri.
Shakespeare Usta.
Bir daha Greenwich'e
geldiğinizde, kendiniz olarak gelin de
biraz daha konuşalım Majesteleri.
Sonunda, Lord Wessex.
Karınızı amma çabuk yitirdiniz?
Gerçekten, gelinimi
kaybettim.
ve gemim yeni
dünyaya akşam gelgitinde yelken açacak.
Nasıl sona erecek bu
macera ?
Aşkın engellendiği hikayelerde
olduğu gibi-- gözyaşları ve bir yolculukla.
Tanrı'nın evlilikle birleştirdiklerini ben bile ayıramam.
Kent Usta.
Söylediğim gibi,
Lord Wessex tiyatroda karısını yitirdi.
Git, vedanı et ve
kızı gönder buraya.
Hesapları denkleştirme
vakti geldi.
- Bahis ne kadardı?
- Elli şilin.
Pound.
Parayı Kent Usta'ya
verin.
O yerine ulaştırır.
Shakespeare Usta'ya
gelecek sefere daha neşeli bir şey yazmasını
söyle.
Ayın 12si için.
- Çok geç.
Çok geç.
Benim Leydi Wessex'im.
Artık kiralık bir oyuncu
değilsin.
Elli pound, Will, gerçek
aşkın şairine.
Tiyatroyu
bırakıyorum.
Sahne düşkuranlar
içindir.
Bak düşümüz bizi
nereye getirdi.
Bunu biz kendimiz
yaptık.
Ve hayatımın geri
kalanı adına, asla başka türlü yapmazdım.
Seni incittim, bunun
için üzgünüm.
Eğer üzüntüm
yüzünden yazmayı bırakacaksan, çok daha üzülürüm.
Kraliçe bir komedi yazmanı
emrediyor, Will.
Ayın 12si için.
Bir komedi.
Kahramanım kim
olacak?
Bütün krallıktaki en
üzgün kişi, bir karasevdalı ?
İşte bir başlangıç.
Esas oğlan bir dük
olsun, ve esas kız-- Evlili bağıyla Amerika'ya satılmış.
Denizde geçiyor,
öyleyse.
Yeni dünyaya bir
seyahat.
Fırtına.
Herkes boğulur.
Kız kurtulur boş ve
engin bir sahile çıkar.
Dük'e getirilir-- -
Orsino.
- Orsino ?
İyi isim.
Ama kız
güzelliğinden çekinerek, düke oğlan kılığında varır.
Bu yüzden ona aşkını
açıklayamaz.
Ama mutlu sonla
biter.
Nasıl?
Bilmem.
Bu bir gizem.
Benim için hiç
yaşlanmayacak, veya silinmeyecek, ya da ölmeyeceksin.
Sen de benim için.
Hoşçakal, sevgilim.
Binlerce kez
hoşçakal.
Benim hikayemi iyi
yaz.
Hikayem denizde
başlıyor, bilinmeyen bir ülkeye yapılan tehlikeli bir yolculuk.
Bir gemi batar.
Azgın sular köpürür
ve çağlar.
Cesur tekne
parçalara ayrılır, ve içindeki çaresiz ruhlar
boğulur.
Biri hariç hepsi: bir
leydi ruhu okyanustan bile büyük, ve
azmi denizin kucaklamasından bile güçlü.
Onun için ıslak bir
son değil, yabancı bir sahilde başlayan yeni bir yaşam.
Bu bir aşk hikayesi,
çünkü o hep benim aşkım olarak kalacak.
Adı Viola.
"Romeo ve
Juliet" oyunundan parçalarda Özdemir Nutku çevirisinden yararlanılmıştır.
||
« Prev Post
Next Post »