Print Friendly and PDF

Translate

Şeytanın Günü (1995) El día de la bestia

|

 


 103 dk

 Yönetmen:

Álex de la Iglesia

Senaryo:

Jorge Guerricaechevarría, Álex de la Iglesia

Ülke:

İspanya 

Tür:

Aksiyon, Komedi, Suç, Korku, Gerilim

 Vizyon Tarihi:

15 Eylül 1995 (Kanada)

Dil:

İspanyolca, İtalyanca

Oyuncular

 

    Álex  Angulo

    Armando   De Razza

    Santiago  Segura

    Terele  Pávez

    Nathalie   Seseña

Özet

- Günah çıkarmak istiyorum peder.

- Söyle ne yaptın?

- Hiçbir şey. Henüz günah işlemedim. Ama işleyeceğim. Yapabileceğim bütün kötülükleri yapacağım.

 

Film, günah işleyerek ruhunu şeytana satıp böylece Deccal'ı engelleyebileceğine inanan bir rahip, O'na yardım etmeye çalışan satanist metalci genç, dolandırıcı bir medyum ve büyükbabanın ekseninde gelişmekte.

Altyazı

Peder, ben günah çıkartmak istiyorum.

 Ne yaptın?

 Hiçbir şey, peder.

 Günah işlemedim   ama yapabileceğim bütün kötülükleri yapmaya çalıştım.

 Neden?

 Çünkü öyle gerekiyordu.

 Ne demek istiyorsun?

 Anlamıyorum.

 Sonunda buldum.

 Şifreyi çözdüm.

 Dinle beni.

 Bir dost olarak soruyorum.

 Neden üzerinde çalışmaya devam ettin?

 Yıllarca denedik.

 İkimizde bunun imkansız olduğunu biliyoruz.

 Yalnızca kendine zarar verirsin.

 Biraz beni dinleyin, peder.

 Bundan başka birisine söz ettin mi?

 - Yardım edecek misiniz?

 - Elbette.

 Fazla zamanımız yok.

 Şunu sakın unutma.

 Düşmanımız çok güçlü.

 Fırsatını bulursa   bizi durduracaktır.

 Hatta bu konuşmayı bile duymuş olabilir.

 Yüce Tanrım!

 Peder  Bunun üstesinden gelebilir miyiz?

 Elbette.

 Eğer birlik olursak, üstesinden gelebiliriz.

 Tanrı'nın yardımıyla.

 Biraz para verin, peder.

 Bebeğim için.

 Umarım cehennemde yanarsın!

 Bir dilenci uykusunda canlı canlı yakılarak öldürüldü.

 Cesedi dün gece polis tarafından bulundu.

 Bu "Temiz Madrid" sloganı adı altında yapılan Vandalizm   son zamanlarda başkentte giderek önlenmesi güç bir hal almaya başladı.

 Merhaba, ben Profesör Cavan.

 Eğer geleceğinizi öğrenmek istiyorsanız, beni arayın.

 Taksi!

 Taksi!

 Ne mutlu merhametli olanlara!

 Onlar merhamet bulacaklar.

 Ne mutlu yüreği temiz olanlara!

 Onlar Tanrı'yı görecekler.

 Ne mutlu barışı sağlayanlara!

 Onlara Tanrı'nın oğulları denecek.

 GELECEK SİZİN ELLERİNİZDE.

 Yeni Konferans Salonu - Neden bana bunu verdin?

 - Okuman için.

 Seni kim gönderdi?

 Ajans.

 Benimle uğraşma.

 İstersen onu atabilirsin.

 - Bırak işimi yapayım.

 - Kim olduğumu biliyorsun, değil mi?

 Nedir bu?

 Yoksa "Kamera Şakası" mı?

 Kameralarla uğraşacak havada değilim.

 - Sizlerden biri olmak istiyorum.

 - Broşür mü dağıtmak istiyorsun?

 Şeytanı görmek istiyorum.

 Neyi görmek istediğin umurumda değil.

 Git buradan, insanları korkutuyorsun.

 Zaten bütün manyaklar beni bulur!

 Lanet olsun!

 Bu ne?

 Demek bir tane parasıyla dört tane almak istiyorsun ha?

 Sakın bir daha geleyim deme!

 Kahretsin!

 Bir vitrin daha.

 - İyi akşamlar.

 - İyi akşamlar.

 Bunları arıyorum.

 Napalm Death Iron Maiden Kreator Sert şeyler.

 Çekmeceye bak.

 - Rahipsin, değil mi?

 - Evet.

 Giysinden belli.

 Aslında ilahiyat profesörüyüm.

 İncil bilimi, değil mi?

 Ben de din ve ahlak dersi almıştım.

 Ve şimdi bak neredeyim!

 Bunu dinleyebilir miyim?

 Nasıl?

 Fena değil.

 - Tersten çalabilir misin?

 - Elbette.

 Değişen bir şey olmaz, ama pikabı mahveder.

 Hayır, hayır.

 Bu o değil.

 Ne arıyorsun?

 Bir mesaj arıyorum, bir işaret.

 Bunu dinle.

 Pek ünlü değiller ama iyiler.

 Sözleri gerçekten çok keskin.

 Bir sürü mesaj var.

 Ayrıca yerel bir grup.

 Değişik bir tarzları var.

 Bu demoları.

 Albüm yaptıklarında gör onları.

 Al.

 Para vermem.

 Sorun değil.

 Gerçekten mi?

 Seni sevdim, sen de bizdensin.

 Seninle tanışmak büyük zevkti.

 Yolculuğa mı çıkıyorsun?

 - Aslında yeni geldim.

 - Yarın onları   Cehennem'de görebilirsin.

 Nerede?

 Cehennem'de.

 Orası bir konser salonudur.

 Harika bir adı var.

 Unutmak imkansız.

 Ama yarın Noel Arifesi.

 Gidebileceğimi sanmıyorum.

 Eğer kalacak yer istersen, bir tane biliyorum.

 Adını yazayım.

 Annem işletiyor.

 Güzel ve arkadaş canlısı bir ortamı vardır.

 İşte al, ararsın.

 Sağ ol.

 Güle güle.

 İyi akşamlar.

 - Kiminle görüşüyorum?

 - Ben Mari Carmen.

 Nereden arıyorsunuz?

 - Valladolid'den.

 - Peki ne öğrenmek istiyorsunuz?

 Kocam işsiz.

 İş bulması çok uzun sürer mi?

 Bir bakalım, Mari Carmen.

 Mari Carmen, kocan uzun bir süre   iş bulamayacak.

 En az beş sene.

 - Ama başka bir sorun var?

 - Nedir?

 Ciddi bir sağlık sorunu.

 - Kocamın mı?

 - Hayır, sizin.

 Ben oda istiyordum da.

 Yalnızca bir tane var ve o da henüz temizlenmedi.

 Benim acelem yok.

 Şu an kimseyi kabul edemem.

 Çocuk öyle söylememişti.

 Hangi çocuk?

 Müzik dükkanında çalışan çocuk.

 İçeri gelin.

 Oda 3,000 peseta.

 Banyonun musluğu çalışmıyor.

 Ziyaretçi ve hayvan yasak, ayrıca kimliğinizi almam gerekiyor.

 Teşekkürler.

 Anahtarınız burada.

 Dış kapıya ben bakarım, genelde buralarda olurum.

 Teşekkürler.

 Beni duyabiliyor musunuz?

 Evet.

 Kendinizi en kötüsüne hazırlamalısınız.

 - Bir hafta mı kalacaksınız?

 - Hayır, yalnızca bu gece.

 Ama bu çok fazla.

 Önemli değil.

 Oda burası.

 Size henüz temizlenmediğini söylemiştim.

 Harika.

 Teşekkürler.

 - Bir şeye ihtiyacınız var mı?

 - Hayır, şimdilik yok.

 Pekâlâ.

 Mutlu Noeller.

 Daha önce de söyledim.

 Geceleri hiç kimseyi kabul etmemelisin.

 - Kapıyı bile açmaman lazım.

 - Ama o bir rahip.

 Papa bile gelse olmaz.

 Kimseye güvenemezsiniz.

 Bıçak çekerler ve işin biter.

 Dünya manyaklarla dolu!

 İkinci katta oturan bayan   elinde şırıngalı bir herif tarafından soyuldu.

 Hafif yaralarla kurtuldu.

 Geceleri şu sokağın aldığı hale bak.

 Etraf fahişeler, zenciler, uyuşturucu bağımlıları ve katillerle dolu.

 Rezillik!

 Bir şey söyleyeyim mi?

 Dilerim içlerinden biri buraya gelir.

 Önce hayalarını pompalı tüfeğimle patlatırım.

 Paniklemesi için!

 Ardından kemiklerini kırarım.

 Hayatı boyunca tekerlekli sandalyeye mahkum olur.

 O zaman acı çekmenin ne demek olduğunu anlar!

 Gerçekten rahip mi?

 - Cübbe giyiyordu.

 - Ne var bunda?

 Onu oğlunuz gönderdi, ve bu gece Noel Arifesi.

 Oğlumun arkadaş olması daha kötü!

 Bir gece için 25,000 peseta ödedi!

 O zaman başka.

 Oğlumu Roma Katoliklerinden sandı herhalde.

 Bilemiyorum.

 Yaptığın şey hoşuma gitmedi.

 - Onunla konuşacağım.

 - İyi birine benziyor.

 OKÜLT BİLİM Şeytanî Büyüler.

 "İmkansızı başarmanıza yardım edebilirim.

" Cavan.

 Kitabın parasını ödemek zorundasınız.

 Kitap mı?

 Ne kitabı?

 Adınız?

 Angel.

 - Angel ne?

 - Angel Berriartua.

 - Rahip misiniz?

 - Evet.

 Rahip.

 Harika.

 "Profesör Cavan'ın Büyülü Dünyası" Kitap çalmak için biraz yaşlı değil misiniz?

 O kitaba ihtiyacım vardı.

 Benimde birçok şeye ihtiyacım var   ama satın alabilmek için çalışıyorum.

 Ben satın alamam.

 - Alamaz mısınız?

 - Hayır.

 Neden alamazsınız?

 Paranız mı yok?

 - Hayır, sorun o değil?

 - Peki nedir?

 Kötülük yapmayı öğrenmek zorundayım.

 Neden?

 Şeytan'ı çağırmak için.

 Şeytan'ı çağırmak için mi?

 Bu pek kolay olmamalı.

 Hayır, zaten o yüzden kitaba ihtiyacım var.

 Ben bir ilahiyat profesörüyüm.

 Yirmi beş yıldır Aziz John'un "Kıyamet Alametleri" kitabının üzerine çalışıyorum.

 Sonunda onun bir kriptogram olduğunu keşfettim.

 - Kleptogram mı?

 - Hayır, kriptogram.

 Şifrelenmiş mesaj.

 Sözcüklerin arkasına saklanmış gizli bir mesaj.

 - Ve bunu siz keşfettiniz?

 - Kesinlikle.

 Geçen hafta.

 Çalışmamı "Kıyamet Alametleri" kitabının sayısal suretini esas alarak yaptım.

 İlk önce Tritheim Steganografi'sini kullandım.

 Hiç Tritheim okudunuz mu?

 Tritheim mı?

 Sanırım okumadım.

 Hepsinin temelidir.

 "Kıyamet Alametleri" nin dolaylı bir anlatımdan çok   bir denklem olduğunu görmemi sağladı.

 Her harfin bir sayısı var.

 Örneğin   Daleth'in değeri dört ve Synn'in değeri   üç yüzdür.

 Böylece  - Affedersiniz.

 - Ne var?

 Yukarıya, oyuncak bölümüne gelir misin?

 Şu an meşgulüm.

 Sonra gelirim.

 Bunu bütün sözcüklerle yapabiliriz ve  Peder, bunu başkası biliyor mu?

 Elbette biliyor.

 Ama öldü.

 - İki gün önce.

 - Üzüldüm.

 Endişelenmeyin, size inanıyorum.

 Her şeyi ayarlayabiliriz.

 Peki mesajda ne yazıyor?

 Mesaj, bir tarihi gösteriyor.

 Bir günü.

 Dünya'nın sonunun geleceği günü.

 Tam olarak bugün.

 Evet, bu gerçekten çok önemli.

 Burada biraz bekleyin lütfen.

 Bir saniye.

 Akıl hastanelerini ara ve kaçan bir rahip olup olmadığını sor.

 Ve buraya birini göndermelerini söyle.

 Pekala, peder  Bay Cerezo!

 İyi misiniz?

 Bay Cerezo!

 Gördün mü, hepsi yanmış.

 Tamamen yanmış.

 Hey, peder!

 - Odandan memnun musun?

 - Evet, memnunum.

 Seninle konuşmam gerekiyor, Jose Maria.

 Bir sorun varsa, odanı değiştirmelerini söyleyebilirim.

 Jose Maria  Çok güzel.

 Onu yatağa atmak için bir yıldan beri uğraşıyorum.

 - Ama beceremedim.

 - Ne?

 Yatağa atmak.

 Anladın mı?

 Ama kabul etmiyor.

 Toledo'nun bir köyünden  Yeni odaya yerleştiğinizi duydum.

 Ben Rosario, Jose Maria'nın annesiyim.

 Memnun oldum.

 Tavşan alır mısınız?

 Hayır, Jose Maria ile konuşmak zorundayım.

 Daha çok var.

 Şu an bir müzik dükkanında çalışıyor, ama gerçek bir sanatçıdır.

 Hadi be!

 Aslında resim dersleri veriyordu.

 Ama kurs onunla sözleşme yapmak istemedi.

 Afiyet olsun.

 İddiaya girerim bu akşam yine taşan yiyeceğiz.

 Hep o kahrolası ucuz yemeklerden alır zaten.

 Senden bir iyilik isteyebilir miyim?

 Elbette, ne istersen.

 Büyükbaba!

 Bu benim büyükbabam.

 Evin etrafında çıplak dolaşmaya bayılır.

 Bu bir arkadaş.

 Peder  Angel Berriartua.

 Onu çok severim.

 Bu yalnızca onu eğlendirmek için, çünkü kendisi biraz yaşlıdır.

 Al bakalım büyükbaba.

 İşte böyle.

 Beynine az kan gittiğini söylüyorlar.

 Geçen gün Meryem Ana'yı gördüğünü söyledi.

 Çok fazla oluyor.

 Asit ister misin?

 Hayır, teşekkürler.

 Ben olmasaydım, aşağılık annem   onu çoktan kapının önüne koymuştu.

 - Jose Maria, benim bir misyonum var.

 - Afrikalı misyonerlerden misin?

 Yapmam gereken bir görev var.

 Bu şehirde yapmam gereken bir görev.

 - Sen satanistsin değil mi?

 - Evet.

 - Şeytan'ı çağırabilir misin?

 - Ne?

 - Benim Şeytan'ı görmem lazım.

 - Neden?

 Kıyamet Günü yüzünden.

 - Film olan mı?

 - Hayır.

 İncil’deki.

 Boş ver.

 Bu gece, Deccal doğacak.

 Ama nerede doğacağını bilmiyorum.

 O yüzden Şeytan'ı çağırmamız lazım.

 Ben artık bir günahkârım.

 Kurtuluşu sağlamak için İsa'ya ihanet ettim.

 Ben de o lanet günahkârlardan biriyim.

 Ruhumu Şeytan'a satmam gerekiyor ama nasıl yapılacağını bilmiyorum.

 Bir kitap çaldım ama işe yaramadı.

 Yeteri kadar anlatmamış.

 Bu televizyondaki Cavan!

 Annem onu çok sever.

 Puştun tekidir.

 Fazla zamanımız yok.

 Bir şeyler yapabilir miyiz?

 Dert etme, hallederiz.

 İşte karşınızda, okült araştırmacı   gizemli büyücü   doğaüstü güçlerin efendisi.

 Bugünü, geçmişi ve geleceği bilen adam.

 Uluslararası üne sahip, Profesör Cavan.

 Bu gece çok özel bir programla karşınızdayız.

 Ne UFO'lardan ya da mucizevi iyileşmelerden söz edeceğiz   ne de telefon bağlantısı kabul edeceğiz.

 Bu gece çok farklı bir konuğumuz olacak.

 Aslında hepimizin sıkça adını duyduğu biri   ama çok azımız onu gerçekten tanıyor.

 Söz ettiğim kişi: Şeytan!

 Çok iyi ya!

 Arık bitti, kendini nasıl hissediyorsun?

 Harika, size ve "Dark Zone" ekibine çok teşekkür ederim.

 Juan Carios Cruz on bir yaşında.

 Bir ay önce tuhaf bir hastalığa yakalandı.

 Hiçbir doktor bu hastalığa bir teşhis koyamadı.

 Juan Carios, başka biri gibi davranmaya başlamıştı.

 Kendisi şöyle diyordu: "Sanki içimde biri var.

" Dark Zone ekibi, çaresiz kalmış ailesinden bir telefon aldı.

 Ailesi, oğlunun bu davranışlarına anlam veremiyordu.

 Kısa bir süre sonra evlerine gittik.

 İşte olanlar.

 Sonunda gelebildiniz, buradasınız!

 - Nerede?

 - Odasında.

 Sakin olun hanımefendi.

 Orada her ne olursa olsun, bu yalnızca oğlunuzun iyiliği için.

 Gidelim!

 Bu taraftan!

 Ne senaryo ama!

 İşte!

 Çocuk burada!

 Tutun onu!

 Çabuk!

 Göklerdeki Babamız  İşte aradığım adam.

 Kesinlikle.

 Onunla konuşmak zorundayım.

 Hadi.

 Dur.

 Program bitene kadar bekle.

 İsa'nın kanıyla seni kovuyorum   geldiğin yere geri dön!

 Göklerdeki Babamız   adın kutsal kılınsın.

 Egemenliğin gelsin.

 Juan Carios  Nasıl, Juan Carios?

 İyi misin?

 Ne oldu?

 Çok iyi ya!

 Bu o.

 Evet, o Cavan.

 İt herif!

 Gidelim!

 Geçen haftaki program gerçekten çok sıkıydı.

 - Acele et!

 Onu kaybediyoruz.

 - Dert etme.

 Onu görüyorum.

 Uzaylılar tarafından tecavüze uğrayan bir fıstıkla ilgiliydi.

 Seyrettin mi?

 - Hayır.

 Keşke kızı görseydin!

 Tam bir sürtüğe benziyordu.

 İddiaya girerim uzaylıları o kışkırtmıştır.

 Benim televizyonum yok.

 Yok mu?

 Bütün gece ne yapıyorsun?

 Dua ediyorum.

 Dua mı?

 Ama eminim   "Ahret Soruları" ve "Rahibe Citroen" gibi programları mutlaka seyretmişsindir.

 Hayır.

 Bu şimdiye kadar seyrettiğim tek programdı.

 Kahretsin!

 Dur!

 Dur!

 Sinyal vermedi!

 Temiz Madrid Parayı buraya bırakıyorum.

 İşte orada!

 "Jesus Christ Superstar" ı seyrettin mi?

 Muhteşemdi.

 "Hosanna, hey   sanna, sanna sanna hey, sanna hey, sanna!

" Sonra diğeri, "Jesus Christ, Superstar!

" - Dur!

 Park ediyor!

 - Tamam.

 Bunu al, peder.

 Şans getirir.

 Ennio!

 Benim, Susana!

 Oraya geliyorum.

 Birlikte yemek yeriz.

 Sakın unutma, yarın öğlen annemi yemeğe götüreceğiz.

 Kısa bir süre sonra görüşürüz.

 Hoşça kal.

 İyi akşamlar.

 Lütfen beni dinleyin  Kimsiniz?

 Adım Angel Berriartua, Üniversitede ilahiyat  Size bu adresi kim verdi?

 Burası benim evim.

 Biliyorum.

 Ben Deusto Üniversitesinde  Lütfen, randevu için programı arayın.

 Ya da mektup yazın.

 Ama şu anda konuşamayız.

 Güle güle.

 Hayır, durun.

 İnanılmaz bir şey keşfettim.

 Harika ama şimdi sırası değil.

 Yarın arayın.

 Özel olarak ilgileneceğim.

 Hayır, bu gece olmak zorunda.

 Neden yarın olamıyor?

 Çünkü Deccal geliyor!

 Pekala, şöyle yapalım.

 Bana adresinizi verin.

 Sizi yarın sabah ararım   sizde programa gelirsiniz, orada   Deccal hakkında konuşuruz.

 Anlaştık mı?

 Bekleyin, gidip ajandamı alayım.

 Adınız neydi?

 Tanrım!

 Sen ne yapıyorsun?

 Aklını mı kaçırdın?

 Ben yalnızca çaresiz biriyim.

 Şimdi beni dikkatlice dinle.

 Hiç Tritheim'ı duydun mu?

 Papa John Paul II, İspanyol teolojistleri kabul etti.

 Harika, adamım!

 - Buraya park edemezsin.

 Devam et.

 - Ne?

 - Devam et.

 - Yolu mu kapıyorum?

 - Kötü park etmişsin.

 - Arkadaşım gelmek üzeredir.

 - Bu senin araban mı?

 - Hayır, annemin arabası.

 Evraklar, lütfen.

 Hep aynı boktan hikaye!

 Anladın mı?

 Metraton, Shaddai'nin yerine kullanılabilir.

 Ama ne yazık ki   bu sistem yalnızca ek almamış kelimelerde işe yarıyor.

 Çok yazık.

 Başka bir şey olmalı   yıllardır düşünürlerin kafasını karıştıran bir şey.

 Yanılıyor muyum?

 Ne?

 Hayır, hayır.

 Lütfen devam edin.

 Ben onun ne olduğunu buldum!

 Bütün Hıristiyan kabalacılar hep bir mesaj aradı.

 Kıyamet gününü betimleyen bir kelime.

 Tanrı'nın Kelâmı.

 Ama yanıldılar.

 Mesaj bir kelime değildi.

 Bir sayıydı.

 Bir sayı!

 Metindeki kelimelerinin değerlerinin toplamı.

 İki milyon yüz yirmi altı bin dört yüz on.

 Bu sayı bir günü gösteriyor.

 Musevi takvimine göre 2, 126, 410 gün.

 Anladın mı?

 Bir gün, takvimde özellikle belirtilmiş bir gün.

 Evet, bir gün.

 Evet.

 Şeytan'ın Günü.

 Musevi'ler günleri dünyanın başlangıcından itibaren saymaya başladılar.

 İsa'nın doğumundan 3,761 yıl önce.

 Ay takvimi kullandıklarını   bizim de güneş takvimi kullandığımızı düşünürsek   bu sayı 25 Aralık 1995 tarihine denk geliyor.

 Yani yarın.

 Hayır, Bu gece, güneş doğmadan önce.

 Kıyamet Günü nedir?

 Bilmiyorum.

 Hatırlayamıyorum.

 Dünyanın sonunun başlangıcı.

 Eğer engelleyemezsek   Deccal bu gece doğacak.

 Yardımına ihtiyacım var.

 Şeytan'la bağlantıya geçebilmem için bana yardım etmelisin.

 Ne?

 Günü biliyorum, ama yerini bilmiyorum.

 Nerede olacak?

 Bilmiyorum.

 En ufak bir fikrim yok.

 Bunu öğrenmek için onlara katılmak zorundayım.

 Ruhumu Şeytan'a satmak zorundayım.

 Bu gece ayin yapacağım ve onu öldüreceğim.

 Deccal'ı öldüreceğim   ve Dünya kurtulmuş olacak.

 O yüzden Şeytan'la bağlantıya geçmem lazım, ve bunu sen yapabilirsin.

 Ama bu tamamen  Bunun olması mümkün değil.

 Daha işin var mı?

 Yine kötü park ettim.

 Hemen gitmemiz gerekiyor.

 Sen televizyondaki adamsın değil mi?

 - Memnun oldum.

 - Bu kim?

 Ben Jose Mari.

 Güzel ev!

 Bu maskeler plastik, değil mi?

 Eğer evi soymak istiyorsanız, hiç durmayın   ama hiç para yok.

 Seni nasıl inandırabilirim?

 Pekala.

 Eğer sana inanmamı istiyorsan, inanıyorum.

 Ama neden burada olmak zorunda?

 Başka bir yerde de olabilir!

 Hayır!

 Burada olacak, Madrid’de!

 Bana inanmıyorsun.

 Yüzlerce işaret var.

 Bak.

 Yeni doğan bebekler kayboluyor.

 İşte bak!

 Elli vaka!

 Açılmış mezarlar.

 Burada bunun gibi, bir yıl içinde Madrid’de olmuş yüz tane olay var.

 Bu yeterli değil mi?

 Bu sadece senin deli olduğunu kanıtlar!

 Doğru olsa bile, Şeytan'ı nasıl kandıracaksın?

 Ona düğün töreni yaptığını mı söyleyeceksin?

 Hayır düğün törenine benzemeyecek.

 Etrafta ona tapınan yüzlerce kişi olmayacak.

 Düşündüğün gibi değil!

 - Öyle mi?

 - Öyle!

 Lanet olsun!

 Şeytan Tanrı ile alay etmek için onu taklit etmeye çalışıyor.

 Şeytan'ın oğlunun doğuşu, İsa'nın doğuşunun taklidi olacak.

 Herkesin gözünün önüne gizlenmiş bir sır gibi; aynı Bethlehem'de olduğu gibi.

 Peki Bilge Adam'larda orada olacak mı?

 - Bilge Adam'lar biz olacağız?

 - Biz mi?

 Harika!

 Bu salak da uşak olur herhalde?

 Tavrınız hiç hoşuma gitmedi.

 Beni dikkatli dinle.

 Ruhumu kurban ediyorum.

 Şeytan'ı kandırmak ve Deccal’ı öldürmek için.

 Harika!

 Bir aziz tarafından kaçırılmışım.

 - Hayır.

 Aslında tam tersi.

 Kötülük yapmak için her fırsatı değerlendireceğim.

 Şeytan bana güvenmeli.

 İlk önce   beş köşeli yıldız çizilmeli.

 Orta sayfada anlatıyor.

 Sembollerden oluşan bir daire.

 Yere çizeceksiniz, biz de içinde duracağız.

 - Böylece Şeytan geçemeyecek.

 - Doğru.

 Başka?

 Sabırlı ol!

 Hatırlamam gereken çok şey var!

 Sakin ol.

 Yapılması bir tek gerekenleri sen biliyorsun.

 Bir kılıç.

 Kutsal bir kılıç ya da büyük bir bıçak.

 Büyülü bir asaya benziyor.

 Mutfakta bir tane olması lazım.

 Başka?

 Bir tane "Amanita Muscaria".

 Mantar mı?

 Ne için?

 Beni kandırmaya mı çalışıyorsun?

 Hayır, mantarlar kafa yapar.

 Aynı uyuşturucu gibi.

 Evet, denemiştim.

 Bir çeşit asit gibi, LSD'ye benziyor.

 Yanımda biraz var.

 Benim için değil peder.

 Birkaç arkadaş parti verecekti.

 Şans eldivenleri sende mi?

 Evet, işte.

 İşe yarar mı?

 Bu çok saçma!

 Anlamıyor musunuz?

 Bu yalnızca aptalları kandırmak için bir oyundur.

 Programımı seyreden ve kitabımı alan aptallar için.

 - Gerçek bu!

 - Yine mi aynı şeyler?

 Hoşuma gittiğini mi sanıyorsun?

 Şiddet kullanmayı sevdiğimi mi sanıyorsun?

 Başka seçeneğim yok.

 Tek çare bu.

 İş birliği yapsan iyi olur.

 Bize, içinde kutsal su ve bakire kanı bulunan bir kase   ve o karışıma batırılmış üç dilim ekmek gerekiyor.

 Yanında hiç bakire kanı var mı?

 - Bu kitapta yoktu.

 - Biliyorum.

 Kitapta her şey yazmıyor.

 O yüzden bana ihtiyacın var.

 Eğer bakire kanı olmazsa   ayin hiçbir işe yaramaz.

 Sanırım artık bu konuyu unutabiliriz!

 Affedersiniz.

 Sanırım yanlış geldim.

 Susana!

 Kaç!

 Git buradan!

 O adam deli!

 Tatlım!

 Ne yapıyorsun?

 Ne oldu?

 - Merdivenlerden düştü.

 - Aman Tanrım!

 Bunu kasten yapmalıydım ama kazara oldu.

 Tanrım!

 Ne kadın ama!

 Bunu nasıl yaptın?

 Yalnızca dilimlenmiş ekmek bulabildim   ama üzerlerine kitaptaki sembollerden yaptım.

 Güzel, sağ ol.

 Sen yıldızı çiz, ben de kanı alayım.

 Ne yapıyorsun?

 - Kana ihtiyacımız olduğunu sen söyledin.

 - Bekle bir dakika.

 Şimdi ne var?

 - Onun kanı işe yaramaz.

 - Neden yaramazmış?

 İşe yaramaz çünkü o bakire değil.

 O kız değil.

 Kanı işimize yaramaz.

 Kız olmadığına emin misin?

 Kesinlikle.

 Yemin ederim.

 Size bakire kanı gerekiyor.

 Yoksa hiçbir şey olmaz.

 Size söyledim.

 Haklısın.

 Jose Maria, sen yıldızı bitir.

 Ben bir saatliğine dışarı çıkıyorum.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Kan bulmaya.

 Bir saat içinde bakire kanı bulabileceğini mi sanıyorsun?

 Evet.

 Tanrı'nın yardımıyla.

 Sırılsıklam olmuşsunuz!

 Yağmur yağıyor.

 - Sıcak bir şeyler ister misiniz?

 - Hayır, hayır.

 Şey, evet.

 Kahve olsun.

 - Yalnız mısın?

 - Bu mümkün değil.

 Büyük hanım uyuyor, hiçbir şey onu uyandıramaz.

 O yüzden her şeyi hazırlamalıyım.

 - Kutlama mı var?

 - Noel arifesi.

 Doğru, Noel Arifesi.

 Nasıl unuttuysam?

 - Sen bir şey içmiyor musun?

 - Hayır.

 Papatya çayı veya normal çay içebilirsin.

 Az önce içtim, ayrıca salatayı bitirmem gerekiyor.

 Öyleyse ben de ısrar etmeyeceğim.

 Pekala, içeyim o zaman.

 Yemeğe kalacak mısınız?

 Çok güzel tavşan yemeği var.

 Tavşan mı?

 Çok güzel!

 Ama kalamam, acelem var.

 Tekrar dışarı çıkmam gerekiyor.

 - Sana bir soru sorabilir miyim?

 - Ne sorusu?

 Bakire misin?

 - Ne?

 - Bakire misin?

 Endişelenme ben rahibim.

 Soruyu annen veya baban soruyormuş gibi düşün.

 Hayır, önemli değil.

 Ben yalnızca   beklemiyordum.

 Beni şaşırttınız.

 - Cevap vermek zorunda değilsin.

 - Önemli değil.

 Ne?

 Evet, bakireyim.

 Evlenene kadar   o işi yapmayacağım.

 Çok güzel, evladım.

 Bu sorunun arkasında büyükhanım mı var?

 - Eğer oğluyla benim bir şeyler  - Hayır, yalnızca merak ettim.

 Bana asla dokunamaz!

 O bir uyuşturucu bağımlısı domuzun teki, ayrıca şişman!

 Ne yapacağımı bilmiyorum.

 Endişelenme.

 Onunla konuşurum.

 Artık seni rahatsız etmez.

 - Sahi mi?

 - Evet.

 Ben yardım için buradayım.

 Hadi kahveni iç.

 - İçmek istemiyorum.

 - İç şu kahveyi!

 Biraz sinirliyim.

 Biraz sinirlendim ve  - Yalnızca biraz sinirlendim o kadar.

 - Bunu görebiliyorum.

 Sorun nedir?

 - Sorun çok ciddi.

 - Nedir?

 Şu an açıklayamama, sırası değil.

 - Kanına ihtiyacım var.

 - Ne?

 Hepsine değil.

 Sadece küçük bir şişe.

 Neden kanımı istiyorsunuz?

 Kan nakli için mi?

 Hayır, ayin için.

 Şeytan'ı çağırmak zorundayım.

 Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum   ama elimizdeki kız bakire değil   ve bize de bakire kanı lazım.

 Aklıma sen geldin.

 Hayır, vermek istemiyorum.

 Bu hiç hoşuma gitmedi.

 Endişelenmene gerek yok.

 Acil bir durum.

 Uzak dur!

 Hayır, böyle yapma.

 Hemen bitecek.

 Bak, bununla hemen halledebilirim ve kimsenin haberi olmaz.

 - Yaklaşma yoksa saplarım!

 - Mina  Mina!

 Mina!

 Neredesin?

 Mina!

 Aptal kız!

 Evet?

 - Tere orada mı?

 - Ne?

 - Orası genelev değil mi?

 - Hayır, değil.

 Yanlış numara.

 Karşıdaki evi aramalısınız.

 Fahişeler orada!

 İnsanlar buraya uyumaya gelir!

 Tekrar arasanız ben de polisi ararım.

 Mina!

 Neredesin?

 Mina!

 Uyuyor musun?

 Hangi cehennemdesin?

 Mina!

 Orada mısın?

 Hayır, benim.

 Affedersiniz peder.

 Mina'yı bulamıyorum.

 Nerede olduğunu biliyor musunuz?

 Saatlerdir buradayım, hiçbir şey görmedim.

 Hasta mısınız?

 Hayır, gayet iyiyim.

 Sağ olun.

 Işıklar neden kapalı?

 Işıklar!

 Böylesi daha iyi.

 Beni merak etmeyin.

 Sanırım tavşan yüzünden  - Polis mi?

 - Polis karakolu buyurun.

 - Evimde bir katil var.

 - İsim, adres ve kimlik numaranız?

 Ne?

 Ne dediniz?

 Bana adınızı, adresinizi ve kimlik numaranızı verin.

 Alo?

 Alo?

 Katil!

 Ne yapıyorsun?

 Zemini berbat etmek zorunda değilsin!

 Kitapta büyülü bir bıçakla yapılması gerektiği yazıyor.

 Onu öylesine yazmıştım.

 Canın cehenneme!

 Yazmasaydın!

 Siz televizyoncuların hepsi birer orospu çocuğu.

 Hep insanlara gülüyorsunuz!

 - Başın büyük belada.

 - Kim, ben mi?

 Evet, sen.

 Neden?

 Buna adam kaçırma denir, ve o kadın ölmüş olabilir.

 Yıllarca içeride yatabilirsin.

 Bir psikopata, tehlikeli bir deliye yardım ediyorsun.

 Neyin peşinde olduğunu Tanrı bilir?

 Benim tek yaptığım bir şeyler çizmek.

 Ama ona yardım ediyorsun.

 Bir katile yardım ediyorsun.

 Beni dinle!

 Beni duyuyor musun?

 Çöz beni!

 Manyak!

 Para mı istiyorsun?

 - Bir şey söyle!

 - Yine polisler olmalı.

 Lanet olası piçkurusu!

 Lanet olsun!

 Lanet çekici!

 Tanrı aşkına!

 - Ne oldu?

 - Özür dilerim.

 - Arabam nerede?

 - Saatlerdir bekliyoruz.

 Biz de çekiciyi çağırdık.

 Arkadaşlarımız partide bizi bekliyorlar ve  Susana!

 Neler oluyor?

 Susana!

 Acele et!

 Hemen beni çöz!

 Biraz sonra geri gelecek!

 - Ne oldu?

 - Çöz beni!

 Bıçağı al!

 Çabuk ol!

 Başın dertte mi?

 Hadi, acele et!

 - Ne yapıyorsun?

 - Polisi arıyorum!

 Buna zaman yok.

 Al şu lanet bıçağı!

 İyi akşamlar.

 Heyecanlanma!

 Dikkatli ol!

 Geliyor, çabuk ol!

 Boş ver!

 Git saklan!

 O gitti.

 Polis çağırmaya gitti.

 Hemen git, Susana!

 Kaç, Susana!

 Bunu getirdim.

 İşe yarar mı?

 Kaset mi?

 Ne için?

 Şeytan'ın müziği.

 Heavy Metal mi?

 Heavy Metal mi dinlemek istiyorsun?

 Bu Death Metal.

 Aynı şey değil.

 Satanica.

 Çok iyiler.

 - Doğru.

 - Bu da bir çeşit dua.

 Bazılarını tersten çalmak zorundasın.

 Ne istersen yap.

 İstersen tersten dinle.

 İstersen Heavy Metal çal, ama çalmamanı tercih ederim.

 Uzman sensin.

 Teşekkürler.

 Her şey hazır mı?

 - Bıçak, ekmek, LSD, temiz kan.

 - Hem de bir saat içinde!

 Artık başlayabilir miyiz?

 Ve lütfen sessiz ol.

 Bunu oku.

 Yüksek sesle.

 Bu Şeytanla yapacağımız anlaşma.

 Yüce efendimiz Şeytan   seni Tanrım olarak görüyor ve sana hizmet edeceğime söz veriyorum.

 Şu andan itibaren İsa Peygamber'i reddediyorum.

 Sana her gün tapınacağıma   elimden gelen her türlü kötülüğü yapacağıma   ve yanıma başkalarını da kötülük yapması için çekeceğime yemin ederim.

 Sana vücudumla, ruhumla ve hayatımla teslim oluyorum   hiçbir pişmanlık duymadan hepsini sonsuza dek sana adıyorum.

 Bitti.

 Şimdi kanınla imzala.

 - Ya şimdi?

 - Yak.

 Şimdi ne olacak?

 Hiçbir şey.

 Hepsi bu kadar.

 Ne bekliyordun ki?

 Şimdi bana inandın mı?

 - Hiçbir şey olmuyor.

 - Elbette olmayacak.

 Bu yalnızca eğlenmek için.

 Sana söylemiştim.

 Şeytanmış!

 - İnanılmaz!

 - Sessiz ol!

 - Müziği deneyecek miyiz?

 - Hayır.

 Bekleyeceğiz.

 Şuna bakın!

 Gördünüz mü?

 Korktu!

 Yıldızı geçemedi!

 Aman Tanrım!

 Gittiler mi?

 Neler oldu?

 Hiç.

 Her şey yolunda.

 - Eve gitsen daha iyi olacak sanırım.

 - Ne?

 Seni burada mı bırakayım.

 Evine git.

 Seni sonra ararım.

 Neredeyse bizi öldürüyorlardı, ve sende burada kalmak istiyorsun!

 Neyin var senin?

 Gayet iyiyim.

 Hiçbir şey olmadı.

 Şimdi, git artık.

 Endişelenme, seni yarın ararım.

 Sorun yok.

 Yarın konuşuruz.

 Yüzlerce olasılık var.

 Binlerce, milyonlarca.

 14 harf var.

 Üçü iki kez tekrarlanan   14 öğenin permütasyonu, sonuç olarak karşımıza   2,421,619,000 olasılık çıkartıyor.

 Başım dönüyor, hiçbiri anlamlı değil.

 - Neredeyse hiçbiri.

 - Harflerin hepsi bu kadar mı?

 - Evet.

 - İşte.

 "Bu bir oyun değil.

" Yüce Tanrım!

 Sakın açmayın.

 Susana olabilir.

 Bu Susana olamaz.

 Dayanamıyorum.

 - Başka çıkış yolu var mı?

 - Hayır.

 Buradan çıkmalıyız.

 Hadi!

 Beni takip edin!

 Öyle oturup durmayın!

 Hadi!

 Çabuk!

 - Bu O.

 Bizim için geldi.

 - Pencere!

 Bu taraftan.

 Hepimiz öleceğiz!

 - Gülmeyi kes!

 - Burası çok yüksek!

 İtme.

 Demirlere tutunmalıyız.

 - Çabuk ol!

 - İtip durma!

 Düşeceğim!

 Sakın aşağıya bakmayın!

 Dikkat edin!

 Dikkat et!

 Yavaş hareket edin.

 En tepedeyiz.

 Yalnızca altı harf kaldı.

 - Ne fark eder ki?

 - Beni de bekleyin!

 Dert etme, peder.

 Seni bekleriz.

 Beni sıkıştırma!

 Ne yapıyorsun?

 - Dikkat et!

 - Dert etme, adamım.

 Kahretsin, burası çok yüksekmiş!

 Millet, buraya bakın.

 Dikkat et, salak herif!

 Kendime engel olamıyorum!

 - Engel olamıyorum!

 - Çok yüksekteyiz!

 - Sakın aşağıya bakma!

 - Bana bakın!

 Kapa çeneni!

 Hepimizi düşüreceksin!

 Hey, dert etme adamım.

 Ben iniyorum!

 Kendimi öldüreceğim!

 Muhteşem!

 Bırakın beni!

 - Hadi!

 - Yukarı çık!

 Şimdi, dikkatli ol.

 Yavaş yavaş aşağı doğru ilerleyeceğiz.

 Sağlıklı düşünemiyor.

 Düşünemiyor muyum?

 Peki şimdi atlarsam ne olacak?

 Saçmalamayı bırak!

 Hepimiz öleceğiz!

 Düşüyoruz!

 Düşüyoruz!

 Bak, peder.

 Uçuyorum!

 Tıpkı melekler gibi.

 Yüce Tanrım!

 Sakın beni bırakma!

 Sakın beni bırakma!

 Noel Baba!

 Noel Baba geldi!

 Anne!

 Baba!

 Buraya gelin!

 Noel Baba pencereden girdi!

 Hazır mısın, tatlım?

 Şu Noel Baba'yı görelim bakalım.

 - Mutlu Noeller.

 - Hoşça kalın.

 Ve sonunda Ennio Lombardi'yi kaçırma girişimi sona erdi.

 Daha çok Profesör Cavan adıyla tanınan Lombardi   kanalımızda yayınlanan "Dark Zone" isimli programın sunucusu.

 Kaçırılma nedeni henüz bilinmiyor   ve sorumlular da henüz tespit edilmiş değil.

 Haberleri yeni duydum.

 Hastaneye koştum ama gitmiştin.

 Nasılsın?

 Sandalye getireyim mi?

 - Nerede olduklarını biliyorlar mı?

 - Hiçbir fikrimiz yok.

 Böylesi daha iyi.

 Hastanede olman gerekiyordu.

 Nasılsın?

 Git başımdan!

 Yapımcıyla konuşmak istiyorum!

 - Neden?

 - İki saate kadar yayında olacağız.

 - Ne?

 - Özel bir program.

 Bütün Noel programlarını da durduralım istersen?

 Şok geçiriyorsun sanırım!

 - Bu mümkün değil!

 - Bunlar istedikleriniz.

 Bu mu?

 Bunlar beş para etmez!

 Saçmalık!

 Madrid’de bulabildiklerinin hepsi bu!

 Daha fazlası olmalı!

 Tarikatları araştırdınız mı?

 Evet doğru!

 Tarikatlardan ne haber?

 Çok güzel.

 Eğer hepsi bu kadarsa, kovuldunuz.

 Ne aradığımızı bilirsek daha iyi olur.

 Lanet olsun beni dinlemiyor musunuz?

 Size söyledim!

 Bir yer, lanet bir mekan!

 Bilmiyorum.

 Bir bina, meydan, bahçe.

 Madrid’deki satanistlerin buluştuğu bir yer.

 Ama sakın bana yine,içine şeytan girmiş bir velet getirmeyin!

 Ama sadece bir saatimiz var.

 Daha akşam yemeği bile yemedik.

 Zamana ihtiyacımız var.

 Eğer bu gece elimde olmazsa, yemeğinizi kıçınıza sokarım.

 - Ennio, bekle!

 - Bekleyemeyiz.

 - Sakin ol!

 - Bekleyemeyiz.

 Bay Cavan, imzanızı alabilir miyim?

 Biri bunu hemen temizler mi?

 Yoksa benim mi yapayım?

 - Ennio!

 Ennio!

 - Bay Cavan  Onu daha sonra yapar mısınız?

 Burada iş yapmaya çalışıyoruz.

 - Nasılsın?

 - Ne bok yediğini sanıyorsun?

 Affedersiniz, mutlu Noeller.

 Meşgul olduğumuzu görmüyor musun?

 İyi olduğunuza sevindim.

 Benim için kitabınızı imzalar mısınız?

 Eşim ve çocuklarım programınızı çok seviyor.

 Bu kitap beş para etmez.

 Tam bir düzmece.

 Çocuklarına ve eşine bunu söylersin.

 - Hay aksi!

 - Ne oldu?

 - Kalemimi kaybetmişim.

 - Bunu kullanın.

 - Teşekkürler.

 Sen bir dahisin.

 Bu akşam hepsini ezeceğiz.

 Bütün kanallarda ilahiler var, biz de ise Şeytan!

 Bu programı tekrar bile yayınlayabiliriz.

 - Eşinizin adı nedir?

 - Mari-Angeles.

 - Programı yayından kaldır.

 - Ne?

 Programı unut!

 Sen çıldırdın mı?

 O zaman neden herkesi   Şeytan'ın tapınağını aramaya gönderdin?

 - Deccal, bu gece doğacak.

 - Ne dedin?

 - Kapa çeneni.

 Buyurun.

 - Teşekkür ederim.

 Sizi haberlerde gördüğümde çok korktum  Neden defolup gitmiyorsun?

 Bekle bir dakika!

 Kitap  Sağ ol.

 Sorun nedir, Cavan?

 Sana yeteri kadar ödeme yapmıyor muyuz?

 Kendini kovdurarak başka bir kanala geçmeyi mi planlıyorsun?

 Beni sinirlendirmeye ve kendini kovdurmaya mı çalışıyorsun?

 Canımı acıttın!

 Neye bakıyorsun?

 Bu kadar zaman .

  birlikte çalıştık, ve sen beni hiç dinlemedin.

 Sorun ne biliyor musun?

 İlerleyin.

 İlerleyin, durmayın.

 İlerlemeye devam edin.

 Buraya kısıldık.

 Polisler her yerde.

 Zaman daralıyor.

 Birkaç saate kadar güneş doğacak.

 Burada beş dakika bile bekleyemeyiz.

 Ne yapacağız?

 Çok yaklaşmış olmalıyız.

 Eğer bir  Ne?

 Ne istiyorsun?

 İşaret.

 Bir işaret olsaydı.

 Kahretsin!

 YENİ KONFERANS SALONU

 Bilim ve teknoloji bunu anlamsız mı kılmıştır?

 Cevap: Hayır.

 Birinci Dünya Savaşı, Hitler'in yükselişi   veya Rusya'nın değişimi bunun en somut kanıtıdır.

 Büyük fütürolojist Michel de Nostradamus'un geleceği görme gücü   bilim adamları tarafından küçümsenmesine rağmen   onun yazdıkları üzerine araştırma yapan uzmanlar tarafından övülür.

 Bunu keşfeden  Temiz bir yer, peder.

 Ortalık sakinleşene kadar burada saklanabiliriz.

 Nostradamus ile ilgili en önemli şey  Nasıl fark edemedim?

 Burada olacak!

  bize insanlığın geleceğini gösteriyor.

 - İnsanlığın geleceği nedir?

 - Ne yapıyorsun?

 Zaten konuşmanın konusu da bu.

 Nostradamus'un çalışmalarını, başka bir perspektiften analiz etmeye çalışıyoruz.

 Deccal bu gece doğacak.

 Bir düşünelim.

 Onun çalışmalarını inceleyen herkesin bildiği gibi   Nostradamus, asla kesin bir günden söz etmemiştir   fakat Üçüncü Dünya Savaşı   ve Deccal hakkında  Nostradamus'un bunla bir ilgisi yok.

 - Soracak sorunuz yoksa  - Evet.

 Bir sorum var.

 Daha sonra lütfen.

 - Burada olacak değil mi?

 - Bizi attıracaksın.

 Neden kabul etmiyorsunuz?

 Burada olacağını biliyorum.

 Bana cevap verin.

 Konuşma bittikten sonra soruları dinleyeceğiz.

 Beni kandırmaya çalışmayın.

 Bakın, ben de sizlerden biriyim.

 Bana inanmak zorundasınız.

 Sizden yanayım.

 Ben de ruhumu Şeytan'a sattım.

 Lütfen oturur musunuz?

 Bana güvenin!

 Bana güvenin!

 Yerinize oturun!

 Peder, hadi gidelim!

 Kendi kanımla imzaladım.

 Rica ediyorum, lütfen burayı terk edin.

 Sorun nedir?

 - Neden?

 Ne oldu?

 - Peder, koş!

 Durun!

 Dinleyin!

 Durun!

 Dinleyin!

 Durun!

 Neler oluyor?

 Çocuklar dikkat!

 Mağazamızın çocuk bölümünde   Noel için istediğiniz tüm oyuncakları bulabilirsiniz.

 Mektuplarınızı almak için Üç Bilge Adam da burada bizimle birlikte.

 Mutlu Noeller!

 İşte orada!

 Affedersiniz, bu şekilde  Dur, adi herif!

 Arabaya bir, peder!

 Çabuk ol!

 Arabayı çalıştır!

 Bizi buradan hemen götür!

 Nereye gidiyoruz?

 Onları atlattık.

 Nereye gidiyoruz?

 - Geri dönmek zorundayız.

 - Nasıl döneriz?

 Her yerde polis var.

 Onunla konuşmak zorundayım.

 Fazla uzağa gitmiş olamaz.

 Konuşmacıyla mı?

 Buenos Aires'e kadar gitmiştir.

 Sen ne bakıyorsun?

 Orada!

 İşte orada!

 - Arabayı durdur!

 - Ne diyorsun sen?

 - Dikkat et peder!

 - Bu O!

 Arabayı durdur!

 Arabayı durdur!

 Dinleyin!

 Dinleyin!

 Durun!

 Durun!

 Bana onun nerede doğacağını söyle!

 Nerede?

 Ben ne yaptım?

 Bırakın beni!

 Doğum nerede gerçekleşecek!

 Hadi söyle!

 Bütün gece bekleyemeyiz!

 - Siz neden söz ediyorsunuz?

 - Söyle!

 Onu öldüreyim mi?

 Ama ben  ben kimseye zarar vermedim.

 Ben sadece konuşma yaparım!

 Yemin ederim, hepsi bu!

 Yalvarırım beni bırakın!

 Tanrı aşkına bana zarar vermeyin!

 Lütfen!

 Hiçbir şey bilmiyor.

 Bırakayım mı?

 Git buradan piçkurusu!

 Nostradamus!

 Geveze seni!

 Artık yaptıklarına dikkat et!

 Seni tanıyorum!

 Piçkurusu!

 Hadi kalk.

 Burada duramayız!

 - Çok yorgunum.

 - Araba bulmalıyız!

 - Neden?

 - Yakalanmamak için.

 İşe yaramaz.

 Bizimle oyun oynuyor.

 Kim?

 Şeytan.

 Anlamıyor musun?

 Bizimle alay ediyor.

 Evet, büyük ihtimalle ama yine de buradan gitmeliyiz.

 Sana söylemediğim bir şey var.

 Başka zaman söylersin.

 Şu an  Annen merdivenlerden düştü.

 - Ne?

 - Şey, aslında.

 Onu ben ittim.

 Kan aramaya gittiğimde, beni öldürmeye çalıştı.

 Kazaydı.

 - Yani kullandığımız kan  - Mina'nındı.

 - O da mı öldü?

 - Ona yalnızca bazı haplar verdim.

 Harika!

 - Yani Mina bakire mi?

 - Evet.

 Nasıl öğrendin?

 O söyledi.

 Neyse, yaşlı karıyı boş ver.

 Peki büyükbaba ne olacak?

 Git onu gör.

 Ve seni burada tek başına bırakayım.

 - Ben başımın çaresine bakarım.

 - Elbette!

 Belki.

 Sen burada beş dakika bekle   ben araba bulup geleceğim, tamam mı?

 SONUNDA TANRI SİZE BEKLEDİĞİNİZ İŞARETİ GÖNDERDİ.

 Temiz Madrid.

 - Sen de onlardan birisin.

 - Ne?

 Her şeyi biliyorum.

 Burada olacak.

 Bugün Şeytan'ın Günü.

 Hayır, bu gece Satannica çalıyor.

 Günlere barda bakabilirsin.

 Bağırmayı kes!

 Bu kadar yeter!

 Tanrım!

 Sana ne yaptılar?

 Tanrım!

 Kahretsin!

 Seni yalnız bırakmamalıydım.

 Kahretsin!

 Gel!

 Hadi gidelim!

 Sana beş dakika demiştim.

 Sabredemedin mi?

 Kahretsin!

 İşte.

 Şimdi ne yapacağız?

 Adı Angel Berriartua.

 Deusto Üniversitesinde ilahiyat profesörü.

 - Alo?

 - "Dark Zone" buyurun.

 - Alo?

 - Evet?

 Bana Profesör Cavan'ı bağlayın.

 Ona rahibin yanımda olduğunu söyleyin.

 - Ne?

 - Burada, yanımda.

 Kimsiniz?

 Parkelerini deleden adam olduğumu söyleyin.

 Beklemede kalın.

 - Evet?

 Alo?

 - Cavan?

 Cavan!

 Ben Jose Mari.

 Bekle bir dakika.

 Peder!

 Cavan telefonda!

 Yaşıyor.

 Şu an televizyonda.

 Seninle konuşmak istiyor.

 Seni arıyormuş.

 Gel hadi!

 Biraz daha.

 Telefonu al.

 Bak işte orada.

 Peder, sen misin?

 Seni görebiliyorum.

 - Nasılsın?

 - Yardım etmeye çalışıyorum.

 Sen böyle mi yardım edersin?

 Seni bulmanın en kolay yolu programdı.

 Şimdi dinle.

 Bir şey buldum.

 Neredesin?

 Bilmiyorum.

 Cehennemde.

 Lütfen, beni dinle!

 Sana inanıyorum.

 Konuşmak zorundayız.

 Sanırım onu buldum.

 Duydun mu?

 - Senden bir şey isteyebilir miyim?

 - Ne istersen.

 Polisi ara.

 Ne?

 Gelip beni almalarını söyle.

 Sorun nedir?

 Bunun düzmece olduğunu, polisle işbirliği yaptığımı mı düşünüyorsun?

 Evet, öyle düşünüyorum.

 Söyleyeceklerimi iyi dinle.

 Bu bir uyarıdır  Şu anda bu programı seyreden 10 milyon aptala yapılan bir uyarı.

 Dünyanın sonu bu gece gelecek.

 Anladınız mı?

 Tam bu gece!

 Noel Arifesi olmayacak!

 Her şey bitti!

!

 Siz evlerinizde mutlu bir şekilde televizyon seyrederken   dışarıda   Deccal’ın hükümdarlığı başlıyor.

 Hayatımı geleceği söyleyerek kazanıyorum.

 Artık sizde biliyorsunuz.

 İstediğin bu muydu?

 Beni duyuyor musun?

 Doğacağı yeri buldum!

 Güneş doğana kadar hala vakit var.

 - Sanırım yanıldım.

 - Nasıl?

 Günü mü?

 - Her şeyi.

 - Nasıl olur.

 Bu delilik.

 - Belki de beynime yeteri kadar kan gitmediği içindir.

 - Ne?

 Belki ben deliyim.

 Evimdeki o şeyi üçümüzde gördük.

 Sen yalnızca görmek istediğin şeyi gördün.

 Deli olup olmadığımız umurumda değil.

 Kahretsin!

 Beni duyabiliyor musun?

 Dinle, Şeytan'ın işaretini buldum.

 Şeytan'ın işareti mi?

 Bağlantı kesildi!

 Telefona para at!

 Ben de hiç kalmamış.

 Bana nerede olduğunu söyle!

 - Kahretsin!

 - Bağlantıyı kestik.

 Programı berbat ettin!

 Demek diğer her şeyi sen deli adamın tekini bulabilesin diye kestik.

 Sen de onun gibi aklını kaybetmişsin!

 - Ne dedi?

 - Ne?

 - Ona nerede olduğunu sorduğumda?

 - Bilmiyorum.

 - Eğer kaydetmediysen öldün!

 - "Bilmiyorum" dedi.

 Başka?

 Sonra ne dedi?

 Cehennemde yanayım ki bilmiyorum.

 Ne fark eder?

 Burası cehenneme döndü zaten!

 Yayına girmeden önce bir dakikamız var.

 Otur ve sakinleş.

 Bir şeyler söyle.

 Dünyanın sonunun geldiğini söyle, ne istersen söyle, ama söyle!

 Bana zarar verme, Cavan.

 Bütün ülke bizi seyrediyor.

 - Gazete istiyorum.

 - Gazeteyle ne bok yiyeceksin?

 Atlayın!

 Nedir bu?

 Elindekilerin hepsi bu mu?

 - Bunlar fotokopi.

 - İmzalara bakar mısın?

 Şeytan.

 Ne olmuş?

 Bu ayin sırasında kullandığımız doküman.

 İmzalara dikkat ettin mi?

 - İşaretler.

 - Kesinlikle.

 Şimdi diğer dokümanlara bak.

 Gördün mü?

 Hepsi aynı.

 15. Yüzyıldan beri imzalanan tüm anlaşmalarda aynı işaret var.

 - Hala anlamadım.

 - Boş ver!

 Yüzyıllardır boyunca bütün imzalar aynı elden çıkmış.

 Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz.

 Bunlar sadece kopya.

 Pekala.

 Jose Mari, direksiyona geç.

 Sürmeye devam et.

 Tamam, bunlar kopya olabilir.

 Şimdi şunlara bak.

 Bu programdaki çocuk.

 Barda seyretmiştik.

 Hala anlamadın mı?

 Bu işaret   Şeytan'ın işareti.

 Çocuk da mı bunu kopyaladı?

 Yara izlerine bak.

 Aynı işaret.

 Şeytan bunu ele geçirdiği insanlara pençesiyle yapıyor.

 Onun gerçek imzası.

 Bir düşüneyim.

 Dikkat et!

 Ne yapıyorsun?

 Arabayı durdur!

 Hala anlamıyor musun?

 Bak.

 - İsa'nın işareti nedir?

 - Onu karıştırma, lütfen.

 Bana cevap ver!

 İsa'nın işareti nedir?

 - Haç.

 - Kesinlikle.

 Haç.

 Haç.

 - Benim için mi çiziyorsun?

 - Peki Hıristiyanlar  İsa'nın doğuşunu nerede kutlar?

 - Kilisede.

 - Kilisede.

 - Kilisede.

 Peki   kilise neye benzer?

 Hadi ama cevap verin?

 Kilise neye benzer?

 Lanet olsun, bir haça.

 Kocaman üç boyutlu bir haça.

 Kapılar ve pencereleri olan bir haça.

 Hala anlamadın mı?

 Bak.

 Bu   Şeytan'ın işareti.

 Hatırladın mı?

 Kendin söylemiştin.

 Şeytan her zaman İsa'yı taklit etmeye çalışır diye.

 İşte Tanrı'nın karanlık yüzü!

 Eğer Tanrı'nın tapınağı bir haça benziyorsa   Şeytan'ın tapınağı da   böyle olmalı.

 Şu an tam arkanda duruyor.

 Onu bulduk.

 Şimdi anladın mı?

 Herkesin gözünün önüne gizlenmiş bir sır.

 Tıpkı senin söylediğin gibi  - Aşağıya inmeliyiz!

 - Neden?

 Peşimizden geleceklerdir!

 - Başarısız olmamalıyız.

 - Hadi, saklanmak zorundasın.

 Bu televizyondaki adam değil mi?

 Geleceği söyleyen hergele.

 Karım onu çok seviyor.

 Biliyor musun?

 Ben de bazı şeyleri önceden görebiliyorum.

 İnanmıyor musun?

 Şunu dinle o zaman.

 Kısa bir süre sonra bir sağlık sorunu yaşayacağınızı görüyorum.

 Kalıcı bir sorun.

 Ama önce, bir ilahi.

 "Aralığın 25'inde bum, bum, bum!

" Kaç!

 Hemen peder!

 Çabuk ol!

 Hadi!

 Git buradan!

 - Sanırım gülüyor.

 - Şaklaban herif!

 Komik olduğumuzu mu düşünüyorsun?

 Bu bir oyun değil.

 Hadi burasını biraz aydınlatalım.

 Temiz Madrid İşte karşınızda okült araştırmacı.

 Bu günü, geçmişi ve geleceği bilen adam.

 Uluslararası üne sahip, Profesör Cavan.

 Teşekkürler.

Bugün "Dark Zone" da yeni bir döneme başlıyoruz.

 Dokuz aylık bir aradan sonra   küllerimizden yeniden doğduk.

 Ennio Lombardi'yi her zaman hatırlayacağız.

 Bu programın önceki sunucusu olan büyük profesyonel   harika bir dost ve mükemmel medyum   dramatik bir şekilde ortadan kaybolmuştu.

 Her neredeysen, bu alkışlar senin için.

 Ama artık geleceğe dönelim   ve araştırdığımız gizemli dünyaya bir göz atalım   karşınızda "Dark Zone" Bu herifin stili yok.

 Hareket bile edemiyor.

 Bu salak yüzünden izleyicimizi kaybedeceğiz.

 Beni en çok rahatsız eden şey şunu kimseye anlatamamak.

 Neyi?

 Lanet olsun!

 Dünyayı kurtardık ama bundan kimsenin haberi yok!

 Zaten inanmazlar.

 Boş ver.

 Mükemmel bir medyummuş!

 Saçmalık!

 Hadi gidelim.

 Bana tutun.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar