Rüya Ülkesi (2021) Crisis
| |
118 dk
Yönetmen:
Nicholas Jarecki
Senaryo:
Nicholas Jarecki
Ülke:
Kanada , Belçika
Tür:
Dram, Gerilim
Rating:
6.1
40
Vizyon Tarihi:
05 Mart 2021 (Kanada)
Oyuncular
Gary Oldman
Armie Hammer
Evangeline Lilly
Greg Kinnear
Michelle Rodriguez
Özet
Crisis, Kanada ve Amerika arasında uyuşturucu madde
pazarlanması için organizasyon kuran bir satıcı, bağımlılıktan kurtulmaya
çalışan ve oğlunun narkotikle olan gerçek ilişkisini çözmeye çalışan bir mimar
ve yanında çalışan araştırmacı ile savaş haline girmek zorunda kalan bir
profesörün hikayesini konu ediyor
Altyazı
Ateş etmeyin!
Ateş etmeyin!
Silahlı değilim!
Onu bir hafta erkene
alman lazım.
Evet, pekâlâ.
- Beyler.
- Konuşmamız lazım.
Kanadalılar.
Çocuk sınırda
yakalanmış.
- Ne, kurye mi?
- Cedric.
- Tüm haberlerde o
var.
- Tanrım.
- Bu nasıl oldu?
- Nasıl oldu
bilmiyoruz.
Ama görünen o ki
ortalıkta çok fazla endişe dolaşıyor.
- Çocuğu nerede
tutuyorlar?
- Montreal
ıslahevinde.
- İçeride birini tanıyor
olabilirim.
- Bu Cedric isim
vermeye başlar mı?
Hayır, kimsenin lanet
ismini vermez.
İyi, çünkü bu herkes
için nahoş bir durum olur.
- Ne oluyor be?
- Ne?
- Yarım saattir
içerideyim.
- Evet, trafik vardı.
- Conway çıkışın
oradan turladın mı?
- Evet, gene mi
paranoyaklaşıyorsun?
- Başlama şu paranoya
muhabbetine.
- Tanrım.
- Affedersin, tamam
mı?
- Daha iyi sür.
Elimden geleni
yaparım.
Bir saate dönerim.
- Selam.
- Selam.
- Kız kardeşiniz TV
odasında.
- Teşekkürler.
<i>Kim bilir?
<i>Başka bir
zaman, başka bir yerde.
Selam ufaklık.
Doktor 19 günün
olduğunu söyledi.
Anlaşmam bitmek üzere.
Bitince, göle bir gezinti
yapabiliriz.
Kahvaltı yaparız.
Aman be, annemi bile
götürebiliriz.
Ne dersin?
- Metadon mu alıyor?
- Evet.
- Başka bir şey var
mı?
- Hafif
sakinleştiriciler.
Saldırganlaşmıştı.
Ve sağ kulağında yaklaşık %40 duyma kaybı var.
Durmasını umuyoruz.
O neden oluyor?
Bilmiyoruz.
Bazen karşılaştığımız
bir durum.
Uyuşturucuların kulak
kanalındaki sinirlere zarar verdiğini düşünüyoruz.
Ben Claire.
Bir bağımlıyım.
Seçtiğim uyuşturucu
oksi.
Ron'un ilaç yazan
doktorlardan bahsettiğini duydum ve bu
bazı güzel anıları geri getirdi.
Şunun gibileri değil
tabii bir seferinde gerçekten bir doza
ihtiyacım vardı ve doktorum artık bana
reçete yazmıyordu.
Ve asıl kazamdan kalan alçım hala duruyordu bileğimi araba kapısının arasına koydum ve bilirsiniz, reçete yazdırabileyim diye.
16 yaşında, harika
bir oğlum var ve bir hokey maçını bile onu düşünmeden izleyemiyorum.
Onu için daha iyi bir
insan olmak istiyorum ve bunun için her
gün uğraşıyorum.
Slipi getirdin mi?
- Getirdim.
- Buraya gel.
- Nasılsın?
- Okul nasıldı?
- Gayet iyiydi.
- Güzel.
Teşekkür ederim.
Pekâlâ, ah, teyzenler
akşam yemeğine geliyor.
Antrenmandan eve
dönerken markete uğrayıp biraz tortilla
alabilir misin?
Bu akşam fajita
yapacağım.
- Sen mi pişiriyorsun?
- Dalga mı geçiyorsun?
Pizza mı
ısmarlayacağım dedin?
Ne dedin?
Merak etme, alırım.
- Teşekkürler.
- Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Ürünümüz Klaralon ile
kan-beyin bariyerini asla aşmıyoruz.
Böylece, reseptörleri
pekiştirme mekanizmasından bloke ediyoruz
ve bu da bağımlılık ihtimalini büyük ölçüde azaltıyor.
Bir hasta, günde iki
doz alabilir ve bağımlılık oranı
oksidonun dörtte birinden daha az olur.
Klaralon, ilk gerçek
bağımlılık yapmayan ağrı kesici olacak.
Bayanlar ve baylar,
işte bu kutsal kâsedir.
Öyleyse, hadi
kadehten içelim.
Karara varmadaki
acelemiz yüzünden bugün unutulan şey gözlem alanında şans, hazırlıklı zihinlerden yanadır.
Bunu kim söylemişti?
Alexandra?
Louis Pasteur.
Aynen öyle, Louis
Pasteur söyledi.
Ve bunu yaşadı.
Otuz yıl boyunca
tek bir amacın peşinden koşarak yaşadı.
Şimdi, birçokları
size otuz yıl sonuç almadan bir konu üzerinde çalışan birinin deli olduğunu söyleyecektir.
Fakat buradaki
"deliliğin" tanımı, "konsantrasyon" için kullanılan başka bir kelime değil midir?
Çünkü biz deliler
olmasaydı dünya şimdi nerede olurdu?
Pekâlâ, sırada ne var?
Hayır, bunu anlıyorum
Bill.
Sadece, yanlış bir
şey olmadığından emin olmak için sizin sonuçlarımızı iki kere kontrol etmek istiyorum.
<i>Eminim
yaptığın iş her zamanki gibi iyidir ama
biliyorsun, burada programın gerisinde kalıyoruz.
<i>Sadece biraz
daha dayan.
Her şey iyi olacak.
<i>Bak Tyron,
yıllar içinde sana birçok iş verdik ve hepsinin üstesinden geldin.
Ama UCLA'dan David
Nunez'i arayıp ondan test işinin bir kısmını
devralmasını - Hayır, hayır.
Buna gerek yok.
Söz veriyorum Bill,
hazır olacak.
- Selam Reeva.
- Selam.
Northlight
çalışmasının sonuçları hazır mı?
Evet, affedersiniz
Doktor.
Sadece bir kere daha
kontrol ediyorum.
Bu akşama hazır
olurlar.
Her şey yolunda mı?
Evet.
Yani, yakında
öğreneceğim.
Pekâlâ, hazır olur
olmaz bana haber ver.
Şimdi, Washington'dan
yeni bir takviye geldi, ismi Garret.
Kapsamlı bir rapor
istiyor.
Ne yani, sen
açıklayamaz mıydın?
Açıklayabilirdim, ama
sorumlu ajanı istedi.
O sen oluyorsun,
değil mi?
- Nasılsınız
arkadaşlar?
- Nasıl gidiyor Slim?
İdare eder.
Pekâlâ, olayı nedir?
Daha önce onunla
çalışan birini tanıyor musun?
Evet, ben,
Virginia'dayken.
Öyle mi?
Ne yapıyordun?
Denetmen olmadan önce
saha ajanıydı.
Saha ajanı mı?
Ben de senin masa
adamı olduğunu sanmıştım.
Demek ki hakkımda hala
bilmediğin şeyler varmış Bay Kelly.
Tanrıya şükür.
Bırakalım öyle kalsın.
Operasyon gayet açık.
Kendi ilaç
değirmenimizi kuruyoruz.
Oksi oradan mı
dağıtılıyor?
Hemen hemen.
Hayır, orası yolsuz
doktorları işe aldığımız yer.
Bu doktorlar fena halde
bağımlılar.
Sona yaklaşmışlar.
Hastalar geliyor ve ihtiyaçları olsun olmasın, doktorlar onlara
oksi yazıyor.
Hastalar nereden
geliyor?
- Yalancı yemler.
- İşe alım
elemanların onlar mı?
Evet efendim.
Örneğin, Red isminde
bir kaynak geliştirdik.
Evsizlerin
barınaklarına gidiyor ve ziyaret başına
100$ ödeyerek kliniğimize gelmeleri için adam topluyor.
Adamım, para kazanmak
ister misin?
Elbette.
Ne lazım kardeşim?
Yaşlılık bakım
sigortası olanları bulup her seferinde
bir minibüs dolusu olarak bize getiriyor.
Hastalar köpek
röntgeni bile gösterip ilaç alabiliyor.
Görünüşe göre fena
ağrın var.
80 tane oksi uyar mı?
Ve 30 tane de Soma,
değil mi?
Peki ya ortakların,
Ermeniler?
Evet, Armen Matosyan ve
Minas Soghomonyan.
Onlar AP13, güçlü
Ermeni çetelerinden zayıf bir derleme.
- Uyuşturucu mu
satıyoruz biz?
- Hayır efendim.
Hayır, evsizler
ilaçları eczaneden alıyor ve bizde
hemen orada onlardan geri satın alıyoruz.
Öyleyse, niye kendi değirmenini
kurmak niye?
İtibar oluşturmak
için.
Jack'in Ermenilere bu
kadar yaklaşmasını sağlayacak güveni oluşturmanın
tek yolu para akışıydı ve bu noktaya
gelebilmek için bir yıllık gizli görev gerekti.
Yani, vergi
mükelleflerinin 600 bin doları elinizde
yolsuz doktorlar, yalancı yemler ve Ermeniler var.
- Neden tutuklama
yapmıyorsunuz?
- Çünkü olay artık
oksi ile ilgili değil.
Yeni moda fentanil.
Buradaki herkesin
bildiği gibi, eroinden 100 kat etkili Çin'de
bir kartel tarafından Kanada'ya gönderiliyor
ve sonra açık sınır üzerinden Amerika'ya sokuluyor.
Ermeniler sahil
şeridindeki oksi dağıtımının çoğunu elinde tutuyor.
Şimdi de fentanili
kontrol etmek istiyorlar.
Eğer Jack Ermeniler
ve Kanadalıları bir araya getirebilirse
herkesi yakalayabiliriz.
<i>- Merhaba?
- Merhaba Sam.
<i>- Ben
Claire, David'in annesi.
- Merhaba Bayan
Reimann.
<i>- David'i
gördün mü?
- Hayır, bu gün
antrenmana gitmedim.
<i>- Henüz eve
gelmedi de, bilemiyorum.
- Koç'u denediniz mi?
Hayır, deneyeceğim.
Evet, deneyeceğim.
<i>- Tamam.
- Tamam.
- Teşekkür ederim.
- Hoşça kalın.
Peki ya vakıf bağışı?
İnan bana, ilk senin
haberin olur.
Kesintilerle yaşamayı
öğrenmek, sanırım bu işin bir sanatı var.
Öyleyse sanırım zam
söz konusu değil?
Kimse zam almıyor.
Belki bu sonbahar
annelik izninden döndüğünde sen alırsın.
Bebekle biraz zaman geçireceksin
sanıyordum.
Üç kişinin aşkla
karın doyurması zor, değil mi?
Geoff biraz yardım
ediyor.
Umarım daha çok
yardım eder.
Biraz daha şarap
lütfen.
O zaman, ne tür bir sanatçı
olmak isterdin?
<i>- Selam
Reeva.
- Merhaba Doktor.
<i>- Hala
yemekte misin?
- Evet.
<i>Çalışmayı
bitirdim.
Ama beni
endişelendiren bir şey var.
<i>- Pekâlâ,
nedir?
- Yüz yüze görüşmeyi
tercih ederim.
Bekleyebilir mi?
<i>Pek değil.
Laboratuvara gelebilir
misiniz?
<i>- Ne, şimdi
mi?
- Bu sanırım en iyisi
olur.
Evet.
Evet, peki.
Pekâlâ, geliyorum.
Ve müşteriye dedim ki
"Markanızı tanımlamak için yapacağınız en önemli tercih tipografidir.
".
Müşteri ekibe baktı ve dedi ki
Koç Vogel, merhaba.
Geri aradığınız için
teşekkür ederim.
<i>Bayan
Reimann.
Evet, David bu gün
antrenmandaydı.
<i>Saat beş
civarı ayrıldı.
<i>Eve dönerken
markete uğraması gerektiğini söylemişti.
Pekâlâ.
Bu onu son görüşünüz
müydü?
<i>Evet efendim.
Eminim yakında orada
olur.
Teşekkürler.
- Ne?
- Marketin oraya
gidiyorum.
Tamam, bende geleyim.
- Bir arkadaşına
gitmiş olabilir mi?
- Hayır.
Yani, bilemiyorum.
- Pekâlâ, bu günlerde
nelerle uğraşıyor?
- Aynı şeyler.
Spor.
- Başka bir şey var
mı?
- Ne gibi?
- Bilmiyorum.
- Ne ima ediyorsun?
- Bir şey demedim.
- O iyi bir çocuk,
tamam mı?
- Pekâlâ, belki bir
kız arkadaşı vardır.
- Hayır, bana
söylerdi.
Dalga geçiyorsun
herhalde.
Garret, tutuklama
yapma zamanı geldi diyor.
Başkan politik bir
başarı istiyor ve bu, o olabilir.
- Ne yani, hiç
bekleyemez mi?
- İki hafta daha
verecek.
Ermeniler ve
Kanadalıları bir araya getirebilir misin?
Ve fentanil
laboratuvarlarını bulayım ve herkesi
tutuklayayım, hem de hiç destek olmadan?
Ya o, ya da iptal
edecekler.
Çin bağlantısını bile
istedi ama ben onun hayalet avı
olduğunu söyledim.
İki hafta evet, evet, bunu yapabilirim.
Buradan çıkmam lazım.
Dışarıda olmam lazım.
- Pekâlâ, beni geçir.
- Peki.
Hey, şu sınırdaki
çocukla ne oldu?
Neyin nesiydi bu?
Kanada polisi bir
şekilde ona ulaşmış olmalı.
Peki, nasıl?
Olayı sadece biz
biliyorduk.
Bilmiyorum, belki bir
yerden bilgi sızdırıyorlardır.
Fazla bir
söylemiyorlar.
Bir avuç atlı polisin
bu işi batırmasına izin veremeyecek kadar çok çalıştık.
Çocuğu nerede
tutuyorlar?
Tanık korumaya
transfer ediyorlar.
Montreal karteli için
kaçakçılık yaptığına tanıklık edecek.
Ve bu da
"Anne" demek.
Kahretsin.
Bu demektir ki,
Annenin çocuğa ve bunu bilen başka kim varsa ona ulaşması an meselesi.
Jake, bu işin gerçekten
mantıklı olduğunu düşünüyor musun?
Montreal işinin yani.
Haklısın, Anneyi
derinden etkileyebilmiş değilsin.
Böyle büyük bir iş
için bastırmak tehlikeli olabilir.
Evet, ama başka ne
seçeneğimiz var?
- Ben Bilmiyorum.
- Onu cidden bulmamız
lazım.
Buradan çok fazla
insan geçiyor.
Evet, o zaman
birilerinin onu görmüş olması lazım, değil mi?
- Bayan, bilemiyorum.
- Evet, bilmediğini
biliyorum.
- Ama birileri
biliyor.
- Claire.
- Ne?
- Sakin olman lazım.
Hayır, sakin
olmayacağım.
- Burada her şey
yolunda mı?
- Hayır.
Her şey yolunda değil.
Ben ben oğlumu arıyorum.
Pekâlâ, yardımcı
olmak istiyoruz.
Onu bulacağız.
- Tamam mı?
- Teşekkürler.
Teşekkürler.
Affedersiniz, ben Üzgünüm.
Pekâlâ.
Bu şekerli su.
İlaç nerede?
Buradaki 182.
Evet.
Sanırım Northlight
henüz şu kan-beyin olayını çözememiş,
ha?
Bu hoşlarına
gitmeyecek.
Doktor, referans
olarak Klaralon kullanmamızı istemiştiniz.
Evet, evet, iyi bir
kontroldür.
Pekâlâ, öyle yaptık
ve testi 10 gün sürdürdük.
Anlamadım 182'yi iki kere mi verdiniz?
Hayır Doktor, bu 182
değil.
Bu farelere Klaralon
verdik.
Bu, onuncu gününde
Klaralon.
Neler oluyor böyle?
Yedi günlük bir
çalışma için anlaşma yapılmıştı.
Daha geniş sonuçlar
alabilmek için on günlük standart
protokolü uyguladım.
Yedinci güne kadar
her şey normaldi ama sekizinci günde ne
olmaya başladığını görüyorsunuz.
Fareler ilacı aramaya
devam etti.
Sadece ilaç verilen
noktada durdular.
- Ölene kadar.
- Aynen öyle.
Beyinlerindeki bağımlılık
ile ilgili tüm bölgelerin fMRI testinde parladığını görebilirsiniz.
Ve onuncu günde hepsi
öldü.
Bu durum hem P182 hem
Klaralon için aynı.
Bu doğru olamaz.
Deneydeki ekstra
günler hariç her şeyi protokole göre yaptık.
Öyleyse tekrar yapın.
Amatörce bir sonucu
teslim etmeyi göze alamayız.
Affedersiniz,
amatörce mi?
Northlight,
Klaralon'ın insan deneylerinin son aşamasına başladı bile.
Biz sadece onların
yeni formülünü inceliyoruz.
Klaralon'un bu kadar
toksik olmasına imkân yok, FDA tarafından onaylanmak üzere!
- Biz protokolü
harfiyen uyguladık.
- Öyleyse tekrar
kontrol edin.
Her şeyi.
İlacı, fareleri.
Lanet kafesleri bile.
Araştırma sözleşmesi
bizim tüm fonumuzu karşılıyor.
Ne yaptığımızı
bilmediğimiz duyulursa mahvoluruz.
Biteriz.
Elbette Doktor.
İlk iş, standart
çalışmayı tekrarlayacağız ve sizin için hazır edeceğiz.
Güzel.
Hazır olur olmaz beni
arayın.
Orada.
Bu o.
Saat 17:21'de.
Görünüşe göre biraz tortilla
ve acı sos almış - ve nakit ödemiş.
- Evet.
Dışarıda takip
edebilir misiniz?
Kuzey kapısından
çıkmış bisikletine binmiş ve sonra Sonra ne?
Korkarım hepsi bu.
Binanın o tarafında
sadece bir kamera var.
Merhaba?
Peki.
- Peki ne?
- Tamam, hemen
geliyoruz.
Hadi gidiyoruz.
- Onlar Onlar -
Ne?
Ekip 26, burası
merkez.
Cass ve Henry'nin
köşesinde bir 2-11 vakası.
Şüpheli siyah bir
erkek.
Ne oldu?
Neler oluyor?
Bayan Reimann siz
misiniz?
- Lütfen neler
olduğunu söyleyin.
- Bu Claire Reimann.
Korkarım bir kaza
oldu.
- Oğlunuz David - Evet?
onu kaybettik
hanımefendi.
Ne?
Ne demek istiyorsunuz?
Nerede kaybettiniz?
O öldü.
Üzgünüm.
Anne?
Bir şey içmek ister
misin?
- Bira?
Labatt?
- Tabii.
Teşekkürler.
- Hey, dinle - Birayı bekle.
Doğru mu?
Benim gördüğüm
kadarıyla, önümüzdeki soru "neden?
" çocuk neden
sınırda durduruldu?
Ve mantıklı cevap;
birinin bundan haberi vardı.
Şimdi, bundan kimin
haberi vardı?
Senin adamlarının
haberi vardı.
Benimkiler konuşmuş
olamaz.
Ama birisi bunu
ispiyonlamış.
Orası kuzey
sınırımızın kontrolsüz bir noktası.
İhbar olmadan
yakalanması mümkün değil.
Ama Anne, ortaklarım ki onlarla tanıştın, onlar Ermeni.
Polise konuşmaktansa ölmeyi
tercih ederler.
Bak Jake, seni
severim.
İyi bir müşterisin,
arada sırada küçük parti alımlar yapıyorsun
ama bu büyük bir plan ve senin yeteneklerini aşıyor gibi gözüküyor.
Sana teslim edene
kadar bu çocuklar bizim için gayet iyi çalışıyordu.
Şimdi biri tutuklandı
ve kim bilir kaç tanesi de baskı altında.
Tamam, katılıyorum.
Şu ana kadar işler gerektiği
kadar yolunda gitmedi, ama Yolunda mı?
Aptal falan mısın?
Belki de şimdilik,
dikkat çekmemeli ve bildiğin işe odaklanmalısın.
Kuryeler tek yol
değil.
Adamlarım tüm Amerika
boyunca kamyon seferleri yapıyor.
Ürünü bir depoya
götür ve vitamin olarak paketle.
Sonra, onlar
kamyonlarla gelip alsınlar.
Söyle bakalım,
gümrüğe geldiklerinde ne olacak?
Kuzey Amerika Serbest
Ticaret Bölgesi.
Polisin inceleme
yapamadığı, sadece gümrük memurlarının yapabildiği serbest ticaret bölgesine götüreceksin.
Onlar da mühürlü her
bir vitamin şişesini açacak değil.
Güvenmeden önce,
başkanınız Reagan'ın vaktiyle söylediği gibi
teyit etmeliyiz.
Bunun neden olduğunu
öğrenmeliyiz.
Evet.
Gümrükteki adamımızla
konuşacağız.
Orada.
Emin misiniz?
Evet.
Tanrım.
Toksikoloji bir kaç
güne gelmez, ama ilk yardım ekibinin
söylediğine göre aşırı dozmuş.
Oksidon.
Ne?
Olay yerine
geldiklerinde ağzından köpük geliyormuş.
Geri getirebilmek
için Narcan denemişler, ama çok geçmiş.
Oğlunuzun fark
ettiğiniz bir problemi var mıydı?
Ne gibi?
- İlaç problemleri.
- Hayır.
Kesinlikle hayır.
İlaçları nereden
almış olabileceğine dair fikriniz var mı?
Kız kardeşim bir süre
bir kaza geçirmişti.
Sue.
- Ortalıkta bazı ağrı
kesiciler - Sue.
- Ortalıkta bazı ağrı
kesiciler vardı.
- O ilaçlar aylar
önce gitti.
Çocuklar bazen
ilaçları çalarlar.
David ilaç
kullanmıyordu, haberim olurdu.
Anlıyorum.
Tek ebeveyn siz
misiniz?
Nereye varmaya
çalışıyorsunuz?
Direk olarak söyleyin.
Yoksa, bu konu
hakkında ne yapacaksınız?
Durumu takip etmeye
devam edeceğiz.
Ve?
Ve bir şey çıkacak mı
diye bekleyeceğiz.
- Ne demek bu?
- Ben, Claire Hayır, ne demek Ne demek bu?
Bir şey çıkacak mı
diye bekleyeceğiz.
Bakıyor musunuz ki?
Üzgünüm, seni çok
seviyorum.
Şu anda departman
bunu kazara ölüm olarak ele alıyor.
Kazara mı?
Ne olduğunu bile
bilmiyorsunuz.
Bayan Reimann, sadece
burada, Detroit'te bu hafta 40 tane aşırı
doz vakası oldu.
Bu cinayetlerden daha
fazla.
Bu oğlunuza karşı bir
şey değil.
Oksidon berbat bir uyuşturucu.
Üzgünüm.
Oğlunuzun eşyalarını
hazırladık.
Sadece bir imzanız
lazım.
Pekâlâ, bu tekrar
deney çalışması ve bire bir aynı sonucu
gösteriyor.
Biyolojik açıklaması?
Karaciğerin nasıl
özümsediğini görmek için kütle spektrumuna ihtiyacımız var.
Daha fazla deney
ihtiyacını söylemiyorum bile.
En az altı aylık bir çalışmadan
bahsediyoruz.
Hm, bu Northlight'ın işine
gelmeyecek.
İlacın içinde bir şey
kan-beyin bariyerini aşıyor ve ödül merkezini vuruyor.
Ama, Klaralon'un
bağımlılığı azaltması gerekiyordu üç
kat arttırması değil.
Bunu nasıl
yakalayamadılar?
Pekâlâ, bulgularınızı
yazın.
Bunu hemen
Northlight'a ulaştırmalıyız.
Sınır ajanları çocuğu
durduracaklarını nereden bildiler?
Sen söyle.
Devriyelerden senin
haberin olması gerekiyor.
- Bazı söylentiler duydum.
- Ne?
Senin takımdan biri
konuşuyormuş.
Saçmalık bu.
Bu doğru.
Bir liste var.
Ne listesi?
- Sen de kimsin?
- Boş ver onu.
- Lanet soruya cevap
ver.
- Hey, tamam.
Tamam, sakin ol.
Davison diye birini tanıyor
musun?
Yolsuzluk suçlaması ile
gözden düşen şu polis.
Evet.
İç işleri onu
yakaladığında büyük suçlar bürosunda tuttuğu ve içerisinde iki yüz isim olan bir dosya duymuşlar.
Çalıştığı her
ekipteki tüm muhbirler.
Bahse girerim sizin muhbiriniz
de o listedir.
- Liste şimdi nerede?
- Satmaya çalıştığını
duydum.
- Nerede?
- Ben sadece gümrük
müfettişiyim.
Onu bulamaz mısın?
Pekâlâ, çık dışarı.
Defol git.
Gördün mü, işe
yaramaz biri olduğunu söylemiştim.
O listeyi bulmamız
lazım.
Merhaba, ben Dr.
Meg Holmes.
Lütfen mesaj bırakın.
Bu büyük bağışın
onaylanmasıyla vakfımız yeni modern
sanat kanadımızın inşası için, beş
yıllığına 30 milyon dolarlık taahhüdü duyurmaktan
mutluluk duyar.
FDA onayladığı
takdirde Klaralon'u altı ay içerisinde piyasaya
süreceğiz.
Bu gece gösterdiğiniz
hediyeleşme ruhuna üçüncü sayfada satış
tahminlerimizi görebilirsiniz.
Vay canına, bunlar Vay canına.
Doktor tepkisi
muazzam.
Babamız Northlight'ı
kurduğunda, hayali sadece para kazanmak değildi hayali dünyayı daha iyi bir yer haline getirmekti.
Bağımlılık yapmayan
bir ağrı kesici hep onun hedefiydi ve siz onu buldunuz.
Ailemizi
gururlandırdın Meg.
Bu sadece sizin
desteklerinizle mümkündü beyler.
Bunu size
sunabildiğimiz için mutluyum.
İzin verir misiniz?
- Elbette.
- Tabii.
Merhaba?
<i>Meg?
Ben Bill.
Bir sorunumuz var.
Ne kadar zamandır bizim
için araştırma yapıyor?
Sekiz yıl.
Önüne ne koyduysak
hep onayladı.
Peki bu nereden çıktı?
Görünüşe göre, bir
hata.
Gördüğün gibi,
çalışmayı iki kere yaptı ve sonuçlar aynı.
Bunu tavsiye olarak
kayda alacağımızı söyledim.
Ama, Tyrone,
verilerini bilim insanlarıyla paylaşmamızı
ve detaylı çalışmalar için bir konferansta sunmamızı tavsiye ediyor.
Bu işin tepesindesin
sanıyordum.
Bunu nasıl halletmek
istersin?
Davison.
Görünüşe göre,
merkezde bir motelde listeyi satmaya çalışıyor.
200 bin dolar.
- Pekâlâ, ne
yapıyoruz?
- Bir buluşma
ayarladım.
Siz oraya gidin.
Motel Arlequin.
Oda 206.
Liste sağlamsa, onu
satın alın.
- 200 bine mi?
- Ön ödemeyi yaptım.
Diğer ekiplere vererek
kazanç da sağlayabiliriz.
Ya da rekabeti
ortadan kaldırmak için kullanabilirsin.
Gördün mü?
Akıllı olduğunu
söylemiştim.
Bu adamdan bir şeyler
öğrenebilirsin.
Yarın oteline gelirim.
Google iki aşamalı
doğrulama ile bazı telefonlar için bunu
daha da zorlaştırdı.
- Şifreyi açabilir
misin?
- Bu işlem kilidi
yeniden kodlayarak bazı şifreleri kabul
etmesi için zorlayacak.
Bir iki dakika
sürebilir.
Pekâlâ, görelim
bakalım.
Bingo.
Şanslıymışsın, dört haneli
bir şifreymiş.
Teşekkürler Ted.
Takdir etmediğimizden
değil.
Northlight'ın
incelemesi gereken çok fazla araştırma var.
Yanlış bir şey mi
yaptık?
Hayır, hayır,
mükemmel bir iş yaptınız.
Bu yüzden, diğer
araştırmalarınıza sürekli fon oluşturması açısından bana 780 bin dolarlık bir bağış yapmam için
yetki verdiler.
Vay canına.
Bu çok cömertçe bir
hareket Bill.
Laboratuvar için
anlamı büyük.
Şu modifikasyon
belgelerini imzalarsan yeni planın bir parçası olarak bağışı hemen işleme alabiliriz.
Bir hafta içinde
ödeneğini almış olursun.
Pekâlâ.
Bunlara bir göz atıp sana haber vereceğim.
Standart şeyler.
Bir an önce işinize
dönebilmenizi istiyoruz, bilirsin.
Evet, evet.
Sabaha hepsini okumuş
olurum.
Uygun mu?
Evet, evet.
Tamamdır.
Vay canına, bu
inanılmaz.
- Teşekkürler Bill.
- Teşekkürler.
Görüştüğümüze
sevindim Bill.
- Yarın.
- Elbette, kesinlikle.
Bu adamın olayı nedir?
- Takma kafana.
Pisliğin teki.
- Pekâlâ.
Muhbir olmak eskisi
kadar kazandırmıyor herhalde.
- 206?
- 206.
Hay lanet.
Listenin lanet
laptopta olduğuna bahse var mısın?
Hadi, defolup gidelim.
Listeyi kim aldı?
Biz ne bilelim.
Hay lanet.
Pekâlâ.
- Şimdi ne yapıyoruz?
- Hiç bir şey.
- Anlaşma planlandığı
gidecek.
- Hayır, mümkün değil.
- Çok riskli.
- Ermenilere
güvenilebiliriz.
Bilmiyorum.
Bence bekleyip
görelim 3 milyon istiyorlar.
- Sokak değeri mi?
- Hayır.
Saf fentanil, sizin
fiyatınızdan.
Gene de, zamanlama yanlış
gibi geliyor.
Bak, ben değişim
noktasına kadar parayı garanti ederim.
Sizde dağıtım
açısından açığa çıkmış değilsiniz.
Bir muhbir olsa bile Anne, sen ve benim aramda kaldığı sürece kimse bunu öğrenemez.
Hay lanet.
Bunu düşüneceğim.
Acele etsen iyi
edersin çünkü, başka yerden alabiliriz.
Hay lanet.
Sür şu lanet arabayı.
Siz beni tuttuktan
sonra, polis raporunu inceledim.
Oğlunuzun 80
miligramlık oksidon haplarını sindirim
ve solunum yoluyla alarak aşırı dozdan aşırı
dozdan öldüğü yazıyor.
Evet, biliyorum.
Raporu okudum.
Pekâlâ, sorun şu.
Ciğerlerinde hiç
duman yok.
- Duman yok mu?
- Ciğerlerinin
pembeliğine bakılırsa hayatında hiç
sigara içmemiş diyebilirim.
Dahası, kafasının
arkasında ciddi bir morarma var.
Ne ima ediyorsun?
Oğlunuz ya o gece eve
dönerken ilk denemesinde 10 tane 80
miligramlık oksi aldı Ya da ne?
Birisi kafasına vurup
zorla mı yutturdu?
Bunu mu Polis bunu nasıl atlar?
Polisler birçok şeyi
atlar.
Biliyorum, bende
onlardan biriydim.
Nasıl ölmüş?
Dediğim gibi, veriler Hayır, nasıl demek istiyorum?
Onun için nasıl olmuş?
Gerçekten bilmek
istiyor musunuz?
Bilmem gerekiyor.
Ve böylece, sizleri
ileriye atılmaya ve bana çığır açıcı
bir buluş getirmeye davet ediyorum.
İyi şanslar.
Selam Geoff.
Geçen gece eğlendin
mi?
Eğlendim.
Dürüst ol, balığı çok
mu pişir mişim?
Dürüst olayım, ben
onu tavuk sanmıştım.
Neler oluyor?
Northlight ile ilgili
şu durumu duydum şu ilaç çalışması.
Vekillerden biri
onların yönetim kurulundan birini tanıyormuş.
Evet?
Bildiğin üzere, bu
düzenlemelerin pek hayranı değilimdir.
Daha önce hiç
sorunumuz olmamıştı ki.
Hayır, ama benim
olmuştu.
Bu durum sana özgü
bir şey değil Ty.
Kiralarını bu şirket
çalışmaları sayesinde ödeyebilen birçok öğretmen var.
Bu yüzden böyle doğal
çelişkilerde sık sık görmezden gelmem isteniyor.
Northlight'ın,
okulumuzun önemli bağışçılarından biri olduğunu
da unutmamak gerekiyor.
Bu adil değil ve bunu
sende biliyorsun.
Sana sorun çıkartmaya
çalışmıyorum Geoff.
Öyleyse, bunu neden
federal bir olaya dönüştürmek istemediğimizi görebilmen lazım.
Anladığım kadarıyla,
senden bir şey imzalamanı istemişler.
- Onu okudun mu?
- Yeterini kadarını
okudum.
O zaman, büyük bir
hata yaptığımızı ve güvenilmez olduğumuzu söyleyen gördüğüm en tuhaf isteği imzalamamı
istediklerini biliyor olmalısın.
Kime ne tuhaf
olmasından?
Gizli bir anlaşma.
Onlar için, 8 yıldır
iyi bir kaynak olduk.
Sonuçlarımızın
onlarınkiler ile uyuşmadığı tek olayda,
birden bire, genişletilmiş gizlilik anlaşması
mı istiyorlar?
Geoff, bunun ne ile
ilgili olduğunu biliyorsun.
Hayır, hemen bir
takım sonuçlara atlamayacağız, tamam mı?
Bizim işimiz eğitmen
olmak, ilaç şirketleri ile boğuşmak değil.
Bir düşünelim,
istediklerini imzalayıp bu olayı geride
bırakabiliriz.
<i>Selam, Ben
Simon.
Lütfen mesaj bırakın.
Hey.
Hey.
Hey, ne istiyorsun?
Ben Ben David'in annesiyim.
- David Reimann.
- Evet, biliyorum.
Öyleyse niye benden
uzaklaştın.
Bilmiyorum.
Telefonunda senden
gelen bir sürü cevapsız arama vardı.
Ne istiyordun?
- Biz arkadaştık.
- Hayır.
Sen oğlumun arkadaşı
değildin.
Öyle olsaydın adını
duymuş olurdum.
- Simon, iyi misin?
- Evet, iyi.
Niye onu rahat
bırakmıyorsun?
Benimle gel.
Bak, bir iki kere
takıldık, önemli bir şey değildi.
- Pekâlâ, ondan ne
istiyordun o zaman?
- Yani, tam olarak
arkadaşı sayılmazdım.
Cedric öyleydi.
Cedric Beauville?
Hokey kampından mı?
- Sen de mi
Montrose'a gittin?
- Evet.
Bak, tek bildiğim
Cedric'in ona ihtiyacı olduğu ve bana onu bulmamı söylediği.
Bekle.
Cedric'i nerede
bulabilirim?
- Duymadın mı?
- Ne?
- Haberlerde vardı.
- Ne?
Bak, ben bir şey
bilmiyorum.
Ben onlar için sadece
tek sefer yaptım.
Önemli bir şey
değildi.
Uyuşturucu mu taşıdın?
Gel benimle.
Tamam, tamam.
Bak, Montreal'dan
Derrick içindi.
Orada çok fazla oksi
işi yapıyor.
Lütfen ona benim bir şey
söylediğimi söyleme.
<i>Dinlemelerde
kimse Ermenilerden bir şey duymadı.
<i>Yakında
Anne'den satın almalarını sağlayamazsan bütün iş bozulacak.
<i>Gerçekten
buraya gelmen lazım.
Tamam, geliyorum.
<i>Jake,
zamanımız daralıyor.
Evet, geliyorum dedim
işte.
Geldiğimde görüşürüz.
- Evet?
- Şimdi adamlarımla
konuştum.
Onlar hazır.
Plan devam mı?
Evet, devam.
Ama bir şartla, yalnız
geleceksin.
Ne, her şeyi sırtımda
mı taşıyacağım?
Hayır.
Adamlarım kamyonları
getirecek.
<i>- Ödemeyi
yaptıktan sonra.
- Mümkün değil.
Peki, işi unut o zaman.
Peki, depozito olarak
1 milyon getireceğim, ama malları görmem lazım.
Ondan sonra adamlarım
gelecek ve kalanını getirecek.
Ancak böyle olur.
Evet mi hayır mı?
<i>- Evet.
- Güzel.
Ama büyük parayla
geliyorum, önce operasyonunuzu görmek istiyorum.
Gerçekten bu işin
altından kalkabileceğinizi bilmem lazım.
Anne'yle konuşurum.
Bak, durum kötü.
Federaller reçeteleri
takip etmeye başladı işi bırakıp gitmek
akıllıca olur.
Evet, bu yüzden ilaç
değirmeni işini bırakıyoruz ve fentanil işine giriyoruz.
- Anne hazır.
- Ortalık fena ısındı.
Tüm bildiğim şu an
izleniyor olduğumuz.
Bak, eğer şimdi
tırsarsak.
.
- Tırsmak mı?
Pek entelektüel bir
bakış olmadı.
Belki Armen'i
dinlemeli ve işi bırakmalıyız.
Diğer yandan, talep
fazla ve keşler bunun müptelası oldu.
Belki riske değer.
Hepimiz birer milyon
koyarsak, 3 milyonu 30 milyona çevirebiliriz.
Benim bir milyonum
yok.
Orada dikilen lanet
Maserati Minas'ın var.
O zengin.
Ondan borç al.
Sen ne cesur bir
adamsın Jack.
Yarın sana haber
veririz.
Kanada polisi Cedric
Beauville tutukladığını bildirdi.
Kamuflaj giymiş 18
yaşındaki genç karla kaplı kontrol bir
bölgeden sınırı geçmeye çalışıyordu.
Otoriteler
Beauville'in, piyasa değeri 500 milyon dolardan fazla olan fentanil hapıyla, yakalandığı Saint-Armand
geçidindeki alarmı tetiklediğini
belirtiyor.
Haplar toplum
sağlığını tehdit ediyor ve genç
uyuşturucu kullanıcıları daha arasında popüler.
Beauville, Montreal
Quebec'teki federal ıslahevinde tutuluyor.
Pekâlâ, anlaşmanız
Klaralon ile çalışmak üzere değildi.
Nereden buldun?
- Anlayamadım.
- İlaç, Klaralon.
Henüz piyasada
bulunmuyor?
Nereden buldun?
Kimya departmanından.
Benim için biraz
yapmalarını istedim.
Patent verilerine
dayanarak kimya departmanımızın ilacı
senin için sentezlemesini mi istedin?
Evet, bunu her zaman
yapıyoruz Geoff.
Bunu biliyorsun.
Ve şimdi, elindeki
sonuçlara dayanarak, Northlight'ın milyar dolarlık ilaçlarını piyasa sürülmek üzere olan ilaçlarını daha fazla test için piyasadan çekmesini
istiyorsun.
Sonuçlar eşdeğer
bağlar - Tanrım, ona yükümlülüklerden bahseder
misin?
- Evet.
8 yıl önce
imzaladığın orijinal anlaşmada zaten gizlilik hükmü bulunuyordu.
Hala bulgularını kimseyle
paylaşamazsın.
Bu delilik.
Bu bir halk sağlığı sorunu.
Kahretsin Tyrone,
bundan emin değiliz!
Ve bilgin olsun,
Northlight bazı müşterilerinle görüşmüş.
Onlar da laboratuvarından
garip sonuçlar almışlar.
- Ne müşterisi?
- Ve üsteleyince,
çoğunun test metotların hakkında ciddi
soruları çıkmış.
İnsanlar beni amatör
olmakla suçluyorsa sanırım bunu bilmeye hakkım var.
Eğer Northlight
verilerini sızdırırsan bundan
üniversite sorumlu tutulur.
Northlight'tan
bahsediyoruz.
Multi milyar dolarlık
bir üretici, üç nesildir dünyanın en zengin
ailelerinden biri.
Hepimizin hem fikir
olacağı üzere bu dünya için birçok iyilik
yapmış bir aile.
İyilik mi yaptılar?
Vaktiyle oksidonu
bilsek ve açıklayabilseydik, engelleyebileceğimiz acılara, kurtarabileceğimiz tüm o hayatlara
bir bak.
Eğer Northlight verilerini
açıklamaya kalkarsan Dr.
Brower, yasal
suçlamalardan bile sorumlu tutulabilirsiniz.
Suç mu?
Doğruyu söylediğim
için mi?
- Buna inanamıyorum.
- İnan!
Tyrone, biliyorsun,
sana saygı duyarım ama bana söz ver, bu
verileri kimseyle paylaşmayacaksın.
Kadro sonsuza kadar
sürmez, biliyorsun.
İtibarında öyle.
Ne demek istiyorsun?
Bu üniversiteye utanç
getirirsen bu, sana öğretmenlik işinden çok daha fazlasına mal olur.
Gratiot Polis
Departmanına ulaştınız.
Şu an ofis dışı
saatler.
Aradığınız kişinin
dâhili numarasını biliyorsanız Bu hep
böyle olmuştur.
İlk önce tütündü,
sonra oksi oldu.
Şimdi sıra senin.
Tehlikeli sular.
Bu iş insan
deneylerine gelirse bu ağrı kesici,
bağımlılık yapmıyor olmak şöyle dursun oksinin
üç katı bağımlılık yapıyor.
FDA başvurularının son
aşamalarındalar.
Raporun halka
açıklanırsa, onay taleplerini geri çekmek zorunda kalacaklar.
Hepsi anlaşma
protokolü kapsamı dışındaki bir kaç fare için mi?
Ve kimsenin umurunda
değil.
Sonuçları başka bir yere
götürebilirim.
Nereye?
FDA'ye ne dersin?
Tyrone, bu hafife
almak isteyeceğin bir şey değil.
Bir planın olmalı.
Bir plan mı?
Doğruyu söylemek için
mi?
Saf olma.
Bazen bu yeterli
değildir.
İkimizde birçok
kontrat işi yaptık.
Bu gerçekten de
gördüğün en kötü şey mi?
En kötüsü.
O zaman dikkatli ol.
Evet, kesinlikle
mükemmel.
Evet efendim.
Teşekkürler.
- Bunu yaptığıma
inanamıyorum.
- Ama, onaylayacak
mısın?
Eğer Ermenileri işe
dahil edebilirseniz - 1 milyon nakit parayı onaylayabilirim.
- Evet.
Ama, bütün
operasyonun gözetim altında olması gerekiyor.
Önceden kamera koymak
için fırsatımız olmayacak.
Gözetleme araçlarını kullanabilirsiniz,
değil mi?
- Kesinlikle.
- Evet.
Evet.
Pekâlâ.
Stan, Jack'le
birlikte sahada mı olmak istiyorsun?
- Evet.
- Pekâlâ, şurayı
imzala.
O paraya bir şey
olursa, sorumlu sizsiniz.
Paraya bir şey
olmayacak.
- Affedersiniz.
- Garanti ediyorum.
<i>- Merhaba?
- Merhaba, Bay Kelly
mi?
Evet, benim.
<i>Kız
kardeşinizin çıkış yaptığını bildirmek için Gable tedavi merkezinden arıyorum.
- Ne?
Anne, ne kadar aldı?
<i>Görünüşe
göre hepsini, Jack.
Rehine dükkânlarına
mı bakacaksın?
Rehineciler saatler
önce açıktı.
Alabileceği yerlerden
geçiyorum şimdi.
Onu bulunca seni
ararım.
Hey Jack.
Ne haber adamım?
Hey, hey, iyi misin?
Nerede o?
- Burası mı?
- Evet.
İçeride onunla
birlikte kaç kişi var?
Bilmiyorum adamım, ben
oraya girmem.
- Hadi ama.
- Defol git buradan.
Kahretsin.
- Çek ellerini
üzerimden.
- Sorun yok.
Sorun yok, gel hadi.
- Gel hadi.
- Hey.
- Gel hadi Emmie.
- Hey.
- Gel hadi.
- Ne yapıyorsun?
Çek ellerini
üzerimden.
Hey.
Otur şuraya.
- Sorun yok.
- Hey, çek ellerini
üzerimden.
Çek şu lanet ellerini
üzerimden Jack.
- Sorun yok.
- Hayır!
- Hayır!
- Sorun yok.
Çek şu lanet ellerini
üzerimden!
Çek ellerini
üzerimden hemen, seni İmdat!
Dr.
Brower.
Ben FDA'den Ben
Walker.
Oturabilir miyim?
- Kimliğiniz var mı?
- Evet.
Bize ulaştığınız için
teşekkür ederim.
Raporunuzu okudum.
Bundan başka kimin
haberi var?
Northlight, belli ki.
Üniversite.
Benden memnun
değiller.
- Size sormak
istediğim bazı şeyler var.
- Devam edin.
Anladığım kadarıyla,
bir kaç sene önce bir öğrenci ile ilgili bir cinsel taciz - olayı
olmuş.
- Tanrım.
Gerçekten beni
kontrol etmişsiniz.
Temize çıkmıştım.
- Ama olay neydi?
- Bir şey değildi.
Bir gece
laboratuvarda bir yorum yapmıştım ve olay abartıldı.
Kadro komitesi böyle
düşünmemiş.
- Kınama almışsınız.
- Temize çıktım!
Kendinizi
hazırlamanız lazım.
FDA bir şey yapacak
mı?
Size yalan
söylemeyeceğim.
Bilim bu seviyede
genelde yorumlama meselesidir.
Bu yorum değil, bu
bilimsel veri.
Demek istediğim, şu
ana kadar sadece bir onaylayıcıydınız parayı
alıyor ve çalışmaları kışına bırakıyordunuz.
Bu biraz alaycı oldu.
Bundan biraz daha
fazlasını yaptığımı düşünmek isterim.
Kendi araştırmanıza
göre belki, ama dışarıdan aldığınız anlaşmalara
Sen de kim oluyorsun?
Plastik rozetli bir
bürokrat.
Ben düğmeye bastığım
için buradasın ve benimle alay etmek
istiyorsun.
Peşinizden gelecekler.
Ayyaş olduğunuzu
söyleyecekler.
Ayyaş değilim.
Kötü bir bilim
insanı, vasat biri ve akıllarına gelecek her türlü şey.
Ama, şu an yaptığınız
şey, Belki de yaptığınız en önemli şey olacak.
- Hadi, çık bakalım.
- Rahat bırak beni.
Dokunma bana.
Anneme geri mi götürüyorsun
şimdi?
Beni ispiyonlayacak
mısın?
Öyle mi?
Anneme ne yaptığın
hakkında en ufak bir fikrin var mı?
Anneciğim.
- Bana ne yaptığına
bak.
- Gir içeri.
- Jake, kelepçe mi?
- Jake, bunlar gerçekten
acıtıyor.
Sana söylüyorum.
- Çıkart şunları.
- Anne, başlama.
- Burası bizim evimiz.
- Dinle.
- Sakin olacak mısın?
- Evet.
- Uslu duracak mısın?
- Evet.
Çıkart şunları lütfen.
Teşekkürler.
Canın cehenneme!
- Dalga mı geçiyorsun?
- Canın cehenneme!
Tanrım.
Neyin var senin?
- Bu benim hayatım!
- Ellerini ver.
Bana yardım edemezsin.
Bana böyle yardım edebileceğini
mi sanıyorsun?
- Canımı yakıyorsun!
- Neyin var senin?
- Canın cehenneme!
- Niye böylesin?
- Derdin ne senin?
- Yüz karasısın!
- Bak bana ne yaptın!
- Yüz karasısın!
Anne!
- İkinizden de nefret
ediyorum!
- Anne.
- Anne.
- Beni duyuyor musun?
- Anne.
- Nefret ediyorum
senden!
İki gün orada bırak,
tamam mı?
- Güçlü ol.
- Tamam.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Bağımlılık yapmadığını
söylemiştin.
Yapmıyor.
Brower çalışması
reçete kapsamı dışında.
Kıyaslanacak bir şey
değil.
Yani, demek
istediğin, 30 günlük reçeteli kullanımda insanların bağımlı olmayacağı mı?
- Evet, bu doğru.
- Ya ondan uzun
kullanırlarsa?
Bazı hastalar
bağımlılık geliştirebilir.
Ama, bu sadece uzun
süreli kötüye kullanımda mümkün.
Pekâlâ, bir planın
var mı?
Brower'ın itibarı
bozmak.
Geçmişinden bazı
şeyler bulduk bile.
- Ne gibi şeyler?
- Düşüncesiz
davranışlar.
Hepsi dosyanın içinde.
Ve unutmayın,
başarılı insan deneyleri yaptık.
Onun elinde sadece
bir tane hayvan çalışması var.
Sesini düşürecektir.
Sanırım daha fazla
dahil olma vaktimiz geldi.
Kahretsin.
Efendim?
Yardım edebilir miyim?
Hayır sanırım yanlış yerdeyim.
- Teşekkürler.
- Hayır, hayır, belki de doğru yerdesinizdir.
- Hayır.
- Hayır mı?
- Gene de teşekkürler.
- Pekâlâ.
Gerçekten,
affedersiniz.
Haberleri okumuşsun.
Doğru olmadığını
biliyorum.
Biraz doğruluk payı
var.
Gerçekten ona çıkma
teklif ettim.
Madira ile
tanışmamdan önceydi.
Boşanmamdan sonra.
Ben hala içiyordum ve
oda bir öğrenciydi.
Yapmamalıydım.
Doktor, sizi
tanıyorum.
Aklınızdaki her ne
ise, sizi tanıyorum.
Güçlü olmalısınız.
- Teşekkürler.
- İyi geceler.
İyi geceler.
<i>- Evet?
- Dr.
Brower <i> Ben Jane Williams <i> kadro komitesi sekreteri.
<i>Bir toplantı
planlandığını ve sizin de orada olmanız gerektiğini bildirmek için aramıştım.
Orada olacağım.
Güvenilir bir adama benziyorsun
Jake.
- Nasıl olacak?
- Montreal'de bir depoda
olacak.
Benim payım olan 1
milyon ile gideceğim ve malı
onaylayacağım.
Sonra seni arayacağım.
Sen kamyonlarla
geleceksin.
Buluşmaya yalnız mı
gideceksin?
Anne paranoyaktır.
Sadece bu şekilde
yapıyor.
Seni pataklayıp
parayı almayacaklarını nereden biliyorsun?
Sanırım bilmiyorum.
Ya büyük ve cesur
topların var Jake, ya da salaksın.
Sen sadece yakınlarda
ol.
Malı teyit edince
seni arayacağım.
Belki de salaksındır.
Biliyor musun?
Canın cehenneme Minas.
Ben de senin topların
büyük sanıyordum.
Dikkat et.
Biz varız.
Evet?
<i>Kiralık
aracın D4'te.
İzi sürülemez.
<i>Bir özel
detektife Guy Broussard'ın aracının şasi numarasını araştırttın mı?
Tabii ki hayır.
Neden sordun?
<i>Montreal
karakolundan birisi <i> plakayı
kontrol etmiş ve bilgileri dışarından bir cep telefonuna iletmiş.
<i>- Telefon
bir özel detektife kayıtlı.
- Yerini tespit ettin
mi?
<i>Evet.
Şu an telefonunu takip
ediyorum.
<i>- Sana link
atarım.
- Tamam.
Şasi numarasını
kontrol ettim.
Bu o mu?
Evet.
İsmi Guy Broussard.
Operasyon iki
numaralı adamı.
Anne denen bir adam
için çalışıyor.
Anne mi?
- Evet.
- İsmi bu mu?
Gerçek adı Claude
Veroche.
La Marina adında bir
barı var.
İşin başındaki adam
bu mu?
Saygı değer bir
vatandaşa benziyor, değil mi?
Dosyası farklı bir
hikâye söylüyor.
Üretim ve dağıtımdan
tutuklanmış.
Cinayetten dört yıl
hapis yatmış.
Ayrıca çözülememiş
bir kaç cinayetle bağlantısı var.
Ya diğer şey?
Bu bir hayalet
tabanca.
İzi sürülemez.
Güvenlik kilidi tetik
üzerinde, yerinde olsam Nasıl ateş
edilir biliyorum.
Güzel.
Tam olarak ne yapmayı
planlıyorsun?
Teşekkürler.
Artık gidebilirsin.
Dikkatli ol.
<i>- Jake, ne
haber?
- Sana bir plaka
vereceğim.
Michigan plakası,
23458 QV, Quebec Victor.
Sahibini araştırıp ne
bulduğunu bana bildir.
<i>- Tamam,
hemen yapıyorum.
- Tamam.
<i>Aracın
sahibi Claire Reimann, bir mimar.
Bir kaç kere
tutuklanmış.
Bir kere
bulundurmaktan, bir kere alkollü araç kullanmaktan.
<i>- Uyuşturucu
bulundurmaktan mı?
- Evet.
Bir saniye, bir şey
daha var.
<i>Oğlu daha
yeni ölmüş.
Oksiden aşırı doz.
Tanrım.
Soruşturma istediği
için ortalığı biraz velvele yapmış.
Oğlu bir şeye
karışmış mı?
<i>Bilmiyorum.
Temiz olduğunu
düşünüyorlar.
Pekâlâ, olayı ne?
İlgilendiği bir şey
var mı?
Sporcu, burs alacakmış.
Bir dakika.
Kış sporları mı?
<i>Tanrım.
Cedric!
Birbirlerine
tanıdıklarına bahse var mısın?
Kimseyi taciz
etmediğimi biliyorsun.
Bu Northlight'ın işi.
Kadro toplantısına
kadar başka anlaşma alamıyoruz.
Bu kurallara aykırı.
Adıma çamur sürmek kurallarının
bir parçası mı?
Sesini yükseltme.
Benimle gel.
Tüm lanet kariyerin
boyunca, hep parayı aldın ve her şeyi
onayladın.
Doğru değil mi?
Şimdi vicdan mı
yapıyorsun?
- İnsanlar seni
seviyor!
- Belki de sen hariç.
- Bu hiç adil değil.
- Northlight'ın ne
yaptığını anlamıyor musun?
Bu olay tütün beri en
büyük halk sağlığı krizi!
- Öylece görmezden
gelemeyiz!
- Bunun altından
kalkamayız!
İşleri idare edecek
fonu zor buluyoruz.
Bunu anlıyor musun?
Sorumluluklarım var.
Binlerce öğrenciye - fakülteye
ve - Geoff bu ilaç insanları öldürecek.
Tıpkı oksi, tıpkı
fentanil gibi!
- Bunu bilemezsin!
- Görmüyorsun, değil
mi?
Görmüyorsun.
Bu şey öylece şişeye
geri giremez.
Biz bir
üniversiteyiz, FDA değiliz.
Bu bizim
sorumluluğumuz değil Kimin sorumluluğu
öyleyse?
İstedikleri şeyi
imzala.
Belki laboratuvarını
geri alabilirsin.
Hayatını geri
alabilirsin.
Her şeyi çöpe atma
Tyrone.
Bunu kazanamazsın.
Bu karıştırıcı.
Baz tozu fentanil ile
karıştırıyor.
Bu, fentanil tozunu
alıyor ve hap olarak basıyor.
Bu sayma makinesi.
Burada giriyor,
buradan çıkıyor ve direk senin vitamin şişene
dolduruluyor.
Sokak değeri hap
başına 30 dolar.
Etkileyici.
Şu an durumun nedir?
Adamlarım 3 güne
burada olacak.
Güzel.
Pekâlâ, işte gördün.
Biz hazır olacağız.
Bu arada diğer problemin icabına baktık.
Ne problemi?
Cedric.
Kurye.
- Öyle mi?
- Evet.
Lanet herifin işi
tamam.
Evet.
Ayrıca, nihayet
muhbirin kim olduğunu bulduk.
Buldunuz mu?
Evet.
Güzel, güzel.
Kimmiş peki?
Pekâlâ, sen başından beri
biliyormuşsun.
Muhbir sendin, lanet
herif!
Sen otele varmadan
Davison'u öldürmüş.
Kendi isminin listede
olduğunu bildiği için laptopu çalmış.
Kanada polisi için ispiyonculuk
yapıyordu.
Nasıl.
.
Al.
Evine gittik.
Laptopu orada bulduk.
Ama, senin ismin
listede değildi.
Bu senin için iyi
haberdi dostum.
Ama, şimdi riskleri
biliyorsun.
Bir şey olursa,
dünyanın neresinde olursan ol sana ulaşırız.
Pekâlâ, hala iş
yapıyor muyuz?
Evet.
Kahretsin.
Otur, hemen!
- Lütfen beni vurma.
- Oğlumu sen mi
öldürttün?
- Lütfen ateş etme.
- Oğlumu sen mi
öldürttün?
- Kim?
- David.
David Reimann.
Onlara onun bir şey
bilmediğini söyledim.
Sadece bir
seferliğine gelmişti.
Oğluma uyuşturucu mu
taşıttın?
Hayır.
- Öyle bir şey
değildi.
- Öyleyse nasıl bir
şeydi?
Ha?
Kampta tanıştık.
Onu bazı arkadaşlarla
bir seyahate davet ettim.
Hapları çantasına
sakladım.
Ne taşıdığını asla
bilmedi.
Öyleyse, neden onu
öldürdüler?
Neden seni değil?
Bilmiyorum!
Birini öldüreceklerini
bilmiyordum.
Kimin kimseyi
öldüreceğini bilmiyordun?
Anne.
Söylentiye göre,
Cedric yakalandıktan sonra tamamen paranoyaklaşmış ve yarım kalan işleri kapatmaya başlamış.
Muhtemelen sırada ben
varım.
Lütfen beni vurma.
Lütfen.
Lütfen.
<i>- Bu doğru
mu?
- Ne doğru mu?
Çocuğu öldürdüler mi?
Cedric.
<i>Korkarım
öyle.
Hücresinde ağzı
köpürmüş bir şekilde bulunmuş.
Biri yemeğine bir şey
koymuş.
<i>Başka bir
çocuk daha var ölen.
Hangi çocuk?
Simon Gilcrest.
Reimann denen çocuk
gibi, oksiden aşırı doz.
Henüz aradaki
bağlantıyı bilmiyoruz.
Muhtemelen başka bir
kuryeydi.
Hepsinin aynı kampa gittiğini
düşünüyoruz.
<i>- Guy'da
öldü.
- Ne?
<i>- Nasıl?
- Anne.
Daha yeni oldu.
Adamın dibinde
duruyordum.
<i>Bence
buluşmayı yeniden değerlendirmeliyiz.
-Hayır.
Jake, Benny Alvares
bu adamlara bulaştığı <i> zaman
olanları hatırlıyor musun?
Nehirden hala
parçalarını topluyorlar.
Lanet şeyi
bilmediğimi mi sanıyorsun?
Az önce yeni
yaşadığım hakkında hiç fikrin var mı?
<i>Çoklu
cinayet işliyorlar.
Buluşmaya tek başına
gidemezsin.
<i>- Anne dedi
ki - Başlarım Anne'ye.
Bu adam hayatını
kaybetmene değer mi?
Vazgeçemeyiz.
Duramayız.
En azından seni
koruyabilmem için erken haber ver, tamam mı?
<i>En azından
40 dakika.
Pekâlâ, tamam.
Buluşma yerini
öğrenir öğrenmez sana haber veririm ve Kanada polisi ile organize olursun.
Ama, bu işi
batıramazlar.
<i>Halledeceğim.
Tamam.
Esnek ol.
Buluşma yeri her an
değişebilir.
Bu gün okula gittim.
Neler olduğunu neden
bana anlatmadın?
Özür dilerim ben ben halletmeye çalıştım ama olay iyice büyüdü.
Sanırım kendime fazla
güvendim.
Ama neden bunu
benimle paylaşmadın?
Başa çıkmayacağımı mı
düşündün?
Hayır, hayır.
Seni endişelendirmek
istemedim.
Seni korumak istedim.
Hadi ama.
Bu işte birlikteyiz.
Ve senin bir
sorumluluğun var.
Evet, ailemize karşı.
Ondan daha büyük bir
şeye.
Eğer beni
gönderirlerse, bu şartlar altında öyle
kolayca başka bir iş bulamam.
Ne yapacağımı
gerçekten bilmiyorum.
Bir yol buluruz.
Bulacağız.
Hep bulduk.
Öyle mi?
Üzgünüm.
Bill.
Ben Tyrone.
Teklifini düşündüm pekâlâ, bir anlaşmaya varalım.
Merhaba?
<i>Claire, sana
ulaşmaya çalışıyordum.
<i>Araban park
yerinde değil.
Neredesin?
Seyahat ediyorum.
Seyahat mi?
Nereye?
<i>Dinle Sue <i> şu an gerçekten konuşamam.
<i>- Ben - Ne yapıyorsun Claire?
<i>- Sue.
- Claire.
Bunun çok zor
olduğunu biliyorum.
Biliyor musun doktorun dediğine göre kalbinin durması dört dakika sürmüş.
<i>Nefes almayı
kesmesi dört dakika sürmüş.
Sanki biri ölene
kadar boğazını sıkmış gibi kalbi 4
dakika boyunca göğsünde sıkışmış.
<i>Claire.
<i>Üzgünüm.
Claire.
Claire.
- Dr.
Brower.
- Evet.
- Nasılsınız?
Ben Sarah, Dr.
Simon'ın asistanıyım.
- Merhaba.
Beni takip edin
lütfen.
Teşekkürler.
- Her şeyden memnun
kaldınız mı?
- Evet, teşekkürler.
Ne yer ama, değil mi?
Evet.
Buraya ofisim diyebildiğim
için şanlıyım.
Tyrone.
Bill.
Bunlar anlaşma
kopyaları.
Ve bu da
laboratuvarın için bağış çeki.
Benim adıma
düzenlenmiş.
İstediğin laboratuvara
aktarmak ise Eminim bunu yapabilirsin.
Bu sana kalmış.
Dr.
Brower.
Ben Meg Holmes.
Dr.
Holmes.
Evet.
CEO.
Bayağı önemli
olmalıyım.
Bizim için çok
önemlisiniz.
Ve burada olduğunuz
için çok çok teşekkürler.
İşinizi
destekleyebilmek için bir anlaşmaya varabilmemize sevindim.
İşimi desteklemek.
Bu sürpriz oldu.
Daha önce bu kadar ilgilendiğinizi
bilmiyordum.
Ne kadar iyilik
yapabileceğini yeni öğrendik.
Dr.
Holmes, saygısızlık
etmek istemem ama, bir şey sorabilir miyim?
Neden verilerimi
inkâr ediyorsunuz?
Raporu okudunuz, ne
olacağını biliyorsunuz.
Klaralon işe
yaramıyor.
Diyelim ki işe
yaramıyor.
Öyleyse ne olacak?
Öyle neden onu
üreteceksiniz?
Çünkü işe yarayacak.
Zaman içinde işe
yarayacak.
Siz bir bilim
insanınız, bir yalana imza atamazsınız.
Bu bir yalan değil.
Bu, bu yolda atılmış
bir adım.
Ben gerçek dünyada
çalışıyorum ve Klaralon, oksidondan %1
bile daha iyiyse bu %1 dünyayı
değiştirebilir.
Talebi veya
davranışları asla değiştiremezsiniz.
Ama, bu ürünler sayesinde
araştırmalara fon ayırmaya devam edebilir
ve nihai dönüm noktasına bir adım daha yaklaşabilirsiniz.
Bu benim dünyam değil.
Bu bir sebep.
- Ben sebeplerle
uğraşmam.
- Ama birinin
uğraşması gerekir.
Ben bilimle uğraşırım.
Ben doğrularla uğraşırım.
Peki bu doğru tam
olarak nedir?
Beraberinde getireceği tüm ikincil zarara rağmen bu kararı
verebileceğini mi sanıyorsun?
Ya acılarını hafifletmek için bu ilaca
ihtiyacı olan ve yasal bir şekilde
kullanılabilecek olan milyonlarca kişi ne olacak?
Sen öyle diyorsun diye tedaviden mahrum mu
kalacaklar?
Elinde sadece bir tane hayvan deneyi var.
Güvenilirliği oldukça tartışılır bir deney.
Üstelik sende biliyorsun ki bu deneylerin %65'i insanlara uyarlanamıyor.
Bunun için mi olası bir yardımı yok etmek
istiyorsun?
Bu bir sebep değilse,
sebep nedir bilemiyorum.
Bunu yapamam.
Bunu yapmayacağım.
Jake.
Bu gece Labatt yok mu?
Hayır.
Sadece viski.
Zevkler ve renkler
ayrıdır.
Yarın için hazır
mıyız?
Tabii ki hazırız,
öyle dedik.
Güzel.
Pekâlâ, buluşma
nerede?
Senin için hala
güvenli bir yer ayarlamaya çalışıyoruz.
Yarın sana söylerim,
tamam mı?
Sen de orada olacak
mısın?
Ben olacağım çünkü.
Lanet paramın hepsini
hiç tanımadığım birine verecek değilim.
Ne, seni oyuna
getirmemden mi endişeleniyorsun?
Öyle mi?
Belki de sen beni
oyuna getirirsin.
Seçtiğimiz iş çılgın
bir iş.
Çılgın.
Sanırım yarın
öğreneceğiz.
Tabii ki orada
olacağım.
Bir şeyler yemek
ister misin?
Bifteğimiz güzeldir.
Hayır.
Eve gideceğim.
Uyuyacağım.
Yarın görüşürüz.
Affedersiniz bayan.
Yardımcı olabilir
miyim?
Hayır, iyiyim.
Teşekkürler.
Ne?
Bayan Reimann,
aradığınız her neyse onu burada bulamayacaksınız.
Ne?
Eve gitmenizi
öneririm.
Dosdoğru eve gidin.
Kim olduğumu nasıl
bildin?
Bunun önemi yok.
Önemli olan kimse
sizin öldüğünüzü görmek istemiyor.
Eve gidin.
Tamam.
Tanrım.
Tanrım.
Sunulan kanıtların ve
üniversitenin cinsel tacize karşı sıfır
tolerans politikasının doğrultusunda komitenin Dr.
Brower'ın kadrosunun
iptalini üniversitedeki işinin acilen
sonlandırılmasını tavsiye etmekten başka
bir seçeneği yoktur.
Evet diyenler?
Hayır?
Evetler çoğunlukta.
Oturumumuz böylece
sonuçlanmıştır.
- Ne söyledin?
- Yakınlaşmasını
söyledim.
Anne nerede?
Sen onu düşünme.
Bizimle anlaşacaksın.
Hayır.
Anne yoksa anlaşma da
yok.
Jake!
Nereye gidiyorsun?
Bir tür şaka mı bu?
Geri gel.
- Hepsi bu mu?
- Evet.
- Sakıncası var mı?
- Hm.
Pekâlâ.
Kalanı nerede?
Ne, artık bana
güvenmiyor musun Anne?
Burası Montreal
dostum.
Burada acayip şeyler
olur.
Burası 1 milyon dolar.
Konuştuğumuz gibi,
benim depozitom.
Şimdi olacak Hey, hey, hey, hey.
Telefonuma uzanıyorum.
Pekâlâ, herkes sakin
olsun.
Şimdi adamlarıma
mesaj atacağım.
Pekâlâ, parayla
geldikleri zaman harekete geçiyoruz.
Sonra, iki kamyonu
çıkışın oraya park edecekler ve senin
adamların paletlerin yüklenmesine yardım edecek.
Ondan sonra - Adamlarına beklemelerini söyle, hemen.
- Onları içeri
göndereceksem daha iyi bir görüş
istiyorum.
Duydun mu?
Kontrol edin.
- Ne işler dönüyor
burada Anne?
- Bir dakika
bekliyoruz, tamam mı?
Hayır, daha fazla
beklemek yok.
Adamlarım gelecek ve
işi hemen şimdi bitireceğiz.
Girin, girin, girin!
Dışarı çıkın!
Kıpırdama lanet herif!
Hayır!
Kahretsin, kahretsin,
kahretsin.
Hayır, hayır, hayır.
Hayır, hayır, hayır.
Hayır!
Bana bak, her şey
yolunda!
Adam vuruldu!
Adam vuruldu!
Kahretsin.
Yardım edin!
Yardım edin!
Departmanımız opioid krizini
çok ciddiye alıyor.
Başkanın kendisinin
de belirttiği gibi Amerika'nın kendi
içerisinde uğraştığı bundan daha büyük bir tehdit yok.
Ben hala anlayabilmiş
değilim.
Dr.
Brower'ın sözde
testlerinin imalı çıkarımlarına rağmen,
Klaralon gibi büyük bir buluşun Sayın
Başkan, Dr.
Brower'ın
çıkarımlarının imadan daha öte olduğunu arz ederim.
Dr.
Brower'ın kendi
raporuna göre, çalışma sınırlarının dışına çıktılar.
Ve bulduğu sonuçlara
ulaşmasının tam olarak nedeni budur.
- Sanırım Dr.
Brower'ı dinlemeliyiz.
- Bir dakika lütfen.
Pekâlâ, bir
kapanmadan mı bahsediyoruz?
- Neler oluyor?
- Bilmiyorum.
Teşekkürler Dr.
Brower, buna gerek
yok.
Departmanımız konuyu
görüştü ve bir karara varmaya hazırız.
Sayın Başkan, böyle
bir karara itiraz ediyorum Bu kadar
yeter Bay Walker.
Departmanımız
delilleri değerlendirdi ve ürünün
yararları, potansiyel risklerine karşı
ağır basıyor kanısındayız.
Klaralon'un FDA onay devam
edecektir.
Northlight Eczacılık
bağımlılık ile ilgili ileri araştırmalar için 11 milyon dolarlık bir fon ayıracaktır.
Herkes hem fikir mi?
- Hem fikiriz.
Sayın Başkan.
- Sayın Başkan, en
azından konuşmama izin verin!
Üzgünüm Dr.
Brower.
Toplantı sona
ermiştir.
Ne oldu?
Yeniden
görevlendirildim.
Yani, hepsi bu mu?
Bitti mi?
Başka bir yolu olmalı.
Düşündüm de, konuşabileceğin
biri var.
Ama komitenin
koruması olmadan gizlilik anlaşmanı
çiğnemek zorunda kalacaksın.
Ve?
Ve işler senin için
kötü giderse borçlardan, iflastan
bahsediyoruz.
Muhtemelen sonraki
hayatında bile ödemeye devam edeceksin.
Şimdi de bir şeyim
yok değişen ne olacak ki?
Jake.
Ben kız kardeşin.
Önceki gün için
gerçekten üzgün olduğumu söylemek istedim.
Şimdi çok daha iyi
hissediyorum.
Seni çok seviyorum.
Hala cesetlerin
kimliklerini tespit ediyoruz, ama
gördüğümüz kadarıyla hepsi ayak takımıymış.
Kaçakçı değil.
Peki ya Anne?
Görünüşe göre
Cezayir'de bazı akrabaları varmış.
Havaalanlarına adam
koyduk ama bir daha onu göremeyeceğiz.
Ya Ermeniler?
Savcı elinde onları
suçlayacak yeterli delil olmadığını söylüyor.
Ne?
Mala yaklaşmayı
bırak, binaya adımlarını atmadılar.
Aleni suç yok.
Anne için kırmızı
bülten çıkartacağız ama bunun ötesinde,
yöneticilerim operasyonu iptal etmek istiyor.
Evet, benimkilerde.
Bu mu yani?
Öylece bırakıyor
musun?
Sakin ol Jake.
İki Kanada polisi
hayatını kaybetti.
Departmanım daha
fazla hayatı tehlikeye atmak istemiyor.
Üzgünüm.
Ajan Kelly.
Ne?
Ne dememi istiyorsun?
Ne istiyorsun benden?
Sakin olmanı ve
profesyonelce davranmanı istiyorum.
Profesyonel ne?
Ajan mı, uyuşturucu
satıcısı mı?
Bunun ne kadar boktan
olduğunun fakında mısın?
Evet, farkındayım.
Stan'in karısını
aramak zorunda kalan bendim.
O benim de
arkadaşımdı.
Üzgünüm.
Ne için buradayız
sanıyorsun?
Fark yaratmak için mi?
Pekâlâ, ne için
buradayız?
İşimizi yapmak için.
İnsanlar tarafından görevlendirildiğimiz
üzere.
Yani, sadece temizlik
yapmak için buradayız, öyle mi?
Ben bunu kabul
etmiyorum.
Bu adil değil Jake.
Sen iyi bir ajansın.
Elimizden geldiğince
savaşıyoruz.
Havaalanında
görüşürüz.
Kahretsin.
Bayan Reimann,
merhaba?
Ben Jim Dougleas, Douglas
Araştırma'dan.
Şu konuştuğumuz kişi
ile ilgili aramıştım.
Yeni bir bilgi olursa
haber vermemi istemiştiniz.
Sanırım bu ilginizi
çekebilir.
Anne nerede?
Beynini bu lanet barı
üstüne saçarım.
Anne nerede?
Bilmiyorum.
Son şans.
Dwyer limanının
oradaki bir deniz uçağı var.
Tüm bildiğim bu.
Eğer bana yalan söylediğini
öğrenirsem Bu doğru!
Yemin ederim!
Anne!
Hey, hey, hey.
- Hey.
- Ne?
Sorun yok, hey, sakin
ol.
- Sakin ol, sakin ol.
- Uzak dur benden.
Ben federal ajanım.
Ben federal ajanım.
Sorun yok.
Sorun yok.
Sorun yok.
Bir bakayım.
Kahretsin.
Pekâlâ.
Sadece kolundan
geçmiş.
İyi olacaksın.
Hadi.
Sorun yok.
İşte böyle.
Burada kal.
Hemen döneceğim.
Hemen mi?
Üniversite
boşaltmamız için üç gün verdi.
- Nereye gideceksiniz?
- Bilmiyorum.
Ne kadardır birlikte
çalışıyoruz Tyrone?
Uzun zamandır.
Ve bu süre içinde
seni desteklemedim mi?
Laboratuvarlarını
savunup, nereden olursa olsun sana
bağış parası bulmadım mı?
Araştırma sahanı
ayakta tutmaya çalışmadım mı?
Evet, evet, hepsini
yaptın.
Her ne yaptıysam, asla
üniversitemizi ve öğrencilerimizi tehlikeye
atmadım.
Geoff, tek yaptığın
tehlikeye atmaktı.
Elinde gerçekler
vardı ve sen onlara bakmadın.
Onlar seni suç ortağı
yaparken, sen sadece orada dikildin.
O okulu inşa etmek
için bir ömür harcadım.
Bir ilaç devine karşı
senin yarım yamalak araştırmalarını savunmak ya da onu yok etmek arasında tabii ki durup
düşünecektim.
Peki ya insanlar?
Hizmet etmemiz
gerekenler?
Kendi adına
konuşamayacak durumda olanlar?
Detroit Evening News
gazetesi.
Onlara tüm hikâyeyi
verdin, ha?
Aramızda olanları
bile.
Arkadaş olduğumu
sanmıştım.
Bende öyle.
Biliyorsun, bu,
Northlight için en ufak bir fark yaratmayacak.
Onaylarını aldılar.
Hala ilaçlarını
piyasaya sürecekler.
Ama insanlar biliyor
olacak.
Bilecekler.
Ve bu da elimden
gelenin en iyisi.
İstifa etmem istendi.
Üzgünüm.
Ben de.
Eğer baştan
yapabilseydim Ne fark edecek ki.
Hoş çakal Tyrone.
Umarım, iki gangster,
bir milyon dolar için birbirlerini
öldürmüşler gibi gözükecek ve ve kimse daha derine araştırmayacak.
Polis olduğunu
söylememiş miydin?
Evet, söylemiştim.
Yani, beni hapse mi
götüreceksin şimdi?
Hayır.
Neden?
Bana birini
hatırlatıyorsun.
Affedersin.
Özür dilerim.
Anlamıyorum.
Peki, şimdi ne
yapacağım?
Bilmiyorum.
Teşekkür ederim.
Doktorun devam eden
basın programını düşünürsek gazete
okuyacak kadar laboratuvardan çıkanınız varsa duymuşsunuzdur kendisini bulabildiğimiz için çok şanslıyız.
Yeni Biyoloji Eş
Başkanımıza Michigan üniversitesine hoş
geldiniz derken sizlerin de bana
katılmasını umuyorum.
Dr.
Tyrone Brower.
Teşekkürler!
Teşekkürler.
Sınıfıma hoş geldiniz Klaralon hayal ürünü bir ilaç olmakla
birlikte her yıl yeni opioid ilaçları
piyasaya sürülüyor ve sokaklara dağıtılıyor.
Opioid aşırı dozundan
her yıl 100 bin kişi hayatını kaybediyor.
Bu rakam her yıl %20
artıyor.
Son iki yılda opioid
aşırı dozundan ölen Amerikalıların sayısı
Vietnam savaşında ölenlerin sayısından fazla.
Çeviri: Bora Güngör boragungorceviri@gmail.
com||
« Prev Post
Next Post »