Print Friendly and PDF

Translate

Rüya Ülkesi (2021) Crisis

|

 

 


118 dk

Yönetmen:

Nicholas Jarecki

Senaryo:

Nicholas Jarecki

Ülke:

Kanada , Belçika

Tür:

Dram, Gerilim

Rating:

6.1

40

Vizyon Tarihi:

05 Mart 2021 (Kanada)

Oyuncular

 

    Gary Oldman

    Armie  Hammer

    Evangeline Lilly

    Greg  Kinnear

    Michelle Rodriguez

Özet

Crisis, Kanada ve Amerika arasında uyuşturucu madde pazarlanması için organizasyon kuran bir satıcı, bağımlılıktan kurtulmaya çalışan ve oğlunun narkotikle olan gerçek ilişkisini çözmeye çalışan bir mimar ve yanında çalışan araştırmacı ile savaş haline girmek zorunda kalan bir profesörün hikayesini konu ediyor

Altyazı

Ateş etmeyin!

 Ateş etmeyin!

 Silahlı değilim!

 Onu bir hafta erkene alman lazım.

 Evet, pekâlâ.

 - Beyler.

 - Konuşmamız lazım.

 Kanadalılar.

 Çocuk sınırda yakalanmış.

 - Ne, kurye mi?

 - Cedric.

 - Tüm haberlerde o var.

 - Tanrım.

 - Bu nasıl oldu?

 - Nasıl oldu bilmiyoruz.

 Ama görünen o ki ortalıkta çok fazla endişe dolaşıyor.

 - Çocuğu nerede tutuyorlar?

 - Montreal ıslahevinde.

 - İçeride birini tanıyor olabilirim.

 - Bu Cedric isim vermeye başlar mı?

 Hayır, kimsenin lanet ismini vermez.

 İyi, çünkü bu herkes için nahoş bir durum olur.

 - Ne oluyor be?

 - Ne?

 - Yarım saattir içerideyim.

 - Evet, trafik vardı.

 - Conway çıkışın oradan turladın mı?

 - Evet, gene mi paranoyaklaşıyorsun?

 - Başlama şu paranoya muhabbetine.

 - Tanrım.

 - Affedersin, tamam mı?

 - Daha iyi sür.

 Elimden geleni yaparım.

 Bir saate dönerim.

 - Selam.

 - Selam.

 - Kız kardeşiniz TV odasında.

 - Teşekkürler.

 <i>Kim bilir?

 <i>Başka bir zaman, başka bir yerde.

 Selam ufaklık.

 Doktor 19 günün olduğunu söyledi.

 Anlaşmam bitmek üzere.

 Bitince, göle bir gezinti yapabiliriz.

 Kahvaltı yaparız.

 Aman be, annemi bile götürebiliriz.

 Ne dersin?

 - Metadon mu alıyor?

 - Evet.

 - Başka bir şey var mı?

 - Hafif sakinleştiriciler.

 Saldırganlaşmıştı.

 Ve sağ kulağında   yaklaşık %40 duyma kaybı var.

 Durmasını umuyoruz.

 O neden oluyor?

 Bilmiyoruz.

 Bazen karşılaştığımız bir durum.

 Uyuşturucuların kulak kanalındaki sinirlere zarar verdiğini düşünüyoruz.

 Ben  Claire.

 Bir bağımlıyım.

 Seçtiğim uyuşturucu oksi.

 Ron'un ilaç yazan doktorlardan bahsettiğini duydum   ve bu bazı güzel anıları geri getirdi.

 Şunun gibileri değil tabii   bir seferinde gerçekten bir doza ihtiyacım vardı   ve doktorum artık bana reçete yazmıyordu.

 Ve   asıl kazamdan kalan alçım hala duruyordu   bileğimi araba kapısının arasına koydum ve   bilirsiniz, reçete yazdırabileyim diye.

 16 yaşında, harika bir oğlum var   ve bir hokey maçını bile   onu düşünmeden izleyemiyorum.

 Onu için daha iyi bir insan olmak istiyorum   ve bunun için her gün uğraşıyorum.

 Slipi getirdin mi?

 - Getirdim.

 - Buraya gel.

 - Nasılsın?

 - Okul nasıldı?

 - Gayet iyiydi.

 - Güzel.

 Teşekkür ederim.

 Pekâlâ, ah, teyzenler akşam yemeğine geliyor.

 Antrenmandan eve dönerken markete uğrayıp   biraz tortilla alabilir misin?

 Bu akşam fajita yapacağım.

 - Sen mi pişiriyorsun?

 - Dalga mı geçiyorsun?

 Pizza mı ısmarlayacağım dedin?

 Ne dedin?

 Merak etme, alırım.

 - Teşekkürler.

 - Seni seviyorum.

 Seni seviyorum.

 Ürünümüz Klaralon ile kan-beyin bariyerini asla aşmıyoruz.

 Böylece, reseptörleri pekiştirme mekanizmasından bloke ediyoruz   ve bu da bağımlılık ihtimalini büyük ölçüde azaltıyor.

 Bir hasta, günde iki doz alabilir   ve bağımlılık oranı oksidonun   dörtte birinden daha az olur.

 Klaralon, ilk gerçek bağımlılık yapmayan ağrı kesici olacak.

 Bayanlar ve baylar, işte bu kutsal kâsedir.

 Öyleyse, hadi kadehten içelim.

 Karara varmadaki acelemiz yüzünden   bugün unutulan şey   gözlem alanında   şans, hazırlıklı zihinlerden yanadır.

 Bunu kim söylemişti?

 Alexandra?

 Louis Pasteur.

 Aynen öyle, Louis Pasteur söyledi.

 Ve bunu yaşadı.

 Otuz yıl boyunca tek bir amacın peşinden koşarak yaşadı.

 Şimdi, birçokları size otuz yıl sonuç almadan bir konu üzerinde çalışan   birinin deli olduğunu söyleyecektir.

 Fakat buradaki "deliliğin" tanımı, "konsantrasyon" için kullanılan   başka bir kelime değil midir?

 Çünkü biz deliler olmasaydı dünya şimdi nerede olurdu?

 Pekâlâ, sırada ne var?

 Hayır, bunu anlıyorum Bill.

 Sadece, yanlış bir şey olmadığından emin olmak için sizin sonuçlarımızı   iki kere kontrol etmek istiyorum.

 <i>Eminim yaptığın iş her zamanki gibi iyidir   ama biliyorsun, burada programın gerisinde kalıyoruz.

 <i>Sadece biraz daha dayan.

 Her şey iyi olacak.

 <i>Bak Tyron, yıllar içinde sana birçok iş verdik ve hepsinin üstesinden geldin.

 Ama UCLA'dan David Nunez'i arayıp   ondan test işinin bir kısmını devralmasını  - Hayır, hayır.

 Buna gerek yok.

 Söz veriyorum Bill, hazır olacak.

 - Selam Reeva.

 - Selam.

 Northlight çalışmasının sonuçları hazır mı?

 Evet, affedersiniz Doktor.

 Sadece bir kere daha kontrol ediyorum.

 Bu akşama hazır olurlar.

 Her şey yolunda mı?

 Evet.

 Yani, yakında öğreneceğim.

 Pekâlâ, hazır olur olmaz bana haber ver.

 Şimdi, Washington'dan yeni bir takviye geldi, ismi Garret.

 Kapsamlı bir rapor istiyor.

 Ne yani, sen açıklayamaz mıydın?

 Açıklayabilirdim, ama sorumlu ajanı istedi.

 O sen oluyorsun, değil mi?

 - Nasılsınız arkadaşlar?

 - Nasıl gidiyor Slim?

 İdare eder.

 Pekâlâ, olayı nedir?

 Daha önce onunla çalışan birini tanıyor musun?

 Evet, ben, Virginia'dayken.

 Öyle mi?

 Ne yapıyordun?

 Denetmen olmadan önce saha ajanıydı.

 Saha ajanı mı?

 Ben de senin masa adamı olduğunu sanmıştım.

 Demek ki hakkımda hala bilmediğin şeyler varmış Bay Kelly.

 Tanrıya şükür.

 Bırakalım öyle kalsın.

 Operasyon gayet açık.

 Kendi ilaç değirmenimizi kuruyoruz.

 Oksi oradan mı dağıtılıyor?

 Hemen hemen.

 Hayır, orası yolsuz doktorları işe aldığımız yer.

 Bu doktorlar fena halde bağımlılar.

 Sona yaklaşmışlar.

 Hastalar geliyor ve   ihtiyaçları olsun olmasın, doktorlar onlara oksi yazıyor.

 Hastalar nereden geliyor?

 - Yalancı yemler.

 - İşe alım elemanların onlar mı?

 Evet efendim.

 Örneğin, Red isminde bir kaynak geliştirdik.

 Evsizlerin barınaklarına gidiyor ve   ziyaret başına 100$ ödeyerek kliniğimize gelmeleri için adam topluyor.

 Adamım, para kazanmak ister misin?

 Elbette.

 Ne lazım kardeşim?

 Yaşlılık bakım sigortası olanları bulup   her seferinde bir minibüs dolusu olarak bize getiriyor.

 Hastalar köpek röntgeni bile gösterip ilaç alabiliyor.

 Görünüşe göre fena ağrın var.

 80 tane oksi uyar mı?

 Ve 30 tane de Soma, değil mi?

 Peki ya ortakların, Ermeniler?

 Evet, Armen Matosyan ve Minas Soghomonyan.

 Onlar AP13, güçlü Ermeni çetelerinden zayıf bir derleme.

 - Uyuşturucu mu satıyoruz biz?

 - Hayır efendim.

 Hayır, evsizler ilaçları eczaneden alıyor   ve bizde hemen orada onlardan geri satın alıyoruz.

 Öyleyse, niye kendi değirmenini kurmak niye?

 İtibar oluşturmak için.

 Jack'in Ermenilere bu kadar   yaklaşmasını sağlayacak güveni oluşturmanın tek yolu para akışıydı   ve bu noktaya gelebilmek için bir yıllık gizli görev gerekti.

 Yani, vergi mükelleflerinin 600 bin doları   elinizde yolsuz doktorlar, yalancı yemler ve Ermeniler var.

 - Neden tutuklama yapmıyorsunuz?

 - Çünkü olay artık oksi ile ilgili değil.

 Yeni moda fentanil.

 Buradaki herkesin bildiği gibi, eroinden 100 kat etkili   Çin'de bir kartel tarafından Kanada'ya gönderiliyor   ve sonra açık sınır üzerinden Amerika'ya sokuluyor.

 Ermeniler sahil şeridindeki oksi dağıtımının çoğunu elinde tutuyor.

 Şimdi de fentanili kontrol etmek istiyorlar.

 Eğer Jack Ermeniler ve Kanadalıları bir araya getirebilirse   herkesi yakalayabiliriz.

 <i>- Merhaba?

 - Merhaba Sam.

 <i>- Ben Claire, David'in annesi.

 - Merhaba Bayan Reimann.

 <i>- David'i gördün mü?

 - Hayır, bu gün antrenmana gitmedim.

 <i>- Henüz eve gelmedi de, bilemiyorum.

 - Koç'u denediniz mi?

 Hayır, deneyeceğim.

 Evet, deneyeceğim.

 <i>- Tamam.

 - Tamam.

 - Teşekkür ederim.

 - Hoşça kalın.

 Peki ya vakıf bağışı?

 İnan bana, ilk senin haberin olur.

 Kesintilerle yaşamayı öğrenmek, sanırım bu işin bir sanatı var.

 Öyleyse sanırım zam söz konusu değil?

 Kimse zam almıyor.

 Belki bu sonbahar annelik izninden döndüğünde sen alırsın.

 Bebekle biraz zaman geçireceksin sanıyordum.

 Üç kişinin aşkla karın doyurması zor, değil mi?

 Geoff biraz yardım ediyor.

 Umarım daha çok yardım eder.

 Biraz daha şarap lütfen.

 O zaman, ne tür bir sanatçı olmak isterdin?

 <i>- Selam Reeva.

 - Merhaba Doktor.

 <i>- Hala yemekte misin?

 - Evet.

 <i>Çalışmayı bitirdim.

 Ama beni endişelendiren bir şey var.

 <i>- Pekâlâ, nedir?

 - Yüz yüze görüşmeyi tercih ederim.

 Bekleyebilir mi?

 <i>Pek değil.

 Laboratuvara gelebilir misiniz?

 <i>- Ne, şimdi mi?

 - Bu sanırım en iyisi olur.

 Evet.

 Evet, peki.

 Pekâlâ, geliyorum.

 Ve müşteriye dedim ki "Markanızı tanımlamak için yapacağınız en önemli   tercih tipografidir.

".

 Müşteri ekibe baktı   ve dedi ki  Koç Vogel, merhaba.

 Geri aradığınız için teşekkür ederim.

 <i>Bayan Reimann.

 Evet, David bu gün antrenmandaydı.

 <i>Saat beş civarı ayrıldı.

 <i>Eve dönerken markete uğraması gerektiğini söylemişti.

 Pekâlâ.

 Bu onu son görüşünüz müydü?

 <i>Evet efendim.

 Eminim yakında orada olur.

 Teşekkürler.

 - Ne?

 - Marketin oraya gidiyorum.

 Tamam, bende geleyim.

 - Bir arkadaşına gitmiş olabilir mi?

 - Hayır.

 Yani, bilemiyorum.

 - Pekâlâ, bu günlerde nelerle uğraşıyor?

 - Aynı şeyler.

 Spor.

 - Başka bir şey var mı?

 - Ne gibi?

 - Bilmiyorum.

 - Ne ima ediyorsun?

 - Bir şey demedim.

 - O iyi bir çocuk, tamam mı?

 - Pekâlâ, belki bir kız arkadaşı vardır.

 - Hayır, bana söylerdi.

 Dalga geçiyorsun herhalde.

 Garret, tutuklama yapma zamanı geldi diyor.

 Başkan politik bir başarı istiyor ve bu, o olabilir.

 - Ne yani, hiç bekleyemez mi?

 - İki hafta daha verecek.

 Ermeniler ve Kanadalıları bir araya getirebilir misin?

 Ve fentanil laboratuvarlarını bulayım   ve herkesi tutuklayayım, hem de hiç destek olmadan?

 Ya o, ya da iptal edecekler.

 Çin bağlantısını bile istedi   ama ben onun hayalet avı olduğunu söyledim.

 İki hafta   evet, evet, bunu yapabilirim.

 Buradan çıkmam lazım.

 Dışarıda olmam lazım.

 - Pekâlâ, beni geçir.

 - Peki.

 Hey, şu sınırdaki çocukla ne oldu?

 Neyin nesiydi bu?

 Kanada polisi bir şekilde ona ulaşmış olmalı.

 Peki, nasıl?

 Olayı sadece biz biliyorduk.

 Bilmiyorum, belki bir yerden bilgi sızdırıyorlardır.

 Fazla bir söylemiyorlar.

 Bir avuç atlı polisin bu işi batırmasına izin veremeyecek kadar çok çalıştık.

 Çocuğu nerede tutuyorlar?

 Tanık korumaya transfer ediyorlar.

 Montreal karteli için kaçakçılık yaptığına tanıklık edecek.

 Ve bu da "Anne" demek.

 Kahretsin.

 Bu demektir ki, Annenin çocuğa ve bunu bilen başka kim varsa ona ulaşması an meselesi.

 Jake, bu işin gerçekten mantıklı olduğunu düşünüyor musun?

 Montreal işinin yani.

 Haklısın, Anneyi derinden etkileyebilmiş değilsin.

 Böyle büyük bir iş için bastırmak tehlikeli olabilir.

 Evet, ama başka ne seçeneğimiz var?

 - Ben  Bilmiyorum.

 - Onu cidden bulmamız lazım.

 Buradan çok fazla insan geçiyor.

 Evet, o zaman birilerinin onu görmüş olması lazım, değil mi?

 - Bayan, bilemiyorum.

 - Evet, bilmediğini biliyorum.

 - Ama birileri biliyor.

 - Claire.

 - Ne?

 - Sakin olman lazım.

 Hayır, sakin olmayacağım.

 - Burada her şey yolunda mı?

 - Hayır.

 Her şey yolunda değil.

 Ben  ben oğlumu arıyorum.

 Pekâlâ, yardımcı olmak istiyoruz.

 Onu bulacağız.

 - Tamam mı?

 - Teşekkürler.

 Teşekkürler.

 Affedersiniz, ben  Üzgünüm.

 Pekâlâ.

 Bu şekerli su.

 İlaç nerede?

 Buradaki 182.

 Evet.

 Sanırım Northlight henüz şu   kan-beyin olayını çözememiş, ha?

 Bu hoşlarına gitmeyecek.

 Doktor, referans olarak Klaralon kullanmamızı istemiştiniz.

 Evet, evet, iyi bir kontroldür.

 Pekâlâ, öyle yaptık ve testi 10 gün sürdürdük.

 Anlamadım   182'yi iki kere mi verdiniz?

 Hayır Doktor, bu 182 değil.

 Bu farelere Klaralon verdik.

 Bu, onuncu gününde Klaralon.

 Neler oluyor böyle?

 Yedi günlük bir çalışma için anlaşma yapılmıştı.

 Daha geniş sonuçlar alabilmek için   on günlük standart protokolü uyguladım.

 Yedinci güne kadar her şey normaldi   ama sekizinci günde ne olmaya başladığını görüyorsunuz.

 Fareler ilacı aramaya devam etti.

 Sadece ilaç verilen noktada durdular.

 - Ölene kadar.

 - Aynen öyle.

 Beyinlerindeki bağımlılık ile ilgili   tüm bölgelerin   fMRI testinde parladığını görebilirsiniz.

 Ve onuncu günde hepsi öldü.

 Bu durum hem P182 hem Klaralon için aynı.

 Bu doğru olamaz.

 Deneydeki ekstra günler hariç her şeyi protokole göre yaptık.

 Öyleyse tekrar yapın.

 Amatörce bir sonucu teslim etmeyi göze alamayız.

 Affedersiniz, amatörce mi?

 Northlight, Klaralon'ın insan deneylerinin son aşamasına başladı bile.

 Biz sadece onların yeni formülünü inceliyoruz.

 Klaralon'un bu kadar toksik olmasına imkân yok, FDA tarafından onaylanmak üzere!

 - Biz protokolü harfiyen uyguladık.

 - Öyleyse tekrar kontrol edin.

 Her şeyi.

 İlacı, fareleri.

 Lanet kafesleri bile.

 Araştırma sözleşmesi bizim tüm fonumuzu karşılıyor.

 Ne yaptığımızı bilmediğimiz duyulursa   mahvoluruz.

 Biteriz.

 Elbette Doktor.

 İlk iş, standart çalışmayı tekrarlayacağız ve sizin için hazır edeceğiz.

 Güzel.

 Hazır olur olmaz beni arayın.

 Orada.

 Bu o.

 Saat 17:21'de.

 Görünüşe göre biraz tortilla ve acı sos almış  -  ve nakit ödemiş.

 - Evet.

 Dışarıda takip edebilir misiniz?

 Kuzey kapısından çıkmış   bisikletine binmiş ve sonra  Sonra ne?

 Korkarım hepsi bu.

 Binanın o tarafında sadece bir kamera var.

 Merhaba?

 Peki.

 - Peki ne?

 - Tamam, hemen geliyoruz.

 Hadi gidiyoruz.

 - Onlar  Onlar  - Ne?

 Ekip 26, burası merkez.

 Cass ve Henry'nin köşesinde bir 2-11 vakası.

 Şüpheli siyah bir erkek.

 Ne oldu?

 Neler oluyor?

 Bayan Reimann siz misiniz?

 - Lütfen neler olduğunu söyleyin.

 - Bu Claire Reimann.

 Korkarım bir kaza oldu.

 - Oğlunuz David  - Evet?

  onu kaybettik hanımefendi.

 Ne?

 Ne demek istiyorsunuz?

 Nerede kaybettiniz?

 O öldü.

 Üzgünüm.

 Anne?

 Bir şey içmek ister misin?

 - Bira?

 Labatt?

 - Tabii.

 Teşekkürler.

 - Hey, dinle  - Birayı bekle.

 Doğru mu?

 Benim gördüğüm kadarıyla, önümüzdeki soru "neden?

"   çocuk neden sınırda durduruldu?

 Ve mantıklı cevap; birinin bundan haberi vardı.

 Şimdi, bundan kimin haberi vardı?

 Senin adamlarının haberi vardı.

 Benimkiler konuşmuş olamaz.

 Ama birisi bunu ispiyonlamış.

 Orası kuzey sınırımızın kontrolsüz bir noktası.

 İhbar olmadan yakalanması mümkün değil.

 Ama Anne, ortaklarım   ki onlarla tanıştın, onlar Ermeni.

 Polise konuşmaktansa ölmeyi tercih ederler.

 Bak Jake, seni severim.

 İyi bir müşterisin, arada sırada küçük parti alımlar yapıyorsun   ama bu büyük bir plan ve senin yeteneklerini aşıyor gibi gözüküyor.

 Sana teslim edene kadar bu çocuklar bizim için gayet iyi çalışıyordu.

 Şimdi biri tutuklandı ve kim bilir kaç tanesi de baskı altında.

 Tamam, katılıyorum.

 Şu ana kadar işler gerektiği kadar yolunda gitmedi, ama  Yolunda mı?

 Aptal falan mısın?

 Belki de şimdilik, dikkat çekmemeli ve bildiğin işe odaklanmalısın.

 Kuryeler tek yol değil.

 Adamlarım tüm Amerika boyunca kamyon seferleri yapıyor.

 Ürünü bir depoya götür ve vitamin olarak paketle.

 Sonra, onlar kamyonlarla gelip alsınlar.

 Söyle bakalım, gümrüğe geldiklerinde ne olacak?

 Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi.

 Polisin inceleme yapamadığı, sadece gümrük memurlarının yapabildiği   serbest ticaret bölgesine götüreceksin.

 Onlar da mühürlü her bir vitamin şişesini açacak değil.

 Güvenmeden önce, başkanınız Reagan'ın vaktiyle söylediği gibi   teyit etmeliyiz.

 Bunun neden olduğunu öğrenmeliyiz.

 Evet.

 Gümrükteki adamımızla konuşacağız.

 Orada.

 Emin misiniz?

 Evet.

 Tanrım.

 Toksikoloji bir kaç güne gelmez, ama   ilk yardım ekibinin söylediğine göre aşırı dozmuş.

 Oksidon.

 Ne?

 Olay yerine geldiklerinde ağzından köpük geliyormuş.

 Geri getirebilmek için Narcan denemişler, ama çok geçmiş.

 Oğlunuzun fark ettiğiniz bir problemi var mıydı?

 Ne gibi?

 - İlaç problemleri.

 - Hayır.

 Kesinlikle hayır.

 İlaçları nereden almış olabileceğine dair fikriniz var mı?

 Kız kardeşim bir süre bir kaza geçirmişti.

 Sue.

 - Ortalıkta bazı ağrı kesiciler  - Sue.

 - Ortalıkta bazı ağrı kesiciler vardı.

 - O ilaçlar aylar önce gitti.

 Çocuklar bazen ilaçları çalarlar.

 David ilaç kullanmıyordu, haberim olurdu.

 Anlıyorum.

 Tek ebeveyn siz misiniz?

 Nereye varmaya çalışıyorsunuz?

 Direk olarak söyleyin.

 Yoksa, bu konu hakkında ne yapacaksınız?

 Durumu takip etmeye devam edeceğiz.

 Ve?

 Ve bir şey çıkacak mı diye bekleyeceğiz.

 - Ne demek bu?

 - Ben, Claire  Hayır, ne demek  Ne demek bu?

 Bir şey çıkacak mı diye bekleyeceğiz.

 Bakıyor musunuz ki?

 Üzgünüm, seni çok seviyorum.

 Şu anda departman bunu kazara ölüm olarak ele alıyor.

 Kazara mı?

 Ne olduğunu bile bilmiyorsunuz.

 Bayan Reimann, sadece burada, Detroit'te   bu hafta 40 tane aşırı doz vakası oldu.

 Bu cinayetlerden daha fazla.

 Bu oğlunuza karşı bir şey değil.

 Oksidon berbat bir uyuşturucu.

 Üzgünüm.

 Oğlunuzun eşyalarını hazırladık.

 Sadece bir imzanız lazım.

 Pekâlâ, bu tekrar deney çalışması   ve bire bir aynı sonucu gösteriyor.

 Biyolojik açıklaması?

 Karaciğerin nasıl özümsediğini görmek için kütle spektrumuna ihtiyacımız var.

 Daha fazla deney ihtiyacını söylemiyorum bile.

 En az altı aylık bir çalışmadan bahsediyoruz.

 Hm, bu Northlight'ın işine gelmeyecek.

 İlacın içinde bir şey kan-beyin bariyerini aşıyor ve ödül merkezini vuruyor.

 Ama, Klaralon'un bağımlılığı azaltması gerekiyordu   üç kat arttırması değil.

 Bunu nasıl yakalayamadılar?

 Pekâlâ, bulgularınızı yazın.

 Bunu hemen Northlight'a ulaştırmalıyız.

 Sınır ajanları çocuğu durduracaklarını nereden bildiler?

 Sen söyle.

 Devriyelerden senin haberin olması gerekiyor.

 - Bazı söylentiler duydum.

 - Ne?

 Senin takımdan biri konuşuyormuş.

 Saçmalık bu.

 Bu doğru.

 Bir liste var.

 Ne listesi?

 - Sen de kimsin?

 - Boş ver onu.

 - Lanet soruya cevap ver.

 - Hey, tamam.

 Tamam, sakin ol.

 Davison diye birini tanıyor musun?

 Yolsuzluk suçlaması ile gözden düşen şu polis.

 Evet.

 İç işleri onu yakaladığında büyük suçlar bürosunda tuttuğu ve içerisinde iki yüz   isim olan bir dosya duymuşlar.

 Çalıştığı her ekipteki tüm muhbirler.

 Bahse girerim sizin muhbiriniz de o listedir.

 - Liste şimdi nerede?

 - Satmaya çalıştığını duydum.

 - Nerede?

 - Ben sadece gümrük müfettişiyim.

 Onu bulamaz mısın?

 Pekâlâ, çık dışarı.

 Defol git.

 Gördün mü, işe yaramaz biri olduğunu söylemiştim.

 O listeyi bulmamız lazım.

 Merhaba, ben Dr.

 Meg Holmes.

 Lütfen mesaj bırakın.

 Bu büyük bağışın onaylanmasıyla   vakfımız yeni modern sanat kanadımızın   inşası için, beş yıllığına 30 milyon dolarlık taahhüdü   duyurmaktan mutluluk duyar.

 FDA onayladığı takdirde   Klaralon'u altı ay içerisinde piyasaya süreceğiz.

 Bu gece gösterdiğiniz hediyeleşme ruhuna   üçüncü sayfada satış tahminlerimizi görebilirsiniz.

 Vay canına, bunlar  Vay canına.

 Doktor tepkisi muazzam.

 Babamız Northlight'ı kurduğunda, hayali sadece para kazanmak değildi   hayali dünyayı daha iyi bir yer haline getirmekti.

 Bağımlılık yapmayan bir ağrı kesici hep onun hedefiydi ve siz onu buldunuz.

 Ailemizi gururlandırdın Meg.

 Bu sadece sizin desteklerinizle mümkündü beyler.

 Bunu size sunabildiğimiz için mutluyum.

 İzin verir misiniz?

 - Elbette.

 - Tabii.

 Merhaba?

 <i>Meg?

 Ben Bill.

 Bir sorunumuz var.

 Ne kadar zamandır bizim için araştırma yapıyor?

 Sekiz yıl.

 Önüne ne koyduysak hep onayladı.

 Peki bu nereden çıktı?

 Görünüşe göre, bir hata.

 Gördüğün gibi, çalışmayı iki kere yaptı ve sonuçlar aynı.

 Bunu tavsiye olarak kayda alacağımızı söyledim.

 Ama, Tyrone, verilerini bilim insanlarıyla paylaşmamızı   ve detaylı çalışmalar için bir konferansta sunmamızı tavsiye ediyor.

 Bu işin tepesindesin sanıyordum.

 Bunu nasıl halletmek istersin?

 Davison.

 Görünüşe göre, merkezde bir motelde listeyi satmaya çalışıyor.

 200 bin dolar.

 - Pekâlâ, ne yapıyoruz?

 - Bir buluşma ayarladım.

 Siz oraya gidin.

 Motel Arlequin.

 Oda 206.

 Liste sağlamsa, onu satın alın.

 - 200 bine mi?

 - Ön ödemeyi yaptım.

 Diğer ekiplere vererek kazanç da sağlayabiliriz.

 Ya da rekabeti ortadan kaldırmak için kullanabilirsin.

 Gördün mü?

 Akıllı olduğunu söylemiştim.

 Bu adamdan bir şeyler öğrenebilirsin.

 Yarın oteline gelirim.

 Google iki aşamalı doğrulama ile   bazı telefonlar için bunu daha da zorlaştırdı.

 - Şifreyi açabilir misin?

 - Bu işlem kilidi yeniden kodlayarak   bazı şifreleri kabul etmesi için zorlayacak.

 Bir iki dakika sürebilir.

 Pekâlâ, görelim bakalım.

 Bingo.

 Şanslıymışsın, dört haneli bir şifreymiş.

 Teşekkürler Ted.

 Takdir etmediğimizden değil.

 Northlight'ın incelemesi gereken çok fazla araştırma var.

 Yanlış bir şey mi yaptık?

 Hayır, hayır, mükemmel bir iş yaptınız.

 Bu yüzden, diğer araştırmalarınıza sürekli fon oluşturması açısından   bana 780 bin dolarlık bir bağış yapmam için yetki verdiler.

 Vay canına.

 Bu çok cömertçe bir hareket Bill.

 Laboratuvar için anlamı büyük.

 Şu modifikasyon belgelerini imzalarsan yeni planın bir parçası olarak   bağışı hemen işleme alabiliriz.

 Bir hafta içinde ödeneğini almış olursun.

 Pekâlâ.

 Bunlara bir göz atıp   sana haber vereceğim.

 Standart şeyler.

 Bir an önce işinize dönebilmenizi istiyoruz, bilirsin.

 Evet, evet.

 Sabaha hepsini okumuş olurum.

 Uygun mu?

 Evet, evet.

 Tamamdır.

 Vay canına, bu inanılmaz.

 - Teşekkürler Bill.

 - Teşekkürler.

 Görüştüğümüze sevindim Bill.

 - Yarın.

 - Elbette, kesinlikle.

 Bu adamın olayı nedir?

 - Takma kafana.

 Pisliğin teki.

 - Pekâlâ.

 Muhbir olmak eskisi kadar kazandırmıyor herhalde.

 - 206?

 - 206.

 Hay lanet.

 Listenin lanet laptopta olduğuna bahse var mısın?

 Hadi, defolup gidelim.

 Listeyi kim aldı?

 Biz ne bilelim.

 Hay lanet.

 Pekâlâ.

 - Şimdi ne yapıyoruz?

 - Hiç bir şey.

 - Anlaşma planlandığı gidecek.

 - Hayır, mümkün değil.

 - Çok riskli.

 - Ermenilere güvenilebiliriz.

 Bilmiyorum.

 Bence bekleyip görelim  3 milyon istiyorlar.

 - Sokak değeri mi?

 - Hayır.

 Saf fentanil, sizin fiyatınızdan.

 Gene de, zamanlama yanlış gibi geliyor.

 Bak, ben değişim noktasına kadar parayı garanti ederim.

 Sizde dağıtım açısından açığa çıkmış değilsiniz.

 Bir muhbir olsa bile   Anne, sen ve benim aramda kaldığı sürece   kimse bunu öğrenemez.

 Hay lanet.

 Bunu düşüneceğim.

 Acele etsen iyi edersin çünkü, başka yerden alabiliriz.

 Hay lanet.

 Sür şu lanet arabayı.

 Siz beni tuttuktan sonra, polis raporunu inceledim.

 Oğlunuzun 80 miligramlık oksidon haplarını   sindirim ve solunum yoluyla alarak aşırı dozdan   aşırı dozdan öldüğü yazıyor.

 Evet, biliyorum.

 Raporu okudum.

 Pekâlâ, sorun şu.

 Ciğerlerinde hiç duman yok.

 - Duman yok mu?

 - Ciğerlerinin pembeliğine bakılırsa   hayatında hiç sigara içmemiş diyebilirim.

 Dahası, kafasının arkasında ciddi bir morarma var.

 Ne ima ediyorsun?

 Oğlunuz ya o gece eve dönerken   ilk denemesinde 10 tane 80 miligramlık oksi aldı  Ya da ne?

 Birisi kafasına vurup zorla mı yutturdu?

 Bunu mu  Polis bunu nasıl atlar?

 Polisler birçok şeyi atlar.

 Biliyorum, bende onlardan biriydim.

 Nasıl ölmüş?

 Dediğim gibi, veriler  Hayır, nasıl demek istiyorum?

 Onun için nasıl olmuş?

 Gerçekten bilmek istiyor musunuz?

 Bilmem gerekiyor.

 Ve böylece, sizleri ileriye atılmaya   ve bana çığır açıcı bir buluş getirmeye davet ediyorum.

 İyi şanslar.

 Selam Geoff.

 Geçen gece eğlendin mi?

 Eğlendim.

 Dürüst ol, balığı çok mu pişir mişim?

 Dürüst olayım, ben onu tavuk sanmıştım.

 Neler oluyor?

 Northlight ile ilgili şu durumu duydum   şu ilaç çalışması.

 Vekillerden biri onların yönetim kurulundan birini tanıyormuş.

 Evet?

 Bildiğin üzere, bu düzenlemelerin pek hayranı değilimdir.

 Daha önce hiç sorunumuz olmamıştı ki.

 Hayır, ama benim olmuştu.

 Bu durum sana özgü bir şey değil Ty.

 Kiralarını bu şirket çalışmaları sayesinde ödeyebilen birçok öğretmen var.

 Bu yüzden böyle doğal çelişkilerde sık sık görmezden gelmem isteniyor.

 Northlight'ın, okulumuzun   önemli bağışçılarından biri olduğunu da unutmamak gerekiyor.

 Bu adil değil ve bunu sende biliyorsun.

 Sana sorun çıkartmaya çalışmıyorum Geoff.

 Öyleyse, bunu neden federal bir olaya dönüştürmek istemediğimizi görebilmen lazım.

 Anladığım kadarıyla, senden bir şey imzalamanı istemişler.

 - Onu okudun mu?

 - Yeterini kadarını okudum.

 O zaman, büyük bir hata yaptığımızı ve güvenilmez olduğumuzu söyleyen   gördüğüm en tuhaf isteği imzalamamı istediklerini   biliyor olmalısın.

 Kime ne tuhaf olmasından?

 Gizli bir anlaşma.

 Onlar için, 8 yıldır iyi bir kaynak olduk.

 Sonuçlarımızın onlarınkiler   ile uyuşmadığı tek olayda, birden bire, genişletilmiş gizlilik   anlaşması mı istiyorlar?

 Geoff, bunun ne ile ilgili olduğunu biliyorsun.

 Hayır, hemen bir takım sonuçlara atlamayacağız, tamam mı?

 Bizim işimiz eğitmen olmak, ilaç şirketleri ile boğuşmak değil.

 Bir düşünelim, istediklerini imzalayıp   bu olayı geride bırakabiliriz.

 <i>Selam, Ben Simon.

 Lütfen mesaj bırakın.

 Hey.

 Hey.

 Hey, ne istiyorsun?

 Ben  Ben David'in annesiyim.

 - David Reimann.

 - Evet, biliyorum.

 Öyleyse niye benden uzaklaştın.

 Bilmiyorum.

 Telefonunda senden gelen bir sürü cevapsız arama vardı.

 Ne istiyordun?

 - Biz arkadaştık.

 - Hayır.

 Sen oğlumun arkadaşı değildin.

 Öyle olsaydın adını duymuş olurdum.

 - Simon, iyi misin?

 - Evet, iyi.

 Niye onu rahat bırakmıyorsun?

 Benimle gel.

 Bak, bir iki kere takıldık, önemli bir şey değildi.

 - Pekâlâ, ondan ne istiyordun o zaman?

 - Yani, tam olarak arkadaşı sayılmazdım.

 Cedric öyleydi.

 Cedric Beauville?

 Hokey kampından mı?

 - Sen de mi Montrose'a gittin?

 - Evet.

 Bak, tek bildiğim Cedric'in ona ihtiyacı olduğu ve bana onu bulmamı söylediği.

 Bekle.

 Cedric'i nerede bulabilirim?

 - Duymadın mı?

 - Ne?

 - Haberlerde vardı.

 - Ne?

 Bak, ben bir şey bilmiyorum.

 Ben onlar için sadece tek sefer yaptım.

 Önemli bir şey değildi.

 Uyuşturucu mu taşıdın?

 Gel benimle.

 Tamam, tamam.

 Bak, Montreal'dan Derrick içindi.

 Orada çok fazla oksi işi yapıyor.

 Lütfen ona benim bir şey söylediğimi söyleme.

 <i>Dinlemelerde kimse Ermenilerden bir şey duymadı.

 <i>Yakında Anne'den satın almalarını sağlayamazsan bütün iş bozulacak.

 <i>Gerçekten buraya gelmen lazım.

 Tamam, geliyorum.

 <i>Jake, zamanımız daralıyor.

 Evet, geliyorum dedim işte.

 Geldiğimde görüşürüz.

 - Evet?

 - Şimdi adamlarımla konuştum.

 Onlar hazır.

 Plan devam mı?

 Evet, devam.

 Ama bir şartla, yalnız geleceksin.

 Ne, her şeyi sırtımda mı taşıyacağım?

 Hayır.

 Adamlarım kamyonları getirecek.

 <i>- Ödemeyi yaptıktan sonra.

 - Mümkün değil.

 Peki, işi unut o zaman.

 Peki, depozito olarak 1 milyon getireceğim, ama malları görmem lazım.

 Ondan sonra adamlarım gelecek ve kalanını getirecek.

 Ancak böyle olur.

 Evet mi hayır mı?

 <i>- Evet.

 - Güzel.

 Ama büyük parayla geliyorum, önce operasyonunuzu görmek istiyorum.

 Gerçekten bu işin altından kalkabileceğinizi bilmem lazım.

 Anne'yle konuşurum.

 Bak, durum kötü.

 Federaller reçeteleri takip etmeye başladı   işi bırakıp gitmek akıllıca olur.

 Evet, bu yüzden ilaç değirmeni işini bırakıyoruz ve fentanil işine giriyoruz.

 - Anne hazır.

 - Ortalık fena ısındı.

 Tüm bildiğim şu an izleniyor olduğumuz.

 Bak, eğer şimdi tırsarsak.

.

 - Tırsmak mı?

 Pek entelektüel bir bakış olmadı.

 Belki Armen'i dinlemeli ve işi bırakmalıyız.

 Diğer yandan, talep fazla   ve keşler bunun müptelası oldu.

 Belki riske değer.

 Hepimiz birer milyon koyarsak, 3 milyonu 30 milyona çevirebiliriz.

 Benim bir milyonum yok.

 Orada dikilen lanet Maserati Minas'ın var.

 O zengin.

 Ondan borç al.

 Sen ne cesur bir adamsın Jack.

 Yarın sana haber veririz.

 Kanada polisi Cedric Beauville tutukladığını bildirdi.

 Kamuflaj giymiş 18 yaşındaki genç   karla kaplı kontrol bir bölgeden sınırı geçmeye çalışıyordu.

 Otoriteler Beauville'in, piyasa değeri 500 milyon dolardan fazla olan   fentanil hapıyla, yakalandığı Saint-Armand geçidindeki   alarmı tetiklediğini belirtiyor.

 Haplar toplum sağlığını tehdit ediyor   ve genç uyuşturucu kullanıcıları daha arasında popüler.

 Beauville, Montreal Quebec'teki federal ıslahevinde tutuluyor.

 Pekâlâ, anlaşmanız Klaralon ile çalışmak üzere değildi.

 Nereden buldun?

 - Anlayamadım.

 - İlaç, Klaralon.

 Henüz piyasada bulunmuyor?

 Nereden buldun?

 Kimya departmanından.

 Benim için biraz yapmalarını istedim.

 Patent verilerine dayanarak   kimya departmanımızın ilacı senin için sentezlemesini mi istedin?

 Evet, bunu her zaman yapıyoruz Geoff.

 Bunu biliyorsun.

 Ve şimdi, elindeki sonuçlara dayanarak, Northlight'ın milyar dolarlık ilaçlarını   piyasa sürülmek üzere olan ilaçlarını   daha fazla test için piyasadan çekmesini istiyorsun.

 Sonuçlar eşdeğer bağlar  - Tanrım, ona yükümlülüklerden bahseder misin?

 - Evet.

 8 yıl önce imzaladığın orijinal anlaşmada zaten gizlilik hükmü bulunuyordu.

 Hala bulgularını kimseyle paylaşamazsın.

 Bu delilik.

 Bu bir halk sağlığı sorunu.

 Kahretsin Tyrone, bundan emin değiliz!

 Ve bilgin olsun, Northlight   bazı müşterilerinle görüşmüş.

 Onlar da laboratuvarından garip sonuçlar almışlar.

 - Ne müşterisi?

 - Ve üsteleyince, çoğunun test metotların   hakkında ciddi soruları çıkmış.

 İnsanlar beni amatör olmakla suçluyorsa sanırım bunu bilmeye hakkım var.

 Eğer Northlight verilerini sızdırırsan   bundan üniversite sorumlu tutulur.

 Northlight'tan bahsediyoruz.

 Multi milyar dolarlık bir üretici, üç nesildir dünyanın en zengin   ailelerinden biri.

 Hepimizin hem fikir olacağı üzere   bu dünya için birçok iyilik yapmış bir aile.

 İyilik mi yaptılar?

 Vaktiyle oksidonu bilsek ve açıklayabilseydik, engelleyebileceğimiz   acılara, kurtarabileceğimiz tüm o hayatlara bir bak.

 Eğer Northlight verilerini açıklamaya kalkarsan  Dr.

 Brower, yasal suçlamalardan bile sorumlu tutulabilirsiniz.

 Suç mu?

 Doğruyu söylediğim için mi?

 - Buna inanamıyorum.

 - İnan!

 Tyrone, biliyorsun, sana saygı duyarım   ama bana söz ver, bu verileri kimseyle paylaşmayacaksın.

 Kadro sonsuza kadar sürmez, biliyorsun.

 İtibarında öyle.

 Ne demek istiyorsun?

 Bu üniversiteye utanç getirirsen   bu, sana öğretmenlik işinden   çok daha fazlasına mal olur.

 Gratiot Polis Departmanına ulaştınız.

 Şu an ofis dışı saatler.

 Aradığınız kişinin dâhili numarasını biliyorsanız  Bu hep böyle olmuştur.

 İlk önce tütündü, sonra oksi oldu.

 Şimdi sıra senin.

 Tehlikeli sular.

 Bu iş insan deneylerine gelirse   bu ağrı kesici, bağımlılık yapmıyor olmak şöyle dursun   oksinin üç katı bağımlılık yapıyor.

 FDA başvurularının son aşamalarındalar.

 Raporun halka açıklanırsa, onay taleplerini geri çekmek zorunda kalacaklar.

 Hepsi anlaşma protokolü kapsamı dışındaki bir kaç fare için mi?

 Ve kimsenin umurunda değil.

 Sonuçları başka bir yere götürebilirim.

 Nereye?

 FDA'ye ne dersin?

 Tyrone, bu hafife almak isteyeceğin bir şey değil.

 Bir planın olmalı.

 Bir plan mı?

 Doğruyu söylemek için mi?

 Saf olma.

 Bazen bu yeterli değildir.

 İkimizde birçok kontrat işi yaptık.

 Bu gerçekten de gördüğün en kötü şey mi?

 En kötüsü.

 O zaman dikkatli ol.

 Evet, kesinlikle mükemmel.

 Evet efendim.

 Teşekkürler.

 - Bunu yaptığıma inanamıyorum.

 - Ama, onaylayacak mısın?

 Eğer Ermenileri işe dahil edebilirseniz  -  1 milyon nakit parayı onaylayabilirim.

 - Evet.

 Ama, bütün operasyonun gözetim altında olması gerekiyor.

 Önceden kamera koymak için fırsatımız olmayacak.

 Gözetleme araçlarını kullanabilirsiniz, değil mi?

 - Kesinlikle.

 - Evet.

 Evet.

 Pekâlâ.

 Stan, Jack'le birlikte sahada mı olmak istiyorsun?

 - Evet.

 - Pekâlâ, şurayı imzala.

 O paraya bir şey olursa, sorumlu sizsiniz.

 Paraya bir şey olmayacak.

 - Affedersiniz.

 - Garanti ediyorum.

 <i>- Merhaba?

 - Merhaba, Bay Kelly mi?

 Evet, benim.

 <i>Kız kardeşinizin çıkış yaptığını bildirmek için Gable tedavi merkezinden arıyorum.

 - Ne?

 Anne, ne kadar aldı?

 <i>Görünüşe göre hepsini, Jack.

 Rehine dükkânlarına mı bakacaksın?

 Rehineciler saatler önce açıktı.

 Alabileceği yerlerden geçiyorum şimdi.

 Onu bulunca seni ararım.

 Hey Jack.

 Ne haber adamım?

 Hey, hey, iyi misin?

 Nerede o?

 - Burası mı?

 - Evet.

 İçeride onunla birlikte kaç kişi var?

 Bilmiyorum adamım, ben oraya girmem.

 - Hadi ama.

 - Defol git buradan.

 Kahretsin.

 - Çek ellerini üzerimden.

 - Sorun yok.

 Sorun yok, gel hadi.

 - Gel hadi.

 - Hey.

 - Gel hadi Emmie.

 - Hey.

 - Gel hadi.

 - Ne yapıyorsun?

 Çek ellerini üzerimden.

 Hey.

 Otur şuraya.

 - Sorun yok.

 - Hey, çek ellerini üzerimden.

 Çek şu lanet ellerini üzerimden Jack.

 - Sorun yok.

 - Hayır!

 - Hayır!

 - Sorun yok.

 Çek şu lanet ellerini üzerimden!

 Çek ellerini üzerimden hemen, seni  İmdat!

 Dr.

 Brower.

 Ben FDA'den Ben Walker.

 Oturabilir miyim?

 - Kimliğiniz var mı?

 - Evet.

 Bize ulaştığınız için teşekkür ederim.

 Raporunuzu okudum.

 Bundan başka kimin haberi var?

 Northlight, belli ki.

 Üniversite.

 Benden memnun değiller.

 - Size sormak istediğim bazı şeyler var.

 - Devam edin.

 Anladığım kadarıyla, bir kaç sene önce bir öğrenci ile ilgili bir cinsel taciz  -  olayı olmuş.

 - Tanrım.

 Gerçekten beni kontrol etmişsiniz.

 Temize çıkmıştım.

 - Ama olay neydi?

 - Bir şey değildi.

 Bir gece laboratuvarda bir yorum yapmıştım ve olay abartıldı.

 Kadro komitesi böyle düşünmemiş.

 - Kınama almışsınız.

 - Temize çıktım!

 Kendinizi hazırlamanız lazım.

 FDA bir şey yapacak mı?

 Size yalan söylemeyeceğim.

 Bilim bu seviyede genelde yorumlama meselesidir.

 Bu yorum değil, bu bilimsel veri.

 Demek istediğim, şu ana kadar sadece bir onaylayıcıydınız   parayı alıyor ve çalışmaları kışına bırakıyordunuz.

 Bu biraz alaycı oldu.

 Bundan biraz daha fazlasını yaptığımı düşünmek isterim.

 Kendi araştırmanıza göre belki, ama dışarıdan aldığınız anlaşmalara  Sen de kim oluyorsun?

 Plastik rozetli bir bürokrat.

 Ben düğmeye bastığım için buradasın   ve benimle alay etmek istiyorsun.

 Peşinizden gelecekler.

 Ayyaş olduğunuzu söyleyecekler.

 Ayyaş değilim.

 Kötü bir bilim insanı, vasat biri ve akıllarına gelecek her türlü şey.

 Ama, şu an yaptığınız şey, Belki de yaptığınız en önemli şey olacak.

 - Hadi, çık bakalım.

 - Rahat bırak beni.

 Dokunma bana.

 Anneme geri mi götürüyorsun şimdi?

 Beni ispiyonlayacak mısın?

 Öyle mi?

 Anneme ne yaptığın hakkında en ufak bir fikrin var mı?

 Anneciğim.

 - Bana ne yaptığına bak.

 - Gir içeri.

 - Jake, kelepçe mi?

 - Jake, bunlar gerçekten acıtıyor.

 Sana söylüyorum.

 - Çıkart şunları.

 - Anne, başlama.

 - Burası bizim evimiz.

 - Dinle.

 - Sakin olacak mısın?

 - Evet.

 - Uslu duracak mısın?

 - Evet.

 Çıkart şunları lütfen.

 Teşekkürler.

 Canın cehenneme!

 - Dalga mı geçiyorsun?

 - Canın cehenneme!

 Tanrım.

 Neyin var senin?

 - Bu benim hayatım!

 - Ellerini ver.

 Bana yardım edemezsin.

 Bana böyle yardım edebileceğini mi sanıyorsun?

 - Canımı yakıyorsun!

 - Neyin var senin?

 - Canın cehenneme!

 - Niye böylesin?

 - Derdin ne senin?

 - Yüz karasısın!

 - Bak bana ne yaptın!

 - Yüz karasısın!

 Anne!

 - İkinizden de nefret ediyorum!

 - Anne.

 - Anne.

 - Beni duyuyor musun?

 - Anne.

 - Nefret ediyorum senden!

 İki gün orada bırak, tamam mı?

 - Güçlü ol.

 - Tamam.

 Seni seviyorum.

 Seni seviyorum.

 Bağımlılık yapmadığını söylemiştin.

 Yapmıyor.

 Brower çalışması reçete kapsamı dışında.

 Kıyaslanacak bir şey değil.

 Yani, demek istediğin, 30 günlük reçeteli kullanımda insanların   bağımlı olmayacağı mı?

 - Evet, bu doğru.

 - Ya ondan uzun kullanırlarsa?

 Bazı hastalar bağımlılık geliştirebilir.

 Ama, bu sadece uzun süreli kötüye kullanımda mümkün.

 Pekâlâ, bir planın var mı?

 Brower'ın itibarı bozmak.

 Geçmişinden bazı şeyler bulduk bile.

 - Ne gibi şeyler?

 - Düşüncesiz davranışlar.

 Hepsi dosyanın içinde.

 Ve unutmayın, başarılı insan deneyleri yaptık.

 Onun elinde sadece bir tane hayvan çalışması var.

 Sesini düşürecektir.

 Sanırım daha fazla dahil olma vaktimiz geldi.

 Kahretsin.

 Efendim?

 Yardım edebilir miyim?

 Hayır   sanırım yanlış yerdeyim.

 - Teşekkürler.

- Hayır, hayır, belki de doğru yerdesinizdir.

 - Hayır.

 - Hayır mı?

 - Gene de teşekkürler.

 - Pekâlâ.

 Gerçekten, affedersiniz.

 Haberleri okumuşsun.

 Doğru olmadığını biliyorum.

 Biraz doğruluk payı var.

 Gerçekten ona çıkma teklif ettim.

 Madira ile tanışmamdan önceydi.

 Boşanmamdan sonra.

 Ben hala içiyordum ve oda bir öğrenciydi.

 Yapmamalıydım.

 Doktor, sizi tanıyorum.

 Aklınızdaki her ne ise, sizi tanıyorum.

 Güçlü olmalısınız.

 - Teşekkürler.

 - İyi geceler.

 İyi geceler.

 <i>- Evet?

 - Dr.

 Brower  <i> Ben Jane Williams  <i> kadro komitesi sekreteri.

 <i>Bir toplantı planlandığını ve sizin de orada olmanız gerektiğini bildirmek için aramıştım.

 Orada olacağım.

 Güvenilir bir adama benziyorsun Jake.

 - Nasıl olacak?

 - Montreal'de bir depoda olacak.

 Benim payım olan 1 milyon ile gideceğim   ve malı onaylayacağım.

 Sonra seni arayacağım.

 Sen kamyonlarla geleceksin.

 Buluşmaya yalnız mı gideceksin?

 Anne paranoyaktır.

 Sadece bu şekilde yapıyor.

 Seni pataklayıp parayı almayacaklarını nereden biliyorsun?

 Sanırım bilmiyorum.

 Ya büyük ve cesur topların var Jake, ya da salaksın.

 Sen sadece yakınlarda ol.

 Malı teyit edince seni arayacağım.

 Belki de salaksındır.

 Biliyor musun?

 Canın cehenneme Minas.

 Ben de senin topların büyük sanıyordum.

 Dikkat et.

 Biz varız.

 Evet?

 <i>Kiralık aracın D4'te.

 İzi sürülemez.

 <i>Bir özel detektife Guy Broussard'ın aracının şasi numarasını araştırttın mı?

 Tabii ki hayır.

 Neden sordun?

 <i>Montreal karakolundan birisi  <i> plakayı kontrol etmiş ve bilgileri dışarından bir cep telefonuna iletmiş.

 <i>- Telefon bir özel detektife kayıtlı.

 - Yerini tespit ettin mi?

 <i>Evet.

 Şu an telefonunu takip ediyorum.

 <i>- Sana link atarım.

 - Tamam.

 Şasi numarasını kontrol ettim.

 Bu o mu?

 Evet.

 İsmi Guy Broussard.

 Operasyon iki numaralı adamı.

 Anne denen bir adam için çalışıyor.

 Anne mi?

 - Evet.

 - İsmi bu mu?

 Gerçek adı Claude Veroche.

 La Marina adında bir barı var.

 İşin başındaki adam bu mu?

 Saygı değer bir vatandaşa benziyor, değil mi?

 Dosyası farklı bir hikâye söylüyor.

 Üretim ve dağıtımdan tutuklanmış.

 Cinayetten dört yıl hapis yatmış.

 Ayrıca çözülememiş bir kaç cinayetle bağlantısı var.

 Ya diğer şey?

 Bu bir hayalet tabanca.

 İzi sürülemez.

 Güvenlik kilidi tetik üzerinde, yerinde olsam  Nasıl ateş edilir biliyorum.

 Güzel.

 Tam olarak ne yapmayı planlıyorsun?

 Teşekkürler.

 Artık gidebilirsin.

 Dikkatli ol.

 <i>- Jake, ne haber?

 - Sana bir plaka vereceğim.

 Michigan plakası, 23458 QV, Quebec Victor.

 Sahibini araştırıp ne bulduğunu bana bildir.

 <i>- Tamam, hemen yapıyorum.

 - Tamam.

 <i>Aracın sahibi Claire Reimann, bir mimar.

 Bir kaç kere tutuklanmış.

 Bir kere bulundurmaktan, bir kere alkollü araç kullanmaktan.

 <i>- Uyuşturucu bulundurmaktan mı?

 - Evet.

 Bir saniye, bir şey daha var.

 <i>Oğlu daha yeni ölmüş.

 Oksiden aşırı doz.

 Tanrım.

 Soruşturma istediği için ortalığı biraz velvele yapmış.

 Oğlu bir şeye karışmış mı?

 <i>Bilmiyorum.

 Temiz olduğunu düşünüyorlar.

 Pekâlâ, olayı ne?

 İlgilendiği bir şey var mı?

 Sporcu, burs alacakmış.

 Bir dakika.

 Kış sporları mı?

 <i>Tanrım.

 Cedric!

 Birbirlerine tanıdıklarına bahse var mısın?

 Kimseyi taciz etmediğimi biliyorsun.

 Bu Northlight'ın işi.

 Kadro toplantısına kadar başka anlaşma alamıyoruz.

 Bu kurallara aykırı.

 Adıma çamur sürmek kurallarının bir parçası mı?

 Sesini yükseltme.

 Benimle gel.

 Tüm lanet kariyerin boyunca, hep parayı aldın   ve her şeyi onayladın.

 Doğru değil mi?

 Şimdi vicdan mı yapıyorsun?

 - İnsanlar seni seviyor!

 - Belki de sen hariç.

 - Bu hiç adil değil.

 - Northlight'ın ne yaptığını   anlamıyor musun?

 Bu olay tütün beri en büyük halk sağlığı krizi!

 - Öylece görmezden gelemeyiz!

 - Bunun altından kalkamayız!

 İşleri idare edecek fonu zor buluyoruz.

 Bunu anlıyor musun?

 Sorumluluklarım var.

 Binlerce öğrenciye  -  fakülteye ve  - Geoff   bu ilaç insanları öldürecek.

 Tıpkı oksi, tıpkı fentanil gibi!

 - Bunu bilemezsin!

 - Görmüyorsun, değil mi?

 Görmüyorsun.

 Bu şey öylece şişeye geri giremez.

 Biz bir üniversiteyiz, FDA değiliz.

 Bu bizim sorumluluğumuz değil  Kimin sorumluluğu öyleyse?

 İstedikleri şeyi imzala.

 Belki laboratuvarını geri alabilirsin.

 Hayatını geri alabilirsin.

 Her şeyi çöpe atma Tyrone.

 Bunu kazanamazsın.

 Bu karıştırıcı.

 Baz tozu fentanil ile karıştırıyor.

 Bu, fentanil tozunu alıyor ve hap olarak basıyor.

 Bu sayma makinesi.

 Burada giriyor, buradan çıkıyor   ve direk senin vitamin şişene dolduruluyor.

 Sokak değeri hap başına 30 dolar.

 Etkileyici.

 Şu an durumun nedir?

 Adamlarım 3 güne burada olacak.

 Güzel.

 Pekâlâ, işte gördün.

 Biz hazır olacağız.

 Bu arada   diğer problemin icabına baktık.

 Ne problemi?

 Cedric.

 Kurye.

 - Öyle mi?

 - Evet.

 Lanet herifin işi tamam.

 Evet.

 Ayrıca, nihayet muhbirin kim olduğunu bulduk.

 Buldunuz mu?

 Evet.

 Güzel, güzel.

 Kimmiş peki?

 Pekâlâ, sen başından beri biliyormuşsun.

 Muhbir sendin, lanet herif!

 Sen otele varmadan Davison'u öldürmüş.

 Kendi isminin listede olduğunu bildiği için laptopu çalmış.

 Kanada polisi için ispiyonculuk yapıyordu.

 Nasıl.

.

 Al.

 Evine gittik.

 Laptopu orada bulduk.

 Ama, senin ismin listede değildi.

 Bu senin için iyi haberdi dostum.

 Ama, şimdi riskleri biliyorsun.

 Bir şey olursa, dünyanın neresinde olursan ol sana ulaşırız.

 Pekâlâ, hala iş yapıyor muyuz?

 Evet.

 Kahretsin.

 Otur, hemen!

 - Lütfen beni vurma.

 - Oğlumu sen mi öldürttün?

 - Lütfen ateş etme.

 - Oğlumu sen mi öldürttün?

 - Kim?

 - David.

 David Reimann.

 Onlara onun bir şey bilmediğini söyledim.

 Sadece bir seferliğine gelmişti.

 Oğluma uyuşturucu mu taşıttın?

 Hayır.

 - Öyle bir şey değildi.

 - Öyleyse nasıl bir şeydi?

 Ha?

 Kampta tanıştık.

 Onu bazı arkadaşlarla bir seyahate davet ettim.

 Hapları çantasına sakladım.

 Ne taşıdığını asla bilmedi.

 Öyleyse, neden onu öldürdüler?

 Neden seni değil?

 Bilmiyorum!

 Birini öldüreceklerini bilmiyordum.

 Kimin kimseyi öldüreceğini bilmiyordun?

 Anne.

 Söylentiye göre, Cedric yakalandıktan sonra tamamen paranoyaklaşmış   ve yarım kalan işleri kapatmaya başlamış.

 Muhtemelen sırada ben varım.

 Lütfen beni vurma.

 Lütfen.

 Lütfen.

 <i>- Bu doğru mu?

 - Ne doğru mu?

 Çocuğu öldürdüler mi?

 Cedric.

 <i>Korkarım öyle.

 Hücresinde ağzı köpürmüş bir şekilde bulunmuş.

 Biri yemeğine bir şey koymuş.

 <i>Başka bir çocuk daha var ölen.

 Hangi çocuk?

 Simon Gilcrest.

 Reimann denen çocuk gibi, oksiden aşırı doz.

 Henüz aradaki bağlantıyı bilmiyoruz.

 Muhtemelen başka bir kuryeydi.

 Hepsinin aynı kampa gittiğini düşünüyoruz.

 <i>- Guy'da öldü.

 - Ne?

 <i>- Nasıl?

 - Anne.

 Daha yeni oldu.

 Adamın dibinde duruyordum.

 <i>Bence buluşmayı yeniden değerlendirmeliyiz.

 -Hayır.

 Jake, Benny Alvares bu adamlara bulaştığı  <i> zaman olanları hatırlıyor musun?

 Nehirden hala parçalarını topluyorlar.

 Lanet şeyi bilmediğimi mi sanıyorsun?

 Az önce yeni yaşadığım hakkında hiç fikrin var mı?

 <i>Çoklu cinayet işliyorlar.

 Buluşmaya tek başına gidemezsin.

 <i>- Anne dedi ki  - Başlarım Anne'ye.

 Bu adam hayatını kaybetmene değer mi?

 Vazgeçemeyiz.

 Duramayız.

 En azından seni koruyabilmem için erken haber ver, tamam mı?

 <i>En azından 40 dakika.

 Pekâlâ, tamam.

 Buluşma yerini öğrenir öğrenmez sana haber veririm ve Kanada polisi   ile organize olursun.

 Ama, bu işi batıramazlar.

 <i>Halledeceğim.

 Tamam.

 Esnek ol.

 Buluşma yeri her an değişebilir.

 Bu gün okula gittim.

 Neler olduğunu neden bana anlatmadın?

 Özür dilerim ben   ben halletmeye çalıştım ama   olay iyice büyüdü.

 Sanırım kendime fazla güvendim.

 Ama neden bunu benimle paylaşmadın?

 Başa çıkmayacağımı mı düşündün?

 Hayır, hayır.

 Seni endişelendirmek istemedim.

 Seni korumak istedim.

 Hadi ama.

 Bu işte birlikteyiz.

 Ve senin bir sorumluluğun var.

 Evet, ailemize karşı.

 Ondan daha büyük bir şeye.

 Eğer beni gönderirlerse, bu şartlar altında   öyle kolayca başka bir iş bulamam.

 Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum.

 Bir yol buluruz.

 Bulacağız.

 Hep bulduk.

 Öyle mi?

 Üzgünüm.

 Bill.

 Ben Tyrone.

 Teklifini düşündüm   pekâlâ, bir anlaşmaya varalım.

 Merhaba?

 <i>Claire, sana ulaşmaya çalışıyordum.

 <i>Araban park yerinde değil.

 Neredesin?

 Seyahat ediyorum.

 Seyahat mi?

 Nereye?

 <i>Dinle Sue  <i> şu an gerçekten konuşamam.

 <i>- Ben  - Ne yapıyorsun Claire?

 <i>- Sue.

 - Claire.

 Bunun çok zor olduğunu biliyorum.

 Biliyor musun   doktorun dediğine göre   kalbinin durması dört dakika sürmüş.

 <i>Nefes almayı kesmesi dört dakika sürmüş.

 Sanki biri ölene kadar boğazını sıkmış gibi   kalbi 4 dakika boyunca göğsünde sıkışmış.

 <i>Claire.

 <i>Üzgünüm.

 Claire.

 Claire.

 - Dr.

 Brower.

 - Evet.

 - Nasılsınız?

 Ben Sarah, Dr.

 Simon'ın asistanıyım.

 - Merhaba.

 Beni takip edin lütfen.

 Teşekkürler.

 - Her şeyden memnun kaldınız mı?

 - Evet, teşekkürler.

 Ne yer ama, değil mi?

 Evet.

 Buraya ofisim diyebildiğim için şanlıyım.

 Tyrone.

 Bill.

 Bunlar anlaşma kopyaları.

 Ve bu da laboratuvarın için bağış çeki.

 Benim adıma düzenlenmiş.

 İstediğin laboratuvara aktarmak ise Eminim bunu yapabilirsin.

 Bu sana kalmış.

 Dr.

 Brower.

 Ben Meg Holmes.

 Dr.

 Holmes.

 Evet.

 CEO.

 Bayağı önemli olmalıyım.

 Bizim için çok önemlisiniz.

 Ve burada olduğunuz için çok çok teşekkürler.

 İşinizi destekleyebilmek için bir anlaşmaya varabilmemize sevindim.

 İşimi desteklemek.

 Bu sürpriz oldu.

 Daha önce bu kadar ilgilendiğinizi bilmiyordum.

 Ne kadar iyilik yapabileceğini yeni öğrendik.

 Dr.

 Holmes, saygısızlık etmek istemem ama, bir şey sorabilir miyim?

 Neden verilerimi inkâr ediyorsunuz?

 Raporu okudunuz, ne olacağını biliyorsunuz.

 Klaralon işe yaramıyor.

 Diyelim ki işe yaramıyor.

 Öyleyse ne olacak?

 Öyle neden onu üreteceksiniz?

 Çünkü işe yarayacak.

 Zaman içinde işe yarayacak.

 Siz bir bilim insanınız, bir yalana imza atamazsınız.

 Bu bir yalan değil.

 Bu, bu yolda atılmış bir adım.

 Ben gerçek dünyada çalışıyorum   ve Klaralon, oksidondan %1 bile daha iyiyse   bu %1 dünyayı değiştirebilir.

 Talebi veya davranışları asla değiştiremezsiniz.

 Ama, bu ürünler sayesinde araştırmalara fon ayırmaya devam edebilir   ve nihai dönüm noktasına bir adım daha yaklaşabilirsiniz.

 Bu benim dünyam değil.

 Bu bir sebep.

 - Ben sebeplerle uğraşmam.

 - Ama birinin uğraşması gerekir.

 Ben bilimle uğraşırım.

 Ben doğrularla uğraşırım.

 Peki bu doğru tam olarak nedir?

 Beraberinde getireceği   tüm ikincil zarara rağmen bu kararı verebileceğini mi sanıyorsun?

 Ya acılarını hafifletmek için bu ilaca ihtiyacı olan ve yasal   bir şekilde kullanılabilecek olan milyonlarca kişi ne olacak?

 Sen öyle diyorsun diye tedaviden mahrum mu kalacaklar?

 Elinde sadece bir tane hayvan deneyi var.

 Güvenilirliği oldukça tartışılır bir deney.

 Üstelik sende biliyorsun ki   bu deneylerin %65'i insanlara uyarlanamıyor.

 Bunun için mi olası bir yardımı yok etmek istiyorsun?

 Bu bir sebep değilse, sebep nedir bilemiyorum.

 Bunu yapamam.

 Bunu yapmayacağım.

 Jake.

 Bu gece Labatt yok mu?

 Hayır.

 Sadece viski.

 Zevkler ve renkler ayrıdır.

 Yarın için hazır mıyız?

 Tabii ki hazırız, öyle dedik.

 Güzel.

 Pekâlâ, buluşma nerede?

 Senin için hala güvenli bir yer ayarlamaya çalışıyoruz.

 Yarın sana söylerim, tamam mı?

 Sen de orada olacak mısın?

 Ben olacağım çünkü.

 Lanet paramın hepsini hiç tanımadığım birine verecek değilim.

 Ne, seni oyuna getirmemden mi endişeleniyorsun?

 Öyle mi?

 Belki de sen beni oyuna getirirsin.

 Seçtiğimiz iş çılgın bir iş.

 Çılgın.

 Sanırım yarın öğreneceğiz.

 Tabii ki orada olacağım.

 Bir şeyler yemek ister misin?

 Bifteğimiz güzeldir.

 Hayır.

 Eve gideceğim.

 Uyuyacağım.

 Yarın görüşürüz.

 Affedersiniz bayan.

 Yardımcı olabilir miyim?

 Hayır, iyiyim.

 Teşekkürler.

 Ne?

 Bayan Reimann, aradığınız her neyse onu burada bulamayacaksınız.

 Ne?

 Eve gitmenizi öneririm.

 Dosdoğru eve gidin.

 Kim olduğumu nasıl bildin?

 Bunun önemi yok.

 Önemli olan kimse sizin öldüğünüzü görmek istemiyor.

 Eve gidin.

 Tamam.

 Tanrım.

 Tanrım.

 Sunulan kanıtların ve üniversitenin   cinsel tacize karşı sıfır tolerans politikasının   doğrultusunda   komitenin Dr.

 Brower'ın kadrosunun iptalini   üniversitedeki işinin acilen sonlandırılmasını   tavsiye etmekten başka bir seçeneği yoktur.

 Evet diyenler?

 Hayır?

 Evetler çoğunlukta.

 Oturumumuz böylece sonuçlanmıştır.

 - Ne söyledin?

 - Yakınlaşmasını söyledim.

 Anne nerede?

 Sen onu düşünme.

 Bizimle anlaşacaksın.

 Hayır.

 Anne yoksa anlaşma da yok.

 Jake!

 Nereye gidiyorsun?

 Bir tür şaka mı bu?

 Geri gel.

 - Hepsi bu mu?

 - Evet.

 - Sakıncası var mı?

 - Hm.

 Pekâlâ.

 Kalanı nerede?

 Ne, artık bana güvenmiyor musun Anne?

 Burası Montreal dostum.

 Burada acayip şeyler olur.

 Burası 1 milyon dolar.

 Konuştuğumuz gibi, benim depozitom.

 Şimdi olacak  Hey, hey, hey, hey.

 Telefonuma uzanıyorum.

 Pekâlâ, herkes sakin olsun.

 Şimdi adamlarıma mesaj atacağım.

 Pekâlâ, parayla geldikleri zaman harekete geçiyoruz.

 Sonra, iki kamyonu çıkışın oraya park edecekler   ve senin adamların paletlerin yüklenmesine yardım edecek.

 Ondan sonra  - Adamlarına beklemelerini söyle, hemen.

 - Onları içeri göndereceksem   daha iyi bir görüş istiyorum.

 Duydun mu?

 Kontrol edin.

 - Ne işler dönüyor burada Anne?

 - Bir dakika bekliyoruz, tamam mı?

 Hayır, daha fazla beklemek yok.

 Adamlarım gelecek ve işi hemen şimdi bitireceğiz.

 Girin, girin, girin!

 Dışarı çıkın!

 Kıpırdama lanet herif!

 Hayır!

 Kahretsin, kahretsin, kahretsin.

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır!

 Bana bak, her şey yolunda!

 Adam vuruldu!

 Adam vuruldu!

 Kahretsin.

 Yardım edin!

 Yardım edin!

 Departmanımız opioid krizini çok ciddiye alıyor.

 Başkanın kendisinin de belirttiği gibi   Amerika'nın kendi içerisinde uğraştığı bundan daha büyük bir tehdit yok.

 Ben hala anlayabilmiş değilim.

 Dr.

 Brower'ın sözde testlerinin   imalı çıkarımlarına rağmen, Klaralon gibi büyük bir buluşun  Sayın Başkan, Dr.

 Brower'ın çıkarımlarının imadan daha öte olduğunu arz ederim.

 Dr.

 Brower'ın kendi raporuna göre, çalışma sınırlarının dışına çıktılar.

 Ve bulduğu sonuçlara ulaşmasının tam olarak nedeni budur.

 - Sanırım Dr.

 Brower'ı dinlemeliyiz.

 - Bir dakika lütfen.

 Pekâlâ, bir kapanmadan mı bahsediyoruz?

 - Neler oluyor?

 - Bilmiyorum.

 Teşekkürler Dr.

 Brower, buna gerek yok.

 Departmanımız konuyu görüştü   ve bir karara varmaya hazırız.

 Sayın Başkan, böyle bir karara itiraz ediyorum  Bu kadar yeter Bay Walker.

 Departmanımız delilleri değerlendirdi ve   ürünün yararları, potansiyel risklerine   karşı ağır basıyor kanısındayız.

 Klaralon'un FDA onay devam edecektir.

 Northlight Eczacılık bağımlılık ile ilgili ileri araştırmalar için 11 milyon dolarlık   bir fon ayıracaktır.

 Herkes hem fikir mi?

 - Hem fikiriz.

 Sayın Başkan.

 - Sayın Başkan, en azından konuşmama izin verin!

 Üzgünüm Dr.

 Brower.

 Toplantı sona ermiştir.

 Ne oldu?

 Yeniden görevlendirildim.

 Yani, hepsi bu mu?

 Bitti mi?

 Başka bir yolu olmalı.

 Düşündüm de, konuşabileceğin biri var.

 Ama komitenin koruması olmadan   gizlilik anlaşmanı çiğnemek zorunda kalacaksın.

 Ve?

 Ve işler senin için kötü giderse   borçlardan, iflastan bahsediyoruz.

 Muhtemelen sonraki hayatında bile ödemeye devam edeceksin.

 Şimdi de bir şeyim yok   değişen ne olacak ki?

 Jake.

 Ben kız kardeşin.

 Önceki gün için gerçekten üzgün olduğumu söylemek istedim.

 Şimdi çok daha iyi hissediyorum.

 Seni çok seviyorum.

 Hala cesetlerin kimliklerini   tespit ediyoruz, ama gördüğümüz kadarıyla hepsi ayak takımıymış.

 Kaçakçı değil.

 Peki ya Anne?

 Görünüşe göre Cezayir'de bazı akrabaları varmış.

 Havaalanlarına adam koyduk   ama bir daha onu göremeyeceğiz.

 Ya Ermeniler?

 Savcı elinde onları suçlayacak yeterli delil olmadığını söylüyor.

 Ne?

 Mala yaklaşmayı bırak, binaya adımlarını atmadılar.

 Aleni suç yok.

 Anne için kırmızı bülten çıkartacağız   ama bunun ötesinde, yöneticilerim operasyonu iptal etmek istiyor.

 Evet, benimkilerde.

 Bu mu yani?

 Öylece bırakıyor musun?

 Sakin ol Jake.

 İki Kanada polisi hayatını kaybetti.

 Departmanım daha fazla hayatı tehlikeye atmak istemiyor.

 Üzgünüm.

 Ajan Kelly.

 Ne?

 Ne dememi istiyorsun?

 Ne istiyorsun benden?

 Sakin olmanı ve profesyonelce davranmanı istiyorum.

 Profesyonel ne?

 Ajan mı, uyuşturucu satıcısı mı?

 Bunun ne kadar boktan olduğunun fakında mısın?

 Evet, farkındayım.

 Stan'in karısını aramak zorunda kalan bendim.

 O benim de arkadaşımdı.

 Üzgünüm.

 Ne için buradayız sanıyorsun?

 Fark yaratmak için mi?

 Pekâlâ, ne için buradayız?

 İşimizi yapmak için.

 İnsanlar tarafından görevlendirildiğimiz üzere.

 Yani, sadece temizlik yapmak için buradayız, öyle mi?

 Ben bunu kabul etmiyorum.

 Bu adil değil Jake.

 Sen iyi bir ajansın.

 Elimizden geldiğince savaşıyoruz.

 Havaalanında görüşürüz.

 Kahretsin.

 Bayan Reimann, merhaba?

 Ben Jim Dougleas, Douglas Araştırma'dan.

 Şu konuştuğumuz kişi ile ilgili aramıştım.

 Yeni bir bilgi olursa haber vermemi istemiştiniz.

 Sanırım bu ilginizi çekebilir.

 Anne nerede?

 Beynini bu lanet barı üstüne saçarım.

 Anne nerede?

 Bilmiyorum.

 Son şans.

 Dwyer limanının oradaki bir deniz uçağı var.

 Tüm bildiğim bu.

 Eğer bana yalan söylediğini öğrenirsem  Bu doğru!

 Yemin ederim!

 Anne!

 Hey, hey, hey.

 - Hey.

 - Ne?

 Sorun yok, hey, sakin ol.

 - Sakin ol, sakin ol.

 - Uzak dur benden.

 Ben federal ajanım.

 Ben federal ajanım.

 Sorun yok.

 Sorun yok.

 Sorun yok.

 Bir bakayım.

 Kahretsin.

 Pekâlâ.

 Sadece kolundan geçmiş.

 İyi olacaksın.

 Hadi.

 Sorun yok.

 İşte böyle.

 Burada kal.

 Hemen döneceğim.

 Hemen mi?

 Üniversite boşaltmamız için üç gün verdi.

 - Nereye gideceksiniz?

 - Bilmiyorum.

 Ne kadardır birlikte çalışıyoruz Tyrone?

 Uzun zamandır.

 Ve bu süre içinde seni desteklemedim mi?

 Laboratuvarlarını savunup, nereden olursa olsun   sana bağış parası bulmadım mı?

 Araştırma sahanı ayakta tutmaya çalışmadım mı?

 Evet, evet, hepsini yaptın.

 Her ne yaptıysam, asla üniversitemizi   ve öğrencilerimizi tehlikeye atmadım.

 Geoff, tek yaptığın tehlikeye atmaktı.

 Elinde gerçekler vardı ve sen onlara bakmadın.

 Onlar seni suç ortağı yaparken, sen sadece orada dikildin.

 O okulu inşa etmek için bir ömür harcadım.

 Bir ilaç devine karşı senin yarım yamalak araştırmalarını savunmak ya da   onu yok etmek arasında tabii ki durup düşünecektim.

 Peki ya insanlar?

 Hizmet etmemiz gerekenler?

 Kendi adına konuşamayacak durumda olanlar?

 Detroit Evening News gazetesi.

 Onlara tüm hikâyeyi verdin, ha?

 Aramızda olanları bile.

 Arkadaş olduğumu sanmıştım.

 Bende öyle.

 Biliyorsun, bu, Northlight için en ufak bir fark yaratmayacak.

 Onaylarını aldılar.

 Hala ilaçlarını piyasaya sürecekler.

 Ama insanlar biliyor olacak.

 Bilecekler.

 Ve bu da elimden gelenin en iyisi.

 İstifa etmem istendi.

 Üzgünüm.

 Ben de.

 Eğer baştan yapabilseydim  Ne fark edecek ki.

 Hoş çakal Tyrone.

 Umarım, iki gangster, bir milyon dolar için   birbirlerini öldürmüşler gibi gözükecek ve ve kimse daha derine araştırmayacak.

 Polis olduğunu söylememiş miydin?

 Evet, söylemiştim.

 Yani, beni hapse mi götüreceksin şimdi?

 Hayır.

 Neden?

 Bana birini hatırlatıyorsun.

 Affedersin.

 Özür dilerim.

 Anlamıyorum.

 Peki, şimdi ne yapacağım?

 Bilmiyorum.

 Teşekkür ederim.

 Doktorun devam eden basın programını düşünürsek   gazete okuyacak kadar laboratuvardan çıkanınız varsa duymuşsunuzdur   kendisini bulabildiğimiz için çok şanslıyız.

 Yeni Biyoloji Eş Başkanımıza   Michigan üniversitesine hoş geldiniz derken   sizlerin de bana katılmasını umuyorum.

 Dr.

 Tyrone Brower.

 Teşekkürler!

 Teşekkürler.

 Sınıfıma hoş geldiniz  Klaralon hayal ürünü bir ilaç olmakla birlikte   her yıl yeni opioid ilaçları piyasaya sürülüyor ve sokaklara dağıtılıyor.

 Opioid aşırı dozundan her yıl 100 bin kişi hayatını kaybediyor.

 Bu rakam her yıl %20 artıyor.

 Son iki yılda opioid aşırı dozundan ölen Amerikalıların sayısı   Vietnam savaşında ölenlerin sayısından fazla.

 Çeviri: Bora Güngör boragungorceviri@gmail.

com||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar