Print Friendly and PDF

Translate

İz Bırakmadan (2010) Sans laisser de traces

|

 


95 dk

 Yönetmen:

Grégoire Vigneron

Senaryo:

Laurent Tirard, Grégoire Vigneron

Ülke:

Fransa   Belçika

Tür:

Suç, Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:

10 Mart 2010 (Fransa)

Dil:

Fransızca

Müzik:

Christophe Lapinta

Nam-ı Diğer:

Traceless

Oyuncular

 

    Benoît   Magimel

    François-Xavier   Demaison

    Julie Gayet

    Léa   Seydoux

    Jean-Marie   Winling

 

Özet

Temizlik malzemeleri üreten küçük bir firmada laborant kimyager olarak çalışırken, deneyimli bir kimyagerin iş başvurusunda göndermiş olduğu formülü kendi formülüymüş gibi şirket yönetimine sunarken, formül sahibine biz bu formül ile yüzlerce araştırma yapıyoruz bu nedenle formülünüz bir işe yaramaz diyerek vicdan azabı içerisinde

başarı uğruna bu korkunç hataya düşen adamın yalanlarla ve sonu cinayetler ve şantaj ile süren gerilim dolu bir film.

Altyazı

Hayatta başarılı olmak için, üç şey gereklidir 

Yetenek.

 Çok çalışma.

 Ve şans.

 Çok yeteneklisindir ve it gibi çalışıyorsundur belki   ama şans doğru zamanda yüzüne gülmezse   çabaların boşunadır.

 İZ BIRAKMADAN

 İstediğiniz dosyalar.

 Gerçeğe yakın denetleme sonuçları bunlar.

 Durum nasıl?

 23 Milyon Euro kar: geçen üç yıla göre yüzde 9 artış.

 Bu, Amerikan dostlarımızın güvenini tazeler.

 Neden "gerçeğe yakın"?

 Bina maliyetleri konusunda karar kılamadık.

 Eğer gelecek yıla ertelersek   kar 28 milyon oluyor, yüzde 11 artışla.

 Fena değil.

 Tarihi bir sonuç!

 Daha önce hiç yüzde 10'u aşamamıştık.

 Eğer başarırsak, zaferle emekli olacağım.

 Ama ertelenen maliyetler gelecek yılın sonuçlarını etkileyecektir.

 Yeni yönetim için bir sorun teşkil edecektir.

 Maliyeti yayabiliriz:  bu yıl yarısı, gelecek yıl diğer yarısı.

 Yeni yönetim, bu küçük sorunla başa çıkabilir.

 - Maliyetleri ertelemeyi öneriyorum.

 - Harika.

 Raporu Boston'a gönderin.

 Hepsi bu kadar, beyler.

 Maurice 

Göreve başlamamla ilgili konuşmanı gördüm.

 - Çok iyiydi.

 - Teşekkürler.

 Sadece tek bir şey beni rahatsız etti.

 Öyle mi?

 Nedir?

 Büyütülecek bir şey değil.

 Şirketin geleceğinden bahsederken   "süreklilik" kelimesini kullandın.

 Oysa ki hazırladığım konuşmanın temelini "yenilenme" üzerine kurmuştum   kendimizi yeniden yaratma ihtiyacımızı anlatmıştım.

 Dünyayı değiştiremezsin, Etienne.

 Elbette değiştiremem.

 Ama bence tutarlılık çok önemlidir.

 Cümleyi değiştirmeni rica edeceğim.

 Lütfen.

 Nasıl istersen.

 Teşekkürler.

 Bay Meunier, Greenpark Oteli'nden bir oda ayırtayım mı?

 Evet, harika olur.

 - Klinikten çıkıyorum.

 - Tamam, geliyorum.

 Acele et.

 Bekle.

 Affedersin

 Bunun yardımı olduğunu söylüyorlar.

 Doktorun mu söyledi?

 İşe yarayacak.

 Gerçekten inanıyor musun buna?

 İnanmalısın.

 Beaumont?

 Ben Etienne Meunier.

 Yeni Bay Leke kampanyası ne zaman için belirlenmişti?

 Ajansı ara.

 Yeni bir şeyler bulmalarını istiyorum.

 Bilmiyorum, canlı bir şeyler.

 Reklamlarımızdan bıktım.

 Orijinal bir fikir istiyorum.

 Maurice'in ne düşündüğünü biliyorum.

 Ama o gidiyor ve ben kalıyorum.

 Bitti mi?

 Tanrım, acele et biraz.

 Reklam kampanyasının içeriğinde, nasıl desem  Ben olmak istiyorum.

 - Bir sorun mu var?

 - Etienne?

 Patrick Chambon.

 Liseden, hatırladın mı?

 Seni sonra ararım.

 Çok özür dilerim.

 - Şey gibi görünmüş olmalıyım

 - Pisliğin teki.

 Büyük bir pislik.

 Böyle düşünmüştüm.

 Bakma öyle.

 Seni gördüğüme çok sevindim.

 Ne kadar oldu?

 Neredeyse yirmi yıl.

 - Mangin'in mezuniyet partisi.

 - Mangin  - O ne durumda?

 - Hiç bilmiyorum.

 Ve açıkçası, umurumda değil.

 Evet, şerefsizin tekiydi.

 Sen de mi aşağılık birisi olmayı öğrendin?

 Gelişme kaydettim.

 Seni görmek ne garip.

 Evet, biraz yaşlandım galiba.

 Hayır.

 Fazla değişmemişsin.

 Sen ne durumdasın?

 Özetleme konusunda pek iyi değilim.

 Geçen yirmi yıl şöyle dursun   daha geçen haftayı bile hatırlayamam.

 Ama artık sıradan bir insanım.

 Artık komik şeyler yok.

 Artık öyle şeyler için çok yaşlıyım.

 Projelerim var.

 Kendi şirketimi kuruyorum.

 Sürdürülebilir enerji.

 Sen hangi alandasın?

 Bir şirketi yönetiyorum.

 Ev ürünleri yapıyoruz.

 - Büyük bir şirket mi?

 - 15,000 çalışanımız var.

 Sen de patron musun?

 Evet.

 Sayılırım.

 İşler iyi giderse, üç haftaya patronum.

 Vay be, başarmışsın!

 Tepede senin gibi bir adamın olması güzel.

 Dışarıda bir sürü şerefsiz yönetici var.

 Sen iyi bir adamsın.

 Safsın.

 Seni görmek güzeldi.

 Evet, yine görüşelim.

 Belki yirmi yıl sonra!

 Fazla uzatmadan, kürsüye yeni CEO'nuzu çağırmak istiyorum   Etienne Meunier.

 Teşekkürler, Maurice.

 Konuşmam daha iyi olmayabilir ama daha kısa olacak.

 Bugün bana güvendiğiniz için   ne kadar gururlu olduğumu   nasıl onurlandığımı   söyleyerek başlamak istiyorum.

 Beni bu göreve uygun gördünüz  Beni bu göreve uygun gördünüz   ve size yemin ederim ki sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım  <i>Kimsiniz?

 Seni uyarıyorum, çıldırmış olabilirim.

 Anneme borcumuz var, kredi kartlarımı unutmuşum.

 Görmek istemiyor musun?

 Demek yine sıkı dostlar olduk?

 Hiç unutmadım.

 Neyi unutmadın?

 Brunet'in ailesinin köy evini  Tek bilen sendin.

 Hiç unutmadım.

 Sen düz bir adamsın, Etienne.

 Hep öyleydin.

 Konu bu değil.

 Ne demek istiyorsun?

 Hadi, söyle işte.

 On beş yıl önce, mühendisliğe başladığımda   tek ümidim, laboratuar lideri olmaktı.

 Sonra bir gün, birisi bize buluşunu gönderdi.

 Leke çıkarıcı için bir formül.

 Anında potansiyeli gördüm.

 Gönderen önemsiz birisiydi, bilinmeyen bir kimyacı.

 Formülün patenti dahi alınmamıştı.

 Ona mektup yazdım ve dedim ki: "Üzgünüm   biz de benzer projeler üzerinde çalışıyoruz.

 " Sonra da formülün bana ait olduğunu iddia ettim.

 En önemli projemiz haline geldi   dünya çapında satılan bir leke çıkarıcı.

 Büyük bir Amerikan grubu bizi küçük bir servet karşılığında satın aldı   ve müdürlüğe yükseltildim.

 İşte.

 Başarımın sırrı bu.

 Ne düşündüğümü biliyor musun?

 Bence delirmişsin.

 Kimse, senin olduğun yere arka bahçesine birkaç ceset gömmeden ulaşamaz.

 Sende sadece bu olduğuna şaşırdım.

 Bu hiçbir şey, Etienne.

 İki tane daha, lütfen.

 Ama içim içimi yiyor.

 Ne yapacağımı bilmiyorum.

 Kimseye anlattın mı bunu?

 Hayır.

 Karına bile mi anlatmadın?

 - Arada bir onu arıyorum.

 - Kimi?

 Kimyacıyı.

 François Michelet.

 Numarasını sakladım.

 - Ne diyorsun ona?

 - Hiçbir şey.

 Cevap verir vermez, kapatıyorum.

 Kendini bu şekilde hırpalamayı kesmelisin.

 Kariyerin dönüm noktasında.

 Korkuyorsun, baskı altındasın.

 Pekala.

 Nerede yaşıyor bu adam?

 - Kim?

 - Kimyacı, nerede yaşıyor?

 Güney banliyölerinde.

 Gidelim.

 Hadi.

 Ona hikayeni anlat ve seni affetmesini iste.

 Sen de bunu istiyorsun, değil mi?

 - Ama  - Ama ne?

 Harekete geçme vakti geldi.

 Neden korkuyorsun?

 Sonuçlardan mı?

 Ne olacağını biliyor musun?

 Adamın elinde bir ipucu olmayacak.

 Hepsini sen hayal ediyorsun.

 Adamın birini gece yarısı öylesine uyandıracaksın.

 Aptal gibi görüneceksin, hepsi bu.

 Ama rahatlayacaksın.

 Burada değil.

 Bay Michelet?

 Sizinle konuşmak istiyoruz.

 - Bu saatte mi?

 - Önemli bir konu.

 Bunu bana neden anlatıyorsun?

 Formülünüzün ne kadar değerli olduğunu öğrenmenizi istedim.

 Harika bir iş çıkartmışsınız.

 Hep biliyordum.

 Kazıklandığımı hep biliyordum.

 Ama biliyor musun?

 Bunun yardımı dokunmuyor.

 Beni çıldırtıyor.

 Çünkü artık ızdırabımın adını biliyorum.

 Adını ve suratını.

 Yaptıklarını hazmedemeyen bir ibnenin suratı.

 - Beni affetmenizi istiyorum.

 - Affetmek mi?

 Ne kadar dokunaklı.

 Ne kazanacağım bundan?

 Telafi edeceğim.

 Nasıl telafi edeceksin?

 - Finansal olarak.

 - Neyi esas alarak?

 Patentiniz için ödememiz gereken parayı hesapladım   ve parayı ayarladım.

 15,000 Euro civarında.

 İki katını vereceğim.

 İki katı mı?

 Neden üç değil?

 Tamam.

 45,000 Euro.

 - Ne kadar sattın?

 - Neyi?

 Her yıl leke çıkarıcımdan ne kadar sattın?

 Beş ila altı yüz ton arası.

 Ne kadar kar ettiniz?

 Bilmiyorum.

 Büyük patron bilmiyor demek?

 Altı milyon Euro civarında.

 15 yıl, altı milyon Euro  90 milyon yapar.

 İşte bu kadar istiyorum.

 90 Milyon Euro.

 Şaka yapıyorum.

 90 milyon Euro'yla ne yapayım ben?

 Ya da   45,000 Euro'yla.

 Bana hayatımı geri vermeyecek.

 Bu çöplükte çürüttüğüm on beş yılımı silmeyecek.

 Bana yardımcı olacak tek şey, senin süründüğünü görmek olur.

 Bedelini ödemeni istiyorum, acı çektiğini görmek istiyorum.

 Sen önemsiz bir çöküntüye dönüşene kadar hayatının mahvolmasını istiyorum.

 Durum tersine dönsün istiyorum.

 - Yeter!

 - Seni dava edeceğim.

 Mektubunu hatırlıyor musun?

 "Sevgili beyefendi, projeniz ilgimizi çekmiyor.

 " Mektubu sakladım.

 Mahkemeye vereceğim!

 Mektup hiçbir şeyi kanıtlamaz.

 Senede 200 proje geliştiriyoruz, onu da öylece bulmuş olabiliriz.

 Belki öyle.

 Ama mektup ve çek, birlikte hikayeyi tamamlıyorlar.

 Bırak beni!

 Kahretsin.

 Ölmüş.

 Kaçmalıyız.

 Etienne, gidelim!

 Kazaydı.

 Açıklayabiliriz.

 Neden burada olduğumuzu da açıklamak ister misin?

 İşte  Hadi, gidelim buradan.

 Benim.

 Ne istiyorsun?

 - Arabadan kurtulmalıyız.

 - Ne?

 Birileri evin önüne park ettiğini görmüş olabilir.

 Saat gecenin 11'iydi.

 Sokaklar bomboştu.

 Risk almak ister misin?

 Ne öneriyorsun?

 Arabanın nerede olduğunu söyle, gidip çalayım.

 Nasıl yapacaksın bunu?

 Orasını bana bırak.

 Nerede?

 Evimin önünde.

 27 Avenue Moliére.

 Ne yapıyorsun?

 Kiminle konuşuyordun?

 Önemli bir şey değil.

 Sen yatağa dön.

 "Önemli bir şey değil" de ne demek oluyor?

 Araba çalındı.

 Tamam mı?

 Polisi aradın mı?

 Ben de öyle yapıyordum işte.

 Nasıl oldu?

 Ne?

 Hırsızlık.

 Evin önündeydi.

 Çok yorgunum.

 Eğer izin verirsen, yatacağım.

 Yarın konuşuruz.

 - Merhaba, efendim.

 - Merhaba, Laurence.

 Gece arabam çalındı.

 Lütfen polise bildir.

 Tamam, ben hallederim.

 Detayları sana daha sonra veririm.

 Reklamcılar ofisinizde bekliyorlar.

 Tamam, teşekkürler.

 Bay Leke'nin imajını yenilemek istediğinizi duyunca heyecanlandık.

 Çok çalışmalıyız.

 Bu en önemli projemiz  Dinliyorum.

 - Güle güle.

 - Yakında görüşürüz.

 Durum nasıl?

 Araba?

 Halledildi.

 Polis bir şey söyledi mi?

 Dürüst olmak gerekirse, pek takmadılar.

 Evet, elbette.

 Unutmuşum  Maurice, mimarla birlikte şantiyede.

 Onlara katılmanızı söyledi.

 - Teşekkürler.

 - Ritchie Brown onların yanında.

 Ritchie Brown mı?

 İşte geldi  - Étienne, dostum, seni gördüğüme sevindim.

 - Ben de.

 Kimse bana geleceğini söylememişti.

 Bir, son dakika kararıydı.

 İş için mi yoksa gezi için mi geldin?

 İkisi için de sayılır.

 Gelecekteki ofislerimize bakıyordum.

 Beğendim.

 Bayağı beğendim.

 Çok güzel olacak.

 - Ne halt ediyor o burada?

 - Bilmiyorum.

 Annesi söylemedi mi?

 Dorothy Brown bana oğlunun planlarını anlatmıyor.

 Zamanlaması oldukça şüpheli.

 Ne demek istiyorsun?

 Onlara gelmiş geçmiş en iyi raporu gönderdik   ve patronun oğlu çıkageldi.

 Bunu biraz tuhaf bulmadın mı?

 Nereye varmaya çalışıyorsun?

 Ritchie buraya mevkiimi çalmaya gelmiş.

 Korkarım ki gitmem gerekiyor.

 - Bir ara öğle yemeğine gitmeye ne dersin?

 - Olur.

 Gidelim artık.

 Ritchie'nin şirkete hiç ilgisi olmadı.

 Belki de aldığımız son sonuçlar göze cazip gelmemizi sağlamıştır.

 Sırf seni mutlu etmek istediğimiz için!

 - Niye kabul ettin o zaman?

 - Neden istedin?

 Eğer yönetimi eline alırsa, üç yılda batarız.

 Santoro'yu iflas ettirdi ve ilaç sektörü çok daha zorludur.

 Biliyorum.

 Herkes biliyor.

 Kurul asla Ritchie'nin yönetimi devralmasına izin vermez.

 Kurul, Dorothy Brown ne derse onu yapar.

 Yapma, kadın bir profesyonel.

 Konu oğlu olduğunda hiçbir kadın profesyonel olmaz.

 Ara onu.

 Ne demek için?

 Rakamların yanlış olduğunu, Parker & Butterfield'ın battığını.

 - Onlarla 30 yıldır çalışıyoruz.

 - Siktir et onları!

 Bence sakin kafayla düşünmelisin.

 Bir başkandan da bu beklenir.

 Dorothy Brown'ı ara.

 Yapamam.

 Neden, Maurice?

 Çünkü Boston'da saat sabahın 5'i.

 Evet, doğru.

 Bay Patrick Chambon size ulaşmaya çalışıyordu.

 Üst katta.

 "Hayır, ödevim var " derdi.

 - Neden ki, yavaş mı öğrenirdi?

 - Hiç de bile.

 Kitaptaki bütün problemleri çözmüştü.

 Öyle birisidir.

 Bir mükemmeliyetçi.

 İşte geldi.

 Merhaba.

 - Bana söyleseydin  - Üzgünüm, unutmuşum.

 Bize içecek bir şeyler getirebilir misin?

 Elbette.

 Ne istersin?

 Fark etmez.

 Şarap olur mu?

 Yemekte de bitiririz.

 Kalacak mısın?

 Bu kadar hoş sorarsan, gidemem zaten.

 Ne yapıyorsun burada?

 Telefonlarıma cevap vermedin.

 Biliyorum, meşguldüm.

 Neler oluyor?

 Şey hakkında mı  Ne?

 Hayır.

 Hiç alakası yok.

 Bunun için geldim.

 Sürdürülebilir enerji projem.

 - İyi bir fikir olduğunu söylemiştin.

 Hatırladın mı?

 - Evet.

 Buraya, ortaklık önermek için geldim.

 Affedersin?

 50-50, her ne kadar benim fikrim olsa da.

 Her şeyi bölüşeceğiz.

 Rekabet yok.

 Eski şişelerden birini kapıp getirdim.

 "Château Angelus 1995, Saint Emilion Grand Cru.

 " İş projesi başka şeylere benzemez, seni heyecanlandırmalıdır.

 Ne düşünüyorsun?

 Evet, evet  Biliyorum, finansal tarafı biraz kuru.

 Sen ne düşünüyorsun?

 Ne hakkında?

 Proje.

 Sen ne düşünüyorsun?

 Evet, belki.

 Bilmiyorum.

 Ne demek, bilmiyorum?

 - Patrick açık açık anlattı.

 - Açık açık mı?

 Çok çalışmış.

 Bir şeyler söyle.

 Peki, tamam.

 Görüşümü duymak mı istiyorsun?

 Söyleyeyim.

 Dönüştürülebilir enerji sektörü doygun durumda   ve çok büyük yatırım gerektiriyor.

 Benim rüzgar türbinlerim farklı, geri dönüştürülebilir maddeden yapıldı.

 Madem biliyordun, neden devam etmesine izin verdin?

 - Çok kibirlisin.

 - Kibirli falan değilim.

 - Evet, öylesin.

 - Clemence, sakinleş.

 Diğer herkes gereksiz.

 Tek önemli olan sensin.

 Sinirlisin.

 Sinirli.

 - Sinirli değilim.

 - Evet, öylesin.

 Anlaman için, çocuk yapmaya çalıştığımızı bilmelisin.

 Ve olmuyor.

 Bu bir kadının öz saygısı için çok hassas bir konu.

 Clemence kısır değil, ama çok da doğurgan değil.

 Bir de katil hormon tedavisi  Bu yüzden sinirli.

 Şerefsiz.

 Bence birbirimizi görmeyi kesmeliyiz.

 Şu ağız kavgası yüzünden mi?

 Artık seni görmek istemiyorum.

 Geçen geceyi unutmak zorundasın.

 Hiçbir şey olmadı.

 Anladın mı?

 Hiçbir şey olmadı.

 Sadece bir rüyaydı.

 İşler böyle yürümüyor.

 Sen birini öldürdün.

 Dur bakalım.

 İşin içinde ikimiz de varız.

 Oraya senin için gittik!

 Ona senin için vurdum!

 Biliyorum, biliyorum.

 Dinle, düşünüyordum da   belki de ülkeyi terk etmelisindir.

 Bekle, yerinden oynama.

 İşte.

 Bu, başka bir yerde hayata başlaman için sana yardımcı olur.

 Sen işleri böyle mi hallediyorsun?

 - Nasıl?

 - İnsanlardan kurtulmak için para vererek.

 30,000 Euro var burada.

 Paranı alacağım.

 Neden biliyor musun?

 Son reddeden adam öldü de ondan.

 Özür dilerim, tatlım.

 Lütfen beni affet.

 Her şeyi mahvettim.

 Puştun teki gibi davrandım.

 Senin de verimlilik oranın pek yüksek değil.

 Biliyorum.

 Söylediklerim boş ve dürüst değildi.

 Ve bilimsel olarak yanlıştı.

 Eğer bu işe yaramazsa, bir donör arayacağım.

 Şu Gevrey-Chambertin'den bir kadeh daha doldur.

 Fena değil, değil mi?

 Hiç fena değil.

 Nasıl böyle şişeler bulabiliyorsun?

 Asla söylemem.

 O zaman bana ihtiyacın kalmaz.

 Ne saçma bir söz!

 Eğer aile bile senin için bir şey ifade etmiyorsa  - Espri anlayışına ne oldu, tatlım?

 - İnce esprileri seviyorum   ama kabalıktan nefret ediyorum.

 Jamina, peyniri bekliyoruz!

 Çocuklar, dünya küçümseyici bir yere dönüşüyor.

 Torunlarımız pek huzurlu olmayacaklar.

 Aklıma gelmişken, durum nedir?

 - Seni hiç ilgilendirmez!

 - Torun istiyorum.

 Sabır, baba.

 Doktor işe yarayacağını söyledi.

 Detaylar beni ilgilendirmiyor.

 - Torun bir detay mı?

 - Aptal olma.

 Sorun ne?

 Hormon tedavim mi?

 Nasıl olursa olsun, baba olacağım.

 Maurice, bir şey söyle, lütfen.

 İşte peynir geldi.

 - Ben Francois Michelet'in kızıyım.

 - Bir saniye.

 Affedersiniz.

 - Dinliyorum.

 - Sizinle buluşmak istiyorum.

 Neden?

 Babamla konuşan son insan sizdiniz.

 Merhaba.

 Merhaba.

 - Ne istiyorsunuz?

 - Kahve sipariş ettim.

 Siz ne istiyorsunuz?

 Hiçbir şey, teşekkürler.

 Acil bir durum yoktu, başka bir zaman da buluşabilirdik.

 Önemli bir şey yapmıyordum.

 Bana ne anlatmak istemiştiniz?

 Babam Çarşamba akşamı öldü.

 Biliyor muydunuz?

 Evet.

 Onu aradınız, değil mi?

 Affedersiniz?

 Telefonda kayıtlı olan son arama sizinkiydi.

 - Siz değil miydiniz?

 - Evet, doğru, bendim.

 Sizi önemsiz bir şey için rahatsız ettiğimi sandım.

 Bana onu anlatmanızı istiyorum.

 - Babanızı anlatmamı mı istiyorsunuz?

 - Evet.

 Ailem, ben beş yaşındayken boşandı.

 Annemin yanında büyüdüm.

 O yüzden babamı fazla göremedim.

 Kolay bir adam değildi.

 - Onu neredeyse hiç tanıyamadım.

 - Ben de öyle.

 Gerçekten mi?

 Peki ya onu aramanız?

 Profesyonel amaçlı bir aramaydı.

 Profesyonel mi?

 Evet.

 Babanız bana özgeçmişini göndermişti.

 İlginç olduğunu düşünmüştüm.

 Buluşma için onu aradım.

 Babam size özgeçmişini mi gönderdi?

 İş mi arıyordu?

 Görünüşe göre öyle.

 Her şeye hazırdım ama bu  Neden?

 Çok içine kapanık birisiydi.

 Hiçbir şeyi umursamadığını sanırdım.

 Umudunu kaybettiğini sanmıştım.

 Düşündüğümden daha da az tanıyormuşum onu.

 Sizi rahatsız ettiysem özür dilerim.

 Zararı yok.

 Hayır, teşekkürler.

 Benden olsun.

 Israr ediyorum.

 Peki.

 Teşekkürler.

 Ne iş yapıyorsun?

 Felsefe öğrencisiyim.

 Biliyorum, iş imkanı fazla değil.

 Bırakacağım.

 Neden?

 Param yok.

 Durumumuz zaten zordu ama cenaze masraflarıyla  - Demek eve geldin?

 - Babam bıraktı.

 Acil durum neymiş?

 Sorun ne?

 Seninle bir şey hakkında konuşmak istiyorum.

 Neler oluyor?

 Ciddi bir durum mu?

 Sana daha önce anlatmalıydım.

 Tek başıma halledebilirim sanmıştım.

 Ne söyleyeceksin?

 Beni endişelendiriyorsun.

 Ritchie Brown şehirde.

 Sanırım işimi elimden alacak.

 Babama anlattın mı?

 Paranoyaklaştığımı düşünüyor.

 Ama Ritchie'nin bir şeyler sakladığını biliyorum.

 Ne yapacaksın?

 Daha bilmiyorum.

 Neden benden her şeyi saklıyorsun?

 Bilmiyorum.

 Affet beni.

 Özür dilerim.

 Çok yorgunum.

 Merhaba.

 Geleceğinizi bilmiyordum.

 Burada olmak istedim.

 Küçük bir şeyler organize ettim.

 Bir içki için kalır mısınız?

 Olur.

 Bir saniye.

 Parasını ödemem gerekiyor.

 Ben icabına baktım o işin.

 Ne demek istiyorsunuz?

 Tek başınasınız.

 İzninizi almadan faturayı ödedim.

 Evet, lütfen.

 Israr ediyorum.

 Ama neden?

 Çünkü, bilmiyorum  Lütfen bana bir iyilik yapın ve kabul edin.

 Peki.

 Teşekkür ederim.

 - Nerede içeceğiz?

 - Babamın evinde.

 Sizi tanıştırmamıştım.

 Dedektif Kazinski  "Kazinski", değil mi?

 Babamın ölümünün soruşturmasından görevli.

 Etienne Meunier.

 Babam onunla çalışmak istemiş.

 - Memnun oldum.

 - Ben de.

 - Fleur  - Affedersiniz.

 Nasıl gidiyor?

 Ne?

 Soruşturma.

 Bir ipucu bulabildiniz mi?

 Bilmiyorum  Bir gerekçe   ya da bir şüpheli?

 Herhangi bir şey?

 Hayır.

 Şimdilik bir şey yok.

 Aslında, bir şey var.

 Nedir?

 Beni izleyin.

 Hadi.

 İşte.

 Kurban darbeyi aldığında buradaymış.

 Darbe arkadan gelmiş.

 O yüzden saldırgan burada duruyordu muhtemelen.

 Anlayabildiniz mi?

 Bilmiyorum.

 Arkanı birisine dönüp duvara bakarak öylece beklemezsin.

 - Yani?

 - Yani iki kişiymişler.

 Otur şuraya.

 Bence Michelet orada oturan kişiyle konuşuyormuş.

 Bir noktada, ayağa kalkmışlar.

 Belki de tartışıyorlardı, kim bilir.

 Sonra da diğer adam ona arkadan vurmuş.

 Onları bulma şansınız nedir?

 Bilmiyorum.

 Bu garip bir cinayet.

 Bariz bir gerekçe yok.

 Hiçbir şey çalınmamış.

 Cinayet de tamamen alakasız   ya da çok alakalı.

 Ben ikinciyi tercih ederim.

 Neden?

 Çünkü eğer alakalıysa, insanların yalanı ortaya çıkar.

 Saygısızlık etmek istemiyorum ama gitmem gerekiyor.

 Okul senin için bayağı uzak.

 Trenle 45 dakika.

 Grev yoksa tabii.

 Okulu bırakacak mısın?

 Bu bir utanç.

 Felsefe diplomasının neresi iyi?

 - Diplomanın bir önemi yok.

 - Öyle mi?

 O zaman önemli olan ne?

 Düşünmeyi öğreniyorsun.

 Benim işimde, güzel sanatlar okuyanlar ön plandadır.

 Zihinsel yapı ve genel kültür   meselesidir.

 Ve çok önemlidir.

 Sen güzel sanatlar okudun mu?

 Hayır.

 Görüşürüz.

 Tekrar teşekkürler.

 Görüşürüz.

 Neden televizyonu buraya koydun, anne?

 Biz burada seyrediyoruz.

 Telefonda Plaza Oteli'nin müdürü var.

 - Plaza Oteli mi?

 - Önemli olduğunu söylüyor.

 Faturanın bir kısmını önceden ödedi.

 Ama bu sabah   kalanı ödeyemeyeceğini söyledi.

 Burada dur, tamam mı?

 Bırak gideyim!

 Bırak!

 Dur dedim!

 İçeri gelin.

 Paramı çaldı.

 Burada 10,000 Euro vardı ama şimdi yok.

 Güvenlik müdürümüz, kasanın zorla açılmadığını söyledi.

 Dinlemiyorlar!

 O çaldı!

 Ben banyo yaparken içeri birilerini aldı.

 O bir yalancı.

 Telefonumu çalmak bu!

 Hayır, hayır, hayır.

 Önce para.

 Sanırım genç bayan gitmek istiyor.

 Mafya arkadaşlarını aramak için mi?

 Önce para nerede, onu söylesin.

 - Mafya sen!

 Mafya sen!

 - Kapa çeneni!

 Kapa o koca ağzını!

 - Onu zorla mı burada tutuyorsunuz?

 - Hayır!

 Sadece gitmesini engelliyorum.

 Ben enayi değilim.

 Polisi aramak zorundayız.

 Olur, polisi arayın.

 Ben hiçbir şey yapmadım.

 O yaptı.

 - Bekle biraz.

 - Devam et, ara.

 - Ara!

 Umurumda değil.

 - Sorun yok.

 Sorun yok.

 Ne kadar borcu var?

 Sana kaybet diye mi 30,000 Euro verdim!

 Süslü bir otelde orospunun tekine parayı kaptırdın!

 Hemen teslim olmamalıydın.

 Bu insanları tanırım.

 Polisi arayacakmış, hadi oradan!

 Oteli orospu kaynıyor!

 Bay Harika Ayakkabı muhtemelen yüzde alıyordur.

 Bunların hepsi dolandırıcı.

 Servis de hiç iyi değildi.

 Yani ödediğin parayı düşünürsen.

 Hepsi beni deli ediyor.

 - Gitmen gerekiyordu, Patrick.

 - Biliyorum.

 Ama projemin işe yaramaz olduğunu söyledin.

 Haklıydın.

 Sorun ne?

 Hayalet gibi bembeyaz kesildin.

 Pekala dinle.

 Ne yapacağımızı biliyorum.

 Gelin.

 Gauthier  Patrick Chambon.

 Gauthier, İnsan Kaynakları Müdürümüz.

 Merhaba.

 - Bay Chambon'u işe alıyorum.

 - Anlıyorum.

 Singapur'da bir şube açıyoruz.

 Bay Chambon orayı yönetecek.

 Ne tür bir şube?

 Market geliştirme ve birleştirme.

 Kaç kişi çalışacak?

 Sadece Bay Chambon ile başlıyoruz.

 Aylık 12,000 Euro'da anlaştık ayrıca ek ödemeler de olacak.

 Hemen bir sözleşme hazırlanmasını istiyorum.

 Olağan prosedür böyle değil.

 Biliyorum, Gauthier.

 Ama belki de bir kereliğine, işleri basitleştirebiliriz.

 - Sözleşme hazırlamak uzun sürer.

 - Yardım al.

 48 saatin var.

 Bir dakika dahi gecikmesin.

 Pek heyecanlanmış gibi değildi.

 Uydurma işler, şirket politikasına uygun değil.

 Ama dediğimi yapacak.

 Patron benim.

 - Neredeyse patron.

 - Pekala, Patrick.

 Bu sefer şu uçağa binsen iyi edersin.

 Söz veriyorum.

 Asya bana uygun.

 12,000 Euro da yaşayabilmek için yeterli.

 Gerçek bir dostsun sen.

 Burada neler oluyor, anlatır mısın?

 Hiçbir şey.

 Bay Brown bazı bilgilere ihtiyaç duymuş.

 Ne tür bir bilgi?

 Burası yönetici katı.

 Benim iznim olmadan buradan bilgi çıkarılamaz.

 - Ama Bay Meunier  - Kim için çalışıyorsun sen?

 Ritchie Brown mı yoksa benim için mi?

 Şu dosyayı göster bana.

 Bir harita.

 Bir sokağı arıyordu.

 Anlıyorum.

 Bu durumda, olay farklı.

 - Alışverişe mi gidecekmiş?

 - Hayır.

 Bir daire bakacakmış.

 Sanırım buraya taşınmak istiyor.

 <i>- Merhaba, Dorothy.

 Nasılsın?

 - İyiyim.

 Aslında harikayım  <i>Houston'dan yeni döndüm.

 Ve rakamları gördüm.

 <i>- Evet.

 Ben de bu yüzden aradım.

 - Tahmin edebiliyorum, Maurice.

 <i>Bekleyemedin, değil mi?

 Seni tanıyorum, Maurice.

 <i>- Şey  - Maurice, rakamlardan çok etkilendim.

 <i>Gitmeden önce bana verebileceğin en güzel hediyeydi.

 Seni çok  <i>-  özleyeceğim, Maurice.

 Hem de çok.

 - Teşekkürler, Dorothy.

 <i>Ben teşekkür ederim.

 Gelip seninle bir şarap içmek için sabırsızlanıyorum.

 <i>- Ben de.

 - Kapatmam gerek.

 Başka konuşmak istediğin bir konu var mı?

 <i>- Yok.

 - Bütün çalışanları benim için kutla.

 Harika bir iş çıkartmışlar.

 Görüşürüz.

 Üzgünüm, Etienne, bunu yapamam.

 Kazandıklarım için çok çalıştım!

 Laurence?

 Bu sabahki programımda ne var?

 Pagés ile randevu, sonra da reklam ajansı yeni resimli taslağı getirecekler.

 - Ara onları ve yeni randevu ayarla.

 - Peki.

 Merhaba.

 Öğle yemeği için boş musun?

 Evet.

 İçeri gel.

 Merhaba.

 Merhaba.

 Öylesine bir uğramıştım.

 Sizi rahatsız etmeyeyim.

 Hayır, sorun değil.

 Rahatsız etmedin.

 Nasıl olsa bitirmiştik, değil mi?

 Yeni bir şey olursa beni haberdar edeceksiniz, değil mi?

 Evet.

 Elbette.

 Görüşürüz.

 Şimdilik hoşça kal.

 Görüşürüz.

 - Gitmeye hazır mısın?

 - Evet.

 Beni uyarman gerekirdi  Elbisemi değiştirirdim.

 Ne isteyeceğine karar verdin mi?

 - Karar veremiyorum.

 - Istakozu seç.

 Bayağı pahalı.

 Bankacım bana bir kredi verir.

 O halde, ıstakoz olsun.

 Seni düşünüyordum.

 Okulu bırakmanı istemiyorum.

 Korkarım ki, bıraktığın için pişman olacaksın.

 Benim için mi endişeleniyorsun?

 Boşa giden yeteneklerden nefret ederim.

 Tamam ama  Senin için bir teklifim var.

 Şehir merkezinde bir dairem var.

 Boş duruyor.

 Okulunu bitirene kadar orada kalabilirsin.

 Kira ödemeyeceksin ve okula sadece 10 dakika uzaklıkta.

 Ne dersin?

 Burası çok sessiz.

 Anahtarı buraya koyacağım.

 Ne yapıyorsun?

 - Blender nerede biliyor musun?

 - Hayır.

 Bu delilik, ihtiyacın olanı asla bulamıyorsun.

 Blenderı ne yapacaksın?

 - Çorba yapacağım.

 - Çorba mı?

 Evet, sebze çorbası.

 Artık sağlıklı beslenmek istiyorum.

 Sen ne istersen ye.

 Ama ben abur cuburdan bıktım!

 Aklını mı kaçırdın sen?

 Hamileyim.

 Tatlım  İyi kız.

 Başaracağını biliyordum.

 Biraz yardım aldım.

 Merhaba, Maurice.

 Tecrübelerime göre en zor zamanlar daha gelmedi.

 - Merhaba, anne.

 - Merhaba, Micheline.

 İçeri gelin, içeri gelin.

 - Ritchie geceledi.

 - Çocuk tam bir zevk kaynağı.

 Bu benim beşiğim!

 Tavan arasından indirdim.

 Hoşlanırsın diye düşündüm.

 Teşekkür ederim.

 Tekrar boyanması gerek.

 Bu sefer, bu benim işim değil.

 Çarşafları bile saklamıştım.

 Mısır pamuğu.

 Sonsuza dek dayanır.

 - Merhaba.

 - Başka oyun yok, Ritchie.

 Burada ne aradığını bilmek istiyorum.

 Hiçbir şey.

 Benimle dalga geçme.

 Neden daire arıyorsun?

 Sakın yatırım için olduğunu söyleme.

 Etienne, lütfen anneme söyleme.

 Öğrenirse beni öldürür.

 - Anlamıyorum.

 - Etienne, ben aşık oldum.

 - Affedersin?

 - Adı Garelle.

 Bir oyuncu.

 Başrol oyuncusu.

 Çok yetenekli.

 Ona evlenme teklif ettim.

 En yakın zamanda   evleneceğiz.

 Belki de gelecek hafta.

 Bu yüzden buradasın yani.

 Maurice bilmiyor.

 Kimse bilmiyor.

 - Neden?

 - Annemi tanıyorsun.

 Para onun için çok önemlidir.

 Öğrenirse, sosyal düzeyimizden birisiyle evlenmemi ister.

 Ne yapacağımı bilmiyorum.

 - Kaç yaşındasın Ritchie?

 - 34.

 Cevabı kendin vermedin mi şimdi?

 Haklısın.

 Hem de çok haklısın.

 Sağol dostum.

 Sana borçlandım.

 Etienne?

 Doğru mu, Patrick'i işe mi aldın?

 Evet, Patrick'i işe aldım.

 Tanıştığım Patrick mi?

 - Anlamıyorum.

 - Zamanı değil şimdi.

 Babama söylemedin mi?

 Gauthier, sinir krizinin eşiğinde Singapur'da bir ofis hakkında beni aradı.

 Bunu Pazartesi konuşsak?

 Böyle kararları tek başına veremezsin, bunu biliyorsun.

 Evet, elbette biliyorum.

 Hem bu Patrick Chambon da kim?

 Onunla tanışabilir miyim?

 - Hayır - Neden?

 - Singapur'a gitti.

 Henüz başkan değilsin, Etienne.

 Bunu unutmuş gibisin.

 Ama sen benim canıma okumayı hiç unutmuyorsun, değil mi?

 - Bu ne cesaret!

 Micheline  - Micheline çenesini kapamayı öğrenmeli.

 Delirdin mi sen?

 Affedersiniz.

 Ben Bardon, hukuk danışmanınız.

 Patrick Chambon tutuklandı.

 - Ne olacak?

 - Elinde ne kadar olduğuna bağlı.

 Eğer satmak için olduğunu düşünürlerse, hapse girebilir.

 - Sicilinde bir şey var mı?

 - Hayır.

 Bir ya da iki yıl.

 Yargıca bağlı.

 Kişisel kullanım için olduğunu söyleyeceğiz.

 Belki ucuz kurtulabilir.

 Aptal olduğumu düşünmüyor musun?

 Sahip olduğumu bilmiyordum.

 Yıllar önceden cebimde kalmış bir parça esrar.

 Ne kadarlık bir parça?

 Bilmiyorum.

 Fazla değil.

 - Avukat tuttun mu?

 - Evet, hukuk danışmanımız.

 Para önemli değil, bana bir profesyonel gerekiyor.

 O bir profesyonel.

 Sicilin temiz, değil mi?

 Evet, hepsi bu.

 Kanunlara göre de mi?

 Çocuk kadar safım.

 İşler düzeliyor.

 Çok istekli bir polis değil.

 Bir saat içinde buradan çıkarız.

 Başka bir şey var mı?

 Hayır.

 Gidelim.

 Pekala   durum şöyle; Sicili temiz   kaçakçılık amacı yok.

 Onu bırakacağız.

 Ama onunla birisinin iyice konuşması gerekiyor.

 İnanın bana, onunla ciddi bir konuşma yapacağız.

 Onu kovmayacak mısınız?

 Sakinleştikten sonra her şeyi baştan düşünmem gerekecek.

 Gümrük cezası olacak.

 Ödeyebilecek mi?

 Biz hallederiz.

 Tamam.

 Yine de bir rapor yazmam gerekecek.

 Kişisel dosyalar için   diyebiliriz.

 Anlıyorum.

 Pekala, bu durumda  - Patron?

 - Ne oldu?

 Patrick Chambon'un parmak izleri  Geçen hafta banliyöde gerçekleşen bir cinayetin olay mahallindekiyle eşleşiyor.

 Clemence?

 Dinle  Biliyorum ailene kötü davrandım.

 Özür dilerim.

 Bir garsoniyerin mi var?

 Komşular şikayetçi.

 Metresin çok gürültücüymüş.

 Buralara gelebilmek için çok mücadele ettik.

 Sonunda hamile kaldım   ve sen beni aldatıyorsun.

 O kelimeden nefret ediyorum, çok modası geçmiş bir kelime.

 Ona aşık mısın?

 O sadece yardım etmeye uğraştığım fakir bir kız.

 Bu olasılığı düşündüm aslında.

 Belki de sadece ona yardım etmek istiyordur dedim.

 Sonra da niye bana anlatmadı diye düşündüm?

 Onun orada kalmasına izin vereceğini söyleyebilirdin.

 Ben sana anlatırdım, Etienne.

 Haklısın, anlatmalıydım.

 Her şey çok hızlı gelişti.

 Babası  Babası mı?

 Geçen hafta öldü.

 Bizim şirkette çalışmıştı.

 Tek bir kuruş parası yoktu kızın, bu yüzden ona yardım etmek istedim.

 Adı neydi?

 Michelet.

 Nerede çalışmıştı?

 Laboratuarda.

 Kimi arıyorsun?

 Babamı.

 Eğer çalışmışsa, babam onu hatırlar.

 15,000 çalışanımız var.

 Hepsini tanıyamaz ki.

 Laboratuardakileri hatırlar.

 Babanı bununla rahatsız etme.

 Alo?

 Peki, tamam.

 Şirkette çalışmamıştı.

 Ama söylediklerimin kalanı doğruydu.

 Telefonumu geri ver.

 Yemin ederim, o kıza elimi sürmedim.

 Onu gördüm.

 Nasıl birisi olduğunu merak ettim.

 Onun daha bir çocuk olduğunu fark etmedin mi?

 Yarın dairemden çıkmasını istiyorum.

 - Onu görebilir miyim?

 - Sanmıyorum.

 Sana ve Micheline'e kötü davrandığımı biliyorum  Ama konu bu değil.

 Suratına bir tane geçirmeden   arabana binip buradan defol.

 Merhaba, nasılsın?

 Seninle bir dakika konuşabilir miyiz?

 Elbette.

 Neler oluyor burada?

 Birkaç arkadaşımı davet ettim.

 - Komşular şikayetçi.

 - Kim?

 Yandaki yaşlı kadın mı?

 O balataları sıyırmış.

 Buraya okulunu bitir diye seni getirdim, parti yap diye değil.

 Bu yüzden mi geldin?

 Beni azarlamak için mi?

 Bir anlaşmamız vardı.

 Ne anlaşması?

 Ben hiçbir şey istemedim ki.

 Elinde paranla karşıma gelen sendin.

 Ne istiyorsun?

 Hadi, söyle.

 Ne istiyorsun?

 İyi misin, Fleur?

 Dokunma bana!

 - Onu yalnız bırak, tamam mı?

 - Dinle, çocuk  Bay Meunier?

 Ben Dedektif Kazinski.

 Beş dakikalığına karakola uğrayabilir misiniz?

 Ne için?

 Geçen gün benden neden uzak durdunuz?

 - Ne zaman?

 - Havalimanında.

 Sizden uzak durmadım.

 Beni gördünüz ama selam vermediniz.

 Siz de selam vermediniz.

 Patrick Chambon'u tanıdığınızı bilmiyordum.

 Havalimanında konuşabilirdik.

 Zamanım yoktu.

 Peki ya şimdi?

 Söylenecek pek bir şey yok.

 Chambon çocukluk arkadaşım.

 İş arıyordu, ben de ona iş teklif ettim.

 Size tuhaf gelen bir şey yok mu?

 Ne demek istiyorsunuz?

 İşe almak üzere olduğunuz bir adam, Michelet   dostunuz tarafından öldürüldü, bir hafta sonra işe aldığınız bir dost?

 Michelet'i işe almak üzere olduğumu söylememiştim   özgeçmişinin ilgimizi çektiğini söylemiştim.

 Öldüğü gün onu aradınız.

 Sakladınız mı?

 Neyi?

 Özgeçmişini.

 Bilmiyorum.

 Sekreterime sormam gerekiyor, atmış olabilir.

 Chambon'un işi  Michelet'in istediği iş miydi?

 Hayır, hiç alakası yok.

 Nereye varmaya çalıştığınızı anladım.

 Nereye varmaya çalışıyormuşum?

 - İş yüzünden değildi.

 - Ne yüzündendi o zaman?

 Hiçbir fikrim yok.

 Kurban ve katille olan bağlarınız çok ilginç.

 Kızdan bahsetmiyorum bile.

 Ne kızı?

 Michelet'in kızı.

 Babasının katilini bulduğumuzdan beri ona ulaşamıyorum.

 Onu misafir mi ediyorsunuz?

 Dairemde kalmasına izin veriyorum.

 Şimdiye kadar.

 Kızla cinsel ilişkiye giriyor musunuz?

 Affedersiniz?

 Kızla cinsel ilişkiye giriyor musunuz?

 Sizi ilgilendirmez.

 Öyle mi?

 Beni ilgilendirmediğini söylüyor.

 Sanırım konuşmamız bitti.

 Bir dahaki sefere, avukatım da yanımda olacak.

 Belki öyle yaparız.

 Endişelenmiyorum.

 Chambon konuşacak.

 An meselesi.

 Beni buradan çıkarmalısın.

 Sen olduğunu biliyorlar.

 Hüküm giyeceksin.

 Kahretsin!

 Polisler beni izliyor.

 Birbirimizi bir daha göremeyiz.

 Beni dinle.

 Kurban sert birisi olarak biliniyor, ikiniz de sarhoştunuz   ve kasıt yoktu.

 - Paçayı sıyıracaksın.

 - Ben başka şekilde duydum.

 Ne?

 Avukatın, diğer adamın adını vermemi söyledi.

 - Bunu yapamazsın.

 - Nedenmiş?

 Gerçek bu.

 - Bunu yapamazsın.

 - Düşün.

 Onu öldürmedin, sen sadece oradaydın.

 Bir kazaydı.

 Neden risk alıyorsun?

 Neden mi risk alıyorum?

 Ben her şeyi riske attım.

 Eğer orada olduğumu söylersem, neden orada olduğumu da söylemem gerekir.

 Bunu yaparsam biterim.

 Ya ben, ben bitmez miyim?

 Bu ilk hükmün.

 Avukatım yüzde yüz emin: En fazla beş yıl alacak ve şartlı tahliye edilebileceksin.

 İçeride iki yıl geçireceksin.

 Patrick, dinle, hapiste geçirdiğin zamanın parasını öderim.

 Ne kadar istediğini söyle.

 Eğer beni ihbar edersen   parmaklıkların ardında bir yıl kalır   ve fakir olarak dışarı çıkarsın.

 Eğer anlaşmamı kabul edersen, iki yıl kalıp zengin olursun.

 Hangisini tercih edersin?

 Bir milyon Euro istiyorum.

 Yıl başına.

 Bekle  Evet mi hayır mı?

 Tamam.

 - Ve şimdi istiyorum.

 - Bu imkansız.

 Sana güvenmediğimden değil, Etienne   ama parayı hapse girmeden önce istiyorum.

 Üç günün var.

 Yapamam.

 Bir yolunu bul.

 Beni mi görmek istediniz?

 Hisselerimi satmak istiyorum.

 Ne kadarını?

 Hepsini.

 Avenue Moliére'de 185 metrekare  Bilmiyorum, piyasa değeri ne kadar?

 Ne demek "ne zaman"?

 Hemen!

 Leroy hakkında aramıştım.

 Eylül'de almıştım  Evet, hasarsız.

 Ne kadar verirsiniz?

 Le Corbusier şezlongu, sertifikasıyla beraber.

 Geçen yaz, birinin tekneyi almak istediğini söylemiştin.

 Kimdi o?

 İsimlerini bulabilir misin?

 Genç bir hanım bunu bıraktı.

 Teşekkürler.

 <i>PUŞT Cannes'daki villa için Rus bir alıcı buldum.

 Ödeyebilir mi?

 Evet.

 Onu tanıyorum.

 Ama sert bir iş adamıdır.

 - Nasıl yani?

 - 500,000 teklif ediyor.

 Olmaz!

 Dört katından fazla değeri var!

 Finansal olarak zorlukta olduğunu biliyor.

 Bunu sonuna kadar kullanacaktır.

 Ne düşünüyorsun?

 800,000'e çıkarabiliriz.

 Daha fazlası olmaz.

 Acelesi olan sensin, o değil.

 Düşüneceğim.

 Hazır bahsetmişken, ev sadece senin üzerine mi?

 Hayır.

 Karım da ortak.

 Bu durumda, imzası gerekecek.

 Evet, elbette.

 Peki, teşekkürler.

 Size geri döneceğim.

 Benim.

 <i>- Parayı topladım sayılır.

 - Boş ver o işi.

 <i>- Ne?

 - Burada kalırsam öleceğim.

 Telefonun dakikası 50 Euro, yani kısa keselim.

 Dikkatlice dinle, buradan kaçacağım.

 Ne?

 <i>Yarın saat 11:00'de yargıcın karşısında olacağım.

 Ofisi üçüncü katta.

 Bir pikap kirala ve karton kutularla doldur.

 <i>- Pencerenin altına park et.

 - Bu saçmalık.

 Söylediklerimi yap yoksa seni ihbar ederim!

 Yarın saat 11:00'de.

 Yargıcın penceresinin altında ol.

 - Beni çabucak kabul ettiğiniz için teşekkürler.

 - Bay Chambon'la mı ilgili?

 Evet.

 Sayılır.

 Yarın yargıcın karşısına çıkacak.

 Biliyorum.

 Suç ortağının adını vermeye karar vermiş mi?

 Ben de sizi bu yüzden görmek istiyordum.

 Devam edin.

 Suç ortağı  Yani o gece yanındaki kişi  Onun durumu ne olur?

 Rolüne bağlı.

 Diyelim ki oradaydı ama hiçbir şey yapmadı.

 Bu durumda   sessiz kaldığı için ceza alır.

 Bir yıl diyebilirim.

 Kendisi teslim olursa, bunun bir yardımı dokunur mu?

 Evet.

 Suçlu taraf iyi niyet gösterirse, yargıçlar genelde fazla yüklenmezler.

 Ama ona hızlı davranmasını tavsiye   ederim.

 Patrick Chambon onu ihbar etmeden önce.

 - Clemence ile konuşmak istiyorum.

 - Git buradan.

 Geçen gün, senden neden   her şeyi sakladığımı sormuştun ya hani?

 Bunu düşündüm.

 Problem, beni aslında hiç seçmemiş olman.

 - Affedersin?

 - Hala onların küçük kızısın.

 Asla benim karım olmadın.

 Beni seçmedin.

 Ben seni seçtim.

 Patronun kızıyla evlenmek zorunda değildim.

 Başarılı olmak için buna ihtiyacım yoktu.

 Ama seni görür görmez aşık oldum.

 Komiktin, zariftin, kibardın  Bana "efendim" diyordun.

 Daha önce senin gibi birisiyle hiç tanışmamıştım.

 Ve demiştim ki: "Hayatımı birlikte geçirmek istediğim kadın işte bu.

 " Sen sadece bunu kabul ettin.

 Bu yüzden asla sana güvenemedim.

 Oysa ki beni seçmiş olsaydın   belki bir çift olabilirdik.

 Gerçek bir çift.

 Yeterince dinledim.

 Baba, otur.

 Sessiz ol ve otur.

 Neler olduğundan emin değilim.

 Ne istiyorsun?

 Hiçbir şey.

 Hiçbir şey istemiyorum.

 Ama bir süre birbirimizi göremeyebiliriz.

 Gidiyor musun?

 Evet  Biraz karışık aslında.

 Konuştuğumuza sevindim, Clemence.

 Nereye gidiyorsun?

 "Sevgili Fleur, bu şimdiye dek yazmakta en çok zorlandığım mektup.

 "Ama sanırım gerçeği sana borçluyum.

 "Bütün gerçekleri  " Dedektif Kazinski?

 Etienne Meunier.

 Konuşmalıyız.

 45 dakika içinde görüşebilir miyiz?

 Harika.

 Yoldayım.

 İyi misiniz, efendim?

 Bay Kazinski geliyor.

 Bay Meunier, sizi rahatsız ediyor muyum?

 Biraz.

 Dinliyorum.

 Sizin için kötü haberlerim var.

 - Dinliyorum.

 - Patrick Chambon ölmüş.

 Beş dakika önce olmuş.

 Yargıcın ofisinde  Camdan atlayarak kaçmaya çalışmış.

 Çok üzgünüm.

 Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.

 Merhaba.

 İçeri gel.

 Gelmene sevindim.

 Seni aramaya cesaret edemezdim muhtemelen.

 İyiliklere pek alışkın değilim.

 - Aptal gibi davrandım.

 - Hayır, benim hatamdı.

 Sana rağmen seni kurtarma arzuma yenik düştüm.

 - Sen iyi bir adamsın, Etienne.

 - Hayır, ben öyle düşünmüyorum.

 Bana babamı hatırlatıyorsun.

 Öyle mi?

 Evet, bazen.

 Huysuzlaştığında.

 Sana sormam gereken bir şey var.

 Evet.

 Hayır diyebilirsin.

 Tamam.

 Okulu bitirmeye karar verdim.

 Öğrenci kredisi çıkartmak istiyorum   ve bir kefil gerekiyor.

 Maddi durumu iyi birisi.

 Cevabım evet.

 Kefil olmak zorunda değilsin.

 Cevabım evet.

 - Söz, ödemelerimi zamanında yapacağım.

 - Yapsan iyi edersin.

 Üzgünüm ama ders çalışmam gerekiyor.

 - Sonra görüşürüz.

 - Görüşürüz.

 Nihayetinde, sanırım hepsi bir şans sorusu.

 Bir problemi her açıdan çözümleyebilirsin   istediğin bütün tahminleri yapabilirsin  Ama günün sonunda   bütün kararlar "yazı turaya" kalır.

 O zaman asıl soru şu: "Şansın hayatınıza katılmasına izin verecek misiniz?

"||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar