Print Friendly and PDF

Translate

The Dead Pool (1988) ÖLÜM HAVUZU

|

 

91 dk  

Yönetmen:

Buddy Van Horn        

Senaryo:

Harry Julian Fink, Rita M. Fink, Steve Sharon         

Ülke:

ABD 

Tür:

Aksiyon, Suç, Gizem

Vizyon Tarihi:

13 Temmuz 1988 (ABD)

Dil:

İngilizce

Müzik:

Lalo Schifrin   

Bütçe:

$31,000,000 / Hasılat: $37,903,295

Çekim Yeri:

San Francisco, California, ABD

 

Nam-ı Diğer:

Dirty Harry 5 | Dirty Harry in The Dead Pool

 Oyuncular

 

    Clint   Eastwood

    Patricia   Clarkson

    Liam   Neeson

    Evan   C. Kim

    David   Hunt          

Devam Filmleri

 

    1971 - Kirli Adam (169,978)7.7

    1973 - Silahın Gücü (67,386)7.2

    1976 - İnfazcı (49,755)6.7

    1988 - The Dead Pool (49,488)6.3

 

Özet

Dedektif Kirli Harry kendisini tuhaf bir bahis oyununda bulur. Önce kimin öleceğine dair iddiaya giren bir grup ünlü insanın tahminleri tutunca, Harry olaya el koyar ama kendisinin de bu ünlüler listesinde yer aldığını dehşetle fark eder.

Altyazı

Dün South Bay'de 3 kişinin hayatına mal olan yangının   kasıtlı olarak çıkarıldığı sanılıyor.

  Art arda meydana gelen bu yangınların çıkış nedenleri hemen hemen aynı.

  Yetkililer, kundaklama olduğunu düşünüyorlar.

  Henüz şüpheli yok.

  JOHNNY SQUARES YAKALANDl

Ünlü Caz besteCisi Edward Barla bugün özel bir törenle anıldı.

  "Midnight Hearts" ve "Just For You" adlı eserlerle ünlüydü.

  Edward Barla, 56 yaşında öldü.

  Yarışçı Michael Cipriano Araba Kazası Lou Janero davası sona erdi.

  Haberi Samantha Walker'dan dinliyoruz.

  Jüri, Lou Janero'yu   Paul Cirela'nın ölümünden suçlu buldu.

  Janero örgütünün bir parçası olan Cirela, müşterek bahis ve vergi   kaçırma davasında, Janero aleyhine şahitlik yapacaktı.

  Başsavcı yardımcısı, Thomas McSherry, Müfettiş Harry Callahan'a   Lou Janero'nun yargılanmasındaki katkıları için teşekkür etti.

  Müfettiş Callahan'a teşekkür etmemiz gerekir.

  Janero'nun iş hayatını bitirdi.

  Müfettişin delilleri, Janero'nun sadece cinayete karışmak   suçundan değil, müşterek bahis ve kumar suçlarından da    yargılanmasını sağladı.

  Samantha Walker, Kanal 8.

  Sana dönüyoruz Pat.

  Çekil kıçımdan.

  Gidiyor.

  Saldırganları tanıdınız mı?

  Bu saldırının Janero davasıyla bir ilgisi var mı?

  Janero hayatınızı tehdit etmeye mi çalışıyor?

  - Janero'nun adamları mıydı?

  - Ölüm tehdidi aldınız mı?

  Resmi koruma altında mısınız?

  Soruşturmamız sona erince   teşkilatımız bir bildiri yayımlayacaktır.

  13.

 453 dolar ve 63 sent.

  Bir sivil polis arabasının fiyatı bu.

  Bu ay içinde parçaladığın 3.

  araba.

  - Lou Janero.

  - Ne?

  Adamları ateş etti.

  Hesabı ona yolla.

  Buna masa başında gülersin, çünkü sokak görevinden alındın.

  - Bir araba yüzünden mi?

  - Teğmen Ackerman'ın isteği.

  Kendi iyiliğin için.

  - Kabul edeceğimi sandıysan  - Janero meselesi bitene kadar.

  Hapiste olsa bile silahlar hala elinde.

  Gerçek anlamda.

  Kahramanımızın terfisinden önce delik deşik edilmesini de istemeyiz.

  Gördün mü?

  Sen terfi edildin.

  Harika.

  Basının sana olan ilgisinden faydalanmalıyız.

  Nasıl olacak bu iş?

  Benim fikrime göre, benimle beraber halkla ilişkilerde çalışmalısın.

  Fikirler kıç gibidir.

  Herkeste bir tane vardır.

  Teşkilatın itibarına ne yaptığının farkında mısın?

  Önemli bir suçluyu hapse attın.

  İnsanlar seni konuşuyorlar, ve ilk defa olumlu yönde.

  Yeni elemanlar için bu ne demek sence?

  Şu gelen sayıya bak.

  Hiç bu kadar röportaj talebi almamıştık.

  Ben bir medya maymunu değilim.

  Yapabilecekken, halkın gözündeki değerini artırmalıyız.

  Gazetecilerle içli dışlı olmak benim işim değil.

  Senin işin, olumlu imajımızı artırmak.

  İstifa etmem ne derece olumlu olur, teğmen?

  Beni yanlış anlama.

  Harry, tek istediğim biraz işbirliği.

  Seni dış görevden tamamen almamız gerekmiyor.

  - Basınla aranı daha iyi tut yeter.

  - Başka bir şey?

  Evet.

  Quan, buraya gelir misin?

  Quan, Gençlik Çeteleri Masası'ndan Cinayet Masası'na geçiyor.

  İyi, Cinayet Masası'na Al gibi polisler gerek.

  İyi ki hemfikiriz.

  Sokaklarda olduğun sürece, Quan arkanı kollayacak.

  - Dur bir dakika  - O kadar.

  Harika, genelde ortaklarımın ya yaralı ya da ölü olduğu düşünülürse.

  Al'a ne düşündüğünü sorsana.

  Pekala, Quan?

  Callahan ile çalışmaya itirazın var mı?

  Sanırım üstesinden gelebilirim.

  Bir çelik yelek al, evlat.

  Harry'nin yanına bir Çinli-Amerikalı vermemiz imajımız için iyi olacak.

  - Çocuğunuz var mı, teğmen?

  - Benim mi?

  Hayır.

  Şanslılarmış.

  Kes.

  Kes!

  Senkronize olamıyorsun, Johnny.

  Sorun nedir?

  Nerede o salak?

  Jeff!

  Jeff!

  - Kısa devre yaptı, Peter.

  - "Bana güven" demiştin.

  Değil mi?

  Dememiş miydi?

  Bu meslekte bu "siktir" demektir.

  Kontrol ettim.

  Telafi edeceğim.

  Bana 20 dakika ver.

  Pekala, haydi yap.

  Bu sefer çuvallama.

  Lafım geriye kalan siz salaklara da.

  Bu rezillik be dostum.

  Etrafımdakiler patlarken nasıl şarkı söyleyeyim?

  - Bir kazaydı.

  - Bu filmin hepsi bir kaza.

  Bunu yapmaya nasıl ikna oldum ki?

  Sana bir klip gerekiyordu, bana da film için bu sahne.

  İkimizin de istediği olacak.

  Neden bu buzhane yerine daha sıcak bir stüdyoda çekim yapmıyoruz?

  Seyirciler, sen şarkı söylerken nefesinin buharını görsün diye.

  Dahice.

  Orjinal değil ama, insanlar kıçımın donduğunu anlayacak.

  O da ne demek?

  Yetenekli bir yönetmen orijinal bir şey çekerdi.

  The Exorcist filmini taklit etmezdi.

  Bu bir taklit değil, saygı gösterisi.

  Seni aptal  Tanrım, sana inanmıyorum.

  - Ne?

  - Kıvranıyorsun, değil mi?

  Neden bahsediyorsun?

  Çekimlerde yapmamaya söz vermiştin.

  Ben ne yaptığımı biliyorum.

  Halledebilirim.

  - Filmimi mahvetmeyeceksin!

  - Halledebilirim!

  Karavanıma dönüp, toparlamama izin ver.

  Sonra canlarına okuyalım.

  - Tamam mı?

  - Tamam.

  - Biri bana mont verebilir mi?

  - Johnny'ye bir mont.

  - Ne yapacağız?

  - Merak etme, o eğitimli fok gibidir.

  Ağzına balığı at, gösterisini yapsın.

  HOTEL ŞEYTAN Uyanın çocuklar.

  Kalkma vakti geldi.

  Nasıl gidiyor?

  HOTEL ŞEYTAN Otele gelin.

  Ölün.

  Cinayet Masası'nın göz kamaştırıcı olduğunu hep biliyordum.

  Yani, ünlülerle karşılaşmak gibi.

  İmzalı resmini alamayacağına üzüldüm.

  Biliyor musun Harry, bunlar hep üçlü ölürler?

  Bir ünlü ölünce, bir ya da iki hafta içinde iki ünlü daha ölür.

  Bu doğru, Harry.

  Ünlüler üçlü olarak ölürler.

  Bunun burun ve ağız çevresinde kristaller var.

  Kollarının üstünde yaralar.

  Sol kolunda taze bir delik izi var.

  Evet, Cinayet Masası gerçekten göz kamaştırıcı olabiliyor.

  Mankeni kontrol et, lütfen.

  Meagan.

  7.

 5 cm objektif istiyorum, yakın plan.

  Düşürmemeye çalış.

  Haydi acele edip çekelim şunu ve bu işi bitirelim.

  Yardımcı asistanım ve ben, Johnny'i karavanında bulduk.

  Öylece yatıyordu.

  Önce bir şaka olduğunu sandık.

  - Ama sonra  - Onu en son ne zaman gördünüz?

  Ölü bulmadan yarım saat önce.

  Biz hazırlanırken o karavanına gitmişti.

  Yalnız mıydı?

  Bilmiyorum.

  Onu bulduğumuzda yalnızdı.

  Sette uyuşturucu kullanan var mı?

  Biz uyuşturucu işi yapmayız, Callahan.

  Film yaparız.

  Herkesin işi kendini ilgilendirir.

  Filmime bulaşmadıkça, beni alakadar etmez.

  - Squares kullanıyor muydu?

  - Ben nereden bileyim?

  Menajer, avukat ve dostları vardı.

  Onun uyuşturucu   sorunu onların işi, benim değil.

  - Ne kadar umursar bir tavrın var?

  Ne istiyorsun, Callahan?

  O uyuşturucusu ile ünlüydü.

  Kariyeri bu konuda şarkı söylemekti.

  Büyük tepkiler aldı.

  Onu filminde neden istediğini anlıyorum.

  Bir pazarlama taktiğiydi.

  Johnny seyirci çeker.

  Bilirsin, koltuğa kıç bulmak, canım.

  Zaten bir de klip lazımdı.

  Kimden temin ettiğini biliyor musun?

  Hayır, ama bir şey duyarsam, ilk arayacağım sensin.

  Harika.

  Squares'le alakası olan herkesi araştır.

  - Oyuncular olsun, ekip olsun  - Müfettiş Callahan.

  Müfettiş.

  Lanet olsun.

  Squares aşırı dozdan mı öldü?

  Bir araştırma yürütüyoruz.

  Söylediğimiz gibi.

  Hiçbir şey  Teşekkürler, müfettiş.

  - Pardon, siz Suzanne Dayton mısınız?

  - Neler oluyor?

  Johnny?

  Johnny?

  Durun.

  Üzgünüm, geri çekilin.

  - Hayır, Johnny!

  - Yapabileceğiniz bir şey yok.

  Fenalaşırsınız.

  Açılın, biraz hava alsın.

  Yoldan çekilin, lütfen.

  - O kamerayı kapat.

  - Ne istersem çekerim.

  Çekime devam et.

  Bu kadın acı içinde.

  İyi ya işte.

  Ne yapıyorsun?

  Ver onu bana.

  Bravo.

  ŞEYTANİ ELLER MUTLU ELLERDİR ŞEYTANSIZ CEHENNEM CESETLERİN GÖLGELERİ YÖNETMEN HOTEL ŞEYTAN H.

 İ.

 Y.

  Keş ve Kuru, gençliğe yönelik aptal komedi tarzında    tipik yaz filmlerinden biri.

  Filmdeki mizah anlayışı belden aşağı türde.

  ince espri arayan seyirciler başka filmlere gitmeliler.

  Yapımcılar  Rock yıldızı Johnny Squares bu öğlen ölü bulundu.

  Haberi Samantha Walker hazırladı.

  Johnny Squares, Hotel Şeytan adlı filmin çekildiği   Royal Et Şirketi'nde ölü olarak bulundu.

  Ölüm sebebi henüz bilinmiyor, ama Squares'in uyuşturucu geçmişi vardı.

  Temmuz'da evinde eroin bulundurmaktan tutuklanmıştı.

  Şarkıları, kendi uyuşturucu tecrübelerini anlatıyordu.

  - Derdi neydi?

  - Geçmişim benimle ödeşiyor.

  Çocukken, ondan döverek haraç alan bir çetenin içindeydim.

  Hayatım boyunca, şu ya da bu şekilde çetelere bulaştım.

  Cinayet Masası daha farklı olur diye buraya geldim.

  Kesinlikle farklıdır.

  Takviye çağır.

  Defol git buradan.

  Çabuk ol!

  Haydi!

  Sökülün paraları!

  Acele edin!

  Kımıldamayın!

  Benimle oyun oynama, kadın!

  Haydi çocuklar, çabuk!

  - Fallı kurabiyeni unuttun.

  - Ne?

  Diyor ki: "Şansın bok yolunda.

  " Yoldan cekilin!

  "Bir Çinli-Amerikalıyla çalışmak teşkilatın imajı için iyiymiş.

  " Kimmiş?

  Yanlış zamanda yanlış yerde olan biri.

  Adı Dean Madison.

  Bir şey çağrıştırıyor mu?

  - Adını hiç duymadım.

  - O seni tanıyormuş, Harry.

  Bunu cebinde buldum.

  Ünlüler listesi.

  Tony Engelhart, futbolcu.

  Michael Cipriano, araba yarışçısı.

  Ve de Müfettiş Harry Callahan.

  Johnny Squares de listede.

  Adı yanında ne yazıyor gördün mü?

  Evet, H.

 İ.

 Y.

  "Huzur İçinde Yat.

  " Bu ne biliyor musun?

  TV kamerası ve lens faturası.

  Arabaları parçalama derken, başka şeyleri parçala demedim.

  Soruşturmayı engelliyorlardı, efendim.

  Olayı çarpıtma.

  Medya işbirliğinden anladığın bu mu?

  İşbirliği iki taraflı yürür.

  Habercilere neden bu kadar karşısın?

  Bazıları gerçekten harika insanlar.

  Ama bazıları soruşturmanın ortasında iz takip eder.

  Bu tavrını değiştirsen iyi olur.

  Onlarla bir anlaşmaya varamazsak bu şehir   2 milyon dolarından, ve senin kariyerinden olacak.

  Bize katılın, lütfen.

  Bu, KWSF'den Bayan Samantha Walker.

  Yüzbaşı Donnelly.

  - Bayan Walker.

  - Yüzbaşı.

  - Bu da Müfettiş  - Callahan.

  Tanışmıştık.

  Evet, tabii ki.

  Oturmaz mısınız?

  Bayan Walker   Teğmen Ackerman, bana bir kaza sonucu olan hasarla ilgili   bir teklifiniz olduğunu  Kaza falan değildi yüzbaşı.

  Teşkilat, bu konuya başka şekilde bakıyor.

  Kamera parçalanmış da olsa, bütün ayrıntılar bantta kayıtlı.

  Anlıyorum.

  Teklifiniz?

  Mahkemedeki davamızı geri çekmeyi kabul edebiliriz   ama bu tamamen Müfettiş Callahan'a bağlı.

  - Müfettiş memnuniyetle  - Aklında ne var?

  Akşam yemeği.

  Sana bir özür borçluyum.

  Geçen gün haklıydın.

  O kızın kederli anına zorla girmeye hakkım yoktu.

  Bazen fazla hevesli oluyorum.

  Hikayeyi öğrenme hırsıyla, bir hata yaptım.

  - Hepimiz bazen yaparız.

  - Hayır, daha iyi biliyor olmalıydım.

  Özür dilerim.

  - Size şunu sorayım, Bayan Walker  - Sam.

  Sam.

  Polisleri sever misin?

  Dikiz aynamda bitmedikleri sürece.

  Neden?

  Sanırım burada hasarlı kameradan başka bir konumuz daha var.

  Hayır, hayır, hayır.

  O konuyla sigorta şirketim ilgileniyor.

  Ve sanırım davayı geri çekmeye ikna olabilirim   ama karşılığında bir şey isterim.

  - Ne peki?

  - Hikayeni istiyorum.

  - O nedir?

  - Seninle ilgili ev ödevimi yaptım.

  Kariyer hayatın oldukça renkliymiş.

  Şuna bak.

  Janero davası   ve onu hapise sokan polise karşı   büyük bir ilgi olduğunu görüyorsun.

  Kanal 8, Bay Area'da organize suçlar üzerine bir program yapıyor.

  Ama benim istediğim, tüm derinliğiyle senin hikayen   Müfettiş Harry Callahan.

  - Üzgünüm, ilgilenmiyorum.

  Neden?

  Janero'nun adamlarından birinin seni öldürme teşebbüsü  Sen benim hakkımda program istemiyorsun.

  Kan istiyorsun.

  O satar  - Dur bir dakika  - Hayır, sen dur.

  Hep ölüm ve kargaşayla ilgilenirsiniz   haberi nasıl aldığınız farketmez.

  Bu hiç adil değil.

  Ben, o tarzda habercilik yapmam.

  Ben sana göre, üzerine ödül konmuş biriyim.

  İnsanların beni öldüreceklerini söylemelerini sevmem.

  Ne de habercilerin reyting için bunu kullanmalarını.

  - Sorduğum şey  - Hikayenin sonu bu.

  Pardon.

  Dün gece bilirkişi, Squares'in uyarıcı kullandığını rapor etmiş.

  - Kokain ve eroin mi?

  - Ölüm sebebi bu değilmiş.

  Yeni bir uyuşturucuyu içine çekmiş.

  Eroinin yapay bir türü.

  "Çin Beyazı" ayarında bir şey mi yani?

  Bin kat daha fazla etkili bir şey.

  Anında nefes alamaz duruma gelmiş.

  Anlamaya çalıştığım şey böyle bir adam   gerçeği dururken neden yapay olanını kullansın?

  Belki ne kullandığını bilmiyordu.

  Harry.

  Harry?

  Kusura bakma.

  Bir dahaki sefere.

  KISITLl BÖLGE Ekip ve oyuncuların uyuşturucu geçmişini kontrol et.

  Bakalım narkotik, yapay eroin satan birilerini biliyor mu?

  Harry, görmen gereken bir şey var.

  Bugünkü Tribune'de yayınlanan bir haberde    yönetmen Peter Swan ve Hotel Şeytan filminin ekibinin    "Ölüm Havuzu" adında bir oyun oynadıkları belirtildi.

  Kaynaklara göre bu oyunun amacı   Bay Area'dan seçilmiş 8 ünlünün   ölüm tarihlerini önceden belirlemek.

  Kimin listesinde en çok ölü ünlü olursa oyunu o kazanıyor.

  Bu haberi dikkate değer kılan   rock yıldızı Johnny Squares'in yönetmen Swan'ın listesinde olması.

  Swan bir yorumda bulunmasa da   böyle bir oyunun varlığı doğrulandı ve    Swan'ın muhasebecisi, Dean Madison da oyuna dahildi.

  Acı bir tesadüftür ki, Madison dün    Çin Mahallesi'ndeki trajik bir soygunda öldü.

  "Hiç kimse son nefesine   ve ölüm gününe hükmedemez.

  Yüce Tanrı taraf tutmaz   ve büyüklükten korkmaz   çünkü büyüğü de küçüğü de yaratan odur.

  Onun gözünde herkes eşittir.

  Ve toz bir zamanlar ait olduğu toprağa geri döner.

  Ve nefes onu veren Allah'a geri döner.

  " Başınız sağ olsun.

  Bayan Dayton, çok üzgünüm.

  Suzanne, çok üzgünüm.

  Teşekkür ederim.

  Başınız sağ olsun.

  - İzin verir misiniz?

  Cenazedeyim.

  - Listen hakkında konuşmak istiyorum.

  Bu bir sır değil.

  Oyuncular ve ekibin haberi vardı.

  Ölüm Havuzu zararsız bir oyundur.

  Benim kulağıma sapıkça geliyor.

  Sana bir şey söyleyeyim.

  İnsanlar ölüm ve şiddete bayılıyor.

  Filmlerim o yüzden para yapıyor.

  Onlar bir kaçış, korkunun özgür bırakılışı.

  Bu oyun da öyle.

  Kimse filmlerimi ve Ölüm Havuzu'nu ciddiye almıyor.

  Biri Squares'e uyuşturucu verdi.

  Belki sendin.

  Bir tesadüf yüzünden bu suçu bana yükleyemezsin.

  Asistanım ve efektçim de oyundaydı.

  Onlarla niye konuş muyorsun?

  Konuşacağız.

  Ama onların listesinden henüz ölen olmadı.

  Johnny uyuşturucu kullanıyordu, bu yıl içinde ölür dedim.

  O kadar.

  Maksat, yaşlı, hasta veya riskli işlerde olan   fazla yaşamayacak ünlüleri seçmekti.

  Polis işi gibi mi?

  - Kişisel bir şey değil.

  - Listende olmayı sevmedim, Swan.

  Esas mesele bu, değil mi?

  Seçimin olsa  Belki kendi listeme başlayıp, seni eklerim.

  Bu bir tehdit mi?

  Oyunu oynamak istiyorsan, kuralları iyi bilmelisin, canım.

  - Ben Patrick Snow.

  - Ben Samantha Walker.

  Katıldığınız   için teşekkürler.

  Bu akşam uyuşturucu kullanan   ünlülerle ilgili programı kaçırmayın.

  Kimler, niye yapıyorlar   ve ödedikleri bedel.

  Bu gece saat 23:00'de.

  İyi geceler.

  Çekim bitti.

  - Seni bir daha görmem sandım.

  - Dünkü haberini seyrettim.

  Oyundaki kişilerle doğruladık.

  Zicky Owens, Swan'ın asistanı, ve efektçi, Jeff Howser ile.

  Olayı önce bize anlatmayı düşünemedin mi?

  Hikayeyi yazmalıydım.

  Gazeteler de duymuşlardı.

  Çabuk olmam gerekiyordu.

  Yoksa bir başkası mı kapardı?

  - Öyle bir şey.

  - Nasıl öğrendin?

  Postayla.

  Havuz'un kopyası ve açıklayıcı bir mektup.

  - Şimdiden başladı.

  - Ne?

  Basın zırvalıkları.

  Gazeteler Ölüm Havuzu'nu basıyorlar ve soruşturma aksıyor.

  Seni rahatsız eden şey   Ölüm Havuzu'nu önce bizim bulmamız.

  Sizler Janero ve Ölüm Havuzu'nu alıp, abartır, çarpıtırsınız   masum insanlar incinir.

  - Aşırı tepki göstermiyor musun?

  - Olduğunu gördüm.

  Abartıyı ben de sevmem ama bazen haberciler yarışa girdiğinde olur.

  Neden halka karşı olan sorumluluğunu düşün müyorsun?

  Mesaj yüzünden mesajı ileteni öldüremezsin.

  Üzgünüm, amacım soruşturmanı mahvetmek değildi.

  İşte liste.

  Şimdi, izninle.

  Teşekkürler.

  Sana bir borcum var galiba.

  Akşam yemeği yani.

  Yerel bir istasyonda sunuculuk teklifi almıştım.

  Çünkü   Colorado Güzellik Yarışması'nda ikinci olmuştum.

  Colorado, ha?

  Geldik.

  Ama hiçbir tecrübem yoktu, gazetecilik diplomam dışında.

  Bunu ilk adım sayarak, işe atladım.

  Sırf kameraya gülüp önümdekileri okumadım.

  Bu kanalda ne iş varsa yaptım.

  Spor, magazin, haber, hava durumu.

  3 belgesel hazırladım.

  San Francisco'yu seviyorum.

  Ama kolay değil.

  Büyük şehir, büyük haber.

  Kendimi tekrar kanıtlamalıydım.

  Bunu başardın mı?

  Sayılır.

  Ama sana kanıtlayamadığım belli.

  Şikayet etmemeliyim.

  Bu sefer yemek gelene kadar kaldın.

  Hala hikayeni yapmak isterim.

  Hayır, sağol.

  Benim ve yapmak istediğim hakkında yanılıyorsun.

  Keşke seni ikna edebilseydim.

  Bak ne diyeceğim?

  Bu konuyu düşünelim.

  Bana uyar.

  Teşekkür ederim.

  Gerçek bu, sen ne dersen de.

  Hey, Callahan.

  - Sen Callahan'sın, değil mi?

  - Evet.

  - Sizin için ne yapabilirim?

  - Janero'yu yakalayan polissin.

  Tek istediğim imzalı bir resmindi.

  Elinizi sıkabilir miyim?

  Teşekkür etmek istiyorum.

  Janero'yla uzlaşma vakti gelmişti.

  Chester Docksteder'a imzalar mısınız?

  O benim.

  - Size bir içki ısmarlayayım.

  - Başka zaman.

  Senin gibi polisler gerek bize.

  İhtiyacımız olan bu.

  Donumu değiştirmeliyim.

  Neye gülüyorsun?

  Bu senin 15 dakikan, Callahan.

  Andy Warhol, herkes 15 dakika meşhur olur demiş.

  İşte seninki.

  Harika.

  - İlk imzalı resmin miydi?

  - Evet.

  Ve umarım sonuncudur.

  Biliyor musun?

  Lou Janero'nun seni sevdiğini sanmıyorum.

  Durumu iyi.

  Biraz sarsılmış.

  Nasılsın evlat?

  Sana ne ödüyorlarsa Harry, yeterli olamaz.

  İş arkadaşlarım.

  Haber olmak istemiyorum.

  Seni çıkaralım buradan.

  CALIFORNIA EYALET HAPİSHANESİ SAN QUENTIN - O adamı görmek istediğine emin misin?

  - Evet.

  İşte seninki.

  Hicks.

  Ne bok istiyorsun?

  Sana sigara getirdim.

  Ben senin için ne yapacağım?

  Hiçbir şey.

  Dediğim yerde dur yeter.

  Tam burada dur.

  Aşağıdan 5.

  hücre.

  Bu hapishanenin kötü tarafı bu.

  Her önüne geleni alıyorlar.

  Beni öldürmeye çalışmanı sevmiyorum.

  Şu Ölüm Havuzu hikayesi seni biraz paranoyak yapmışa benziyor.

  Evet.

  Bundan haberim var.

  İyi haber çabuk yayılır.

  Büyük sersem medya kahramanı.

  Bugün kahraman, yarın ölü.

  - Silahlarını çek.

  - Neden bahsettiğini bilmiyorum.

  Senin sorunun, elinde fazla zamanının olması.

  Sana bir iş lazım.

  - Bir ne?

  - Bir iş.

  Sana bir postacılık işi vereceğim, anladın mı?

  Postanın yerine ulaşmasını sağlamak görevin olacak.

  Şuradaki gorili görüyor musun?

  O Kasap Hicks, üç kişiyi öldürdü.

  Nasıl biliyor musun?

  Dişleriyle parçaladı.

  Parçaların hepsi bulunamadı.

  Sağlıksız bir iştahı var.

  - Ne olmuş ona peki?

  - Hicks benim yeni mektup arkadaşım.

  Ona haftada bir mektupla, hasta annesine baktığımı ve ona burada   özel ayrıcalıklar sağlayacağımı anlatacağım.

  Olayın ilginç kısmı ise, bana bir şey olup da, Hicks mektubunu alamazsa   gerçekten sinirlenecek.

  Ve gelip seni bulacak çünkü postacı sensin.

  Herhalde buraya gelip kıçını damga gibi ezecektir.

  Çabuk ve saygın bir teslimat yapmaya çalış.

  Ve bana bir şey olmaması için de dua et.

  - Bu kadar mı?

  - Bu kadar.

  Demin konuştuğum şu pisliği görüyor musun?

  Dedi ki, sigara kanser yaparmış   ve senin kadar çok sigara içen biri aptal bir orospu çocuğuymuş.

  Ateş!

  Kes!

  Kes!

  Kes.

  Nerede şu aptal herif?

  Howser!

  Kıçını topla da buraya gel.

  Şu lanet maketi zıpkınlaman gerekiyordu.

  Rüzgar yön değiştirdi.

  "Rüzgar yön değiştirmiş.

  " Deniz beceriksiz, sen değil.

  Bu hafta üçüncü.

  Bir daha benimle asla çalışmayacaksın.

  Orada bir sürü gazeteci var.

  Haydi, haydi.

  - Size birkaç soru sorabilir miyiz?

  - Lütfen!

  Bir şey söylemek istiyorum.

  Olanlara bakılırsa   Ölüm Havuzu oyunu belki akıllıca değildi.

  Ölüm Havuzu ve Squares'in ölümü bağlantılı mı?

  Herhangi bir bağ yok.

  Başka soru.

  Bay Swan, oyuna devam mı?

  Hayır, tersanede bir kabus sahnesi çekiyoruz ve bu   konuyu unutup, işimize koyulmak istiyoruz.

  Johnny böyle isterdi.

  Önce Squares öldü, sonra muhasebeciniz öldürüldü.

  Hotel Şeytan lanetli mi?

  Herkes istediğine inanabilir, ama hiçbir şey  Hiçbir şey beni bu filmi yapmaktan alıkoyamaz.

  Görüşme bitmiştir.

  Ne istiyorsan al, para, kredi kartı.

  Geceleri zaman ne kadar yavaşlıyor farkettin mi?

  Tıpkı filmlerimdeki gibi.

  Bir hayal dünyası.

  Kapa çeneni!

  Renkleri duyamıyorum.

  Onları duymalıyım.

  İyi yönetmenlik budur, renkleri duymalısın.

  Seslerin tadına bakabiliyor olmalısın.

  Kalbim var.

  Kalbi olan bir eleştirmen.

  Bu çok gülünç.

  Filmlerimi seviyor musun?

  - Filmlerimi seviyor musun?

  - Kimsin sen?

  - Beni tanıyorsun.

  - Bilmiyorum.

  Seni tanımıyorum.

  Tanrım   sen nasıl bir film eleştirmenisin?

  Cesetlerin Gölgeleri!

  Şeytansız Cehennem!

  Karındeşenin Gecesi!

  Peter Swan.

  Harika canım.

  Filmlerim hakkında ne düşünüyorsun?

  Fikrini dürüstçe söyle.

  Hoşuma giderler.

  Yalancı!

  İçeriye sürgülü cam kapıdan girilmiş.

  Cinsel tacize uğramamış.

  Dün sabaha karşı öldürülmüş.

  Temizlikçi kadın bulmuş.

  Onu tanıyor musun?

  Molly Fisher.

  Ünlü film eleştirmeni.

  1'den 10'a, en yüksek puan 10 ise   ben ona 8 puan verirdim.

  Harry, bunu bulduk.

  Sağol.

  Ölüm Havuzu.

  Molly Fisher da Peter Swan'ın listesindeymiş.

  Tanrım, geliyor!

  Bunlar Peter Swan filmlerinin sadece birkaç örneği.

  Yazı tipi gazete ve TV kanallarına gönderilenlerin aynısı.

  Komşusu, dün gece Molly Fisher'ın evinden çıkan bir adam görmüş.

  30'lu yaşlarda, siyah ceketli.

  Swan hemen tutuklansın.

  Bu doğru gelmiyor.

  Doğru gelmiyor mu?

  Son iki gün içinde, bu listedeki her ünlü bizi aradı.

  Hepsi de polis koruması için bağrışıyor.

  24 saat bebek bakıcılığı yapacak kadar yeterli adamımız yok.

  Ackerman, bu davanın üzerimizde yarattığı olumsuz etkiden şikayetçi.

  Senin de ismin o listede, Callahan.

  İçimden bir ses, Swan'ın şüphelimiz olduğunu söylüyor   getirin onu buraya!

  Donnelly.

  Ne?

  Sana, Callahan.

  Hemen geliyoruz.

  Dur bir dakika.

  Nereye gidiyorsun?

  İşime.

  Sanırım adamımızı bulduk.

  Hepiniz geri çekilin.

  Hepiniz.

  Kendimi yakacağım.

  Haber ekibi nerede?

  Onları çağırsanız iyi olur.

  Ciddiyim.

  Hemen!

  Neler oluyor?

  Adı Gus Wheeler.

  Ölüm Havuzu katili olduğunu söylüyor.

  Onu bu halde bulduk.

  Üzerine gaz dökmüş ve kendini ateşe vereceğini söylüyor.

  Neden hortumlamıyoruz?

  Bir itfaiyeci, hatta bahçe hortumu bile görürse kendini yakarmış.

  - İstediği nedir?

  - Televizyona çıkmak.

  Bir kameraman ve muhabir istiyor.

  - Al ve ben, o kılığa girip  - Tanıdığı biri olmalıymış.

  Uzak durun.

  Benden uzak durun.

  Yakacağım.

  Duyuyor musunuz?

  İnsanları uzak tutun.

  - İyi misin?

  - Pek sayılmaz.

  Orada durun!

  Bu mesafe yeterli.

  Ben Samantha Walker  - Seni tanıyorum!

  - İstediğiniz nedir?

  O kamera açık mı?

  Bunun nedenini bilmek ister misin?

  - Çünkü kimse ilgilenmiyor.

  - Biz ilgileniyoruz  Hayır!

  Daha önce kimse beni dikkate almadı.

  Dikkate alınmak için, bir şeyler yapmalısın.

  İşte, bu sefer gerçekten bir şeyler yapacağım!

  Johnny Squares ve Molly Fisher'ın ölümleriyle   bir ilginiz var mı?

  Yok, bunu beni dinleyin diye söyledim!

  Herkesin bunu görmesini istiyorum!

  Herkesin beni hatırlamasını!

  Ve burada yaptığımı!

  Tanrım, Harry, gerçekten yapacak.

  Haklısın bayan.

  Kendimi gerçekten ateşe vereceğim.

  Haberlerde yayınlanacak   ve sonunda herkes beni tanıyacak.

  Beni!

  Gus Wheeler'ı!

  Kimse öldüğünü görmeyecek.

  - Ne?

  - Kimse öldüğünü görmeyecek, dedim.

  Kaydı durdurursak görmezler.

  Benimle konuşup, hikayeni anlatabilirsin   ama intiharını kaydetmem.

  - Ne yapıyorsun?

  Kamerayı tekrar aç!

  - Kaydetmeyeceğiz!

  - Kaydetmeyeceğiz.

  - Doğru söylüyor.

  Kendini ateşe verebilirsin, biz de kestane kavururuz.

  Ama haberlere çıkmayacaksın.

  Herşeyi mahvediyorsunuz.

  Fişeği bana ver.

  Seni yeteri kadar çektik.

  - Öyle mi düşünüyorsunuz?

  - Güven bana.

  Tamam.

  Harry, iyi misin?

  - Yaralandın mı?

  - İyiyim.

  Sedyeyi getirin, çabuk!

  - İyi misin?

  - Tanrım, Harry.

  Adam kendini ateşe verdi.

  - Ve benim yüzümden.

  - Bir kazaydı.

  - Eğer kaydetmeye devam etseydik.

  - İstediği buydu zaten.

  Yaptığın şey cesaret isterdi.

  Çoğu kişi reyting yapmaya çalışırdı.

  Makara üç, George.

  Bir dakika.

  Nedir bu?

  Neden beni rahatsız ediyorsunuz?

  Fisher öldürüldüğünde, bir partideydim.

  2'ye kadar oradaydım, tanıklarım da var.

  Biliyoruz.

  Araştırdık.

  Biri, Squares ve Fisher'ı senin öldürdüğünü düşünmemizi istiyor.

  - Kim olabilir sence?

  - Şaka mı bu?

  Herkes olabilir.

  Herkes benden nefret eder.

  Eski menajerim.

  Yapımcılarım, ekibim.

  Halk.

  Yeteneğimi çekemezler ve yok etmek isterler.

  Bana inanmıyor musunuz?

  Sekreterimle konuşun.

  Bana gelen mektupları göstersin.

  Uyarılar, ölüm tehditleri  O kadar çok var ki, artık dikkate almıyorum.

  Bunu araştıracağım.

  Söylesene   başka kimin böyle bir ceketi var?

  Ekibin çoğu.

  Niye?

  Belki de ekibinden biridir, ya da eskiden yanında çalışmış biri.

  Bu cinayetleri kim işliyorsa, filmlerinden ve senden esinleniyor.

  Nolan Kennard Show'a hoşgeldiniz.

  Seks, şiddet, pornografi.

  Bence kontrolden çıkmış.

  Programlara müdahale etme vakti.

  Bana neyi okuyup seyretmem gerektiğinin söylenmesini sevmem.

  - Senin fikrin nedir?

  - Herkes herşeyi seyredebilir   bir başkasına zarar vermediği sürece.

  Ağır olun.

  Bana da şans verin.

  Neyin zararlı olduğunu kim belirler?

  Konuştuğumuz konu bu değil miydi?

  Önce Johnny Squares, sonra Molly Fisher, şimdi Nolan Kennard.

  - Dediğim gibi, ünlüler hep  - Üçlü halde ölür, evet.

  - En azından adam  - Bomba gibi gitmiş, biliyorum.

  - Elinde ne var, Russ?

  - Merhaba, Harry.

  Kırıklardaki tortuya bakarsak, bence plastik.

  C3 ya da 4 olmalı.

  Laboratuvar analizi yapacağız.

  - Sonucu bana bildir.

  - Tamam.

  O nedir?

  Bilmiyorum.

  Bir oyuncak araba tekerleği.

  Nolan Kennard hakkında sorgulandınız mı?

  Ölümü Ölüm Havuzu'yla mı ilgili?

  - Bilmiyorum.

  - Listenizde miydi?

  - Bilemem.

  - Şeytansız Cehennem'de   biri zehirlenir.

  Karındeşenin Gecesi nde bıçaklanma var.

  - Hotel Şeytan'da ne olduğunu  - Sadede gel.

  Filminizdeki ölümlerle, Johnny Squares ve diğerleri   arasında bir paralellik var mı?

  - Bu çok aptal bir soru!

  - Hiç sorumluluk duyuyor musunuz?

  - Artık çizgiyi aştınız.

  Biriyle konuşmak istiyorsanız, polisle konuşun.

  Müfettiş Callahan'la konuşun.

  Şüpheli olmadığımı söyler.

  Ölümlerle hiçbir ilgim yok.

  Söyleyeceklerim bu kadar.

  Callahan!

  Sen.

  Harry.

  Sanırım benden bu kadar.

  O dövme nedir?

  Bu mu?

  Dedemin batıl inançlarından biri.

  Şey, sırtıma ve göğsüme bu kelimeleri yazdı.

  Beni kötülüklerden koruyacağına inanıyor.

  Seninle çalışacağımı duyunca, buna ihtiyacım olacağını düşündü.

  Onu onurlandırmaya çalışıyordum.

  Üstelik, zararı olmayacağını düşündüm.

  Dinle, sanırım eve gideceğim.

  Sonra beraber bir bira iceriz.

  - Onu gördün mü?

  - Gördüm.

  Orada olamaz.

  Nasılsınız?

  - Janero'nun gönderdiği son itsin.

  - Dur, yanlış anladın!

  Benimle oyun oynama.

  Anında canına okurum.

  Düşündüğün gibi değil.

  Evet, Janero bizi tuttu.

  Ama vurmak için değil.

  Janero sana bir şey olsun istemiyor.

  Biz senin   korumalarınız.

  Bu mektupların hepsi dosyandan çıktı.

  "Harlan Rook.

  " Tanrım.

  Onu hatırlıyorum.

  Ne zaman bir festivale ya da seminere gitsem, o da orada olurdu.

  Ona, Bay Çok Bilmiş derdim.

  Filmlerim hakkında herşeyi bilirdi.

  Doğruyu söylemek gerekirse, biraz sinir bozucuydu.

  Ne istiyordu?

  Yönetmemi istediği bir korku filmi senaryosu vardı.

  En büyük Peter Swan filmi olacak derdi.

  Deliydi.

  Ondan kurtulamadım.

  Sonunda, avukatım benden uzak durma emri çıkarttı.

  Ya sonra?

  Bir daha ne duydum, ne de gördüm.

  Bir yıl kadar oldu sanırım.

  Katil o mu?

  Mektupların yazıldığı daktilo   Ölüm Havuzu mektuplarının yazıldığıyla aynı.

  Swan'ın avukatını ara, Rook hakkında bilgi al.

  - Ve adresten ruhsat kontrolü yap.

  - Tamam.

  Dikkatli olmaya başlasan fena olmaz.

  Deden belki beni de boyar.

  Bak, ben ciddiyim.

  Her zaman gittiğin yerlere gitme, eve bile.

  Benimle kal.

  Sağol ama sanırım daha iyisini becerebilirim.

  Şöhretin bedeli.

  Ackerman'ın basınla işbirliğinden kastettiği bu mu?

  Şu derin röportajlardan biriydi herhalde.

  Rook hakkında bir şey buldum.

  Eski psikoloğu.

  Güzel.

  - Haydi dene.

  - Tamam.

  Çalışmıyor.

  Biri frekansıma girmiş.

  Boşver.

  Çalışmıyor işte.

  Bu da ne böyle?

  Süren doldu, Callahan.

  İyi misin, Al?

  Lanet olsun.

  İki kaburgası kırık.

  Göğsünde kanama vardı, durdurduk, serum taktık.

  Şanslıymış, çelik yelek hayatını kurtarmış.

  Dedemin batıl inançlarından bir diğeri: Ortağın bir nasihatte bulunursa, onu dinle.

  Harry.

  Bu Dr.

  Friedman, hastanenin psikiyatri şefi.

  Olanlar için üzgünüm.

  Kendimi sorumlu hissediyorum.

  Ortağınız, eski bir hastamız hakkında bizi aradı.

  - Harlan Rook mu?

  - Evet.

  Önce, adını hatırlayamamıştım.

  Dosyasını bugün buldum.

  Bir yıl önce buradaymış.

  Teşhis, ileri derece şizofreniymiş.

  - Çok kişiliklilik.

  - Tam olarak değil.

  Kendinden o kadar nefret ediyordu ki, kendine ait bir şahsiyeti yoktu.

  Dolayısıyla, kitaplarda, filmlerde, dergilerde yer alan kişilerin   kimliklerine büründü.

  Sevgi ve nefret beslediklerinin kimliklerine.

  Tutacak kadar tehlikeli değil miydi?

  Akıl hastalarının çoğu, saldırgan değildir, müfettiş.

  Kanunen, tehlike yaratmayan bir kişi, sadece 72 saat tutulabilir.

  Üzgünüm, bu kez sistem başarısız olmuş.

  - Bu adres yeni mi?

  - Hala aynı olduğunu sanıyorum.

  Samantha Walker.

  Ben Peter Swan, Bayan Walker.

  Son olaylar hakkındaki haberiniz iyi ama   hikaye benim açımdan anlatılmamış.

  Anlıyorum.

  Sizinle bir röportaj yapmaya hazırım.

  ilgilenir misiniz?

  Hiç şüphesiz.

  Adamımız o, Harry.

  Patlayıcılar.

  Dinamit tapaları.

  Patlatıcı.

  Hepsi birbirine bağlı.

  Harry, bunu görmen gerek.

  Saplantının böylesi.

  Burada gerçek bir Peter Swan tapınağı kurmuşa benziyor.

  Emin değilim.

  Çantama koyduğuma yemin edebilirim.

  Ama emin değilim.

  - Bob, küçük mikrofonum sende mi?

  - Çantanın icinde.

  Teşekkürler.

  Şuna bak.

  TV kanalını arayacağım.

  Samantha, Peter Swan ile röportaj için tersaneye gitmiş.

  Swan'ın bundan haberi yokmuş.

  - Bu nedir?

  - Maaş bordroları.

  Sundown Güvenlik, Ed Butler'a yazılmış.

  Anlamadım.

  Bu, Swan'ın çekim yerlerinin güvenliğini sağlayan şirket.

  Ed Butler, Rook'un takma adı olabilir.

  Nereye gidiyorsun?

  Harry?

  Harry!

  O benim arabam!

  Evet.

  Aradığım poz bu.

  Benden istediğin nedir?

  Yanlış anladın, canım.

  Bunu isteyen sendin.

  Ayrıcalıklı bir röportaj.

  - Ama sen Swan değilsin.

  - Sus!

  Sen bilmiyorsun!

  Sen bilmiyorsun!

  Ben kim olduğumu biliyorum.

  Sen kim olduğunu biliyor musun?

  - Biliyor musun?

  - Evet.

  Yaptığı bütün filmler.

  Onlar benim kabuslarım, onun değil!

  Her gece rüya görüyorum, ve bir şekilde o aklımı okuyor.

  Benim fikirlerimi çaldı.

  Benim düşüncelerimi filme aldı, ama kaymağını kendisi yiyor.

  Yanına kalmayacak.

  Ödemesi gerekiyor.

  Kabuslarımı çaldı ve gerçek yaptı.

  Ben de onun Ölüm Havuzu'nu çaldım.

  Oyunu oynayıp, gerçek yapacağım.

  Bunun kaymağını da o yesin.

  At onu, Rook.

  Sen ölmedin Callahan, o yüzden başka bir ünlü bulmam gerekti.

  - Sıra sende.

  - Vursana, Callahan.

  Belki şanslısındır.

  Belki kaslarım kasılıp, bıçağı boğazına saplamam.

  Bırak onu.

  Önce silah.

  Yere bırak ve bana doğru at.

  Süren doldu.

  Ne olacak?

  Ne oluyor?

  Kendini içeri kilitledin, salak.

  Evet.

  Sen ve ben, aşağılık herif.

  Silah, Callahan.

  - Şimdi!

  - Hayır!

  İkimizi de öldürecek!

  Tanrım.

  Beni hayal kırıklığına uğrattın, Bay Ünlü Lanet Polis.

  - Swan'ı bıraktın.

  - Katil sensin, Swan değil.

  İlk seni öldürmeliymişim.

  En büyük hatam bu olmuş.

  Bana doğru at onu.

  Harry, yapma.

  Akıllı olduğunu sandın, değil mi?

  Callahan, seni orospu çocuğu!

  Seni yavaş öldüreceğim!

  Duyuyor musun, Callahan?

  Burada kal.

  Callahan!

  Ortaya çık, Callahan.

  Kaçacak yerin kalmadı, Callahan.

  Beni oraya getirme.

  Oyun bitti!

  Kurşunun kalmadı.

  Bu ne demek biliyorsun.

  Şansın bok yolunda.

  - Rook nerede?

  - Asılı duruyor.

  Müfettiş, bu Janero'nun tuzağı mıydı?

  Ölüm Havuzu'yla bir ilgisi var mıydı?

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar