Print Friendly and PDF

Translate

Jimmy P…. Düş ve Gerçek (2013)

|



117 dk

Yönetmen:

Arnaud Desplechin    

Senaryo:

Sherman Alexie, Arnaud Desplechin, Georges Devereux  

Ülke:

Fransa , ABD

Tür:

Vizyon Tarihi:

02 Mayıs 2014 (Türkiye)

Dil:

İngilizce

Müzik:

Mike Kourtzer, Howard Shore          

Oyuncular

 

    Benicio Del Toro

    Michelle   Thrush

    Gary   Farmer

    Larry   Pine

    Lise   Lacasse

Özet

II.Dünya Savaşı'nın ertesinde, Jimmy Picard, Fransa'da savaşmış bir kızılderili olarak Kansas'taki Topeka askeri hastanesine sevk edilir. Bu hastane beyin hastalıkları konusunda uzmanlaşmış bir hastanedir. Jimmy Picard baş dönmesi ve sağırlık gibi birçok hastalıktan muzdariptir ve hastalığıyla ilgili psikolojik nedenler bulunmadığında konulan teşhis şizofreni olur. Hastane yönetimi bir Fransız psikanalistin de fikrini almaya karar verir: Georges Devereux...

 

Jimmy P., asla karşılaşmayacak olan ve aralarında hiçbir ortak nokta bulunmayan bu iki adam arasındaki dostluğun başlangıcı olan karşılaşmayı konu alıyor. Jimmy'nin hatırladığı hatıralar ve rüyaları, birlikte yaşadıkları bir deneyim oluyor

Altyazı

Gerçek bir hikâyedir.

  Jimmy!

  Küçük kardeş!

  Hey Jimmy!

  Küçük kardeş, uyansana!

  Uyan hadi!

  Hadi!

  Uyanma vakti.

  Ağrın hala devam ediyor mu?

  Kara kızlar!

  Hadi!

  - Kasabaya geliyor musun?

  - Hayır.

  İnekler yalağı kırmış.

  Onu tamir etmem lazım.

  - Atı bırakmamı ister misin?

  - Hayır.

  Emin misin?

  Başım ağrım başlıyor Kardeşim ve benim için biletler burada.

  Onları bize ordu gönderdi.

  İzin belgem de var.

  Artık uyanıksın.

  TOPEKA, KANSAS MENNINGER PSİKİYATRİ KLİĞİNİ PERSONEL ve HASTALAR, 1946

Kör mü oldun?

  Bu yıl üç kere efendim.

  "Efendim" diye hitap etmene gerek yok.

  Bu olduğu zaman  her şey kararıyor mu yoksa Küçük ışık parlamaları.

  Ama sonra kayboluyorlar.

  Yaralanma neredeydi?

  Fransa'da.

  Hayır, vücudun da neredeydi demek istedim.

  Savaş sırasında kafatası çatladı.

  Fort Benton'daki yetkililer ellerinden bir şey gelmediğini söylediler ve  bizi buraya gönderdiler.

  Uzun bir yolculuk olmuş.

  Biletlerimizi bile ödediler.

  Haklılar.

  Winter hastanesi beyin sarsıntıları tedavisinde  ülkenin en iyisidir.

  Savaştan sonra kardeşim demir yollarındaki işini kaybetti.

  Kulakları yüzünden yaklaşan trenleri duyamıyordu.

  Sonra da gözleri başladı.

  Baş ağrıları en kötüsü.

  Nefes bile alamıyor.

  Bu beni çok korkutuyor.

  Artık çiftliğimizde, bizim yanımızda kalıyor.

  Kocam ordunun röntgenleri düzgün çekemediğini söylüyor.

  Belki küçük bir kemik parçası ya da gözden kaçırdıkları bir şey vardır.

  Pekâlâ.

  Yeni bir takım testler yapacağız ve seni iyileştireceğiz.

  Sen ülken için savaştın.

  Senin için en azından bunu yapabilirler.

  Eğer beynimi açarlarsa  bu benim ölümüm olur.

  Pazar günü  kiliseye gidebilirsin.

  Merhaba, sizin için ayrılma vakti.

  Kardeşiniz yakında eve dönecektir.

  Bu yaşadığına bütün bir hayat denemezdi  sadece yarım bir şekilde hayattasın.

  Sıradaki lütfen!

  - İsminiz?

  - James Picard.

  Ne zaman terhis oldunuz?

  Şubat 1945.

  - Hangi bölük?

  - 66.

  Zırhlı Birlik.

  10.

  Bölük.

  Onbaşı.

  Kan grubunuzu biliyor musunuz?

  Hayır efendim.

  Evli misiniz?

  Boşandım.

  Çocuğunuz var mı?

  Pek sayılmaz.

  "Pek sayılmaz" nasıl oluyor?

  Kızımı başka bir adam büyüttü.

  1 metre 86 santim.

  Ne gördüğünüzü tarif etmenizi istiyorum.

  İnsanlar ne düşünüyor ve sonuç ne?

  Cevap vermeyecek misiniz?

  Sağa bakın.

  Aşağı.

  Resimde ne görüyorsunuz?

  Sana her gece gördüğüm bir resimden bahsedeyim.

  Yüksek bir duvar.

  Uzun ve derin.

  Ve ben tepesinde duruyorum.

  Düşmek istiyormuşum gibi hissediyorum  ama hiç düşmüyorum.

  Ya burada?

  Bu bahsettiğiniz bir rüya mı?

  Yine de kafamın içinde.

  Röntgenler mevcut bir çatlak göstermiyor.

  Belki eser miktarda, ama burada bir gölge gözüküyor.

  Sizin tahmininiz nedir?

  Diploit vasküler işaretler.

  Ciddi bir şey değil.

  Savaş sırasında yaralanmıştı, değil mi?

  Kayıtlar pek ney değil.

  Güya iki gün komadaymış ama  kesin bir şey söyleyemiyorum.

  Ben bir yara gördüm.

  Maluliyet maaşı alıyor.

  Sol kulakta kısmi işitme kaybı olduğu kesin.

  Kulak zarı mı?

  Ama fiziksel bir bulgu bulamadım.

  Beyin aktivitesi gayet normal.

  Ona bir gözlük yapabiliriz Diploit ya da bulanık görüyor, hepsi bu.

  Harika!

  Yani, elimizde haklarını kaybedecek olan, tamamen sağlıklı bir savaş gazisi var.

  Doktor Holt?

  Psikolojik testleri geçti mi?

  Hasta iş birliği yapmayı reddetti.

  Başının ağrıdığını söyleyip durdu.

  Jokl, yeni hastamızı gördün mü?

  Hayır, henüz değil.

  Yarın göreceğim.

  Ama bahsettiğiniz tüm belirtilerin bir listesini yaptım.

  Migren, diplopi  parlak noktalar, nefes darlığı  ventrikular ağrı  sol kolda geçici felç  hemiplejik hassasiyet.

  Katatoni ve otistik geri çekilmeyi de eklemek istiyorum.

  Korkarım, kulağa daha çok zihinsel bir rahatsızlık gibi geliyor.

  Diyor ki  bazen rüyada mı yoksa uyanık mı olduğunu ayırt edemiyormuş.

  Öyleyse, elinizde bir kedi ve fare vakası var.

  Şizofreni mi demek istiyorsun?

  Beyler, burada bir sığınak yaratmayı hedeflemiştik.

  Herkes için.

  Daha önce tedavi edebildiğimiz bir Hayır.

  Sadece tek bir Kızılderili’miz var.

  Şu katatonik olan.

  Okinawa bombardımanından.

  Sayın yetkili  Doktor Menninger'ın tavsiyesi üzerine size yazıyorum.

  Genel kriterler doğrultusunda  psikoz hastası olması muhtemel  Kızılderili bir hastamız var.

  Diğer yandan  Kızılderili olması nedeniyle kişiliğini ve davranışlarını  anlayamıyor ve psikiyatrik durumunu  yanlış değerlendiriyor  olmamız olası bir ihtimal.

  Bu nedenle, bir antropolog tarafından değerlendirme yapılması gerekmektedir.

  Koğuş doktorunun bilgisine, Doktor.

  RR Holt.

  BROOKLYN, NEW YORK Telefon bana.

  Teşekkür ederim Buyurun, ben Georges Devereux.

  Seni bir bardan aramak ne kadar acı verici.

 Karl, dostum.

  Bugünlerde sana biraz kızgınım ama sesini duymak güzel.

  Topeka'da ne var ne yok?

  Araştırmak gerekir.

  Psikoloğumuzun mektubu eline ulaştı mı?

  Doktor Holt.

  Evet ulaştı.

  Ve şansa bak, bu aralar müsaidim.

  Hemen heyecanlanma.

  Hala seni kurula dâhil edebilmiş değilim.

 Şu an sadece psikiyatrik bir değerlendirmeye ihtiyacımız var.

 Kızılderili bir hastamız var.

  Hangi etnik gruptan?

  Şu an rapora bakıyorum  - Siksika.

  - Bir Kara ayak.

 Kara ayakları bildiğini söyleme.

  İki hafta önce Margaret Mead kasabaya gelmişti ve  bana Kara ayaklar hakkında çok etkileyici şeyler anlattı.

  Aile yapıları Mojavelere çok benziyor.

  Eminim bize yardım edebilirsin.

  Yönetim   bir iki konsültasyona onay verdi.

 En fazla üç gün.

  Şu an uçak çizelgesine bakıyorum  bu gece Topeka'da olabilirim.

 - Trenle gelmen gerekecek.

  - Mükemmel İkinci sınıf.

  Ve bu tam zamanlı bir iş teklifi değil   tek seferlik bir konsültasyon işi.

  - Yakında görüşmek üzere.

  - Hoşça kal.

  Hoşça kal.

  Topeka!

  Gaziler İdaresi ve Winter hastanesi personeli adına  yeni misafirlerimize aramıza hoş geldiniz demek isterim.

 Sevdiklerinize ulaşabilmeniz için Bunu içmen lazım.

  ücretsiz olarak kullanabileceğiniz   bolca telefonumuz var.

 Tazminat ya da maluliyet maaşınız hakkında bir sorunuz olursa bize danışabilirsiniz   elimizden geldiğince size yardımcı olmaya çalışacağız.

 Posta saat sekizde gelir   ve dörtte gider.

 Muhakkak günde iki kere otobüs hizmeti var.

 Bir sorunuz olursa kapım her zaman açıktır.

 Yanıma gelmekten çekinmeyin, ne sorununuz olursa olsun üstesinden geliriz.

  - Hay - Hadi.

  - Hadi, götürün onu!

  - Çıkarın şunu!

 - Birisi nöbetçi doktoru çağırsın.

  Ateşin var mı?

  Şu çocuk seni biraz korkuttu, değil mi?

  Burada ne işim var bilmiyorum.

  Ben bilemem Onbaşı.

  Boilermaker lütfen.

  Kimliğini görebilir miyim?

  Polis gelirse Meksikalısın.

  Pekâlâ, neredeydin?

  Ordu?

  Donanma?

  Ordu.

  Patlak kafalar hastanesindesin, değil mi?

  Orada karanlıktayım.

  Kimsenin bana bir bok söylediği yok.

  Pawnee misin?

  Olamazsın.

  Öyle olsan seni tanırdım.

 - Topeka'da ne işin var?

  - Herkes binsin.

  Winter hastanesinde hiç Kızılderili bir hemşireye denk gelmedim.

  Herhalde işçisin.

  Saat 10 yasağı mı?

  Bebeğin yatması mı lazım?

  Uyanın bakalım!

  Neyiniz var çocuklar?

  Temizlik zamanı.

  Uyanın hadi.

  Buna gerek var mıydı?

  Alkol ve yatıştırıcılar.

  Riske edemezdim.

  Kızılderililer intihar eder mi?

  Bilemiyorum.

  Biletiniz lütfen.

  - Biletiniz.

  - Elbette.

  Nereye koymuştum?

  Bu mu?

  Hayır.

  İşte burada.

  Vahşi Batı'ya hoş geldin.

  Seni yeniden gördüğüme sevindim Devereux.

  Müşterin kolay lokma değil.

  İki haftadır tek bir kelime konuşmadı.

  Dün kasabaya gitti ve  elinde bir içki şişesi ile körkütük sarhoş olarak geri döndü.

  Kapalı koğuşa koymak zorunda kaldık.

  - Saldırgan mıydı?

  - Hayır.

  Çok sessizdi.

  Karşınızda cesur Kızılderili’miz!

  Dr.

  Jokl'u tanıyorsun.

  Psikiyatristimiz Dr.

  Holt Bu Dr.

  Devereux.

  Günaydın.

  Kendisi New York'tan sadece senin için geldi.

  Kaydetmek için buraya basın.

  Teşekkür ederim.

  İhtiyacımız olacağını sanmıyorum.

  Size iyi sohbetler.

  Dilersen oturabilirsin.

  Kendimi tanıtayım.

  Ben hastane antropoloğuyum.

  Kızılderililerle ilgileniyorum.

  Ve eğer sakıncası yoksa Senin hakkında bazı şeyler öğrenmek isterim.

  Kızılderili adın nedir?

  Oh-Gunidep-Puyop.

  Pikunni dilini bilmiyorum.

  Ne anlama geldiğini sorabilir miyim?

  "Herkes onun hakkında konuşuyor.

 " Ailen hangi topluluğa ait?

  "Çılgın Köpekler" topluluğu.

  Hangi kilise mensubusun?

  Katolik’im.

  Dr.

  Holt epey bir rüya gördüğünden bahsetti.

  Rüyalarını hangi dilde görüyorsun?

  Genellikle İngilizce.

  Kara ayak dilinde "rüya" nasıl diyorsunuz?

  Ipa-pong-kaa.

  Sesimden anlayacağın üzere, Avrupa'da doğdum ve İngilizcem kulağa biraz kaba geliyor.

  - Bu seni rahatsız ediyor mu?

  - Hayır.

  Peki Bana ailenden bahset.

  Babam ben 5 yaşındayken kalp rahatsızlığından öldü.

  Beni büyük kız kardeşim ve kayın biraderim büyüttü.

  Peki ya annen?

  Annem çok katıydı.

  Annen "erkeksi kalpli" bir kadın mıydı?

  Saçma bir şey mi söyledim?

  Bunu nereden biliyorsun?

  Mojave dilinde "erkeksi kalpli" kadın deriz.

  Kara ayak dilinde bunu nasıl dersiniz?

  Mukakya-ki.

  Annem evini bir erkek gibi idare ederdi.

  Kız kardeşimde öyle.

  Kız kardeşinden bahseder misin?

  Kız kardeşim içki ve sigara kullanmaz.

  Misyoner okulu kızlarındandır.

  Ailenin en büyük çocuğudur.

  Kabilenin önemli üyelerinden biriyle evli.

  Kocasının adı Jack.

  Rimbulu dilinde onunla olan akrabalığınıza ne deniyor?

  Kayın biraderim  Nestamu.

  Başka erkek kardeşin var mı?

  Evet, ama onlarla fazla görüşmüyorum.

  Ben en küçüğüm.

  Kız kardeşin hakkındaki düşüncelerin  annene karşı olan düşüncelerin ile aynı gibi.

  Aklımda ikisi neredeyse bir.

  Kız kardeşine çok hayranlık duyuyorsun, değil mi?

  Evet.

  Bir antropolog olarak sen ne iş yaparsın?

  Şöyle ki  insanoğlunu tüm açılardan inceleriz.

  Dil bilim teknikleri  fizyoloji Bu yüzden mi Kızılderili dilini öğrenmek istiyorsun?

  Evet.

  İki yıl Mojavelerin arasında yaşadım.

  - Çölde mi?

  - Evet.

  Dillerini ve tarihlerini öğrenme imkânım oldu.

  Mojaveler için hayat nasıl?

  Najavolar kadar umutsuz değil.

  Ama kendilerince zorluklar yaşıyorlar.

  Sana karşı kırıcı olmak istemem ama  beyazlar bizi çok sevmez.

  Bu beni hiç etkilemez.

  İnsanların ruhlarının hasta olduğu  bir yerde yaşamak çok garip.

  - Sigara ister misin?

  - Hayır.

  Önce, ben kâğıda biraz boya süreceğim.

  Ve sonra  sen de parmağınla bir resim çizeceksin.

  Çok kolay.

  İşte hazırız.

  Ne çizeyim?

  Ne istersen.

  Resmim iyi değildir.

  Bu nedir?

  Bir manzara.

  Mükemmel.

  Her iki resimde üç bölüme ayrılmış.

  Ama sınırlar keskin değil.

  Bu destek noktasında gizli bir patika var ve  bu yol diğer bölümlerin içinden geçiyor.

  Yani, bir fraksiyon söz konusu değil.

  Ben şizofreni izleri görmüyorum  ne gizli ne de açık.

  - Emin misin?

  - Hayatım üzerine bahse girerim.

  Bu adam deli değil.

  Mümkün olduğunca çabuk bir şekilde kapalı koğuştan çıkartılmalı.

  George!

  İki resim senin için yeterli mi?

  Fazlasıyla.

  Bu resmin temelinde  tamamen bastırılmış, erken Oidipus kompleksi görüyoruz.

  Burada bir ev var  sağ elini kullanan heteroseksüel bir erkek için  anne ya da eşdeğerini temsil ediyor.

  Buradaki iki dağ göğüsler.

  Ve kız kardeşinin çiftliği üzerindeki tehditkâr bulutlar.

  Hasta, kendini ağırın önünde resmediyor.

  Kimseyle konuşmuyor.

  Ne doktorlar ne diğer hastalarla.

  Fikrimi sordunuz, işte size fikrim.

  Jimmy Picard deli değil.

  Öyle olsaydı, yurttaşlarımızın yarısını bir yere kapatmanız gerekirdi.

  Peki derdi ne?

  Hepimizin derdi ne ise o.

  Bu durumda ne yapmamızı önerirsin?

  George, bu konuda ne hissettiğimi biliyorsun.

  AAP'nin belgelere ihtiyacı var, yasal herhangi bir şey.

  Hayır!

  Karl, belgelerini alacaklar.

  Hey, sen bir tıp doktoru bile değilsin.

  Biliyorum, psikanaliz yok.

  Sadece danışmanlık.

  Araştırma danışmanlığı, anladım.

  - Jockl ile birlikte kontrol seansı.

  - Jockl.

  İşe yaramazlarsa New York'a geri dönersin.

  Harika!

  Yönetim tarafından ayrıcalıklarım olabilir  ama şunu söyleyelim dostum  bu senin kuralları çiğneyebileceğin anlamına gelmiyor.

  Hangi kuralı çiğneyecek mişim?

  Kendini fazla kaptırma.

  Şu İngiliz arkadaşın hala New York'ta mı?

  - Madeleine mi?

  - Çok sevimli!

  Jeanetta ve ben merak ediyoruz, acaba bizi ziyarete gelir mi?

  Bahse girerim gelir.

  Jimmy hasta değilse, bu iyi haber değil mi?

  Fizyolojik olarak bir şey bulamamamıza istinaden  hastalığı psikolojik olabilir mi diye merak ediyorduk.

  Gel gelelim, Bay Devereux sizin şizofren olduğunuzu düşünmüyor.

  Öyleyse Eve gidebilir miyim?

  Bence gerçekten acı çekiyorsun.

  Bir süre daha, günde bir saatliğine Bay Devereux ile görüşmeye devam edebilirsin.

  Bilinen anlamda seni tedavi edemez.

  Ama belki yardımcı olabilir.

  Burada içmemeliydin.

  - Daha az içmelisin.

  - Merhaba.

  Dr.

  Devereux sizi başka bir koğuşa yerleştirmemizi istedi.

  Merhaba, benim adım Alma.

  Burada neyimiz var?

  Okul kayıtları.

  Şuna bak!

  Seni çok beğeniyorlarmış.

  Bununla gerçekten gurur duymalısın.

  Kurulan bağ güzel ve yeterli derecedeydi.

  Hasta spontane ve doğal tepkiler gösterdi.

  Hastayı incelemeye ve danışmalık yapmaya karar verdim.

  İçeri gel lütfen.

  Beni takip et.

  Alışıldık bir ortam değil ama her neyse Pekiyi görünmüyorsun.

  Sadece biraz ateşim var.

  Merak etme.

  Hiç rüya gördün mü?

  Dün gece bir rüya gördüm.

  Bir sığır kesiyordum.

  Cinsi neydi?

  Beyaz yüz, Hereford.

  Hereford.

  Rüya nerede geçiyordu?

  Kız kardeşimin çiftliğinde.

  Doktor, ne zaman yatağa geçsem nefesim kesiliyor.

  Nasıl bir his olduğunu açıklayabilir misin?

  Uzanır uzanmaz, kalbimin duracağı korkusu geliyor.

  Her seferinde kalkıp biraz su içmek zorunda kalıyorum.

  Ayrıca öğleden sonraları bu ataklar geliyor.

  Rüyana geri dönelim.

  Bu sana ne çağrıştırıyor?

  Geçen gece bir dergide  Alaska'daki bir çift hakkında bir yazı okudum.

  Üç tane geyik kesmişlerdi.

  Sence de iki kişi için  bu kadar et fazla değil mi?

  Bilemiyorum.

  Ondan önceki gece bir kâbus gördüm.

 Bir adamla kavga ediyordum.

 Ne kaçabiliyor, ne de kollarımı kaldırabiliyordum.

 Yardım için bağıramıyordum.

 Adam bıçağını çıkarıp bana sapladı.

 Uyandım ve   yataktan fırladım.

  Adam kimdi bilmiyorum.

  Eski Kara ayaklar bu rüyayı nasıl yorumlardı?

  Eski Kara ayak gelenekleri hakkında pek bir şey bilmiyorum.

  Bu adam neye benziyordu?

  İri ve uzun biriydi.

  Bu kadarını hatırlayabiliyorum.

  Bu adam, beyaz mıydı yoksa Kızılderili miydi?

  Beyazdı.

  Amerikalıydı.

  Mavi bir tulum giyiyordu.

  - Kardeşlerinden böyle giyinen var mı?

  - Hayır.

  Kardeşlerim şehre gitmek için şık giyinir.

  Peki ya baban?

  Babam kiliseye gitmek için mavi bir takım giyerdi.

  Öldüğünde çok gençtim.

  Hakkında fazla bir şey hatırlamıyorum.

  İki rüya arasında bir bağ görebiliyor musun?

  İkisinde de bıçak vardı.

  Kara ayaklar rüyaların geleceği gösterdiğine inanır.

  Biz ise rüyaların geçmişe ışık tuttuğunu düşünürüz.

  Bu yüzden rüyalar ile ilgileniyorum.

  Hadi, aklın geçen herhangi bir şeyi söyle.

  Okula geri dönmeyi düşünüyorum.

  Deri işçiliği için bir sertifika programı sunuyorlar.

  Üniversitede iyi notlar almıştım.

  Kız kardeşim notlarımı getirmişti.

  Diğer belgelerimin arasındalar.

  Biliyor musun, bir kızım var.

  Dosyanda görmüştüm.

  Ben çok gençken doğmuştu.

  Annesi üç yıl önce öldü.

  Ailesi Spokane'den.

  Ben başka bir kadınla evlendim.

  İsmi neydi?

  Sende çocuğu olan kadının.

  İsmi Jane'di.

  It tsi kay sha pini akii.

  "Parlak gözlü kız" demek.

  Çok hoş.

  Kızımın gelip benimle yaşamasını istiyorum.

  Liseye gidiyor.

  Büyükannesiyle yaşamaktan şikâyetçi değil, ama bundan hoşlanmıyor.

  İkisi taşrada yalnız yaşıyor.

  Belki daha sonra tekrar evlenirim.

  Kızının Kızılderili ismi ne?

  Kızılderili ismi yok.

  - Peki, İngilizce ismi nedir?

  - Mary Lou.

  Mary Lou kaç yaşında?

  On üç.

  Bir kadın oldu mu?

  Demek istediğim, ergenliği geçti mi?

  Bizi ziyaret etmişti.

  İki yıl önce, bir Kaini kadınıyla birlikte yaşıyordum.

  Mary Lou ile iyi anlaşıyordu.

  Sonrasında Kanada'ya geri döndü.

  Bu Kaini kadını kaç yaşındaydı?

  Benimle yaşıttı.

  Kara ayaklar genellikle kendi yaşıtı bir kadın ile mi evlenir?

  Bunu hiç düşünmedim.

  Nasıl bir eş istiyorsun?

  Pekâlâ.

  Artık gitmem lazım.

  dört buçuk olmuş.

  Yarın seni görmeye geleceğim.

  Doktor Son birkaç gündür hiç baş ağrım olmadı.

  İşte gördün mü  delirmediğin gibi baş ağrıların bile geçti.

  Bu doğru.

  İyi günler.

  Yarın görüşmek üzere.

  Merhaba Jimmy!

  Dr.

  Devereux bu gün seninle görüşemeyeceğini iletmemi istedi.

  Kendini iyi hissetmiyor ve biraz yatak istirahatine ihtiyacı var.

  Ama endişelenme, yarın ayağa kalkmış olur.

  Desmond?

  Fransız doktorun yaşadığı yer şurası mı?

  Tüm yeni doktorlar orada kalır.

 Şuna bakın!

 Aman Tanrım Günün sonunda, huzura ermiş oldu.

  Her neyse, zaten günleri sayılıydı.

  Kalkamayacağım.

  Lütfen şuraya otur.

  İyi gözükmüyorsun.

  Hayır, iyi olacağım.

  Teşekkür ederim.

  Otur lütfen.

  Boşanalı yıllar oldu.

  Yine de, aylak aylak, eski karımı bekliyormuşum gibi hissediyorum.

  Bu kadınla birlikte, neyi kaybettiğini hissediyorsun?

  Evim için üzülüyorum.

  Kastettiğin bir ev mi yoksa bir yuva mı?

  Ev ve tüm o arazi, 3 buçuk dönüm.

  Gittiğim zaman ev ve tüm o araziyi Lily aldı.

  Dert edecek bir çocuğu da yoktu.

  Sonra Ben savaştan dönünce  trenden indiğim zaman gidecek bir yerim yoktu.

  Başka bir adamla birlikteydi.

  Bu adam, bana ordudan gelen parayla yaşıyordu.

  Onu öldüresim geldi.

  Nasıl bir his olduğunu bilirim.

  Kayın biraderim bir kadın uğruna hayatımı mahvetmememi söyledi.

  Böylece, bunun yerine  Jack'in arabasını aldım ve bir avukata gittim.

  Boşanma kararı dokuz gün içinde çıktı.

  Onu özlüyorum.

  Ya cinsel ilişkiler?

  Memlekette bir kaç kız olmuştu.

  Kalemin güzelmiş Doktor.

  Sonradan üzerinde düşünebilmek için  tüm söylediklerini not alıyorum.

  Sorun etmezsin, değil mi?

  Tam tamına benim söylediğim şey.

  Evet.

  Lily Bununla gurur duymuyorum ama  korkarım, arada bir, ortamı yumuşatmak için  bir kadına güzel bir tokat atmak zorunda kaldığım oldu.

  Ben asla bir kadına vuramam.

  Eski zamanlarda Kara ayaklar kadınları dövebiliyor ve  burunlarını kesebiliyorlardı.

  Kabul ediyorum, bu oldukça vahşice.

  - Kız kardeşlerini de dövebiliyorlardı, değil mi?

  - Evet.

  Ne tür bir kadını erkeğin dövmesine izin yoktu?

  Annemin ilk kocası Şef Beyaz Buzağı idi.

  Ama hiç çocukları olmadı.

  Beyaz Buzağı'nın büyük bir şef olduğunu okumuştum.

  Sonra o öldü ve annem, babamla evlendi.

  Kız kardeşimin de ilk kocası ölmüştü.

  Onlarında çocuğu olmamıştı.

  Peki ya eski karın?

  Lily mi?

  O kısırdı.

  Palavra!

  Sanırım öyleydi.

  Çocuk istemediği söyleyelim.

  Partiler dışında kimsenin kullandığı yok.

  Akordu var mıdır bilemiyorum.

  Palestine partisyonunu çaldığı gün Jokl deli gibi tuşlara vuruyordu.

  Yönetime bir telgraf gelmiş.

  Sanaymış.

  Okur musun lütfen.

  Madeleine'den.

  Çok zarif.

  "İster inan ister inanma, üç güne Topeka'da olacağım.

 " Savaş onun için nasıl geçti, biliyor musun?

  Zor.

  Kocasıyla birlikte Paris'te mahsur kalmıştı.

  Ligez Lukasz bir mahzende üç yıl geçirmiş olmalı.

  Ailesi?

  Madeleine Hristiyan’dır ve  ailesi Sheffield'de kalıyor.

  Onlar hiç değişmez bile.

  Biliyorsun, annen ve babanı sormayı  hiç cesaret edemedim.

  Sınır dışı edilen oldu mu?

  Romanya'da saklanmak kolaydır.

  Ben bunu akort edeceğim.

  Tekrar bak.

  Daha iyi mi kötü mü?

  - Daha iyi.

  - Güzel.

  Pekâlâ, demek ona gözlük yapıyoruz.

  Aynen öyle.

  Mutlu musun?

  Evet, teşekkür ederim.

  Bay Devereux ile her şey yolunda mı?

  Evet.

  Kendini çok daha iyi hissediyor.

  Güzel.

  Bunu hayatta kaçırmazdım.

  Senin İngiliz eyerini getirdim.

  Amma ağırmış.

  Milyonlarca teşekkür ederim.

  Araba senin mi?

  Çok klas, değil mi?

  Büyük şehir bensiz ne âlemde?

  Bütün arkadaşların bana bayılıyorlar.

  Burası sıradanmış.

  Kızılderili antropolojisi dersleri vereceğim.

  Menninger bana söz verdi.

  Senin için.

  Sürprizleri sevmiyorum.

  Doktor Freud Söyle bakalım, burada ne işin var?

  Yeni yerini merak ediyordum.

  Neden?

  Bunu sana söylemeyeceğim.

  Topeka'da güzel bir otel odası tutacağım.

  Çok geç!

  Hastanedeki herkes bir "arkadaşın" ziyarete geldiğini biliyor.

  Menninger senin için bir bungalov ayarladı bile.

  İyi akşamlar.

  Hoş geldiniz hediyesi.

  Winter hastanesinin ikramı.

  Göz kamaştırıcı.

  Yakına gel.

  Seni öpmek istiyorum.

  Kızılderili’n mi?

  Bunlar gizlidir Madam.

  Bir plana benziyor.

  Tüm bunları sen mi yazdın?

  Burada başka ne yapmamı isterdin ki?

  Bana sadece günde bir seans veriyorlar.

  Buraya dönünce  gözaltındaki bir suçlu gibi, inimde volta atıp duruyorum.

  Tabii ki yazmaya başladım.

  Her şeyi hatırlamıyorsundur?

  Her bir cümleyi.

  Söylediği her kelime kafamın içinde dönüp duruyor.

  Gözlerin için endişeleniyordum.

  Doğruyu söylemek gerekirse, oftalmolojist pek iyimser değildi.

  Görüşüm gitgide kötüye gidiyor.

  Okuyamayacak hale gelmek istemiyorum.

  Beni görüyor musun?

  Bulanık?

  Çift?

  Üç tane.

  Seni gayet iyi görüyorum.

  Dünyanın sonundayız.

  Bu dünyanın sonu değil.

  Öyle.

  Ne?

  Ve biz kaybolduk.

  Günaydın.

  Pazar günleri bu kadar boş olması ne hoş, değil mi?

  Sen hangi kiliseye mensupsun?

  Hiç bir kiliseye mensup değilim.

  Tanrı'ya inanmıyor musun?

  Ben sadece iyi şeyler yapmaya inanıyorum.

  Kızıma biraz para göndermek istiyorum.

  Bana yazmış.

  Son zamanlarda ona yazmadığım için bana hayli kızgın.

  Bu Mary Lou.

  Çok dokunaklı bir mektup olmuş.

  Dün gece garip bir rüya gördüm.

  Ama uyandığımda hiçbir şey hatırlayamıyordum.

  Gözlerini kapatabilir misin?

  Gözünde canlandırdığın ilk şeyi söyle.

  Sen.

  Rüyanda beni mi gördün?

  Avlanmaya çıkmıştık.

  Benim bir silahım vardı.

  Senin yoktu.

  Sonra bir ayı gördüm.

  Ama silahım tutukluk yaptı.

  Ve sonra, ayı bizi kovalamaya başladı.

  Sürgüyü çekip duruyordum ama bir işe yaramadı.

  Ve sen bana dedin ki " mermileri tek tek koy.

 " Ben de öyle yaptım.

  Sonra başka bir rüyadaydım.

  Şimdi tilki avlıyorduk.

  Elimde 22'lik bir tüfek vardı.

  Sendeyse bir şey yoktu.

  Tilkiyi vurdum  ve elime aldım.

  Seninle benimle konuşuyordun.

  Ve sonra Canlı bir bebek mi?

  Ya ölüydü ya da uyuyordu.

  Ondan sonra ter içinde uyandım.

  Rüyanda ben  yiğit ataların hayvan kafalı dediği kişiydim.

  Onların koruması cesaret verirdi.

  Eskiler, rüyalarında bir kunduz gördüğünden bahseder.

  Kunduz onları kutsar ve akıl verirmiş.

  Onlarda kunduza dua edermiş.

  Şimdi, bugüne neden din hakkında konuşarak başladığını görüyorsun.

  Rüyanda beni görmek, kutsal ruhu görmek gibiydi.

  Silah tutukluk yaptığında korkmuş muydun?

  Hayır, korkmamıştım.

  Rüyalarda kişi kendisine bir şey söylemeye çalışır.

  Sen kendine ne söylüyorsun?

  Rüyanda, bir ayıyı öldüremiyorsun  ama bir tilkiyi öldürebiliyorsun.

  Belki de rüya bize  önce küçük dertlerinden başlaman gerektiğini söylüyor.

  Bu güzel bir yorum.

  İlk rüyanda gördüğün ne tür bir ayıydı?

  - Bir bozayı.

  - Dişi mi erkek mi?

  Bilmiyorum.

  Ve çocuk, çıplaktı.

  Erkek miydi kız mı?

  Çocuk yaralanmış gözükmüyordu ve  üzerinde kurşun deliği yoktu.

  Tahmin et.

  Bir kız, belki.

  Peki, bu kız çocuğu kim?

  İlk önce bir tilkiydi.

  Sonra aşağıya baktığımda  bir kız çocuğuydu.

  Tilkiler tüylü olur.

  Bir bebek nereden çıktığı zaman tüylü olur?

  Bir kadından?

  Sonra ne oldu?

  Ben onu bıraktım.

  Bu ne anlama geliyor, bırakmak?

  Yanlış yaptığım.

  Ama elinde değildi.

  Çok gençtin.

  Baskı altındaydın.

  Belki kızınla hata yaptın  ve onu hayal kırıklığına uğrattın.

  Ama bu elinde değildi.

  Hadi ama daha 17 yaşındaydın, hiçbir şeyin yoktu.

  Bugün kızınla aran iyi ve ona destek oluyorsun.

  Önemli olan bu.

  Bankada neredeyse 500 dolarım var.

  Ama başka birinin onayı olmadan tek kuruş çekemiyorum.

  Yarın şehir merkezine gideceğim.

  İstersen seni postaneye götürebilirim.

  Bu güzel olur.

 "Bu seansın teması   cinsel davranışlarda saldırganlık elementi idi.

 Görünen bir delik olmadığı için, hastanın bebeğin ölü olduğunu   inkar etmesi ilginçti.

Bu bulgu, aynı zamanda   hastanın kısırlık endişesini   ve kadınları kör ya da ölü olarak   tanımlama eğilimini belirginleştiriyor.

 " Böyle bir adamı nereden buldun?

  Aptalca bir hikaye.

  George ile ilk olarak kocam tanıştı, Paris'te bir bekleme odasında.

  Aynı psikanalist için çalışıyorlardı.

  Ben İnsanlık Müzesi’nde çalışıyordum.

  George resmi olarak kaç kadınla evlendi, biliyor musun?

  İki, sadece iki.

  Ne hakkında konuşuyor olabilirler ki?

  Hiçbir fikrim yok.

  Fransa'yı seviyorum.

  Oradaki insanları.

  Neden?

  Çiftçiler, büyük baş hayvancılar.

  Benim tarzım insanlar.

  Hiç Paris'i ziyaret ettin mi?

  İki gün.

  Bir yerde kamp kurmuştuk Vincennes?

  Savaşta kimseyi öldürmek zorunda kaldın mı?

  Hayır.

  Ben Fransa'ya vardığımda Alman'lar çoktan gitmişti.

  Arkadaşım benim imzam olmadan niçin parasını çekemiyor?

  Kuralları ben koymuyorum bayım.

  Spokane, Washington'a havale emri vermek istiyorum.

  Pekâlâ.

  Bir form doldurmanız gerekiyor.

  - Okuma yazmanız var mı?

  - Evet.

  Rüyalar hakkında bütün bu şeyleri sana kim öğretti?

  Adamın biri öğretti.

  Ona çok az ödedim çünkü çok az param vardı.

  Şimdi, Kızılderililerin yaptığını yapıyorum.

  Gençken, yaşlılara yardım ederler.

  Ve yaşlandıkları zaman, bir başkası onlara yardım eder.

  Bazen rüyalar gerçek olur.

  Yaşadığım yerde, bir gün gelirsen  farz et ki bir adam atını bulamıyor.

  Yaşlı bir adama para verirsin ve yaşlı adam rüyaya yatar.

  Ve ertesi gün, yaşlı adam senin için atını bulur.

  Ne?

  Gerçekleşmeyen rüyaları kimse anlatmaz.

  Yerleşim yerindeki şu adamı hatırlıyorum.

  Eğlenceli bir adamdı.

  Bize, rüyasında dans ederek bir seremoni  gerçekleştirirse uçabildiğini söylemişti.

  Sonra bir gün, kollarına ve ayakları bufalo ipi bağladı ve  hep birlikte dimdik bir uçurumun tepesine çıktık.

  Sonra büyülü dansını yaptı.

  Ve sonra  aşağıya atladı ve Vücudundaki bütün kemikleri kırdı.

  Bütün gün rüyalar hakkında konuşabilirim.

 Gayle   16 yaşımdan beri   seni hep hayal kırıklığına uğrattım.

 Ama utanç hissedemiyorum.

 Burada, hem yalnızlık, hem huzur hissediyorum.

 Hayatım darmadağınık oldu.

 Her gün, şu Fransız doktoru görüyorum.

 Benden sık sık rüyalarımdan bahsetmemi istiyor.

 Ona geçmişten de bahsediyorum.

 Bu sabah   bu hastaneye gelmeme neden kazayı hatırladım.

 Ormandaydık.

 Hiç Alman askeri yoktu.

 Sadece buz tutmuş cesetler.

  Burada senin için de bir şey var Greeney.

  Pekâlâ, Jimmy, sana bir hediyem var.

  Burada bir yığın var.

 Herkese kız arkadaşlarından mektup geliyordu.

 Lily bana hiç yazmadı.

 Benim mektubum Kuzen Dale'den gelmişti.

 Ve bana Lily'nin bir sevgilisi olduğunu söylüyordu.

 O resmi kafamdan bir türlü atamıyordum.

 Karım, Browning'de   başka bir erkeğin elini tutmuş, geziniyor.

 Onları mutfak masamda gördüm.

 Onları benim yatağımda gülerken gördüm.

 Herkes çok yorulmuş ve tükenmişti.

 Ne kadar da sessiz olduğunu hatırlıyorum.

 Hastanede uyandığım zaman   göremiyordum.

 Bir hemşire benimle konuşuyordu.

 Kulağım akıyordu.

 Yağlı ve kanlı bir şeydi.

  Sence neydi o?

  Belki iltihap olabilir, orta kulağından.

  Muhtemelen kazadandır.

  Dr.

  Menninger başımda bir sorun olmadığı söylüyor.

  Başka bir nörolojik bir test yapmak istiyorum.

  Kafamın içinde hala bir sorun olduğunu mu düşünüyorsun?

  Hayır.

  Öyle düşünmüyorum.

  Yemekten sonra odamda bir şeyler okuyordum ve ağrı yeniden başladı.

  Yeni gözlüklerini takıyor muydun?

  Hayır, onlardan nefret ediyorum.

  Gözlük takan kimseyi biliyor musun?

  - Sen takıyorsun.

  - Dinle Gözlüklerimle etrafı daha iyi görebiliyorum.

  Benimle sempati kurmaya tereddüt ediyor gibisin.

  Bana hep ordudan önceki  şeyleri hatırlamamı söylüyorsun.

  Ama kazadan önce  hiç baş ağrım yoktu.

  Belki Dr.

  Menninger yanılıyordur  ve beynimde gerçekten bir sorun vardır.

  Baş ağrılarının muhakkak fizyolojik bir kaynağı vardı  ve savaştan beri, bunlar psikojenik nedenlere dönüşmüş olabilir.

  Vücudun iyileşti.

  Ama zihnin acı içinde olduğu zaman  baş ağrıları geri geliyor.

  Haksız olduğumu hissetmek de güzel bir duygudur tabii.

  Ama kendini geçmişten koparmalısın.

  Burada daha ne kadar kalacaksın?

  Sanırım hastam iyileşene kadar.

  Yani Bir ay?

  Bir yıl?

  Vay canına.

  Burada olman çok güzel.

  -Jimmy'nin Kızılderili ismini biliyor musun?

  - Hayır.

  Ohonita-e-Puyopei.

  "Herkes onun hakkında konuşuyor" demek.

  Senin de gizli bir ismin var.

  Hayır, benim gizlim saklım yok.

  Hayır, senin ismin György Dobó.

  İsmimi değiştirdim.

  İnanmıyorum!

  Hastana Fransız olduğunu söylemedin, değil mi?

  Benim nerede doğduğumun Jimmy'nin tedavisine hiçbir etkisi yok.

  Yalan söyledin.

  Beşte burada olması gerekiyordu.

  Tabii kaçmasına izin vermeseydin.

  Jimmy?

  - Affedersin.

  - Bu arkadaşım Madeleine.

  İyi bir arkadaştır.

  - Jimmy Fransa'da bulunmuş.

  - Memnun oldum.

  Demek müzeleri seviyorsun.

  Evet.

  Giriş ücretsizdi.

  Biz de hastaneye geri dönüyorduk.

  Bizimle gelmek ister miydin?

  Sigara içerim.

  Sen içer misin?

  Sırlarım var kuzen.

  Bu gece  çam ağaçlarının arasında  uçacağım.

  Ateş gibi!

  Sen parlamaya devam et kuzen.

  Parlamaya devam et.

  - George?

  - Tanrı'm.

  Düşüncelere mi daldın?

  Öylesine geziniyorum.

  Bilirsin, serbest çağrışım - Meşgul müsün?

  - Şey Hiç de değilim.

  Kara ayakların "Pisting" dediğimiz  uygulamasını duymuş muydun?

  Kocalar, eşlerinin vajina dudaklarını çekerek uzatırlardı.

  Yaşlılardan bazılarının 7 santime kadar uzuyordu.

  Maalesef, artık bu oyunu kimse oynamıyor.

  Ne yazık.

  Jimmy ve ben böyle bir şeyi görmek için her şeyi verirdik.

  - Düşünebiliyor musun?

  - Hayır.

  Dinle Bu sabah bir mektup geldi.

  Fransa'dan.

  Pek hoş bir mektup değil.

  Amerikan Psikanalistler Birliği'ne de bir kopya gönderildi.

  Senin bir analist olarak kabul edilmeni tavsiye etmiyorlar.

  Fransa'ya gidersen, bunu çözebilir misin?

  Bilemiyorum.

  Pekâlâ, en azından  burada işin var.

  Bir hasta.

  Ona iyi bak.

  Utanmana gerek yok.

  Erişim için, bana bağlı olman önemli.

  Ayrıca, bunu anlaman ve  düzeltebilmen de önemli.

  Seni tedavi edecek şey bu.

  Keşke bilseydim Çocukluğuna işaret eden başka bir şey var mı?

  Ben çok küçükken olan  kimsenin bilmediği  bazı şeyler var.

  Yakınlarda yaşayan iki kız vardı.

  Kardeştiler.

  Biri benden daha küçük, diğeri daha büyüktü.

  Buzun üzerinde oynuyorduk  ve küçük olan içine düştü.

  Çok korktuğum için yardım etmedim.

  Oradan kaçtım.

  Kız boğuldu.

  Kaç yaşındaydın?

  Beş ya da altı.

  Babamın ölümünden önceydi.

  Kötü bir şeydi.

  Boğulan kızın  büyük kız kardeşi Kulübeye oynamaya giderdi.

  Ve beni yanına çağırıp  zorla vajinasıyla oynatırdı.

  Ne için olduğunu bilmiyordum.

  Bu kız kaç yaşındaydı?

  Benden yaklaşık altı yaş daha büyüktü.

  İçine girdin mi?

  Hayır.

  Sadece elinle mi?

  Hep oradan gitmek isterdim.

  Ama beni zorla geri sürükler ve yine yaptırırdı.

  Sonra, bir gün, kız kardeşim bizi yakaladı.

  Oracıkta, canım çıkana kadar beni dövdü.

  Pis!

  Pis!

  Sonra anneme söyledi.

  Ama ben yalan söyledim.

  Bunu asla kabul etmedim.

  İlk önce boğulma ve  korkudan bahsettin.

  Sonra  seks ve yalan.

  Orduda  keskin nişancıyken  tüfeğinin üzerinde dürbün var mıydı?

  Evet, vardı.

  Küçükken  hiç kimseyi gizlice izledin mi?

  Seks yaparlarken yani?

  Babam öldükten yaklaşık bir yıl sonra  bir gün okuldan eve geldim.

  Ve içeri girdiğimde  bir kadın gördüm.

  Annemi.

  Yatakta, başka bir adamla.

  Diğer adam kimdi, bilmiyorum.

  Onu terk ettim ve evden kaçtım.

  Kız kardeşimin evine gittim.

  Kız kardeşim evleneli çok olmuştu.

  O olaydan sonra bir daha annemin yanında olmadım.

  O günden sonra beni Gayle büyüttü.

  Pekâlâ, sen, kız kardeşi ölen kızla oynadığın için  cezalandırılmıştın.

  Ama bu adam, babamın ölümünden sonra  annenle birlikte olduğu için cezalandırılmadı.

  Sanırım bütün düşüncelerim birbirine girdi.

  Çocuk, babasının ölümünden sonra kendisinin  yatakta onun yerini almayı doğal olarak gördü.

  Fakat annesini başka birinin kollarında görmek büyük bir hayal kırıklığı idi.

  "Orası benim yerim!

 " Çocuk adamın penisini görür.

  Büyülenmiş bir şekilde baka kalmaktan kendi alamadı.

  Küçük çocuğun gördüğü penisi arzuladığını düşünmüyorum.

  Hayır.

  O Hamlet.

  Sevgilinin yerini almayı diliyor.

  Tebrikler.

  Şimdi, pasif tekniğe geçmelisin.

  Artık, müdahil olmayı bırak.

  Jimmy karanlık ormandan çıkmak için yolunu bulacaktır.

  Yarın görüşürüz.

  Girin.

  Meşgul müsün?

  Hadi!

  Bekle.

  - Acele et!

  - Evet!

  Kocam bir mektup aldım.

  - Her şey yolunda mı?

  - Evet.

  Lukasz selamlarını iletiyor.

  Bensiz ne yapacağını bilemiyor.

  Geçen yıl, şu sarışınla bir ilişki yaşadığına eminim.

  Onu suçlamıyorum.

  Onunlayken kendimi mutlu hissediyorum.

  Seninleyken, hafif.

  Ama gerçek hayatta, kendimi ağır hissediyorum.

  Bana öyle çokta hafifmişsin gibi gözükmüyor.

  Bana bu bileti göndermiş.

  Kocan büyük bir adam.

  BİRİNCİ SINIF The Queen Ann Queen Ann, Fransa'ya gitmek için önümüzdeki ayın ilk günü New York'tan ayrılıyor.

  Madeleine, Fransa'ya asla dönmeyeceğim.

 Bırakalım kararı sopa versin.

 Bana doğru düşerse, her zaman yaptığım gibi, burada kalacağım.

 Sana doğru düşerse   ne yapalım, kanun öyle.

 Hadi bakalım Ann.

 Pekâlâ Ann, sen kazandın.

 Kanun böyle.

  Ben her zaman, bir kadının ölmesine izin veren bir adam oldum.

  Kızımın annesinden bahsetmiştik, değil mi?

  Jane'in ailesi kış için Browning'e gelmişti.

  Okullar açıldığı zaman, hayır baloları, kart oyunu partileri olur.

  Bağış toplanabilecek ne olursa.

 O gece bir dans olacaktı.

  Aynı gün öğleden sonra, Jane bana bir bebeği olacağını söylemişti.

 İki aylıktı.

 Bu bizim sırrımızdı.

 Benden dansa gelmemi istedi.

 O, ailesi ile birlikte gelecekti.

  Bu gece en iyi atıma ihtiyacın var.

 Güzel kıyafetlerimi giydim  Ve kız kardeşime baloya gideceğimi söyledim.

  Hepimizi gururlandır.

 Odanın diğer ucuna baktım   ve arka tarafta Jane'i ve annesini gördüm.

 Beni işaret ediyordu.

 Kapı tarafında oturuyordum ve başka bir kız bana:  "Hastayım.

  Eve gitmem lazım "  "Beni götürebilir misin?

 " diye sordu.

 Elbette, dedim.

 Kızı evine götürdüm ve dansa geri döndüm.

 Atımı bir saman yığının arkasına bağlarken   bir adamla bir oğlan gördüm.

 Yani   bir adam ve bir kız.

 Saman yığının arkasındaki yoldan geliyorlardı.

 İlk başta, bunu önemsemedim.

 Ama ben içeri girdiğimde   onlarda tam arkamdaydı.

 Kızımın annesi, başka bir oğlanla.

 Sonra, yanıma gelip evlenmemiz gerektiği ile ilgili konuşmaya başladı.

  Jimmy!

  Her yerde seni arıyordum.

  Gitmem gerekiyor.

  Bugün evlilik hakkında konuşacağını söylemiştin.

  Annem bekliyor.

  Neden samanlığın arkasındaydı, diye düşündüm.

  Kendimi kötü hissettim  Yarın kayın biraderimin koyunları beslemesine yardım etmem lazım, dedim.

 Ve eve gittim.

  İyi, git!

  Zaten dans da edemiyorsun!

 O geceden sonra, onu kasabada ne zaman görsem yolumu değiştirdim.

 Sonra, okuldan Jane'in durumunu öğrendiler   ve beni okuldan attılar.

  Ailesi sorduğu zaman onunla evlenmeyi reddettim.

  Bir mahkeme oldu.

  Jimmy ile ilk kez  amcamın evinde tanıştım.

 Çocuğun benim olduğunu söylediler.

  Kuzenimiz Jack ziyarete gelmişti.

  Güneşli bir gündü.

  Birbirimizi tanıyorduk ve  Jimmy bana yaklaştı.

  Sayın Yargıç  müvekkilim, toplumun saygın ailelerinden birinden gelmektedir  Avukatım işinde oldukça iyi olmalıydı   çünkü kazanmıştı.

  Davayı düşürtmüştü.

  Özgürdüm.

  Ama berbat hissediyordum.

  Babalık durumu ispatlanamadı.

  Buna istinaden, taraflar Whitecloud ve Pickard olarak  davacı Jane Whitecloud tarafından, açılan velayet davasında  davalı James Pickard'ın  doğacak çocuğun babası olmadığı hükmüne varılmıştır.

 Davadan sonra, Jane hala onunla evlenmemi istiyordu.

  Benimle evlenmeni istiyorum.

  Kararını değiştirir ve bana evlenme teklif edersen  "evet" diyeceğimi bilmeni istiyorum.

  Tek bildiğim, dansta ne gördüğüm.

  Ne gördün?

  Aptalsın sen, bildiğin aptal.

  Annem bana arkasını döndü, bana isimler taktı.

 Bahar zamanı geldi.

 Ailesinin taşınması gerekti.

  Sonradan duydum ki Jane'in bir kızı olmuş.

  Bir yıl sonra  saman yığının arkasındaki adamla karşılaştım.

  İsmi Allan'dı.

  Jimmy, bu komik işte.

  Jane ve senin evleneceğinizden emindim.

  Baloyu hatırlıyor musun?

  Diğer kızla seni çıkarken gördüğünde Jane'in yanındaydım.

  Çılgına dönmüştü.

  Onu sakinleştirmeye çalıştım.

  Onunla dışarı çıkmamı istedi.

  Soğukta seni arıyorduk.

  Seni parçalayabilirdi.

  Sonra ordu vardı  geçirdiğim kaza  ve Lily ile boşanmam.

  Eğer Jane kızına söylememiş olsaydı  Mary Lou 'onun babası olduğumu bilemeyecekti.

  Lütfen biraz yavaşla.

 Sonra bir gün, birbirimizi tekrar gördük.

  Selam asker!

  Kasabaya döndüğünü söylemişlerdi.

 Onca yıl Sanırım başka bir adama dönüşmüştüm ama Jane hala beni istiyordu.

  Tüm dünyayı görmüşsün.

  - Kocan burada mı?

  - Hayır.

  Spokane'de kaldı.

  İşten izin alamadı.

  - Bu o mu?

  - Evet.

  Adını Mary Lou koydum.

  Seni biliyor.

 Tüm öğleden sonra ve gece birlikteydik.

 Gitmesine izin verdim.

  Sadece safra kesesinden taş alınacağını söylemişti.

  Yarın hastaneye gitmem gerekiyor.

  Bir ameliyat olacağım.

  Kocamın yerine, yanımda senin olmanı isterdim.

  O gece, benden uzun yaşayabilmesi için dua ettim.

  O günlerde çok fazla içiyordum.

  Ölümümü düşünmek bana huzur veriyordu.

  Ameliyattan sonra Jane ile buluşacaktım.

  Bu yüzden, bankadan bir az para çektim.

 İstasyonda, okuldan tanıdığım, Jane'in bir arkadaşına rastladım.

  - Kasabada ne işin var?

  - Trene binip Jane'i görmeye gideceğim.

 Niye ağladığını sordum.

 O öğleden sonra bir telgraf geldiği söyledi.

 Jane ölmüştü.

  Çok üzgünüm Jimmy.

  İşte böyle olmuştu.

  Salı günüydü.

  Jane Pazar günü ölmüş olmalıydı.

  Onu oraya gömdüler.

  Bir insan safra taşından nasıl ölebilir?

  Bilmiyorum.

  Bu hayatımda yaptığım en kötü şeydi.

  Hiç banka soymadım  hiç kimseyi öldürmedim.

  Ameliyattan önce bana yazmış.

  Ama mektup bana o öldükten sonra ulaştı.

  Sevgilim  keşke evli olmasaydım, böylece seninle tekrar tekrar evlenebilirdim.

  Kalbim sana ait.

  Sen, değer verdiğim tek erkeksin.

  Bana bir şey olacak olursa  kızımıza iyi bak.

  Jane.

  Yarın görüşürüz.

  Ailem, ilk gördüğü oğlanla yatağa girmeyen  iyi bir Kızılderili kızla evlenmemi istedi.

  Gayle, Jane'in aptal olduğunu düşünüyordu.

  Ya Lily?

  Lily Lily ile yolunda gidiyordu.

  Ama o, her an yoldan çıkabilirdi.

  Daha ne kadar burada kalmam gerekiyor?

  Vahşi atları ehlileştirmek ne kadar sürer?

  Kimse bilemez.

  Belki de şu bahsettiğim prosedürün vakti gelmiştir.

  Bana tam olarak ne yapacaklar?

  - Beynine hava verecekler.

  - Nasıl?

  Omurilikten.

  Beynindeki tüm parçalar düzgün bir şekilde bir arada mı görebilecekler.

  Bundan hiç ölen olmuş mu?

  Bildiğim kadarıyla hayır.

  Hasta olduğumu söylemek için  seni buraya çağırdık.

  Hastaysan ne diye burada kamp yapıyorsunuz?

  Niye evde kalmıyorsun?

  Peki ya saman makinesi niye burada?

  Neredeyse bitirdik.

  İleriye bakarsan  kesilecek dört dönüm  daha olduğunu göreceksin.

  İşlerini bitirir bitirmez  eve dönecekler.

  Geri dönmem lazım.

  Sokağa çıkma yasağım var.

  Pickard, dışarı çıkman lazım!

  Herkes gidiyor.

  Nasıl yani?

  Yakında yollarımız ayrılacağı için Jimmy üzgün.

  Bir analizin sona erdiğini nasıl anlarsın?

  Belirli bir kural yok.

  Ruhu  kalbin içine  kalbi, zihnin içine  zihni  vücudun içine  ve vücudu  kişinin içine  koyarsın.

  Ve işte!

  - Merhaba?

  - Evet?

  Hastamı kontrol etmek için gelmiştim.

  Hala oksi-ensefalogram için bekliyoruz  ve kendisi huzursuzlanmaya başlıyor.

  Bir süre önce raporumda belirtmiştim.

  Sarhoş birisinin omuriliğine gaz enjekte edemem.

  Jimmy uzun süredir içmiyor.

  Dalga mı geçiyorsun?

  Teşekkürler.

  Senin Kızılderili geçen gece ufak bir gezintiye çıktı.

  Onu odasına kadar taşımak zorunda kaldık.

  Beyaz birisi olsa bu kadar velvele yapmazsınız.

  Bu çok ağır bir suistimal.

  Hastam için oksi-ensefalogram talep ediyorum.

  Ayrıca, bir de radyo talep ediyorum.

  Theseus'un Sarayı  Git, Philostrate  Atinalı gençleri evliliklere teşvik et.

 Uyandır Dün gece bir şova gittim.

  Parmaklarla kontrol edilen küçük insanlar.

  Her sahne bitişinde  parlak ışıklar yanıyordu ve başımda çok keskin ağrılara neden oluyordu.

  Kuralları hatırla.

  Düşünmeye çalışma, bırak olsun.

  Ne olurdu düşünemiyorum.

  Buna dayanabilmeye başladığın zaman  kendiliğinden olacaktır.

  Ağrıyı tetikleyebilecek bir şey  görmüş olmam mümkün mü?

  Mümkün.

  Neyse, o oyun beni sinirlendirdi!

 Şimdi nasılmış ruh!

  Dalgın bir Bir kadın için tartışan iki adam vardı.

  Bir peri vardı.

  Eşek kafalı bir adam vardı.

  Doğrusu, oyundan bir nane anlamadım.

  Bir şey anlamadığın pek ender oluyor.

  Dün gece ne gördüm?

  Bir kadın için kavga eden iki adam.

  Bu ne anlama geliyor?

  Bazen vücudumuzda bir yara olur  ve nereden geldiğini bilmeyiz.

  Benzer yaralılar zihnimizde de olur.

  Saat oniki.

  Artık durmalıyız.

  O şovu izlerken  kuklalar vardı.

  Ve onları hareket ettiren bir adam vardı, doğru mu?

  Kuklalardan birisi çarpık duruyordu.

  Ayakları katlanmıştı.

  Düşündüm ki:  Doktorun dediği işte bu.

  Kendi ayaklarımın üzerinde durmuyorum.

  O küçük adam kendi gücünü kullansa  bir şeyi olmayacak.

  Kendimi kukla ile kıyaslamaktan nefret ettim.

  Boyun eğdirilmiştim.

  Yaptığım her şey yanlış.

  Sanki asıl suçlu yukarıdaki adam gibi.

  Sen haysiyetli ve ilkeleri olan bir adamsın.

  İplerini kontrol eden kimse yok.

  İlk konuştuğumuzda  neden din konusunu açtın?

  Hatırladığım kadarıyla, bana dinimi soran sendin.

  Hayır.

  Bir gecede beni bütün  dinlerden uzaklaştırdın.

  Ömrümün geri kalanında, aklım bütün  dinlere kapandı.

  Sana verdiğim tek tavsiye  kendi kendinin efendisi olmandı.

  Katolik olduğumu biliyordun.

  Bu ülkede bir sürü Katolik var.

  Neden sayımızı azaltmaya çalışıyorsun?

  Kızılderililere karşı kötü bir niyetim olmadığını biliyorsun.

  O yüzden, şimdi kilisene karşı kötü bir niyetim olduğunu hayal ediyorsun.

  Bence yanılıyorsun.

  Peki.

  Neden yanıldığımı açıkla bana.

  İlk başladığımda  şu kül tablası kadar yeşildim.

  Sonra benimle konuşmayı kestin  ve her şeyi kendi başıma anlamak zorunda kaldım.

  Kiliseler cesaret verir, değil mi?

  Memlekette bir adam tanıyorum.

  Hiçbir şeye inanmıyor.

  Ne Kızılderili dinine  Ne de Hristiyan dinine.

  Ve o, gelmiş geçmiş en büyük ayyaş.

  Üstelik bir hırsız.

  Ona yoluna dinsiz devam ediyor.

  Peki, sen hırsız mı yoksa ayyaş mı olacağından mı korkuyorsun?

  Ben içerim.

  Ama ayyaş değilim.

  Rahatsız görünüyorsun.

  Benden korkmuyor musun?

  Bildiğim kadarıyla hayır.

  Bundan bana bahsetmiş olmanı tercih ederdim  daha çok hoşuma giderdi.

  Yani  geçen gece sarhoş olmanı kastediyorum.

  Sarhoş olmanı umursamıyorum.

  Neden bana söylemeye korktun?

  Alkolün baş ağrılarım ile hiç alakası yok.

  Belki de bildiğin deliyimdir.

  - Sen hiç deli olmadın.

  - Peki.

  Öyleyse niye bu koğuştayım?

  Yerleşim alanında  bize ne yapacağımızı söyleyen bir "Kızılderili yetkili" miz var.

  Hayatım boyunca bu saçmalığın altında yaşadım.

  Sonra buraya, Winter Hastanesine geldim  ve burası daha beter.

  Bütün bunlardan kaçıp kurtulmam lazım.

  Bir adam bunlara çok fazla maruz kalırsa  zaman geçtikçe  bunlar birikmeye başlar.

  Ve bir gün, artık çok fazla olur Söylediğin gibi  vücudumuzun en zayıf noktasından taşarlar.

  Bu sanki  aynı noktaya  vurup durmak gibi.

  Ve bu nokta benim kafam.

  Arık beni eleştirmekten korkmamana sevindim.

  Bunu bekliyordum.

  Yarından sonra saat dörtte?

  Sen ne zaman istersen.

  Burada kilitli olan benim.

  Yardıma ihtiyacın var mı?

  Canım benim - Bende kalabilir mi?

  - Memnuniyetle.

  Sarhoş uyandım.

  Şu ana kadar iyi bir asker oldum, olmadım mı?

  Geminin gözdesi sen olacaksın.

  Doktor Devereux!

  Benim yakışıklı Kızılderili’m: Sevgi dolu düşüncelerim senin için.

  Daha nazik bir şekilde hoşça kal demeliydim, ama  hangi kelimeleri kullanacağımı unuttum.

  Seni terk ediyorum.

  Yakında tanınmış bir doktor olacaksın.

  Amerikalı, güzel bir eş bulacaksın.

  Zengin birini tercih et.

  Ama benim, senin için değerimin  nereye kadar uzandığını hiç unutma.

  Bizi bağlayan o hassas bağı asla koparma.

  Göz kamaştıran aşkımızı asla unutamayız.

  Bir gün gelip beni ziyaret eder misin?

  Ne saçmalıyorum ben?

  Sen, sırf beni görmek için denizi geçeceksin.

  Yaz bana!

  Tanrı aşkına, sık sık yaz.

  Madeleine.

  Eğer sağlık durumunun iyi olduğunu tespit edersek  yönetim kuruluna bildirmek zorundayım.

  Dr.

  Braatoy'un demek istediği, iyi olmak mı istersin  yoksa gazi maaşını almaya devam etmeyi?

  Baş ağrıları olmadığı sürece ben iyiyim.

  Güzel.

  İnsan gazi maaşının kesildiğini duyar duymaz  dertler geri gelir.

  Sağlığın yerinde Şef.

  Efendim  Benim adım Jim.

  Lütfen bana Jim diye hitap edin, Şef değil.

  Hanımefendi, muhasebeden bir çek alacaktım.

  Dünya kadar vaktimiz var.

  Merak etme evlat.

  Vaktim olur olmaz biraz kan alacağım.

  Yakında kapanıyor olabilirler ve Cumartesi açık olmamalarından korkuyorum.

  Cumartesi sabahları açık olduklarına eminim.

  Yemin ederim.

  Ben testimi yaparım sende çekini yarın alırsın.

  Gidip bir güzel dağıtabilirsin.

  Muhasebe Çalışma Saatleri: Bayım!

  Hasta mısınız?

  Bayım, bir hemşire çağırmamı ister misiniz?

  Tanrı'm.

  Pekâlâ, sorun akciğerleri, kalbi değil.

  Ayağa kalkabilir misin?

  Yarı uyur haldeydim ve ağrı dayanılmazdı.

  Kalbim duracakmış gibi hissediyordum.

  Kılımı kıpırdatamıyordum.

  Yavaş yavaş ağrı kayboldu.

  Neyin neden olduğunu bilmiyorum.

  Kalbinle ilgili bir sorun yok  buna eminim.

  Belki o doktorun benimle konuşma şekli yüzündendi.

  Peki ya şu hemşire?

  Onunla ilgili bir şeyler söylemiştin.

  Paranı çekmek istemişsin Belki de hemşire orasının Cumartesi günleri kapalı olduğunu bilmiyordu.

  Ama bunu bilecek kadar uzun süredir burada.

  Belki beni test ediyordur ya da doktorun emri böyledir diye düşündüm.

  Doktorun emri değildi.

  Sadece, bir kadına karşı çıkamıyorsun.

  Çıkabiliyor musun?

  Kafamı karıştırma.

  Kadınlara bağırmak doğru değil.

  Ama bana bağırdın.

  Şu din mevzusu yüzünden.

  Ama hemşireye gelince, sırf bir kadın olduğu için  onu haklı buldun.

  Öfkemi yuttum.

  Farz et ki, iki tanrıça var, ikisi de aynı kötü şeyi yapıyor.

  Birisi çirkin, diğeri güzel.

  Hangisi için daha çok bahane bulurdun?

  İkisi içinde aynı.

  Korkarım, kendim çıkarım için, ben çirkini olanı suçlardım.

  Bir acayipsin.

  İşin doğrusu  muhasebe ofisine vardığım zaman  sinirlenmiştim.

  Ama öfke sadece birkaç saniye sürdü.

  Evet, ve sonra kendini kaybettin.

  Yani, bu atağın sebebi hemşireye zarar vermekten kokmam mıydı?

  Zihninin ön tarafıyla değil.

  Zihnimin arka tarafıyla.

  İki etken var.

  Kadınları incitebileceğin korkusu  ve onların seni incitebileceğinin korkusu Unutma, öfkeli olmak iyidir.

  Krizlerin nüksetmesi iyidir!

  Başına "hayat" gelmeye devam edecek.

  İlerleyen zamanlarda, baş ağrıları geri gelecek olursa  bir çaresine bak.

  Kendimi, başkalarının beni tanıdığından daha iyi tanıyorum.

  Bunu bana sen öğrettin.

  Asker Picard.

  Ne olmuş?

  Dans edebilir miyiz?

  Demek adresimi hatırladın?

  Kasabada dolanıyordum ve  birden aklıma geliverdi.

  Bunu beğendim.

  - Ne güzel bir şey.

  - Ellerimle yaptım.

  Senden hoşlandım.

  Naziksin  sert oynamıyorsun.

  Sen gene de bahse girme tatlım.

  Bana o kadar da deliymişsin gibi gelmedi.

  Hayır.

  Pekâlâ, tımarhaneden çıktıktan sonra  buralarda kalmak ister misin?

  Belki Seattle'a giderim.

  Orada bir sürü Kızılderili var.

  - Tersanelerde çalışırım.

  - Tersanelerde mi?

  Ya bu gece?

  Kalacak mısın?

  Hayatta olmaz genç bayan.

  - Emin misin?

  - Evet.

  Peki Ufaklığın sakinleşmesi bayağı zaman aldı.

  Bay Pickard.

  Tedavinizin sonuçlarını tartışmak üzere buradayız.

  Jimmy, bizimle paylaşmak istediğin bir şey var mı?

  Ne diyeceğimi bilemiyorum.

  Hasta tarafından bahsedilen semptomlar  muhtemelen ortadan kalktı.

  Evet, ve Jimmy'nin içgörüsünü ne kadar  geliştirdiğini görmek hepimizi mutlu etti.

  Bay Devereux'un talebi üzerine, beyin cerrahımız  ve ben son bir operasyon gerçekleştireceğiz.

  Merhaba Jim, oksi-ensefalogram sorunsuz sonuçlanırsa  haftaya Perşembe eve dönmek için trene binmiş olacaksın.

  Dostlar, şu duvarlar bir konuşabilseydi.

  İkinizde çok yol kat ettiniz.

  Ve çok derinlere inmek zorunda kaldık.

  - Jimmy?

  - Evet efendim.

  Düşünüyorum da  burada bir sürü şey öğrendin.

  İyi bir psikiyatrik yardımcı olabileceğini düşünüyorum.

  Bizimle kalmayı düşünür müydün?

  Ben  önce evde bir süre zaman geçirmeliyim.

  Elbette.

  Bizi aklında tut ama.

  Seninle gurur duyuyoruz.

  Tüm komplekslerimin ortadan kalktığını hissediyorum.

  Kompleksler mi?

  Bunu nereden duydun?

  Sanırım sen söylemiştin.

  Belki de Dr.

  Holt.

  Hayır, ben o kelimeyi asla kullanmam.

  İddialı kelimelerden korkarım ben.

  Sıcak kelimeler bir şeyleri bir araya getirir.

  Seni hasta eden durum için bir kelime olsaydı sana yardımı olur muydu?

  Eğer bir kelime yoksa, sen bir tane uydurabilirsin.

  Aslında bir kelime var.

  "Psişik Travma.

 " Yunanca bir kelime.

  Ruh acısı  anlamına geliyor.

  Dostum, senin ruhun acı içindeydi.

  Hani, geçen hafta şehir merkezine gittim ya Bir kızla tanıştım.

  Kendimi bir test edeyim dedim.

  - Seviştiniz mi?

  - Evet.

  Yani penis departmanında sorun yok mu?

  Hayır, yok.

  Bu harika!

  Bu kızı tekrar görecek misin?

  İyi biri, bir Pawnee.

  Ama, ondan uzak durmam daha iyi olur.

  Sonuçları aldım.

  Kolesteatoma yok.

  Sağlığın mükemmel derecede normal.

  Bu harika.

  Harika.

  Mutsuz gözüküyorsun.

  Seninle tanıştığım için minnettarım.

  Verdiğin sözleri tuttun.

  Teşekkür ederim.

  Bir araya geldiğimiz için minnettarım.

  Geri döndüğün zaman ne yapacaksın?

  Mary Lou'yu görmeye gideceğim.

  Ziyarete gelmelisin.

  At binmeye gideriz ve  dağların tepesinde içi balık dolu  göllerimiz var.

  Manzaraya bayılırsın.

  Bir gün gelebilirim.

  Güzel bir yolculuk olur.

  Dostum, adını unutma.

  Ohonita-he-Puyope.

  "Herkes onun hakkında konuşuyor.

 " Kendisiyle barış içinde olan herkes başkalarıyla da barış içindedir.

  İyi bir hafızan var doktor.

  Çok iyi.

  Güzel bir sohbet oldu.

  İyi akşamlar.

  Madeleine'i özlüyor musun?

  Hayır.

  Onun Paris'te kendi hayatı var.

  Topeka sadece  hoş bir tatildi.

  Üstelik Menninger bana kadro önerdi.

  Duydum.

  İstediğim buydu.

  Hastanı özleyecek misin?

  Elbette.

  Onu istasyona geçirmeni istemedi mi?

  Hayır.

  Kendini suçlu hissediyor musun?

  Hayır.

  Hayır, Amerika'nın Kızılderililere karşı suçları için suçluluk hissetmiyorum.

  Ben sadece, kendime karşı  kendi yaptıklarımdan sorumluyum.

  Kötülüğün mezhebini inkar ettiğim gibi  azizlerin de mezhebini inkar ettim.

  Jimmy'ye Kızılderili olduğu için yardım etmedim  yardım etme gücüm olduğu için yardım ettim.

  Jimmy ve benim aramda olanlar sadece bizi ilgilendirir.

  Olanlar, ortak bir nokta arayan, iki iyi niyetli  insan arasındaydı.

  Elbette, birbirimizden farklıyız.

  Herkes farklı şeylerden keyif alır.

  Ama gene de, Tanrı'nın sofrasında  hep birlikte oturmamız gerekir.

  Bana bakmıyorsun.

  Evet, sana bakıyorum.

  - Kızgın mısın?

  - Günün birinde beni  ziyaret edip etmeyeceğini bilmiyordum.

  Seni özlüyordum.

  Biliyorsun, büyükannene yazıp seni evlat edinmek istediğimi söyledim.

  Biliyor muydun?

  Biliyordum.

  Bunu uzun süre düşündüm.

  Ve bunun iyi fikir olacağını düşünüyorum.

  O yüzden, bunu seninle konuşabilmek için buraya geldim.

  Peki.

  JIMMY P.

  Bir Plains Kızılderili’sinin Psikanalizi Georges Devereux'un "Gerçekler ve Rüyalar" adlı kitabından uyarlanmıştır.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar