Print Friendly and PDF

Translate

Aramızda Casus Var (2008) Burn After Reading

|

 


 96 dk

Yönetmen:Ethan Coen, Joel Coen

Senaryo:Joel Coen, Ethan Coen

Ülke:ABD İngiltere, Fransa

Tür:Komedi, Suç, Dram

Vizyon Tarihi:28 Kasım 2008 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Nam-ı Diğer:Burn After Reading

Oyuncular

George Clooney

Frances McDormand

Brad Pitt

John Malkovich

Tilda Swinton

Özet

Alkolik olduğu gerekçesiyle CIA'deki işinden kovulan emekli ajan Ozzie Cox, intikam almak için bildiği gizli bilgileri bir cd'ye kaydeder.

 

Cox'un boşanmanın eşiğinde olduğu eşi Katie, cd'yi çalar ve gittiği spor salonunda unutur. Salonda çalıştırıcı olan Chad ve aynı yerde yönetici olarak çalışan Linda, Chad'in tesadüfen bulduğu cd ile Cox'a şantaj yapmaya başlarlar.

İşin içine bir de Katie'nin birlikte olduğu federal ajan Harry girince olaylar daha karmaşık bir hâl alır.

Altyazı

CIA - Merkez Ofisi Langley, Virgina

Ozzie, gelsene.

 Palmer, ne oldu?

 Peck ve Olson'u tanıyorsun.

 Peck, selam!

 Olson, adını çok duydum.

 - Ben Osbourne Cox.

 - Evet.

 - Siz şeyle çalışmıyor muydunuz?

 - Evet, onun ekibinden.

 Otur lütfen.

 Oz, nasıl söylesem bilemiyorum.

 Seni Balkan masasından alıyoruz.

 Ne?

 Neden?

 Aslında seni şifreli istihbarat kısmından tamamen uzaklaştırıyoruz.

 Benimle konuşmadan, öylece çıkarıyorsunuz.

 Öyle mi?

 Şimdi konuşuyoruz işte Ozz.

 Bunu daha tatsız bir duruma çevirmeyelim.

 Palmer kusura bakma ama ne saçmalıyorsun sen?

 Olson'ın burada ne işi var?

 - Ozzie, bak!

 - Ne biçim iş bu!

 Performansımla ilgisi olamaz.

 Birinci sınıf bir analistim ben.

 Ozzie durumun pek de iç açıcı değil biliyorsun.

 Alkol sorunun var.

 Alkol sorunum mu var?

 Durumu tatsızlaştırmayalım.

 Hükümet içinde sana uygun bir görev bulduk.

 Bu biraz daha az gizlilik içeren bir iş ama sonuçta senin işine son vermiyoruz.

 Bu düpedüz iftira.

 Benim mi içki problemim var?

 Canın cehenneme Peck, sen Mormon tarikatındasın.

 - Ozzie!

 - Size göre herkesin içki problemi var.

 Ne saçmalıyorsunuz siz.

 Kimin kıçını yalamadım acaba?

 - Açık konuşun.

 - Sakin ol.

 Açık konuşalım.

 Alenen beni çarmıha geriyorsunuz.

 Bu yaptığınız politik bir hareket.

 Sakın bana öyle değil demeyin.

 Alkol sorunum varmış.

 Evdesin, demek.

 - Sıkı dur, sana anlatacaklarım var.

 - Peynirleri aldın mı?

 - Peynirler hazır mıydı?

 - Ne peyniri?

 Eve erken geleceğini bilmiyordum.

 Ofisi arayıp, Arno'nun dükkanına uğra diye mesaj bıraktım.

 Akşama Magruder'lar ve Pfarrer'lar yemeğe geliyor.

 Pfarrer'lar mı?

 - Aradığında Kathleen ne dedi?

 - Ne?

 - Mesaj bırakmak için aradığında?

 - Mesajınızı iletirim dedi.

 Anlaşılan bugün daha önemli gelişmeler oldu.

 Başka bir şeye

Ne yani, peynirleri almadın mı?

 Mesajını almadığıma göre peynirleri nasıl almış olabilirim?

 - Ama hayatım dinle.

 - Peynirleri de ben alacağım yani?

 - Sana söyleyeceklerim var.

 - Sen burada kal ve üstünü giyin.

 Hayatım konuşmamız lazım.

 Şimdi sırası değil.

 Bir saat içinde burada olurlar.

 - Bu keçi peyniri mi?

 - Chevre.

 Evet bir çeşit keçi peyniri.

 Bende laktoz reflüsü var.

 O yüzden

- Laktoza mı alerjin var?

 - Evet ama bir kısım yoksa reflün mü var?

 İkisi farklı şeyler.

 İkisinin farklı şeyler olduğunu biliyorum.

 Yani dilin mi sürçtü?

 Beni düzelttiğin için teşekkür ederim.

 Chevre'in tadına bakmalısın Harry.

 Çok lezzetli.

 Keçi peyniri yiyebiliyorum.

 Ben de tam eşine onu anlatıyordum.

 Anaflaktik bir kriz geçirebilirim eğer Harry Güvenlik Biriminde çalışıyor Doug.

 Ben yasama kısmındayım.

 Senatör Hobby ile birlikte çalışıyorum.

 İç işleri bakanlığına devrolana kadar Hazine'de çalışıyordum.

 İsterseniz size tabancısını bile gösterebilir.

 Aman ne komik!

 Silahla bir işimiz yok.

 20 yıldır bu kısımdayım, silahımdan bir mermi attırmam gerekmedi.

 Bu konuyu pskiyatristinle konuşsan daha iyi olacak sanırım.

 Psikiyatristim yok.

 Benim işim epey sıkıcı.

 Masa başı tarafındayım.

 Bayan Pfarrer siz ne işle meşgulsünüz?

 Siz de mi tabanca taşıyorsunuz?

 - Hayır.

 Çocuk kitapları - Çocuk kitapları yazıyor.

 "Küçük Kedi Oliver'ın Hikayeleri" Yeğenlerim kitaplarınıza bayılıyorlar.

 Çok ama çok beğenilen kitaplar.

 Hayran mektuplarını görmeniz lazım.

 Bunun keçi peyniri olduğuna emin misin?

 Harry neden karın yazdığı kitaplardan bahsederken mutfağa gelip bana yardım etmiyorsun?

 Kahretsin.

 Biliyor öyle değil mi?

 - Parkeler çok güzelmiş.

 - Neyi biliyor?

 - Bizi.

 Kesin anladı.

 Aptal herif.

 - Saçmalama lütfen.

 Bir şey bildiği yok.

 PVC kaplama mı yerler?

 - Ne öküz herif.

 - Niye görüşüyoruz bunlarla bilmiyorum.

 - Kadın fena birisi değil.

 - Soğuk nevalenin teki, kaltak.

 İşi mi bıraktın?

 İyi, zahmet edip bana söyledin.

 Eve gelince anlatmaya çalıştım, tamam mı?

 Çalıştın mı?

 Sonra ne oldu, dilini mi yuttun?

 - Sonra misafirler geldi.

 - Neden?

 Allah kahretsin, Ozzie!

 - Bilmiyorum.

 Çok yoruldum artık.

 - Yoruldun mu?

 Akıntıya karşı yüzmekten yoruldum.

 Özgür iradeye değer vermiyorlar.

 - Bürokrasi o kadar - İkramiye, tazminat falan - verdiler mi bari?

 - Emekli olmadım, istifa ettim.

 Tazminat falan istemiyorum.

 Nasılsa benim maaşım, sigortam var.

 Onları kullanacaksın, öyle mi?

 Para kazanmanın tek yolu bu değil ya.

 Öyle mi?

 Ne yapmayı planlıyorsun peki?

 - Danışmanlık yapabilirim.

 - Danışmanlık mı?

 Evet.

 Hayatım boyunca yazmak istemişimdir.

 Yazmak mı?

 Ne yazacaksın?

 Bir kitap yazmayı düşünüyorum.

 Ya da anılarımı yazarım.

 Keyfin yerinde mi, baba?

 Teşkilattan ayrıldım, baba.

 Çok üzgünüm.

 Gizli servis işi artık senin zamanındaki gibi değil.

 İşler değişti.

 Belki de soğuk savaş sona erdiği içindir.

 Sanki artık bir görev yok gibi.

 Her şeye bürokrasi hakim.

 Anılarımı yazıyorum.

 Yer yerinden oynayabilir.

 Senin onaylamayacağın bir şey olduğunu düşünmüyorum.

 Karşı çıkacağını sanmıyorum.

 Katie fikre alışmakta zorlandı.

 Ama vatan sevgisi her şeyden önce geliyor baba.

 Bu tip adamları bilirim.

 Çok gördük.

 Bayan Cox, bu adamın sizden faydalanmasına müsaade edemezsiniz, ki mutlaka etmeye çalışacaktır.

 Evet.

 Ben de böyle olmasından korkuyorum.

 Kendine çeki düzen vermeye çalışıyor.

 En azından öyle söylüyor.

 Tabii.

 Kesin öyledir.

 Bakın size aslında evliliğinizi kurtarmayı deneyin demem gerekir.

 Deneyin de zaten.

 Arada insanların kendilerine çeki düzen verdiği olur.

 Boşanmayı düşündüğünüzden bahsettiniz mi?

 Hayır.

 Güzel.

 İlk olarak mali varlıklarını listelemelisiniz.

 Farkına varmadan.

 Çünkü burada insanları aldatma konusunda çok deneyimli birisi ile karşı karşıyayız.

 Bu adamın işinin bir parçası bile diyebiliriz.

 Tüm mal varlığının listesini çıkarmamanız için hiçbir neden yok.

 Evraklar, bilgisayar dosyaları, ne bulursanız.

 Bu sizin hakkınız.

 Gerekirse siz de casus olabilirsiniz, hanımefendi.

 Adam uyanmadan harekete geçin.

 Kaplumbağa kafasını ve şeyini kabuğuna sokmadan.

 Şeyini

- Ayaklarını.

 - Ayaklarını.

 Umarım yine de her şey yoluna girer.

 Eşiniz kendini toparlar.

 Ama toparlamazsa, biz eşeğimizi sağlam kazığa bağlamış olalım.

 Gençtik, teşkilata yürekten bağlıydık.

 Yapamayacağımız hiçbir şey yoktu.

 O zamanlar her şeyi George Kennan'ın prensipleri ki kendisi benim kişisel kahramanımdır.

 Tıpkı Efsanevi Murrow'un ekibi gibi, o zamanlar Cox Grubunu aradınız.

 Şu anda yanıt veremiyoruz.

 Alo?

 Hayır değil.

 Onun numarası 5719 ile bitiyor.

 Burası Cox Grubu.

 Cep telefonundan ya da ofisinden ulaşabilirsiniz.

 Evli.

 Dört numara.

 Erkek arkadaşı var.

 Altı numara.

 Hamile.

 Ben koşuya çıkıyorum.

 Ozzie!

 Ozzie!

 Princeton Mezunlar Günü'ne gidiyorum tatlım.

 Görüşürüz.

 Kütüphane Özel Bir Parti İçin Kapalıdır Kalçanızdaki yağları alacağız.

 Buradan ve kolların üst kısmından.

 - Biraz da karnınızdan.

 - Harika.

 Ufak bir operasyonla göğüslerinizi büyüteceğiz.

 - Kalem gıdıklıyor.

 - Bir de burayı.

 Baldır ve bacak içlerim ne olacak peki?

 Oralardan da yağ alabiliriz ama o kısımdaki yağları sporla da yakabilirsiniz.

 Kalça ve kollar 40'lı yaşla beraber yağ tutmaya başlar.

 Vücut yağları oraya yönlendirir.

 Ama bacak içleri yağlar sporla yakılabilir.

 Eşek sudan gelinceye kadar egzersiz yapıyorum ama sonuç Tabii kalıtım da önemli bir yer tutuyor.

 - Bizim aile oldum olası şişmandır zaten.

 - Her ailenin durumu farklıdır tabii.

 Annem kıçı ile otobüs bile devirebilirdi.

 Vay canına.

 - Oraya çekmiş olabilirsiniz.

 - Baba tarafım da öyle.

 Gerçi babamın kiloları göbekteydi.

 Kalçası çok büyük değildi.

 Peki yüze ne yapacağız.

 Biliyorsunuz yüz ruhun penceresidir.

 Çok güzel söylediniz.

 Gözleriniz çok güzel ama karga ayağı şeklindeki çizgilerinizi alabiliriz.

 Ne kargası, tavuk ayağı.

 Civciv ayağı hatta.

 Civcivcik, civcivcik.

 Yine, ne güzel söylediniz.

 Bakıyorum da kelimelerle aranız çok iyi.

 Buraya ufak bir müdahale yapıp cildi gereceğiz.

 Tıpkı cildi bir davula gerer gibi.

 Tabii çok da gergin yapmayacağız.

 Yapay görünmesini istemeyiz.

 İfadenizin kaybolmaması için derinize esneme payı bırakmalıyız.

 Evet, Boris Karloff gibi görünmek istemem.

 Demek cinsiyet değiştirme ameliyatı istemiyorsunuz.

 Hayır, kalsın.

 Ben tam bir kadınım.

 Linda toplamda 4 farklı müdahale yapmamız gerekiyor.

 Yağ aldırma.

 Burun ameliyatı.

 Yüz gerdirme ki emin ol cildini soydurmaktan daha iyidir.

 Evet, yüzümü yaktırmak istemiyorum.

 Bu kadar güzel bir cildi neden yaktırasın?

 Son olarak da göğüs büyütme.

 İstersen aşı izini de alabiliriz.

 Kolsuz kıyafetler giyiyor musun?

 Bu kollarla giyemiyorum tabii ki.

 Ameliyattan sonra kolların güzelleşince, fikrin değişebilir.

 Bu aşı izi konusu biraz anlatır mısınız?

 Çok mu çirkin görünüyor sizce?

 Bir sürü insanda aşı izi var.

 Haklısınız.

 Bazı kadınlar aşı izlerinden rahatsız olmuyorlar.

 Kişiden kişiye değişiyor.

 HARDBODIES SPOR SALONU Chad!

 Nefes ver!

 Derin bir nefes.

 Nefes ve.

 - Nefesini tut.

 Tut ve gevşe.

 - Chad!

 Gevşe.

 Çok mu sert oldu?

 Popomun alt tarafında bir kasılma hissettim.

 O kısımların feci tutulmuş.

 Gevşemen lazım.

 Popomda bir yer yırtıldı.

 Chad Feldheimer ofise lütfen.

 Ben ofise gidip geliyorum.

 Döndüğümde kalçaları çalıştıracağız.

 Benimleol.

com'dan bana uygun bir profiller geldi.

 Olamaz.

 - Düzgün bir şey var mı bari?

 - Bilmiyorum.

 Şimdi açıyorum.

 - Nasıl açıyoruz bunu?

 - Önce buraya tıkla.

 Sonra da buraya.

 Oldu.

 Tamam.

 Tanrım!

 Ezik!

 Ezik!

 Ezik!

 Sitenin ismini BayEzik.com koysalarmış keşke.

 Sen resmini göndermiş miydin?

 Hayır.

 Sadece erkekler gönderiyor.

 Kadınlar kendilerini tarif ediyor.

 Nelerden hoşlanırım, nelerden hoşlanmam onları yazıyorsun.

 Espri anlayışı olan birini istiyorum.

 Şu adam, dur bir saniye.

 Çok kötü değil gibi.

 - Bu mu?

 - Yok bir üstteki.

 - Bu mu?

 - Bu adam ezik biri olmayabilir?

 - Nereden belli?

 - Üstündeki kıyafet Brioni'den.

 - Öyle mi?

 - Evet, öyle.

 Sence espri anlayışı var gibi duruyor mu?

 Daha çok göz doktorunun espri anlayışı var gibi duruyor.

 Ne iş yapıyormuş?

 - Devlette çalışıyormuş.

 - Güzel.

 Saçı bir tuhaf değil mi?

 Ektirmiş mi?

 Burası da kardiyo kısmımız.

 Bir sürü aletimiz var, hiçbir zaman sıra olmuyor.

 Bu saatler en yoğun saatlerimiz.

 Bu saatte bile bir sürü boş aletimiz var.

 - Chad.

 - Linda.

 O adamı aradın mı?

 Hayır daha aramadım.

 Chad bizim antrenörlerimizden.

 İnternetteki çöpçatan sitelerinden birisine üye oldum da.

 Hangisine?

 - Benimleol.

com'a.

 - Güzel.

 - Siz de mi oraya üyesiniz?

 - Hayır.

 Ama iki arkadaşım üye oldular.

 İkisi de şu an birisiyle birlikte.

 - Hem de harika adamlarla.

 - Harika!

 - İngilizce biliyorsanız 'Evet' - Evet.

 ya da 'İngilizce' deyin.

 Üzgünüz.

 Söylediğiniz anlaşılmadı.

 - İngilizce biliyorsanız - İngilizce.

 Fatura departmanıyla mı yoksa müşteri temsilcisiyle mi - görüşmek istiyorsunuz?

 - Temsilci.

 - Üzgünüz.

 Söylediğiniz anlaşılmadı.

 - Temsilci.

 Temsilci.

 - Merhaba.

 Nasıl yardımcı olabilirim.

 - Merhaba.

 Adım Linda Litzke.

 Müşteri numaramı vereyim mi?

 - Telefonu açarken zaten tuşladınız.

 - Pekala.

 Bilgilerinize ulaşabiliyoruz.

 Bu ameliyatlar için onay almam gerektiği söylendi.

 Operasyonlar onaylanmamış görünüyor.

 - Evet, reddedilmiş görünüyorlar.

 - Bunlar yapılması zorunlu operasyonlar değil.

 Sigortanızın kapsamı

Bakın bunlar dört farklı ameliyat.

 Bu çok karmaşık bir operasyon.

 Kendimi baştan yaratıyorum.

 Tamamen yeni bir görünüm.

 O yüzden tek bir ameliyat değil.

 Doktorum tüm ameliyatları onayladı.

 Doktorunuzun onayı yeterli değil hanımefendi.

 Kurallarımıza göre

Bakın hanımefendi yaptığım iş göz önünde olmamı gerektiriyor.

 Sanırım anlamıyorsunuz.

 Mevzuat Anlıyorum!

 Amirinizle görüşmek istiyorum.

 Hatta kalın lütfen.

 - Alan?

 - Linda?

 Evet.

 Sana Shirley Teyze'de sordum.

 Sana ayakkabıcıda sordum.

 Sana bankada sordum.

 Bunu defalarca konuştuk.

 Önce bağlanamayacağını söylüyorsun, sonra da Oradan aşağı iner misin, lütfen?

 Gelirken, çamaşır suyu ve mısır gevreği al lütfen.

 Evlendiğimizde 20'li yaşların ortalarındaydık.

 Çocuk sayılırmışız.

 İkimiz de çocuktuk.

 Daha 20'lerindeydik.

 O zaman sonsuza kadar sürecek zannediyorsun.

 Yaşlandıkça ölümlü olduğunu anlıyorsun.

 Kendini kandırmaya, yalanlara vaktin olmadığını fark ediyorsun.

 Ben öyle biri değilim diyorsun.

 Yaptığın seçimler Ozzie'den boşanmayı düşünüyorum.

 Açıkçası, ben de

Sanırım benim de bunu düşünmeye başlamam lazım.

 Sen de bundan bahsetmiyor muydun zaten?

 Evet tam da bundan bahsediyorum.

 Haklısın, o dingili terk etmen lazım.

 Ona şüphe yok.

 - Yani o halde boşanırsam

- Evet.

 Sandy ile işleri halletmem gerekiyor.

 İkimiz için.

 Birisine böyle bir acı veriyor olmak çok zor biliyorsun.

 - Tabii, senin için daha kolay olacak.

 - Nedenmiş o?

 Çünkü senin kocan hıyarın teki.

 Sandy iyi bir kadın.

 - Çok özel bir kadın.

 - Soğuk nevalenin teki, s tük.

 - Biraz fazla - Bunun adını koyalım.

 En başından bunun bir gönül eğlendirme olmadığını söylemiştim.

 - Haklısın.

 Çok açık davrandın.

 - Kendimi yeterince net ifade ettim.

 Kesinlikle.

 Sadece gönül eğlendirme değildi.

 Kesinlikle.

 - Temsilci.

 - Üzgünüz.

 Söylediğiniz anlaşılmadı.

 Temsilci.

 Lütfen hatta kalın.

 Müşteri temsilcimiz size en kısa zamanda hizmet verecek.

 Ted seninle bizim uyduruk sağlık sigortamızla ilgili konuşmalıyız.

 Bir saniye.

 Çok sağlam şeyler bunlar.

 Buluşacağım erkeklerin listesine mi bakıyorsunuz.

 Hayır.

 Lanet olsun.

 Biliyorsunuz kendimi baştan yaratıyorum.

 Bu ameliyatlar hiç de ucuz değil.

 Neler oluyor?

 İnanamıyorum.

 Bunlar gizli istihbarat şeylerine benziyor.

 - Bu hiç hoşuma gitmedi.

 - Ne o?

 Gözlerime inanamıyorum.

 - Manolo bulmuş.

 - Yerde duruyordu.

 Manolo kadınlar soyunma odasında yerde bulmuş bunu.

 Müzik CD'si falan zannedip buraya getirdim.

 İçinden bu dosyalar çıktı.

 Bu hiç hoşuma gitmedi.

 Şifreli istihbarat birimine ait sinyaller yani şifreler falan Yerde duruyordu.

 Burada kısım amirlerinin isimleri falan yazıyor.

 Başka bir dosyada da sadece rakamlar var.

 Kolonlar halinde sayılar, tarihler, başka sayılar.

 Tarihler, sayılar Bence bunlar esaslı şeyler.

 Ham istihbarat.

 Elimizi sürmeyelim.

 Atın gitsin şunu.

 - Atalım mı?

 - Hayır, atamayız.

 Soyunma odalarının oraya, bulduk diye not asalım.

 Not mu asalım?

 Ne diyeceğiz; "Birinci dereceden gizli belgeler bulundu" mu?

 CIA'in şifreli istihbarat zamazingosu mu yazacağız.

 Merhaba!

 Gizli CIA dosyasını kaybeden var mı?

 Hiç olur mu?

 Ben anlamam, hallet işte.

 Beni ya da burayı bu işe bulaştırmayın.

 Spor salonu işletiyoruz burada.

 Manolo sen böyle bir CD bulmadın.

 Buldum.

 Yerde duruyordu.

 - Tamam biliyorum ama - Yerde duruyordu.

 Öylece yerde duruyordu.

 - Harry?

 - Evet, benim.

 - Votka-saki lütfen.

 - Kola lütfen.

 Eğer maaşımdan avans alabilirsem en azından ameliyatlarıma başlayabilirim.

 Burası bordro ile çalışan bir şirket.

 Öyle önden maaş vermezler biliyorsun.

 Ben onaylayabilirim ama benim onayım bir şey değiştirmez.

 O zaman neden bize bu dandik sigortasını yapıyorlar.

 Benim bu ameliyatlara ihtiyacım var Ted!

 Sen çok güzel bir kadınsın, ameliyata falan - Bu vücutla ancak bu kadar oluyor.

 - Bence vücudun çok güzel.

 Hollywood'un yapay kağıt bebek vücuduna benzemiyor.

 Haklısın.

 Hollywood'da bana k çlarıyla gülerler.

 Ufacık göğüslerim, devasal bir k çım var.

 Göbeğim önümde, lastiği kopmuş alışveriş arabası gibi sallanıyor.

 Seni olduğun halinle de beğenecek bir sürü adam var.

 Ne demezsin.

 Sadece ezikler.

 Yok canım.

 Ben ezik miyim?

 Ted Hayatım boyunca spor salonu müdürü değildim.

 Sana bir şey anlatayım.

 Şuna bak.

 - Bu sen misin?

 - 14 sene.

 Yunan Ortodoks rahipliği yaptım.

 - Chevy Chase şehrindeki bir kilisede.

 - Güzel bir işmiş.

 Sonra ne oldu peki?

 Uzun hikaye.

 Neyse, şu an çok daha mutluyum.

 Demem o ki, hayat uzun bir yolculuk.

 Ben de onu diyorum.

 Olduğum yerde kalmak istemiyorum.

 Yolculuğa beraber çıkacak birini bulmak istiyorum.

 Bazen aradığın tam gözünün önündedir.

 Biliyorum.

 O yüzden internetteki arkadaşlık sitelerine üye olmaya başladım.

 Demek istediğim belki de bunu yapmana gerek Dinle Ted, önden maaşımı veremeyeceğini biliyorum ama en azından talebimi iletemez misin?

 Bir işe yaramaz Linda.

 Ted, olumlu düşünmenin gücünü duymadın mı hiç?

 Harry?

 - Benim Monica.

 - Merhaba.

 Belki bir koşuluk vaktim olabilir.

 - Alo?

 - Aman Tanrım!

 Aman Tanrım!

 Aman Tanrım!

 - Aman Tanrım!

 - Saat kaç, farkında mısın?

 Seni güvenli olmayan bir telefondan arayamazdım.

 Ama adamın kim olduğunu öğrendim.

 - Hangi adamın?

 - Gizli İstihbarattaki adamın.

 Üst düzey birisi mi?

 Bilmiyorum.

 Herhalde öyledir.

 İsmini öğrendim, rütbesini değil.

 Adı neymiş peki?

 - Osbourne Cox.

 - Hiç duymadım.

 Sanki istihbarattan tanıdıkların var da!

 Yani sıradan bir vatandaş olarak.

 Ne kadar önemli olduğu, elimizdeki dosyanın önemi ile ilgili.

 Adamın kim olduğu ile değil.

 - Suyun var mı?

 Çok susadım.

 - Musluk suyu var sadece.

 Ciddi misin?

 - Adamın kim olduğunu nasıl öğrendin?

 - Kaynaklarım var.

 Kaynaklarım derken neden bahsediyorsun?

 Enerji içeceğin falan da mı yok?

 İğrenç musluk suyundan başka içecek bir şey yok mu?

 Burası evimden ne kadar uzak haberin var mı?

 Adını nasıl öğrendin?

 Bilgisayar delisi bir arkadaşım var, Eddie Gallagos.

 Bilgisayar tamiri yapıyor, program falan yüklüyor.

 Neyse işte o dosyalara baktı ve hangi bilgisayarda yazıldıklarını buldu.

 Eddie için 5 dakikalık iş.

 Dahası Numarasını da buldum.

 Numarasını da buldum.

 - Aman Tanrım.

 - Numarasını bulmak daha zor oldu.

 Arasak mı?

 Aman Tanrım.

 Arayıp ne yapacağız?

 Bilgilerin emin elde olduğunu bilmek isteyecektir.

 Adamın içi rahat eder.

 Belki o kadar rahatlar ki bize ödül bile verir.

 Ödül vermezse açıkçası çok şaşırırım.

 - Yapma ya!

 - Hem de çok şaşırırım.

 İyilik vergisi gibi düşün.

 Vergi bile sayılmaz.

 Gönüllü verecek.

 Alo?

 - Osbourne?

 Osbourne Cox?

 - Efendim.

 - Kimsiniz?

 - Osbourne Cox'la mı görüşüyorum?

 Kimsiniz?

 Bu saatte ne istiyorsunuz?

 Ben bir dost.

 Bu saatte aradığım için kusura bakmayın ama - endişelenmişinizdir diye düşündüm.

 - Endişe mi?

 CD'nizin güvenliği için endişelenmişinizdir.

 Ne saçmalıyorsun sen Tanrı aşkına?

 Kimsin sen?

 Dosyalarınız, evraklarınız.

 Bu dosyaların gizli dosyalar olduğunu biliyorum.

 Dosyaları size geri verebilirim.

 Sizin için uygun olan bir zamanda.

 Ne dosyasından bahsediyorsun sen?

 Osbourne Cox?

 Evet, evet.

 Evet, Osbourne Cox benim.

 Sen de kimsin?

 Ne dosyasından bahsediyorsun?

 - Ne oluyor?

 - Tamam.

 Aramızda Slovak Kasabı dediğimiz Belgrad Büro şefi - ekibiyle çok az diyalog kurardı.

 - Diyalog.

 "Çok az diyalog kurardı.

" Geri zekalı.

 Nereden eline geçti?

 - Sinirlenme Osbourne.

 - Kimsin sen?

 Nereden aldığımın önemi Nasıl bir işe bulaştığından haberin yok.

 Kim olduğunu bilmiyorum ama nasıl bir işe bulaştığından haberin yok.

 Öyle mi?

 Neden bu kadar sinirleniyorsun Osbourne Cox?

 - Ben iyiliğini isteyen bir dostum.

 - Nesin, nesin?

 Geri verecektik zaten, de.

 Biz sadece meraklanmasın

- Tamam Linda.

 - İyilik vergisinden de bahset.

 - O konuşan kim?

 Alo?

 - Bizi zor durumda bıraktığını söyle.

 Alo?

 Kiminle görüşüyorum?

 Bu durum bizim için çok rahatsız edici oldu.

 Düşündük de bir ödül Demek mesele para.

 Demek para istiyorsunuz.

 Dinleyin o zaman beni.

 Evet, neden olmasın.

 - Çok mu ileri gittim?

 - Hayır.

 Beni dinleyin geri zekâlılar.

 Beni iyi dinleyin.

 Ne yaptığınızın farkında değilsiniz.

 - Sizi uyarıyorum.

 - Sen mi bizi uyarıyorsun?

 - Evet.

 - Sen mi bizi uyarıyorsun?

 Beni iyi dinle.

 Bay Gizli İstihbarat.

 Biz seni uyarıyoruz.

 Seni arayıp taleplerimizi ileteceğiz.

 - Kapa telefonu Chad.

 - Alo, dinleyin.

 Hayır, Chad.

 Oyununa kanma.

 - Size ne yapacağımızı söyleyeyim.

 - Kusura bakma.

 - Tanrım.

 - İnanamıyorum.

 Bize ödül vermek istemediğine inanamıyorum.

 Neler oluyor, Tanrı aşkına?

 Gerzeğin teki ya da ikisi hatıratımı ele geçirmiş.

 Neyini?

 - Çalmışlar ya da

- Neyini.

 Hatıratımı.

 Yazdığım kitabı.

 Ne işlerine yaracakmış ki?

 Turşusunu mu kuracaklarmış?

 - Sence de yola gelmeyecek mi?

 - Kesin gelecek.

 Ona patronun kim olduğunu öğretmemiz gerekiyor.

 Çok üst düzey biri galiba.

 Paçası fena tutuşmuş üst düzey birisi bence.

 Feci şekilde elimize düşmüş durumda.

 Adam merdanenin arasına sıkışmış halde elimize düştü.

 - Evet.

 - İpler de bizim elimizde.

 Bunu iyi değerlendirmeliyiz.

 Böyle fırsat ele çok sık geçmez.

 Pahalı bir lokantada yediğin yemekten taş çıkar ya da - arada böyle bir şey olur işte.

 - Haklısın.

 - İşte bize de böyle bir fırsat çıktı.

 Evet, kesinlikle.

 Ameliyat masraflarının bir kısmından yırtabilirim.

 Belki de hepsinden.

 Tatlım.

 Tatlım!

 Taksi geldi.

 Ben gidiyorum.

 Ne esrarengiz adamsın.

 Nedir o uğraştığın?

 Çok gizli bir proje aşkım.

 Kaç şehir dolaşacaksın?

 Seattle, San Francisco, Los Angeles, Chicago.

 Seattle'a neden gönderiyorlar ki seni?

 Çok önemli bir yer bile değil.

 Bilmem ki.

 Çok fazla kitapçı var.

 Sürekli yağmur yağıyor.

 İnsanlar o sıkıcı yerde başka ne yapsınlar?

 Benim aklıma yapacak başka şeyler geliyor.

 Senin aklına sadece tek bir şey gelir.

 - Hangi otele yerleştireceklermiş seni?

 - İnşallah Peninsula Otel olur.

 Onlara tonla para kazandırıyorum.

 Kendi iyi bakacaksın değil mi?

 Birazcık üzüleceğim ama iyi bakacağım söz.

 - Çok üzülme ama.

 - Tam kararında üzüleceğim.

 Sana bayılıyorum aşkım.

 Tony Bennett, Toni Morrison, Zoe Caldwell.

 Mükemmeldi.

 İlk kez Kennedy ödül törenine katıldım.

 Jane Alexander da müşterilerimden birisi.

 Zoe'nin eski arkadaşı.

 Her neyse.

 Connie!

 - Buyurun efendim.

 - Cox'un mali varlık listesini getirir misin?

 Tony "The Best is Yet to Come" ı söyledi.

 Tony Bennett.

 CD'yi getirdim sanıyordum ama bulamıyorum.

 Hard diskten bir tane daha CD basarım.

 Tamam, sorun değil.

 Evrakları hazırladık.

 Eğer isterseniz işlemlere başlayabiliriz.

 Bu noktadan geriye dönüş olmadığı için müvekkillerimden bu aşamada bir gün daha düşünmelerini isterim genelde.

 Harry?

 Benim Linda.

 Merhaba.

 Yıllarca korumalık yaptım.

 Koruduğum adam Bakandı o yüzden pek çok yeri gezdim.

 "Ironside binadan çıktı" Aramızda adama Göt-Iron derdik.

 Yüzüne karşı söylemezdik tabii.

 G tüne karşı da söylemezdik tabii.

 Koruma işi gençken yapılacak bir işi.

 Bunlar çok lezzetli tadına bakmak ister misin?

 Bir tane alayım.

 - İçinde deniz mahsulü var mı?

 - Deniz mahsulü mü?

 Alerjim var.

 Anaflaktik şoka giriyorum.

 Boğazım şişip kapanıyor.

 Aman neyse.

 Atın ölümü arpadan olsun.

 Her seferinde prezervatif de takılmaz, değil mi ama?

 Haklısın!

 Her zaman olmaz.

 İşim daha çok masa başı işi.

 Artık kişisel koruma yapmıyorum.

 - Yine de silah taşımam gerekiyor.

 - Aman Tanrım.

 Önemli bir şey değil.

 20 yıldır bir kez bir kez bile kullanmam gerekmedi.

 Bazen üzerimde silah olduğunu bile unutuyorum.

 Tabii, kullanmak için üstünde olduğunu hatırlaman gerekmiyor.

 Koruduğun kişi tehlikeye girdiğinde eğitimle kazandığın refleks devreye giriyor.

 İnanılmaz lezzetliymiş.

 Tabakları değişelim mi?

 Hayatta olmaz!

 - Git başımdan.

 - Bir bakayım sadece.

 Git başımdan.

 Sake ister misin?

 Politik tartışmalar oluyordu.

 Sonra eski toprak Guyberg'in canına okudu.

 Döşemelerin çok güzelmiş.

 Akça ağaç mı?

 Evet öyle galiba.

 Linda beni dinle.

 Sana karşı dürüst olmak istiyorum.

 Yüzük takmıyorum ama aslında evliyim.

 Yüzüğü 18 ay önce, boşanmaya karar verdiğimizde çıkardım.

 Anlaştığımız tek konu da zaten boşanma oldu.

 Anlattığın için teşekkür ederim Harry.

 Tamamen şeffaf olmayı severim.

 Silah ateş almaz, değil mi?

 Diğer odaya gidip, bir deneyelim istersen.

 - Çok güzel.

 Çok sevimdim.

 - Çok konuşkan, çok açık biri.

 İnanılmaz bir espri anlayışı var.

 Ameliyat olma fikrime de % 100 destek veriyor.

 K çımın daha küçük olması gerektiğine katılıyor.

 Kırıcı bir şekilde söylemiyor.

 Espriyle karışık konuşuyor.

 Güzel de, Linda bu adamı ne kadar iyi tanıyorsun?

 Dedim ya, hazine bakanlığında çalışıyor.

 İnternet üzerinden kadınlarla tanışıp duran adamlardan birisi olabilir.

 Ben de öyle biriyim.

 Bu kıyafetin nesi var?

 Böyle giyinemezsin.

 Takım elbise giymen lazım.

 Eve gidip üstümü mü değiştireyim, yani?

 Evet.

 Bisikletle gidecektim.

 Osbourne Cox?

 - Herhalde sen de 'Bay Black'sin.

 - Evet öyleyim.

 Parayı getirdin mi?

 50.000 dolar mı?

 Öyle anlaşmıştık, Osbourne Cox.

 Sana şöyle anlatayım Bay Black.

 Sen benim kim olduğumu biliyorsun, ben de senin kim olduğunu.

 Olabilir.

 Ama görünüş aldatıcı da olabilir.

 Bu yaptığına şantaj denir.

 Çok ciddi bir suçtur.

 Görünüş aldatıcı olabilir.

 - Ben iyiliğinizi isteyen bir dostum.

 - Ayrıca izin olarak gizli bilgileri yaymak federal bir suçtur.

 Eğer tehdidini gerçekleştirirsek başına ne çarptığını anlayamazsın Beynin Schwinn marka bisikletinin tekerliği gibi bin devir yapar.

 Bisikleti gerçekten Schwinn mi zannettin?

 Şimdi ver bakalım bana şu diski, CD'yi, ne zıkkımsa işte.

 Önce parayı görelim, dingil.

 Kahretsin.

 - Ver dedim sana, salak herif.

 - Kahretsin.

 - Kim olduğunu biliyorum, beyinsiz.

 - Beyinsiz sensin.

 Para nerede?

 Bana vurdu!

 - Para nerede?

 - Vermedi.

 Bin arabaya.

 Bin çabuk.

 Ne yapacağız?

 Kahretsin!

 Lanet olası, gerzekler.

 Lanet olsun.

 Sizi geri zekâlılar.

 - S.ktirin gidin, moronlar.

 - Hıyar.

 Bu onun aklını başına getirir.

 - Evet.

 - Böyle olacağını biliyordum.

 - Dur!

 Dur!

 Dönüp bisikletimi alalım.

 - B planını uygulayacağız.

 Uyduruk bir kilit taktım.

 Kalemle bile kırabilirsin.

 Adama inanamıyorum.

 Neler oluyor?

 Rusya Elçiliği.

 Bay Krapkin'e uğrayacağımı söylemiştim.

 Burada erkekler tuvaleti var mı?

 Madam yanlışınız var.

 Ben kültürel ateşe asistanıyım.

 Bahsettiğiniz kurumlarının ülkenizde faaliyet göstermesi yasal değil.

 - Kurumların mı?

 - Evet.

 Peki ya elimizde bu kurumların ilgisini çekebilecek çok gizli bilgi olduğunu söylesek.

 Evet.

 Bu sadece ilk kısmı.

 Bu istihbaratın kaynağını sorabilir miyim?

 - Hayır soramazsınız.

 - Çok önemli birisi.

 Chad!

 Ne var?

 Bir şey demedim ki.

 Önemli dedim sadece.

 PC mi, Mac mi?

 - PC.

 - PC.

 Burada bekler misiniz lütfen?

 Randevum var.

 Balık zokayı yuttu.

 Evet, iyi birine benziyor.

 Chad.

 Benimle gelir misiniz lütfen?

 Elinizde başka malzeme var mı?

 Tabii ki daha çok var.

 Ama önce paramızın ödenmesini istiyoruz.

 Siyasi bir emeliniz yok.

 - Hayır sanmıyorum.

 - Bakın bir randevum var.

 Randevu.

 Kayıt olmak isteyen bir sürü müşteri var.

 Kirli havlular birikti, dağ oldu.

 - Üzgünüm Ted.

 - Manolo'nın çalışmaktan canı çıktı.

 Burnuna ne oldu?

 Burada bu tür davranışlara yer yok.

 İkiniz de çok iyi biliyorsunuz.

 Biliyoruz, haklısın.

 Çok üzgünüz.

 Hoş görülecek bir durum değil.

 Elimizde olmayan sebeplerden geciktik Ted.

 Bir daha olmayacak.

 Bana ne olduğunu anlatmayacak mısınız?

 Hayır anlatamayız.

 Çok kötü bir durum farkındayım Ted ama gitmem lazım.

 Bir randevum var.

 Davranışların değişiyor Linda.

 Bu çok üzücü.

 tam da bu yüzden Osbourne ile boşanmayı istiyorum.

 Sadece bu kadar mı?

 Acaba ayrılmak için doğru zaman mı, onu düşünüyordum.

 Tabii ki doğru zaman.

 Neden doğru olmayacakmış?

 - Gözün mü korktu?

 - Hayır.

 Seninle ilişkimiz çok sağlam.

 O yüzden işleri ağırdan alabiliriz diye düşünüyorum.

 Ozzie'nin k çına tekmeyi basmadan kendini toparlayabilecek mi diye bir şans verebiliriz.

 K çına tekmeyi bastığımı mı düşünüyorsun?

 - Hayır, ne alakası var?

 - Ama öyle söyledin.

 - Evet, dedim ama.

 - Hayatını mahvetmiyorum.

 Tabii ki etmiyorsun.

 Ozzie'yi seviyor falan değilim.

 Bence küstah ineğin teki.

 Ama biliyorsun acelemiz yok.

 Adam işini yeni kaybetti.

 İşini kaybetmedi.

 Kendisi ayrıldı.

 Bu şehirde işten ayrılanların çoğu işten atıldı demektir aslında.

 Ona acıyorum.

 Kendini köşeye sıkışmış hissetmese çok daha uyumlu birisi olur bence.

 Ozzie'den değil de, senden bahsetmediğimize emin misin?

 Elbette Ozzie'den bahsediyoruz.

 Sen ne istersen yaparım aşkım.

 Sana tapıyorum.

 Hesabı iste.

 Evet?

 Evet.

 Dışkısında kan var mı?

 Sonra.

 Şimdi eve gidiyorum.

 Seni seviyorum aşkım.

 Ozzie!

 Ozzie, Allah belanı versin.

 Arabaya ne yaptın?

 Pekala.

 - Çok mu geç kaldım?

 - Hayır, hayır.

 Filmi başlamasına 5 dakika var.

 Bu filmi görmedin değil mi?

 - Bunu mu?

 Hayır görmedim.

 - Çok iyiymiş diyorlar.

 Ortalığın halinin kusuruna bakma.

 Eski eşim taşınıyor da - Ona işleri hızlandırmasını söyledim.

 - Evet.

 - Sabırlı davranmak zorundasın.

 - Eminim kolay olmuyordur.

 Alt kata gelsene.

 Sürprizleri sever misin?

 Yeni deneyimlere hep açık olmuşumdur.

 Bunu bir erkek dergisinde ilanını görmüştüm.

 Fiyatı 1.200 dolardı.

 1.200 dolar.

 Şaka yapıyor olmalılar diye düşündüm.

 Ben de hobi olarak böyle şeyler yaparım.

 Alete baktım demir çubuktan yapmışlar.

 Hırdavatçıya gidip 100 dolara bunu mal ettim.

 - Nedir bu?

 - Bu ne mi?

 Buraya oturup, keyfine bakıyorsun.

 Ayağını pedallara koyuyorsun ve Aman Tanrım!

 - Bu harika bir şey.

 - Güzel olmuş değil mi?

 Her şey dahil 100 dolara mal oldu.

 Benim işçiliğim hariç.

 Bir de dildonun maliyeti var ayrıca.

 Bu şeyler hiç ucuz değil.

 Maalesef dildoyu kendim hazırlayamadım.

 Kalıbım yoktu.

 Ruslara mı?

 Ruslara mı?

 - Rus Elçiliğine, evet.

 - Emin misin?

 Adamı takip etmek zor olmadı, tahmin edersin ki.

 Ruslarla ne işleri olur ki?

 Neden oraya giderler ki?

 Kusura bakma.

 Çok teşekkür ederim, Hal.

 Rica ederim.

 Ozzie, paranoyak eski bir casus gibi davranmak istemem ama şu arkada oturan iki adam seninle pek bir ilgileniyorlar.

 Tercih falan değiştirmedin, değil mi Ozz?

 Yardımcı olabilir miyim?

 Rahatsız ettim kusura bakmayın.

 Yüzünü tanıdık geldi.

 - 1973 Princeton mezunu musunuz?

 - Evet.

 - İsminizi çıkaramadım.

 - Osbourne Cox.

 Ben de öyle tahmin etmiştim.

 Mahkeme tebligatını teslim ettim.

 Yanımdaki de şahidimdir.

 İyi geceler.

 Bu da ne demek oluyor?

 Neler oluyor!

 Kahretsin!

 Kahretsin!

 Niye elimizde daha çok malzeme var dedin?

 Belki başka bir şeyler daha bulabiliriz.

 Manolo bir tane CD bulmuştu.

 Elimizdeki her şey oydu.

 Manolo'ya "Git soyunma odalarına bak bakalım başka casus CD'si var mı" mı diyeceğiz?

 - Ne oldu?

 - Terslikten ve kötümserlikten hoşlanmıyorum.

 - Kusura bakma.

 - Bir çözüm yolu bulmaya çalışıyorum.

 Eğer kendimi yeniden yaratacaksam o ameliyatları olmam lazım.

 O ameliyatlar için de para lazım.

 Keyfimden yapmıyorum bunları.

 Özür dilerim.

 - Ne yapacağımıza karar verelim.

 - Chad, meyve kokteylin hazır.

 - Kim olduğunu biliyoruz.

 - Evet.

 Osbourne Cox.

 Nerede yaşadığını bulabiliriz demek ki.

 - Buluruz sanırım.

 - Yine takımlarını giymen gerek.

 Nedenmiş?

 Yaşadığı yerde dikkat çekmemek için böyle şeylere dikkat etmek gerek.

 - Onun yaşadığı yerde mi?

 - Evet.

 Kıyafetlerindeki çamaşır etiketlerini de sökmeliyiz.

 Etiketleri mi?

 Yakalanırsan, inkâr edebilmek için.

 Salla.

 Salla çalkala.

 Kilometre sayacı, kaç kilometre yazmış?

 5.

 - Tam 5 mi, küsurat var mı?

 - Lanet olsun Harry.

 5 kilometre.

 5,2.

 Güzel en az 5 kilometre koşmam lazım.

 5 küsur iyidir.

 Ne kadar enerjiksin!

 İstersen arabayı çek, bir de arkada yapalım.

 İğrençsin.

 Arabanın arkasında sevişiriz demek istedim.

 Senin arkanda değil.

 Geç kaldım.

 Kim var orada?

 Aman Tanrım!

 Aman Tanrım!

 Aman Tanrım!

 Neler oluyor

Neler oluyor?

 Neler oluyor?

 Nasıl hiçbir şey olmaz?

 Aman Tanrım.

 Bir devlet ajanı öldürdüm.

 Ne arıyordun burada.

 Seni Allahın belası.

 Olson, neler oluyor?

 - Palmer, neler oluyor?

 - Emin değilim efendim ama durum biraz karmaşık.

 Kolyma-2 ellerine bizim eski ajanımız Osbourne Cox'a ait bir takım bilgiler ellerine geçtiğini söyledi.

 - Kolyma-2 kim?

 - Rus elçiliğindeki adamımız.

 - Dosyaları bir kadın getirmiş.

 - Ruslara mı?

 CD'yi götüren kadının adı Linda Litzke'ymiş.

 Harry Pfarrer adından bir adamla birlikteymiş.

 Beraber çekilmiş resimler dosyada.

 - Ruslar mı?

 - Evet.

 Pfarrer kim peki?

 Bayan Cox'u beceren, Hazine Bakanlığından birisi.

 Sanırım dosyaları da öyle ele geçirmiş.

 Belki Ozzie de işin içindedir.

 - Hepsi birbiriyle yatıyor gibiler.

 - Neyse detaylarına girme.

 Evet efendim ancak Hazine'deki bu adamla ilgili tuhaf bir gelişme oldu.

 Ozzie'nin evinde birisini öldürmüş.

 Analistimizi mi öldürmüş?

 Hayır.

 Ozzie evde değilmiş.

 Olayı takip eden adamımız bir el silah sesi duymuş.

 Ardında da adamın bagaja bir çuval tıktığını görmüş.

 Adam cesedi Chesapeake körfezine atmış.

 - Niye böyle bir şey yapmış peki?

 - Bilmiyoruz.

 Cesedi bulan olmuş mu peki?

 Öldürülen kimmiş?

 Rus mu, Amerikalı mı?

 Bilmiyoruz efendim.

 Kimliği tespit edilememiş.

 - Peki bu Linda denen kadın?

 - Linda Litzke.

 Evet.

 O da mı Hazine'den?

 Hayır efendim.

 O konu henüz netleşmedi.

 Kimin neyin, peşinde olduğunu henüz çözemedik, öyle mi?

 Öyle efendim.

 - Peki bu analist, eski analist.

 - Cox.

 Evet.

 Kaçıncı dereceden önemli bilgilere erişimi vardı?

 3. Önemli değil o zaman.

 Şimdilik herkesi izlemeye devam edin.

 Bakalım ne yapıyorlar.

 Emredersiniz efendim.

 Ceset konusunda da FBI'a haber vereceğiz.

 Hayır, sakın.

 Bir de o salakları karıştırmayın.

 Cesedi yakın gitsin.

 Herkesi izleyip, ne yaptıklarını öğrenin.

 Beni de şey olduğunda haberdar edin ne bileyim, bir şey anladığınızda beni de haberdar edin.

 Yukarı.

 Yukarı.

 Şimdi de kollar.

 Yıkılmadım.

 Ayaktayım.

 Yıkılmadım.

 Ayaktayım.

 Geri döndüm, pislikler.

 Geri döndüm.

 Pislikler.

 Geri döndüm.

 - Linda?

 İyi misin?

 - İyiyim, bir şeyim yok Ted.

 - İyi görünmüyorsun ama.

 - Hayır, yok bir şeyim Ne olduğunu bana anlatmayacak mısın?

 Benimle hiçbir şeyi paylaşmıyorsun Linda.

 Sana güvenebileceğimi biliyorum.

 Başkalarının da başını yakmak istemem.

 Bu yolu ben seçtim.

 Kendini korumalısın.

 Bir duvar çekmelisin.

 Ne düşüneceğimi bilemiyorum.

 İkiniz de Cuma günü firar ettiniz.

 Chad bugün hiç gelmedi bile.

 - Biliyorum Ted.

 - Burayı bu şekilde işletemem.

 - Biliyorum, Ted.

 - Onu kovmam gerekecek.

 - Yo, hayır, sakın.

 Sadece - Ne?

 Bana 24 saat ver.

 - Ne için?

 - Bilmiyorum.

 Ama bana lütfen 24 saat ver.

 - Linda.

 - Meseleyi halletmem için 24 saat ver lütfen.

 Linda bugün bir adam seni sordu.

 Başın belada mı?

 Chad bir şeyden mi kaçıyor?

 Ne yaptığımız biliyoruz Ted?

 O adam adımı biliyor muydu?

 Evet, isminle sordu seni.

 İşe ne zaman girdiğini ve bir sürü başka şeyi.

 İğrenç bir herifti.

 Def olmasını söyledim.

 Sağ ol, Ted.

 Öyle her önüne gelene bilgi vermiyoruz burada.

 - Linda, Bay Krapotkin ikinci hatta.

 - Aman Tanrım.

 - Bay Krapotkin.

 - Linda.

 Efendim.

 Rusya Elçiliğinden Ilan Krapotkin.

 Beni aramışsınız.

 Evet, evet.

 Bir saniye lütfen.

 Özür dilerim Ted ama bu özel bir mesele.

 - Bay Krapotkin.

 - Efendim.

 Güvenli bir hattan mı arıyorsunuz beni?

 - Bay Krapotkin, güvenli hat mı?

 - Şaka mı yapıyorsunuz?

 Hayır.

 Ortağım için çok endişeliyim.

 Chad.

 - Sizin elinizde mi?

 - Bizim elimizde mi?

 Elinizde mi?

 Ele mi geçirdiniz?

 Artık ne diyorsanız siz bu işlerde.

 - Sizi anlamıyorum.

 Yanınızda değil mi?

 - Hayır.

 Oraya gelip, meseleyi yüz yüze konuşabilir miyiz?

 - Şu an çok meşgulüm.

 - Ben yine de geliyorum.

 - Düşünceli gibisin.

 - Öyle miyim?

 - Son birkaç gündür çok düşüncelisin.

 - İş yüzündendir.

 O kadar havuç sence yetmez mi?

 - Ne?

 - Havuç diyorum.

 Salataya çok.

 Çok olumsuz bir insansın biliyor musun?

 Ne?

 Görmemezlikten gelmeye çalıştım.

 Aldırmayayım dedim.

 Harry kes saçmalamayı.

 - Saçmalamayı kes mi?

 - Evet.

 Ve aklını başına topla.

 Salak arkadaşlarından birisi yok karşında.

 - Alo?

 - Aşkım?

 - Sesine duymak çok güzel.

 - Bir şey mi oldu, Harry?

 Hayır.

 Var alında.

 Eve gelemez misin?

 Bebeğin seni çok özledi.

 Eve gelemez misin?

 Harry biliyorsun, geziyi yarıda bırakamam.

 Sana hediyeni gösteririm.

 Bitirdim.

 İki gün daha buradayız.

 Sonra da Seattle var.

 Seni seviyorum Harry.

 Evet.

 Ben de seni seviyorum.

 Lanet olasıca!

 Pislik.

 Pislik.

 Kimin için çalışıyorsun?

 Söyle kimin için çalışıyorsun?

 Kimsin sen?

 Kimin için çalışıyorsun?

 CIA mi, NSC mi?

 - Tuchman Marsh için çalışıyorum.

 - Ne?

 - Tuchman Marsh!

 - Tuchman Marsh mı?

 - Evet.

 - Adın Tuchman Marsh mı?

 Tuchman Marsh Hauptman Rodino!

 Onlar için çalışıyorum.

 - Tuchman Marsh için mi çalışıyorsun?

 - Evet.

 O bir hukuk firması değil mi?

 Yok, rock grubu!

 Tabii ki hukuk firması.

 Peki benden ne istiyorlar?

 Boşanma öncesi bilgi toplama için sersem.

 Seni karım mı tuttu yani?

 Hayır karın Tuchman Marsh'ı tuttu.

 Onlar da beni görevlendirdiler.

 Tuchman Marsh için çalışıyorum ben.

 Sandy!

 Abartma, herkesin başına geliyor.

 Üçüncü gece, sınır kapısındaki polisler bile uyuyakalmışlar.

 İşte tam o sırada Oliver hapşırmış.

 Böldüğüm için özür dilerim ama kitabı alabilir miyim.

 İçindeki resimleri görmeniz gerek.

 Kameradan rica etsem gösterebilir mi?

 İşte Oliver bu.

 - Harika bir şey bu.

 - Evet harika.

 Oliver'ın yetenekli yazarı Sandra Pfarrer.

 Sakın bizden ayrılmayın.

 Az sonra salatanın sultanı bize konuk olacak.

 Sonrasında da çok özel Dermot Mulroney röportajımızın ikinci kısmı ekranlarınıza gelecek.

 Sakın bizden ayrılmayın.

 Günaydın Seattle.

 Yaptıklarına inanamıyorum.

 Önden her şeyi çok net konuşmuştuk.

 Sadece Oliver bölümü olacaktı.

 - Ama son anda - Teşekkürler.

 Pekala, sağ ol.

 - Hiç bitmeyecek zannettim.

 - Ben de.

 Bekle de şu iğrenç makyajı temizleyeyim.

 Yetersiz Bakiye.

 Daha neler!

 Evet hanımefendi.

 Size nasıl yardımcı olabiliriz?

 Ne dandik bir elçilik bu!

 45 dakikadır burada sizi bekliyorum.

 Kusura bakmayın hanımefendi.

 Acil bir iş çıktı da.

 Benim durumum da acil.

 Chad'den 48 saattir haber alamıyorum.

 Chad beyin nerede olduğunu bilmiyorum hanımefendi.

 Sizin için bilgi toplarken ortadan kayboldu.

 Sağlayacağınız bilgi ile ilgilenmiyoruz.

 CD'dekiler saçma sapan şeylerdi.

 - Saçma mı?

 - CD'yi geri ister misiniz hanımefendi?

 - Saçma mı?

 Ben size saçmayı gösteririm.

 Beni dinleyin Bay Krapotkin.

 Ben Amerikan vatandaşıyım.

 Bana bu şekilde davranamazsınız.

 Çekim, hesapta yeterli miktarda olmadığı için geri döndü.

 Hayır.

 Hayır hanımefendi.

 Hesabımda 40.

000 dolardan fazla para var.

 Hesap ekside falan olamaz.

 Ne zaman?

 Ama onun o hesaptan para çekme yetkisi yok ki.

 Peki ya birikim hesabımız.

 Benim birikim hesabım?

 Hayır.

 Hayır.

 Kusura bakmayın ister inanın, ister inanmayın ama sabahtan akşama oturup birikim hesabımın kahrolası numarasını ezberlemeye çalışmıyorum.

 Geri zekâlı.

 Hayatta olmaz.

 Kesinlikle olmaz Linda.

 - Olmaz.

 - Ben yapamam ki Ted.

 Ben bilgisayarlardan ne anlarım?

 Linda bu yaptığın delilik.

 Aynı deliliği tekrarlamak mı istiyorsun?

 Haneye tecavüz.

 Hem Ruslar ilgilenmiyor demedin mi?

 Onlara kalmadım, Ted.

 Başkaları da var.

 Çinliler var mesela.

 - Linda, bu ameliyatlar.

 - Mesele ameliyatlar değil, Ted.

 Bu bilgiyi Chad'e karşı pazarlık aracı olarak kullanabiliriz.

 Ne demek istiyorsun?

 Bilgi, güçtür Ted!

 Anla artık!

 Ted'e karşı pazarlık derken ne demek istedin?

 Nerede olduğunu bilmiyor musun?

 Birileri onu ele geçirdi, Ted.

 - Onu geri almak için kullanabiliriz.

 - Birisi kaybolduysa, polise haber verilir.

 Yeter artık, yeter.

 Bu çok daha büyük bir iş.

 Polisi falan çoktan aştı bu iş.

 Benim iş bitirici birine ihtiyacım var Ted!

 Senin şu kötümserliğinden, mızmızlığından nefret ediyorum.

 Senden nefret ediyorum.

 Nefret ediyorum.

 - Ne içersiniz?

 - Viski-soda.

 - Alo?

 - Benim Harry.

 Evliliğin sürecek sanıyorsun ama sonra bir anda Ama bunu çoktandır biliyordun.

 Biliyor muydum?

 Doğru ya!

 Moralim bozuk işte.

 Spor yapmam lazım.

 3 gündür koşmuyorum.

 Kalça eritme aleti falan fark etmez, ne olursa.

 Birkaç gün burada kalabilir miyim, dersin?

 Tanrım, hayır olmaz.

 İlişkide sürekli ben verecen taraf olamam.

 O kadar güçlü değilim.

 Bana destek olmuyorsun, benden destek istiyorsun.

 Benim iş bitirici birine ihtiyacım var.

 Sense perişan haldesin.

 Chad tanıdığım tek iş bitirici kişiydi.

 Ama ortadan kayboldu.

 Üzgünüm aşkım.

 Göreceksin kendimi toparlayacağım.

 Sadece spor yapmam gerek o kadar.

 Koşu parkuru falan varsa buralarda.

 Chad de kim Tanrı aşkına?

 İş yerinden bir arkadaşım.

 Onu bulmama yardım edebilirsin.

 Bağlantıların var öyle değil mi?

 Birilerini devreye sokabilirsin.

 - Sakin ol.

 Neler oldu?

 Adı ne?

 - Chad Feldheimer.

 Birdenbire ortadan kayboldu.

 2 gündür ne eve, ne de işe gitmemiş.

 Pekala, sosyal güvenlik numarasını biliyor musun?

 Hayır.

 Pekala, son olarak nerede gördün?

 Bilmiyorum işte birden ortadan kayboldu.

 En son bir dükkânda gördüm, sonra da yok oldu.

 Tamam sakin ol.

 Sakin.

 Arkadaşını bulacağız.

 Çok basit bir iş.

 Çok basit.

 - Peki.

 - Harry yanında.

 Aç ağzını.

 Aç dedim.

 Doktor ne diyorsa onu yap.

 Aç dedim.

 Aç ağzını.

 Aç.

 Aç ağzını.

 Bana bak ufaklık ya ağzını açarsın ya da anneni dışarı çıkartırım ondan sonra ben senin ağzını açmasını bilirim.

 Alo?

 Hastam var.

 Dünden beri hastanın yanından hiç ayrılmamış mı?

 Doktor Cox'a ev anahtarım olduğunu söyleyin.

 Merhaba hayatım.

 - Daha iyi görünüyorsun.

 - Sabah spora gittim.

 Dün geceki egzersizimiz de iyi geldi açıkçası.

 Harry.

 Kafamı duvarlara vurduğum yetti.

 Bundan sonra kendim için doğru olan neyse onu yapacağım.

 Ben de öyle düşünüyorum.

 Kendin için doğru olanı yapmalısın.

 Evet.

 Hayat sonsuz değil, biz de ölümsüz değiliz./   Olumlu olmak, ileri bakmak çok önemli./   Küçük şeyler için kendini yiyip bitirmene gerek yok./   - Sonuçta hepsi küçük şeyler./   - Sonuçta hepsi küçük şeyler.

 Başlangıç niyetine.

 Tanrım.

 Burası ilk tanıştığımız yer hatırlıyor musun?

 Tabii hatırlıyorum.

 İnsan hayatında esas önemli olan şeyi fark Hiçbir şeyi kafaya takmayacağım dedim ama bu adam bize mi bakıyor?

 Hayır.

 Chad ile ilgili bir şey bulabildin mi?

 Hayır, henüz değil.

 Ama bir iki yere haber saldım.

 Yakında belli olur.

 Gerçekten mi?

 Tabii.

 O kadar çok veritabanı var ki.

 Çocuk oyuncağı.

 Eskiden birini bulmak için kılı kırk yarardın.

 Cep telefonu çıktığından beri çok kolay.

 Artık herkesin, herhangi bir anda nerede olduğunu bulabiliyorsun.

 Pekala, Chad sana nereye gideceğine dair bir ipucu verdi mi?

 Nereye gittiğini biliyorum.

 - Biliyor musun?

 - Georgetown'a gitti.

 Olive sokağı numara 160.

 Osbourne Cox diye bir adamın evine gitti.

 Kimsin sen?

 Ne?

 Kimsin sen?

 CIA'den misin?

 NSA'den mi?

 Ordudan mı?

 Kimin için çalışıyorsun?

 Kimin için çalışıyorsun?

 Kimsin sen?

 Ben Linda Litzke'yim.

 Harry!

 İnanamıyorum!

 Sen karımın aşığı mısın?

 Hayır.

 Ne işin var o halde burada.

 Seni tanıyorum.

 Sen spor salonundaki adamlardan birisisin.

 Şu an çalıştığım kurumu temsil etmiyorum.

 Anladım.

 Neyi temsil ettiğini çok iyi biliyorum.

 Sen günümüz salaklığını temsil ediyorsun.

 Onu da temsil etmiyorum.

 Spor salonuna gelip, o aptal kadın hakkında soru sorduğum adamsın.

 Linda aptal değildir.

 Sen de o salak kadının ligindesin.

 Salaklar ligindesiniz.

 - Hayır, hayır.

 - Evet.

 Hayatım boyuma mücadele ettiğim salaklardan birisisin, sen de.

 Bütün hayatım boyunca.

 Ama bil bakalım ne oldu.

 Bu sefer ben kazanıyorum.

 Dur!

 Dur!

 Davetsiz misafir.

 Dur.

 Davetsiz misafir.

 Dur.

 Dur.

 Dur bir dakika.

 Hazinedeki adam Pfarrer nerede peki?

 - Şu anda mı?

 - Şu anda.

 Washington'daki bir havaalanında göz altında.

 Neden?

 Venezüella'ya giden bir uçağa binmeye çalışıyormuş.

 İsmini arananlar listesine eklemiştik.

 Yakalamışlar.

 Neden Venezüella'ya gitmek istemiş bilmiyorum.

 - Bilmiyor musun?

 - Hayır efendim.

 Venezüella ile suçlu değiş tokuş anlaşmamız yok da ondan.

 Ne yapmamızı istersiniz?

 Bir sonraki Venezüella uçağına bindirip, postalayın.

 Emredersiniz efendim.

 Tamam.

 - Spor salonunun yönetici öldü.

 - Doğru efendim.

 - Ceset?

 - Halledildi, efendim.

 Tamam.

 - Ama ufak bir pürüz çıktı efendim.

 - Neymiş?

 Analist Cox, yöneticiye saldırmış.

 Güpegündüz, cadde ortasında.

 Adamımız ne yapacağını bilememişler ve müdahale etmiş.

 - Ve?

 - O - Cox'u vurmuş.

 - Güzel.

 - Harika.

 Adam ölmüş mü peki?

 - Hayır efendim, komada.

 Kurtulacağını sanmıyorlar.

 Beyin fonksiyonları iptal olmuş.

 Peki tamam.

 Komadan uyanırsa o zaman endişeleniriz.

 Ne arap saçı iş.

 Bu kadar demek ki.

 Başka bir şey bilen kimse yok demektir.

 - Efendim sadece şey - Ne var?

 Ne?

 Spor salonundaki kadın var.

 Linda Litzke.

 Tabii ya.

 Kahretsin.

 Ona ne oldu?

 - Onu buraya getirdik.

 - Buraya mı getirdiniz?

 Neden?

 Tuhaf gelecek ama estetik ameliyat masraflarını ödersek bizimle işbirliği yapacağını söylüyor.

 Tek kelime etmeyeceğini söylüyor.

 - Ne kadar tutuyormuş?

 Birkaç ameliyat birden var.

 Hepsi beraber yaklaşık Ödeyin.

 Emredersiniz efendim.

 Vay canına.

 Bu olaydan ne ders çıkarmış olduk Palmer?

 Bilmiyorum efendim.

 Ben de bilmiyorum.

 Bir daha aynı hataya düşmemeyi öğrenmiş olduk sanırım.

 Haklısınız efendim.

 Yalnız ne hata yaptık, onu bir anlasam.

 Haklısınız efendim.

 Nerde hata yaptığımızı söylemek güç.

 Vay canına.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar