İtalyan İşi (2003) The Italian Job
| |
111 dk
Yönetmen:F. Gary Gray
Senaryo:Troy Kennedy-Martin, Donna Powers, Wayne Powers
Ülke:ABD, Fransa İngiltere
Tür:Aksiyon, Suç, Gerilim
Vizyon Tarihi:10 Ekim 2003 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Rusça, İtalyanca
Müzik:John Powell
Oyuncular
Mark Wahlberg
Charlize Theron
Donald Sutherland
Jason Statham
Seth Green
Özet
Azılı bir suçlu olan Charlie Croker'ın önderliğinde bir
suçlu çetesi, detaylı bir hazırlık sürecinden sonra, Los Angeles'ın tarihindeki
en kötü trafik sıkışıklığına sebep olurlar. Böylece, yapacakları mücevher
hırsızlığı için zaman kazanacaklardır. Planları, soygunu gerçekleştirdikten
sonra, yaya kaldırımlarında sürebilecek kadar küçük olan Mini Cooper'larını
kullanarak, trafik açılmadan önce kaçabilmektir.
Altyazı
Alo.
- Merhaba, tatlım.
Baba.
Sabahın körü.
Biliyorum.
Sana bir şey
göndereceğimi haber vermek istedim.
- Güzel kokulu bir
şey mi?
- Hayır, ama
parıltılı.
- Faturası var mı?
- Dükkandan
gönderiyorum.
Bana uğrasana.
Kahvaltı ederiz.
Biraz zaman alabilir.
Venedik'teyim.
Şartlı tahliye
memurun bundan haberdar mı?
Kendisi severim ama
Stella, pek anlaşamadık doğrusu.
Sanırım bu seferki kendisiyle
son görüşmemdi.
Neyin peşindesin?
Lütfen beni üzme.
Artık bıraktığını
söylemiştin.
Bu işten sonra
bırakacağım.
Söz veriyorum.
- Charlie orada mı?
- Cep telefonundan
arıyorum.
Yarın normal hattan
ararım.
Seni seviyorum.
İyi uykular.
Hoşça kal.
Baba?
Ben de seni seviyorum.
- Gönderdim.
- İşi bitirmeden
alışveriş yapmak yoktu.
Çok iyimser hissediyorum.
Sen nasılsın?
- İyiyim.
- İyi mi?
- İyi ne anlama
gelir, biliyor musun?
- Maalesef.
- Korkmuş - Endişeli
- Sinirli - Ve duygusal.
- Arkandaki sütunları
görüyor musun?
- Ne olmuş onlara?
Kendilerini iyi
hisseden hırsızların sonu oralara asılmak oldu.
Önden buyurun.
- İşten sonra içersin.
- Yakma fırsatım olur
umarım.
Çöpçülerden bir haber
yok mu?
Hayır.
Ortaya çıkmazlarsa, emekliliğini
boşuna ertelemiş olacaksın.
Böylesi eğlenceli.
Dizginler senin
elinde.
Ben olaya konuk olarak
katılıyorum.
Eğleniyor olmana
sevindim, John.
Polis teknesi yedi
dakikada gelecektir, sihirini yapman için dört dakikan var.
- On demiştin, benim
de beş vardı.
- Ne zaman dedim?
Bırak benimle kafa
bulmayı.
- Benzetirim şimdi
seni.
- Öyle mi?
Göster marifetini.
Ne?
Hadi, gidelim.
Saat kaç?
Da Vinci.
Mimar, mühendis,
ressam.
- Çok etkileyici.
- Şuna bak.
''Şiirin, sanatın,
romantizmin ve seksin dilini öğrenin ''
Benim senin gibi
kitaba ihtiyacım yok.
Artık gitsek?
- Emredersiniz,
efendim.
- İşe yara.
Şu halatı çöz.
- Bugün.
- Olur.
Evet, Gilligan,
zahmet olmazsa.
Hazır mıyız?
Evet.
Gösterge cihazı, Kartezyen
koordinatlarını, ve yükseklik açılarını saptayarak bizi aradığımız bebeğe
ulaştıracak.
- İtalya'dayız.
İngilizce konuş.
- Steve, durum nasıl?
Baba, 8.
15'de tekneyle gitti, yani garaj boş.
Anne, her zamanki
gibi 8.
30'da kızını kreşe götürdü, böylece önümüzdeki 45 dakika
için burası bize ait.
Çöpçülerden hala
haber yok mu?
Budapeşte'deki arı
yetiştiricileri kim bulmuştu?
Bunlara da
güvenebilirsin.
Kaç kere daha
söylemeliyim?
Herkese güven, ama
içlerindeki şeytana güvenme.
İçerideyiz.
Nereyi boyamam
gerektiğini söyleyin.
- Adamların hala
yerlerinde değiller mi?
- Olacaklar.
Emin olamazsın.
Operasyonu
durdurmalıyız.
Sanırım konuşma
sırası Charlie'de.
Bizim bebeği bu gece
götürecekler.
Bu son şansımız.
- Charlie?
- Devam edelim mi?
- Sana kalmış, evlat.
- Devam o zaman.
Pekala, Steve.
Batı duvarından 4
metre 20 santim ölç.
- Tamamdır.
- Kuzey duvarından 2
metre 72 santim.
Bu, bebeğimizin
kuzeybatı köşesi.
- Tamamdır.
- O zaman, tam
tepende.
Boyamaya başla.
83 santim enine, 73
santim boyuna doğru.
Pekala, Sol Kulak,
sıra sende.
Batı duvarından 4.5
metre.
Çöpçüler yerlerini
aldılar, John.
Kasa teknelerinde!
Yardım çağırdılar.
Polis teknesi size
doğru yaklaşıyor.
Yedi dakika.
Geri sayım başladı.
Dört dakikamız kaldı.
Gidelim.
Hey, çocuklar.
Buraya gelin.
Kadeh kaldırmak
istiyorum.
Bize!
Charlie'ye de kadeh
kaldıralım.
35 milyon dolarlık
altını, silahlarımıza bile dokunmadan çaldık, çünkü o her şeyi dört dörtlük
planladı.
Bunu kimse
başaramazdı.
Charlie'ye!
Herkes alışveriş
listesini açıklasın.
Kim ne alıyor?
Saklamak yok.
Yapmayın çocuklar.
Bu yaşlı adamdan bir
ders alın.
Harcamayın.
Yatırım yapın.
- Ne yatırımı?
- Altın.
- Önce buradan
gidelim.
- Sen ne alacaksın,
Rob?
Bilmem.
Alacak çok şey var.
Aklımda çıplak kızlar
ve deri koltuklar var.
Aston Martin Vanquish
alacağım.
Pek az kız öyle bir
arabaya hayır diyebilir.
Ben NAD T7 70 dijital
dekoder, 70-vat amfi ve Burr-Brown DACs alacağım.
Dev bir müzik seti.
Hoparlörleri öyle güçlü
ki, kızların elbiselerini uçuruyor.
35 milyon bu.
Daha yaratıcı
olamıyor musun?
Ben İspanya'nın
güneyine, Endülüs'e gidip büyük bir ev alacağım.
Birinci baskı
kitaplarla dolu bir kütüphanem ve ayakkabı odam olacak.
- Ya sen, Steve?
- Henüz karar
vermedim.
Karar vermedin mi?
Dağ havası mı çarptı?
Sizinkileri beğendim.
Hepsinden birer tane
de bana.
O zaman, Steve'e
hepsinden ikişer tane.
Konuşma için sağol.
Ama sen bu işi gözün
kapalı yapardın.
İnanılmazdın.
Her şeyi göz önünde
bulundurdun, hiçbir detayı kaçırmadın.
Charlie, hayatta iki tür hırsız
vardır.
Hayatlarını zenginleştirmek için çalanlar ve
hayatlarını belirlemek için çalanlar.
Sakın ikincisi olma.
Hayatta esas önemli
olanlardan yoksun kalırsın.
Neden bahsediyorsun?
Hep iyi bir baba
oldun.
Hapishane
hücrelerinde oturarak iyi baba olunmuyor.
Çocuğum büyürken ben
hapisteydim.
Benim yaşıma bu
şekilde gelme.
Ömrünü birlikte
geçirmek isteyeceğin birini bul.
Ve sonsuza kadar
bırakma.
Hadi, gidelim.
Kıçım donuyor.
- Steve üşüyor.
Ya sen?
- Ben iyiyim.
- Seni seviyorum,
evlat.
Harikaydın.
- Sağol, John.
Hadi gidelim.
Rob tekneyi tıpkı Don
Johnson gibi kullanıyordu!
- Evet, Brixton'lı.
- Sen Brixton'ı
nereden bileceksin.
Şu yolun ortasından
gelen geri zekâlıya bak.
Bu da ne?
Bu herifler de kim?
- Ellerini
direksiyondan çek.
- Steve.
Çek dedim.
Hayır, John.
- Ne yaptığını
sanıyorsun?
- Kendim için birkaç
plan yaptım.
Kaçacak yerin yok,
seni buluruz.
Sanırım haklısın.
Gidelim!
Gidelim!
Gitmek zorundayız,
Charlie.
BİR YIL SONRA -
PHILADELPHIA
- Hep karanlıkta mı çalışırsın?
- Yalnızmışım
hissini veriyor.
Fena değil, Stella.
- Purley açamamıştı o
kasayı.
- Spears da.
- İlk kimi
arayacağınızı biliyorsun.
- Pahalıya
çalışıyorsun.
Diğerleri yasal
işlerde fiyat düşürüyor, bilirsin, iyi niyetten
Ben para için yapıyorum.
Faturayı gönderirim.
- İçine bakmayacak
mısın?
- Asla içine bakmam.
İyi günler.
Selam George.
- Ne kadar sürdü?
- 4 dakika, 43 saniye.
- Senin üstüne yok.
- Sırada ne var?
Todd Millikan aradı.
Test etmeni istediği
prototip bir kilit varmış.
Kilit mandalına
fazladan iki bağlantı eklemiş.
Birkaç saniye
afallamış gibi yaparım.
Bir de, Charlie
Croker diye biri ofisinde.
Birbirinizi
tanıyormuşsunuz.
- Charlie Croker.
- Selam, Stella.
Seni bir daha görmek
istemediğimi söylemedim mi?
Babamın, onu
karıştırdığın son işte öldürüldüğünü bana söylediğin gün.
Onu bulduk, Stella.
Los Angeles'da.
Bizden çaldığı
külçelerin üzerinde, Balili dansçı damgası vardı.
Adamım Sıska Pete,
LA'de bir satıcının külçeleri aldığını söylüyor.
- O olduğunu nereden
biliyorsun?
- Sıska Pete bunu
gönderdi.
Steve soyadını Frizelli
olarak değiştirmiş.
- Neden bana
söylüyorsun?
- Büyük kasa
şirketlerine bir göz attım.
Steve ofisine Worthington
1000 almış.
Worthington 1000'in
varsa, koruyacak büyük bir şeyin var demektir.
Benim ekipten kimse
yapamaz.
Güvenebileceğim biri
gerekli.
Ben kasa teknisyeniyim.
Hırsız değilim.
Olayın altınla ilgisi
yok, Stella.
John, benim de babam
sayılırdı.
Üzgünüm, işleri
yoluna koymadan hayatıma devam edemem.
Ben ediyorum.
Hadi, Charlie.
Hadi.
Altını gittiğinde yüzündeki
ifadeyi görmek istiyorum.
O benim babamı aldı, ben de bunu alacağım.
- O da bizimle.
- Bu iyi mi?
Worthington 1000'i gözü
kapalı açacaktır.
Sivillerle çalışmak
iyi bir fikir mi, emin değilim.
- Hem yetenekli, hem
de istekli.
- Kesinlikle.
Bu konuda duygusal.
Öyle olunca ne
olacağını biliyorsun.
Kendini kandırma.
Bu seferkinde hepimiz
duygusalız.
Hadi.
- Hazır mısın?
- Elbette.
Hazır değilsin.
- Ne çabuk geldik.
- Neredeler?
Biraz erken geldik.
Bu kadar hızlı geleceğimizi
düşünmemiştim.
İşte.
Bu Lyle.
Kendisi bilgisayar
dehası.
Napster'ın gerçek
yaratıcısı.
En azından öyle
söylüyor.
Shawn Fanning kolejde
oda arkadaşıymış ve fikrini çalmış.
Sanırım, o
motosikleti ilk kullanışı.
- İyi misin?
- Evet.
Bu gelen de Sol Kulak.
Yıkım ve patlayıcı
uzmanı.
On yaşındayken tuvalete
biraz fazla çatapat koymuş.
- Vay be!
Nasıl yaptın?
- Ne?
- Nasıl yaptın bunu?
- Ne?
Ne?
Sol kulağı duymuyor.
O günden beri mesleği
patlatmak.
Yakışıklı Rob.
Bir numara sürücü.
Bir seferinde LA'den
takip edilme rekoru kırmak üzere yola çıkmış.
Onu haberlerde gören
110 kadından aşk mektubu almış.
Ya sen?
Senin nasıl
başladığını bilmiyorum.
Ben mi?
Süt dişim çıktığından
beri hırsızlık yaparım.
- Tamam, ne
yapacağınızı biliyorsunuz.
- Sökül bakalım.
Dikkat etsene, salak!
Derdin ne senin?
- Selam, Charlie.
- Seni gördüğüme
sevindim.
Ben de sevindim.
- Selam, Charlie.
- İyi misin?
Beyler, Stella
Bridger.
- Memnun oldum.
- Telefonlar?
Hazırlar, içlerinde
çip var.
Her gün değiştirin,
hatlardan yakalanırız.
Kimlikler?
James Hymen mı?
Bir sefer olsun bana
düzgün isim ver.
- 52 kilo mu?
60 olsaydı bari.
- Ağırlık
kaldırmalısın.
- Şunlardan başla.
- Yarın yola
çıkıyoruz, değil mi?
- Şuna motosikletinde
yardım et.
- Knievel atlayışını
yapsın.
O kadar yerin içinde,
saklanmak için Hollywood'u seçti.
Herif serseri ama
aptal değil.
Bir şekilde Steve'in
evinin planını çıkarmalıyız.
- Telefonu dinlensin.
- Bir şey denemek
istiyorum.
Telefon şirketini,
hatta yasal bir kısıtlama var diye kandırıp aramaları bize yönlendireceğim.
Yıllardır eski
sevgilime yapıyorum.
Ne zaman?
Eski sevgiline
yapışını sormuyorum.
Ne zaman hazır olur?
- Sabaha çalışıyor
olur.
- Üzgünüm, geç kaldım.
Steve'i evden
çıkarmalıyız.
Ne kadar zamana
ihtiyacın var?
- Beş dakika yeter.
- Ukalalığı bırak.
Bu iş, polis için
kasa açmaya benzemez.
Parmakların
terleyecek, kalbin hızla atacak.
Apayrı bir oyun bu.
Endişeni takdir
ediyorum.
Ben hallederim.
Bu işin kolay kısmı.
Kaçarken
yakalanabiliriz.
- Rota nedir?
- Union İstasyonu'na
gideceğiz.
Araba da trende
olacak.
İstasyona ulaşmak ne
kadar sürüyor, öğrenmeliyiz.
UNION İSTASYONU 2.
5 KM - Harika.
Carson güvenlik
sistemi.
- Ne kadar iyi?
Carson yıllık
yarışlar düzenler.
Sistemi kırana 50000
dolar ödül var.
Eski dolandırıcıların
meydan savaşı.
5 yıldır parayı
kazanan olmadı.
Durumu bildiriyorum.
Tırmanılamaz demir
kapı, sert elektro-kaplamalı çelikten.
Nitromon ile boyamak
zorundayım.
- Ya güvenlik?
- 9 mm'liği olan bir
polis bozması.
Güvenlik kulübesine kimyasal
el bombası şart.
Nitromon, kimyasal el
bombası?
Bunları bulmak zor.
Öyle san, Lyle,
karaborsa bu Siktir!
Herifin köpekleri var.
Köpeklerle işim olmaz.
Kötü bir tecrübem
oldu.
- Ne oldu?
- Kötü tecrübe.
Sağır olan ben miyim?
!
SİGARA BU YIL 286.706
KİŞİYİ ÖLDÜRDÜ VE DEVAM EDİYOR AKTÖRLER ''KUYRUKTA'' YAPAR '
'Rozetini ve silahını geri ver '' Çatırt.
''Seni bu
soruşturmada istemiyorum.
'' rozetin ve silahın.
''Seni bu
soruşturmada istemiyorum.
'' Hey!
Yeşil yandı !
Yeşil!
İnanılır gibi değil.
İşte orada.
Hadi işimize bakalım.
Trafik ya kötü, ya
yoğun ya da intihara teşvik edici.
İki ışık arasında beş
kişi sigara içmekten öldü.
Metroyu kullanmalısın.
Bir ton altını
taşımak için ideal bir yöntem.
Tahminin nedir?
Yaptığım 20 yolculuk
sonunda sonuç, yaklaşık 32 ile 50 dakika arası.
Yeşil ışıkta 14
dakikada yapılabilir.
Ne yani, trafikle baş
edemedin mi?
Yol boyunca yeşil
ışık yanarsa her şey mümkün.
Halletmeye çalışırım.
TOPTANCI KUYUMCU CASA
DE EMPENO Tam vaktinde geldin.
Halk birikimlerini
bankalara, düşük kredilere, ortak fonlara yatırıyor.
Ne sanıyorlar?
İflas edince hükümete
güvenebilecekler mi yani?
- Hiç sanmıyorum.
- Kayıt mı ediyorsun?
Tabi ki hayır.
Bunu sana asla yapmam.
Kendin bak istersen.
Hükümetler, kukladan
başka bir şey değiller.
NAFTA'nın Anayasa
Mahkemesi'ne hükmettiği bir dünyada, kuzenim Mashkov'un da söylediği gibi, ''Tek
sığınağımız bu.
'' Altın.
Üzerindeki baskıya
her bakışımda Sanki kadın bir başka
güzel.
- Nereden bulduğunu
söylemiştin?
- Söylememiştim.
Biraz ''koşuşturma''
parası.
- Yeterince
koşmamışım sanırım.
- Bugün iki külçe
alabilirim.
- Böyle anlaşmamıştık.
- Ben yalnızca
aracıyım.
- Diğer ikisini
çarşamba günü alırım.
- Vaktimi boşa
harcama, Yevhen.
35 milyonluk altını
olan bir adam, geceleri ne yapar?
Dev ekran
televizyonunu seyreder.
Bunu kullanacağız.
Tanrım!
- Nasıl içeri girdin?
- Kapıya vurdum ama
bakmadın.
- Sen de girdin, öyle
mi?
- İyi misin diye
kontrol ediyordum.
Bakma.
Tamam.
Bir sürü aletin var.
Baban eskilerdendi.
- İşi dokunarak hallederdi.
- O öyleydi.
Ben böyleyim.
Teknoloji, hız ve
doğruluğun garantisidir.
Bu işte hiçbir şeyin
garantisi yoktur.
Kulaklıklar niye?
Antreman yapıyordum.
Ortam sesleri için.
Her ihtimale karşı.
- Ne istiyorsun?
- Steve'in kablolu
yayınını keseceğiz.
- Sonra da tamirci
göndereceğiz.
- Evin içini
görüntülemek için mi?
Evet.
Tek sorun, Steve
hepimizi öldü zannediyor.
Ben hariç.
Hallederim, Charlie.
Bu işin içindeyim.
Ne gerekiyorsa
yaparım.
- Pekala.
Hazırlıkları yaparım.
- Tamam.
Odama geri dönmeden
önce, bir içki içmek ister misin?
Şunları halletmem
gerekiyor.
Bu gece bitmeli.
- Peki.
Korkuttuğum için
üzgünüm.
- Önemli değil.
İyi geceler.
Hoşça kal.
Bir anda basının
sevgilisi oldu, tüm manşetlerde o.
Wired dergisinin
kapağında ben olmalıydım.
Adına Napster koymuş,
çünkü bu takma adıymış, ama asıl sebebi, onun fikrimi çalarken, benim uyuyor
olmamdı.
- Mezun bile olamadı.
- Geçmişi unutmanın
vakti gelmedi mi?
Napters'ı kapattılar.
Keşke seni de
kapatsalar.
İşte kablocu piliç.
Becky.
Hoş isim.
Ötekine ne isim koydu
kim bilir.
Neden kız arkadaşın
yok bir türlü anlamıyorum.
Tek ihtiyacımız,
böyle bir servis aracı ve onunki gibi bir gömlek.
- Sence Stella
becerebilecek mi?
- Şüpheliyim.
Sen gel de Charlie'ye
anlat bunu.
Sence iş ile zevki birbirine
mi karıştırıyor?
Bilse iyi olur.
O dediğini bir tek
ben yapabilirim.
Nereye gidiyorsun?
Servis aracı ve
gömlek lazım.
Şaka yapıyor
olmalısın.
Bunu nasıl beceriyor?
Nasıl?
Ne diyor olabilir ki?
''Selam, nasılsın?
'' ''İyiyim.
'' ''Tanıştığımıza sevindim, ben Yakışıklı Rob, ya sen ?
'' ''Benim adım Becky.
Gömleğimde yazıyor.
'' ''Gömleğine ve aracına ihtiyacım var.
'' ''Elbette.
Bekaretimi de ister
misin?
'' ''Menüde varsa neden olmasın.
'' ''Çok komiksin.
Hadi benden faydalan.
'' ''Pek zeki değilsin, değil mi?
'' ''Hayır.
'' ''Harika.
'' - Evet, Bay Frizelli.
- Kablo kesildi.
TV, modem, hepsi
gitti.
Derhal buraya birini
gönder.
Netcom Cable.
3320 East Skyway'den
arıyorum, kablolu yayında sorun var.
- Perşembe 9 ile 3
arası nasıl?
- Gayet iyi.
Teşekkürler.
Koruması, kablolu
yayın şirketini aradı.
- Ne zaman gelecekler?
- Perşembe 9 ile 3
arası.
Netcom Cable'dan
arıyorum.
Perşembeye randevü ayarladınız,
değil mi?
Sizin bölgedeki
teknisyenimizin işi erken bitti.
- Bir saat sonra
sizin için uygun mu?
- Tabi.
Teknisyenimiz orada
olacak.
İyi günler.
İhtiyacın olacak
kağıtlar burada.
Tarih koyup imzalat
yeter.
Kamerayı kontrol
edelim.
Stella, vatansever
günündesin.
Yavaş yürümelisin, yoksa
görüntü titrer.
- Özür dilerim.
- Önemli değil.
Mezuniyet balomda,
partnerimin çiçeğini de takamamıştım.
- Baloda partnerin mi
vardı.
- Kuzeniydi.
Mutfakta, oturma
odasında, yatak odasında ve ofiste kablo var.
Ofisteki kasanın
yerini belirlemelisin.
Oraya girmek cesaret
işi.
Kolay olmayacak.
- Katılıyorum.
- Endişelenmeyin,
iyiyim.
Ne var?
İyinin anlamını
biliyorsun, korkmuş endişeli, sinirli
ve duygusal.
- İyi değil,
harikasın.
- Evet.
Günaydın.
Kimliğinizi görebilir
miyim?
- Çabuk geldiğiniz
için teşekkürler.
- İşimiz bu.
Aston Martin Vanquish.
Piç kurusu benim
arabamı almış.
Uyuz köpekler.
Durun!
Sakinleşin, lanet
olası şeyler!
İnebilirsin, artık
bir şey yapmazlar.
Hadi.
Eve!
Hadi dedim, uzayın
buradan.
İşim gereği
hayvanlarla karşılaşmaya alıştım.
- Arızayı göstermek
ister misiniz?
- Elbette.
Bu taraftan.
- Eviniz çok hoş.
- 1922.
Bütün karolar
orijinal.
Avludaki her taş, Seville'deki
bir manastırdan.
- Ne taktik ama.
- Kalleş serseriler
manastırı !
Etkilenmedin mi?
Bir yerden bir yere
taş taşımak, bana pek de ilginç gelmiyor.
- İlgi alanım değil.
- Neler ilgi alanına
girer?
Televizyonlar.
Dev bir televizyonum
var.
- Şu anda çalışmıyor - Kablo modemini kontrol etmeliyim.
Öyle mi?
Pekala.
Beni takip et.
Kurması için serserinin
tekine otuz bin dolar ödedim.
Bozuldu işte.
İdam ettireceğim onu.
- İşte bu.
- Bebeğimiz burada.
- Tamamdır.
- Artık elimizde.
- Buradan kablo
geçiyor mu?
- Yok orada kablo.
Burada mı?
Şuna bak.
Benim NAD T7 70'im.
Benim müzik setim.
Eminim insanlar, kablocu
adamı beklerken karşılarına sen çıkınca şaşırıyorlardır.
Kıza asılıyor!
Burada arıza yok.
Televizyonu kontrol
etmeliyim.
Ne yapacağım biliyor
musun?
Bu işi kökünden
halledeceğim.
- ABM işlemci.
- En iyileri severim.
Kutunun başına.
Sistemi
sıfırlayacağım.
Bazen kilitlendikleri
olur bu aletlerin, bilirsin.
- Şimdi hallolur.
- Tamir oldu mu?
- Çalıştır.
Göreceğiz.
- Şimdi.
Harika.
Demek ismin Becky.
Daha önce tanışmış
mıydık?
Hayır.
Sanmıyorum.
Şurayı imzalar mısınız?
Yemeğe çıkalım desem,
bunu diyen ilk müşterin ben mi olurum?
Önceki kablocunuza da
çıkma teklif ettiniz mi?
Hayır, ama kendisi
110 kiloydu ve palabıyıklıydı.
- Tipim değildi.
- Kusura bakmayın,
olmaz.
- Kablolu yayın
şirket prensibi mi bu?
- Hayır, benim
prensibim.
Yabancılarla çıkmam.
Daha beş dakika önce
tanıştık.
Birbirimizi tanıyana
kadar kablolu yayınımı sabote etmek zorundayım.
- İyi günler.
- Tam bir beyefendi
gibi davranacağım.
Telefonunu bile
istemeyeceğim.
Bir yerde buluşuruz.
Nerede istersen.
Hadi, bir kere olsun
prensibini boz.
Alt tarafı yemek.
Bu evet mi demek?
İyi misin?
Evet.
Elime dokundu.
Bana asıldı.
En azından bir fırsat
kapısı açmış oldum, değil mi?
Cuma gecesi o çıktığı
anda, biz içerideyiz.
Onu ektiğini farkettiğinde,
biz çoktan altınlarla tüymüş oluruz.
Karıştır şu kartları,
Sol Kulak.
Lyle, giriş kapısı
ile kasa arasındaki mesafe ne kadar?
- Arkam dönük diye
hile yapmayı bırak.
- Paranoya yapıyorsun.
Napster diye
çağırmazsan, cevap vermiyor, Charlie.
- Sana Napster
demeyeceğim.
- Ona Sol Kulak
diyorsun.
- Ona da Yakışıklı
Rob.
- Çünkü o Yakışıklı
Rob.
- O zaman, bana da
Napster diyebilirsin?
- Birlikte koleje
gittiler.
- Niye cesaret
veriyorsun?
- Kanıtlayabilirim.
Oda arkadaşımdı.
Fikirlerimi çaldı.
Asıl Napster benim.
Pekala, giriş kapısı
ile kasa arasındaki mesafe ne kadar, Napster?
- Taşıyabileceğinden
daha uzak.
- Altını arabaya
nasıl götüreceğiz?
Koridor ne kadar
geniş Napster?
2 metre kadar.
Tamamdır, altınların
hazır.
Daha fazla arabaya ihtiyacımız
var.
İşçilikte yardıma
ihtiyacım olacak.
Tam adamını biliyorum.
Kameraya LIDAR
taktım, yüksek çözünürlükte dijital harita çıkartabiliriz.
- Bu da kim?
- Rob'un araba
tamircisi arkadaşı.
- Charlie, bu Söker.
- Nasıl gidiyor?
Rob yetenekli
olduğunu söyledi.
Biraz kaporta işi
yapılması lazım.
Bu Mini'lerde 1000'er
kilo taşıyacağız.
Takip edilme
ihtimaline karşı yeterli süspansiyon ve beygir gücü gerek.
- 1000 kilo ne?
- Bir şey.
- Bu gizemli işten
bana ne düşüyor?
- 10000.
Anlaştık.
SİSTEME GİRİŞ İZNİ
YOK
Tanışma fırsatımız olmadı.
Söker.
- Salam ve peynir.
- Çok soğuk bir
davranış.
GİRİŞ KODUNU GİRİN GEÇERSİZ
ŞİFRE OTOMATİK TRAFİK GÖZETME VE KONTROL MERKEZİ
Hepsi yeşil mi olsun demiştin?
Çünkü hallettim.
LA Otomatik Trafik
Gözetim ve Kontrol Merkezi'ne hoş geldiniz.
Trafiğin durumunu
belirlemek için, kavşaklardaki kameraları ve algoritmaları kullanıyorlar, böylece
ışıklar kontrol ediliyor.
İçeri sızabilmek için
kendi algoritmamı yarattım ve böylece merkezi ele geçirmiş olduk.
- Test sürüşüne ne
dersin?
- Hiç sormayacaksın
sanıyordum.
Kırmızı ışığa bak.
Şimdi yeşil.
- 34.
karede ne oluyor?
- Bakalım.
Tüh!
Ben mi ?
Ama bu muhteşem.
Sence de muhteşem
değil mi?
Düzeltebilir misin?
lşıklarda sorun yok.
Yalnızca bir kaza.
Çok iyi.
- Bunlar da ne?
- Gereksiz parçalar.
Egzos filtresini ve
75 kg'lik fazlalığı attım.
Bu sürüşe
bayılacaksın, Charlie.
Ne düşünüyorum,
biliyor musun?
Steve'in yüzündeki
ifadeyi.
- Erkencisin.
- Acelem var.
Florida'daki oy karmaşası,
CIA ve mafyanın işiydi.
JFK'in seçimleri
babasının yardımı ile kazanması gibi.
- JFK'den bahsedince
rahatsız mı oldun?
- İki defa gelmeyi
sevmem.
Siz Amerikalılar,
kahramanlarınıza taparsınız.
Columbus'u anma
günüymüş!
Yanlış bir dönüş sonucu
buraya vardı, yerli halkı katletti.
- Aslında ne
arıyordu, biliyor musun?
- Neymiş?
Altın, Kraliçe
lsabella için.
Mediciler'in de gözü
altındaydı.
İtalya sence niye
altın ister?
Uzun mesafeli köle
ticareti için, merkezi Venedik olmak üzere.
Venedik.
Bu külçeleri oradan - Bir şey mi diyordun?
- Hayır.
Durma.
Merak ettim.
Aklım karıştı.
İngilizcem pek Altınım hakkında ne biliyorsun?
- Hiçbir şey
- Yalan söylemeyi aklından bile geçirme.
Venedik'teki bir
soygun ile ilgili dedikodular duymuştum.
35 milyonluk
külçeler, üzerlerinde Balili dansçı baskısı.
- Kime bahsettin?
- Hiçkimseye, yemin
ederim.
- Yemin mi ediyorsun?
- Çıldırmışsın.
Kimseye bahsetmedim.
O zaman, sanırım sana
inanıyorum.
Hafifçe vur.
Hafifçe, hızlı değil.
Çok iyi.
Yapabilirsin.
Bundan eminim.
- Sıska Pete'i
görmeye geldik.
- İçeride.
Sağol, ahbap.
Sakın gözlerini dikme.
Bundan nefret eder.
Gözlerimi neye
dikmeyeyim?
Çok iyi.
Bir daha dene.
Bu seferki olacak.
- Harikaydı.
- Sıska Pete.
- Selam, Charlie.
- Nasılsın, adamım?
Altın konusunda haklı
mıydım?
Geliş sebebim bu
değil.
Malzemeye ihtiyacımız
var.
Bebek, git biraz
dinlen.
Git dinlen!
- Malzemeler.
- Sorun nedir?
Biraz Nitromon - Biraz Nitromon fitili.
- Sorun nedir?
Yok bir şey.
Ben iyiyim.
Süperim.
Bir büyük teneke Nitromon fitili, patlatma kablosu, iki adet
üç şarjörlü kimyasal el bombası ve fırlatıcı.
- Evet, tıpkı dediğim
gibi.
- Tamam.
- Beş bin dolara
patlar.
- Anlaştık.
Teşekkürler.
Kusura bakma.
- Peki, ahbap.
Kendine iyi bak.
- Hadi.
Çık dışarı.
İlerle.
Vance sana bir şey
söyleyecek.
Söyle bakalım.
Bir kaç hafta önce kuzeninin dükkanında çalışıyordum.
Bir adam gelip
üzerinde Balili dansçı olan külçeleri sordu.
- Ne söyledin?
- Külçeleri gördüğümü.
- Özür dilerim.
- Neye benziyordu bu
adam?
Uzun siyah saçları ve
boynunda dövmesi vardı.
En az 200 kiloydu.
Kimden bahsettiğini
biliyorum.
Bebek, git biraz
dinlen.
- Kim olduğumu
biliyor musun?
- Mashkov'sun.
Doğru.
Üzerinde Balili
dansçı olan altınları sormuşsun.
Neden?
Steve, saat sekize yemek
rezervasyonu yaptırdı.
- Gözden geçirelim.
- Korumalara gaz ver.
8.
15, kapılar açık.
- Kasanın açılması, 8.
25.
- Yükleme, 8.
35.
Çıkış, 8.
45.
Doğruca Union
İstasyonu'na.
Bize ışıklar yeşil,
şehrin gerisi kırmızı.
Polisler trafiğe
yakalanacak.
Tren 1 0'da kalkıyor.
Arabalar 9.
30'da trende olmalı.
Zamanlama çok önemli.
- Hazırlanalım.
- Hadi şu işi
bitirelim.
Vay be, ne araba ama.
Üzgünüm, Rob.
Giriş serbest
çocuklar.
İşte çocuklar.
Hesaplaşma zamanı.
Bu da nedir böyle?
Kahretsin!
Steve'in komşusu
parti veriyor.
- Bakerlar'ın partisi
için mi buradasınız?
- Hayır.
Bu gece kapı uçurmayı
unutun.
Çok görgü tanığı var.
- Stella.
- Biliyorum Randevüme geç kaldım.
Çekici gözükmeye bak.
Seni bir daha davet
etmeli.
Üzgünüm.
Yoldan çekilelim.
- Bu işi yaptığına
inanamıyorum.
- Ne demek istiyorsun?
Maceracı birine
benzemiyorsun, bilirsin ya işte.
Kablocu üniforması
seni yanıltmasın.
Varsayım yapmıyordum.
- Ben senin hakkında
birkaç tane yaptım.
- Öyle mi?
Eee ?
Duymak için beklemek
zorundasın.
Beklemek niye?
Varsayımı bırakıp, benim
eve gidelim.
Bu gece olmaz.
Geç oldu.
Eve gitmeliyim.
- Kablolu yayın
şirket yasağı mı bu?
- Hayır.
Geçmişte canım çok
yandı.
Yavaştan almalıyız.
Güzel yemek, muhteşem
sohbet.
Hala güvenmiyor musun?
Ben herkese güvenirim.
İçlerindeki şeytana güvenmem.
İlginç bir söz.
Nereden duydun?
- Hatırlamıyorum.
- Bunu söyleyen
birini tanıyordum.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Daha önce bir tek
ondan duydum.
İsmi John Bridger'ı.
- Canımı yakıyorsun.
- Senin yaşlarında
bir kızı vardı.
Bırak bileğimi.
Seni bir yerden gözümün
ısırdırdığına emindim.
Tıpkı baban gibisin.
Onu da severdim.
Onu vurduğum ana
kadar hep sevdim.
Kimin için
çalışıyorsun?
Bizimle.
- Tüm çete burada
demek.
- Hırsızdan daha kötü
olan tek şey korkaktır.
Babanın, hayatını
bağışlamam için nasıl yalvardığını görecektin.
- Buna değmez.
- Kedinize tasma
takın.
Fena değil, Charlie.
Şurada oturup da seni
öldürmemek, ne kadar zor anlatamam.
Bu işleri iyi
bilirsin.
Hislerini olaya
karıştırmamalısın.
John'u vurup bizi
ölüme terketmene neden olan hislerin değil miydi?
Hislerle ilgisi yoktu.
Tek sebebi bir sürü
altındı.
Hakkettiğini sandığın
hiçbir şeyi hakketmedin.
Bana doğru ve
yanlıştan bahsetme.
Umrumda değil, tamam
mı?
Herkesin kartları
kendine.
Bir oyun oynadık ve
ben kazandım.
Yeniden oynamak
istiyorsan, bana uyar.
Oyun nedir burada,
söylesene?
Hadi, ne var aklında?
Korumaları mı
halledeceksin?
Senin bilmediğin beş
tane daha var.
Lyle sisteme mi
girecek?
Yarın sabah
değiştiririm.
Son hamlen ne olacak?
Bridger'in kızı
kasamı mı açacak?
Çok şiirsel
gerçekten, ama kasanın yanına yanaşamaz.
Her zamanki Steve.
Daima savunma
halindesin.
Bu yüzden hep iki
numaraydın.
- Nedenmiş?
- Hiç hayal gücün yok
da ondan.
Ne alacağına bile
karar veremedin.
Başkalarının
istediklerini aldın.
- Şunu dinle o zaman.
Altın çoktan gitti.
- Saçmalık.
Her şey bitti,
Charlie.
Son iki külçe kaldı.
İki külçe için mi
peşime düşeceksin?
Hiç durma.
Ama başlangıcı kötü
yaptın, çünkü şaşırtma taktiğini mahvettin.
Şaşırdın mı?
Ben bitti deyince her
şey biter.
İyi misiniz, efendim?
Nasılsın?
İyiyim.
Tüm bunları çok az
tanıdığım bir adam için yapıyorum.
Beni yıllardır
rahatsız eden neydi, biliyor musun?
Ne zaman beni bir
iş üzerindeyken arasa, senin onun yanıbaşında olduğunu bilirdim.
Onu benden daha
fazla tanıma fırsatın oldu.
Bu seni
düşünmediği anlamına gelmez.
- Keşke bu doğru
olsaydı.
- Öyle.
Daima, iyi bir baba olamadığı
için pişmanlık duydu.
- Nereden biliyorsun?
- Çünkü bana öyle
söyledi.
Eline ne yaptın?
- Steve'e yumruk
attım.
- Nasıl oluyorda
yumruğu sen atıyorsun?
Çünkü o eller çok
değerli.
İyi misin?
Öyle silmeye devam
edersen, elinden eser kalmayacak.
Bay Frizelli'ye
söyleyin, sekizde oradayız.
- Kuş yuvadan uçuyor.
- Ne zaman?
Koruması saat 4'e helikopter
ayarladı, ve saat 5'te zırhlı araç gelecek.
Saat 8'de bir kargo
uçağı LAX'ten Meksiko City'ye uçacak.
Ya kasayı bizi
yanıltmak için taşıyorsa?
- Bir açacağız, altın
başka yerde.
- Steve onu gözünden
ayırmaz.
Altın kamyonette ve
Steve de onu izlemek üzere helikopterde olacak.
- Altını Meksika'ya
mı götürüyor?
- Kim bilir ?
- Sakin ol.
Bu iyi haber.
- Nasıl yani?
Kasa ayağımıza
geliyor.
Aktarma aşamasında
ele geçireceğiz.
Hava alanına hangi
yoldan gideceğini bilemeyiz.
Gündüz trafiğinde
zırhlı bir kamyoneti soymamız imkansız.
Zaten öyle
planlamıştık.
Bizim seçtiğimiz
dışındaki her yolu kilitle.
Kamyonet bizim
istediğimiz yöne gitsin.
İstediğimiz yön
neresi?
Silahlı çatışmada
hiç şansımız yok.
İtalyan İşi gibi
yapacağız.
- Bunu neden yaptınız?
- Neyi?
- Yevhen'i temizlemek
zorunda değildiniz.
- Kimseyi
temizlemedik.
Yevhen'in kuzeninin öyle
bir izlenimi var.
Neden?
Çünkü altınları
sordunuz.
Ona söyledin mi?
Şunu iyi bilirim, asla
Tabiat Ana'yla, kaynanalarla ve anamın korkulu rüyası Ukraynalılar'la
uğraşmayacaksın.
Bana bir iyilik yap.
Dün gece işler ters
gitti.
Yardıma ihtiyacım var.
İlgilenir misin?
Olabilir, ama geri planda
olmayı sevmem.
Olaya dahilsem,
dahilim.
- Pekala, dahilsin.
- Anlaştık.
- Ne düşünüyorsun?
- İşe yarar.
Gidelim.
İnanılmazsın.
Bu tam bir deha işi.
- İyi misin?
- Bana biraz zaman
ver.
- Şimdi mi?
- Bu iğneyi
patlayıcıya yerleştiriyorum.
Pirinç kısım
kenarlara değerse, en son birbirimizi görmüş oluruz.
Bütün zamanlar senin
olsun.
- Hey, Charlie.
- Ne?
Seni seviyorum,
adamım.
Ben de seni seviyorum.
59 numaralı New
Orleans treninde olacak.
Kaynağın güvenilir mi?
Kesinlikle.
UNION İSTAS YONU
Yerlerinizde misiniz?
Napster?
Yerimdeyim.
- Yakışıklı Rob?
- Yerimdeyim.
Her şey sakin,
Charlie.
Söker?
Hazırım.
Beklenmedik bir
misafirimiz var.
Kamyoneti motosiklet
takip ediyor.
İcabına bakarız.
- Bunlar da kim?
- Sorun nedir?
İnanamayacaksın.
Üç tane zırhlı
kamyonet getirtmiş.
Bul karayı, al parayı.
Hangisini
yönlendireceğimi nereden bileceğim?
Steve'in helikopterle
takip ettiğidir.
Altını asla gözünden
ayırmaz demiştin.
Tabi bir oyun
çevirmiyorsa, ama çeviriyor.
Tamam, gidelim!
İş başına!
İşte.
Yola çıkıyorlar.
Napster, trafik
kameralarına göz at.
Önünden ilk
geçtikleri kamera nerede?
- Vine and Yucca'da.
- Hangi aracın daha
alçak olduğunu bul.
Birincisi İlk ikisi aynı, bu demek oluyor ki Houston, kamyoneti bulduk.
128 numaralı.
Ayrılıyoruz.
Three Kilo Bob'dan
Two Fox Mike'a, hava alanına doğru ilerliyoruz.
128 numaralı kamyonet
sağa döndü, batıya doğru ilerliyor.
Trafiği kilitleme
zamanı.
Sistem çöktü.
Bu sistem çökmesi
değil.
- Bilgisayarlar
çalışıyor.
- Ama sisteme
giremiyorum.
Sıkışık bir yola
girip, size doğru yönelecekler.
Gerçek Napster'ı asla
kapatamazsınız.
GERÇEK NAPSTER'I ASLA
KAPATAMAZSINIZ Derdin ne senin?
!
- Kamyonet 128,
durumun nedir?
- Trafik tam bir
karmaşa.
Başka bir yol
bulmalıyız.
Polis frekanslarını
dinle.
Pekala, Highland
caddesinde yer açıyorum - Çıkar bizi
buradan.
- Elimden geleni
yapıyorum.
O da dönüyor.
Trafik kontrol
departmanında bilgisayarlar çökmüş.
Çok hoş, Charlie.
Yine ne planlar
yaptın?
Geri dön.
Şimdi sola dönmeni
emrediyorum.
Hadi, sola dön.
Evet, döndün.
Döndün.
Bize işaret ver.
Metro şimdi
istasyondan geçti.
90 saniyeniz var.
Başlayın.
Hadi bakalım, Steve.
30 saniye.
15 saniye,
giremezseniz trenin boyası haline gelirsiniz.
Hadi, hadi!
Takip edin.
Kıl payı gireceğiz!
- Yürü, yürü, yürü.
- Sen tam orada
duracaksın.
- Pekala, çocuklar,
yerine varmak üzere.
- Sakin ol.
On, dokuz sekiz, yedi
altı, beş dört - Kamyoneti kaybetme.
- üç iki,
bir Ne ?
!
Vay be!
Kamyonetim ne cehenneme
gitti?
!
- Caddenin altına
göçtü.
- Derhal oraya in.
- Başka bir
problemimiz daha var.
- Nedir?
- Bu Worthington 1000
değil.
- Ne?
Kasayı değiştirmiş.
- Açabilir misin?
- İsrail yapımı.
Kilit sistemi camdan.
Burada cam bir panel
var.
Mükemmel şekilde
delemezsem, çelik çubuklar camı kırar ve açamayız.
O zaman boku yeriz
işte.
Sanırım camı
çatlattım.
Kırıldığını
sanmıyorum ama.
Daha fazla delemem.
Dokunarak yapmalıyım.
Giremiyorum.
Tren tüneli kapatmış.
- Metro nerede
yeryüzüne çıkıyor?
- Eleventh and Fig'de.
Eleventh and
Figaro'da buluşun ve birlikte Hollywood and Highland'e gidin.
22 numaralı trenin
bagajlarını 4 numaralı banttan alabilirsiniz.
Başaramayacağım.
Matkap ya da delgiye
ihtiyacım var.
- Hadi, Charlie.
- Başarabilirsin.
Kaydırağı hazırlayın.
- İçine bakmak
istemiyor musun?
- Kesinlikle.
Napster, 13 tane
tabanda, 4 sıra enine, 4 sıra boyuna.
- 280 külçe yapar.
- Kaç para yani?
- 2.
7 milyon.
- Ne?
!
Hayır, 27 yapar.
27 milyon dolar.
27 milyon dolar
değerinde altın.
Kutsal Ruh adına.
Siz de binmelisiniz
bu trene, harika tren.
- Sen ne
düşünüyorsun, John?
- 27 milyon.
- Bir daha söyle.
Peşimizde iki
motosiklet var.
Üç tane Mini doğuya, LA
nehrine doğru ilerliyor.
Caddeye çıkmalarına izin
vermeden durdurun.
Siktir!
İşte şimdi.
Kapını aç.
Hadi çocuklar.
Gidelim.
Oradalar!
Hadi.
Alçal!
Hadi!
Nereye gidiyorsun?
Steve'i alacağım.
İstasyona gidin.
Orada buluşuruz.
Onu takip et.
Lower Grand'de yolu
açıyorum.
Senin olduğunu
biliyorum, Charlie.
İlk sola dön.
İyi hareket, Steve.
Dışarı çık!
Dışarı çık!
Çık dışarı dedim!
- İçeride Mini
Cooperlar var, değil mi?
- Dinle, ahbap Onlar için endişelenme.
Beni içeri sokarsan,
5 bin dolar veririm.
Git ve kız arkadaşına
güzel bir şeyler al.
Yarısı şimdi, yarısı
da boşaltmama yardım ettiğinde.
İtiraf etmeliyim.
Bu sefer kartlarını
gayet akıllıca oynadın.
Yem kamyonetler,
kasaları değiştirmen, helikopterle takip.
Oldukça iyiydi.
Şimdi altın bende, sende
ise hiçbir şey yok.
Bende bu var, şimdi
kes şu saçmalığı ve ver şu lanet olası altınlarımı !
- Sen de kimsin?
- Adım Mashkov.
- Kuzenim Yevhen'i
öldürdün.
- Kendini garantiye
almak şart.
Ben gittiğimde
ölmüştü.
Yevhen hiç hoş olmayan
adamlarla iş yapıyordu.
- Bu adam sizi oyuna
getirmeye çalışıyor.
- Haklıydın.
Hiç hayal gücü yok.
Orada bir sürü altın
var.
Tek silahlı olan
biziz.
Anlaşabiliriz.
Ben anlaşmamı çoktan
yaptım.
- Ne istiyorsun?
- Altınla bir ilgisi
yoktu, biliyorsun.
Geceleri artık rahat uyursun,
tatlım.
Kaltak.
Charlie, dinle,
Charlie!
Nefis hareket!
Size ne verdiyse,
benden iki katı, vurmayın beni.
Endişelenme,
vurmayağım zaten.
Seni şantiyeme
götüreceğim.
Bazı makinalar ilgini
çekecektir.
Of, hadi ama.
Millet, kadeh
kaldırmak istiyorum.
John Bridger'a.
En büyük soygun planlayıcısı.
Hem baba hem de dost.
Stella haklıydı.
Parayla ilgisi yoktu.
Tabi ki, çocukların hoşuna
gitmedi değil.
Yakışıklı Rob, Aston
Martin'ini aldı.
Motoru açmak için
turlamaya çıktı.
Bir ikazla paçayı
kurtardı.
Sol Kulak İspanya'da rüyalarındaki
evi aldı.
Bir odası yalnızca
ayakkabılar için.
Lyle sonunda Wired
dergisine kapak oldu.
- Napster gerçekten
sen misin?
- Evet, benim.
Ve istediği dev müzik
setini de aldı.
Bir şey dinlemeni rica
edebilir miyim?
Hoparlörleri öyle
güçlüydü ki, kızların elbiselerini uçuruyordu.
Bir dönsen.
Ben mi?
John Bridger'ın
tavsiyesine uydum.
Ömrünü birlikte
geçirmek isteyeceğim birini buldum, ve sonsuza kadar bırakmayacağım.
||
« Prev Post
Next Post »