Kızları Öp (1997) Kiss the Girls
| |
115 dk
Yönetmen:Gary Fleder
Senaryo:James Patterson, David Klass
Ülke:ABD
Tür:Suç, Dram, Gizem
Vizyon Tarihi:24 Nisan 1998 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Çince
Müzik:Mark Isham
Nam-ı Diğer:Collector
Oyuncular. Morgan
Freeman, Ashley Judd, Cary Elwes
Devam Filmleri
1997 - Kızları Öp
(61,253)6.6
2001 - Örümceğin
Maskesi (71,345)6.4
2012 - Alex Cross
(31,380)5.1
Özet
Dedektif ve adli psikolog Dr. Alex Cross yeğeninin birden
ortadan kaybolması üzerine araştırmayı üstlenir. Yerel kanun güçlerinin
tepkilerine aldırmadan kendi yöntemleriyle olayı araştırmaya başlayan Cross
olayın tek kurbanının olmadığını ve altında aynı imza olan 7 kaybolma olayının
olduğunu ortaya çıkartır. Bu takipte ona şüpheliyle karşılaşmış olan genç
doktor Kate McTiernan yardımcı olur. Kaybolan kızıı bulmak ve olayın
arkasındaki gerçeği öğrenmek için zamana karşı bir yarış başlar.
Alt Yazı
Beni tanımak istiyorsunuz, değil mi?
Bakalım,
şimdi İlk kez 1975 Haziranı'nda aşık
oldum, Boca Raton'da.
Adı Coty Pierce
idi.
Orada ailesi ve
küçük kızkardeşi, Karrie ile birlikte oturuyordu.
Ve ona da aşıktım.
İkisine de aşıktım
ve onlar da bana aşıktı.
Fakat farkında
değildiler.
Hiç biri farkında
değildi.
Bütün Haziran
onlarla beraber oturdum.
Anlayamıyorum.
Tavan arasında
oturdum.
İzliyordum.
Uyurlarken yüz
ifadelerine bayılıyordum.
Sonra kendimi
tanıtmaya karar verdim.
Beni ne kadar çok
sevdiklerini de onlara gösterecektim.
- Ne oldu?
- Ne oldu?
Coty çok memnun oldu.
Beni öperek karşılık
verdi.
Ve sonra Karrie de Ve nihayet o gece, annelerini de öptüm.
Sadece hafif bir iğne
ısırması.
İşte.
Öp beni.
İşte, oldu.
Bunu izliyor musun?
Güzel.
Geride dur!
Bu oyunun % 80'i
kazanmak ve % 20'si yetenektir.
Durmadan
uğraşacaksınız.
İşte, oldu, aslanım.
Güzel.
Yukarıdan bir darbe
indir.
Sağ elle.
O yumruğu kaçırdın
diye moralini bozma.
Her zaman ne diyorum?
Güç, maniveladan ve
teknikten kaynaklanır.
Dikkatini bana
veriyor musun?
Gitmem gerek.
İkili gruplar halinde
kum torbalarında çalışın.
Adam başı üç tur.
Ne kadar zamandır
içeride?
Hemen geliyorum.
Adları Edmund ve
Dianne Wainford.
Yaşları 48 ve 42.
Yedi yıldır
beraberlermiş ve şikayet yokmuş.
Komşulardan her biri
bir şey söylüyor.
Boşanmışlar,
evlenmişler, ayrılmışlar, barışmışlar,
onun fikri, bunun fikri.
Kimse bir şey
bilmiyor.
O, Edmund.
Dianne de yatak
odasında.
Silah kimin?
Edmund'ın 38'lik
tescilli Smith Wesson'u varmış.
Sence hiç 38'liğe
benziyor mu?
Çelik yelek ister
misin?
Gerektiğini
sanmıyorum.
Dianne?
Adım Alex Cross,
polisim.
Seninle konuşmam
gerek.
Tamam mı?
Dianne, kapıyı
açacağım, tamam mı?
Açıyorum.
Dur!
Dur!
Bekle!
Lütfen.
Lütfen, Dianne.
Kapıyı kapayacağım.
Bu sandalye ile kapının
açılmasını engelleyeceğim.
Böylece kimse giremez
ve konuştuklarımız aramızda kalır.
Tamam mı?
Lütfen, silahı
ağzından çeker misin?
Şakağında da aynı
etkiyi gösterir.
Rahat konuşabilmen
için söyledim.
- Sen ne çeşit bir
polissin?
- Adli psikoloğum.
Olayların nasıl
olduklarını ve nedenlerini saptayan adamım.
- O zaman, bir şey
söylemem gerekmiyor.
- Hayır, gerekmiyor.
Fakat bir iki noktayı
teyit etmen gerekiyor.
Mesela, Edmond
sarhoşken seni sık sık dövdü mü?
Ve o taktığın eşarp bereleri
gizlemek için mi?
Onun sebep olduğu
izleri sık sık gizlemek zorunda kalıyor musun?
İki hafta önce bana
vurdu.
Ve bunun son olduğuna
dair yemin ettim.
Sonunda o orospu
çocuğunu terk etme cesaretini buldum.
Sonra beni kandırdı
ve ona geri döndüm.
Ne düşündüğümü
biliyor musun?
Bence yapman gerekeni
yaptın.
Şimdi yapılacak şey olanları
bir sonuca bağlamak.
Mantıklı şekilde!
Mantıklı şekilde!
Biraz daha
yaklaşabilir miyim?
Sağol.
Berelerinin
fotoğraflarını çekmemiz gerekiyor.
Dövülmüş kadın
savunmalarında uzman olan, en az yarım
düzine meşhur avukat tanıyorum.
Mesele şu ki, Dianne, eğer tetiği çekersen, asla kimse gerçeği
öğrenemeyecek.
Onu alabilir miyim?
Dianne?
Samp, burada ne işin
var?
Çörek baskını mı yapıyordun?
Alex bekle.
- Dinle, May içeride.
- Öyle mi?
- Bugün Durham'dan
telefon geldi.
- Durham'dan mı?
- Naomi kayıp.
Gel.
- "Kayıp"
demekle neyi kastediyorsun?
Hukuk Fakültesi May'i
aramış.
O da beni aradı.
Ben de onları aradım.
Onlara senmişsin gibi
konuştum, dayısı olduğumu söyledim.
Dört gündür kayıp
olduğunu söylediler.
- Dört gün mü?
- Durham polisi olaya
el koydu.
- Konuştuğum, sağlam
birine benziyordu.
- Onunla değil,
benimle konuş.
- Çocuğumu çaldılar!
- May, artık sakin ol.
Bunu birlikte
halledeceğiz fakat tansiyonun olduğundan, şu an dinlenmeni istiyorum.
- Ama ya ?
- Hayır, hayır, artık
sakinleş.
Sakinleş ve derin
nefes al.
Sana bir şey söylemek
istiyorum.
Naomi on yaşındayken
kaybolmuştu, hatırlıyor musun?
Onu bir daha
bulamayacağız zannıyla çılgına dönmüştün.
Astım nöbeti tutar
diye endişelenmiştin.
Sonunda onu gayet
sağlıklı bulduk.
Yine herşey yolunda
olacak çünkü bununla bizzat kendim ilgileneceğim.
Bana güvenebileceğini
biliyorsun.
Bu olayla ben
ilgileneceğim.
Sana güveniyorum.
Nana seni Janell'in
odasına götürsün.
Bir süre dinlen.
- Dinlenmeye
ihtiyacım yok.
- May May Olur.
Güzel.
Pekala.
- Oraya gitmem gerek.
- Dinle, Alex.
Burada kal.
Dosyayı kapatma şansı
varken, kayıp zenci bir kız için ne kadar zaman harcayacaklar ki?
Kal burada.
Ben giderim.
Elinden bir şey gelmez,
orası senin yetki bölgenin dışında.
Anlamıyorsun.
Gitmek zorundayım.
DURHAM, KUZEY
CAROLINA
Lütfen, konuş benimle.
Daha önce konuştuğun
gibi konuş benimle.
Lütfen, bir şey söyle.
Lütfen!
Özür dilerim.
Daha iyi olabilirim.
İyi biri olabilirim.
- Artık kötü biri
olmayacağım.
- Öyle mi?
Öyle.
Lütfen, yemin ederim.
- Söz veriyor musun?
- Evet.
Bir öpücük ver.
Nasıl?
Sana göstereyim.
Bana beni sevdiğini
söyle.
Bana beni sevdiğini
söyle!
- Seni seviyorum.
- Megan, sana
inanmıyorum.
- Seni seviyorum.
- Elbette seviyorsun.
RESEARCH TRIANGLE KUZEY
CAROLINA
İyi günler, komiser.
Dr Alex Cross,
Washington Polisi.
- Şef Hatfield ile
görüşmek istiyorum.
- Şu an işi var.
Ona söyleriz.
İşi biter bitmez sizi
bulur.
Rahatınıza bakın.
Teşekkür ederim.
- Bunu imzalayın,
efendim.
- Dr Cross.
- Bir süredir bizi
bekliyormuşsunuz.
- Takriben iki
saattir.
- Burada işleri pek
aceleye getirmeyiz.
- Farkındayım.
- Bu isimleri
yazıcıdan çıkan listeyle kıyasla.
- Beklettiğimiz için
özür dilerim.
Nick Ruskin.
Davey Sikes.
Burası tam bir ana
baba günü.
Elimizde bir de
cinayet olayı var ki, sizinkilere pek benzemez.
- Nasıl yani?
- Bütün bildiğim bu.
Biz de şimdi oraya
gidiyorduk.
İsterseniz, bize
katılabilirsiniz.
Anladığıma göre sekiz
kadın kayıp.
Aralarındaki ortak
noktalar neler?
Hepsi de aynı
kategoride.
Genç, yeni 20'sine
basmış kişiler, güzel ve hepsi de
Research Triangle'ın içinden.
Hepsi de pusuya
düşürülmüş.
Görgü tanığı yok.
İşini iyi biliyor.
Onları çırılçıplak
ağaca bağlıyor ve saçlarını kesiyor.
Sadece iki ceset
bulundu.
Bu da belki
üçüncüsüdür.
İkinci cinayetin yer
aldığı olay yerinde katil bize bir not bırakmış.
- Notu "Casanova" diye
imzalamış.
- Casanova Meşhur aşık.
Şimdi göreceğimiz, beyaz
mı, zenci mi yoksa ?
Tek bildiğimiz,
ölmekten hoşlanmayan genç bir kadın olduğu.
Bizim Şef Hatfield birazdan
olay yerinde olur.
Eminim, ikiniz çok
iyi anlaşacaksınız.
O değil.
- Dr Cross.
Patronum, Şef
Hatfield.
- Şef.
Dedektif Cross mu,
Doktor Cross mu, yoksa Doktor Dedektif Cross mu?
Böyle bir zamanda,
farketmez.
Gördüğünüz gibi,
mağdur yeğeniniz değil.
Ve sizin adınıza
seviniyorum.
- Kim olduğunu
öğrenebildiniz mi?
- Megan Murphy.
Üniversite 2. yıl
öğrencisi.
Başkomiserinize özel
durumunuzdan dolayı size yardımcı olacağımı söyledim.
- Bunun için
minnettarım.
- Benim
misafirimsiniz.
Rahatınıza bakın ama mutfağı dağıtmayın.
Ne demek istediğimi
anlıyor musunuz?
TV haber ekibi fazla
uzakta olamaz, cinayet yazarı geldi bile.
- Kyle, seni
gördüğüme sevindim.
- Ben de öyle.
- Rochester'da
olduğunu sanıyordum.
- Şartlar durmadan
değişiyor.
- Bakıyorum, çabuk
arkadaş ediniyorsun.
- Elimden geleni
yapıyorum.
Yeğeninin başına
gelenleri duydum.
Üzgünüm.
Bu mesele ne kadar
zamandır FBI'ın gündeminde?
Bir süredir.
- Diğerleri de bu
şekilde bağlanmış mıydı?
- Evet.
Kare düğümler hoşuna
gitmiyor.
- 7 ayar Stayton
halatı kullanmış.
- Evet, Amerika'nın
gözdesi.
- Ve sanırım,
olayların gerisi çözülemiyor.
- Adam uzman.
Adam oyunun ustası ve
ateşli bir ırz düşmanı.
İlk tıbbi
incelemeler, vajinal yırtılmaların ölümden saatler önce oluştuğunu saptadı.
Hepsi bu.
Ne bir iz, ne bir
lif, ne meni, ne de bir saç teli.
Cesetten kestiğinin
haricinde.
Pekiyi, ya ölüm
sebebi?
İşkenceye, kilo
kaybına veya uyuşturucuya dair bir iz yok.
Onları bağlayıp, yem
olmaları için bırakmış.
- Adam oyunun tam
ustası.
- Ve oynamaktan da
hoşlanıyor.
Kampus polisi ile
temasa geçtik, etrafa posterler astık.
Biri mutlaka önemli
bir şey görmüş olmalı diye düşünüyoruz.
Kaynaşmak için
elverişli bir ortam.
Senin için burada
güvenliği sağlamak güç.
Onun için ise tam bir cennet.
Bu hayvanı bir gün
ele geçireceğiz.
Hastamız,
motorsikletten düşmüş sekiz yaşında bir kız çocuğu.
Biraz sonra CAT
taraması yapılacak.
- Motorsiklette ne işi
varmış?
- Babası onu
gezdirmek istemiş.
Sargı patlamak üzere.
Kanı akıtarak tazyiği
düşürmeliyiz.
- Bana bir turnike
bulun.
- Retraktörler hazır.
Biraz kısaltacağım.
Skalpel, lütfen,
hemşire hanım.
Gazlı bez ve yarayı
dikin.
- Adı ne?
- Laura.
Küçük bir kız için çok
fazla kan kaybetmişsin, Laura.
Seni tekrar tek parça
haline getirmeye çalışacağım.
- Selam, Bayan Lee.
Ben Dr McTiernan'ım.
- Merhaba.
Laura yaşıyor.
Bayan Lee, dinleyin Bayan Lee, dinleyin.
Laura şiddetli bir
beyin sarsıntısı geçirdi ve komada.
Onu bir an önce
görebilmeniz için Lütfen, bebeğimi
görmeme izin verin!
Haydi, göreyim seni!
Şimdi ringin
etrafında dolaş.
Ringin etrafında,
haydi!
Orada öyle durma,
geri bas.
Nereye vurduğuna
dikkat et.
Barry ring dışı, sen
kalabilirsin.
Sırada kim var?
- Kate, haydi.
- Tamam.
Hakla onu.
Pekala, sert
olmayalım, çocuklar.
Haydi, Kate, bir
şeyler göster.
Haydi, göreyim seni.
İşte, oldu.
Güzel!
Haydi, göreyim seni.
Haydi, parmak
uçlarında dur.
- Haydi, kız!
- Güzel!
Güzel, aynısını devam
ettir!
Haydi, parmak
uçlarında dur!
Ethan, ne yaptığını
sanıyorsun?
Nereye vurduğuna
dikkat etsene.
Kate, iyi misin?
Bu, seksin yerini
alamaz.
- Duydun mu, seksin
yerini - Duydum.
Pekala, tamam Nasıl bir şey arıyorum, biliyor musun?
- Babamın anneme baktığı gibi.
- Nasıl yani?
"Daha aşağısı kurtarmaz.”
gibi bakışlarını.
- Güzelleri
hedeflediği belli, değil mi?
- Evet, öyle.
Bu kadınlar güzel
olmaktan da öte.
Hepsi de öyle veya
böyle, normalden farklı.
Akıllı, yetenekli Seçilme sebepleri sadece cana yakınlılıkları
değil.
Aslında, değiller.
Sanırım, bizim
katil biraz daha farklı.
- Nasıl yani?
- Esas amacı öldürmek
değil.
Bu herif koleksiyoncu.
Bahse girerim ki, bu
kadınlar hala hayatta.
Haydi.
Bizimkilerin beyinleri
fazla çalışmıyor olabilir ama sanırım,
bu kadınlar ağaca bağlı bulunmayı bekliyorlar.
Düşünsene, Sikes.
Öldürülenlerin
öldürülme sırası, kaçırılma sırası ile bağdaşmıyor.
- İlk kaçırılanlar
onlar değildi.
- Doğru.
Ama bu, hala
hayattalar demek de değildir.
Ama şimdiye kadar
bulunabilinirlerdi.
Onları saklamaya
çalışmıyor.
Ve kolay
bulunabilinecek yerlerde öldürülmüşler.
- Bu yürüyüş onların
son yürüyüşü olmuş.
- Ecellerine doğru
yürümüşler.
Doğru.
Tecavüz, saçlarının
kesilme şekli - Bir nevi cezalandırma.
- Belki güveni
suistimal ettikleri için.
Ne güveninden
bahsediyorsun?
Bilmiyorum, şef.
Bilmiyorum.
- Ödemeyi nasıl
yapmak istersiniz?
- İstediğim bir başka
kitap daha var.
Hasta çocuklar için
hazırlanmış ve cesaretten bahseden resimli bir kitap.
Burke'ün
kitaplarından biri olmalı.
Bakayım, stoğumuzda
varmı.
İyi geceler, balıklar.
- Benden ne
istiyorsun?
- Herşeyi.
Karşılık ver.
Geri kaç, haydi!
Haydi, göster kendini!
Ne yapıyorsun?
Al topu.
Burası benim saham.
Asla buraya geri
gelme.
Git buradan.
Burası benim saham!
Seth Samuel?
Ben Dr Alex Cross'um.
- Naomi'nin amcası.
- Aynı zamanda bir
polis.
- Seni davet ettiğimi
hatırlamıyorum,
- Konuşabilir miyiz?
Dediğim gibi, seni
buraya davet ettiğimi hatırlamıyorum.
Bak, nerede istersen
orada konuşabiliriz.
- Sizlere bildiğim
her şeyi anlattım.
- Anlattıkların boş
şeyler.
Polisler günlerce
peşimde dolaştı.
Gece vakti beni zorla
karakola götürdüler.
Naomi ve özel hayatım
hakkında durmadan sorular sordular.
Görünüşe göre, özel
hayatın zaten kamuyu ilgilendiriyor, değil mi?
Ne öğrenmek
istiyorsun?
Naomi'nin kemanı
hakkında bilgi istiyorum.
Polis envanterinde
yok.
Burada mı?
Kemanı ile burada da
çalıştığı oldu.
Zaten durmadan
çalışırdı.
Ama her seferinde eve
götürürdü.
Her seferinde.
Evet, biliyorum.
Polislerin elinde hiç
bir ipucu yok, değil mi?
Tek bir ipucu dahi
yok.
Bütün cam parçalarını
çıkarttım.
Sargılarını
değiştirmek için gerekli her şey yanıbaşında.
Ayrıca bazı
elbiselerini de buraya getirdim.
Her ortam için ayrı
bir elbise.
- Beni duyabiliyor
musun?
- Ağrı kesici.
- Bana ne verdin?
- Bunun için seni
seçtim, Kate.
Akıllı olduğundan.
Ben buna değer
veririm.
Çok erkek değer
vermez.
Veremez.
Ben farklıyım.
Zamanla bunu
göreceksin.
Şimdi uyumamaya çalış.
Aman, Tanrım!
- Aman, Tanrım!
- Sana kuralları
anlatayım.
Dur.
Dur.
Dur.
- Neden buradayım?
- Aşık olmak için buradasın.
Aşkı tecrübe etmek
için.
Fakat şimdi, beni
dikkatle dinlemelisin ve söyleyeceklerimi çok ciddiye almalısın.
Tamam mı?
Kaçmaya kalkışma.
Yardım istemek için
bağırma.
Ve boks numaralarını
da denemeye kalkışma.
Anlıyor musun?
Kuralları çiğnememen
için elimden geleni yapacağım ama yine de çiğnersen, Kate, beni hayal kırıklığına uğratırsın.
İşte.
Bitti.
Gördün mü?
Hiç acımadı, değil mi?
Endişelenme.
Artık Casanova ile
birliktesin.
ÇEVİRİYOR BAĞLIYOR İLETİYOR
- Evet?
- Dışarıdasın
sanıyordum meşgul musun?
Bak, yanıldın işte.
Mektubun var.
- Beğendin mi?
- Güzel.
Olağanüstü.
Gerçekten.
Bence ekstra
fevkalade.
Kendini nasıl
hissediyorsun, moruk?
Yüzücüler, yerlerinizi alın!
Haydi, durmayın!
Vücutlarınızı hareket
ettirin, devam edin!
Devam edin,
kımıldanın, kımıldanın!
Hız, hız, kas, kas!
Pardon.
Dr Wick Sachs'ı
arıyordum.
Beşinci kulvardaki.
Takımımın ahengini
bozuyor.
Teşekkür ederim.
Haydi, sarı kafa,
hızlan!
Bildiklerim sizinkinden
daha fazla değildir.
Naomi'ye bilimsel
şekilde yol gösterdim, ama kendisi bunu umursamadı.
Ve de hepsi bu.
Pardon.
Hastalarımı tanımak
için zamanım yok, fakat Naomi'nin özel
biri olduğunun farkındayım.
Acılarınızı
paylaşıyorum.
Bazı özel
hastalarınızı tanımak için zaman yarattığınız söyleniyor.
Duyduklarınız ne
olursa olsun, onları kaçırıp sakatlamaya zamanım yok.
Duygularınızı
anlayabiliyorum.
Hem psikolog, hem
polis, hem de onun dayısısınız.
İşkence çekmekten
daha farklı olmamalı.
Benim için mi, onun
için mi?
İkiniz için de.
Sizin ki.
Saldırılarını hiç bu
kadar kısa arayla yapmamıştı, değil mi?
Demek, bir yardımcısı
var.
Evet.
Bir kişilik boş yeri
varmış.
Asla bağırma.
Asla bağırma.
Asla bağırma.
Bana yardım edin!
Adım Kate!
Kate McTiernan.
Carolina Bölgesi Tıp
Merkezinde doktorum.
Yardıma ihtiyacım var!
Beni duyduğunuzu
biliyorum!
Haydi!
Kim var orada?
Bana yardım edin!
Adım Kate McTiernan.
Konuşun benimle!
- Kim var orada?
- Sessiz ol.
Sessiz ol, yoksa seni
öldürür.
Aman, Tanrım!
Adın ne?
Adın ne?
Konuş benimle,
lütfen, lütfen!
Bana adını söyle.
Adım Mary Jane
Capaldi.
Sesini duymak çok
güzel, Mary Jane.
İyi misin?
Adım Kristen Miles.
Ben de buradayım.
Adım Melissa
Stanfield.
Ne kadar zamandır
buradayım, bilmiyorum.
Hangi aydayız?
- Adım Samantha
Gaines.
- Carol Akers.
Benim adım da Naomi
Cross.
Sekiz gündür
buradayım, sanırım.
REDDETME = CEZALANDIRMA
SADİZM - BESLEME Evet, biliyorum.
Ben de seni özledim,
sevgilim.
Özlediğimi sen de
biliyorsun.
May nasıl?
Bu çok iyi.
Yanından ayrılma,
duydun mu?
Bekle, Janell.
Bir saniye.
Özür dilerim.
"Odalıklar, hazinenin
değerli parçalarıydılar, " " ve müzik ve şiir sanatında hünerliydiler.”
- Kabiliyetli.
- Özel.
"Durham'a hoş
geldiniz, Dr Cross.”
"Giovanni
Giacomo Casanova de Seingalt.”
Sanırım, bir hayranın
var.
Bizimki için
söyleyeceğim tek şey var: Hattatlığı çok iyi.
- Seninle dalga
geçiyor.
- Bu da olayları
takip ediyor, demektir.
Demek ki, mahalli
gazeteleri okuyor.
Bundan
faydalanabiliriz.
Odalık, uzun ve sivri
bir heykel, değil mi?
Hayır, o bahsettiğin,
obelisk.
Odalık ise cariye,
metres, seks kölesi demektir.
İşte, aynı söylediğin
gibi.
Demek, kızların
hayatta olduklarını söylüyor.
Bize bunu neden
söylüyor?.
Gücünü ve üstünlüğünü
ispatlamak için.
Bu, uyuyor.
Öldürülen kadınlar
hep aynı kategoridendi.
Hepsinde de,
katildeki kontrol etme duygusunu uyandıran bir şey vardı.
Hepsi de irade
sahibiydi ve ona meydan okudular.
Diğer kızlardan kaçı bu
kategoriye giriyor?.
En az bir tanesi.
Canımı mı yakacaksın?
Pekala, gel, bakalım.
Büyük olabilirler, ve daha güçlü olabilirler.
Sen tam bir delisin!
Seni yeneceğim.
Aman, Tanrım!
En iyileri sen
olabilirdin, Kate.
Deli olabilirim ama
kuralları çiğnememe konusunda seni uyarmamış mıydım?
- Özür dilerim.
- "Özür dilerim.”
"Özür dilerim.”
- Ne istersen
yapacağım.
- Ne?
Ne dedin?
- Ne istersen
yapacağım, dedim.
- Yapacağını
biliyorum.
Bana kolunu uzat.
Bana kolunu uzat,
dedim!
Haydi.
Bana kolunu uzat.
Kate!
Kate!
Kate!
Kate!
Kate!
Bu şekilde olmaz,
Kate.
Pekala.
Tamam.
Sakin ol, kız.
Sakin ol, artık.
Haydi, gel.
- Ne biliyorsun?
- Sadece şok
geçirdiğini.
Wykagil'de balık
tutan çocuklar onu bulmuşlar.
Wykagil.
Kasabanın dışında bir
nehir.
Şuraya bir bakın.
Tam bir sirki
andırıyor.
- Dedektif,
doğrulayabileceğiniz - Geri kaçılın.
Endişe ettiğimiz, psikolojik
sarsıntıyı kanıtlayan davranışlar, özellikle
şiddetli bir sarsıntıyı.
Doktor, bizimle ne
zaman konuşabileceğini kesin olarak söyleyebilir misiniz?
Kate McTiernan travma
sonrası bir sarsıntı geçiriyor.
Kendine ne zaman
geleceği bilinemez.
Yaşadığı için çok
şanslı olduğunu unutmayın.
- Hiç olmazsa, bir
tahminde bulunun.
- Bu, bizim için
yeterli değil.
Dr Ruocco, adım Dr
Alex Cross.
Kim olduğunuzu ve
işinizi biliyorum.
Bu davada buranın
polisi ile bir iş birliği içerisindeyim.
Kate McTiernan'ı
görmem gerek.
Üzgünüm fakat
kendisinin başka bir doktora ihtiyacı yok.
İşinize karışmak
niyetinde değilim.
Talebim tamamen özel
bir sebepten.
Kaçırılan kadınlardan
biri yeğenim.
Onunla gerçekten
konuşmam gerekiyor.
Sakin ol.
Artık emniyettesin.
Emniyettesin.
- Kolay pes etmeyen
bir kadın.
- Aksini iddia etmem.
Travma sonrası bir
sarsıntı olduğunu sanıyorduk.
Hayati organları
yavaşlıyor.
Her şey durmak üzere.
- Uyuşturucu testi
yaptınız mı?
- Evet.
Kanı ve idrarı
tertemiz.
Belirleyemediğimiz
bir şey zarara sebebiyet veriyor.
- Bunu kim yaptıysa, - çok
usta biri.
Ama tarihi iyi
bilmiyor.
Gerçek Casanova buna
asla izin vermezdi.
Pardon.
Sizde D. R. bulunur
mu?
DOKTOR REHBERİ Boş
bakan göz bebekleri, kas kontrolunun kaybı, devamlı artan titremeler, Bunlara benzodiazepin sebep olur.
Ama tüm benzo
ilaçları kanda ve idrarda çıkabilir.
Sistol'un haricinde.
Benzo familyasından.
Lösemi uzmanları,
Sistol'u kemoterapiyi körletmek için kullanıyorlar.
- Unutkanlık yapar mı?
- Kesinlikle.
Sabaha kadar teorinin
geçerli olup olmadığını göreceğiz.
Sen kimsin?
Adım Alex Cross.
Washington'dan bir
polis memuruyum.
Kendini nasıl
hissediyorsun?
Hasta.
- Bekle, sana bir
doktor çağırayım.
- Dur.
Bana bir ilaç
verdiler.
- Sanırım, sinir
sistemlerini - Evet, ona Sistol diyorlar.
Vücudunu ondan
arındırdık.
Döndüğüne sevindim.
- Washington mu?
- Evet.
Buraya gelmemin
sebebi yeğenim.
Takriben on gün önce
kayboldu.
Adı Naomi Cross.
Onunla konuştum.
Onunla konuştum.
Teşekkür ederim.
Gidip, doktoru
bulayım.
O kadar çok değişik
sesler duydum ki, ve ağlamamaya
çalıştım.
- Bizimki suratını
burada göstermez.
- En azından
izlediğini garanti ederim.
Sanki adam kıvrak
zekalı değilmiş gibi konuşuyorsun.
Eğer o kadar aptalsa,
neden şimdiye kadar onu yakalayamadık?.
Bayanlar ve baylar.
İyi günler.
Size çok cesur bir
genç hanımı tanıştırmak istiyorum.
Dr Kate McTiernan.
Dr McTiernan kısa bir
açıklama yapacak, hepsi bu.
Lütfen, soru
yöneltmeyin.
Merhaba, adım Kate
McTiernan.
Önce, sevdikleri hala
kayıp olan ailelere seslenmek istiyorum.
Lütfen, ümidinizi
yitirmeyiniz.
Esir tutulduğum yerde
başka kadınlar da vardı, ve hala
hayatta olduklarına yürekten inanıyorum.
İkinci olarak da,
beni nehirden çıkartarak hayatımı kurtaran çocuklara, bana çok iyi bakan ve hala bakmakta olan hemşire
ve doktorlara, dualarını esirgemeyen
herkese ve Amerika'nın her köşesinden, gelen binlerce mektup için teşekkür ediyorum.
Ve son olarak da, kendisine "Casanova" diyen, beni evimden ayıran ve beni, öldürmeye kalkışan adama sesleniyorum.
Kurallarını ben
çiğnedim.
Sadece ben.
Diğer kadınların hiç
biri yardım etmedi.
Eğer birine kabahat
bulmak istiyorsan, bana kabahat bul.
Söyleyeceklerim
şimdilik bu kadar.
Mesajımı mağdurların
ailelerine ilettiğiniz için teşekkürler.
Umarım, yüreklerini az
da olsa ferahlatmıştır.
Teşekkürler.
- Neler duyuyorsun?
Köpekleri mi?
- Hayır.
- Herhangi bir
hayvanı?
Orası bir çiftlik mi?
- Bilmiyorum.
- Nehiri duyabiliyor
musun?
- Hayır.
- Onu duyuyorum fısıldıyor.
- Neler söylüyor?.
Ağzının kulağıma
değdiğini ve nefesini hissedebiliyorum.
Bana beni sevdiğini
söylüyor.
Yüzünü tarif et.
Gözlerinden, ağzından
bahset.
Yüzü yok.
Bir maske.
Her zaman maske
takıyor.
Ne çeşit bir maske?
Neye benziyor?.
Devamlı değişiyor.
Ondan nefret ettiğimi
ona gösteremiyorum.
Fakat kaçıyorsun.
Kaçarken neler
görüyorsun?
Bilmiyorum.
Sadece koşuyorum.
Ve bacaklarım ilaçtan
ağırlaşmış durumda.
Sonra kayboluyorum.
Koridorlardan koşarak
geçiyorum.
Hep odalar var.
Nereye döneceğimi
bilemiyorum.
- O arkamda!
- Hayır, kaçmayı
başarıyorsun.
Nasıl?
Nasıl dışarı çıktın?
Işık.
Işık Gün ışığına çıktım.
- Ahır görebiliyor
musun?
- Hayır.
- Ev?.
Baraka?
- Hayır.
Hiç bir şey yok.
Sadece ışık.
Gözlerimi acıtıyor.
Ve sonra ağaçlar,
yine ağaçlar.
Taşlar ayaklarımı
deliyor ve arkamdan bağırdığını duyuyorum.
Daha hızlı koşmaya
çalışıyorum.
Aklımdaki tek şey bu,
"daha hızlı koş!
" O kızları geride bıraktım.
Hiç düşünmedim.
- Hep kendime,
"koş, koş" dedim.
- Üzülme.
Sorun değil.
- O kızları geride
bıraktım.
- Sorun değil.
Artık her şey
geçmişte kaldı.
FDA KISITLI GİRİŞ
- Bu koruyu iyi biliyor musun?
- Evet, bazen buraya
gelirim.
Gezinenlerin,
bisikletlilerin ve kampcıların dışında burada başka kimlerle karşılaşırsın?
Civar sakinleri,
kolejli çocuklar Hepsi bu.
- Pekiyi, ya nehir?.
- Alabalık avlamaya
elverişli.
Sömürgecilik
çağlarından beri hiç değişmedi.
İşte, orada.
Ne var?.
Ne oldu?
Yeğenimin kafadan
çatlak biriyle çıkmayacağını asla unutmamalıyım.
Kate?
İyi misin?
İyiyim.
Gerçekten, iyiyim.
Seni ona
götüremediğime üzülüyorum.
- İlginç bir şey
keşfettim.
- Ne hakkında?
Son beş yıldaki Sistol
siparişlerini kontrol ettim.
- Bil bakalım, ne
buldum?
- Ne?
Bir Beverly Hills
estetik cerrahının adı da listedeydi.
Estetik ameliyatta
Sistol kullanılması protokolde yok.
Aynen.
Adam iki yıl önce,
orta boy bir ülkedeki kan kanserini
tedavi edebilecek bir miktarı sipariş vermiş.
- Adı ne?
- Rudolph.
William Rudolph.
Durham'da yetişmiş.
Stajını da burada
yapmış.
Dr Cross, bu o mu?
Çift taraflı mı
çalışıyor?.
Çift taraflı mı?
Bu çok ilginç bir
tasvir.
Bu aralar
California'da takriben bir düzine sapık iş başında.
Beyaz ırktan bir
erkek var.
Belki 30 yaşlarında
ve, "Centilmen Ziyaretçi"
olarak biliniyor.
Bir yılı aşkın bir
zamandır peşindeler.
Orada kaçırılanlar
ile burada kaçırılanlar arasında on gün ile iki hafta gibi bir fark var.
Naomi ortadan yok
olduktan tam on gün sonra, UCLA'den
güzel bir zenci kız öğrenci ortadan yok oldu.
- Demek, bunu orada
da yapıyor.
- Artık alışkanlık
olmuş.
Ve eğer bu motifi
izleyecek olursa, çok yakında California'da olacaktır.
- FBI onu ele
geçiremez mi?
- Eğer tek bir hata
dahi yaparlarsa, kızların başına
kimbilir neler gelir.
Naomi'nin açlıktan
ölmesine göz yumamam.
- FBI yok.
- Oraya tek başına mı
gideceksin?
- Yardımcı olacaklar
var.
- Beni de al.
- Burada kalman daha
yararlı olur.
- Ve bir şey olmamış
gibi mi davranayım?
- Hayır, bence sen - Dr Cross?
Onu tek ben gördüm.
Ölçülerini, sesini,
hareketlerini tek ben bilebilirim.
- Duygularını
anlıyorum.
- Mağdurmuşum gibi
davranmaktan vazgeç.
Sırf tecavüze
uğramadım diye beni bu olayın yabancısı mı sanıyorsun?
Her gece, o
kadınların seslerini duyuyorum.
Yeğenini kurtarmayı en
az senin kadar ben de istiyorum.
Kuzenimi göremiyorum.
- Alex!
- İşte, orada.
Hey.
Kate McTiernan.
John Sampson,
Washington Polisinden.
Kuzenim ve de en iyi
dostum.
- Nasılsınız?
- Merhaba, Kate.
- Henry Castillo, Los
Angeles Polisinden.
- Memnun oldum.
- Dr Cross, memnun
oldum.
- O zevk bana ait,
Henry.
- Alex, özel
konuşabilir miyiz?
- İzninle, Kate.
- Bu, bir sürpriz
oldu.
- Bir aralar,
sürprizler başını döndürürdü.
- Ne var?.
- Burada yapayalnızız.
Arabaları ve
techizatı elde edebilmek için her yola başvurdum.
Bütün plan pürüssüz
yürümeli, yoksa ikimizin de ağzına sıçılır.
Anlaşıldı.
Onu buldum, 10:48, pencerenin
önünden geçiyordu.
Dikkat.
Dikkat.
Rudolph pencerenin
önünden geçti.
Hatırlattığın için
teşekkürler.
Bu, o.
Hareket halinde.
LOS ANGELES EYALET SINIRI
Normal bir yolculuğa benzemiyor.
- Bu yol nereye
gidiyor?.
- Vancouver'a.
Söylediklerinde çok
samimiymiş gibi geldi.
- Nasıl yani?
- Bana aşık olduğunu
söylediğinde.
- Sanırım, bu doğru.
- Lütfen!
Ona karşı duyduğun
kızgınlığı yüzle çarp, Kate.
İşte, sana o kadar
çok aşık olduğunu sanıyor.
Pekala.
Rudolph yere ayak
bastı.
Yarım mil içeride bir
baraka var.
Demek, çok uzun bir
mesafe katetmiyormuş.
Koruluğa döndü, bile.
California'ya ilk
gelişin mi?
- Güzel bir eyalet,
değil mi?
- Unutulmaz.
Devam et.
Ne?
Seni duyamıyorum!
Beni öldürürler!
Hayır!
Kapa çeneni!
Çünkü sen hastasın!
Ne yapıyor?.
- Öfkeden kudurmuş.
- Kafayı üşütmüş.
Bu ormandaki yabani
hayvanları korkutacak.
Ne?
Haydi, gidelim.
Haydi, gidelim.
Orada ne gördün?
Hazırlık yapan bir
katili.
Oradan birini
kaçırmaya kalkışmaz.
- Daha önce,
gruplardan insanları ayırabildi.
- Triangle'da
imkansız.
Uzaktan izleyelim,
bakalım aklında ne var.
Henry, burada kal.
- Eğer kalabalıksa,
ben de gelebilirim.
- Seni görmüş
olduğunu sanması bile yeter.
- Ya, seni?
- 20 yıllık tecrübe
daha başka.
Sen Henry ile kal.
İşte, orada.
Barın öbür ucunda.
Kahretsin!
Hemen işe koyulmuş.
Bay Aşık.
Onu derhal
enselemeliyiz.
Fernando'dan sonra
tadı kaçtı.
Onu yolladıklarına hala
inanamıyorum.
Top oynaması bile
başkaydı.
Top uzaktan süzülürdü
ve sonra güm!
Topu o kadar hızlı
atardı ki, yakalayamazdın.
Sizin orada hangi
takım var?.
Durham Boğaları mı?
Bir numara mı?
Başarılı bir takım mı?
- EDF 40, askeri
dürbün.
- İçeri giriyorum.
Ne?
Hey, bekle!
- Buraya gel.
- Çişim var.
- Olmaz, o kadar
aptal değilim.
- Sana hiç yakışmıyor.
- Bana ne yakıştığını
sen bilemezsin.
- Sana yakışan,
karışabilmemi sağlaman.
Henry, insanlara
karışmama yardım et.
Haydi.
Pekala.
Burada kal.
Ben gidip, bizim
çocukları bulayım, tamam mı?
Sen buradan kımıldama.
Bir yere ayrılma.
Harika.
Kate.
O mu?
Rudolph mu?
Evet.
Evet, o.
- Doğru, o.
- Emin misin?
- Evet.
- Haydi, gel.
Kımıldama.
Ağaçlı yolu garaja
kadar takip edeceğiz.
Henry, sen sol
taraftandan, biz de önden.
Unutmayın.
Bu adamı canlı ele
geçirmemiz gerek.
Alex.
Dikkatli ol.
Hayır!
Haydi.
Sakin ol, sakin ol.
Kahretsin!
Henry!
Vurulmuş.
Dayan, dayan.
Kendini zorlama.
Kımıldama!
Ellerini
görebileceğim bir yerde tut.
İn aşağı!
İn aşağı!
Götürmeye hazırız.
Durumu nasıl?
Üzgünüm, Samp.
Bütün bu olanlar için
üzgünüm.
Burada olanlar en iyi
"şok edici"sözü ile tarif edilirdi.
Mahalli polis bir
yorumda bulunmadı ama 6.
Kanal kaynakları, burada neler olduğunu bize açıkladı.
Acıyor mu?
Yayınladıkları
saçmalıklarla işi mahvedebiliyorlar.
Kurtardığın kadını
TVde göremezsin.
Pekala, nefes al Burası nasıl?
Orası biraz hassas.
Ya, burası?
- Röntgen çekilmesi
gerek.
- İmkansız.
Castillo ve mağdur
kadın en yakındaki acil servise götürüldüler.
Geceye karışıp, yok
oldu.
En azından FBI kimi
aradığını biliyor.
Ne kadar uzağa
kaçabilir ki?
Soru, ne kadar uzağa
değil, ne kadar bir zaman kaçabileceği.
Sorulan soruların
çoğu cevapsız bırakılıyor.
Olay yerinde soru
sorduklarımızdan biri de Dedektif John Sampson.
Ne yapmak istiyorsun?
Sampson, Washington
polisinde görev yapan başarılı bir dedektif.
Sampson da gözetleme
ekibindeydi.
Sampson, Castillo ve kimlikleri
belirlenemeyen iki kişi daha, gizlice birilerini
gözetliyorlardı.
Ama kimi ve neyi?
Los Angeles'dan
Durham'a bu gece için iki kişilik rezervasyon yaptırmak istiyorum.
- Dönüş - Kapa telefonu, Kate.
- Pardon?
- Kapa telefonu.
Dr McTiernan.
Olay yerine hoş
geldiniz.
Sarı banta ve yanıp sönen
ışıklara artık bayağı alışmış olmalısınız.
- Oldukça çabuk
geldin.
- Yeterince hızlı
gelemediğim belli.
- İlerlemeleri hafife
alma.
- İlerlemeler mi?
- Casanova'nın
kimliği ortaya çıktı.
İzi belli.
- Başlama.
Durham'a ayak
bastığından beri, ağzıma sıçıyorsun.
Olaya karışmana izin
verdim.
Bilgileri seninle
paylaştım.
Elde ne var?.
Yüzümüze gözümüze
bulaşmış bir iş ve iki yıl işten uzaklaştırılan bir polis.
Kyle, yüzüme gözüme
bulaştırdığımı mı söylememi istiyorsun?
Pekala.
Kabul, bulaştırdım.
Ama beni devre dışı
bırakma.
Ne görüyorsun?
- Belki fazla
dikkatli bakıyorum.
- Ne arıyorsun ki?
Bilmiyorum.
Burası çok soğuk bir
yer.
Onun olamaz.
Alex.
Bakmaya devam et.
Dolap bana biraz
fazla sıkı gelince, DX flüoroskop getirttim.
Yapılan tarama uzay
modulüymüş gibi bir sonuç verdi.
Meğerse buzdolabıymış.
- Bir ganimet dolabı.
- Farklı kişiliklere
bürünüyor.
Doğu sahilinde Don
Juan, batı sahilinde Josef Mengele.
Havası alınmış
torbalarda bileklerinden dikilmiş ayaklar bulduk.
15 çift, ikisi sol.
Danscı olmadığı belli.
Türbeyi bir kontrol
et.
Centilmen Ziyaretçi.
Casanova.
Jean De Salle'den bu
yana, birden fazla bölgede etkinlik gösteren tek saldırgan.
1921'de Paris
fahişelerini doğrayan ve Riviera'daki dulları boğarak öldüren cani.
Çift taraflı
çalışıyor.
Seri cinayetler
patolojisinde rastlanmış en büyük beceri.
- Houdini'den
etkilenmiş.
- Acele etme.
Bu, Houdini değil.
Buradaki, Leopold ve
Loeb.
Ev sahibi takım ziyaretçi takım.
30 ampul Sistol
bulduk.
Kronolojiler de
tutuyor.
İki kişiler ve
işbirliği yapıyorlar.
Hem işbirliği
yapıyorlar, hem de rakipler.
Bunu tanıyor musun?
Belki de Rudolph'un 20
yıl önce hallettiği biridir.
- Kayıp Kişilerden
izini buluruz.
- Zahmet etme.
- Tanıyor musun?
- Evet ve iki ayağı
da yerli yerinde.
Kilidi açmanız için
üç dakika zaman veriyorum.
Anlaşıldı mı?
Tamam, çocuklar.
Evde kimse yok.
Sizler yukarı gidin.
İz bırakmayın ve
detaylı tarayın.
Kahrolası basını da
uzak tutun.
Şefi çağırın.
Alex.
- Tutuklanalı ne
kadar oldu?
- Beş-altı saat.
- Bu çok saçma!
- Buna benim izin
vermediğimi sen de bilirsin.
Hatfield ipucunu ele
geçirdi ve kamu önünde büyük bir tutuklama olayı sergiledi.
Ben Emrinde iki milyon dolar değerinde gözetleme
donatımı olmasına rağmen, tutuklamayı
bu palyaçolar başardılar.
Mükemmel bir polis
işi.
- Her şey politika.
- Her şey çok kötü.
Her şey değil.
Dr Sachs.
Hoş şartlar altında
olmamış olsa bile tekrar görüşmek yine de güzel.
Bir şey ikram
edebilir miyim?
Kahve?
Soda?
Bu soruları cevaplamak
için yanında avukat olması gerekmez.
Şöyle diyebilirsin,
"evet, teşekkürler, kahve alayım" veya "hayır, teşekkürler.”
Sadece nezaket icabı.
Kahve içmiyorsun,
değil mi?
Belki de şişe
suyundan şaşmıyorsundur.
- Ne yapıyor?.
- Onun için bu kadar
formdasın.
Her zaman yaptığı işi
yapıyor.
En iyi şişe suyu
nereden gelir?.
Alplerden mi?
Fransa'dan mı?
- Futokon.
- Pardon?
Futokon.
Japoncadır.
Sen bilmezsin.
Bu, Japonların
karakterindedir.
Özel gemiler inşa
edip, bu gemileri en uzak noktalara
yollayıp, en mavi buz dağını ararlar.
Ve sonra onu çekerek
getirirler.
Böylece 30,000 yıl
önceki suyu, bugün içmek mümkündür.
Pahalı bir içecek.
- Tadı neye benziyor?.
- Suya.
Aklıma gelmişken,
Alex yazarsın ve kitapların iyi
satıyor, değil mi?
Milyoner olmalısın.
Hayır.
Kazancım milyondan
çok az.
Konuyu açmamın
sebebi, aleyhine dava açmak istediğimden.
Aynı zamanda diğer
ahmaklar aleyhine de.
Ne hakkında?
İftira etmekten mi?
Genç kadınları
sikmeyi, çeşitli pozisyonlarda sikmeyi severim.
100'e yakın kadını 75
değişik şekilde sikmişimdir ama hiç birinin canını yakmadım.
Sicilimde kesinlikle
şiddete rastlamazsın.
Megan Murphy.
Ah, tabii.
Friedrich Thelen'ın, Die Welt der Flagellanten'den alınma itinalı
bir imaj rekreasyonu.
Bu imajı biliyor
muydun?
Onu düzgün bir
şekilde bağlamam üç saatimi aldı.
Bu arada belirteyim,
onun da rızasıyla.
Dr Cross, umarım, elinde
daha fazla delil vardır.
Megan'ın ağaca bağlı
resimleri var.
Hayır.
Sanırım, bunları
mahkemede konuşacağız, herhalde, altı ay sonra.
Belki şimdi kayıda
geçmesi için Naomi hakkında konuşmamı istersin.
Onu ofisimde ilk defa
gördüğüm zamandan başlayalım.
İpek bir bluz
giymişti, ki bu hoşuma gider.
Kılcal damarlara
tazyik yapması için klimayı açmak hoşuma gider.
Anlıyorsun, göğüs
uçlarını meydana çıkartmak için.
Çok utangaçtı.
Havadaki serinlik onu
ürkekleştirmişti.
Diğerleri gibi o da
davranışlarıyla gerçek arzularını gizlemeye çalışıyordu.
Hatırlamışken, Naomi'nin
fotoğraflarını gördün mü?
Alex!
- Geri bas!
- İndir ellerini!
Pekala.
Sakin ol, sakin ol.
Her şey yolunda.
Naomi.
Resmindeki kadar
güzelsin.
Ayakların çok güzel.
Neler duyuyorsun?
Köpekleri mi?
- Nehiri duyabiliyor
musun?
- Hayır.
Onu duyuyorum fısıldıyor.
- Neler söylüyor?
- Ağzının kulağıma
değdiğini hissediyorum.
- Görünüşe bakılırsa,
itirafı alamadık.
- Alamadık.
O, Casanova değil.
- Resmi duvardaydı.
- Bu, planlarının bir
parçası.
Bir tuzak.
Kardeşler el ele
vermişler, birbirlerinin arkalarını kolluyorlar.
Sachs onlar için
mükemmel bir kurban.
Olacaklardan
habersiz, kendini beğenmiş biri.
Şehvet düşkününün
teki.
Polisler doğru adamı
yakaladıklarını sanıyorlar.
- Kaseti dinliyordum.
- Öyle mi?
Hiç cenin sonogram
veya ultra ses diye bir şey duydun mu?
Kasette bana bir şey
duyup duymadığımı sormuştun.
- Evet.
Sen de,
"duymadım" demiştin.
- Doğru değil.
Arka planda devamlı
olarak bir şey duydum.
- Su sesiydi.
- Su mu?
Her yerden su sesi
geliyordu.
Altımdan, üstümden,
etrafımdan, her yerden.
- Sanırım, bir bodrum
katındaydım.
- İmkansız.
Bütün çiftlik evleri,
ahırlar, ambarlar, tavuk kümesleri, köpek kulübeleri arandı.
- FBI her tarafa
baktı.
- Gözden kaçan bir
yer var.
Havadan çekilmiş
fotoğrafları gördüm.
Bir santimi dahi
atlamadılar.
Kapılar, duvarlar ve merdivenler
vardı.
İnsan yapımı bir
yerdi.
Kaçtığında herhangi
bir ev hatırlamıyordun.
- "Birden ışık
gördüm", dedin.
- Ama bir evin
içindeydim.
Eminim.
Aradığımız burası,
bir bitki örtüsü.
Wykagil'de bitki
örtüleri yoktu, ama bir bitki örtüsü vardı.
Şuraya baksana.
Buraları Mason'ın
arazisi.
Yüzlerce dönüm arazi.
İşte, büyük ev, esir
barınakları, ahırlar, yiyecek saklamak
için mahzenler.
Her tarafta tünel var.
Görebilir miyim?
- Nehir tam
ortasından geçiyor.
- Ben nerede bulundum?
Bu civarda.
Büyük evden iki mil
ötede.
Sanırım, burası 1000
metre kadar var.
Burayı boşver, burayı
da boşver.
İşte, bu alan.
Dikkatimizi buraya
toplamalıyız.
Hayır!
Hayır!
Bach daha canlı.
Daha canlı!
Buongiorno, fratello.
Oldukça güzel bir
koleksiyonun var.
Palettinde çeşitli
renkler var.
Karışık kültürler.
Seni tebrik ederim.
Fakat bu yer biraz
fazla abartılmış.
Yeraltı Barbarlığı
bir süre önce demode olmamış mıydı?
Kendine mutlaka bir
hizmetçi bulmalısın.
Bu pisliğin ne
olduğunu biliyor musun?
İç savaştan kalma
yarasa dışkısı.
Küf dolu.
Bunun birazını dahi
içine solusan, 70 yaşındakiler gibi prostatın başlar.
Ya, siz kızlar?.
Herhangi bir
şikayetiniz var mı?
Kas ağrıları?
Doku bozulması?
Keyifsizlik?.
Sence buzdolabı onlar
için daha iyi değil mi?
Sınırı aştığının
farkındasın, değil mi?
- Kimse beni takip
etmedi.
- Barakandayken de
aynı şeyi söylemiştin.
O telefon
konuşmalarını yapan, internetten fotoğrafları yollayan ben değilim.
Seni onlardan dolayı
bulmadılar, yoksa beni de bulurlardı.
- Buraya ait değilsin.
- Sen neredeysen, ben
oradayım.
Yardımına ihtiyacım
var.
Sadece sana
verebileceğimin karşılığını istiyorum.
Sen bana hiç bir şey
vermedin!
1975'i hatırlıyor
musun?
Roe Tierney, evine
dönen kraliçeyi?
Duvarlarda kanlar
vardı.
Pisliği arkandan ben
temizledim.
Her seferinde de
böyle olmuştur.
Kabul et, Will.
Ben senin akıl
hocanım.
- Ve sen de işe
yaramazın tekisin.
- Bak, sana ne
söyleyeceğim.
Ne kadar başarılı
olursan ol, nasıl giyinirsen giyin, geri
döndüğünde, benden farklı değilsin.
Naomi, bir zafer
parçası çal.
Rönesansa yakışır bir
şey olsun!
Bizim için bir şeyler
çal.
Çal!
Hayır!
O sadece benim için
çalar.
Sadece senin için mi
çalar?.
Tabii, elbette!
Çünkü sen meşhur
aşıksın!
Rüyalarının karanlık
kişiliği.
Haydi.
Söyle ona.
Ona ne kadar çok
minnettar olduğunu, ne kadar çok onun olmak istediğini söyle.
Haydi, söyle ona.
Onu beklediğini söyle.
Onun ne kadar hassas
olduğunu, ondan daha iyisine rastlamadığını söyle.
Onu sevdiğini söyle.
Bunları duymak
istiyor.
Beş santim daha sola
nişan alabilirdim.
Kim olduğumuzu ve ben
gittikten sonra da kim olacağını asla unutma.
Burada yüz tane kadın
da olsa, bensiz yine yalnızsın.
Merdivenleri kullan.
Haydi!
Fırla!
Polis!
Kımıldama!
Dur!
- Naomi?
- Alex?.
- Hemen dönerim.
- Hayır, gitme!
Hemen dönerim.
- Alex!
- Onları buldum!
Tepedeler!
William, kim o?
Bana adını söyle.
O çok akıllı.
Sen - İyi haberler bekliyorum.
- Zamanla her şey
daha iyiye gidiyor.
Gel.
Bu, Casanova'nın yeni
ürünü, mavi renkle basılmış bir T.
- Şanslıyız ki,
eldiven kullanmamış.
- Evet.
Evet, evet, evet.
Bütün bunların derhal
Quantico'ya yollanmasını istiyorum.
Uçak bulamazsanız,
bir tane satın alın.
Ziyaretçin var.
- Seni gördüğüme
sevindim, Seth.
- Teşekkür ederim.
- Selam.
- Selam.
İyi misin?
Sana bir şey getirdim.
Tellerine ne oldu?
Yeni müzik için yeni
tel.
Teşekkür ederim.
- Annesi ne zaman
geliyor?.
- Sabaha.
Sen ne zaman
gidiyorsun?
FBI, 12 saatte
Casanova'nın kimliğinin tespit edileceğini tahmin ediyor, ki aslında bu, 24 saat demektir.
Kyle izini bulunca,
işi bitmiş demektir.
Ne kadar yol alırsa
alsın, farketmez.
Ondan sonra ben
yolcuyum.
O zaman, topu topu
seni bir gün daha görebileceğim.
Pekala.
Bu gece evime yemeğe
geleceksin.
Ev yemeği.
Naomi ile 8:30'da
buluşmak için söz verdim.
Benden hayır bekleme.
Ne yapman
gerekiyorsa, yap.
7'de evimde ol.
8:15'de gitmiş
olursun.
Hey.
Onaylayıp, şurayı
imzalarsan.
19 kere ateş edilmiş
ve biri W.
Rudolph'a isabet
etmiş, oda sıcaklığında.
- İyi şanslar, Alex.
- Sana da.
Kendine dikkat et.
Bildiğiniz gibi, rehineler
artık emniyette.
Carolina Bölgesi Tıp
Merkezinde bakım altındalar.
Adli ekibe gelince, en
iyi elemanlarımızdan oluşuyor.
Görünmeyen iz
uzmanları, lif ve saç uzmanları, seroloji
uzmanları ve DNA analiz uzmanları.
Kaydettikleri
gelişmeler ümit verici.
İki saatten daha az
bir zamanda Bu çok güzel bir duygu.
Tam olarak normale
dönmüş değilim.
Bu zaman alacak.
Farklı ama güzel bir
duygu.
Eski bir arkadaşı tanımak
gibi bir duygu.
Rottweiler'ların
dışarıda mı?
İçimden senin tasmanı
çekmek geliyor, ama onlar dışarıda, görev başındalar.
- Sen böyle derdin,
değil mi?
- Evet.
Beni şımarttığın için
teşekkürler.
Birazdan görüşürüz.
Tamam.
Hoşçakal.
Bak, kim geldi.
GIACOMO CASANOVA -
Selam, dedektif.
- Rahatsız ettiğim
için özür dilerim.
Bunu eşya katibi
yolladı.
İçecek bir şeyler
ikram edebilir miyim?
Hayır, teşekkürler.
Bir sonraki ekip bir
saat daha burada olmayacak, onun için
onları dışarıda beklesem iyi olur.
Bana bir dakika izin
ver.
Bir yere ayrılma,
tamam mı?
Alo?
Selam, Jen.
Orospu çocuğu!
Dolanmayı bırak da,
içeri gir.
Hayır, sana demedim.
Ziyaretçim var.
Seni sonra arayabilir
miyim?
Hoşçakal.
Hint yemeği sever
misin?
Zahmete girmeni
istemem.
Bana yardım
edebilirsin ve bir orduya yetecek kadar yemek var.
Bir bardak şarap
ister misin?
Hayır, teşekkürler,
görevdeyim.
- Mantarları
doğrayabilir misin?
- Sanırım, bunu
becerebilirim.
Ama önce yıka.
Haydi.
Süzgeç kullan, öbür
türlü çok zaman alır.
Süzgeç orada,
aşağıdaki NICK RUSKIN Kahretsin!
Kendini nasıl
hissediyorsun?
Toparlanabildin mi?
Kendimi emniyette
hissettiğim tek yer varsa, orasıda bu ev.
Ömrüm boyunca bu evde
yaşadım.
Büyük halama aitti.
Fakat bilemiyorum.
Artık farklı.
Bir şeylerden soğudum.
Bir zamanlar gecenin
bir vakti köşedeki bakkala süt almaya gidebilirdim.
Doğru.
İnsanlar rahat
olabiliyorlar.
Normaldir.
Büyük bıçağı uzatır
mısın?
Emniyette "kendini
savunma" kursları yapıyorlar.
Dojo'ya daha fazla
zaman ayırırım.
Boks güzel ama demek
istediğim bu değil.
Önlem almaktan
bahsediyorum.
Öğrettiğimiz şeyler,
rutinini değiştirmek, gece ışıkları
açık bırakmak, köpek bulundurmak gibi şeyler.
- Pardon, bu seni
rahatsız mı ediyor?.
- Bunları bilmem gerek.
Sadece basit şeyler, özel
alarm taşımak, çöpü sabah atmak gibi
şeyler.
Ve telsiz telefon
kullanmamalısın.
Başkaları
dinleyebilir.
Çöpü sabah atmanın ne
anlamı var?.
Gece biri torbayı
yırtıp, içine bakabilir.
Ne kadar ton balığı
yediğim kimin umurunda?
Şunu çalkalar mısın?
Düşünsene.
Adamın teki Salı günü
sabahın üçünde gelip, çöpünü plastik
bir torbaya boşaltıp, başka bir yere
boşaltır ve işte, - istediğini elde etti.
- Teşekkür ederim.
Bir hanım neler yer, ne
kadar sık traş olur Hatta ay başını bile
saptamak mümkün.
Ne öğrenmek istersen,
öğrenebilirsin.
Ne çeşit ruj
kullandığı.
Atılan prezervatiflerden
ne kadar sık seks yaptığı.
Haftada iki kere mi,
üç kere mi, aynı adam mı, başka adam mı Tabii,
bunun seninle bir ilgisi yok.
Sen seks yapmayalı
epeyi oldu.
En son o cerrahla
yatmıştın.
Altı-yedi ay önce
miydi, neydi?
Sen bir başkaydın.
Sana ne kadar zaman ayırdığım
konusunda hiç bir fikrin var mı?
Aylar.
Evet, aylar.
Senin için neler feda
ettim.
Şimdi sana feda
etmenin ne olduğunu göstereceğim.
Ne yapacaksın, beni
bıçaklayacak mısın?
Durma!
Aferim, kız.
Şimdi, sana
göstereceğim.
Dur, yapma, Nick.
Bunun hakkında biraz
konuşsak, olur mu?
Çakmağı bırak, Nick.
Lütfen.
Bilmesi şart.
Biliyor, Nick.
O zaman, neden beni
vurmuyorsun?
Sanmıyorum.
Alev alabilir.
Oda gaz dolu olunca,
bilirsin ya?
Bak, Nick.
Silahı bırakıyorum.
Bak.
Gördün mü?
Şimdi.
Böyle daha mı iyi?
Düşün bir kere.
Bunu yaparsan, kimse
bir şey anlayamaz.
- Benimle zeka
oyunları oynama!
- Hayır, hayır,
oynamıyorum.
Anladın mı, Kate?
Bütün mesele bir
ilişki kurabilmekte.
Zanlıya ilk ismiyle
hitap edersin.
Ve sesinin tonunu
ayarla.
Çok yumuşak
konuşmalısın.
Hep o tonda.
Göz göze gel.
Onun seviyesine in.
Gerçek ne, biliyor
musun?
Yardıma ihtiyacı olan
sensin.
O zaman, aydınlat
beni, Nick.
Gerçeğin ne olduğunu
söyle.
Gerçek şu ki, bizim
Kate gibi güzel bir kadına bakıp, ve
kendi kendine şöyle diyorsun, "ona mutlaka sahip olmalıyım".
"Onu yıkmalıyım,
sarsmalıyım.”
Bu, içindeki en basit
hayvani duygu.
Derine kadar in, Alex.
Onu tanıyacaksın.
Çok çirkin bir şey.
Arasıra onunla
karşılaştım.
Durma.
Silahını kavra ve vur
beni, Naomi ile geçirdiğim on günü anlatmadan
önce.
On gün, Doktor.
O sana bunları asla
anlatamaz.
Benim çukulata renkli
şekerim.
Melek gibi bir yüzü
var.
Mükemmel.
Vücudunun her santimi.
Sen Naomi'yi benim
gibi tanıyamazsın.
Bana karşı derinden
bir kıskançlık duyuyorsun.
- İtiraf et.
- Ben senin tarzında
çalışmıyorum.
Ben nefret duymam.
Keşke buna cesaret
edebilseydim, diyorsun.
İyi geceler.
Tatlı Kate.
Kate.
Her şey yolunda, Kate.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »