Print Friendly and PDF

Translate

I... comme Icare (1979)

|


120 dk
Yönetmen:Henri Verneuil
Senaryo:Didier Decoin, Henri Verneuil
Ülke:Fransa
Tür:Suç, Dram, Gizem
Rating:7.9
Vizyon Tarihi:19 Aralık 1979 (Fransa)
Dil:Fransızca
Müzik:Ennio Morricone
Çekim Yeri:Cergy, Val-d'Oise, Fransa
Nam-ı Diğer:I as in Icarus | I for Icarus
Oyuncular:Yves Montand, Michel Albertini,Roland Amstutz, Jean-Pierre Bagot, Georges Beller,

Özet

Görevine yeniden seçilen Devlet Başkanı Marc Jary,Victory Bulvarında halkı selamlarken suikaste kurban gider.Kamuoyunun yoğun baskısı neticesinde olayı araştırmak üzere Anayasa Mahkemesi Başkanı Frederick Heiniger'in başkanlığında,Gizli Servis Başkanı Hugues Adler, Adalet Bakanı Robert Picart, Senatör Albert Philippe, Savunma Bakanı General Anthony Baryn ve Başsavcı Henri Volney'den oluşan bir komisyon kurulur.Komisyon bir yıllık çalışmasının neticesinde rapourunu tamamlar ve kamuoyuna ilan edilir:Suikasti bir meczup işlemiştir ve tamamen siyasi değil adi bir cinayettir.Başsavcı Henri Volney hariç,komisyon üyelerinin tamamı bu kararda hem fikirdir.Ancak Başsavcı Henri Volney böyle düşünmemektedir.Bundan dolayı şerh koymuştur.Kurallara göre böyle bir durumda şerh koyan üye başkanlığında soruşturma tekrar yapılmalıdır.Başsavcı Henri Volney her şeye en baştan başlar ve o gün yaşananları birer birer araştırmaya koyulmuştur.Artık en ufak bir detay bile belirleyici olacaktır.Bir fotoğraf karesinde yer alan 9 kişi dikkatleri üzerine çeker.Ancak bu kişiler bir süre sonra esrarengiz biçimde (trafik kazası, kalp krizi...vs.) gibi yöntemlerle teker teker ölmeye başlar.İçlerinden sadece bir tanesi kalmıştır ve bu kişinin de yok edilmesi an meselesidir.Her bir ihtimal değerlendirilmeye ve olaylar yeniden yaşanırcasına canlandırılmaya başlanır.Soruşturma derinleştikçe olaylar bambaşka bir yöne doğru gider ve Başsavcı Henri Volney'in karşısına derin bir yapı çıkar.Uzun uğraşlardan sonra suikasti aydınlatacak yeterli kanıtlara ulaşmıştır ama bu kez de kendisi bu derin yapının hedefi haline haline gelir.

Alt yazı

"Tamamen hayal ürünüm olduğu için   bu hikâye baştan sona doğrudur."
Boris VIAN
 "Günlerin Köpüğü"
Arkadaşını Bets10'a getir 500 TL'yi götür.
Alo?
 Tamam.
 Anladım.
Dünyanın her yerinden gelen insanlar bugün burada   sabırsızca, Başkan Marc Jary'nin gelmesini bekliyorlar.
 Başkan coşkulu kalabalık tarafından karşılanacak   ve Victory Bulvarı'ndaki törene başkanlık arabasıyla teşrif edecek.
 Başkan Jary halkın isteği doğrultusunda bir 6 yıl daha   Devlet Başkanı sıfatıyla görev yapacak.
 Seçimlerden 2.
 kez zaferle çıkarak   ülkenin en önemli şahsiyeti haline geldi.
 Uluslararası desteği arkasına alarak   seçimi 300.000 oy farkla kazandı.
 Sayın Başkan, gelecek yıllarda hangi politik çizgide duracaksınız?
 Bernard Shaw'un dediği gibi: "Bazı insanlar olayları olduğu gibi görür   ve 'Neden?
' diye merak eder   bazı insanlar ise olayları hiç olmadığı gibi hayal edip   'Neden olmasın?' diye düşünür."
Ben iki görüşe de eşit mesafede durmaya çalışacağım.
 Yukarıda!
 Terasta!
 Ateş ederken gördüm!
 Tüm birimlerin dikkatine!
 Bina 244B!  244B!
 Keskin nişancı binanın terasında!
 Tüm çıkışları tutun!
 Basın bildirisi.
 Başkanlık kararnamesi uyarınca, Başkan Marc Jary'nin   ölümüyle sonuçlanan koşulların belirlenmesine yönelik   detaylı bir rapor hazırlamak üzere bir araştırma komisyonu kurulmuştur.
 Anayasa Mahkemesi Başkanı Frederick Heiniger'in başkanlığını yaptığı komisyon   Gizli Servis Başkanı Sayın Hugues Adler   Adalet Bakanı Sayın Robert Picart   Senatör Sayın Albert Philippe   Savunma Bakanı General Anthony Baryn   ve Başsavcı Sayın Henri Volney'den oluşmuştur.
 1 yıldan fazla süren araştırmada sona ulaşılmak üzeredir.
 20.000 ifade, 30 ciltlik kanıt   682 sayfalık rapor, devlet başkanlığına teslim edilecek   ve akabinde de yayımlanacaktır.
 Elde edilen sonuç şu şekildedir: Başkan Jary, yarı otomatik Winchester Magnum marka bir   tüfekten çıkan 338 kalibrelik 3 kurşunla vurularak öldürülmüştür.
 Katilin adı Karl Eric Daslow'dur   ve cinayet taammüden işlenmiştir.
 Daslow'un nevropat, dengesiz karakterli ve şizoid olduğu tespit edilmiştir.
 Daslow tek başına hareket etmiştir.
 Ne bir suç ortağının varlığına ne de komplo izine rastlanmıştır.
 Tutuklanma esnasında Daslow intihar etmiştir.
 İmza: Heiniger Komisyonu.
 Teşekkür ederim Bayan Lapierre.
 Bu sonuçta hemfikir miyiz beyler?
 - Tamamen hemfikiriz.
 - Öyleyse belgenin imzalanmasına geçebiliriz.
 Kusura bakmayın beyler ama   ben bu raporu imzalayamam.
Kamera 2, Volney'e yakın gir!
Lütfen dikkat, son 20 saniye!
Fotoğrafçı arkadaşlar lütfen kendileri için ayrılan yerlere geçsinler!
Lütfen dikkat, son 5 saniye!
 İyi akşamlar.
 Bugün saat 16'da   dünyadaki tüm teleksler çok şaşırtıcı ve beklenmeyen bir haber aldılar.
 Haberde; Heiniger Komisyonu'nun bir üyesinin Başkan Jary suikastının   araştırma sonuç raporunu imzalamayı reddettiğinden bahsedilmekteydi.
 Habere mevzu bahis olan kişi Başsavcı Henri Volney'dir   ve kendisi şu anda "Bir Adam, Bir Olay" programının stüdyo konuğudur.
 Sayın Başsavcı, "Bir Olay"ın baş aktörü bu akşam sizsiniz.
 Bu yüzden üyesi olduğunuz komisyonun 5 üyesinin   stüdyoda bulunan uluslararası basın temsilcilerinin   ve 7.777.777'yi arayarak programa bağlananların   sorularını cevaplamanızı isteyeceğiz.
 Bay Heiniger, Anayasa Mahkemesi başkanı olarak komisyona siz başkanlık ettiniz.
 Bu yüzden tartışmaya sizin başlamanızı istirham edeceğim.
 Başsavcı Sayın Volney'ye basit bir soru sormak istiyorum: Bir yıl boyunca, özenle ve titizlikle çalışan bu araştırma komisyonunun   her aşamasında bulunmuş olmanıza rağmen   bir kez dahi olsun aynı fikirde olmadığınızı açıkça beyan etmediniz.
 Bugün neden muhalefet ettiniz?
 Sayın Başkan   bahsi geçen 1 yıl, araştırmanın vuku bulduğu yıldır.
 Devam eden bir araştırmaya muhalefet etme gereği duymadım.
 Bugün ise, hemfikir olamayacağım bir sonuca ulaşılmıştır.
 Lütfen!
 Henüz sözümü bitirmedim!
 Bay Heiniger'e şunu da sormadan geçemeyeceğim.
 - Oldukça basit bir soru.
 - Buyurun.
 Araştırma devam ederken, Daslow'un tek başına hareket ettiği   ve herhangi bir komplo ya da entrika   söz konusu olmadığı yönünde sonuç çıkması için   yüksek makamlardan direktif aldınız mı, almadınız mı?
 Bunun akabinde de, "3. Dünya Savaşı'nın sorumluluğunu üstlenemem.”
 dediniz mi?
 Böyle bir direktif aldınız mı, almadınız mı?
 Sayın Başkan, izin verirseniz size yardımcı olayım.
 Kimsenin böyle bir direktif vermediği, benim elimde   bunu ispatlayacak bir belge olmadığı ve bu suçlamalardan zararlı çıkacağım   tarzında bir cevap vereceksiniz.
 Ayrıca, bunları benim uydurduğumu söyleyeceksiniz   ama doğru söylediğime dair kanıtı sunduğumda   bu durumdan siz zararlı çıkacaksınız.
 Sayın Başkan Heiniger, bu riski almak istiyor musunuz?
 Evet, öyle bir direktif aldım.
 Böyle bir öneri aldım   daha doğrusu, bir temenni diyelim.
 Ama sizleri temin ederim ki, o yönde hareket etmedim.
 Teşekkür ederim.
 Sayın Başsavcı, bir tarafta raporu imzalayanlar   diğer tarafta ise herkesi karşısına alan, adaletin cesur bekçisi olarak siz mi varsınız?
 Hayır General Baryn, hayır  Şunu belirtmeliyim ki, Heiniger Komisyonu'nun tüm üyeleri   dürüst, işini ciddiyetle yapan, tedbirli   ve karakterleriyle öne çıkan   büyük görevlerinin bilincinde olan insanlardır.
 Bizi şımartıyorsunuz Sayın Başsavcım.
 Siz tamamen haklısınız ama  Ama ne?
 Bu komisyonu neyle suçluyorsunuz?
 Ben bu komisyonu   şu anki hâletiruhiyesinden dolayı suçluyorum.
 "Gerçeği ama sadece gerçeği arıyoruz.”
 dediğimizde   hepimiz çok samimiydik   ama bu gerçeğin   elde ettiğimiz gerçekten daha farklı olmasını umut ettik.
 Hiç kimsenin huzurunu kaçırmayacak, dedikoduları yok edecek bir gerçek.
 Sis perdesini aralarken, bizleri gün ışığına çıkarmayacak bir gerçek.
 Hangi dedikodulardan bahsediyorsunuz?
 Neden korkuyorsunuz?
 Bu ülkedeki bazı politik problemlerin   suikastlar aracılığıyla çözülebileceğini itiraf etmekten korkuyorum.
 Buna tahammül edemem!
 Sayın Başkan, ülkemizin onuruna yapılan   bu hakaretler karşısında müsaadenizle burayı terk ediyorum!
 Oturun General Baryn!
 Gerçeğin ne onuru ne de ülkesi vardır!
 Olduğu gibi kabul edilmek durumundadır.
 Ajans France'den Jack Turner.
 Sayın Başsavcı, siz Daslow'un masum olduğuna mı inanıyorsunuz?
 Bay Turner, hemen sonuç çıkartmayın!
 1 yıl boyunca özenle yapılan araştırmalar sonucunda şu bulgulara eriştik: Bir: Daslow, Başkan Jary suikastının failidir.
 Bence de bu mümkündür.
 İki: Daslow, cinayeti taammüden işlemiştir.
 Bence, bu da mümkündür.
 Üç: Daslow'un akıl sağlığı yerinde değildir.
 Benim buna yorumum ise, bunu belirlemek mümkün değildir   çünkü hasta olduğuna işaret eden herhangi bir kanıt göremedim.
 Akıl sağlığı yerinde olmadığı için mi cinayet işledi   yoksa cinayet işlediği diye biz onu deli mi ilan ediyoruz?
 Dört: Rapora göre Daslow aile sıcaklığından yoksundu, duygusal olarak dengesizdi   ve işlediği cinayetle tarih sayfalarındaki yerini almak istedi.
 Dünyanın her yerinde Daslow gibi insanlar olsa da   bu insanlar başkan vurmamaktadır.
 Beş: Rapora göre Daslow tek başına hareket etmiştir.
 Maalesef, bundan kesin olarak emin olamayız.
 Son olarak, altı: Daslow intihar etmiştir.
 Benim cevabım ise, neden olmasın?
 Son söz olarak, bu 6 iddiayla ilgili şüphelerim var.
 Sessiz olun!
 Herkes sırayla lütfen!
 Aldığım bilgiye göre tüm hatlar kilitlenmiş.
 Şimdi de bir izleyicinin sorusuna kulak verelim.
 Alo.
 Kiminle görüşüyorum?
 Bu ülkedeki binlerce vatandaş gibi   Başkan Jary'yi ben de severdim.
 Şimdi ne olacak onu öğrenmek istiyorum.
 Sayın Heiniger, cevap vermek ister misiniz?
 Hanımefendi, araştırma komisyonu akdinin 4. maddesinde üyelerden birinin   sonuç raporunu imzalamayı reddetmesi halinde   komisyonun dağılacağı ve sonuca itiraz eden üyenin başkanlığında   araştırmanın en baştan tekrar başlatılacağı yazar.
 Bu kişi Başsavcı Henri Volney'dir.
 İyi geceler Pierre.
 Harikaydın!
 - Sanırım tüm geceyi çalışarak geçirmiş.
 - Nereden anladın?
 Geldiğimde henüz tıraş olmamıştı.
 Merhaba beyler.
 Öncelikle   sizleri yanımda görmekten ne kadar mutlu olduğumu söylemek istiyorum.
 Sağ olun.
 Bitti mi?
 Evet, efendim.
 Bunlar suikast esnasında konvoya odaklanan   tek kameranın çekebildiği görüntüler.
 Coşkulu kalabalık kabloyu koparmış ve kamera kayıt yapamamış.
 Bağlantının tekrar kurulması 3-4 dakika sürmüş ve kurulduğunda da   iş işten geçmiş.
 Tüm olay kamera kayıt dışıyken gerçekleşmiş.
 Anladım.
 Kamera yeniden kayda girdikten sonra çekilen küçük bir kısım var.
 - Göstereyim mi?
 - Tabii.
 Bundan sonra televizyonun logosu görünüyor ve suikast duyuruluyor.
 Hepsi bu kadar.
 Max.
 Son kısmı tekrar oynatır mısın?
 Dur!
 Bu adamı bulmamız lâzım.
 Kamerası kayıttaysa, suikastı kaydetmiş olmalı.
 Tüm laboratuarları kontrol edin ve adını, adresini bulun.
 Tamam.
 Öyleyse bana yol göründü desenize.
 Çömezlikten kaybediyorsun dostum.
 Tüm gazetelere de ilan verelim: "Başkan Jary suikastını kaydeden amatör çekim videoları aranmaktadır.”
 "Kasetleri lütfen 'Başsavcı Henri Volney' adına, 'P.O. 405' adresine gönderiniz.”
 "Ödül verilecektir.”
 diye de ekleyin.
 Hatta "Muazzam bir ödül.”
 diyin.
 Hayır, filmlerin hiçbirini izlemiyoruz, tamamen otomatik çalışıyor.
 Negatifler buradan giriyor   ve diğer taraftan vaftiz, düğün ve tatil anıları   binlerce kilometre uzağa   gönderilmeye hazır olarak çıkıyor.
 Verdiğimiz ilanların sonuçlarını almaya başladık.
 Sabahtan bu yana 5 tane film geldi.
 8 ve 16 milimetrelik filmler.
 1'i hariç, 4 tanesinde sessiz.
 Bob?
 Devam etmemiz gerek.
 2.800 laboratuar çok da değil.
 Burada mı?
 Tamam.
 Sinema şaheserlerini izlemekle meşgulüz.
 Devamını görmek istiyorsanız, 8.463.742'den Bay Sanio'yla iletişime geçiniz.
 Tam bir kurnazla karşı karşıyayız.
 Ticaret konusunda da tecrübeli.
 Ara bakalım.
 Bay Sanio?
 Evet, Robert Sanio.
 Bu da Bay Keller, avukatım.
 Buyurun lütfen.
 Oturun.
 Ne kadar istiyorsunuz Bay Sanio?
 Eşimle şöyle bir düşüncemiz var   bu filmi size verirsek, bir daha izleme şansımız olmayacak.
 İkimiz için de bu film oldukça değerli.
 Ne kadar istiyorsunuz Bay Sanio?
 - 200 mü?
 - 2.000.
 Kanser Araştırma Vakfına da biraz katkımız olsun istiyoruz.
 Cömertliğiniz gözlerimi kamaştırıyor.
 Tabii ki müvekkilime de biraz ödeme yapmanız gerekiyor.
 25.000 kadar.
 Bay Sanio, bu ülkedeki en pahalı yönetmen olduğunuzu biliyor muydunuz?
 Bunu 412 numaralı ofise götürün.
 Dürüst bir adam olduğum için şunu da belirtmek isterim ki   bu filmi 1 yıl önce, suikastın tam ertesinde de satmıştım.
 Kime?
 Şirketin adını hatırlamıyorum   ama başka hiç kimseye satmadığımdan emin olabilirsiniz.
 Tamam.
 Buyurun.
 Bir kopyasını yaptım.
 Belki de 2 tane yapmışsınızdır.
 Çekim yapmanın sırası değil!
 Hemen gidelim buradan!
 Max, geri sar.
 Duracağın zamanı söyleyeceğim.
 Dur, buradan oynat.
 Çekim yapmanın sırası değil!
 Hemen gidelim buradan!
 Dur!
 İlginç.
 Sizce de öyle değil mi?
 İlk kurşun Başkan'ın başına isabet ediyor   ama bazıları tam ters tarafa bakıyor.
 Belki de birisi onlara bağırmıştır.
 Yani sana göre birisi suikast sırasında onlara:   "Hey, Charly!
" diye bağırıyor   onlar da kim bağırdı diye dönüp ona bakıyor.
 Evet, kesinlikle duydukları bir sese bakıyorlar   ama o ses kesinlikle "Hey, Charly!
" değil.
 Max!
 Devam et!
 Sanio burada itişmenin ortasında kalmış ama çekmeye devam etmiş.
 Aynı bölümü tekrar oynat bakalım.
 Ama sana ağır çekime al dediğimde, kare kare oynat.
 Al!
 Dur!
 O insanlar kesinlikle bu adama bakıyorlardı.
 Görüntüyü büyült.
 Bu insanları bulmak zorundayız.
 Çok çalışmamız gerekecek.
 Max, Charly, siz izinlisiniz.
 Biz de o binanın 2.
 katına bakmaya gidiyoruz.
 Oldukça güzel bir ofistir   ama maalesef 1 yıldır boş.
 Telefon çalışmıyor beyim.
 Koridordakini kullanabilirsiniz.
 - Burayı kiralayacaksınız, değil mi?
 - Hayır, öyle bir niyetimiz yok.
 Burayı Transcontinental İthalat-İhracat adında bir şirket kullanıyormuş, doğru mu?
 Doğrudur ama birden yok oldular.
 8 aylık kirayı da peşin ödedikleri için, ofis sahibi pek de şikâyetçi olmadı.
 Ama sanırım ben ne olduğunu biliyorum.
 - Buranın Başkan'a ateş açılan bina olduğunu biliyor muydunuz?
 - Hayır.
 Bu Transcontinental'da çalışanlar asortik tiplerdi.
 Buradan hemen kaçmak ister gibi bir havaları vardı.
 Böyle yok olup gitmeleri de bunu kanıtlıyor zaten.
 Asortik olduklarını nereden anladın?
 Kaybolmadan önce bana bir zarf bıraktılar   zarf da oldukça kalındı.
 İçinde ne olduğunu tahmin edersiniz artık.
 Bir saniye.
 Al bakalım.
 Hiç gerek yoktu  Teşekkür ederim.
 Anahtarı üzerinde bırakıyorum.
 Görevliye bırakırsınız, bir zahmet.
 Ticaret Odası'nı aradım   Transcontinental İthalat-İhracat diye bir şirket kayıtlı değil.
 Sahte bir şirketmiş.
 Kiralanan bu ofis de   ikinci keskin nişancıyı saklamak için tutulmuş.
 2 keskin nişancı demek, bu iş örgüt işi demektir.
 Demek ki keskin nişancının biri terastaki Daslow'du   diğeri de burada, 2. kattaydı.
 9 görgü tanığı sırtlarını terasa dönmüyorlar   buraya, 2. kata bakıyorlar   çünkü silah sesi buradan geliyor.
 Çok ilginç değil mi?
 Raporda 9 görgü tanığından hiç bahsedilmiyor   onların yerine kalabalığın içindeyken   Daslow'u işaret ederek bağıran Nick Farnese'nin adı geçiyor.
 Şöyle bağırmış: "İşte yukarıda!
 Ateş ettiğini gördüm!
 Gördüm!
" Geldiğiniz için teşekkür ederim Bay Farnese.
 Meslektaşlarınız çok uzun sürmez diyince   ben de dükkânla ilgilenmesi için eşimi çağırdım.
 Vaktinizi çok almamaya gayret göstereceğiz.
 Suikastın olduğu gün   şu binanın terasından ateş eden birisini görmüşsünüz.
 - Çok net gördüm hem de.
 - Gördüğünüzde neredeydiniz?
 O sabah çok erken gelmiştim.
 Tam olarak şuradaydım.
 - Bu kaldırım taşının tam yanındaydım.
 - Emin misiniz?
 Kesinlikle eminim!
 Aynen bu şekilde oturuyordum.
 Hatta bir polis bana buraya oturmamamı söylemişti.
 Bana çok aptalca gelmişti çünkü tek başınaydım.
 Ben de oturmaya devam ettim ve buradan her şeyi gördüm.
 Gözlüğünüze bir bakabilir miyim lütfen?
 Teşekkür ederim.
 Söyler misiniz, şu ilan panosunda ne yazıyor?
 Çok bulanık  Ben miyobum.
 Peki o gün, "İşte yukarıda!
 Ateş ettiğini gördüm!
" diye bağırdığınızda   bu gözlük gözünüzde miydi?
 Tabii ki, hiç çıkarmıyorum zaten.
 Bu fotoğraf o gün çekilmiş.
 Fotoğraftaki sizsiniz değil mi?
 Evet benim.
 Ama gözlük gözünüzde değil.
 O zaman gözümde değildi.
 Burası çok kalabalıktı.
 Birisi beni itmiş   itince de gözlüğüm düşüp kırılmıştı.
 Yenisini almak zorunda kalmıştım.
 İsterseniz faturasını gösterebilirim.
 Suikastçıyı gördüğümde   gözlüğüm gözümdeydi, onu çok net hatırlıyorum.
 Şimdi terası görebiliyor musunuz?
 - Tabii ki-- - Hayır, bakmaya devam edin!
 Bay Farnese, bu yayın aracı tam olarak bu noktada duruyordu.
 Ee, ne olmuş?
 Ben sadece "Terasta, eli tüfekli bir adam var.”
 dedim   polisler de terasa gittiklerinde, tüfekli bir adam buldular.
 Bu da benim hiçbir şeyi uydurmadığımın kanıtıdır.
 - Evet?
 - Bir şey yok Bay Farnese.
 Eşinizin yanına dönüp işinize bakabilirsiniz.
 - Ben Pierre Gregory, Başsavcım.
 - Merhaba.
 Bu da keskin nişancımız Stan.
 Daslow'un tüfeğini ve boş kovanları bulan sizsiniz, değil mi?
 Evet, Başsavcım.
 Şu şekilde duruyorlardı.
 Şu 3 şekil boş kovanları nasıl bulduğunuzu mu gösteriyor?
 Evet, efendim.
 Arkadaşlardan bir tanesi ben gelmeden önce olay yerinin fotoğraflarını çekmiş.
 Yanımda.
 Tamam.
 Güzel, başlayalım.
 Hazırız.
 1 km yarıçapındaki tüm yolları kapattık.
 Her şey hazır.
 Tamam.
 Gregory, sizin mermi kovanları Daslow'unkiler kadar uslu değilmiş.
 Bir daha lütfen.
 Bu gizemi nasıl açıklayacaksın?
 3 kovan da mükemmel bir şekilde yan yana duruyorlar.
 Buna gizem diyemem, efendim.
 Anca bir mucize diyebilirim.
 Teşekkür ederim.
 Bugünlük işimiz bitti.
 Görgü tanıklarıyla ilgili bir gelişme var mı?
 Neredeyse tüm kayıtları inceledik.
 Robert Kosheba, Marianne Delila   Charles Polodi, Guillaume Gemenos   Nicolás Rosenko, Ramón Jiménez   Ursula Hoffmann, Serge Levis   bu şahsın kimliği ise belirsiz.
 - İyi iş çıkarmışsınız!
 Aslına bakarsanız şansımız yaver gitti.
 Hemen hemen hepsi kendi rızalarıyla gidip Heiniger Komisyonu'na ifade vermişler.
 Heiniger Raporu'nda ben öyle ifadelere rastlamadım.
 Çok şaşırdım açıkçası.
 Raporun 198. sayfasında şöyle diyor: "İfadeler hayal ürünü, faydasız   ve önyargılı olduğundan komisyonca değerlendirilmeye layık bulunmamıştır.”
 İfadeleri bu yüzden okuyamamışsınız.
 Hepsi ifade vermiş.
 Şu ikisi hariç: Gazeteci Nicolás Rosenko.
 Bir gazetede çalışıyormuş.
 Çalıştığı gazetenin manşetine imza atmış.
 Yazar olarak değil, maktul olarak.
 Alo?
FÖH adına arıyorum.
- Filistin'e Özgürlük Hareketi.
 - Konu neydi?
Dikkatlice dinle, tekrar etmeyeceğim: Muhabirlerinizden biri olan  Nicolás Rosenko'yu  İsrail propagandası yaptığı için infaz ettik.
Cesedini otoparkınızın 6.
 bölümünde bulabilirsiniz.
 1 saat sonra, FÖH Rosenko'nun ölümüyle bir alâkaları olmadığını bildirmiş   polis de dosyayı kapatmış.
 Rosenko bu yüzden komisyona ifade verememiş öyleyse.
 Bence işi kendisi çözmek için ifade vermemiştir.
 Daslow davasıyla çok ilgileniyormuş.
 Bunu arabasının arka koltuğunun altında buldum.
 "Daslow'a otopsi yapılmamış.
 Neden?
" "Daslow'un intihar ederken kullandığı silah kime ait?
" "Son anda basına açıklanan konvoy güzergâhını   Daslow nereden öğrendi?
" Doğru söylüyor.
 "Birbirlerini tanıyorlarmış.
 Yanındaki adam kim?
" Rosenko buradan birkaç sayfayı yırtmış.
 Onun için oldukça önemli olmalı.
 Sendekini verir misin?
 147 ve 148. sayfalar.
 Evet  Karl İtalyan arkadaşı Luigi Lacosta ile birlikte.
 Şu Lacosta'yı bir araştırın bakalım.
 Biz devam edelim.
 Ursula Hoffmann Hamburg'un köhne limanlarından kopup gelen  erotizmin doruklarında gezinen  herkesin hayallerini süsleyen  büyüleyici nü şovuyla  karşınızda  Ursula Hoffmann!
 Ursula!
 Ursula!
 Ne bok yiyorsun orada?!
 Soruşturmaya göre, duygusal bir intiharla karşı karşıyayız.
 Ramón Jiménez, 33 yaşında, sanatçı.
Her zamanki gibi saat 9'da, otopark görevlisi  bir müşterinin arabasını getiriyor.
Otoparkın önünde, yoldan geçen biri başka birinden ateş istiyor.
O kişi de Ramón Jiménez.
Jiménez birden fenalaşıp olduğu yere yığılıveriyor.
Bir ambulans gelip Jiménez'i alıyor.
Saat tam olarak 9:05.
Bu arada, Ramón Jiménez hâlâ hayatta.
Hastane giriş kayıtlarına göre ambulans  saat 10:30'da hastaneye giriş yapıyor  ve Morg'a ölü bir beden bırakıyor.
Doktor raporuna göre ölüm sebebi: "Kalp krizi.”
Otopsi de yapılmıyor.
 Kalp krizi geçirip ölmek oldukça rastlanır bir durum, değil mi?
 Öyle ama burada bir gecikme söz konusu.
 Hem de 1 saat, 15 dakikalık muazzam bir gecikme.
 Trafik çok sıkışık olsa bile, Jiménez'in alındığı otoparkla   hastanenin arası en fazla 15 dakika sürer.
 Sadece 15 dakika.
 Ama ambulans bu mesafeyi neredeyse bir buçuk saatte almış.
 Bu durumu ambulans personeli nasıl açıklıyor peki?
 Açıklayamıyor.
 Ambulans küçük bir şirkete aitmiş, birdenbire   büyük bir şirket bu küçük şirketi satın almış.
 Her şeyi örtbas etmek için de personel kayıt defteri ortadan yok olmuş.
 Marianne Delila   Guillaume Gemenos   Charles Polodi   3'ü de trafik kazasında ölmüş.
 Marianne Delila parmakla gösterilen bir bisikletçiymiş   ama frene bile basmayan bir kamyonun altında kalmış.
 Peki diğer ikisi?
 Tıpatıp aynı şekilde, Gemenos ve Polodi   kullandıkları araçların kontrolünü kaybetmişler.
 3 olayda da gerçek kaza sebepleri göz ardı edilmiş.
 Serge Levis, 23 yaşında, bekâr.
 Fotomodelmiş.
 Dosyası da burada.
 Birkaç sözleşme imzalamasının akabinde iz bırakmadan sırra kadem basmış.
 2 ay sonra da, bir otel odasında ölü bulunmuş.
 Robert Kosheba, 28 yaşında, elektronik mühendisi.
22 Eylül'de, Manhattan Bar'da içkisini yudumlarken  narkotik ekipleri rutin bir kontrol gerçekleştirmişler.
 Polis!
 Kimse kıpırdamasın!
 Kaldırın elleri!
Kosheba'yı öldüren polis nefsi müdafaada bulunduğunu iddia etmiş  belli bir zaman sonra da görevden alınmış.
 Robert Kosheba'nın üzerinden silah çıkmamış.
 Ya bu?
 Bu da sarı hummadan ölmüştür herhalde.
 Hayır efendim, kendisine ulaşabilen olmamış.
 Ne gören var, ne de bilen.
 Tam bir sır.
 Kim olduğunu ya da nerede olduğunu bilmiyoruz.
 Kasetteki görüntü sayesinde fotoğrafını oluşturduk.
Ekrandaki bu vatandaşımıza ve onu tanıyanlara sesleniyorum.
Lütfen en kısa sürede Başsavcılık'la irtibata geçiniz.
Başsavcı Volney, telefon numarası: 344.344.33.
Bu numarayı 24 saat arayabilirsiniz.
Tekrar ediyorum: 344.344.33.
 Beyefendi, bu fotoğraftaki şayet sizseniz   en kısa sürede bizi arayın, sadece   önemli bir olaya tanıklık ettiğiniz için değil   özellikle kendi hayatınız   ve sevdiklerinizin hayatı tehlikede olduğu için.
Başsavcı Henri Volney'nin mesajını dinlediniz.
Bu mesaj bu akşam boyunca sürekli yayınlanacaktır.
 Ara Frank.
 Onlara her şeyi anlatmalısın.
 Jeanne!
 Yine başlama!
 Bir hata daha yapma şansım olmadığını neden anlamak istemiyorsun?
 Bildiklerimi unutmak zorundayım.
 Sen aramazsan, eninde sonunda biri seni tanıyacaktır.
 Kasaptaki çırak   ya da ofisten bir arkadaşın.
 O zaman ne olacak peki?
 Numarayı not almadım.
 344.344.33.
 Evet dinliyorum.
Cevap; "Beraber Dövüşelim" filminde oynayan Robert Mitchum.
Kazandım mı?
 Hayır hanımefendi, cevap o değil ve herhangi bir ödül vaat etmiyoruz.
- Televizyon yarışması yapmıyor muydunuz?
 - Hayır hanımefendi.
 Başsavcı Volney'nin ofisi, dinliyorum.
Fotoğrafını yayınladığınız kişiyi tanıyorum.
İsmi Frank Bellony'dir.
Bir zamanlar iyi bir dostumdu.
- Neden bir zamanlar dediniz?
 - Çünkü eşlerimizin arasında  birkaç sorun çıktı.
 Birbirlerini çekemiyorlardı.
 Sizde adresi var mı?
Sanırım oturduğu yerden taşınmış, son zamanlarda da karşılaşmadım.
 Alo?
Ben Frank Bellony.
 Başsavcı Volney ile görüşmek istiyorum.
 Ben yardımcısıyım.
 Lütfen hattan ayrılmayın!
 - Efendim?
 - Başsavcı Volney ile mi görüşüyorum?
 Aradığınız kişi benim.
 Vaktinizi boşa harcadığınızı söylemek için aramıştım.
 Fotoğrafımı televizyonda boşu boşuna yayınlayıp duruyorsunuz.
 O olayla ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
 Ne bir şey gördüm ne de duydum ve sizinle de görüşmek istemiyorum.
 Korkmakta haklısınız beyefendi.
 Şunu da bilmiyor olabiliriz, suikast günü   şüpheli olaylara şahit olan sizin gibi 8 kişi daha vardı.
 Ne güzel işte.
 Onlarla konuşsanıza.
 Bu pek mümkün değil çünkü   o 8 kişi şu an hayatta değil ve hiçbiri doğal bir şekilde ölmemiş.
 Bana inanmıyorsanız   9. kişi siz olabilirsiniz.
 9. şahit değil, 9. ceset.
 Terbiyesizleşmeyin.
 Ya terbiyesizi ya da katili seçeceksiniz beyefendi.
 - Anladım  Adresim-- - Hayır!
 Adresinizi söylemeyin!
 Yakınlarınızda telefon kulübesi var mı?
 Harika, beni oradan arayın.
 Telefonun yerini belirler, gelir sizi alırız.
- Başsavcı Volney, dinliyorum.
 - Şu an kulübedeyim.
Telefonu kapatmayın, yerini bulmaya çalışıyoruz  bulunca da sizi almaya geleceğiz.
 Beyaz bir arabayla geleceğiz.
Sakın telefonu kapatmayın, jeton atmayı unutmayın.
 Bir araba geliyor.
 Ama dediğiniz gibi beyaz değil, siyah.
 Alo?
Kulübenin yerini belirledik.
 Geliyoruz.
- Evet?
 - Bellony ailesi geldi efendim.
 Geliyorum.
 İyi akşamlar Bay Bellony.
 İyi akşamlar hanımefendi.
 Yardımcım sizlerle ilgilenecek.
 Yan odada dinlenebilirsiniz.
 Ben hariç hepsi  Evet hepsi ölmüş.
 Benimle gelin lütfen.
 Resimleri hazırlar hazırlamaz bize getir.
 Lütfen odaklanın ve resimlere bakın.
 Katili resminden teşhis etmemi istiyorsunuz, öyle mi?
 Evet, lütfen oturun.
 Resmini göreceğiniz kişileri sabıkalarını inceleyerek seçtik.
 Rahat mısınız?
 Max, başlayalım.
 Hayır, bu değil.
 Çok daha gençti.
 Hayır, sarışın olmadığını çok iyi biliyorum.
 İyi geceler Bay De Palma.
 Başka kimse yok mu?
 Bir de 24 saat önceden rezervasyon yaptırın diyorlar.
 Bay Lacosta, saat gecenin 3'ü   restoranı sadece bizim için bu saate kadar açık tuttular.
 Gösterdikleri hoşgörüden dolayı şikâyet edecek halimiz yok herhalde.
 Oturun lütfen.
 Votka alır mısınız?
 Hangisinden alırsınız?
 Polonya, limon, Rus?
 - Siz seçin.
 - Rus olsun o zaman.
 Volney'nin yayınlattığı şeyi gördünüz mü?
 Evet, tesadüfen gördüm.
 Akşam 9'dan beri yayınlamıyorlar   Volney muhtemelen amacına ulaşmıştır.
 Yani, elinizden kaçırdığınız 9.
 görgü tanığına.
 Kafkasya Şiş Kebabı.
 Bay De Palma, ben anlaşmamızın bana düşen kısmını yerine getirdim.
 Biz de sizden çok memnun kaldık Bay Lacosta.
 Harika.
 Anlaşmamız gereği   sizin yapmanız gereken 2 şey vardı.
 Birincisi: ücret, ki onu aldım.
 İkincisi: güvenliğim ve ülkeme geri dönüş biletim.
 Sırf sizin güvenliğiniz için   8 görgü tanığını ortadan kaldırdık.
 Ülkenize dönme vaktinin geldiğini mi düşünüyorsunuz?
 Birkaç saat sonra çok geç kalmış olabiliriz Bay De Palma.
 Şu anda bu şehirde   beni görmüş   ve konuşmak üzere olan bir adam var.
 Maalesef.
 2. katta gördüğüm adam   bunlardan hiçbirine benzemiyor.
 Kusura bakmayın ama yalan söyleyecek değilim.
 Size minnettarız.
 Fotoğraflardan birine tekrar bakmam mümkün mü acaba?
 Elbette.
 Son 5 tanenin içindeydi.
 Sanırım bundan öncekiydi.
 Hayır bu değil.
 Bu!
 İşte buydu!
 2. kattaki adam bu muydu?
 Hayır bu şemsiyeli adamdı.
 Kesinlikle eminim buydu.
 Aşağıdaki kalabalığın hemen önündeydi.
Ben diğerleriyle birlikte, geçitteydim.
İlk başlarda onu fark etmemiştim  ama silah seslerini duymamızdan  hemen önce şemsiyesini açmıştı.
 Hava o kadar güzel ki, deli herhalde diye düşünmüştüm.
 Kusura bakmayın, araştırmanıza faydası olur mu bilmiyorum ama   bu fotoğrafların içinde onu görünce şaşırdım doğrusu.
 - Kusura bakmayın lütfen.
 - Hiç sorun değil, sağ olun Bay Bellony.
 Kendinizin ve ailenizin güvenliği için   sizi zorunlu bir tatile göndereceğiz.
 Her şey ayarlandı.
 Seyahat çekleriniz burada, buyurun.
 Bu genç adam size özel bir jete kadar eşlik edecek.
 - Karayipler'de hava çok güzelmiş diyorlar.
 - Şimdi sizi ailenizi yanına götüreyim.
 Sayın Başsavcı, bunu hak etmek için ne yaptım?
 Bir şey yapmadınız Bay Bellony.
 Sadece görmemeniz gereken bir olaya şahit oldunuz.
 İyi yolculuklar.
 Carlos De Palma.
 Aslen Honduraslı.
 23'ünde siyasi nedenlerden iltica etmiş.
 Uzun zamandır da   bir suç örgütünün liderlerinden birisi olmasından şüphe ediliyormuş.
 Ne zaman soruşturma açılsa, ırkçılık yapıldığını iddia ederek   paçayı sıyırmış.
 Dolandırıcılıktan 5 yıl hüküm giymiş   2 sene yatmadan tahliye edilmiş.
 - Telefonunu dinlemeye alın.
 Tutuklamayalım mı?
 Hayır.
 Neye dayanarak tutuklayacağız ki?
 Şemsiye açmakla mı suçlayacağız?
 O görgü tanığı yüzünden açığa çıkarsam   siz de çıkarsınız.
 Konuşurum mu demek istiyorsunuz?
 Bazı hayallerim var   yaşım da müsait   e artık param da olduğuna göre  Haklısınız.
 Hayallerinize saygı duymak zorundayız.
 Hayallerimiz bizi gerçeğin bayağılığından kurtararak   arzularımızı gerçekleştirebildiğimiz   o görünmez dünyaya ulaşmamızı sağlarlar.
 Hayır, bekliyorum.
 Oldukça yağışlı bir gün müydü?
 Hayır, rüzgârın yönüyle ilgilenmiyorum.
 Gökyüzü açık değil miydi?
 Çok teşekkür ederim.
 Anlayamadığım bir şey var.
 Daslow, Başkan'ı vurmak için terasa çıkıyor   ama tüfeğinde mermi yok.
 Bir insan neden boş tüfekle terasa çıkar ki?
 Birisi son anda tüfeği değiştirmiş olmalı.
 Bu fotoğraf evinin önünde çekilmiş   tüfek elinde   tarih de 28 Mart 1977.
 Meteorolojiyi aradım.
 28 Mart 1977'de yoğun bir şekilde yağmur yağıyormuş   ama bu fotoğraf güneşli bir havada çekilmiş.
 Belki de yağmurdan önce ya da sonra çekmişlerdir.
 Yağmurdan önce ya da sonra  Ortanca martta çiçek açmaz, sadece temmuz sonunda açar Charly.
 Bu fotoğraf sahte.
 Daslow'un kafasının sonradan yerleştirildiği çok açık.
 Öyleyse elimizde Daslow'un sahte bir fotoğrafı mı var?
 Bu davadaki her şey sahte.
 Her şey!
 Sahte bir şahit, sahte bir nişancı, sahte kovanlar   sahte ortancalar ve sahte bir rapor!
 Sahte sonuçlarıyla birlikte.
 682 sayfalık raporda   en basit soruya bile cevap verebilen bir sonuç yok: Neden?
 Daslow hiçbir sebebi olmamasına rağmen, neden o terastaydı?
 Psikiyatrik rapora göre paranoyak bir durum söz konusu.
 Tabii!
 Sebep bulamayınca   deli de gitsin!
 Delilerin bile kendilerine göre sebepleri vardır: Ya tanrıları öyle istemiştir   ya da dünyayı bir felâketten kurtarma gereği duymuşlardır   ve bunu kendiliğinden açıklarlar.
 Bu tip hastalıklar tespit edilebilir.
 Ama Daslow'a bakacak olursak, elimizde bir şey yok, hem de hiçbir şey.
 Ne okulundan ne askerliğinden   ne iş verenlerinden ne de günlük hayatından.
 Ruhsal olarak hasta olduğuna dair bir delil yok.
 22 Mayıs 13:01'de Başkan'ı vurmasını   13:02'de de intihar etmesini saymıyorum bile.
 Hayır beyler!
 Deli bir suikastçı asla kendini öldürmez!
 Herkese vizyonunu göstermek ister!
 Bu yönde istatistikler de mevcut.
 Psikiyatrik rapor Laye Üniversitesi'nden   Profesör David Naggara'nın yaptığı bilimsel bir deneye dayanıyor.
 Harika!
 Hemen arayalım!
 Saat sabahın 4'ü efendim.
 - Bugün günlerden ne?
 - Pazar efendim.
 Tamam  Gidin uyuyun.
 Pazartesi sabah görüşürüz.”
Aşağıda imzası bulunan psikiyatri uzmanları  deneğin mevcut olmayışından dolayı deneği muayene edememiş  K.E. Daslow'un geçmişini inceleyerek  değerlendirmede bulunmuşlardır.”
"Şiddete olan eğilimi  onu vahşi ve sorumlu tutulamayacağı bu eyleme sürüklemiş  ve bu durum bizim deyimimizle paranoyak bunama ile açıklanabilmektedir.”
 Prof.
 Naggara, bu adamı hatırlıyor musunuz?
 Evet, maalesef çok ünlü oldu zaten.
 - Adı Daslow'du, değil mi?
 - Evet.
 Deneylerimizden birine katılmıştı.
 Heiniger Raporu'nun psikiyatrik sonuç kısmını okuma şansınız oldu mu?
 Maalesef okuyamadım.
 Profesör, burada yaptığınız testlerde   bir kişinin ruhsal hastalık sahibi olup olmadığını teşhis edebiliyor musunuz?
 Sizce Daslow bir paranoyak gibi mi hareket ediyordu?
 Affedersiniz.
 Geliyorum.
 Paranoyak mı?
 Gelin deneylerimizden birini kendiniz izleyin.
 Bugünkü deneğin davranışları   Daslow'u daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir.
 - Pekala.
 Oturun lütfen.
 Bu özel cam sayesinde onlar sizi göremeyecekler.
 Aşağıda konuşulanları da şu aygıt sayesinde dinleyebileceksiniz.
 Hemen dönerim.
 - Çok uzun sürer mi?
 - Yaklaşık 1 saat demişlerdi.
 - Ne yapacağız?
 - Birazdan açıklayacağız.
 Prof.
 Naggara da geldiler.
 - Bay Rivoli?
 - Hayır, Despaul.
 - Bu durumda Bay Rivoli sizsiniz, değil mi?
 - Evet, Profesör.
 Bugün burada gerçekleştireceğimiz deneyden bahsedeyim öyleyse.
 Psikolojik bir teoriye göre   yaptığı her hatanın cezasını çekeceğini bilen bir birey   daha doğru ve daha etkili bir şekilde öğrenir.
 Bu teoriye günlük hayattan bir örnek verecek olursak   çocukları hata yaptığında ebeveynlerinin verdiği cezaları gösterebiliriz.
 Verdikleri ceza sayesinde çocuklarının doğruyu hatırlayacağını ümit ederler.
 Üniversitemizde ise biz sadece yetişkinlerle ilgileniyoruz.
 Bilimsel olarak, adım adım   cezanın hafıza üzerindeki etkisini ölçeceğiz.
 Sizlerden biri hatırlamaya zorlanacak olan öğrenci   diğeriniz ise öğrencisine giderek artan cezalar vererek, hafızasını daha etkili   kullanmaya zorlayacak olan öğretmen olacaksınız.
 Kimin öğrenci, kimin öğretmen olacağına kura çekerek karar vereceğiz.
 Öğretmen benim.
 Öyleyse Bay Rivoli siz de öğrenci olacaksınız.
 - Buraya mı oturacağım?
 - Lütfen.
 Tehlikeli değil, değil mi?
 O ne?
 Muhtemel yanıkların oluşmasını önleyecek bir solüsyon.
 İyi bakalım.
 Deneyin prensibi çok basit.
 Burada 30 kelimeden oluşan bir liste var, her kelimenin karşısında da bir sıfat var.
 Gökyüzü - Mavi, Hayvan - Vahşi, Rüzgâr - Şiddetli, vesaire.
 Siz bu 30 kelimeyi Bay Rivoli'ye okuyacaksınız.
 Daha sonra, sadece sıfatı okuyacaksınız   ve o söylediğiniz sıfatın hangi kelimeye ait olduğunu hatırlamaya çalışacak.
 Anladım.
 "Mavi" dediğimde "Gökyüzü"   "Vahşi" dediğimde "Hayvan"   "Şiddetli" dediğimde ise "Rüzgâr" demesi gerekiyor.
 Mükemmel anlamışsınız.
 Bay Rivoli her yanlış cevap verdiğinde   cezasını da siz vereceksiniz.
 Bu düğmeleri ileriye iterek   elektrik şokuna maruz kalmasını sağlayacaksınız.
 İlk hatasında 15 volt   ikincisinde 30 volt, üçüncüde 45 volt ve bu şekilde devam edeceksiniz.
 Düğmeler aşamalı olarak 15'er volt artıyor, dolayısıyla şok seviyesi yükseliyor.
 Şimdi lütfen eşleşmeleri öğrencinize yavaşça   tane tane okuyun ki, o da daha kolay hatırlayabilsin.
 Deneyin kontrolü Bay Flavius'da olacak.
 Evet  Gökyüzü - Mavi   Hayvan - Vahşi, Rüzgâr - Şiddetli  Gün - Serin  Limon - Sarı  Balık - Izgara  Yumurta - Sert  Denekleri nereden buluyorsunuz?
 Gazeteye ilan veriyoruz: "1 saatinizi bize vererek 6 dolar kazanmak ister misiniz?
" "Hafıza üzerine yapılacak bir deneye gönüllüler arıyoruz.”
 Daslow hangi roldeydi?
 Öğretmen miydi, öğrenci mi?
 Öğretmendi.
 Bay Despaul'un bulunduğu yerdeydi.
  Kuyu - Derin  Ekmek - Yağlı  Maaş - Dolgun.
 Tamam.
 Lütfen başlayın Bay Despaul.
 İlk kelime: Mavi.
 Gökyüzü!
 Mavi gökyüzü!
 Doğru.
 İkinci kelime: Vahşi.
 Doğa!
 Vahşi doğa!
 Hayır, yanlış.
 Doğru cevap "Hayvan" olacaktı.
 15 volt.
 Bir sonraki kelime: Şiddetli.
 Bir saniye  Biliyorum  Fırtına!
 Şiddetli fırtına!
 Yanlış.
 Cevap "Rüzgâr" olacaktı.
 Şiddetli rüzgâr.
 30 volt.
 Cevap vermeden önce düşünün.
 Bu elektrik şoklarını göndermek çok hoşuma gitmiyor!
 Bir sonraki kelime: Serin.
Serin, serin  "Hava" olabilir mi acaba?
 Bu elektrik şoklarının Bay Rivoli'nin hafızasını   canlandıracağına gerçekten inanıyor musunuz?
 Burada test ettiğimiz şey Bay Rivoli'nin hafızası değil.
 Test ettiğimiz şey   Bay Despaul'ün itaat etme kapasitesi.
 Otoriteye boğun eğişi.
 Bay Despaul için otorite bu üniversite   Prof.
 Flavius, ben   ve otoriteyi temsil eden beyaz önlüklerimiz.
 Herhangi bir yanlış yapmamış olan bir kurbanı   cezalandırmaya zorluyoruz.
 Mantıksız ve zalim emirlerimizi uygularken ne kadar ileri gideceğini görmek istiyoruz.
 Tüm sorun buradan kaynaklanıyor.
 Bir sonraki kelime: Sarı.
 - Limon.
 - Çok güzel!
 Sarı limon!
 Devam edelim.
 Bir sonraki kelime: Izgara.
 Et  Izgara et.
 Hayır, yanlış!
 "Balık" olacaktı!
 Izgara balık!
 165 volt.
 Dur!
 Devam etmek istemiyorum.
 Çözün de gideyim.
 450 volta kadar devam etmesi mi gerekiyor?
 Orasını bilmiyorum   ama belli zaman sonra Bay Despaul'ün bir sorunla yüz yüze geleceği çok açık.
 Bir tarafta görevini yerine getirerek otoriteye itaat etme arzusu   diğer tarafta ise kurbanına acı çektirmenin yarattığı korku.
Kısa süre sonra Despaul dayanılmaz bir iç çatışmanın sonucunda sıkıntıya düşecek.
Bu durumdan kendini kurtarmak için de  otoriteye itaat etmek zorunda kalacak.
Çalışmamızı bu çatışma üzerine yapıyoruz.
 Devam edin Bay Despaul.
 - Bir sonraki kelime-- - Bir saniye!
 Bay Rivoli'nin sağ eli çözüldü.
 Elektrot temas etmediğinden çalışmayacaktır.
 Elini bağlamanız gerekiyor.
 - Benim mi bağlamam gerekiyor?
 - Bu deneyi doğru şekilde yapmamız gerek.
 Çok ilginç bir evre: fiziksel temas.
 Şu ana dek paneli kullanarak aktif bir rol almamıştı.
 Ama şimdi kendisine zarar vermemiş olduğu halde  işkence ettiği kişiye dokunmak zorunda.
Deneyin bu evresinde itaat düşüncesi genellikle zayıflar.
 Yalvarıyorum beyefendi.
 Lütfen durun.
 Neden konsantre olmuyorsunuz?
 Rastgele cevap vermeyin!
 İşimizi düzgünce yapıp bitirelim.
 Durmamı rica etti.
 Siz ne diyorsunuz?
 Lütfen devam edelim Bay Despaul.
 Cevap vermeden önce konsantre olun lütfen   çünkü 200 volta gelmek üzereyiz.
 Bir sonraki kelime: Beyaz.
 Beyaz!
 Bakın!
 Despaul kurbanına kopya vererek iç çatışmasını azaltmaya çalışıyor.
 Bu çatışma o kadar yoğunsa, neden durmuyor?
 Şimdi durursa, şu noktaya bile gelmekle hata ettiğini kabul etmesi gerekecek.
 Devam ederek, şimdiye kadar yaptıklarında haklı olduğunu kendisine göstermeye çalışıyor.
 Bir kereliğine bir sonraki kelimeye geçebilir miyiz?
 Deneye sadık kalmak çok önemlidir Bay Despaul.
 İyi de cevap vermiyor.
 Ne yapacağız?
 Öğrencinin hoşuna gitmese de, deneye devam etmek zorundayız.
 Tüm kelimeleri öğrenmek zorunda.
 Beni duyuyor musunuz bayım?
 Kelimemiz "Beyaz".
 Dayanamıyorum artık  Çok canım yanıyor  Artık cevap veremeyeceğim  Ne yapacağız?
 Yanlış cevap verdiğini farz ederek 180 volt gönderin.
 Ben öyle düşünmüyorum, çok tehlikeli bir iş yapıyoruz!
 Tüm sorumluluğu ben alıyorum.
 Madem tüm sorumluluğu siz alıyorsunuz  Bu kadar yeter!
 Bilim adına da olsa, böyle bir şey yapma hakkınız yok!
 Sakin olun Sayın Başsavcım.
 Aygıtların hiçbiri çalışmıyor.
 Bay Despaul'ün oturduğu masayla   Bay Rivoli'nin oturduğu koltuk arasında elektrik falan yok.
 Ama Bay Despaul'ün bundan haberi yok.
 Bay Rivoli'nin hakkını teslim etmemiz gerek, değil mi?
 Bizim adamımız.
 Tabii ki tüm deneklerin öğretmen rolünde olması gerekiyor.
 Korkunç bir şey.
 Sayın Başsavcım   180 volta kadar tepki vermediniz.
 Deneyiniz çok acımasız Profesör.
 - Daslow kaç voltta durmuştu?
 - 405 voltta.
 Buyurun.
 İyice odaklan!
 Aksi takdirde 405 volt göndermek zorunda kalacağım!
 Biraz çaba göster!
 Kelimemiz: Ekose.
 - 405 volt!
 - Deneyi sonlandırmak zorundayız.
 Mümkün değil, sonuçların yanlış çıkmasına müsaade edemeyiz.
 Devam etmeliyiz.
 Deneğin kalbi buna dayanmayacaktır.
 Durmazsak, bir felaketle karşılaşabiliriz.
 405 voltu gönderin Bay Daslow!
 Hayatta olmaz!
 Önce siz kendi aranızda fikir birliğine varın!
 Prof.
 Naggara ile olan ihtilafımız sizi ilgilendirmez Bay Daslow.
 Siz devam edin.
 Hayatta olmaz dedim!
 İsterseniz 6 dolarınızı iade edebilirim!
Deney burada, 405 voltta son bulmuştur.
 Hiyerarşik sistemdeki uyum kaybolup   otorite seviyesinde ihtilaflar baş gösterdiği anda   denek bundan faydalanıyor ve itaat etmeyi reddediyor.
 405 volta ulaşan çok deneğiniz oldu mu?
 Ortalamasını alacak olursak, deneklerin %63'ü itaatkâr tavır sergileyip   deneyi tamamen kabul ediyorlar   ve 450 volta kadar gidiyorlar.
 Demek ki medeni, demokratik ve özgür bir ülkenin 3'te 2'si   yüksek otoriteden gelen her türlü emri   yerine getirme kapasitesine sahip.
 Deneyden 3 ay sonra gerçeği söylemek ve   yaptıklarını savunması için tüm denekleri geri çağırıyoruz.
 Bakın Daslow nasıl tepki veriyor.
Bay Daslow, 3 ay önce bir deneyde görev almış ve  birine 405 volta kadar elektrik şoku göndermiştiniz.
Deney esnasında elektrik şoklarının gerçek olduğuna inanmış mıydınız?
 Evet.
Uyguladığınız işkencenin masum ve savunmasız kurbanınıza ne kadar acı  çektirmiş olabileceğini hiç düşündünüz mü?
 Ne uyguladığım işkenceyi   ne de kurbanın masumiyetini düşündüm.
 Yanımda onu düşünmesi gereken bir yetkiliniz vardı.
Ne söylendiyse ben onu yaptım.
 Bir pilottan bir şehri bombalamasını istediklerinde, gider bombayı bırakır.
 Doğru mu, yanlış mı diye sorgulamaz, sadece bombayı bırakır.
 Ama bir soykırımı ele alacak olursak   zalim bir hükümdar 5-6 milyon insanı öldürmeye karar verdiğinde   1 milyon suç ortağına, katile ihtiyaç duyar.
 Diğerlerinin itaatini nasıl sağlıyor?
 Sorumlulukları dağıtarak.
 Zalim bir hükümdarın zalim bir devlete ihtiyacı vardır   bu yüzden 1 milyon küçük zalimi işe alır   her biri de işlerini profesyonelce ve pişmanlık duymadan yaparlar   çünkü suç 1 milyona bölününce hiç kimse suçlunun kim olduğunu hatırlamayacaktır.
 Bir tanesi kurbanları tutuklayacak ama sadece tutuklama yapacak   diğerleri kurbanı kamplara götürecek ama görünen sadece makinistler olacak   biri kurbanları hapse atacak ama görünen sadece hapishane müdürü olacak.
 En vahşi olanları da son anda ortaya çıkacak ama   bu itaat zincirine müdahil olan herkes için her şey gayet normal görünecek.
 Bay Daslow, 360 volta geldiğinizde denek çığlık atması ve soruya cevap vermemesi   deneğin ölmüş olduğunu düşünmenizi sağlayabilirdi.
360'dan 405 volta kadar şok göndermeye neden devam ettiniz?
 Ölmüş olsaydı, zaten bir şey hissetmeyecekti, değil mi?
 Profesörlerin, ne yaptıklarını bildiklerini düşünmüştüm.
 Onlara işlerini öğretecek halim yoktu ya.
 Tüm deneklerin kızmadan, öfkelenmeden, kinlenmeden ya da en azından   bir ödül dahi beklemeden tepki vermesi beni çok şaşırttı.
 Daslow'un bunları sadece 6 dolar uğruna yaptığını söylemiyorsunuz değil mi?
Bay Daslow, ilanı üniversite değil de  yüzlerce dolar ödül vaat eden bir şahıs verseydi  bu durumda da Bay Rivoli'ye 405 volta kadar şok gönderir miydiniz?
 Hayır.
Ya ödül olarak 10.000 dolar vereceğini söyleseydi?
 Beni anladığınızı düşünmüyorum beyefendi.
 Paranın miktarının bir önemi yok.
 Saygı duyduğum sürece otoriteye itaat ederim.
- O kadar.
 - Teşekkür ederim.
 Demek ki o gün, Başkan'ı vurmak için terasa çıkarken   Daslow paranın miktarını umursamadan "saygı duyduğu bir otoriteye"   itaat ediyordu.
 Ama aynı otorite sadece para için çalışan gerçek suikastçıları da işe almış   onları da aşağıya yerleştirmişti.
 Sahte görgü tanığı Nick Farnese, şemsiyeli adam Carlos De Palma   ve 2. kattaki suikastçı.
 Bence suikastçı Luigi Lacosta, efendim.
 Arabasında kafasından vurulmuş halde bulduk.
 İnterpol'e göre de Lacosta tanınmış bir profesyonel katil.
 Peki resmi neden Bellony'ye gösterdiklerimizin içinde yoktu?
 O an Lacosta'nın dosyası polisten gelmemişti.
 İtalya'dan ülkemize Başkan'a düzenlenen suikasttan 2 ay önce, 10 Mart'ta giriş yapmış.
 Hesaplara baktığımızda Nick Farnese'nin   cinayetten önce ve sonra 5.000 dolar aldığını görüyoruz.
 Luigi Lacosta ise 250.000 dolarlık 2 çek bozdurmuş.
 Peki kim bu "otorite"?
 Biri tarafından saygı duyulan, diğerlerine ise para aktaran?
 Daslow ve Lacosta'yı konuşturma şansımız yok.
 Ya Carlos De Palma?
 Takip ediyor muyuz?
 24 saat takipteyiz.
 Telefonunu da dinliyoruz.
 Şartlı tahliye dosyasında ne yazıyor?
 Gizli Servis bünyesinde çalışan Özel Harekât Büro Şefi Richard Mallory'nin   müdahalesi sonucu serbest bırakılmış.
 - Ne sebep göstermiş?
 - "Ülke için önemli hizmetler" demiş.
 12 Şubat 1977'de salıverilmiş.
 Yani, Başkan Jary suikastından 3 ay önce.
 De Palma bu akşam velinimeti Mallory ile akşam yemeği yiyecekmiş.
 İyi yakalamışsın Bob!
 Telefon dinleme kayıtlarında buldum efendim.
 - Nerede yiyeceklermiş?
 - Mallory, De Palma'nın evine gidecekmiş.
 O zaman, şansımız yaver giderse bu akşam Mallory'nin evinde kimse olmayacak demektir.
 Yani?
 Ortamı sulandırma Charly, tamam mı?
 - Ben asansörün kapısını tutuyorum.
 - Neden?
 Çünkü aşağı inmenin en hızlı yolu asansörü kullanmak.
 Ne olup ne biteceğini biliyor musunuz?
 Ben bilmiyorum.
 Bu tip durumlarda genellikle planlı hareket edilir.
 Evde alarm sistemi olma ihtimali yok mu sizce?
 Kapıyı açtığımız anda, ötmeye başlayabilir.
 Neden böyle bir şey yapıyor?
 Herhangi bir sorun çıkarsa, biz müdahil olmamalıyız.
 Charly yukarıda mı?
 - Evet efendim.
 - Yalnız mı?
 Hayır, yanında Cinayet Şube'den aldığımız birinci sınıf bir hırsız var.
 Adı da Garcia Santos.
 İşler gitgide güzelleşiyor  Garcia Santos  Hırsızlıktan 4 ayrı sabıkası var.
 3 tane efendim.
 Yukarıda her şey yolunda giderse 4.'yü sileceğimize dair söz verdik.
 Hiçbir şeye dokunmayın!
 Önce şunları takın.
 İnanamıyorum.
 Bu işi kendim için yapsaydım 3 sene yerdim   ama sizin için yapıyorum ve 3 senemi siliyorsunuz!
 Alo, Bay Vermont!
 İçerideyiz.
 Her şey yolunda.
 Eyvah, bu Mallory!
 Sakin ol.
 Bay Mallory!
 Rahatsız ediyorum, kusura bakmayın.
 Ben Henri Volney.
 Tanıştığımıza memnun oldum Başsavcım.
 Umarım beni beklemiyordunuz.
 Sizi bekliyordum.
 Suç işlediğimden haberim yoktu doğrusu.
 Yukarı çıkıp bir şeyler içelim mi?
 Hayır sağ olun.
 Sorun olmazsa, dışarıda yürümeyi tercih ederim.
 Gizli Servis mensuplarından duyduğuma göre   hepinizin evleri dinleme aygıtlarıyla doluymuş.
 Abartmışlar.
 Carlos De Palma'yı tanır mısınız?
 - Carlos De Palma  Evet, tanırım  - 5 yıla mahkûm edilmişti  Yanlış hatırlamıyorsam, vergi sorunları yüzündendi.
 Aynen.
 Salıverilmesinde sizin bir rolünüz oldu mu?
 Gizli Servis'in hayrına birkaç davaya müdahil olmuştum   ama kendi çıkarım için asla olmadım.
 Yanılmıyorsam, De Palma davasında "ülkeye hizmet"i sebep göstererek müdahil olmuşsunuz.
 Ne tip bir hizmet olduğunu sormamın bir mahsuru yoktur umarım.
 Bize "Gizli Servis" diyorlar, çünkü her işimizi gizli yapıyoruz.
 Bizim meslekte birinci kural sessiz kalmaktır.
 Bu kural örgütler için de geçerlidir, tıpkı mafyada olduğu gibi.
 Anlayamadım.
 Latife ettim Bay Mallory, ciddi değildim.
 Aradığınız şeyi bulabildiniz mi?
 Hayır, ne aradığımı da bilmiyorum zaten.
 Harika.
 Bu anlaşmamızı etkilemez değil mi?
 3 seneyi sileceksiniz değil mi?
 Evet, evet.
 Neden kasaya bakmıyorsunuz?
 Hangi kasaya?
 - Şurada, tablonun arkasında bulunan kasaya.
 - Orada kasa olduğunu nereden anladın?
 Kamuflajı bir kilometreden anlarım ben.
 Şuralardaki izleri görüyor musunuz?
 Bu izler, tabloyu sık sık yerinden oynatan ellerin bıraktığı izler.
 Açabilir misin?
 Bu basit iş için uygulanabilecek 2 metot var: Nazik yol ve kaba yol.
 İlk önce nazik olanı deneyelim.
 Tahmin etmiştim.
 Gizli Servis'ten pek haz etmiyorsunuz değil mi Bay Volney?
 Yanılıyorsunuz, tamamen gerekli olduğunu düşünüyorum.
 Bizim sağladığımız istihbarat olmasa, hiçbir ülke vatandaşlarının   güvenliğini sağlayamaz.
 Katılıyorum ama istihbarat elemanları bazen   asıl görevlerini unutup her yere sızan ve yönetimin   kontrolünden kaçan bir müdahale ordusuna dönüşüyorlar.
 Bu tip yapılanmalarda hata yapan insanlarla her an karşılaşmak mümkün.
 Hata mı?
 Gizli Servis'in bütçesinin 10 milyarı istihbarat birimine   200 milyarı müdahale birimine ayrılıyor   200 milyar demek yapılanmanın tümü demek.
 - Nazik yol buraya kadar.
 - Ne oldu?
 Hemen hemen herkes sürekli aynı şifreyi kullanır   bu da mekanizmanın aşınmasına ve   sürekli kullanılan rakamların farklı sesler çıkarmasına sebep olur.
 O kadar da fark edilmez ama tespit edilebilir.
 Ama bu kasanın mekanizması çok aşınmamış, muhtemelen şifreyi sürekli değiştirmişler.
 Kaba yolu deneyelim öyleyse.
 İçiniz rahat olsun Başsavcım, Gizli Servis   hem Başkanlık'ın hem de hükümetin doğrudan denetimi altında.
 Başkan'ın ve hükümetin denetimi altında olduğu doğru.
 Bu kadar etkili ve   göz önünde olmayan bu yapılanmayı kendileri de çok sık kullanıyorlar   bu yapılanma kontrolden çıkınca da   birlikte yaptıkları yolsuzlukları ihbar etme şansları olmuyor.
 Derin Devlet'e karşı durmaya çalışan tek kişi   Başkan Jary'ydi.
 - Neden müzik açmıyorsunuz?
 - Şu an müzik dinleyecek durumda değiliz.
 Patlama oldukça yüksek bir ses çıkaracak ama.
 Müziği açsak iyi olur.
 Orkestral bir şey bulmaya çalışın da ses çok çıksın.
- Charly, birazdan gelir!
 Hemen çıkın!
 - Tamam, sağ ol.
 - Memnun oldum Bay Volney.
 - Ben de Bay Mallory.
 Unutmadan, kendinizi sürekli casusluk üzerine   hikâyeler yazan yazarlara pek kaptırmayın.
 Kendileri bile romanın başına   tüm karakterlerin ve olayların hayali olduğunu yazıyorlar zaten.
 Hayal gücünün kaynağının gerçekler olmaması, pek de hayra alamet değildir.
 Ateş olmayan yerden de duman çıkmaz Bay Mallory.
 İyi geceler Sayın Başsavcım.
 Sanırım aradığımızı bulduk efendim.
 Nasıl?
 Bu kasetin özelliği ne ki?
 Şarkıların arasına şifreli mesajlar koyulmuş.
 Mesajların anlaşılabilmesi için belli bir frekansta ve hızda çalınması gerekiyor.
 Bunu nasıl keşfettin?
 Kuru gürültü yaparak efendim.
 Mallory bilerek önlem almamış.
 Temel kuralı uygulamış: saklamamış, ortalık yerde bırakmış.
 Şifreyi çözelim mi?
 Hayır, teşekkür ederim.
 Git de biraz uyu.
Zenith'ten Minos'a.
Zenith Operasyonu'nun  birinci aşaması Zenith 1  başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Zenith 1 Operasyonu sona ermiştir.
7 Haziran 1972.
Zenith'ten Minos'a.
 Kawar'daki Başkanlık Seçimlerini Ezici Bir Çoğunlukla Bonavas Kazandı.
Aday kamuoyunun desteğine sahip.
Hızlı bir şekilde alaşağı edilirse  bir kahramana dönüşme riski mevcut.
Öncelikle halkın gözünden düşürülmeli.
Zenith 2 Operasyonu'nu başlatmak için talimatları bekleyin.
Zenith 2 tahmini süresi: dört yıl.
 Başkan Bonavas'ın Kemer Sıkma Politikası Fiyaskoyla Sonuçladı.
 Gösteriler Kanlı Bitti, 300 Ölü Var.
Minos'tan Zenith'e: Zenith 2 Operasyonu'na başlayabilirsiniz.
 Başkan Bonavas Patlamada Hayatını Yitirdi.
 CISCO, 
Tek Aday CARLOS DE PALMA
Minos'tan Zenith'e. 3. ödeme bugün malum yollardan yapılmıştır.
22 Mayıs 1977.
 Başkan Jary Suikast Sonucu Hayatını Kaybetti!
- Alo.
 Hükümet sarayı mı?
 - Evet beyefendi.
- Başkan'la görüşmek istiyorum.
 - Kimsiniz?
 - Başsavcı Henri Volney.
Başkan zirve toplantısı için şu an Cenevre'de  tüm gazetelerde haber olarak verilmişti.
 Hatırladım, teşekkür ederim.
Minos olağanüstü bir şekilde toplanmış  oybirliği ile İkarus'un İ'si Operasyonu'nun  başlatılmasına karar vermiştir.
İkarus'un İ'si Operasyonu  17 Haziran gece yarısına kadar tamamlanacaktır.
- Gizli Servis Şefi'yle konuşmak istiyorum.
 - Kim arıyordu?
- Başsavcı Henri Volney.
 Oldukça önemli bir durum var.
 - Hattan ayrılmayın.
 Hugues Adler?
 Ben Henri Volney.
 Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama acilen görüşmemiz gerekiyor.
Şahsi bir meseleyse seve seve  ama Gizli Servis Şefi'yle görüşmek istiyorsanız biraz geç kaldınız  dünden beridir artık o görevde değilim.
 Yerinize kim atandı peki?
Özel Harekât Bürosu Şefi Mallory.
- Richard Mallory mi?
 - Evet  Tanıyor musunuz?
 Pek değil.
 Bir şeye ihtiyacınız olursa yanınızdayım, bu saatte uyandırdığım için de kusura bakmayın.
- Hoşça kalın.
 - Hoşça kalın.
 Sayın Başkan, bu kişisel ve gizli mesajı size ithafen kayda alıyorum   çünkü ulaştığım sonuçlar   yürüttüğüm soruşturmanın limitlerini bir hayli aşmakta   ve doğrudan ulusal güvenliğimizi ilgilendirmektedir.
 Bir: Başkan Marc Jary'e yapılan suikastın   hükümete bağlı olmayan askeri bir grup tarafından   özenle ve dikkatlice hazırlanan bir komplo sonucu gerçekleştirildiğini kanıtlayabilirim.
 Bu komplo sözüm ona "ulusun yüksek çıkarları" adı altında düzenlenmiş   "ulus" sözcüğü maalesef bir kılıf olarak kullanılmıştır.
 Bu komplonun ardındakiler   sadece rejimi başka bir rejimle değiştirmek istememekte   ayrıca devlet yapılanmasını da çok iyi bilmekte ve kullanmaktadırlar.
 İki: Gizli Servis'i, özellikle de bu "beyin takımı"nın   emrine amade olan birimini itham ediyorum.
 Üç: Ayrıca onları bilinen uluslararası bir suç örgütüyle işbirliği yapmakla da itham ediyorum.
 Dört: Richard Mallory'yi komplonun ardındaki isim olmak   ve onun uygulayıcı birimi arasında köprü vazifesi görmekle itham ediyorum.
 Beş: Bu komplonun devamı olarak, İkarus'un İ'si kod adlı   bir operasyon başlatılmış ve bugün, yani   17 Haziran gece yarısından önce gerçekleştirilecektir.
 Bu operasyonun nerede yapılacağı ise bilinmemektedir.
 Saygılarımla dikkatinize sunarım Sayın Başkan.
 Başsavcı Henri Volney.
- Alo, Helene?
 - Efendim Henri?
 - Uyandırdım mı?
Beni bu saatte senden başka kimse aramaz zaten canım.
 Gala nasıl geçti?
Sıkıcıydı.
 Kitabımdan konuşmak yerine  daha çok senden konuştuk.
Kadınlar senin bir kadın düşmanı olduğun görüşünde birleştiler.
- Sen ne dedin peki?
 - Bir şey söylemem gerekiyor muydu?
 Tabii, onlara bulunması çok zor bir kadınla birlikte olduğumu   bu yüzden de sıradan kadınlara ayıracak vaktim olmadığını söyleyebilirdin.
Bu sabah tüm kibarlığın üzerinde.
Soruşturman ne durumda?
 Beni çok ama çok zorluyor canım.
 Hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.
Senin için yapabileceğim bir şey var mı?
 Yok canım.
 Bir şey var aslında!
 İkarus kelimesinin senin için bir anlamı var mı?
 İ.K.A.R.U.S.
 Herkes tarafından bilinen mitolojik anlamının haricinde tabii ki.
- İkarus  - Evet.
Sevgili Başsavcım, görünüşe bakılırsa kitabımı henüz okumamışsın.
İkarus efsanesinden bahsetmiştim, bir saniye o bölümü bulayım.
 Gerek yok, kendim bulabilirim.
Buldum.
 198. sayfa.
İkarus, Minos tarafından hapsedildiği labirentten  kendi yaptığı kanatlarla uçarak kurtulmuştur.
Kuş tüylerini mumla yapıştırıp kanatlarını yaparak kaçmış  ama uçarken güneşe çok yaklaşmış  bu yüzden de mum erimiş, İkarus da suya düşmüştür.
Tüm efsaneler halk edebiyatının bir parçasıdır.
Güneşin "doğru"yu simgelediğini düşünecek olursak  İkarus gerçeğe bu kadar yakın olmasının bedelini hayatıyla ödemiştir.
Bu bilginin sana bir faydası olacak mı?
Alo  Alo Alo!
 Alo!

 "Otoriteye itaat" deneyleri 1960-1963 yılları arasında   Yale Üniversitesi'nde gerçekleştirilmiş   Profesör Stanley Milgram kontrolünde yapılmıştır.
 Bu çeviri, vazife başındayken şehit düşen savcılarımıza ithaf edilmiştir.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar