I... comme Icare (1979)
| |
120 dk
Yönetmen:Henri Verneuil
Senaryo:Didier Decoin, Henri Verneuil
Ülke:Fransa
Tür:Suç, Dram, Gizem
Rating:7.9
Vizyon Tarihi:19 Aralık 1979 (Fransa)
Dil:Fransızca
Müzik:Ennio Morricone
Çekim Yeri:Cergy, Val-d'Oise,
Fransa
Nam-ı Diğer:I as in Icarus | I for Icarus
Oyuncular:Yves Montand, Michel Albertini,Roland Amstutz,
Jean-Pierre Bagot, Georges Beller,
Özet
Görevine yeniden seçilen Devlet Başkanı Marc Jary,Victory
Bulvarında halkı selamlarken suikaste kurban gider.Kamuoyunun yoğun baskısı
neticesinde olayı araştırmak üzere Anayasa Mahkemesi Başkanı Frederick
Heiniger'in başkanlığında,Gizli Servis Başkanı Hugues Adler, Adalet Bakanı
Robert Picart, Senatör Albert Philippe, Savunma Bakanı General Anthony Baryn ve
Başsavcı Henri Volney'den oluşan bir komisyon kurulur.Komisyon bir yıllık
çalışmasının neticesinde rapourunu tamamlar ve kamuoyuna ilan edilir:Suikasti
bir meczup işlemiştir ve tamamen siyasi değil adi bir cinayettir.Başsavcı Henri
Volney hariç,komisyon üyelerinin tamamı bu kararda hem fikirdir.Ancak Başsavcı
Henri Volney böyle düşünmemektedir.Bundan dolayı şerh koymuştur.Kurallara göre
böyle bir durumda şerh koyan üye başkanlığında soruşturma tekrar
yapılmalıdır.Başsavcı Henri Volney her şeye en baştan başlar ve o gün yaşananları
birer birer araştırmaya koyulmuştur.Artık en ufak bir detay bile belirleyici
olacaktır.Bir fotoğraf karesinde yer alan 9 kişi dikkatleri üzerine çeker.Ancak
bu kişiler bir süre sonra esrarengiz biçimde (trafik kazası, kalp krizi...vs.)
gibi yöntemlerle teker teker ölmeye başlar.İçlerinden sadece bir tanesi
kalmıştır ve bu kişinin de yok edilmesi an meselesidir.Her bir ihtimal
değerlendirilmeye ve olaylar yeniden yaşanırcasına canlandırılmaya
başlanır.Soruşturma derinleştikçe olaylar bambaşka bir yöne doğru gider ve
Başsavcı Henri Volney'in karşısına derin bir yapı çıkar.Uzun uğraşlardan sonra
suikasti aydınlatacak yeterli kanıtlara ulaşmıştır ama bu kez de kendisi bu
derin yapının hedefi haline haline gelir.
Alt yazı
"Tamamen hayal ürünüm olduğu için bu
hikâye baştan sona doğrudur."
Boris VIAN
"Günlerin
Köpüğü"
Arkadaşını Bets10'a getir 500 TL'yi götür.
Alo?
Tamam.
Anladım.
Dünyanın her yerinden gelen insanlar bugün burada sabırsızca, Başkan Marc Jary'nin gelmesini
bekliyorlar.
Başkan coşkulu kalabalık
tarafından karşılanacak ve Victory
Bulvarı'ndaki törene başkanlık arabasıyla teşrif edecek.
Başkan Jary halkın
isteği doğrultusunda bir 6 yıl daha Devlet
Başkanı sıfatıyla görev yapacak.
Seçimlerden 2.
kez zaferle çıkarak ülkenin en önemli şahsiyeti haline geldi.
Uluslararası desteği
arkasına alarak seçimi 300.000 oy
farkla kazandı.
Sayın Başkan, gelecek
yıllarda hangi politik çizgide duracaksınız?
Bernard Shaw'un
dediği gibi: "Bazı insanlar olayları olduğu gibi görür ve 'Neden?
' diye merak eder
bazı insanlar ise olayları hiç olmadığı gibi hayal edip 'Neden olmasın?' diye düşünür."
Ben iki görüşe de eşit mesafede durmaya çalışacağım.
Yukarıda!
Terasta!
Ateş ederken gördüm!
Tüm birimlerin
dikkatine!
Bina 244B! 244B!
Keskin nişancı
binanın terasında!
Tüm çıkışları tutun!
Basın bildirisi.
Başkanlık kararnamesi
uyarınca, Başkan Marc Jary'nin ölümüyle
sonuçlanan koşulların belirlenmesine yönelik
detaylı bir rapor hazırlamak üzere bir araştırma komisyonu kurulmuştur.
Anayasa Mahkemesi
Başkanı Frederick Heiniger'in başkanlığını yaptığı komisyon Gizli Servis Başkanı Sayın Hugues Adler Adalet Bakanı Sayın Robert Picart Senatör Sayın Albert Philippe Savunma Bakanı General Anthony Baryn ve Başsavcı Sayın Henri Volney'den
oluşmuştur.
1 yıldan fazla süren
araştırmada sona ulaşılmak üzeredir.
20.000 ifade, 30
ciltlik kanıt 682 sayfalık rapor,
devlet başkanlığına teslim edilecek ve
akabinde de yayımlanacaktır.
Elde edilen sonuç şu
şekildedir: Başkan Jary, yarı otomatik Winchester Magnum marka bir tüfekten çıkan 338 kalibrelik 3 kurşunla
vurularak öldürülmüştür.
Katilin adı Karl Eric
Daslow'dur ve cinayet taammüden
işlenmiştir.
Daslow'un nevropat,
dengesiz karakterli ve şizoid olduğu tespit edilmiştir.
Daslow tek başına
hareket etmiştir.
Ne bir suç ortağının
varlığına ne de komplo izine rastlanmıştır.
Tutuklanma esnasında Daslow
intihar etmiştir.
İmza: Heiniger
Komisyonu.
Teşekkür ederim Bayan
Lapierre.
Bu sonuçta hemfikir
miyiz beyler?
- Tamamen hemfikiriz.
- Öyleyse belgenin
imzalanmasına geçebiliriz.
Kusura bakmayın
beyler ama ben bu raporu imzalayamam.
Kamera 2, Volney'e yakın gir!
Lütfen dikkat, son 20 saniye!
Fotoğrafçı arkadaşlar lütfen kendileri için ayrılan yerlere
geçsinler!
Lütfen dikkat, son 5 saniye!
İyi akşamlar.
Bugün saat 16'da dünyadaki tüm teleksler çok şaşırtıcı ve
beklenmeyen bir haber aldılar.
Haberde; Heiniger
Komisyonu'nun bir üyesinin Başkan Jary suikastının araştırma sonuç raporunu imzalamayı reddettiğinden
bahsedilmekteydi.
Habere mevzu bahis
olan kişi Başsavcı Henri Volney'dir ve
kendisi şu anda "Bir Adam, Bir Olay" programının stüdyo konuğudur.
Sayın Başsavcı,
"Bir Olay"ın baş aktörü bu akşam sizsiniz.
Bu yüzden üyesi
olduğunuz komisyonun 5 üyesinin stüdyoda
bulunan uluslararası basın temsilcilerinin
ve 7.777.777'yi arayarak programa bağlananların sorularını cevaplamanızı isteyeceğiz.
Bay Heiniger, Anayasa
Mahkemesi başkanı olarak komisyona siz başkanlık ettiniz.
Bu yüzden tartışmaya
sizin başlamanızı istirham edeceğim.
Başsavcı Sayın
Volney'ye basit bir soru sormak istiyorum: Bir yıl boyunca, özenle ve
titizlikle çalışan bu araştırma komisyonunun
her aşamasında bulunmuş olmanıza rağmen
bir kez dahi olsun aynı fikirde olmadığınızı açıkça beyan etmediniz.
Bugün neden muhalefet
ettiniz?
Sayın Başkan bahsi geçen 1 yıl, araştırmanın vuku bulduğu
yıldır.
Devam eden bir
araştırmaya muhalefet etme gereği duymadım.
Bugün ise, hemfikir
olamayacağım bir sonuca ulaşılmıştır.
Lütfen!
Henüz sözümü bitirmedim!
Bay Heiniger'e şunu
da sormadan geçemeyeceğim.
- Oldukça basit bir
soru.
- Buyurun.
Araştırma devam
ederken, Daslow'un tek başına hareket ettiği
ve herhangi bir komplo ya da entrika
söz konusu olmadığı yönünde sonuç çıkması için yüksek makamlardan direktif aldınız mı,
almadınız mı?
Bunun akabinde de,
"3. Dünya Savaşı'nın sorumluluğunu üstlenemem.”
dediniz mi?
Böyle bir direktif
aldınız mı, almadınız mı?
Sayın Başkan, izin
verirseniz size yardımcı olayım.
Kimsenin böyle bir
direktif vermediği, benim elimde bunu
ispatlayacak bir belge olmadığı ve bu suçlamalardan zararlı çıkacağım tarzında bir cevap vereceksiniz.
Ayrıca, bunları
benim uydurduğumu söyleyeceksiniz ama
doğru söylediğime dair kanıtı sunduğumda
bu durumdan siz zararlı çıkacaksınız.
Sayın Başkan
Heiniger, bu riski almak istiyor musunuz?
Evet, öyle bir
direktif aldım.
Böyle bir öneri
aldım daha doğrusu, bir temenni diyelim.
Ama sizleri temin
ederim ki, o yönde hareket etmedim.
Teşekkür ederim.
Sayın Başsavcı,
bir tarafta raporu imzalayanlar diğer
tarafta ise herkesi karşısına alan, adaletin cesur bekçisi olarak siz mi
varsınız?
Hayır General
Baryn, hayır Şunu belirtmeliyim ki, Heiniger
Komisyonu'nun tüm üyeleri dürüst, işini
ciddiyetle yapan, tedbirli ve karakterleriyle
öne çıkan büyük görevlerinin bilincinde
olan insanlardır.
Bizi
şımartıyorsunuz Sayın Başsavcım.
Siz tamamen
haklısınız ama Ama ne?
Bu komisyonu neyle
suçluyorsunuz?
Ben bu komisyonu şu anki hâletiruhiyesinden dolayı suçluyorum.
"Gerçeği ama
sadece gerçeği arıyoruz.”
dediğimizde hepimiz çok samimiydik ama bu gerçeğin elde ettiğimiz gerçekten daha farklı
olmasını umut ettik.
Hiç kimsenin
huzurunu kaçırmayacak, dedikoduları yok edecek bir gerçek.
Sis perdesini
aralarken, bizleri gün ışığına çıkarmayacak bir gerçek.
Hangi
dedikodulardan bahsediyorsunuz?
Neden
korkuyorsunuz?
Bu ülkedeki bazı
politik problemlerin suikastlar
aracılığıyla çözülebileceğini itiraf etmekten korkuyorum.
Buna tahammül
edemem!
Sayın Başkan,
ülkemizin onuruna yapılan bu hakaretler
karşısında müsaadenizle burayı terk ediyorum!
Oturun General Baryn!
Gerçeğin ne onuru ne
de ülkesi vardır!
Olduğu gibi kabul
edilmek durumundadır.
Ajans France'den Jack
Turner.
Sayın Başsavcı, siz
Daslow'un masum olduğuna mı inanıyorsunuz?
Bay Turner, hemen
sonuç çıkartmayın!
1 yıl boyunca özenle
yapılan araştırmalar sonucunda şu bulgulara eriştik: Bir: Daslow, Başkan Jary suikastının
failidir.
Bence de bu mümkündür.
İki: Daslow, cinayeti
taammüden işlemiştir.
Bence, bu da
mümkündür.
Üç: Daslow'un akıl
sağlığı yerinde değildir.
Benim buna yorumum
ise, bunu belirlemek mümkün değildir çünkü
hasta olduğuna işaret eden herhangi bir kanıt göremedim.
Akıl sağlığı yerinde
olmadığı için mi cinayet işledi yoksa
cinayet işlediği diye biz onu deli mi ilan ediyoruz?
Dört: Rapora göre
Daslow aile sıcaklığından yoksundu, duygusal olarak dengesizdi ve işlediği cinayetle tarih sayfalarındaki
yerini almak istedi.
Dünyanın her yerinde Daslow
gibi insanlar olsa da bu insanlar
başkan vurmamaktadır.
Beş: Rapora göre
Daslow tek başına hareket etmiştir.
Maalesef, bundan
kesin olarak emin olamayız.
Son olarak, altı:
Daslow intihar etmiştir.
Benim cevabım ise,
neden olmasın?
Son söz olarak, bu 6
iddiayla ilgili şüphelerim var.
Sessiz olun!
Herkes sırayla lütfen!
Aldığım bilgiye göre
tüm hatlar kilitlenmiş.
Şimdi de bir
izleyicinin sorusuna kulak verelim.
Alo.
Kiminle görüşüyorum?
Bu ülkedeki binlerce
vatandaş gibi Başkan Jary'yi ben de
severdim.
Şimdi ne olacak onu
öğrenmek istiyorum.
Sayın Heiniger, cevap
vermek ister misiniz?
Hanımefendi, araştırma komisyonu akdinin 4.
maddesinde üyelerden birinin sonuç
raporunu imzalamayı reddetmesi halinde komisyonun
dağılacağı ve sonuca itiraz eden üyenin başkanlığında araştırmanın
en baştan tekrar başlatılacağı yazar.
Bu kişi Başsavcı Henri Volney'dir.
İyi geceler Pierre.
Harikaydın!
- Sanırım tüm geceyi
çalışarak geçirmiş.
- Nereden anladın?
Geldiğimde henüz
tıraş olmamıştı.
Merhaba beyler.
Öncelikle sizleri yanımda görmekten ne kadar mutlu olduğumu
söylemek istiyorum.
Sağ olun.
Bitti mi?
Evet, efendim.
Bunlar suikast esnasında
konvoya odaklanan tek kameranın
çekebildiği görüntüler.
Coşkulu kalabalık
kabloyu koparmış ve kamera kayıt yapamamış.
Bağlantının tekrar
kurulması 3-4 dakika sürmüş ve kurulduğunda da
iş işten geçmiş.
Tüm olay kamera kayıt
dışıyken gerçekleşmiş.
Anladım.
Kamera yeniden kayda
girdikten sonra çekilen küçük bir kısım var.
- Göstereyim mi?
- Tabii.
Bundan sonra
televizyonun logosu görünüyor ve suikast duyuruluyor.
Hepsi bu kadar.
Max.
Son kısmı tekrar
oynatır mısın?
Dur!
Bu adamı bulmamız
lâzım.
Kamerası kayıttaysa, suikastı
kaydetmiş olmalı.
Tüm laboratuarları
kontrol edin ve adını, adresini bulun.
Tamam.
Öyleyse bana yol
göründü desenize.
Çömezlikten
kaybediyorsun dostum.
Tüm gazetelere de
ilan verelim: "Başkan Jary suikastını kaydeden amatör çekim videoları
aranmaktadır.”
"Kasetleri
lütfen 'Başsavcı Henri Volney' adına, 'P.O. 405' adresine gönderiniz.”
"Ödül verilecektir.”
diye de ekleyin.
Hatta "Muazzam
bir ödül.”
diyin.
Hayır, filmlerin
hiçbirini izlemiyoruz, tamamen otomatik çalışıyor.
Negatifler buradan
giriyor ve diğer taraftan vaftiz, düğün
ve tatil anıları binlerce kilometre
uzağa gönderilmeye hazır olarak çıkıyor.
Verdiğimiz ilanların sonuçlarını
almaya başladık.
Sabahtan bu yana 5
tane film geldi.
8 ve 16 milimetrelik
filmler.
1'i hariç, 4
tanesinde sessiz.
Bob?
Devam etmemiz gerek.
2.800 laboratuar çok
da değil.
Burada mı?
Tamam.
Sinema şaheserlerini
izlemekle meşgulüz.
Devamını görmek
istiyorsanız, 8.463.742'den Bay Sanio'yla iletişime geçiniz.
Tam bir kurnazla
karşı karşıyayız.
Ticaret konusunda da
tecrübeli.
Ara bakalım.
Bay Sanio?
Evet, Robert Sanio.
Bu da Bay Keller,
avukatım.
Buyurun lütfen.
Oturun.
Ne kadar istiyorsunuz
Bay Sanio?
Eşimle şöyle bir
düşüncemiz var bu filmi size verirsek,
bir daha izleme şansımız olmayacak.
İkimiz için de bu
film oldukça değerli.
Ne kadar istiyorsunuz
Bay Sanio?
- 200 mü?
- 2.000.
Kanser Araştırma
Vakfına da biraz katkımız olsun istiyoruz.
Cömertliğiniz
gözlerimi kamaştırıyor.
Tabii ki müvekkilime
de biraz ödeme yapmanız gerekiyor.
25.000 kadar.
Bay Sanio, bu
ülkedeki en pahalı yönetmen olduğunuzu biliyor muydunuz?
Bunu 412 numaralı
ofise götürün.
Dürüst bir adam
olduğum için şunu da belirtmek isterim ki
bu filmi 1 yıl önce, suikastın tam ertesinde de satmıştım.
Kime?
Şirketin adını
hatırlamıyorum ama başka hiç kimseye satmadığımdan
emin olabilirsiniz.
Tamam.
Buyurun.
Bir kopyasını yaptım.
Belki de 2 tane
yapmışsınızdır.
Çekim yapmanın sırası
değil!
Hemen gidelim buradan!
Max, geri sar.
Duracağın zamanı
söyleyeceğim.
Dur, buradan oynat.
Çekim yapmanın sırası
değil!
Hemen gidelim buradan!
Dur!
İlginç.
Sizce de öyle değil
mi?
İlk kurşun Başkan'ın
başına isabet ediyor ama bazıları tam
ters tarafa bakıyor.
Belki de birisi
onlara bağırmıştır.
Yani sana göre birisi
suikast sırasında onlara: "Hey,
Charly!
" diye bağırıyor
onlar da kim bağırdı diye dönüp ona bakıyor.
Evet, kesinlikle
duydukları bir sese bakıyorlar ama o
ses kesinlikle "Hey, Charly!
" değil.
Max!
Devam et!
Sanio burada
itişmenin ortasında kalmış ama çekmeye devam etmiş.
Aynı bölümü tekrar
oynat bakalım.
Ama sana ağır çekime
al dediğimde, kare kare oynat.
Al!
Dur!
O insanlar kesinlikle
bu adama bakıyorlardı.
Görüntüyü büyült.
Bu insanları bulmak
zorundayız.
Çok çalışmamız
gerekecek.
Max, Charly, siz
izinlisiniz.
Biz de o binanın 2.
katına bakmaya
gidiyoruz.
Oldukça güzel bir
ofistir ama maalesef 1 yıldır boş.
Telefon çalışmıyor
beyim.
Koridordakini
kullanabilirsiniz.
- Burayı
kiralayacaksınız, değil mi?
- Hayır, öyle bir
niyetimiz yok.
Burayı
Transcontinental İthalat-İhracat adında bir şirket kullanıyormuş, doğru mu?
Doğrudur ama birden
yok oldular.
8 aylık kirayı da
peşin ödedikleri için, ofis sahibi pek de şikâyetçi olmadı.
Ama sanırım ben ne
olduğunu biliyorum.
- Buranın Başkan'a
ateş açılan bina olduğunu biliyor muydunuz?
- Hayır.
Bu
Transcontinental'da çalışanlar asortik tiplerdi.
Buradan hemen kaçmak ister
gibi bir havaları vardı.
Böyle yok olup
gitmeleri de bunu kanıtlıyor zaten.
Asortik olduklarını
nereden anladın?
Kaybolmadan önce bana
bir zarf bıraktılar zarf da oldukça
kalındı.
İçinde ne olduğunu
tahmin edersiniz artık.
Bir saniye.
Al bakalım.
Hiç gerek yoktu Teşekkür ederim.
Anahtarı üzerinde
bırakıyorum.
Görevliye
bırakırsınız, bir zahmet.
Ticaret Odası'nı
aradım Transcontinental İthalat-İhracat
diye bir şirket kayıtlı değil.
Sahte bir şirketmiş.
Kiralanan bu ofis de ikinci keskin nişancıyı saklamak için
tutulmuş.
2 keskin nişancı
demek, bu iş örgüt işi demektir.
Demek ki keskin
nişancının biri terastaki Daslow'du diğeri
de burada, 2. kattaydı.
9 görgü tanığı
sırtlarını terasa dönmüyorlar buraya, 2.
kata bakıyorlar çünkü silah sesi
buradan geliyor.
Çok ilginç değil mi?
Raporda 9 görgü
tanığından hiç bahsedilmiyor onların
yerine kalabalığın içindeyken Daslow'u
işaret ederek bağıran Nick Farnese'nin adı geçiyor.
Şöyle bağırmış:
"İşte yukarıda!
Ateş ettiğini gördüm!
Gördüm!
" Geldiğiniz için teşekkür ederim Bay Farnese.
Meslektaşlarınız çok
uzun sürmez diyince ben de dükkânla
ilgilenmesi için eşimi çağırdım.
Vaktinizi çok
almamaya gayret göstereceğiz.
Suikastın olduğu gün şu binanın terasından ateş eden birisini
görmüşsünüz.
- Çok net gördüm hem
de.
- Gördüğünüzde
neredeydiniz?
O sabah çok erken
gelmiştim.
Tam olarak şuradaydım.
- Bu kaldırım taşının
tam yanındaydım.
- Emin misiniz?
Kesinlikle eminim!
Aynen bu şekilde
oturuyordum.
Hatta bir polis bana
buraya oturmamamı söylemişti.
Bana çok aptalca
gelmişti çünkü tek başınaydım.
Ben de oturmaya devam
ettim ve buradan her şeyi gördüm.
Gözlüğünüze bir
bakabilir miyim lütfen?
Teşekkür ederim.
Söyler misiniz, şu
ilan panosunda ne yazıyor?
Çok bulanık Ben miyobum.
Peki o gün,
"İşte yukarıda!
Ateş ettiğini gördüm!
" diye bağırdığınızda
bu gözlük gözünüzde miydi?
Tabii ki, hiç
çıkarmıyorum zaten.
Bu fotoğraf o gün
çekilmiş.
Fotoğraftaki sizsiniz
değil mi?
Evet benim.
Ama gözlük gözünüzde
değil.
O zaman gözümde
değildi.
Burası çok
kalabalıktı.
Birisi beni itmiş itince de gözlüğüm düşüp kırılmıştı.
Yenisini almak
zorunda kalmıştım.
İsterseniz faturasını
gösterebilirim.
Suikastçıyı gördüğümde gözlüğüm gözümdeydi, onu çok net
hatırlıyorum.
Şimdi terası
görebiliyor musunuz?
- Tabii ki-- - Hayır,
bakmaya devam edin!
Bay Farnese, bu yayın
aracı tam olarak bu noktada duruyordu.
Ee, ne olmuş?
Ben sadece
"Terasta, eli tüfekli bir adam var.”
dedim polisler de terasa gittiklerinde, tüfekli
bir adam buldular.
Bu da benim hiçbir
şeyi uydurmadığımın kanıtıdır.
- Evet?
- Bir şey yok Bay
Farnese.
Eşinizin yanına dönüp
işinize bakabilirsiniz.
- Ben Pierre Gregory,
Başsavcım.
- Merhaba.
Bu da keskin
nişancımız Stan.
Daslow'un tüfeğini ve
boş kovanları bulan sizsiniz, değil mi?
Evet, Başsavcım.
Şu şekilde
duruyorlardı.
Şu 3 şekil boş
kovanları nasıl bulduğunuzu mu gösteriyor?
Evet, efendim.
Arkadaşlardan bir
tanesi ben gelmeden önce olay yerinin fotoğraflarını çekmiş.
Yanımda.
Tamam.
Güzel, başlayalım.
Hazırız.
1 km yarıçapındaki
tüm yolları kapattık.
Her şey hazır.
Tamam.
Gregory, sizin mermi
kovanları Daslow'unkiler kadar uslu değilmiş.
Bir daha lütfen.
Bu gizemi nasıl
açıklayacaksın?
3 kovan da mükemmel
bir şekilde yan yana duruyorlar.
Buna gizem diyemem,
efendim.
Anca bir mucize
diyebilirim.
Teşekkür ederim.
Bugünlük işimiz bitti.
Görgü tanıklarıyla
ilgili bir gelişme var mı?
Neredeyse tüm
kayıtları inceledik.
Robert Kosheba,
Marianne Delila Charles Polodi,
Guillaume Gemenos Nicolás Rosenko,
Ramón Jiménez Ursula Hoffmann, Serge
Levis bu şahsın kimliği ise belirsiz.
- İyi iş
çıkarmışsınız!
Aslına bakarsanız
şansımız yaver gitti.
Hemen hemen hepsi
kendi rızalarıyla gidip Heiniger Komisyonu'na ifade vermişler.
Heiniger Raporu'nda
ben öyle ifadelere rastlamadım.
Çok şaşırdım açıkçası.
Raporun 198.
sayfasında şöyle diyor: "İfadeler hayal ürünü, faydasız ve önyargılı olduğundan komisyonca değerlendirilmeye
layık bulunmamıştır.”
İfadeleri bu yüzden
okuyamamışsınız.
Hepsi ifade vermiş.
Şu ikisi hariç: Gazeteci
Nicolás Rosenko.
Bir gazetede
çalışıyormuş.
Çalıştığı gazetenin
manşetine imza atmış.
Yazar olarak değil,
maktul olarak.
Alo?
FÖH adına arıyorum.
- Filistin'e Özgürlük Hareketi.
- Konu neydi?
Dikkatlice dinle, tekrar etmeyeceğim: Muhabirlerinizden biri
olan Nicolás Rosenko'yu İsrail propagandası yaptığı için infaz ettik.
Cesedini otoparkınızın 6.
bölümünde
bulabilirsiniz.
1 saat sonra, FÖH
Rosenko'nun ölümüyle bir alâkaları olmadığını bildirmiş polis de dosyayı kapatmış.
Rosenko bu yüzden
komisyona ifade verememiş öyleyse.
Bence işi kendisi
çözmek için ifade vermemiştir.
Daslow davasıyla çok
ilgileniyormuş.
Bunu arabasının arka koltuğunun
altında buldum.
"Daslow'a otopsi
yapılmamış.
Neden?
" "Daslow'un intihar ederken kullandığı silah kime
ait?
" "Son anda basına açıklanan konvoy güzergâhını Daslow nereden öğrendi?
" Doğru söylüyor.
"Birbirlerini
tanıyorlarmış.
Yanındaki adam kim?
" Rosenko buradan birkaç sayfayı yırtmış.
Onun için oldukça
önemli olmalı.
Sendekini verir misin?
147 ve 148. sayfalar.
Evet Karl İtalyan arkadaşı Luigi Lacosta ile
birlikte.
Şu Lacosta'yı bir
araştırın bakalım.
Biz devam edelim.
Ursula Hoffmann Hamburg'un
köhne limanlarından kopup gelen erotizmin
doruklarında gezinen herkesin
hayallerini süsleyen büyüleyici nü
şovuyla karşınızda Ursula Hoffmann!
Ursula!
Ursula!
Ne bok yiyorsun orada?!
Soruşturmaya göre,
duygusal bir intiharla karşı karşıyayız.
Ramón Jiménez, 33
yaşında, sanatçı.
Her zamanki gibi saat 9'da, otopark görevlisi bir müşterinin arabasını getiriyor.
Otoparkın önünde, yoldan geçen biri başka birinden ateş
istiyor.
O kişi de Ramón Jiménez.
Jiménez birden fenalaşıp olduğu yere yığılıveriyor.
Bir ambulans gelip Jiménez'i alıyor.
Saat tam olarak 9:05.
Bu arada, Ramón Jiménez hâlâ hayatta.
Hastane giriş kayıtlarına göre ambulans saat 10:30'da hastaneye giriş yapıyor ve Morg'a ölü bir beden bırakıyor.
Doktor raporuna göre ölüm sebebi: "Kalp krizi.”
Otopsi de yapılmıyor.
Kalp krizi geçirip
ölmek oldukça rastlanır bir durum, değil mi?
Öyle ama burada bir
gecikme söz konusu.
Hem de 1 saat, 15
dakikalık muazzam bir gecikme.
Trafik çok sıkışık
olsa bile, Jiménez'in alındığı otoparkla
hastanenin arası en fazla 15 dakika sürer.
Sadece 15 dakika.
Ama ambulans bu
mesafeyi neredeyse bir buçuk saatte almış.
Bu durumu ambulans
personeli nasıl açıklıyor peki?
Açıklayamıyor.
Ambulans küçük bir
şirkete aitmiş, birdenbire büyük bir
şirket bu küçük şirketi satın almış.
Her şeyi örtbas etmek
için de personel kayıt defteri ortadan yok olmuş.
Marianne Delila Guillaume Gemenos Charles Polodi 3'ü de trafik kazasında ölmüş.
Marianne Delila
parmakla gösterilen bir bisikletçiymiş ama
frene bile basmayan bir kamyonun altında kalmış.
Peki diğer ikisi?
Tıpatıp aynı şekilde,
Gemenos ve Polodi kullandıkları
araçların kontrolünü kaybetmişler.
3 olayda da gerçek
kaza sebepleri göz ardı edilmiş.
Serge Levis, 23
yaşında, bekâr.
Fotomodelmiş.
Dosyası da burada.
Birkaç sözleşme
imzalamasının akabinde iz bırakmadan sırra kadem basmış.
2 ay sonra da, bir
otel odasında ölü bulunmuş.
Robert Kosheba, 28
yaşında, elektronik mühendisi.
22 Eylül'de, Manhattan Bar'da içkisini yudumlarken narkotik ekipleri rutin bir kontrol
gerçekleştirmişler.
Polis!
Kimse kıpırdamasın!
Kaldırın elleri!
Kosheba'yı öldüren polis nefsi müdafaada bulunduğunu iddia
etmiş belli bir zaman sonra da görevden
alınmış.
Robert Kosheba'nın
üzerinden silah çıkmamış.
Ya bu?
Bu da sarı hummadan ölmüştür
herhalde.
Hayır efendim,
kendisine ulaşabilen olmamış.
Ne gören var, ne de
bilen.
Tam bir sır.
Kim olduğunu ya da nerede
olduğunu bilmiyoruz.
Kasetteki görüntü
sayesinde fotoğrafını oluşturduk.
Ekrandaki bu vatandaşımıza ve onu tanıyanlara sesleniyorum.
Lütfen en kısa sürede Başsavcılık'la irtibata geçiniz.
Başsavcı Volney, telefon numarası: 344.344.33.
Bu numarayı 24 saat arayabilirsiniz.
Tekrar ediyorum: 344.344.33.
Beyefendi, bu
fotoğraftaki şayet sizseniz en kısa sürede
bizi arayın, sadece önemli bir olaya tanıklık
ettiğiniz için değil özellikle kendi
hayatınız ve sevdiklerinizin hayatı tehlikede
olduğu için.
Başsavcı Henri Volney'nin mesajını dinlediniz.
Bu mesaj bu akşam boyunca sürekli yayınlanacaktır.
Ara Frank.
Onlara her şeyi
anlatmalısın.
Jeanne!
Yine başlama!
Bir hata daha yapma
şansım olmadığını neden anlamak istemiyorsun?
Bildiklerimi unutmak
zorundayım.
Sen aramazsan, eninde
sonunda biri seni tanıyacaktır.
Kasaptaki çırak ya da ofisten bir arkadaşın.
O zaman ne olacak
peki?
Numarayı not almadım.
344.344.33.
Evet dinliyorum.
Cevap; "Beraber Dövüşelim" filminde oynayan Robert
Mitchum.
Kazandım mı?
Hayır hanımefendi,
cevap o değil ve herhangi bir ödül vaat etmiyoruz.
- Televizyon yarışması yapmıyor muydunuz?
- Hayır hanımefendi.
Başsavcı Volney'nin
ofisi, dinliyorum.
Fotoğrafını yayınladığınız kişiyi tanıyorum.
İsmi Frank Bellony'dir.
Bir zamanlar iyi bir dostumdu.
- Neden bir zamanlar dediniz?
- Çünkü eşlerimizin
arasında birkaç sorun çıktı.
Birbirlerini
çekemiyorlardı.
Sizde adresi var mı?
Sanırım oturduğu yerden taşınmış, son zamanlarda da
karşılaşmadım.
Alo?
Ben Frank Bellony.
Başsavcı Volney ile
görüşmek istiyorum.
Ben yardımcısıyım.
Lütfen hattan
ayrılmayın!
- Efendim?
- Başsavcı Volney ile
mi görüşüyorum?
Aradığınız kişi benim.
Vaktinizi boşa
harcadığınızı söylemek için aramıştım.
Fotoğrafımı
televizyonda boşu boşuna yayınlayıp duruyorsunuz.
O olayla ilgili
hiçbir şey bilmiyorum.
Ne bir şey gördüm ne
de duydum ve sizinle de görüşmek istemiyorum.
Korkmakta haklısınız
beyefendi.
Şunu da bilmiyor
olabiliriz, suikast günü şüpheli
olaylara şahit olan sizin gibi 8 kişi daha vardı.
Ne güzel işte.
Onlarla konuşsanıza.
Bu pek mümkün değil
çünkü o 8 kişi şu an hayatta değil ve hiçbiri
doğal bir şekilde ölmemiş.
Bana inanmıyorsanız 9. kişi siz olabilirsiniz.
9. şahit değil, 9.
ceset.
Terbiyesizleşmeyin.
Ya terbiyesizi ya da
katili seçeceksiniz beyefendi.
- Anladım Adresim-- - Hayır!
Adresinizi söylemeyin!
Yakınlarınızda
telefon kulübesi var mı?
Harika, beni oradan
arayın.
Telefonun yerini
belirler, gelir sizi alırız.
- Başsavcı Volney, dinliyorum.
- Şu an kulübedeyim.
Telefonu kapatmayın, yerini bulmaya çalışıyoruz bulunca da sizi almaya geleceğiz.
Beyaz bir arabayla
geleceğiz.
Sakın telefonu kapatmayın, jeton atmayı unutmayın.
Bir araba geliyor.
Ama dediğiniz gibi
beyaz değil, siyah.
Alo?
Kulübenin yerini belirledik.
Geliyoruz.
- Evet?
- Bellony ailesi
geldi efendim.
Geliyorum.
İyi akşamlar Bay Bellony.
İyi akşamlar
hanımefendi.
Yardımcım sizlerle
ilgilenecek.
Yan odada
dinlenebilirsiniz.
Ben hariç hepsi Evet hepsi ölmüş.
Benimle gelin lütfen.
Resimleri hazırlar
hazırlamaz bize getir.
Lütfen odaklanın ve
resimlere bakın.
Katili resminden teşhis
etmemi istiyorsunuz, öyle mi?
Evet, lütfen oturun.
Resmini göreceğiniz
kişileri sabıkalarını inceleyerek seçtik.
Rahat mısınız?
Max, başlayalım.
Hayır, bu değil.
Çok daha gençti.
Hayır, sarışın
olmadığını çok iyi biliyorum.
İyi geceler Bay De
Palma.
Başka kimse yok mu?
Bir de 24 saat önceden
rezervasyon yaptırın diyorlar.
Bay Lacosta, saat
gecenin 3'ü restoranı sadece bizim için
bu saate kadar açık tuttular.
Gösterdikleri
hoşgörüden dolayı şikâyet edecek halimiz yok herhalde.
Oturun lütfen.
Votka alır mısınız?
Hangisinden alırsınız?
Polonya, limon, Rus?
- Siz seçin.
- Rus olsun o zaman.
Volney'nin
yayınlattığı şeyi gördünüz mü?
Evet, tesadüfen
gördüm.
Akşam 9'dan beri
yayınlamıyorlar Volney muhtemelen
amacına ulaşmıştır.
Yani, elinizden
kaçırdığınız 9.
görgü tanığına.
Kafkasya Şiş Kebabı.
Bay De Palma, ben
anlaşmamızın bana düşen kısmını yerine getirdim.
Biz de sizden çok
memnun kaldık Bay Lacosta.
Harika.
Anlaşmamız gereği sizin yapmanız gereken 2 şey vardı.
Birincisi: ücret, ki
onu aldım.
İkincisi: güvenliğim
ve ülkeme geri dönüş biletim.
Sırf sizin
güvenliğiniz için 8 görgü tanığını
ortadan kaldırdık.
Ülkenize dönme
vaktinin geldiğini mi düşünüyorsunuz?
Birkaç saat sonra çok
geç kalmış olabiliriz Bay De Palma.
Şu anda bu şehirde beni görmüş
ve konuşmak üzere olan bir adam var.
Maalesef.
2. katta gördüğüm
adam bunlardan hiçbirine benzemiyor.
Kusura bakmayın ama yalan
söyleyecek değilim.
Size minnettarız.
Fotoğraflardan birine
tekrar bakmam mümkün mü acaba?
Elbette.
Son 5 tanenin
içindeydi.
Sanırım bundan
öncekiydi.
Hayır bu değil.
Bu!
İşte buydu!
2. kattaki adam bu
muydu?
Hayır bu şemsiyeli
adamdı.
Kesinlikle eminim
buydu.
Aşağıdaki kalabalığın
hemen önündeydi.
Ben diğerleriyle birlikte, geçitteydim.
İlk başlarda onu fark etmemiştim ama silah seslerini duymamızdan hemen önce şemsiyesini açmıştı.
Hava o kadar güzel
ki, deli herhalde diye düşünmüştüm.
Kusura bakmayın,
araştırmanıza faydası olur mu bilmiyorum ama
bu fotoğrafların içinde onu görünce şaşırdım doğrusu.
- Kusura bakmayın
lütfen.
- Hiç sorun değil,
sağ olun Bay Bellony.
Kendinizin ve
ailenizin güvenliği için sizi zorunlu
bir tatile göndereceğiz.
Her şey ayarlandı.
Seyahat çekleriniz
burada, buyurun.
Bu genç adam size
özel bir jete kadar eşlik edecek.
- Karayipler'de hava
çok güzelmiş diyorlar.
- Şimdi sizi ailenizi
yanına götüreyim.
Sayın Başsavcı, bunu hak
etmek için ne yaptım?
Bir şey yapmadınız
Bay Bellony.
Sadece görmemeniz
gereken bir olaya şahit oldunuz.
İyi yolculuklar.
Carlos De Palma.
Aslen Honduraslı.
23'ünde siyasi
nedenlerden iltica etmiş.
Uzun zamandır da bir suç örgütünün liderlerinden birisi
olmasından şüphe ediliyormuş.
Ne zaman soruşturma
açılsa, ırkçılık yapıldığını iddia ederek
paçayı sıyırmış.
Dolandırıcılıktan 5
yıl hüküm giymiş 2 sene yatmadan
tahliye edilmiş.
- Telefonunu
dinlemeye alın.
Tutuklamayalım mı?
Hayır.
Neye dayanarak
tutuklayacağız ki?
Şemsiye açmakla mı
suçlayacağız?
O görgü tanığı yüzünden
açığa çıkarsam siz de çıkarsınız.
Konuşurum mu demek
istiyorsunuz?
Bazı hayallerim var yaşım da müsait e artık param da olduğuna göre Haklısınız.
Hayallerinize saygı
duymak zorundayız.
Hayallerimiz bizi
gerçeğin bayağılığından kurtararak arzularımızı
gerçekleştirebildiğimiz o görünmez
dünyaya ulaşmamızı sağlarlar.
Hayır, bekliyorum.
Oldukça yağışlı bir
gün müydü?
Hayır, rüzgârın
yönüyle ilgilenmiyorum.
Gökyüzü açık değil
miydi?
Çok teşekkür ederim.
Anlayamadığım bir şey
var.
Daslow, Başkan'ı
vurmak için terasa çıkıyor ama
tüfeğinde mermi yok.
Bir insan neden boş
tüfekle terasa çıkar ki?
Birisi son anda
tüfeği değiştirmiş olmalı.
Bu fotoğraf evinin
önünde çekilmiş tüfek elinde tarih de 28 Mart 1977.
Meteorolojiyi aradım.
28 Mart 1977'de yoğun
bir şekilde yağmur yağıyormuş ama bu
fotoğraf güneşli bir havada çekilmiş.
Belki de yağmurdan
önce ya da sonra çekmişlerdir.
Yağmurdan önce ya da
sonra Ortanca martta çiçek açmaz, sadece
temmuz sonunda açar Charly.
Bu fotoğraf sahte.
Daslow'un kafasının sonradan
yerleştirildiği çok açık.
Öyleyse elimizde
Daslow'un sahte bir fotoğrafı mı var?
Bu davadaki her şey
sahte.
Her şey!
Sahte bir şahit,
sahte bir nişancı, sahte kovanlar sahte
ortancalar ve sahte bir rapor!
Sahte sonuçlarıyla
birlikte.
682 sayfalık raporda en basit soruya bile cevap verebilen bir
sonuç yok: Neden?
Daslow hiçbir sebebi olmamasına
rağmen, neden o terastaydı?
Psikiyatrik rapora
göre paranoyak bir durum söz konusu.
Tabii!
Sebep bulamayınca deli de gitsin!
Delilerin bile
kendilerine göre sebepleri vardır: Ya tanrıları öyle istemiştir ya da dünyayı bir felâketten kurtarma gereği
duymuşlardır ve bunu kendiliğinden
açıklarlar.
Bu tip hastalıklar
tespit edilebilir.
Ama Daslow'a bakacak
olursak, elimizde bir şey yok, hem de hiçbir şey.
Ne okulundan ne
askerliğinden ne iş verenlerinden ne de
günlük hayatından.
Ruhsal olarak hasta olduğuna
dair bir delil yok.
22 Mayıs 13:01'de
Başkan'ı vurmasını 13:02'de de intihar
etmesini saymıyorum bile.
Hayır beyler!
Deli bir suikastçı asla
kendini öldürmez!
Herkese vizyonunu
göstermek ister!
Bu yönde
istatistikler de mevcut.
Psikiyatrik rapor
Laye Üniversitesi'nden Profesör David
Naggara'nın yaptığı bilimsel bir deneye dayanıyor.
Harika!
Hemen arayalım!
Saat sabahın 4'ü
efendim.
- Bugün günlerden ne?
- Pazar efendim.
Tamam Gidin uyuyun.
Pazartesi sabah
görüşürüz.”
Aşağıda imzası bulunan psikiyatri uzmanları deneğin mevcut olmayışından dolayı deneği
muayene edememiş K.E. Daslow'un geçmişini
inceleyerek değerlendirmede
bulunmuşlardır.”
"Şiddete olan eğilimi onu vahşi ve sorumlu tutulamayacağı bu eyleme
sürüklemiş ve bu durum bizim deyimimizle
paranoyak bunama ile açıklanabilmektedir.”
Prof.
Naggara, bu adamı
hatırlıyor musunuz?
Evet, maalesef çok
ünlü oldu zaten.
- Adı Daslow'du,
değil mi?
- Evet.
Deneylerimizden
birine katılmıştı.
Heiniger Raporu'nun
psikiyatrik sonuç kısmını okuma şansınız oldu mu?
Maalesef okuyamadım.
Profesör, burada
yaptığınız testlerde bir kişinin ruhsal
hastalık sahibi olup olmadığını teşhis edebiliyor musunuz?
Sizce Daslow bir
paranoyak gibi mi hareket ediyordu?
Affedersiniz.
Geliyorum.
Paranoyak mı?
Gelin deneylerimizden
birini kendiniz izleyin.
Bugünkü deneğin
davranışları Daslow'u daha iyi anlamanıza
yardımcı olabilir.
- Pekala.
Oturun lütfen.
Bu özel cam sayesinde
onlar sizi göremeyecekler.
Aşağıda konuşulanları
da şu aygıt sayesinde dinleyebileceksiniz.
Hemen dönerim.
- Çok uzun sürer mi?
- Yaklaşık 1 saat
demişlerdi.
- Ne yapacağız?
- Birazdan
açıklayacağız.
Prof.
Naggara da geldiler.
- Bay Rivoli?
- Hayır, Despaul.
- Bu durumda Bay
Rivoli sizsiniz, değil mi?
- Evet, Profesör.
Bugün burada
gerçekleştireceğimiz deneyden bahsedeyim öyleyse.
Psikolojik bir
teoriye göre yaptığı her hatanın
cezasını çekeceğini bilen bir birey daha
doğru ve daha etkili bir şekilde öğrenir.
Bu teoriye günlük
hayattan bir örnek verecek olursak çocukları
hata yaptığında ebeveynlerinin verdiği cezaları gösterebiliriz.
Verdikleri ceza
sayesinde çocuklarının doğruyu hatırlayacağını ümit ederler.
Üniversitemizde ise
biz sadece yetişkinlerle ilgileniyoruz.
Bilimsel olarak, adım
adım cezanın hafıza üzerindeki etkisini
ölçeceğiz.
Sizlerden biri
hatırlamaya zorlanacak olan öğrenci diğeriniz
ise öğrencisine giderek artan cezalar vererek, hafızasını daha etkili kullanmaya zorlayacak olan öğretmen
olacaksınız.
Kimin öğrenci, kimin
öğretmen olacağına kura çekerek karar vereceğiz.
Öğretmen benim.
Öyleyse Bay Rivoli siz
de öğrenci olacaksınız.
- Buraya mı
oturacağım?
- Lütfen.
Tehlikeli değil,
değil mi?
O ne?
Muhtemel yanıkların
oluşmasını önleyecek bir solüsyon.
İyi bakalım.
Deneyin prensibi çok
basit.
Burada 30 kelimeden
oluşan bir liste var, her kelimenin karşısında da bir sıfat var.
Gökyüzü - Mavi,
Hayvan - Vahşi, Rüzgâr - Şiddetli, vesaire.
Siz bu 30 kelimeyi Bay
Rivoli'ye okuyacaksınız.
Daha sonra, sadece
sıfatı okuyacaksınız ve o söylediğiniz
sıfatın hangi kelimeye ait olduğunu hatırlamaya çalışacak.
Anladım.
"Mavi"
dediğimde "Gökyüzü" "Vahşi"
dediğimde "Hayvan" "Şiddetli"
dediğimde ise "Rüzgâr" demesi gerekiyor.
Mükemmel anlamışsınız.
Bay Rivoli her yanlış
cevap verdiğinde cezasını da siz
vereceksiniz.
Bu düğmeleri ileriye
iterek elektrik şokuna maruz kalmasını
sağlayacaksınız.
İlk hatasında 15 volt ikincisinde 30 volt, üçüncüde 45 volt ve bu
şekilde devam edeceksiniz.
Düğmeler aşamalı
olarak 15'er volt artıyor, dolayısıyla şok seviyesi yükseliyor.
Şimdi lütfen
eşleşmeleri öğrencinize yavaşça tane
tane okuyun ki, o da daha kolay hatırlayabilsin.
Deneyin kontrolü Bay
Flavius'da olacak.
Evet Gökyüzü - Mavi Hayvan - Vahşi, Rüzgâr - Şiddetli Gün - Serin
Limon - Sarı Balık - Izgara Yumurta - Sert Denekleri nereden buluyorsunuz?
Gazeteye ilan
veriyoruz: "1 saatinizi bize vererek 6 dolar kazanmak ister misiniz?
" "Hafıza üzerine yapılacak bir deneye gönüllüler
arıyoruz.”
Daslow hangi roldeydi?
Öğretmen miydi,
öğrenci mi?
Öğretmendi.
Bay Despaul'un bulunduğu
yerdeydi.
Kuyu - Derin Ekmek - Yağlı
Maaş - Dolgun.
Tamam.
Lütfen başlayın Bay
Despaul.
İlk kelime: Mavi.
Gökyüzü!
Mavi gökyüzü!
Doğru.
İkinci kelime: Vahşi.
Doğa!
Vahşi doğa!
Hayır, yanlış.
Doğru cevap
"Hayvan" olacaktı.
15 volt.
Bir sonraki kelime:
Şiddetli.
Bir saniye Biliyorum
Fırtına!
Şiddetli fırtına!
Yanlış.
Cevap
"Rüzgâr" olacaktı.
Şiddetli rüzgâr.
30 volt.
Cevap vermeden önce
düşünün.
Bu elektrik şoklarını
göndermek çok hoşuma gitmiyor!
Bir sonraki kelime:
Serin.
Serin, serin "Hava"
olabilir mi acaba?
Bu elektrik şoklarının
Bay Rivoli'nin hafızasını canlandıracağına
gerçekten inanıyor musunuz?
Burada test ettiğimiz
şey Bay Rivoli'nin hafızası değil.
Test ettiğimiz şey Bay Despaul'ün itaat etme kapasitesi.
Otoriteye boğun
eğişi.
Bay Despaul için
otorite bu üniversite Prof.
Flavius, ben ve otoriteyi temsil eden beyaz önlüklerimiz.
Herhangi bir
yanlış yapmamış olan bir kurbanı cezalandırmaya
zorluyoruz.
Mantıksız ve zalim
emirlerimizi uygularken ne kadar ileri gideceğini görmek istiyoruz.
Tüm sorun buradan
kaynaklanıyor.
Bir sonraki kelime:
Sarı.
- Limon.
- Çok güzel!
Sarı limon!
Devam edelim.
Bir sonraki kelime:
Izgara.
Et Izgara et.
Hayır, yanlış!
"Balık"
olacaktı!
Izgara balık!
165 volt.
Dur!
Devam etmek
istemiyorum.
Çözün de gideyim.
450 volta kadar devam
etmesi mi gerekiyor?
Orasını bilmiyorum ama belli zaman sonra Bay Despaul'ün bir
sorunla yüz yüze geleceği çok açık.
Bir tarafta görevini
yerine getirerek otoriteye itaat etme arzusu
diğer tarafta ise kurbanına acı çektirmenin yarattığı korku.
Kısa süre sonra Despaul dayanılmaz bir iç çatışmanın
sonucunda sıkıntıya düşecek.
Bu durumdan kendini kurtarmak için de otoriteye itaat etmek zorunda kalacak.
Çalışmamızı bu çatışma üzerine yapıyoruz.
Devam edin Bay
Despaul.
- Bir sonraki
kelime-- - Bir saniye!
Bay Rivoli'nin sağ
eli çözüldü.
Elektrot temas
etmediğinden çalışmayacaktır.
Elini bağlamanız
gerekiyor.
- Benim mi bağlamam
gerekiyor?
- Bu deneyi doğru
şekilde yapmamız gerek.
Çok ilginç bir evre: fiziksel
temas.
Şu ana dek paneli
kullanarak aktif bir rol almamıştı.
Ama şimdi kendisine
zarar vermemiş olduğu halde işkence
ettiği kişiye dokunmak zorunda.
Deneyin bu evresinde itaat düşüncesi genellikle zayıflar.
Yalvarıyorum
beyefendi.
Lütfen durun.
Neden konsantre
olmuyorsunuz?
Rastgele cevap
vermeyin!
İşimizi düzgünce
yapıp bitirelim.
Durmamı rica etti.
Siz ne diyorsunuz?
Lütfen devam edelim
Bay Despaul.
Cevap vermeden önce
konsantre olun lütfen çünkü 200 volta
gelmek üzereyiz.
Bir sonraki kelime:
Beyaz.
Beyaz!
Bakın!
Despaul kurbanına
kopya vererek iç çatışmasını azaltmaya çalışıyor.
Bu çatışma o kadar
yoğunsa, neden durmuyor?
Şimdi durursa, şu
noktaya bile gelmekle hata ettiğini kabul etmesi gerekecek.
Devam ederek, şimdiye
kadar yaptıklarında haklı olduğunu kendisine göstermeye çalışıyor.
Bir kereliğine bir
sonraki kelimeye geçebilir miyiz?
Deneye sadık kalmak çok
önemlidir Bay Despaul.
İyi de cevap vermiyor.
Ne yapacağız?
Öğrencinin hoşuna
gitmese de, deneye devam etmek zorundayız.
Tüm kelimeleri öğrenmek
zorunda.
Beni duyuyor musunuz
bayım?
Kelimemiz
"Beyaz".
Dayanamıyorum artık Çok canım yanıyor Artık cevap veremeyeceğim Ne yapacağız?
Yanlış cevap
verdiğini farz ederek 180 volt gönderin.
Ben öyle
düşünmüyorum, çok tehlikeli bir iş yapıyoruz!
Tüm sorumluluğu ben
alıyorum.
Madem tüm sorumluluğu
siz alıyorsunuz Bu kadar yeter!
Bilim adına da olsa,
böyle bir şey yapma hakkınız yok!
Sakin olun Sayın
Başsavcım.
Aygıtların hiçbiri
çalışmıyor.
Bay Despaul'ün
oturduğu masayla Bay Rivoli'nin
oturduğu koltuk arasında elektrik falan yok.
Ama Bay Despaul'ün
bundan haberi yok.
Bay Rivoli'nin
hakkını teslim etmemiz gerek, değil mi?
Bizim adamımız.
Tabii ki tüm
deneklerin öğretmen rolünde olması gerekiyor.
Korkunç bir şey.
Sayın Başsavcım 180 volta kadar tepki vermediniz.
Deneyiniz çok
acımasız Profesör.
- Daslow kaç voltta
durmuştu?
- 405 voltta.
Buyurun.
İyice odaklan!
Aksi takdirde 405
volt göndermek zorunda kalacağım!
Biraz çaba göster!
Kelimemiz: Ekose.
- 405 volt!
- Deneyi sonlandırmak
zorundayız.
Mümkün değil,
sonuçların yanlış çıkmasına müsaade edemeyiz.
Devam etmeliyiz.
Deneğin kalbi buna
dayanmayacaktır.
Durmazsak, bir
felaketle karşılaşabiliriz.
405 voltu gönderin
Bay Daslow!
Hayatta olmaz!
Önce siz kendi aranızda
fikir birliğine varın!
Prof.
Naggara ile olan
ihtilafımız sizi ilgilendirmez Bay Daslow.
Siz devam edin.
Hayatta olmaz dedim!
İsterseniz 6
dolarınızı iade edebilirim!
Deney burada, 405 voltta son bulmuştur.
Hiyerarşik
sistemdeki uyum kaybolup otorite
seviyesinde ihtilaflar baş gösterdiği anda
denek bundan faydalanıyor ve itaat etmeyi reddediyor.
405 volta ulaşan çok
deneğiniz oldu mu?
Ortalamasını
alacak olursak, deneklerin %63'ü itaatkâr tavır sergileyip deneyi tamamen kabul ediyorlar ve 450 volta kadar gidiyorlar.
Demek ki medeni,
demokratik ve özgür bir ülkenin 3'te 2'si
yüksek otoriteden gelen her türlü emri
yerine getirme kapasitesine sahip.
Deneyden 3 ay
sonra gerçeği söylemek ve yaptıklarını
savunması için tüm denekleri geri çağırıyoruz.
Bakın Daslow nasıl
tepki veriyor.
Bay Daslow, 3 ay önce bir deneyde görev almış ve birine 405 volta kadar elektrik şoku
göndermiştiniz.
Deney esnasında elektrik şoklarının gerçek olduğuna inanmış
mıydınız?
Evet.
Uyguladığınız işkencenin masum ve savunmasız kurbanınıza ne
kadar acı çektirmiş olabileceğini hiç
düşündünüz mü?
Ne uyguladığım
işkenceyi ne de kurbanın masumiyetini
düşündüm.
Yanımda onu düşünmesi
gereken bir yetkiliniz vardı.
Ne söylendiyse ben onu yaptım.
Bir pilottan bir şehri
bombalamasını istediklerinde, gider bombayı bırakır.
Doğru mu, yanlış mı
diye sorgulamaz, sadece bombayı bırakır.
Ama bir soykırımı ele
alacak olursak zalim bir hükümdar 5-6
milyon insanı öldürmeye karar verdiğinde
1 milyon suç ortağına, katile ihtiyaç duyar.
Diğerlerinin itaatini
nasıl sağlıyor?
Sorumlulukları
dağıtarak.
Zalim bir
hükümdarın zalim bir devlete ihtiyacı vardır
bu yüzden 1 milyon küçük zalimi işe alır her biri de işlerini profesyonelce ve
pişmanlık duymadan yaparlar çünkü suç 1
milyona bölününce hiç kimse suçlunun kim olduğunu hatırlamayacaktır.
Bir tanesi
kurbanları tutuklayacak ama sadece tutuklama yapacak diğerleri kurbanı kamplara götürecek ama
görünen sadece makinistler olacak biri
kurbanları hapse atacak ama görünen sadece hapishane müdürü olacak.
En vahşi olanları
da son anda ortaya çıkacak ama bu itaat
zincirine müdahil olan herkes için her şey gayet normal görünecek.
Bay Daslow, 360
volta geldiğinizde denek çığlık atması ve soruya cevap vermemesi deneğin ölmüş olduğunu düşünmenizi
sağlayabilirdi.
360'dan 405 volta kadar şok göndermeye neden devam ettiniz?
Ölmüş olsaydı, zaten
bir şey hissetmeyecekti, değil mi?
Profesörlerin, ne
yaptıklarını bildiklerini düşünmüştüm.
Onlara işlerini
öğretecek halim yoktu ya.
Tüm deneklerin
kızmadan, öfkelenmeden, kinlenmeden ya da en azından bir ödül dahi beklemeden tepki vermesi beni
çok şaşırttı.
Daslow'un bunları
sadece 6 dolar uğruna yaptığını söylemiyorsunuz değil mi?
Bay Daslow, ilanı üniversite değil de yüzlerce dolar ödül vaat eden bir şahıs
verseydi bu durumda da Bay Rivoli'ye 405
volta kadar şok gönderir miydiniz?
Hayır.
Ya ödül olarak 10.000 dolar vereceğini söyleseydi?
Beni anladığınızı
düşünmüyorum beyefendi.
Paranın miktarının
bir önemi yok.
Saygı duyduğum sürece
otoriteye itaat ederim.
- O kadar.
- Teşekkür ederim.
Demek ki o gün,
Başkan'ı vurmak için terasa çıkarken Daslow
paranın miktarını umursamadan "saygı duyduğu bir otoriteye" itaat ediyordu.
Ama aynı otorite
sadece para için çalışan gerçek suikastçıları da işe almış onları da aşağıya yerleştirmişti.
Sahte görgü tanığı
Nick Farnese, şemsiyeli adam Carlos De Palma
ve 2. kattaki suikastçı.
Bence suikastçı Luigi
Lacosta, efendim.
Arabasında kafasından
vurulmuş halde bulduk.
İnterpol'e göre de
Lacosta tanınmış bir profesyonel katil.
Peki resmi neden
Bellony'ye gösterdiklerimizin içinde yoktu?
O an Lacosta'nın
dosyası polisten gelmemişti.
İtalya'dan ülkemize
Başkan'a düzenlenen suikasttan 2 ay önce, 10 Mart'ta giriş yapmış.
Hesaplara
baktığımızda Nick Farnese'nin cinayetten
önce ve sonra 5.000 dolar aldığını görüyoruz.
Luigi Lacosta ise 250.000
dolarlık 2 çek bozdurmuş.
Peki kim bu
"otorite"?
Biri tarafından saygı
duyulan, diğerlerine ise para aktaran?
Daslow ve Lacosta'yı konuşturma
şansımız yok.
Ya Carlos De Palma?
Takip ediyor muyuz?
24 saat takipteyiz.
Telefonunu da
dinliyoruz.
Şartlı tahliye
dosyasında ne yazıyor?
Gizli Servis
bünyesinde çalışan Özel Harekât Büro Şefi Richard Mallory'nin müdahalesi sonucu serbest bırakılmış.
- Ne sebep göstermiş?
- "Ülke için
önemli hizmetler" demiş.
12 Şubat 1977'de
salıverilmiş.
Yani, Başkan Jary
suikastından 3 ay önce.
De Palma bu akşam
velinimeti Mallory ile akşam yemeği yiyecekmiş.
İyi yakalamışsın Bob!
Telefon dinleme kayıtlarında
buldum efendim.
- Nerede
yiyeceklermiş?
- Mallory, De
Palma'nın evine gidecekmiş.
O zaman, şansımız
yaver giderse bu akşam Mallory'nin evinde kimse olmayacak demektir.
Yani?
Ortamı sulandırma
Charly, tamam mı?
- Ben asansörün
kapısını tutuyorum.
- Neden?
Çünkü aşağı inmenin
en hızlı yolu asansörü kullanmak.
Ne olup ne biteceğini
biliyor musunuz?
Ben bilmiyorum.
Bu tip durumlarda
genellikle planlı hareket edilir.
Evde alarm sistemi
olma ihtimali yok mu sizce?
Kapıyı açtığımız
anda, ötmeye başlayabilir.
Neden böyle bir şey
yapıyor?
Herhangi bir sorun
çıkarsa, biz müdahil olmamalıyız.
Charly yukarıda mı?
- Evet efendim.
- Yalnız mı?
Hayır, yanında
Cinayet Şube'den aldığımız birinci sınıf bir hırsız var.
Adı da Garcia Santos.
İşler gitgide
güzelleşiyor Garcia Santos Hırsızlıktan 4 ayrı sabıkası var.
3 tane efendim.
Yukarıda her şey
yolunda giderse 4.'yü sileceğimize dair söz verdik.
Hiçbir şeye
dokunmayın!
Önce şunları takın.
İnanamıyorum.
Bu işi kendim için yapsaydım
3 sene yerdim ama sizin için yapıyorum ve
3 senemi siliyorsunuz!
Alo, Bay Vermont!
İçerideyiz.
Her şey yolunda.
Eyvah, bu Mallory!
Sakin ol.
Bay Mallory!
Rahatsız ediyorum,
kusura bakmayın.
Ben Henri Volney.
Tanıştığımıza memnun
oldum Başsavcım.
Umarım beni
beklemiyordunuz.
Sizi bekliyordum.
Suç işlediğimden
haberim yoktu doğrusu.
Yukarı çıkıp bir
şeyler içelim mi?
Hayır sağ olun.
Sorun olmazsa, dışarıda
yürümeyi tercih ederim.
Gizli Servis
mensuplarından duyduğuma göre hepinizin
evleri dinleme aygıtlarıyla doluymuş.
Abartmışlar.
Carlos De Palma'yı
tanır mısınız?
- Carlos De Palma Evet, tanırım
- 5 yıla mahkûm edilmişti Yanlış
hatırlamıyorsam, vergi sorunları yüzündendi.
Aynen.
Salıverilmesinde sizin
bir rolünüz oldu mu?
Gizli Servis'in
hayrına birkaç davaya müdahil olmuştum ama
kendi çıkarım için asla olmadım.
Yanılmıyorsam, De
Palma davasında "ülkeye hizmet"i sebep göstererek müdahil olmuşsunuz.
Ne tip bir hizmet
olduğunu sormamın bir mahsuru yoktur umarım.
Bize "Gizli
Servis" diyorlar, çünkü her işimizi gizli yapıyoruz.
Bizim meslekte
birinci kural sessiz kalmaktır.
Bu kural örgütler
için de geçerlidir, tıpkı mafyada olduğu gibi.
Anlayamadım.
Latife ettim Bay
Mallory, ciddi değildim.
Aradığınız şeyi
bulabildiniz mi?
Hayır, ne aradığımı
da bilmiyorum zaten.
Harika.
Bu anlaşmamızı
etkilemez değil mi?
3 seneyi sileceksiniz
değil mi?
Evet, evet.
Neden kasaya
bakmıyorsunuz?
Hangi kasaya?
- Şurada, tablonun
arkasında bulunan kasaya.
- Orada kasa olduğunu
nereden anladın?
Kamuflajı bir
kilometreden anlarım ben.
Şuralardaki izleri
görüyor musunuz?
Bu izler, tabloyu sık
sık yerinden oynatan ellerin bıraktığı izler.
Açabilir misin?
Bu basit iş için
uygulanabilecek 2 metot var: Nazik yol ve kaba yol.
İlk önce nazik olanı
deneyelim.
Tahmin etmiştim.
Gizli Servis'ten
pek haz etmiyorsunuz değil mi Bay Volney?
Yanılıyorsunuz,
tamamen gerekli olduğunu düşünüyorum.
Bizim sağladığımız
istihbarat olmasa, hiçbir ülke vatandaşlarının
güvenliğini sağlayamaz.
Katılıyorum ama istihbarat
elemanları bazen asıl görevlerini
unutup her yere sızan ve yönetimin kontrolünden
kaçan bir müdahale ordusuna dönüşüyorlar.
Bu tip
yapılanmalarda hata yapan insanlarla her an karşılaşmak mümkün.
Hata mı?
Gizli Servis'in
bütçesinin 10 milyarı istihbarat birimine
200 milyarı müdahale birimine ayrılıyor
200 milyar demek yapılanmanın tümü demek.
- Nazik yol buraya
kadar.
- Ne oldu?
Hemen hemen herkes sürekli
aynı şifreyi kullanır bu da
mekanizmanın aşınmasına ve sürekli
kullanılan rakamların farklı sesler çıkarmasına sebep olur.
O kadar da fark
edilmez ama tespit edilebilir.
Ama bu kasanın
mekanizması çok aşınmamış, muhtemelen şifreyi sürekli değiştirmişler.
Kaba yolu deneyelim
öyleyse.
İçiniz rahat olsun
Başsavcım, Gizli Servis hem
Başkanlık'ın hem de hükümetin doğrudan denetimi altında.
Başkan'ın ve
hükümetin denetimi altında olduğu doğru.
Bu kadar etkili ve göz önünde olmayan bu yapılanmayı kendileri
de çok sık kullanıyorlar bu yapılanma
kontrolden çıkınca da birlikte
yaptıkları yolsuzlukları ihbar etme şansları olmuyor.
Derin Devlet'e karşı durmaya
çalışan tek kişi Başkan Jary'ydi.
- Neden müzik
açmıyorsunuz?
- Şu an müzik
dinleyecek durumda değiliz.
Patlama oldukça
yüksek bir ses çıkaracak ama.
Müziği açsak iyi olur.
Orkestral bir şey
bulmaya çalışın da ses çok çıksın.
- Charly, birazdan gelir!
Hemen çıkın!
- Tamam, sağ ol.
- Memnun oldum Bay
Volney.
- Ben de Bay Mallory.
Unutmadan, kendinizi sürekli
casusluk üzerine hikâyeler yazan yazarlara
pek kaptırmayın.
Kendileri bile
romanın başına tüm karakterlerin ve
olayların hayali olduğunu yazıyorlar zaten.
Hayal gücünün
kaynağının gerçekler olmaması, pek de hayra alamet değildir.
Ateş olmayan yerden
de duman çıkmaz Bay Mallory.
İyi geceler Sayın
Başsavcım.
Sanırım aradığımızı
bulduk efendim.
Nasıl?
Bu kasetin özelliği
ne ki?
Şarkıların arasına şifreli
mesajlar koyulmuş.
Mesajların
anlaşılabilmesi için belli bir frekansta ve hızda çalınması gerekiyor.
Bunu nasıl keşfettin?
Kuru gürültü yaparak
efendim.
Mallory bilerek önlem
almamış.
Temel kuralı
uygulamış: saklamamış, ortalık yerde bırakmış.
Şifreyi çözelim mi?
Hayır, teşekkür
ederim.
Git de biraz uyu.
Zenith'ten Minos'a.
Zenith Operasyonu'nun
birinci aşaması Zenith 1 başarısızlıkla
sonuçlanmıştır.
Zenith 1 Operasyonu sona ermiştir.
7 Haziran 1972.
Zenith'ten Minos'a.
Kawar'daki Başkanlık
Seçimlerini Ezici Bir Çoğunlukla Bonavas Kazandı.
Aday kamuoyunun desteğine sahip.
Hızlı bir şekilde alaşağı edilirse bir kahramana dönüşme riski mevcut.
Öncelikle halkın gözünden düşürülmeli.
Zenith 2 Operasyonu'nu başlatmak için talimatları bekleyin.
Zenith 2 tahmini süresi: dört yıl.
Başkan Bonavas'ın
Kemer Sıkma Politikası Fiyaskoyla Sonuçladı.
Gösteriler Kanlı
Bitti, 300 Ölü Var.
Minos'tan Zenith'e: Zenith 2 Operasyonu'na başlayabilirsiniz.
Başkan Bonavas
Patlamada Hayatını Yitirdi.
CISCO,
Tek Aday CARLOS
DE PALMA
Minos'tan Zenith'e. 3. ödeme bugün malum yollardan yapılmıştır.
22 Mayıs 1977.
Başkan Jary Suikast
Sonucu Hayatını Kaybetti!
- Alo.
Hükümet sarayı mı?
- Evet beyefendi.
- Başkan'la görüşmek istiyorum.
- Kimsiniz?
- Başsavcı Henri
Volney.
Başkan zirve toplantısı için şu an Cenevre'de tüm gazetelerde haber olarak verilmişti.
Hatırladım, teşekkür
ederim.
Minos olağanüstü bir şekilde toplanmış oybirliği ile İkarus'un İ'si Operasyonu'nun başlatılmasına karar vermiştir.
İkarus'un İ'si Operasyonu
17 Haziran gece yarısına kadar tamamlanacaktır.
- Gizli Servis Şefi'yle konuşmak istiyorum.
- Kim arıyordu?
- Başsavcı Henri Volney.
Oldukça önemli bir
durum var.
- Hattan ayrılmayın.
Hugues Adler?
Ben Henri Volney.
Kusura bakmayın
rahatsız ediyorum ama acilen görüşmemiz gerekiyor.
Şahsi bir meseleyse seve seve ama Gizli Servis Şefi'yle görüşmek istiyorsanız
biraz geç kaldınız dünden beridir artık o
görevde değilim.
Yerinize kim atandı
peki?
Özel Harekât Bürosu Şefi Mallory.
- Richard Mallory mi?
- Evet Tanıyor musunuz?
Pek değil.
Bir şeye ihtiyacınız
olursa yanınızdayım, bu saatte uyandırdığım için de kusura bakmayın.
- Hoşça kalın.
- Hoşça kalın.
Sayın Başkan, bu
kişisel ve gizli mesajı size ithafen kayda alıyorum çünkü ulaştığım sonuçlar yürüttüğüm soruşturmanın limitlerini bir
hayli aşmakta ve doğrudan ulusal
güvenliğimizi ilgilendirmektedir.
Bir: Başkan Marc
Jary'e yapılan suikastın hükümete bağlı
olmayan askeri bir grup tarafından özenle
ve dikkatlice hazırlanan bir komplo sonucu gerçekleştirildiğini
kanıtlayabilirim.
Bu komplo sözüm
ona "ulusun yüksek çıkarları" adı altında düzenlenmiş "ulus" sözcüğü maalesef bir kılıf
olarak kullanılmıştır.
Bu komplonun
ardındakiler sadece rejimi başka bir
rejimle değiştirmek istememekte ayrıca
devlet yapılanmasını da çok iyi bilmekte ve kullanmaktadırlar.
İki: Gizli
Servis'i, özellikle de bu "beyin takımı"nın emrine amade olan birimini itham ediyorum.
Üç: Ayrıca onları
bilinen uluslararası bir suç örgütüyle işbirliği yapmakla da itham ediyorum.
Dört: Richard
Mallory'yi komplonun ardındaki isim olmak
ve onun uygulayıcı birimi arasında köprü vazifesi görmekle itham ediyorum.
Beş: Bu komplonun
devamı olarak, İkarus'un İ'si kod adlı bir
operasyon başlatılmış ve bugün, yani 17
Haziran gece yarısından önce gerçekleştirilecektir.
Bu operasyonun
nerede yapılacağı ise bilinmemektedir.
Saygılarımla
dikkatinize sunarım Sayın Başkan.
Başsavcı Henri Volney.
- Alo, Helene?
- Efendim Henri?
- Uyandırdım mı?
Beni bu saatte senden başka kimse aramaz zaten canım.
Gala nasıl geçti?
Sıkıcıydı.
Kitabımdan konuşmak
yerine daha çok senden konuştuk.
Kadınlar senin bir kadın düşmanı olduğun görüşünde
birleştiler.
- Sen ne dedin peki?
- Bir şey söylemem
gerekiyor muydu?
Tabii, onlara
bulunması çok zor bir kadınla birlikte olduğumu bu yüzden de sıradan kadınlara ayıracak
vaktim olmadığını söyleyebilirdin.
Bu sabah tüm kibarlığın üzerinde.
Soruşturman ne durumda?
Beni çok ama çok
zorluyor canım.
Hiç bu kadar yalnız
hissetmemiştim.
Senin için yapabileceğim bir şey var mı?
Yok canım.
Bir şey var aslında!
İkarus kelimesinin senin
için bir anlamı var mı?
İ.K.A.R.U.S.
Herkes tarafından
bilinen mitolojik anlamının haricinde tabii ki.
- İkarus - Evet.
Sevgili Başsavcım, görünüşe bakılırsa kitabımı henüz
okumamışsın.
İkarus efsanesinden bahsetmiştim, bir saniye o bölümü
bulayım.
Gerek yok, kendim
bulabilirim.
Buldum.
198. sayfa.
İkarus, Minos tarafından hapsedildiği labirentten kendi yaptığı kanatlarla uçarak kurtulmuştur.
Kuş tüylerini mumla yapıştırıp kanatlarını yaparak kaçmış ama uçarken güneşe çok yaklaşmış bu yüzden de mum erimiş, İkarus da suya
düşmüştür.
Tüm efsaneler halk edebiyatının bir parçasıdır.
Güneşin "doğru"yu simgelediğini düşünecek olursak İkarus gerçeğe bu kadar yakın olmasının
bedelini hayatıyla ödemiştir.
Bu bilginin sana bir faydası olacak mı?
Alo Alo Alo!
Alo!
"Otoriteye itaat"
deneyleri 1960-1963 yılları arasında Yale
Üniversitesi'nde gerçekleştirilmiş Profesör
Stanley Milgram kontrolünde yapılmıştır.
Bu çeviri, vazife
başındayken şehit düşen savcılarımıza ithaf edilmiştir.
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »