THE SHACK...Baraka (2017)
| |
132 dk
Yönetmen:Stuart Hazeldine
Senaryo:John Fusco, Andrew Lanham, Destin Cretton
Ülke: ABD
Tür: Dram, Fantastik
Vizyon Tarihi:07 Nisan 2017 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Aaron Zigman
Nam-ı Diğer: La Cabaña
Oyuncular:Sam Worthington, Octavia Spencer, Tim
McGraw, Radha Mitchell, Megan Charpentier,
Özet
Mackenzie Allen Phillips,küçük kızı Missy'nin
kaçırılması ve ardından öldüğünün tahmin edilmesinden sonra inzivaya çekilmiş,
kalbi kırık bir adamdır. Mack günün birinde bir mektup alır ve gönderenin Tanrı
olduğundan şüphelenir. Mektupta Missy'nin öldürüldüğü yer olan barakaya dönmesi
istenmektedir. Bir süre düşünen Mack eşyalarını toplayarak Missy'nin
kaçırılmasından sonra ilk kez barakaya geri dönmek için yola çıkar. Orada
bulacağı şey hayatını tamamen değiştirecektir
Filmden
Bir insan tüm hafta sonunu tanrı ile geçirdiğini iddia
etse kim kuşkulanmaz ki?
Hem de bir
barakada.
Öylesine bir
baraka da değil.
o baraka buydu.
Size söylemek
üzere olduğum şey biraz şey, işin fazlasıyla fantastik kısmı.
Ama bu yine de
doğru olmadığı anlamına gelmiyor.
Mack
Ortabatı'da doğdu.
İrlandalı bir
Amerikan ailesinin çiftçi çocuğuydu.
Aile nasırlı
eller ve çok sıkı kurallar ile bezenmişti.
- Hayır! - Bana
bak! - Bana bak! - Canımı yakıyorsun.
Dinle.
Babası kilisede
kıdemliydi.
Neye
bakıyorsun, evlat?
- Gizli
alkolik.
- Onu rahat
bırak.
Özellikle
yağmur gelmediğinde, ya da çok erken geldiğinde Evet.
Çoğunlukla da
ikisinin arası.
Mack! Fırından
şimdi elmalı pasta çıkardım.
Gel bir dilim
al.
Heyır,
teşekkürler.
Soru sormadım.
Al bakalım.
- Teşekkürler.
- Mmm-hmm.
Bana bak
bebeğim.
Babaların
çocuklarına bunu yapmamaları gerekir.
Sevgi falan
değil bu.
Anlıyor musun?
Ne yapacağım
ben?
Tanrı ile
konuş.
O seni hep
dinliyor.
Benimle söyleyin,
ışık yaydığını hissederler mihraba doğru giderlerken.
O pazar, vaiz
çağırdığı zaman
Günahlarımı ne
yıkayabilir?
daha fazla
sessiz kalamayacağını biliyordu.
İsa'nın kanı
dışında hiçbir şey.
Bir bütün olmamı ne sağlayabilir?
İsa'nın kanı
dışında hiçbir şey.
- Özür dilerim.
Herşey yolunda.
Sadece ona
neden üzgün olduğunu söyle.
Onu
durduramıyorum.
Deniyorum, ama
içtiği zaman annemi dövüyor.
Onu korumaya
çalışıyorum.
Ama
yapamıyorum! Bana bunu neden yaptırıyorsun, evlat?
Neden
insanların önünde beni utandırıyorsun?
Söyle.
Söyle!
"Tanrı'nın böyle hoşuna gittiği için, anne babana itaat et.”
Daha sesli!
Koloseliler 3:20! "Tanrı'nın böyle hoşuna gittiği için, anne babana itaat
et.”
Dayak atma işi
gecenin ortasına kadar sürdü.
Ondan sonra olanları
ise, Mack anlatmak dahi istemiyor.
Umarım bir gün
beni bağışlayabilirsin.
Sadece acı bizi
içimizden büküp bırakmanın bir yolunu biliyor diyelim.
Ve bizlere
düşünülemez şeyler yaptırıyor.
13 yaş yetişkin
olmak için çok genç bir yaş.
Sakladığımız
sırlar ortaya çıkmanın bir yolunu biliyor elbet.
İyisin.
Mack ve Nan 18
yıl mutlu bir evliliğe sahiplerdi.
Aileyi bir
arada tutkal gibi tutan Nan'di.
Aslında, 3
dakika içinde buradan çıkarsak oraya vaktinde ulaşırız.
Çocuklar?
Missy, bir
saniye kımıldama.
Dur! Dur! -
Tamam, salla, boşver.
- Josh! Jo -
Hazır mısın?
- Evet.
Neden?
Şey Nan,
Josh'da bir tuhaflık var.
- Saçını
taramış ve güzel kokuyor.
- Ally Taylor'ı
etkilemeye çalışıyor.
- Hayır,
çalışmıyorum! - Evet, çalışıyorsun! - Ally de kim?
- Kim olduğu
umrumda değil.
Bizi oraya
vaktinde ulaştırıyorsa, ona duacıyım.
Madem Tanrı hep
bizimle, neden kiliseye geç kalıp kalmadığımızı umursuyor?
- Aslında
haklı.
- Evet.
Tanrı annen
umursadığı için umursuyor.
Pekala, hadi.
İyi denemeydi seni
küçük çakal.
Günaydın.
- Selam,
millet.
- Merhaba.
Mack, dün
geceki maçı izledin mi?
Kumanda ne
zaman benim elimde oldu ki?
Bir gün geri
alacağını biliyorum.
Biliyor musun,
çılgınca gelecek ama, programlarını beğenmeye başladım.
Mack ile 10 yıl
önce tanıştım.
Kutsal, kutsal,
kutsal
Yüce Tanrı
Sabah erkenden
Şarkımız sana yükselecek
Kutsal, kutsal, kutsal
Mack o zamanlar
Tanrı'yı Nan kadar tanımıyordu.
Onun ilişkisi
genişse Nan'inki derindi.
Tanrı'ya "Baba
dedi" ve onunla eski bir dostmuş gibi konuştu.
Ki bu Mack'in
hiç ilgili olmadığı bir şeydi.
Ama birlikte
çoğu insanın iyi yaşam dedikleri şeyi kurmayı başardılar.
Ama büyük bir
üzüntü davetsiz geldiğinde tüm bu durum değişiverdi.
BARAKA
kadirocsoy İyi Seyirler Olmaz, süremezsin, çok tehlikeli.
Hayır, hiç
böyle bir şey görmemiştim.
Evet, elbette
iyi olacağım.
Şu prinç
şeyinden pişiririm.
Sadece biraz
yorgunum, sanırım.
Karanlık
çökmeden garaj yolunu temizleyecektim.
Beni sabah ara.
Tamam, sen de.
30 yıldır böyle
bir şey görmemiştim.
Nan ve
çocukların yoldan uzak olması iyi bir şey.
Yardım lazım
mı?
Küreğimi alıp
hemen hallederiz.
Böyle iyiyim.
Çok uzun
sürmez.
Benzin için
sağol.
Bu akşam yemeğe
ne dersin?
Maggie tavuklu
börek yapmış.
Nan buzdolabına
yemek bırakmış.
- Belki daha
sonra.
- Tamam.
Teşekkürler.
Bir şey değil.
Mackenzie, Uzun
zaman oldu.
Seni özledim.
Eğer görüşmek
istersen önümüzdeki hafta sonu Baraka'da olacağım.
Hey, Baba.
Baba?
- Hmm?
- Baba, yakala.
Yer yok.
Hey.
Bunu
bulabileceğin bir yere koymak isteyebilirsin.
İlk yardım.
Arı falan
sokarsa, nehir çamuru kullanırız, değil mi Josh?
Evet.
Anne,
seminerden çıkamayacağına emin misin?
Hadi, Hadi,
harika vakit geçireceksiniz.
Babanızın
annelik becerilerine inanıyorum.
- Öyle mi?
- Hey.
Hey, hey, hey,
genç bayan, ne var orada?
- Böcek
koleksiyonum.
- Neyin?
Hey, böcek mi
paketliyorsun?
- Hayır,
Babacığım.
- Hayır mı?
Bu Dixie ve
Donna, halı böcekleri.
Wanda, baston
böceği.
Ve bu da tırtıl
Carl.”
Tırtıl Carl.”
beğendim.
Onları alabilir
miyin?
Lütfen?
Tırtıl Carl'ı
arkada bırakamayız.
İyi bir fikir
değil.
Hayır.
Üzgünüm,
denedim.
Yazın son
sefası mı?
Burada çok
berbat bir hafta sonu olacak.
Sana 2 kilo mal
getiririm.
Tamam.
Marketten
alınanlardan olmasın.
Farkını biliyorum.
Hey, Willie,
bir dakikan var mı?
- Tabi.
- Güzel.
Gitmemiz gitmemiz
gerek.
Hey, biraz
sabırlı olun, lütfen.
Çocuklar?
Tamam, tamam.
Hadi.
- Peynir?
- Tamam.
- Çok iyi.
- Emin misin?
Tamam! Gidin
buradan! Güle güle! Hey, çocuklar, şuraya bakın.
Hatırladınız
mı?
Şelale.
Baba, durmamız
gerek! - Şelaleyi görmeye gidelim.
- Durmak yok.
Hava kararmadan
kamp alanına ulaşmamız gerek.
Missy'i
Kızılderili Prenses hikayesini anlatmış mıydın?
Ne prensesi?
Hadi baba,
mecbursun.
Ona hikayeyi anlatman
gerek.
- Dönmemiz
gerek.
- Lütfen!
Dönemeyiz.
- Her çıkıştan
kopamayız.
- Hadi.
Cevabım hayır.
Uzun zaman
önce, Kızılderili bir Prenses varmış.
Neye
benziyormuş?
Şey, oldukça
güzelmiş.
Saçı ne
renkmiş?
Bunun gibi.
Hikayeyi
anlatmamı istiyor musun?
Tamam.
Pekala, bu
Prenses en yaşlı şefin tek kızıymış.
Ve o da kocaman
bir kabilenin lideriymiş.
Ta ki bir yaz
günü korkunç bir hastalık ortalığa yayılana kadar.
O kadar
kötüymüş ki en güçlü savaşçılar bile yataklara düşmüşler.
Ölümün eşiğindelermiş.
Bu yüzden, tüm
şefler ne yapabileceklerine bakmak için toplanmışlar.
Prenses'in
babasına, bir kehanet söylenmiş.
Hastalık eğer
şefin kızı, yaşamından halkı için vazgeçerse durdurulabilirmiş.
Uzun bir
çekişmeden sonra, böyle bir fekadarlık isteyemeyeceklerini biliyorlarmış.
Ve prenses, bu
kehaneti duyduğu zaman yapması gerekeni bilyormuş, çünkü halkını çok
seviyormuş.
Bir sabah, şu
kayalıklara tırmanmış.
Ve hiç
düşünmeden, atlamış.
Ertesi sabah,
kabilede büyük bir iyileşme görülmüş.
Hastalar
yataklardan kalkmaya başlamış.
Herkes çok
sevinmiş.
Ama şef kızının
kayıp olduğunu biliyormuş.
Ne yaptığını
biliyormuş.
Kalbi kırılmış.
Gözyaşları
yanaklarından süzülmüş.
Haykırmış,
kızının fedakarlığının hatırlanmasını istiyormıuş.
Büyük ruh gözyaşlarından
öyle etkilenmiş ki dualarına karşılık vermiş.
Su düşmeye
başlamış.
Tam şuraya.
Multnomah
Şelalesi böyle oluşmuş işte.
- Gitmemiz
gerek.
- Önde ben
oturacağım.
Biraz sabırlı
olun, lütfen.
Bunu annenden
kaptın, değil mi?
Wallowa Gölü
Devlet Parkı Suyun yakınlarında dikkatli olun.
Tamam, Baba,
tabi.
Hey, sana
yardımcı olayım.
İşte böyle.
- Ben Mack.
- Emil.
Bu da karım,
Vicki.
- Şu ikisi
sizin mi?
- Öyleler.
İyi geçiniyor
gibiler.
Evet, şey,
sanırım biz de öyle olmalıyız, yoksa tüm bu olay tuhaflaşacak.
Hey, dinle,
şurada kamp kurduk.
sonra uğramak
isterseniz biraz şekerleme pişirirken yardım edersiniz.
- Kulağa güzel
geliyor.
- Harika! Sonra
görüşürüz.
- Geçen gün
- Geçen gün
- Bir ayı gördüm
- Bir ayı gördüm
- Yukarıdaki yolda
- Yukarıdaki yolda
Geçen gün bir ayı gördüm
Yukarıdaki yolda bir büyük ayı
- Bana baktı
- Bana baktı
- Ben ona baktım
- Ben ona baktım
- Beni süzdü
- Beni süzdü
Güzel bir
aileniz var.
Teşekkür
ederim.
Sizin de öyle.
Baba, Baba'ya
dua etmemiz gerekiyor.
Hemen geliyorum.”
Baba"?
Evet, karım
Tanrı için böyle diyor.
Hoşuma gitti.
Bana göre fazla
samimimi ama çocuklar bayılıyor.
- Baba.
- Hemen
dönerim.
Annem bana ne
derdi biliyor musun?
Bir yıldız göz
kırptığında, bir dua cennette duyulurmuş.
Wow.
Baba kesinlikle
meşgul.
- Evet.
- Neden ölmesi
gerekiyordu?
- Kimin?
- Kızılderili
prenses.
Şey, bence
ölmesine gerek yoktu.
Bence ölmeyi
seçti.
Yaptığı şey
halkını kurtardı.
Gerçek bir
hikaye mi bu?
Olabilir.
Bazen efsaneler gerçek
hikayelerden oluşur.
Ama İsa'nın ölmesi bir efsane değil.
İncil'de yazıyor, yâni doğru olması gerek.
Büyük Ruh, Baba'nın başka bir adı mı?
O bir ruh.
Ve o büyük.
Değil mi?
O zaman neden bu kadar kötü davranıyor?
Neden böyle dedin?
Büyük Ruh prensesin atlamasına neden oldu ve
İsa'yı da haçın üstünde öldürdü.
Sence bunlar
kötü değil mi?
Bak sana ne
diyeceğim.
Eve
gittiğimizde, annen sana güzel bir cevap verir.
Baba, benim tepeden atlamam
gerekecek mi?
Hayır.
Hayır, tatlım.
Asla tepeden atlaman gerekmeyecek.
Tanrı benden ister mi?
Hayır.
Sana bunu sormayacak bile.
Tamam.
İyi geceler, Baba.
İyi geceler.
İyi sorular
soruyor, değil mi?
Evet,
kesinlikle.
O özel bir kız.
İkiniz de
öylesiniz.
Teşekkürler.
Seni seviyorum,
baba.
Ben de seni
seviyorum.
Uyu biraz.
Missy, toplanma
vakti geldi.
Sence prensesin
kırmızı mı yoksa mavi botlar mı olmalı?
İçeri gelme
zamanı! Baba, kırmızı mı mavi mi?
Başka ne
giyiyor?
Benimki gibi
kırmızı bir elbise.
O zaman kırmızı
olsun.
Çok güzel,
tatlım.
Baba! Bana bak!
- Dur! - Baba! Josh! Josh! Baba! Josh! Baba! Sıkıştı! Çıkaramıyorum! Josh!
Josh! Baba! Josh! Baba, sıkıştı! Baba! Josh! Baba, Josh nerede?
- Hey, hey,
hey, iyi misin?
- Onu
çıkaramıyorum! - Yardım lazım mı?
O iyi mi?
- Onu aldı.
Hadi, baba!
Dayan.
Hadi, hadi,
hadi.
Sağ tarafından
tut.
Hey.
- Hadi, Josh.
- Hadi, hadi.
Hadi, evlat.
Hadi, evlat.
Hadi! Hadi,
evlat.
Hadi, Josh!
Aferin.
Aferin.
İşte bu.
Missy! Hey,
çıkabilirsin, canım.
Her şey yolunda.
Emil, Missy'i
gördün mü?
- Hayır.
- Kampını
kontrol eder misin?
Evet.
Muhtemelen
kızlarımladır.
- İyi misin?
- Nerede o,
baba?
Buralarda bir
yerdedir.
Onu bulacağız.
Tamam mı?
Burada değil.
Benim kızlarım
da gitmişler.
Sen şu duşlara
ve tuvaletlere bak, ben de şunlara bakayım.
Tamam.
Missy! Emily! -
Afedersiniz, küçük bir kız gördünüz mü?
- Kimseyi
görmedim.
Missy?
Vicki! Onları
buldum.
Missy nerede?
Üzgünüm, Mack,
onu görmemişler.
Missy! Tanrım.
Missy! Tanrım.
Lütfen, Tanrım.
Hatırladığınız
farklı bir şey var mı bilmemiz gerek.
Farklı olan ne
olursa, herhangi bir yer.
- Şuradaydı
demiştiniz.
- Evet.
O nedir?
Şu uğurböceği,
şu da toka.
Missy'nin değil
mi?
Hayır.
Kesinlikle
değil.
Sanırım iki
yerden birinde, arkadaşlar.
Sanırım ya
gölde ya da dağda.
- Evet.
Gidip kontrol
edelim - Evet.
Biri bana neler
olduğunu söyleyebilir mi?
Gerçekten
üzgünüm, Bay Phillips.
Açıkcası,
federallerin yıllardır peşinde olduğu bir adam var.
En az beş küçük
kız çocuğunu kaçırdığını düşünüyorlar.
Sizce Missy'i o
mu aldı?
Kesin olarak
bir şey bilmiyoruz tabi.
Bir şüpheliyi
gözümüze kestirdik.
Imnaha
barikatında kamyonetli bir adam var.
Büro Joseph'de
üs kuruyor.
Tamam.
Ona bir saat
içinde geleceğimizi söyleyin.
Bay Phillips,
gidip çocuklarınızı alın.
Bay Phillips,
bu odadaki insanlardan Missy'i umursamayan tek bir kişi bile yok.
Onu size sağ
salim geri getirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Anne! Sorun
değil.
Sorun değil,
buradayım.
Çok üzgünüm.
- Buradayım.
- Çok üzgünüm.
Shh Hey.
Sadece bir
saniye ondan gözlerimi ayırdım.
- Botu
devirdiler.
- Shh.
Biliyorum.
Hey.
Hey.
Shh Mack.
Hayatım, bu
senin suçun değil.
Bay Phillips?
Efendim?
Kara ekibi
kamyonu dağlarda bulmuşlar.
Tamam.
Helikopter
bekliyor, efendim.
Mack, iyi
misin?
- İyi misin?
- İyiyim.
- Tamam.
- Gitmemiz
gerek.
Tamam.
Tamam.
Hey, Mack.
Biz de tam
akşam yemeğine oturuyorduk.
- Bu da ne
böyle?
- Ne?
Bir çeşit eşek
şakası mı?
Sen sence bunu
ben mi yazdım?
Barakadan
bahsediyor.
İmza "Baba"
yazıyor.
Bunu başka kim
biliyor ki?
Mack, bu konuda
asla dalga geçmem.
Şimdi, onu
nereden aldın?
Posta
kutumdaydı.
Biri oraya
koymuş.
Kim bu kadar
alçalabilir ki?
Polisi arayalım
mı?
Polisi aramak
mı?
Evet, ne
diyelim peki?”
Posta kutuma bir mektup geldi karda da ayak izi
yok," ve Tanrı tarafından yazılmış olabilir" mi diyelim?
Ayak izi yok
muydu?
Unut gitsin.
Mack Mack!
Mack! Hey! Biz geldik! - Hey, baba.
- Hey,
şampiyon.
İyi misin?
Evet, sadece
dün gece buzda kaydım.
Dur bakayım.
Bir şey yok.
Ufak bir şişlik
sadece.
O nedir?
İşle ilgili bir
şey.
- Kate nerede?
- Bir dakikaya
gelir.
- Bugün aramaya
çalıştım.
- Öyle mi?
İçim geçmiş
olsa geek.
Hey, Baba.
Baba?
Ally'e gidip
ödevimi bitirebilir miyim?
Dışarıdaki
havayı gördün, değil mi?
- İki sokak
ötede.
- Başka zaman.
Hey, sen.
Hey.
Ne?
Sadece selam
demek istemiştim.
Selam.
Gidebilir
miyim?
Evet.
Arlene'de
nasıldı?
Şey Her zamanki
gibi.
Bir
dakikalığına kabuğundan çıkıyor, ve sonra geri giriyor.
Bu yüzden onu
bu hafta sonu kardeşime götüreceğim.
Deneyebileceğimiz bir danışman tanıyor, ve belki
sen de bize eşlik edersin.
İsteyeceği son
şeyin bu olduğuna çok eminim.
Ben sanırım siz
size olsanız daha iyi olur.
Üstümü değişip
şehirde bir kaç işi halletmem gerek.
- Mack.
- Evet?
Birbirimizi
sevdiğimizi unutma.
Ve bu konuda
bir şey bilmiyor musunuz?
- Şey, pul
falan yok.
- Hayır.
Pul yoksa,
iletilmemiş demektir.
Buradayken
postanızı da almak ister misiniz?
Dört tekerlekli
araca neden ihtiyacın var?
Mack hadi ama.
Uzun süredir
arkadaşız.
Gevelemeden
söyle gitsin.
Şu notla mı
ilgili?
Oraya dönmeyi
düşünmüyorsun, değil mi?
Şey Olanlardan
Nan'e hiç bahsettin mi?
Hayır, onu
üzmek istemiyorum.
Şu an bile zor
ayakta duruyor.
Bu konuda dua
ettin mi?
Sadece kamyonetini
istiyorum.
Ama bunun iyi
bir fikir olmadığını biliyorsun, değil mi?
Yâni, peki ya o
herifse?
Ve kim bilir ne
sebeple seni oraya getirmeye çalışıyorsa.
Bunu henüz
bilmiyoruz.
Diğer olasılığı
mı düşünüyorsun yâni?
Ne?
Sence Tanrı mı?
Karda izi olmadığını
söyleyen sensin.
Belki bir kaç
gündür oradaydı ve ben görmedim.
Bilmiyorum.
Bu tamamen
çılgınlık.
Ama bir şey
yapmalıyım, ve sahip olduğum tek şey bu.
Tamam.
Ama ben de
seninle geleceğim.
Olur, tamam.
Umarım yolunda
gider.
Evet.
Umarım senin de
işlerin yolunda gider.
- Tatlım, şunu
alabilir misin?
- Evet.
Teşekkürler.
Varınca mesaj
atar mısın?
Bak bir şeyle
boğuştuğunu biliyorum.
Ve bunu nasıl
konuşacağını bilmiyorsan sorun değil.
Sadece, zaten
çok şey kaybettik.
Seni de
kaybetmek istemiyorum.
Tamam mı?
Çadır.
Çantalar.
Yiyecek.
Gaz lambası.
Kar
ayakkabıları.
Ne olur ne
olmaz.
Oltan nerede?
Balığa
gittiğimizi bilmiyordum.
Aklımı
kaybettiğimi anladığımız zaman yapacak bir şeyimiz olsa iyi olur.
Tamam.
Eşyalarımı
alayım.
Oraya geri
dönmeyi düşünmüyorsun, değil mi?
Seni de
kaybetmek istemiyorum.
Hey.
Neredesin?
Ben buradayım.
Çık dışarı.
Cesedini düzgün bir şekilde gömmemize bile
izin vermedin.
Seni korkak.
Neden?
Tanrım! Tanrım!
Üzgünüm.
Çok üzgünüm.
Üzgünüm.
Beni buraya yolladın.
Şimdi ise ortaya çıkacak cesaretin yok.
Nasıl Baba'sın sen.
Burası oldukça serin, he?
Isınmak
istersen, içeride ateşim var.
Hadi, Mack.
Seni görmeyi
çok isteyen birini tanıyorum.
Hayır.
Sana
söylemiştim.
Mackenzie Allen
Phillips.
Mmm-mmm! Mmm Güzel,
çok güzel.
Haline bak.
Sizi tanıyor
muyum?
Çok iyi değil.
Ama üzerinde
çalışabiliriz.
Seninle yüz
yüze görüşebileceğim anı sabırsızlıkla bekliyordum.
Ceketini
alabilir miyim?
Ve şu silahı
da.
Kimsenin zarar
görmesini istemeyiz, değil mi?
Anlıyorum.
Kafa
karıştırıcı.
Hepimiz için
öyle.
Bunu kendi
koşulların ve zamanına göre yapacaksın.
Bir kaç
talimata ne dersin?
Ben Elousia.
Çok fazla ismim
var, ama en sevdiklerimden biri bu.
Ya da,
istersen, beni Nan gibi de çağırabilirsin.
Nan'i tanıyor
musun?
Oh, Evet, Çok
yakından.
Yâni demek
istediğin sen Öyleyim.”
Öyleyim" mi?
Ben benim işte.
Şuna bak.
Kutsal kitaptan
alıntı yapıyor bile.
Oğlumla da
tanışmışsın.
Seni görmek çok
güzel, Mack.
Oğlun mu?
Elbette.
Ve ben de
Sarayu.
Sarah kim?
Sarayu.”
Rüzgarın nefesi" demek.
Tabi.
Yâni Hepiniz
Öyleyim…benim
Ve seni ne
kadar çok sevdiğimizi bilemezsin.
Sorun değil,
bebeğim.
Bırak kendini.
Değer
verdiğimiz şeyleri toplarız, değil mi?
Gözyaşlarını
topluyorum.
Tabi.
Sizinle
tanışmak güzel.
Hemen dönerim.
Neden uyanmak
zorundaydım ki?
Sanırım bunu
düşürmüşsün.
Bunu sen mi
yazdın?
Devetimizi
kabul ettiğin için çok mutluyuz.
Bu delilik.
Burada ne işim
var?
Ne yapmam
gerekiyor?
Hiçbir şey
yapman gerekmiyor.
Ne istersen onu
yapmakta özgürsün.
Balığa
gidebilirsin.
Ya da
tırmanmaya.
Sarayu'ya
bahçede yardım edersin.
Ya da gidip
mutfakta Baba ile konuşursun.
Seçim senin.
Çok ağır
biliyorum, ama iyi olacaksın, Mack.
Ben gidip
atölyede projeyi bitiriyor olacağım, uğramak istersen gel.
Tamam.
Kokuyu
hatırlıyor musun?
Ma Griffe.
Annenin
Parfümü.
Seni tahmin
edebileceğinden çok daha fazla seviyor.
- Öldüm mü?
- Ölmüş gibi mi
hissediyorsun?
Geleceğimi
biliyordun, değil mi?
Elbette
biliyordum.
Gelmemekte özgür
müydüm?
Mahkumlarla
ilgilenmiyorum.
Şu anda o
kapıdan çıkıp gitmekte özgürsün.
Neden beni
buraya geri getirdin?
Çünkü kapana
kısıldığın yer burası.
Bir elbise
giyiyorsun.
Affedersin?
Ben hep seni
beyaz bir sakalla düşünmüştüm.
Sanırım o Noel Baba
oluyor.
Yaşadıklarından
sonra, bir babayla başa çıkabileceğini düşünmemiştim.
İşte.
İşe yara biraz.
Bastır Arkaya
katla.
Döndür.
İşte bu kadar.
Aramızda nasıl
büyük bir uçurum var biliyorum, Mack.
İnanmayabilirsin, ama özellikle sana çok düşkünüm.
Mmm-hmm.
İçinde büyüyen
yarayı ve aramızı düzeltmek istiyorum.
Acını alacak
basit bir cevap yok.
Dayanıklı olan
ani bir tamiratı da yok.
Hayat biraz
vakit ve çokça ilişki gerektiriyor.”
ilişki" mi?
Hmm.
Sen yüce
Tanrı'sın, değil mi?
Her şeyi biliyorsun.
Aynı anda her
yerdesin.
Ve sınırsız
güce sahipsin.
Ama, bir
şekilde küçük kızımın ölmesine izin veriyorsun.
Sana en çok
ihtiyacı olduğunda onu terk ettin.
Onu asla terk
etmedim.
Söylediğin
kişiysen eğer Sana ihtiyacım olduğunda neredeydin?
Evlat Tek
gördüğün şey acın olduğunda, beni görmezlikten geliyorsun.
Bilmece gibi
konuşmayı kes.
Ona yardım
edememişken nasıl bana yardım edeceğini söyleyebiliyorsun?
Senin yüzünden o
öldü.
Bunu
değiştirmediğin sürece, Asla özgür olmayacağım.
Gerçek herkesi
özgür bırakır, Mackenzie.
Ve gerçeğin bir
adı var.
Odunlukta şu
anda, talaşla kaplı.
-
"Gerçek" mi?
- Mmm.
O hikayeyi
biliyorum.
Onu da terk
ettin.
Sevmen
gerekenlere sırtını dönmek gibi kötü bir alışkanlığa sahipsin galiba.
Ben sandığın kişi
değilim.
Bunu kendi
söyledi.”
Tanrım, tanrım,
neden beni terk ettin?
" Hayır,
Mack.
Gizemi yanlış anlıyorsun.
Oğlumun yapmayı seçtiği şeyin ikimize de mal
olmadığını sanma.
Sevgi her zaman iz bırakır.
Orada birlikteydik.
Onu asla bırakmadım, seni asla bırakmadım.
Missy'i asla bırakmadım.
Mmm.
Çok güzel,
değil mi?
Uçmak için
yaratıldı.
Öte yandan,
siz, sevilmek için yaratıldınız.
Sevilmeden
yaşamak bir kuşun kanatlarını kesmek gibidir.
Acı bunu bize
nasıl yapacağını iyi bilir.
Çözümlenmemiş
hâlde bırakılırsa, ne için yaratıldığını unutabilirsin.
Senin için
istediğim bir şey değil bu.
Bu yüzden
buradasın, Mackenzie.
Bu senin uçma
dersin.
Akşam yemeği
neredeyse hazır.
Josh'ın
sevgilisi mi var şimdi?
- Ally'i mi
diyorsun?
- Mmm.
Onu seviyorum
Ben de.
Özellikle de
kahkahasına çok düşkünüm.
- Çok sevimli.
- Evet.
Hâlâ bunun
gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekiyor.
Sence?
Kate nasıl?
Biz, um Biz
yakındık, ama Aman Tanrım.
Özür dilerim,
öyle demek iste Hayır.
Sorun değil.
Ben yaptım.
Çok güzeldir.
Bu yediğim en
iyi yemekti.
En iyi.
Rüya görsem de
görmesem de.
Teşekkür
ederim.
Size bir şey
soracağım.
Size Josh, Kate ve Nan'i anlatıp
duruyorum.
Ama gerçekseniz o zaman ben söylemeden bile ne
söyleyeceğimi zaten biliyorsunuz, değil mi?
Evet, ama söylemen gereken her şeyi söylemeni
tercih ediyoruz.
Sanki ilk sefermiş gibi.
Çocuklarını senin gözünden tanımaya
bayılıyoruz.
Ben yıkasam,
sen kurular mısın?
Bu seferkini
ben halledeceğim.
Neden Mack'e el
işlerinden biraz göstermiyorsun?
Bir göz atmak
ister misin?
Tamam.
Şunu izle.
Muhteşem.
Birbirinize
bağlı olmanızı anlıyorum.
Ama senin
etrafında çok daha rahat hissediyorum.
Muhtemelen
insan olduğum içindir.
Ama sen de
bir Tanrı'sın, değil mi?
Baba ve
Sarayu'ya en yakın olabilecek insan örneğiyim.
Beni görmek
onları görmek demek.
Hepiniz öyle
farklısınız ki.
Elousia hiç
beklediğim gibi biri değil.
Ve Sarayu, oh,
tanrım.
Sarayu yaratıcılıktır.
Harekettir.
Yaşam nefesidir.
O benim ruhum.
Sevgi bir ilişkide var olmak içindir, Mack.
Seninle sahip olmak istediğimiz şey bu.
Sen bunu göremesen bile.
Sevgimizin ve amacımızın merkezindesin.
Tüm bunlar ne kadar güzel olursa olsun, seni
nasıl gördüğümüzle kıyaslanamaz bile.
En son yıldızlara böyle baktığım zaman, o da yanımda
uzanıyordu.
Biliyorum.
Evet!
KUTSAL İNCİL
İyi geceler! Baba! Baba! Missy! Baba! Baba!
Kalbin
Emin olmayı dene
Günaydın, Mack.
Neil Young
sever misin?
Ona çok
düşkünümdür.
Rahat uyudun
mu, bebeğim?
İyi.
Biliyor
musun, rüyalar önemlidir.
Bir pencereyi
açma yöntemi olabiliyorlar, Kötü havayı çıkarmak için yâni.
Düşkün
olmadığın bir şey var mı?
Hayır.
Hiçbir zaman
bulamadım.
Sanırım ben
böyle biriyim.
Onlara kızmıyor
musun?
Elbette.
Hangi ebeveyn
kızmaz ki?
Ve şu gazabın
de o zaman geliyor, değil mi?
Neyim?
Gazabın.
Beni orada
kaybettin.
Hadi ama.
Herkes seni
üzen insanları cezalandırdığını biliyor.
Hmm.
Hayır.
Cezalandırmama
gerek yok.
Günah başlı başına ceza zaten.
Senin için kabul etmek ne kadar
zor olsa da, senin darmadağın gördüğün her şeyin ortasındayım, iyiliğim için
çabalıyorum.
Benim işim bu.
Bunu nasıl söyleyebilirsin?
Dünyadaki bunca acı ve ızdıraptan sonra, hasta
bir canavar tarafından öldürülen bir kızın iyi tarafı nedir?
Gördün mü, bunlara sebep olmayabilirsin, ama
kesinlikle mâni olmuyorsun.
Mackenzie, dünyana oldukça yarım
bir resimle anlam kazandırmaya çalışıyorsun.
Tıpkı acının budak deliğine bakmak gibi.
Hayatının altında yatan gerçek kusur iyi
olduğumu düşünmemen.
Öyleyim! Ve beni tanısan ve seni ne kadar
sevdiğimi bilsen, anlamadığın zaman bile, senin iyiliğin için hayatına
çalıştığımı anlarsın.
Ve sonra da bana güvenirsin.
Sana güvenmek mi?
Bunu neden
yapayım?
Kızım öldü.
Ve senin de
onun başına geleni aklamak için söyleyebileceğin hiçbir şey yok.
Çıkış yoluna mı
bakıyorsun?
Kamyonetini
arıyorsan, şu tarafta, ağaçların hemen ötesinde.
Bunlara
ihtiyacın olabilir, gerçi.
Teşekkürler.
Açıkçası,
hiçbir şeyi aklamıyoruz.
İzin verirsen,
iyileştirmek istiyoruz.
Gitmeden önce,
bahçede bana yardım edebileceğini umduğum bir şey var.
Yarınki
kutlamadan önce.
Ne kutlaması?
Bilmek
istiyorsan, burada kalırsın.
Wow.
Şey, bu acayip.
Kafandaki
kelime bu değildi.
- Tamam, çok
karmaşık.
- Öyle, değil
mi?
Çok güzel.
Yarın buraya
ekmek istediğim oldukça özel bir şey var.
Zemini
hazırlamak için, tüm kökleri kazıp çıkarmamaz gerek, yoksa tekrar çıkıp yeni
büyüyenlere zarar verirler.
- Ama bu
muhteşem.
- Uh-huh.
Buradan
başlayabilirsin Tamam.
Dikkatli ol.
O şey
ölümcüldür.
Zehirliyse
burada ne işi var?
Zehrin kötü
olduğunu varsayıyorsun.
Uh-huh.
Tek başına, bu
daldaki öz seni öldürür.
Ama bu çiçeğin
özü ile birleştirirsen, bir anda muhteşem iyileştirme özelliklerine sahip
oluverir.
Sana bir şey
sorayım, iyiyi kötüden ayırmak konusunda kendine ne kadar güveniyorsun?
Genellikle
oldukça açık oluyor.
Peki bir şeyin
iyi olmasında neyi temel alıyorsun?
Şey, bana
faydası varsa ya da sevdiğim diğer insanlara.
Peki ya kötü?
Zararlıysa.
Değer verdiğim
birine zarar veriyorsa.
Yâni,
çoğunlukla, yargılayan taraf mısın?
Evet, sanırım.
Hiç yanıldın mı
peki?
Ya da zamanla
fikrini değiştirdin mi?
Tabi.
Ve senin
gibi milyarlarcası var her biri de düşündüğün şeyin iyi ya da kötü olduğuna
karar veriyor.
Ve senin
iyilerin komşunun kötüsüyle çakıştığında, tartışma çıkıyor.
Savaşlar
çıkıyor.
Tümü de bu
tanrıyı oynama iç güdüsü yüzünden.
Bunların
hiçbirini yapmak için yaratılmadınız.
Tek
başınasınız.
Bunun her zaman
arkadaşlar arasında bir konuşma olması gerekiyor.
Sen ne
düşünüyorsun?
Hâlâ karmakarışık.
Evet, öyle,
Mack.
Vahşi,
muhteşem, ve tıkır tıkır işliyor.
Bu
karmakarışıklık sensin.
Yâni kalmaya
karar verdin demek.
Hâlâ
düşünüyorum.
Sarayu
oldukça ikna edici olabiliyor, he?
Söylediği tek
bir kelimeyi anlayabilecek kadar zeki olsaydım tabi.
Yâni, şey, eğer
yürümeyi düşünüyorsan, gölün uzak tarafında sana göstermek istediğim bir şey
var.
Barakada işimi
bitirmem gerek, ve seninle orada buluşuruz.
İstersen, botu
da çıkarabilirsin.
Şanslı
hissediyorsan, oltam içinde.
Baba! Baba!
- Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır.
- Mack! Mack,
sorun yok.
Bunu bana neden
yapıyorsun?
Ben yapmıyorum.
Buraya gelmemi
bana sen söyledin.
Mack, bu olay
senin içinde oluyor.
Seni
tüketmesine izin veriyorsun, ama buna mecbur değilsin.
Hayır, yo, yo,
yo, yo.
Derin nefes al
ve sesime kulan ver.
Ona bakma,
Mack.
Buraya bak.
Missy! Geçmişi
düşünme.
Acıyı düşünme.
Bana bak.
Her şey yoluna
girecek.
Bana bak! Güven
bana, bunların hiçbiri sana zarar vermez.
Sadece
gözlerini bende tut.
Nefes al.
Güzel, Mack.
Hiçbir yere
gitmiyorum.
Şimdi, seni şu
bottan çıkaralım.
- Ne?
- Beni duydun.
Bu bu hiç komik
değil.
Şaka
yapmıyorum.
Bunu
yapabilirsin.
- Yapamam.
- Tek başına
yapamazsın.
- Batacağım.
- Hayır, Mack.
Bensiz bir
gelecek hayal ediyorsan, ve öyle bir gelecek yok.
Hep seninle
geleceğime söz verdim, değil mi?
Ve işte
buradayım.
Hadi.
Pekala.
İşte gidiyoruz.
Bu delilik.
Şimdi ne var?
Sadece yürümeye
başla.
Evet, tamam.
Güzel.
Nasıl
yapıyorsun?
Hâlâ kafayı
yiyorum.
Görünüşe göre
misafirimiz var.
Şuna bak.
Bak! Gördün mü?
Ne kadar güzel!
iki metre falan olmalı.
Haftalardır onu
yakalamaya çalışıyorum.
Neden ona
kancana takılmasını buyurmuyorsun?
Bunun eğlencesi
nerede ki?
Biliyor musun,
bana öğretilen tüm o din şeylerinin hepsine uymuyorsun cidden.
Din.
Din çok iş
demektir.
Köle
istemiyorum ben.
Ben hayatımı
paylaşacak arkadaşlar ve aile istiyorum.
Peki kurallara
itaat edip iyi bir Hristiyan olmak için çalışmaya ne oldu?
Düşünsene,
Mack.
Ben tam olarak
dediğin gibi bir Hristiyan değilim, değil mi?
Hayır, galiba
değilsin.
Onlara ne
dediğin umurumda değil.
Ben sadece Babayı
öğrenerek insanların değişmesini görmek istiyorum.
Sevilmenin
gerçekten nasıl olduğunu hissetmelerini istiyorum.
Bunu hiç
hissettiğimi sanmıyorum.
Ayakkabılarını
giy.
Sana nasıl
hissedebileceğini göstereceğim.
Sonuna kadar bu
yolu izle, ve sonra yürümeye devam et.
Sen gelmiyor
musun?
Mmm-mmm.
Bu sadece senin
yürüyebileceğin bir yol.
- Beni asla
bırakmayacağını söylediğini sanıyordum.
- Bırakmayacağımda.
Güven bana.
Öğrendiklerini
unutma.
Seni burada
bekliyor olacağım.”
Yürümeye devam et.”
Merhaba?
Kimse yok mu?
Üzgünüm, Ben Kimsiniz?
Bilgeliğim.
Neden burada
olduğunuzu anlıyor musunuz?
Pek sayılmaz.
Ama bir nevi
alışıyorum gibi.
Bugün ciddi
sonuçları olan, ciddi bir gün.
Yargılama için
buradasınız.”
Yargılama" mı?
Ölmediğimi
söylemişlerdi.
Ölmediniz.
Ne o zaman bu?
Tanrı'nın iyi
olduğuna inanmıyor musunuz?
Missy onun
çocuğu mu?
Elbette.
O zaman, hayır.
Tanrı'nın çocuklarını çok iyi
sevdiğini sanmıyorum.
İnandığınız şey
buysa Gelin.
Oturun.
Beni oradan da
iyi yargılayabilirsiniz.
- Seni
yargılamak mı?
- Mmm-hmm.
İtiraf edecek
bir şeyiniz mi var?
Ne yaptığımı
biliyorsunuz.
Evet.
Ama
yargılanacak olan siz değilsiniz.
Bugün,
yargıçsınız.
- Ne?
- Neden
şaşırdınız?
Tüm yaşantınızı
neredeyse herkesin ve herşeyin hareketlerini ve güdülerini yargılayarak
geçirdiniz.
Sanki onları
tanıyabilirmişsiniz gibi.
Birinin sırf
ten rengiyle hızlı yargılarda bulundunuz.
Kıyafetleriyle
de.
Beden
dilleriyle de.
Söylentilere
göre oldukça deneyimli bir uzmansın, Mackenzie.
Otur.
Pekala.
Peki, kimi
yargılamam gerekiyor?
Dünyadaki acı
ve ızdırap için suçlanacak en az beş kişi olsa gerek.
Değil mi?
Uh-huh.
Doğru.
Peki ya
bencillik?
Açgözlülük?
Diğerlerine
zarar veren o şeyler?
Katiller?
Uyuşturucu
tacileri?
Teröristler?
Suçlular?
Evet.
Peki ya
eşlerini döven adamlar?
Rahat bırak
beni.
Buraya gel.
Ne dedin sen?
Ya kendi
acılarını azaltmak için oğullarını döven babalar?
Bunu
yapmayalım.
O adam
yargılanmalı mı?
Evet.
Ve çeneni
kapalı tutacaksın! Peki ya bu çocuk?
- Ne olmuş ona?
- Onu yargılar
mısın?
O bir çocuk.
Ama yargıladın
bile.
O çocuk senin
baban.
Evet, efendim.
Şimdi, ya masum
kızları kendine av olarak gören adam?
Baba! Baba!
Tamam, bu kadarı yeter.
O adam suçlu
mu?
- Onu cehenneme
kapatırdım.
- Peki ya
babasını, Onu böyle sapık bir canavara dönüştüren adamı?
Onu da
kapatırdım.
Orada nasıl
durabilirsin?
Kırılmışlığın
mirası Adam'a dönmez mi?
Peki ya Tanrı?
O suçlu değil
mi?
Her şeyi o
sıraya koydu.
Özellikle,
sonucu biliyor olsa bile.
Söylememi mi
istiyorsun?
Kesinlikle.
Suçlanacak kişi
Tanrı.
Pekala, Tanrıyı
yargılamak senin için bu kadar kolaysa çocuklarından birini cennette sonsuzluğu
yaşaması için seçmelisin.
Diğeri ise
cehenneme gidecek.
Ben bunu
yapamam Neyi yapamazsın?
Ben sadece
Tanrı'nın yaptığına inandığın bir şeyi yapmanı istiyorum.
Pekala,
cehenneme kim gidecek?
Kate'i
seçebilirsin.
Oldukça can
yakan şeyler söyledi.
Seni hayatından
çıkardı.
Seni artık
sevip sevmediğinden bile emin değilsin.
Ya da Josh'ı
seçebilirsin.
İtaatsizlik
etti.
Gizlice dışarı
çıkıyor.
Sana yalan
söylüyor.
Bunu bilmiyor
muydun?
Mackenzie,
seçimini yap.
Bunu artık
yapmak istemiyorum.
- Bunu yapamam.
- Neyi
yapamazsın?
Yapamam işte.
Yapamayacağım.
Zorundasın.
Bu bir oyun
değil.
Mecbursun.
Ne var biliyor
musun?
Bu âdil değil.
Zorundasın.
Bu âdil değil.
Yapamam.
Beni al.
Onların yerine
ben giderim.
Yerlerine ben
geçerim.
Beni al.
Onların yerine
ben giderim.
Çocuklarımı
rahat bırak, ve beni al! Mackenzie Sevmeye değer çocuklarını yargıladın her
şeyine mâl olsa bile.
Şimdi Baba'nın
kalbini anlıyorsun.
Biliyor musun, anlamadığım şey
Tanrı nasıl Missy'i sevip ona böyle korkunç bir şey verir.
O masumdu.
Biliyorum.
Beni cezalandırmak için mi kullandı onu?
Çünkü bu âdil değil.
Ve o bunu hak etmedi.
Karım ve çocuklarım bunu hak etmedi.
Ama, ben edebilirim.
Çünkü biliyorsun ki ben Tanrı böyle biri mi,
Mackenzie?
Büyük bir
üzüntü içinde boğulduğuna hiç şüphe yok.
Tanrı böyle
değil.
Bunu Tanrı
yapmadı.
Engel de
olmadı.
Ona acı veren
pek çok şeyi de durdurmuyor.
Missy'nin
başına gelen şey şeytanın işiydi.
Ve dünyadaki
kimse buna merhem olmaz.
Acısız bir
yaşamın sözünü almak istiyorsun.
Evet.
Evet.
Öyle bir şey
yok.
Bu evrende
Tanrı'yı takip etmeyen özgür iradeler olduğu sürece, şeytan içeri girmenin bir
yolunu bulabilir.
Daha iyi bir
yolu olmalı.
Var zaten.
Ama o iyi yol
güven gerektiriyor.
Artık yargıç
olmak istemiyorum.
Missy Seni
duyamaz.
Görebilir mi?
Hayır.
Ama burada
olduğunu biliyor.
O iyi mi?
Sandığından
daha çok.
Missy! Beni
affediyor mu?
Ne için?
Onu
kurtaramadım.
Ona vaktinde
ulaşamadım.
Missy böyle
düşünmüyor.
Nan ya da Baba
da öyle.
Bırakmanın
vakti geldi.
- Nasıldı?
- Berbat.
Ve muhteşem.
Seninle gurur
duyuyorum, dostum.
Teşekkür
ederim.
Onu görmeme
izin verdiğin için.
Benim fikrim
değildi.
Birlikte
yapınca daha iyi oluyor, sence de öyle değil mi?
Tanrı'nın
birkaç ışık yakalayacak vakti var mı?
Tatlım, şu anda
ne kadar çok şey yapıyorum bilemezsin.
Baba Evet,
Mackenzie?
Sana oldukça
fazla yüklendim.
Özür dilerim.
- Hiç bir
fikrim yoktu.
- Sorun değil.
Artık geçmişte,
ait olduğu yerde kaldı.
Belki de artık
o olmadan birlikte yürümeye başlayabiliriz.
Hmm?
Bunu çok
isterim.
Missy'i görmeme
izin verdiğin için teşekkür ederim.
Benim için tam
bir zevkti.
İkinizi
birlikte görmenin bana verdiği sevinci tarif edemem.
Ve Missy özel
bir kız.
Oh, Evet.
Artık
anlıyorsun.
Ağza alınamaz
trajedilerden muhteşem iyilikler çıkarabilirim.
Ama bu,
trajedileri çıkardığım anlamına gelmiyor.
Sana karşı
kalbimde beslediğim onca şeyden sonra Neden benim için çalışmaya devam edesin
ki?
Çünkü sevgi
böyle bir şeydir.
İlişkileri
cidden anlamıyorum, değil mi?
Ama sen yine de
beni seviyorsun.
İnsanlar.
Bazen çok aptal
oluyorlar.
Tanrı'nın bana
aptal dediğini mi duydum ben?
Yarası olan
gocunsun, evet, efendim.
Yarası olan
gocunsun.
Tazelen, Mack.
Önümüzde büyük
bir gece var.
Biri bana
nereye gittimizi söyleyecek mi?
Etrafına bak,
Mackenzie.
Yolculuğun
tadını çıkarmayı unutma.
İşte geldik.
Bu o mu?
Sana göre öyle.
Sadece bu gece
için ne gördüğümüze bir bakmanı çok isteriz.
Tamam.
Onlar ne?”
Ne" değil.
Kim.
Her dilden,
kabileden ve ulustan Baba'nın çocukları.
Sizin kişilik
ve duygu dediğiniz şeyleri, biz renk ve ışık olarak görüyoruz.
Şunda ne oluyor
peki?
Neden bize
odaklanmış?
Sana
odaklanmış.
O Baba.
Mack, çok özür
dilerim.
Her şey için.
Kördüm, ve seni
göremedim.
Kimseyi
göremedim.
Evet,
biliyorum.
Biliyorum.
Korkuyordum.
Ne yapacağımı
bilmiyordum.
Evlat, seni
affediyorum.
Benim asla
olamayacağım bir baba olmuşsun.
Ve seninle
gurur duyuyorum.
Beni
bağışlayabilir misin?
Tekrar
görüşeceğiz, evlat.
Evet Hadi eve
gidelim.
Mack.
Uyan.
Gitme vaktimiz
geldi.
Baba?
Günaydın,
evlat.
Dalga
geçiyorsun, değil mi?
Oh, Her zaman.
Bugün
yapacağımız şey için, bir babaya ihtiyacın olacak.
- Nereye
gidiyoruz?
- Varmak
üzereyiz.
Burada senin
için oldukça acılı olacak bir şey yapacağız.
Lütfen, yapma.
Evlat,
yolculuğunun bu kısmına merhem olma yolundayız şu anda.
Onu bağışlamamı
mı istiyorsun?
Mmm-hmm.
O benim kızımı
öldürdü.
Ona acı
çektirmek istiyorum.
Acı çekmesini
istiyorum Tıpkı bana çektirdiği gibi.
Ona acı
çektirmeni istiyorum.
İstediğini
biliyorum.
Ama o da, benim
oğlum.
Ve onu da
arındırmak istiyorum.”
Onu arındırmak" mı?
Cehennemde
yanması gerek onun.
Yâni, yargıç
olan sana mı döndük?
Bundan öylece
sıyrılmasına müsaade mi ediyorsun yâni?
Kimse hiçbir
şeyden öylece sıyrılamaz.
Her şeyin
sonucu vardır.
- Yaptığı şey -
Korkunçtu.
Yaptığı şeyi
mazur görmeni istemiyorum senden.
Doğru olanı
yapmak ve en iyisinin ne olduğunu bilmek için bana güvenmeni istiyorum.
Sonra ne olacak
peki?
Affetmek bir
ilişki oluşturmaz.
Konu onun
boğazını bırakmak.
Mack, içindeki
acı seni bitirip tüketiyor, Neşeni çalıyor ve sevme becerine zarar veriyor.
Yapamam.
Yapamadığın
için sıkışıp kalmadın.
Yapmayacağın
için sıkışıp kaldın.
Bunu tek başına
yapmana gerek yok.
Ben yanındayım.
Nasıl
yapacağımı bilmiyorum.
Sadece sesli
söyle gitsin.
Ben Ben seni Ben
seni affediyorum.
Mackenzie, sen
bir neşe kaynağısın.
Hâlâ kızgınım.
Elbette
öylesin.
Herkes bir anda
bırakamaz.
Kolaylaşana
kadar bunu 1000 defa yapmak zorunda kalabilirsin.
Ama
kolaylaşacak.
Gidelim.
Hadi Missy'i
eve götürelim.
Seni
affediyorum.
Seni
affediyorum.
Seni
affediyorum.
Lütfen, lütfen!
Şifalı sularının akmasını sağlamak bir bedene iyi gelir.
Onlar senin
gözyaşların, Mackenzie.
Uzun zamandır
onları topluyorduk.
- Al bakalım.
- Teşekkürler.
Mackenzie,
dikkate alman gereken bir şeyimiz var.
Burada bizimle
kalabilirsin, ya da evine, Nan'e ve çocuklarına dönebilirsin.
Her halükarda,
daima seninle olacağımıza söz veriyoruz.
Missy ne
olacak?
Kalırsan, bu
öğleden sonra onunla olacağız.
Gidersen, onu
arkanda bırakıyor olacaksın, ama sadece şimdilik.
Şey, peki o ne
istiyor?
Bugün seni
görmeyi çok istiyor.
Ama o
sabırsızlığın olmadığı bir yerde yaşıyor, yâni beklemek sorun olmaz.
Burada olmakla
ilgili her şey çok olağanüstüydü.
Eve dönüp, işe
gidip, iyi bir insan olmaya çalışacağım.
Ailemi
seviyorum.
Bilmiyorum.
Yaptığım şey
gerçekten önemli mi?
Kesinlikle.
Mack, sen
önemli birisin.
Ve yaptığın her
şey de öyle.
Her sevdiğinde,
Mack, ya da bağışladığında, Her kibarlık davranışında, evren değişiyor.
Daha iyi olmak
için.
Mmm.
Hiçbir şeyin
önemi yoksa, O zaman her şeyin önemi vardır.
O hâlde eve
gitmek istiyorum.
Pekâlâ,
gittiğinde bizim için bir şey yapmanı isteyebilir miyiz?
Ne olursa.
Kate'in sana
ihtiyacı var.
Missy'nin ölümü
için kendini suçluyor.
Sen kendi
suçluluğunla başa çıkıyordun.
Ama artık
suçlama zamanı sona erdi.
Döndüğüm zaman sizi
hâlâ hayatımda istiyorum.
Ben her
zaman vardım.
Hep varım.
Her zaman da
olacağım.
Bu güzel.
Çünkü özellikle
size düşkün hâle geldim.
Seni seviyorum,
Mack.
Mack?
Mack?
Hey.
Mack.
Hey.
Hey, Dostum.
Uyanmışsın.
Neredeyim?
Hastanedesin.
Baba nerede?
- Ben doktoru
ve ailenizi getireyim.
- Tamam.
Willie O
oradaydı.
Kim, Mack,
neredeydi?
Kate ile
konuşmam lazım.
- Hey, hey,
Sakinleş.
- Nan ve
Josh'la.
- Onlara
söylemem gerek.
- Buradalar.
Hemşire onları
getirmeye gitti.
Kafeteryadalar.
Ne oldu?
Dostum, 40
tonluk bir tır sana çarptı.
Dün gece mi?
Hayır, Cuma
günü.
Kamyonetimi
çaldıktan hemen sonra.
Bu imkansız.
Hafta sonunu
barakada geçirdim.
Mack, oraya hiç
gidemedin.
Evet, gittim.
Evet,
Oradaydım.
- Oradaydım.
- Pekala.
Hey, dostum,
anlaman gereken çok şey var, tamam mı?
Tanrı ile
görüştüm.
Baba özellikle
sana çok düşkün olduğunu söylememi istedi.
- Mack?
- Dinlen.
Hey.
Ah.
Ah, iyisin.
Özür dilerim.
Her şey için.
Shh.
Sorun değil.
Sorun değil,
bunu sonra konuşabiliriz, hayatım.
Şimdi sadece
dinlenmelisin.
Sana anlatacak
çok şeyim var göl ve Baba.
Ve Missy.
Oradaydı.
Onu gördüm.
Sorun değil.
Hey.
Hey.
O iyiden daha
fazlası.
Mutlu.
Güzel.
Çok güzel.
Hey, şampiyon.
Hey, tatlım.
Güçlüsün.
Teşekkür
ederim.
Bana ve Kate'e
bir dakika müsade verin.
- Evet.
- Teşekkür
ederim.
Hey, sen.
Aramızın son
zamanlarda çok harika olmadığını biliyorum.
Görüyorsun,
kendi üzümtümde öyle kaybolmuştum ki Senin üzüntüne yardımcı olamadım.
Gerçekten özür
dilerim.
Kate bunların
hiçbiri senin hatan değil.
Ben O botta
asla ayağa kalkmamalıydım.
Bana bak.
Geçmiş hakkında
düşünme.
Her şey yoluna
girecek.
Taşıyor olduğun
şeyi taşımanın nasıl bir his olduğunu biliyorum.
Ve ben de nasıl
bırakacağımı daha yeni öğreniyorum.
Ve bunun
birlikte yapmamız için öğreneceğimiz bir şey olmasını umuyorum.
Neler
yaşadığının önemi yok.
Bunu asla tek
başına yapmak zorunda değilsin.
Seni çok
seviyorum.
Ben de seni
seviyorum, Baba.
Seni çok
seviyorum, Kate.
O öğleden
sonra, Mack Nan'e her şeyi anlattı.
Sana
inanıyorum.
Sonraki birkaç
haftada, Mack hızla ilerleme kaydetti.
Tanrımız harika
bir Tanrıdır
O cennetin saltanatı
Bilgelik, güç ve sevgiyle Tanrımız harika bir Tanrıdır
Eminim
bazılarınız her şeyin Mack'in anlattığı gibi olup olmadığını merak ediyordur.
Ya da öyle bir
şeyin olup olmadığına.
Sanırım buna
kendiniz karar vermek zorundasınız.
Ama her gün
arkadaşımda gördüğüm değişiklikler benim için yeterli bir kanıt.
- Hey.
- Willie
levreğin ısırdığını söyledi.
Beş kiloluğunu
yakalarsam bana 10 dolar verecek.
Bu kolay para.
- Benim için
olta getirdin mi?
- Seç bakalım.
Şanslı
hissediyorsan, senin için de bir tane var.
Tam üstüne
bastın.
Büyük Keder
gitti.
Mack günlerinin
çoğunu yoğun bir neşe hissiyle geçiriyor.
Çoğu kişiden
daha fazla sevgiye sahip çabuk affediyor, ve daha da çabuk af diliyor.
Baba.
Tekrar bir
çocuk oldu.
Pekala! Whoo!
Ya da olmasına izin verilmeyen çocuk oldu, güven ve meraka bağlı kaldı.
Ve arasıra Mack
ayakkabılarını çıkarıp beni şaşırtmasa Sadece görmek için Şey, biliyorsunuz.
||
« Prev Post
Next Post »