Spycraft (2021) Casusluk Sanatı
| |
Tv Dizisi
Ülke: ABD
Tür:
Belgesel
Vizyon Tarihi: 20 Ocak 2021 (ABD)
Dil: İngilizce0
Nam-ı Diğer: Kémfortélyok
Özet
Casusluk oyunu
ciddi bir iştir. Bu amaçla geliştirilen aletler ve teknolojiler ise tarih
boyunca casusların kendileri kadar önemli olagelmiştir. Aynı isimli kitaptan
uyarlanan bu belgesel dizi istihbarat tarihini ve kullanılan aletlerin nasıl ve
ne koşullarda ortaya çıktığını anlatacak.
Altyazı
Casuslar
düşmanlarının sırlarını öğrenmek için gözetleme yapar.
Düşmanlarınızı
dinlemenin faydası, kullanabileceğiniz ve aktarabileceğiniz bilgiler elde
etmektir.
Bunu yapabilmek
için casuslar gizliliği ve en yeni gözetleme teknolojilerini kullanırlar.
Binanın dışında
yüzlerce mikrofon vardı.
Bunu güvence
altına almanın tek yolu, en üstteki üç katı kesip atmaktı.
İstihbarat
teşkilatları, erişime sahip olmadıklarında yaratıcı olurlar.
Fikir bir merminin içine koyulan bir mikrofon
yaratmaktı ve bunu bir silahla ateşleyerek kurulan iletişimi verici yoluyla
öğrenmekti.
İzinizi
sürmeleri gerektiğinde, sürebilirler.
Kim olduğuma ve
nerede bulunduğuma dair bir iz ya da dijital toz bırakmadan bir yere gidip, bir
şey yapamam.
GÖZETİM
TEKNOLOJİLERİ VE GÖKTEKİ GÖZ Hükümdarlar, devletler, aşıklar ve kurumlar bunu
yüzyıllardır yapıyor.
Bilgi toplamak,
potansiyel tehditleri değerlendirmek, saldırıları durdurmak ve üstünlük elde
etmek için casusluk yapıyorlar.
Günümüzde
istihbarat teşkilatları, minik dinleme mikrofonlarından, çok ufak kameralara ve
İHA'lara kadar birçok son teknoloji gözetleme cihazı kullanarak casusluk
operasyonları düzenliyor.
Bir casusun,
düşmanın ne yaptığına dair bir fikrinin olması için bir şekilde onu
dinlemesinden daha iyi bir yol olamaz.
İyi gözetleme,
her zaman var olan en iyi teknolojiye bağlıdır.
Yüz yıl önceki Birinci
Dünya Savaşı'na bakarsak, havada dinlemenin devasa mikrofonların kilometrelerce
öteden gelen uçakları dinlemesiyle olduğunu görürüz.
O zamanlar var
olan en iyi teknoloji buydu.
Bugün kameralar
80 kilometre ötedeki bir uçağı fark edebiliyor.
SESLİ GÖZETLEME
DİNLEME CİHAZI YA DA BÖCEK OLARAK BİLİNEN ELEKTRONİK CİHAZLARLA YAPILAN BİR
DİNLEME TEKNİĞİ.
Böceklerin
kullanımı, 1950 ve 60'larda istihbarat teşkilatlarının kullanımıyla, sık
görülen bir teknik hâlini aldı ve genel olarak minyatür bir vericiyle ve pille
de çalışabilen bir mikrofonla birleştirilirdi.
Vericinin küçük
boyutları ve farklı objeler içine kolayca gizlenebilir olması, casuslar için
bunu pratik kılmıştı.
Gözetlemenin
yaratıcı örneklerinden biri, 1970'lerdeki Çekoslovak istihbarat teşkilatı StB
tarafından geliştirilmişti.
Hedefleri, ABD
büyükelçisi ve ithal ayakkabılarıydı.
Ayakkabılar
geldiğinde Stb müdahale edip onları bir dinleme cihazı ekleyerek değiştirmişti.
Adamın
giysileriyle ilgilenen, ütülerini yapan ve ayakkabılarını cilalayan bir
hizmetçisi vardı.
Ayakkabıları
sabah büyükelçiye verirken iğneyi çıkarttığında batarya vericinin tekrar
çalışmasını sağlıyordu.
Ofise giderken
o ayakkabıları giyiyordu ve büyükelçilikte olabilecek potansiyel böcekleri tespit
etmek için telsiz kullanan birileri onun sesini tanımıştı.
Bir karşı
gözetleme ekibi büyükelçi bina içinde hareket ettikçe yayılan bir sinyal
olduğunu belirlediler.
Kısa süre
içinde büyükelçinin bir dinleme cihazı taşıdığı anlaşıldı.
Üzerindeki
giysileri çıkartıp inceledikleri sırada, sonunda birilerinin, ayakkabısının topuğunu
bir verici ve bir batarya koyacak şekilde değiştirdiğini anlamışlardı.
Bu, normal bir
radyo alıcısı tarafından bile algılanabilecek, düşük teknolojili bir vericiydi.
Sesi duyup, kim
ve nerede olduğunu anlayabiliyordunuz.
Gizli dinleme
hedefi olan ilk ABD büyükelçisi o değildi.
Meşhur bir
müzisyen ve Rus bilim adamı Lev Theremin, 1945 yılında KGB için "Şey"
olarak da bilinen pasif oyuk rezonatörü isimli bir dinleme cihazı icat etmişti.
İçinde
elektronik bir parça bulunmuyordu ve bugün bile şaşkınlık yaratıyor.
Çalışması için
bir sinyal vericisi, pasif oyuk rezonatörünün içindeki bir antene çok yüksek
frekanslı bir telsiz sinyali gönderiyordu.
Konuşulanları
topladıktan sonra da onları bir alıcıya geri yansıtıyordu.
Pasif oyuk
rezonatörü, sadece radyo veya mikro dalgalarla aktif hâle getirilebilen bir
cihazdı.
Bir şey
iletmediği için normal şartlar altında bunu algılamazsınız.
Ağustos
1945'te, ABD'nin Rusya Büyükelçisi Avril Herriman özel bir hediyeyle gizli bir
tane aldı.
Rus erkek
izciler, ABD büyükelçisine Birleşik Devletler mührünün muhteşem bir ahşap oyma heykelini
hediye etmişlerdi.
Ve onu gururla,
masasının arkasındaki duvara asmıştı.
Ruslar ne zaman
başka bir binanın duvarından özel bir mikrodalga yaysalar, cihaz çalışıyordu ve
ofisinde konuştuğunuz her şeyi duyabiliyorlardı.
Ve yedi yıl
boyunca ofisinde konuşulan her kelime sokağın karşısındaki Rus dinleme üssü
tarafından duyulmuştu.
Kazayla
bulunmuştu.
Mührü
açtıklarında, bir çeyreklik büyüklüğünde ve bir buçuk santim kalınlığında bir
disk bulmuşlardı.
O mikrofondu.
Bir de,
kartalın arkasında bulunan levhaya uzanan mikrofona bağlı 30 santimlik metal
bir çubuk vardı.
O çubuk bir
antendi.
Ruslar, sokağın
karşısından bir telsiz sinyali veriyorlardı.
Anten de
oradaki sinyali algılıyordu.
Mikrofonu
çalıştırıp sesi farklı bir frekansla geri aktarmaya yetecek kadar güçlüydü.
Büyükelçilere
karşı böceklerin kullanılması yeni bir şey değil.
Rus istihbarat
teşkilatları gözetleme sanatının ustalarıdır ve ABD'ye karşı istihbarat
toplamak için yayılmış ve devam eden bir sistemleri vardır.
1960'lar ve
70'ler boyunca ABD büyükelçiliğinin içindeki çeşitli yerlerde mikrofonlar
bulunmuştu.
Keşfedilen her
böcekle birlikte KGB onları saklama konusunda daha yaratıcı davranıyordu.
Moskova'daki
Amerikan büyükelçiliğinde değiştirilmiş daktilolar bulunmuştu.
O daktilonun
içinde bir alüminyum parçası vardı ve daktilonun bir tarafından diğer tarafına
uzanıyordu.
Sovyetler,
daktiloları bir sevkiyat kanalındayken alıp parçalara ayırmış ve o çubuğu birebir
aynısı gibi görünen ama işlenmiş olan başka bir çubukla değiştirmişlerdi.
Dışarıdan
bakınca normal görünen ama içi boşaltılmış olan o alüminyum çubuğun içine,
gizli elektronik parçalar yerleştirilmişti.
Elektronik
parçalar Daktiloda basılan her tuş, o
çubuğun içinde bulunan küçük bir ara bellekte saklanıyordu.
Ara bellek
dolduğunda da, o belleğin içerikleri bir radyo frekans sinyaliyle, yakınlardaki
bir Sovyet dinleme üssüne gönderiliyordu.
Bu en azından
on yıl sürdü.
Daktilo olayı, Gunman
Projesi olarak tanınmıştı.
Bu şeylerden,
Moskova ve St.
Petersburg
arasındaki ABD büyükelçiliklerinde yaklaşık 16 tane bulmuştuk.
Bu tür
operasyonların günümüz teknolojisine karşı nasıl işleyeceğini hayal etmek
zorundayız.
Bunun paraleli,
Gunman'daki daktilolar yerine, dizüstü bilgisayarınıza bir donanım ya da
yazılım eklemek olabilir.
Bu temel olarak
daktilodakinden daha karmaşık olacaktır.
1970'leri
sonunda Moskova'da yeni bir büyükelçilik inşa ettirdik ve bu Rus işçileri
tarafından, Rus malzemeleriyle yapıldı.
Duvarları
örmeye başlamadan önce kolonları ve kirişleri biraz inceledik ve neredeyse her
kolonda ve kirişte Ruslardan birer hediye bulduk.
Binanın dış
duvarlarına mikrofonlar yerleştirilmişti.
Binanın
duvarlarından birkaç yüz mikrofon sökülmüştü.
O binayı
güvenli hâle getirmenin tek yolu en üstteki üç katını kesip atmak ve ABD'den
gönderilen ABD işçileri ve ABD malzemeleriyle yeniden inşa etmekti.
Casusluk
yapanlar yalnızca Ruslar değildi.
Amerika
Birleşik Devletleri'nin istihbarat teşkilatları da Ruslara karşı oldukça fazla gözetleme
eyleminde bulundu.
Ahtapot adlı
bir operasyon Washington'daki Rus büyükelçiliğini hedef aldı.
Rus
Büyükelçiliği'nin tasarımına göre, büyük ve düz bir çatısı vardı.
Çatıda biriken
suların akması için de dışarıda borular bulunuyordu.
NSA, borunun
bir kısmını optik bir illüzyon için düzenlemişti.
Baktığınızda
boş olduğunu sanıyordunuz ama aslında duvarların orta kısımları daha kalındı.
Borunun bir
kısmına bir radyo alıcısı, küçük bir patlama yükü ve yüzlerce metrelik kablosu
olan bir makara yerleştirdiler.
Binadaki tüm
mikrofonları o sırada duvarın içinden geçirip gider borusunun bir bölümüne
bağladılar.
İşin aslı
şuydu: Sonra kabloları nasıl çıkartacaklardı?
Washington'da yaz yağmuru yağmasını beklediler
ve şimşekleri sayarak, büyükelçiliğin yakınına düşen yıldırımları hesapladılar.
Aynı zamanda,
boruda ufak bir patlamayı tetiklediler.
Ve bu,
paraşütün tahliyeye gitmesine neden oldu.
Hemen suyla
doldurulmuş ve suyla birlikte tesisata indirilmişti.
Makaradan gelen
iki küçük kabloyla devam ediyordu.
Yerin altındaki
kanalizasyon sisteminde genç bir FBI memuru elinde bir ağ ile oturup paraşütü
yakalamayı bekliyordu.
Yakaladı da.
Kabloları aldı ve
o noktada bir kutunun içindeydiler.
Kabloları
bağlayabilmişlerdi.
Kablolar bir
FBI dinleme istasyonuna gitti.
Ve o noktada,
Rus büyükelçiliğinde hedef aldıkları her odadan dijital olarak ses
alabiliyorlardı.
İzleme,
genellikle bir ajanın fiziksel olarak bir dinleme cihazını tenha ve tehlikeli
yerlere saklamak üzere gönderilmesini gerektirir.
Ivy Bells
Operasyonu adlı bir operasyon suyun 120 metre altında yapılmıştı.
Sovyetler,
Ohotsk Denizi'nin dibine, en önemli donanma üsleriyle Kremlin arasına şifresiz
iletişim kabloları yerleştirmişlerdi ve bunun güvenli olduğuna inanıyorlardı.
Ama Amerikan
Donanmas sızmanın bir yolunu buldu.
Öncelikle,
dalgıçların uzun süre dalabilmelerini sağlayacak karışık bir gaz yarattılar.
Donanma
dalgıçları sahaya yakın bir yere nakledilecek, sonra da denizin dibinde, tamamen
karanlıkta, su altındaki kabloya yürüyeceklerdi.
Kablonun
etrafına ilkel bir kıskaç takabileceklerini fark ettiler ve bu, kablodan geçen her
veriyi kopyalayacaktı.
İçinde büyük
kaydediciler vardı ve düzenli olarak bir denizaltı göndereceklerdi.
Dipte, çok
yakına park edeceklerdi.
Dalgıçlar için
bir kilit sistemi vardı.
Oraya gidip
makaraları değiştirip, yeni kayıt cihazları yerleştirip denizaltına geri
döneceklerdi.
Sonra da analiz
etmeye çalışacaklardı.
Kablodan
düzinelerce farklı hat geçiyordu, yani duymak istedikleri ses için onları
ayırmaları gerekiyordu.
Ivy Bells
Operasyonu, ABD'ye Sovyetler'in sonraki on yıl için yaptıkları donanma
operasyonları hakkında bilgi toplamıştı ve istihbarat açısından bir altın
madeniydi.
Casusluğun
yaratıcı zihinlerinin, erişimin imkânsız olduğu durumlar için bile yaratıcı
çözümleri vardır.
CIA'in
Meksiko'da iki Rus hedefi vardı.
Sorun şuydu ki,
bölge güvenliydi.
Birinin aklına,
bir merminin içine bir mikrofon ve bir verici yerleştirdikten sonra bunu bir
silahla ateşleme fikri gelmişti.
Böylece,
konuştukları yerin yakınındaki bir ağaca saplanabilir ve kurulan iletişimi
kaydedip vericiyle aktarabilirdi.
G kuvvetine
dayanan bir cihaz tasarlamayı başardılar ve ateşlediler.
Ağaçta aniden
durdu.
Bugün, dinleme
cihazları neredeyse her yere gizlenebiliyor ve onları tespit etmek daha da zor
hâle geldi.
Nagra kredi
kartı piyasa bulunan en etkin ve sofistike dinleme cihazlarındandır.
Nagra, 2013
yılında İsviçreli bir şirket tarafından geliştirilmiş olan ve sadece kanun
güçlerinin ve istihbarat toplumunun kullanabildiği bir cihaz.
Üzerine bir
American Express gibi baskı yapılabiliyor.
Bir binaya
girerken kullandığınız standart bir ABD devlet rozeti baskısı yapılabilinir.
Boynunuzda
aslında Nagra olan bir kimlik kartının asılı olmasının ne kadar etkin olacağını
düşünsenize.
Sonra
gittiğiniz her yerden dijital olarak bilgi kaydeder ve bunu o kartın içine
depolarsınız.
Bölgeden
ayrıldığınız anda içindekileri bilgisayara veya bir bulut sistemine
aktarırsınız.
Bu, bir
istihbarat teşkilatı için kısmi bir tehdit oluşturur.
İleri teknoloji
dinleme cihazları sesleri fark edip dijital olarak sinyalleri depolayabilir ve
bu bilgiyi dünyanın neredeyse her yerindeki dinleme kulelerine gönderebilirler.
Cep
telefonları, casusluk dünyası için gerçekten çok problemlidir çünkü birincisi, çoğu
zaman iziniz sürülür.
Kendi cep
telefonunuz aracılığıyla takip edilebilirsiniz.
Yani bu
güvenlik açısından gerçek bir sorun.
Ama diğer
insanlara casusluk yaparken tam bir nimettir.
Düşman
bölgeleri, izleneceğiniz ya da saldırgan kontrol altında tutulacağınız
yerlerdir.
Seyahat ederken
ve yanımıza bizim için önemli olan şeyleri aldığımızda tüm dijital
bilgilerimizde, kredi kartlarımızda, pasaportlarımızda radyo frekans çipleri
var.
Bu verileri
korumak daha zor hâle geliyor.
Dar bir
geçitten geçerseniz, mesela göç bölümüne gelmeden geçtiğiniz o dar geçidin neden
o kadar dar olduğunu hep merak etmiş olabilirsiniz.
Alüminyum bir
tünelden geçiyormuşsunuz gibi görünür.
Kredi
kartlarınız ve pasaportunuz korunaklı bir kesede değilse, tüm veriler elde
edilebilir.
Bu, kesinlikle
yönlendirildiği anlamına gelmez ama verileriniz alınmış olur.
Radyo frekanslı
bir çipi objelere ya da giysinize saklayabilme becerisi, gözetleme
teknolojisinin yeni bir parçasıdır.
Düşmanınızı
gözetlemenin ve dinlemenin faydası, kullanılabilecek ve aktarılabilecek bilgiler
elde etmektir.
Ama
aktivitelerini izleyebilmek de bir o kadar önemlidir.
İstihbarat
teşkilatları, görsel gözetleme yapabilmeleri için özel ekiplere elle tutulan
optik cihazlar, gece görüş ekipmanı ve fotoğraf makineleri ve kameralar vererek
eğitiyorlar.
Kameralar uzun
süreli gözetleme için ayarlanabilir veya casusun bedenine ya da eşyalarına
gizlenecek şekilde minyatür hâle getirilebilir.
Bu şeylerden
biri de, içinde küçük bir kamera bulunan bir kalemdir.
Ceket cebinize
koyabilirsiniz.
Yüz doların
altında, her yere yerleştirebileceğiniz kadar küçük olan ve Wi-Fi'yla her yerde
çalıştırabileceğiniz kameralar var.
Bunlar
günümüzde karşılaştığımız türde şeyler.
Kendilerini
tamamen yeni bir casusluk tipine adıyorlar.
Hasmınızın
sırlarını dinleyebilmek casusluğun anahtar stratejilerindendir ama havadan
görebilmek veya gökte bir gözünüzün olması, hedeflerin, askeri personelin ve
düşman silahlarının hareketlerini takip edebilmek için önemlidir.
HAVADAN
GÖZETLEME - BİR HAVA TAŞITI ARACILIĞI İLE GÖZLEME İSTİHBARATI TOPLAMAK VE KEŞİF
YAPMAK "Keşke kuş bakışı görebilsem" lafı herkesin dileğidir.
Ya da
"Gökte bir gözüm olsa.
Çünkü o zaman
yandaki kasabada ne olduğunu görebilirim." Yani günümüzdeki uydular resmen
gökteki gözler gibi etkinler.
Ama zayıf olan
yanları, uyduları hareket ettirmenin pahalı ve zor olması.
Ve artık
onların yerini İHA'lar aldı.
Genişletilmiş
menzilli, 40-42 saatlik İHA'lar.
Havada
durabiliyor ve gökyüzünde hareketli bir göz gibi kullanılabiliyor.
Onu
konuşlandırıp, istediğiniz yere götürebiliyorsunuz ve bir insan pilotu riske
atmıyorsunuz.
Yani modern
İHA'lar, taktiksel durumlar için mükemmel bir gökteki göz aracı.
Farklı
teşkilatlar tarafından geliştirilmiş olan çok küçük İHA'lar var.
Tekrar
söylüyorum; kullandığınız şey yaptığınız iş için çok pratik olmalı.
Havadan
gözetleme sistemlerindeki ilerlemeler geniş açılı hareketli görüntü almayı
sağlıyor ve bu da, bir İHA'ya bağlanmış olan bir kameranın aynı ya da farklı
şehirlerde ve aynı anda binlerce hareketli hedefin izinin sürülebilmesini
sağlıyor.
Gorgon Stare
adlı bir sistem, gökte bulunan en büyük göz.
Terör
saldırılarını önlemek amacıyla Pentagon tarafından yapılmış olan 15 milyon
dolarlık bir askeri gözetleme aracı.
Başka bir şeyi
kaydederken, yerdeki özel bölgelere zum yapabiliyorlar.
Daha etkileyici
olan, 1.8 milyar piksel kapasitelerinin bir iPhone'dan 150 kat daha güçlü çözünürlükte
görüntüler elde etmesi.
Edward Snowden
tarafından 2013 yılında sızdırılan veriler, Milli Güvenlik Teşkilatı'ndaki gizli
bilgi toplama programlarının varlığı, sadece casusluk ve milli güvenlik
operasyonlarında değil, sivil nüfus üzerinde de sürdürülen gözetlemelere ışık
tuttu.
Yapay zeka ve
veri madenciliğindeki son gelişmeleri uygulayarak gözetleme kapasitesini
arttıran ve tüm vatandaşları hakkında detaylı profiller oluşturan ülkelerden
biri de, Çin'dir.
Güçlü gözetleme
cihazlarıyla dolu olan depolarının yanı sıra, bir de gerçek kuşlar gibi görünen
İHA'lar geliştirdiler.
Robot sürü
gerçeğe o kadar yakın ki, onlar bölgeyi ve bölgedeki vatandaşları izlerken gerçek
kuşlar da yanlarında uçuyor.
Çin tarafından
Güvercin adı verilen bu kuşlarda, birer kamera, GPS anteni ve bulgularını geri
gönderebilmeleri için de bir veri linki bulunuyor.
Çin'deki gibi
durumlarda, modern Batı tarzındaki teknolojileri ve gözetleme teknolojilerini
halkları için bir sosyal kredi sistemi oluşturmak üzere kullanırlar.
Bu aslında,
sizinle ilgili verileri değerlendirip analiz etmeleri demektir.
Kim olduğunuza,
kiminle konuştuğunuza, fikirlerinize, ne konuda yazdığınıza, ne
araştırdığınıza, neyi sevip sevmediğinize bakarak bir kredi veya risk puanı
belirlenir.
Sosyal kredi
sistemlerinin kullanılma teorisine dair bir örnek vermek gerekirse; yüksek bir
krediniz varsa en iyi burslara, en iyi işlere uygunsunuz demektir.
Yurt dışına
seyahat edebilirsiniz.
Karakterize
eder veya yanlış insanlarla takılır veya rejime ya da hükûmet politikalarına karşı
olumsuz yorumlar yaparsanız, kredi puanınız darbe alır.
Bunun anlamı,
bazı durumlarda bazı işler için uygun bulunmamanız, bazı akademik enstitülere ve
kredilere kabul edilmemeniz veya bazı durumlarda da, ülke içinde bile
gittiğiniz yerlerin kısıtlanması demektir.
Çin'de
gördüğünüz şeyler biraz 1984'ü andırıyor.
Çin'in içinde
bunun ne ölçüde yayıldığına dair tartışmalar var ama Batı'nın bana göre toplumun
faydasına ve iyi amaçlarla kullanılabilecek teknolojilerini aktif şekilde
kullandıklarına hiç şüphe yok.
Bunu halkı
sınırlamak, kontrol etmek ve gözetlemek için kullanıyorlar.
Dijital
teknoloji daha da yayıldıkça, istihbarat teşkilatları için bilgi toplama
fırsatı da artıyor.
Kim olduğuma ve
nerede bulunduğuma dair bir iz ya da dijital toz bırakmadan bir yere gidip, bir
şey yapamam.
Aramalarınızla
ilgili bilgisayar çerezleri, internete girdiğiniz yere göre oluşan seyahat
şablonlarınız veya cep telefonuyla gittiğiniz yerler.
50 yıl önce,
herkesin hayatını ele geçiren bir cihazı gönüllü olarak üzerinde taşıyacağı kimin
aklına gelirdi ki?
Aslında bunu yapıyoruz.
Cep telefonu, Alexa,
sosyal medya kullanımı temel olarak hayatınızla ne yaptığınıza dair bir albüm
oluşturuyor.
Bilgi toplama
dünyası için zorluk oluşturuyorlar.
Bu bilgiyi
nasıl topluyorsunuz?
Bu verilerin arasından ileri teknoloji
bilgilerini ya da ilgilendiğiniz bilgileri ayırmak için samandaki buğdayı nasıl
filtreliyorsunuz?
Çok zorlu bir gelecek.
Elektronik
gözetleme, istihbarat teşkilatlarına hasımlarının söyledikleri, planladıkları
ve sezdikleri şeyler konusunda fikir verir.
Ama artık
internet aracılığıyla aşırı miktarda iletişim kurulması nedeniyle, terör
saldırıları veya hasmınızın dış politika planları gibi konularda avantaj elde
etmek için büyük miktarda bilgi toplamak konusunda algoritmalar ve başka araştırma
metotları geliştirilmiştir.
ABD içinde
yapmamız gereken şeylerden biri, devlet birimlerinin uyumlu bir takım olarak
çalışmalarını sağlamak.
Deniz Harp
Okulu'nun mottosu, "Tridens Scientia"dır.
"Denizde
bilgiyle güç kazanılır." Bilgi yoluyla, istihbarat teşkilatlarının
casusları yakalamanın yanı sıra, casuslukta da daha etkin olacağını düşünüyorum.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ BULGAR MUHALİF ZEHİRLENDİ Casusluğun
karanlık dünyasında, suikast sanatı çok gizli olmalıdır.
Bu çeşitli
metotların önemi, geride mümkün olduğunca iz bırakmamaktır.
Öldürmenin
birçok yolu olsa da, zehir en yaygın olanlardan biridir.
Onu yüzüne
itti, yaktı ve siyanür gazı solunmuş oldu.
İstihbarat
teşkilatları zehirler için yaratıcı uygulama sistemleri geliştirmiştir.
Bu maddelerin
bir kısmı liderlere karşı kullanılmak üzere düşünülmüştür.
Mesela Küba'da
Fidel Castro için.
Bazılarına ölüm
hızlı gelir ama diğerleri ölürken acele etmez.
Organları
resmen içinde patlayarak, korkunç bir şekilde öldü.
Saldırılar
cüretkâr.
Rusya Hükûmeti Londra
şehrinin merkezindeki birini öldürmek için nükleer bir silah kullanmıştı.
Suikast için
zehir kullanmak açık bir mesaj içerir.
Halkları
ayrılmamalı.
İşbirliği
yapmamalılar.
Halkları
liderlere karşı cephe almamalı.
ÖLÜMCÜL
ZEHİRLER İstihbarat teşkilatları, casusluğu yabancı hasımlarına karşı askeri ve
siyasi istihbarat elde etmek için kullanırlar ama bazen ajanlarını suikast
düzenlemeleri için de eğitirler.
Bu konuda
tercih edilen yöntemlerden biri de zehir kullanmaktır.
İstihbarat
dünyasındaki mühendisler ve kimyagerler, suikastçıları operasyonlarını
gerçekleştirmeleri için ustalıkla yapılmış ve gizliliğini koruyan çeşitli
araçlarla donattılar.
Hedeflerinin
kaçınılmaz sonla karşılaşması için gaz tabancalarından, radyoaktif saçmalara kadar
her şeyi kullandılar.
İnsanları
elimine etmek için suikastın casusluk aracı olarak kullanmasının uzun bir
geçmişi vardır.
Birçok şekilde
kullanılır.
Sadece öldürmek
için değil, etkisiz bırakmak için de.
Soğuk savaş
sırasındaki bir olayda, Bulgaristan'dan kaçıp İngiltere'ye sığınan Georgi
Markov'a karşı zehirli bir şemsiye kullanılmıştı.
Markov bir
muhalifti ama aynı zamanda BBC'nin Bulgaristan kolunda yorumcuydu.
1975 ve 1978
yılları arasında o zamanki Bulgaristan Başbakanı Todor Zhivkov hakkında yolsuzlukları
ve uygunsuzlukları ortaya seren bir dizi rapor hazırlamıştı.
Zhivkov
ölmesini istiyordu.
Ve buradaki
fikir, basınçla ateşlenip toplu iğne başından biraz daha büyük bir saçma fırlatacak
bir araç yapmaktı.
O saçma delikli
olacaktı ve içinde de bir zehir olan risin bulunacaktı.
RİSİN KENEOTU
TOHUMUNDA DOĞAL OLARAK BULUNAN BİR ZEHİR Georgi Markov, diğer taraftaki bir
otobüse yetişmek için Waterloo Köprüsü'nden geçerken, bir suikastçı tarafından
takip edilmişti.
Biri arkasından
yaklaşıp şemsiyesinin ucuyla kalçasının arkasına vurdu ve risini baldırına
enjekte etti.
Hastaneye
götürüldü.
"Bir şey
oldu." diye şikâyet ediyordu.
"Zehirlendiğimi
düşünüyorum." diyordu.
Dört gün sonra,
49 yaşındaki Markov ölmüştü.
Bir başka
ölümcül araç da 50'lerin ortasında KGB tarafından geliştirilmişti.
Ona
"Zehirli Gaz Suikastı Silahı" deniyordu.
Bu silah,
anında öldürebiliyordu.
Bu aslında, bir
gazetenin içine saklanmış olan küçük bir silindirdi.
Ve içinde küçük
bir prüsik asit flakonu, bir fünye kapağı ve bir tetikleme cihazı vardı.
Tetikleyici,
fünyeyi etkiliyordu.
Prüsik asit
flakonunun buharlaşıp siyanür gazı yaymasını sağlıyordu.
O maddenin izi çok
hızlı şekilde dağılıyordu.
Yani otopsi
yaptığınız sırada hiçbir şey bulamıyordunuz.
Bu çeşitli
yöntemlerin önemi, mümkün olduğunca iz bırakmamaktır.
Bu vakadaysa,
hedef Sovyet Ukrayna karşıtı vatandaş ve muhalif lider Dr.
Lev Rebet'ti.
Bu görev için
KGB istihbarat memuru Bohdan Stashynsky seçilmişti.
Saldırıdan 30
dakika önce, yanlışlıkla geri püskürmesine ve gazı soluyabilme ihtimaline
karşın kendisini koruyacak olan bir panzehir alması gerekiyordu.
Panzehri
aldıktan sonra, Stashynsky Dr.
Rebet'in
Münih'teki dairesine dönmesini beklemeye başlamıştı.
Stashynsky bir
kat yukarıda bekliyordu ve Dr.
Rebet yukarı
çıkarken, o da aşağı inmeye başlamıştı.
Ve gazeteyi sağ
elinde tutarken, yüzüne doğru itti ve ürkmüş olan Dr.
Rebet irkilince
ateş edildiği anda derin nefes aldı.
Siyanür gazı
solunmuştu.
Stashynsky
basamaklardan inmeye devam etti ve binayı terk etti.
Dr.
Rebet anında
ölmüştü ve Stashynsky sonraki görevi olan Ukraynalı radikal politikacı Stepan
Bandera'yı öldürmek için işine devam etti.
Bu sefer,
KGB'nin geliştirmiş olduğu tek namlulu gaz tabancasını kullanmıştı.
KGB, tek
namlulu gaz tabancasının iyi olduğuna karar vermişti.
Bu durumda,
çift namlulu bir gaz tabancası da olmalıydı.
Ve bu silahın
aynısından yapıp birleştirdiler.
Yani
bastığınızda, iki namludan siyanür gazı çıkıyordu.
Zehirli suikast
araçlarıyla deney yapanlar sadece Sovyetler değildi.
1960'larda
Amerika Birleşik Devletleri Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na bağlı THO, yani
Teknik Hizmet Ofisi, MK-ULTRA adı verilen gizli bir proje oluşturmuştu.
MK-ULTRA, o
zamanki CIA direktörü Allen Dulles tarafından 1953'te başlatılan 149 ayrı
projenin tek başlıkta toplanmış olan adıydı.
Bazıları, 21.
yüzyıl
standartlarına göre bakılacak olursa, sorumlu araştırmacılığın dışındaydı çünkü
haberi olmayan insanlarla yapılıyordu.
Bundan haberi
olmayan bazı kişilere, bazı maddeler, özellikle LSD veriliyordu.
Sonuçlar her
zaman yapıcı değildi.
Programın bir
parçası olarak varmak istedikleri bir hedef vardı.
Ölümcül bir
mermiyi sessizce ateşleyebilecek olan bir suikast aracı.
Aslında
kullandıkları şey hayvanları vurmak için kullanılan sakinleştirici tabancasının
modifiye edilmişiydi.
Ve ona, "Fark
edilmeyen biyo-inokülatör tabanca" adını vermişlerdi.
Bu tabanca dart
atıyor mu?
Evet sayın başkan ve potansiyel olarak hedef
fark etmeden hedefe girecek özel bir tane geliştirildi.
Kilise Komitesi
Duruşmaları sırasında CIA Direktörü William Colby, zehirli gazların zehirli
gazların CIA'in suikastlarında kullanıldığına dair ifade vermişti.
Kabuklu deniz
hayvanı zehri gibi çok zehirli bir madde taşıyan ve basınç gücü olan bir misket
bombası kullanarak neler yapılabileceğini kesinlikle göstermişti.
O zamanlar
Birleşik Devletler'in hükûmeti suikast programlarına yasak getirmemişti.
Ve bu yüzden,
bu maddelerden bazılarının Küba'daki Fidel Castro gibi bazı liderlere karşı
kullanılması düşünülmüştü.
Hemen sonra,
1970'lerde, bir kararnameyle CIA'e herhangi bir suikast operasyonu uygulama
yasağı getirildi ve o kararname bugün hâlâ geçerli.
Tarih boyunca
suikastların rejimi eleştirenlere karşı kullanıldığı Rusya'da böyle bir
kararname çıkmamıştı.
Yuşçenko
Rusya'nın dostu değildi.
Ukrayna
başbakanı olarak Yuşçenko tutarlı bir adaydı ve başkan seçilme yolunda ilerliyor
gibi görünüyordu.
İstihbarat
teşkilatında bir yemeğe davet edilmişti.
Kısa süre
içinde çok hastalandı ve ülkeden çıkartılıp Batılı doktorlara gösterildiğinde, zehirli
madde seviyesinin normal çevrede bulunandan binlerce kat fazla olduğu tespit
edilmişti.
Saldırının izi
Yuşçenko'nun Ukrayna Güvenlik Teşkilatı SBU'nun düzenlediği yemeğe kadar
sürülmüştü.
Bir çorba ikram
edilmişti ve çorba diyoksin doluydu.
DİYOKSİN ZEHİRLİ
KİMYASAL BİLEŞİMLER GRUBU Yuşçenko tehlikeli miktarda zehirli madde tüketmişti ve
en baskınları diyoksin ve portakal gazındaki bir kirletici maddeydi.
Bu ona korkunç
bir şekil bozukluğu verdi ama onu öldürmedi.
Sonuçta hayatta
kaldı ve başkan seçildi.
Ama bugün hâlâ
o şekil bozukluğunun izlerini taşıyor.
O zamana kadar,
suikastlar asıl ölüm nedenini maskeleyerek olayın kaza gibi göstermeye
çalışıldığı yaratıcı bir konuydu.
Ama 2006'da
Rusya devleti tarafından yeni bir çağ ve yeni bir saldırganlık seviyesi
başlatılmıştı.
Ruslar her
zaman nerede olurlarsa olsunlar, kendi insanlarına, kendi vatandaşlarına ulaşmayı
hakları olarak görmüştür.
Ve bir messaj
göndermek isterler.
Başkasına
sığınmamalılar.
Yabancı
istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği yapmamalılar.
Liderlerine,
kendi liderliklerine sırtlarını dönmemeliler.
Rusya Başkanı
Putin'i açıkça eleştiren Alexander Litvinenko, riskleri biliyor olabilirdi ama
intikam almak için ne kadar ileri gidebileceklerini hayal etmiş olamazdı.
Litvinenko
Rusya'daki FSB'de, yani eski ikinci karşı istibarat teşkilatı direktörlüğünde
çalışmış olan eski bir istihbarat memuruydu.
Moskova'da
çalışmıştı.
Marina adında çok
güzel bir balerinle evliydi.
Alexander
Litvinenko, modern Rusya tarihinde son derece önemli bir insandı çünkü
yolsuzluğa odaklanmış olan bir kanun görevlisiydi.
Hatta Putin'e
yolsuzlukla ilgili analizlerini sunmuştu ve o noktada, Putin onu işten atmıştı.
Sonunda, onun
biriminden meşhur veya kötü şöhretli diyebileceğimiz oligarşi yöneticisi Boris
Berezovsky suikastında işbirliği yapmaları istenmişti.
Kendisi o
sıralarda Yeltsin hükûmeti döneminde Çeçenistan'da huzuru bozmaya çalışmak
yüzünden ulusal güvenlik denetimi altındaydı.
Litvinenko ve
biriminin diğer üyeleri suikastı gerçekleştirmeyi reddetti.
Bunun yerine,
bunu halka açıkladılar.
Adamların
çoğunda kar maskesi vardı ama Alexander maska takmamıştı.
Bir basın
toplantısı yaptılar ve bu haberi duyurdular.
Bu olağanüstü
bir olaydı.
Bundan kısa
süre sonra, bazı uydurma suçlardan tutuklandı ve bir süreliğine hapse atıldı.
Serbest
bırakıldıktan sonra Litvinenko ve ailesi Rusya'dan ayrılıp Büyük Britanya'ya
iltica etti.
Litvinenko,
sahip olması gerekenden daha büyük bir kamu profiline sahipti.
Ve Putin'in
Rusya'da seçilmesinin anahtarını yazdığı söylenen bir kitap çıkarttı.
Rusya'daki
apartmanların altına bombalar yerleştirtip patlatarak insanları öldürdüğünü ve
suçu Çeçen asilere yıktığını söylüyordu.
Güçlü bir
milliyetçi olarak Putin'in o popülerlik dalgasını kullandığını iddia ediyordu.
Ama daha da
ileri gidip Putin'in bir pedofil olduğunu iddia etmişti.
Zehirlendiği
gün, Litvinenko bir dizi görüşme yapmıştı.
Bunlardan biri
Scaramella adında bir adamla bir suşi restoranında, diğeri de Dmitry Kovtun ve
KGB eski memuru Andrei Lugovoi'yle Londra'daki Millennium Otel'in barı olan
Pinewood'daydı.
O gece eve
gittiğinde ağır şekilde hastalandı.
Karısı bir tür
besin zehirlenmesi olduğunu düşünmüştü ama sonra kusması ve diğer şeyler durmak
bilmeyince "Zehirlendim." diyerek durumu fark etmişti.
Alexander
formunu koruyan biriydi.
Günde sekiz
kilometre koşardı.
Oldukça çetin
bir adamdı ve yetkililere, bunun ardında kim olduğunu anlamaları için yardım
etmekte kararlıydı çünkü hepimiz arkasında kesinlikle Kremlin'in olduğunu
biliyorduk.
Bu başka biri
tarafından yapılmış bir şey değildi.
Ve sadece 24
saat içinde vücut sıvılarını test ettiklerinde polonyum olduğunu anladılar.
24 saat önce
ölseydi, "ölüm nedeni belirsiz" olarak gömülecekti.
Metropolitan
Polisi'nin Terörle Mücadele Birimi Litvinenko'ya, Lugovoi ve Kovtun'la Millennium
Otel'de yaptığı görüşme sırasında ölümcül dozda polonyum verildiğine karar
verdi.
O otelde biraz
çay, yeşil çay ikram edilmişti.
İçtiğinde, tadı
hoş gelmemişti.
Anlaşılan,
çayın içinde bir tutam polonyum vardı ve bir tutam polonyum bir paket
tatlandırıcıyı düşünürseniz, o tatlandırıcının minik bir tanesi kadardı.
O polonyum çaya
atıldıktan sonra onu hazmettiği anda ölmüştü.
Radyoaktif hâle
gelmişti.
Dokunduğu her
şey.
Oturduğu koltuk.
Erkekler
tuvaletine gittiğinde elini kapıya koymuş.
Pisuvarın
üzerindeki bölge.
Britanya
yetkilileri aynı zamanda Litvinenko'nun suikastçıları Lugovoi ve Kovtun'un hareketlerinin
de izini sürebilmişlerdi.
Britanya
yetkilileri geriye dönüp bu maddeyi bulunduran kişileri Moskova'dan British
Air'le taşımış olan uçuşların izini sürdüler.
Radyoaktif
olduğu için hangi koltuğa oturdukları belli oluyordu.
İzini sürüp
Almanya'daki bir daireye ulaştılar.
Dairenin izini
sürebilmişlerdi.
Hâlâ
radyoaktifti.
Bu adamlar,
bunun polonyum olduğundan habersizlerdi.
Size garanti
ediyorum.
Çünkü tamamen
dikkatsizce davranmışlardı.
Bu da bana
olayın neden dağınık olduğunu açıklıyor.
Polonyuma
ulaşabilmek için devlet izni olması gerektiğini herkes bilir.
Kremlin'in en
üstü bu operasyon için gereken onayı vermiş olmalıydı.
Hastanede
yatarken, son vasiyetini verdiği sırada çekilmiş olan meşhur bir fotoğrafı var.
Bu keskin bir
mesajdı ve bildiğimiz ilk nükleer suikasttı.
Paul Joyal bir
güvenlik analizcisi olmakla birlikte, Litvinenko'nun kişisel olarak yakın bir
dostuydu.
Arkadaşının
ölümünden Kremlin'in sorumlu olduğunu kamuoyu önünde söylemek için Dateline'a
çıkmıştı.
Program
yayınlandıktan dört gün sonra Joyal saldırıya uğradı.
Tek el ateş
edildi.
Yaklaşık olarak
buradan girdi ve buradan çıktı.
İçimden geçti.
Ve sonra adamın
yaklaştığını duydum.
Bir silah
tıkırtısıydı.
Namluya mermi
sürdü.
Mermiyi tekrar
sürmeyi denedi ve tutukluk yaptı.
Joyal bu
saldırıdan sağ kurtulmuştu ama sonraki aylarda Putin'in önde gelen
eleştirmenleri pek şanslı olmamıştı.
Boris
Berezovsky çok gizemli şartlarda öldü.
Banyosunda
asılmış hâlde bulundu.
Ortağı Badri
Patarkatsishvili Londra'daki evinde bir kalp krizi geçirdi.
Ülkeler,
insanları milli stratejik politikalardan çok daha fazla nedenle ortadan
kaldırmak isterler.
Bunun en yeni
ve görülebilir örneği, Sergei Skripal'ın suikast girişimidir.
Skripal, 2010
yılında ABD'yle yapılan casusluk takasında yer alan dört çifte ajandan biriydi.
Ve Skripal
GRU'nun, yani Rusya askeri istihbaratının bir üyesiydi ve dünyadaki diğer GRU
ajanlarını teşhis etmek için Britanya istihbaratıyla aktif olarak işbirliği
içinde olduğuna inanılıyordu.
Britanya
yetkililerine göre Sergei Skripal nispeten açık yaşıyordu.
Kızı Julia
Moskova'dan ziyaretine gelmişti.
Sergei Skripal
ve kızı Julia Salisbury, İngiltere'de birlikte bir gün geçirmişti.
Bishops' Mill
Pub'dan, İtalyan restoranı olan Zizzi'ye geçmişlerdi.
25 dakika sonra
bir bankta bilinçsiz hâlde bulunmadan önce güvenlik kamerası kayıtlarında en
son saat 15.47'de restoranın dışında görünüyorlar.
Ağızları
köpürüyordu, bu yüzden aşırı doz olduğunu düşündüler.
Londra'nın her
yerinde güvenlik kameraları olduğu için yetkililerin Skripal'ın evinin
çevresinde dolaşan iki adamın kimliğini belirlemesi uzun sürmedi.
Bazı görüntüler
elde edebilmişlerdi ve daha sonra o görüntüleri, GRU, yani Rusya askeri
istihbaratı üyesi olan iki kişinin kimliğini belirlemekte kullandılar.
Bununla
birlikte, adli bir video çalışmasından sonra bir zaman çizelgesi oluşturdular, yani
artık bu insanların Skripal ve kızının bulunduğu bölgenin çevresinde
bulunduklarını görebiliyorlardı ve evde de adli tıp incelemesi yaparak Novichok'un
varlığını tespit edebilmişlerdi.
NOVICHOK -
GEREKLİ VÜCUT İŞLEVLERİNİ DURDURAN SİNİR GAZI Kapısının koluna spreyle
sıkılarak onlara karşı kullanılmıştı.
Suikastçılar
Novichok'u taşımak için bir parfüm şişesi kullanmıştı ve Skripal'ın ön
kapısının koluna bunu sıktıktan sonra 11 kilometre uzaktaki bir çöp tenekesine
atmışlardı.
Skripal ve kızı
hayatta kalmış olsalar da, zehirle yaklaşık üç ay sonra temas etmiş olan bir
kadın farkında olmadan kurban oldu.
Daha sonra çöp
tenekelerini karıştıran bir adam ve kadın tarafından bulunmuş.
Kadın parfümü
gördüğünde, adam bulup kadına vermiş.
Kadının da yaptığı
ilk şey onu bileğine sıkmak olmuş.
Kadın öldü.
Adam sonunda
hayatta kaldı.
Arayan iki kişi
tarafından çöpte bulunmayıp kadının ölümüne neden olmasaydı, yetkililerin sinir
gazının nasıl uygulandığını anlamaları mümkün olmazdı.
Ama çöp
karıştıranların çöpleri karıştırdıkları sırada sergiledikleri tuhaf
davranışlar, aleti ortaya çıkartmıştı.
Novichok
dünyada muhtemelen yalnızca üç yerde üretiliyor.
Yani milli
devlet dairesi düzeyindeki bir tesiste üretilmiş olmalıydı.
Rus hükûmetinin
en üst seviyesi bu emri vermiş olsa da olmasa da, Rus hükûmetindeki yetkililer
tarafından biliniyordu.
Ama görünüşe
göre GRU'nun içinden olan biri bunu eyleme dökmek için bilinçli bir karar
vermişti.
Britanya
hükûmeti, saldırıya karşılık olarak Rusya'yı cinayete teşebbüsle suçladı ve
Batılı müttefikleriyle birlikte, koordine olmuş bir şekilde bir dizi cezai
yaptırım uyguladılar.
Buna, 153 Rus
diplomatın sınır dışı edilmesi de dahildi.
Salisbury
İngiltere'deki restoranda ve çevresinde olanlar Britanya hükûmeti için pahalıya
patladı.
Bir polis
memuru uzun süre hastanede yattı.
Evi ve kişisel
etkileri, potansiyel olarak bulaşa maruz kalmış olabileceği için yok edilmişti.
Kimse
Novichok'un raf ömrünü bilmiyor.
Bu, dünyanın en
öldürücü, en tehlikeli maddelerinden biri.
Novichok fikri Bu arada, yasaklı.
Kimyasal
silahlar kongresinde yapılan anlaşmayla yasaklanmıştı.
Yasaktı.
Başka bir
ülkede bulunan birini öldürmek için kullanılmış olması çok acımasızca.
Resmen
barbarlık.
Ve bu çok sivri
bir uyarıydı.
Dünyanın
herhangi bir ülkesinde bulunan ve Rusya'ya ihanet etmiş olan her ilticacının tek
gözü açık uyuduğuna inanıyorum.
Ruslar uzanıp
kendi vatandaşlarına dokunmakta bir sorun görmüyorlar ve anlaşılan, Kuzey Kore
de aynı şeyi düşünüyor.
Kuzey Kore eski
lideri Kim Jong-il'in büyük oğlu Kim Jong-nam varis olarak görülüyordu.
Ta ki
Tokyo'daki Disneyland'e gitmeye çalışarak rejimi rezil edinceye kadar.
Kim Jong-nam
sürgüne gitti ve üvey kardeşi Kim Jong-un'un Kuzey Kore lideri olmasına izin
verdi.
Sürgündeki
kardeş tüccarlıkta çok kötüydü.
Aynı pasaportu
kullanıyordu ve adını değiştirmemişti.
Kardeşinin
kendisinin ölmesini istediğini bildiği halde çok açık şekilde yaşıyordu.
Kuzey
Koreliler, suikastı Malezya'daki Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı'nda güpegündüz
gerçekleştirebilmek için bir James Bond filminden çıkmış gibi detaylı bir plan
yapmışlardı.
Görünüşe göre,
Kuzey Koreliler onun varışından hemen önce bir ekip gönderebilmişlerdi.
Havalimanında
bekliyorlardı.
Kuala Lumpur
Uluslararası Havalimanı'nın gizli kameralarından alınan bu rahatsız edici
görüntüde, iki kadın yaklaşırken, Kim Jong-nam'ın varış terminalinde yürüdüğü görülüyor.
Biri arkasından
saldırıp yüzünü kapattı ve sonra hızlıca uzaklaştı.
Saldırıyı
gerçekleştirmeleri üç saniyeden kısa sürmüştü.
Kendisini
öldürmeye çalıştıklarına dair derhâl yetkililere şikayette bulundu.
Birkaç dakika
içinde hastalandı ve onu tekrar canlandıramayacakları şekilde öldü.
Biri
Kamboçyalı, biri Vietnamlı olan iki kadın da tutuklandı.
Açıkladıklarına
göre, bir kamera şakasında rol almak için para aldıklarını sanıyorlardı ve bu
şaka da televizyonda ve YouTube'da yayınlanacaktı.
Seyahat eden
birini gözlerine kestirdikten sonra bir paçavra alıp onu o kişinin yüzüne
süreceklerdi.
Bu muhteşem bir
şaka olacaktı.
Kuzey Koreli
ajanlar, kadınlara televizyon yapımcısı rolü yaparak, bir kamera şakasında rol
almaları için para ödemişti.
Kadınların
bilmedikleri şey, şakanın kurbanının kim olduğu ve kullandıkları maddenin de ölümcül
bir sinir gazı olan VX olmasıydı.
VX: ZEHİRLİ X
GAZI Kim Jong-nam, saldırıdan sonraki 20 dakika içinde öldü.
Uzmanlar,
kadınların saldırıdan hemen sonra ellerini yıkadıkları için etkilenmemiş
olabileceklerini söyledi.
Başka bir teori
de, suikastçıların ölümcül olmayan iki elemanlı bir VX türü kullanıp kurbanın
yüzünde karışmalarıyla ölümcül hâle gelmiş olmasıydı.
Kadınlara karşı
olan cinayet suçlamaları 2019 yılında düşürüldü ve birçok kişi Kim Jong-nam'ın üvey
kardeşi Kim Jong-un'un emriyle öldürülmüş olduğuna inandı.
Kuzey Kore,
olayla bir bağlarının olduğunu asla itiraf etmese de, ilginç bir şekilde,
Vietnam'dan vatandaşlarından birini bu olaya karıştırmış oldukları için resmi
olarak özür diledi.
Suikastlara
artık CIA tarafından karar verilmese de, ABD'de suikastlar, son 20 yılda terörle
mücadelede norm hâline geldi.
Teröristlere
karşı hükûmetlerden bağımsız olarak suikast düzenlemek, ABD'nin politikası
olarak belirlenmiştir.
Zehirler
geleneksel casuslukta bir rol oynamaz.
Ama geleceğin
düşmanlarının kibirden ya da ilticacılara karşı intikam istemelerinden dolayı onları
yok etmek üzere bunun devam edeceğine inanmak mantıklı olan şeydir.
Çok zekice
hazırlanmış hizmetlere ve dünyanın en zehirli maddelerine erişiminiz var.
Sinir gazları
gibi.
Zehri insanlara
ulaştırıp onları öldürmek için sürekli yeni yollar düşüneceklerdir.
Yani bu geçerli
bir tehdit.
Ölümler o kadar
korkunç ki, halkın içinde yaşanan bir ölüm, büyük bir uyarı niteliği taşıyor ve
insanlar kendilerini casus olmaya adadıklarında bunun nedenleri oluyor.
Sonrasında
gidip huzurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için kaçıp saklanabilecek kadar şanslı
olmalılar.
Çünkü halkın
içinde görülürlerse, büyük risk altındadırlar.
İnsanlık tarihi
boyunca zehirlerin kullanıldığını görsek de, bugünkü çeşitlilik kesinlikle çok
daha fazla.
Ve maalesef,
insanları öldürmek için bu silahları kullanma isteği sanırım hiç bu kadar
yüksek olmamıştı.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Seks, casusluktaki en eski araçlardan
biridir.
Yüksek yerlerde
arkadaşlar edinmek için bazı cinsel iyilikleri kullanıyordu.
İşin sırrı
aldatmadadır.
İstihbarat elde
etmek için, kadınları baştan çıkaracak adamlar ya da adamları baştan çıkaracak
kadınlar kullandı.
Bu tipik bir
cazibe tuzağı vakasıdır.
Cazibe tuzağı,
bir hedefi kendine çekmeye yönelik bir tekniktir.
Evli
değillerse, yalnızdılar.
Casusluk
dünyasında, her yol mübahtır.
"Hayır"
kelimesinin anlamını hiç bilmiyordu.
Casuslar için
sırlar, gereken her şekilde elde edilir.
SEKSPİYONAJ Casusluk
olduğu sürece seksi silah olarak kullanıp tuzaklar kuran,
şantaj yapan ve milli sırları açığa çıkartan casuslar olmuştur.
Seks ve
casusluk, seks ve hayat kadar bağlantılıdır.
Casusluk
vakalarını araştırıp "Neredeyse her vakada cinsel bir öge var mı?”
diye sorarsanız, cevap,
"Kesinlikle." olur.
2018'deki bir
vaka, hem baştan çıkartmanın gücünü hem de yasa dışı olarak bilinen yeni bir
tür olan gizli Rus istihbarat memurunu bize gösteriyor.
YASA DIŞILAR:
HEDEF BİR ÜLKEYE DİPLOMATİK KORUMA OLMADAN GİREN, YENİ KİMLİKLERLE ÜLKEYE SIZAN
CASUSLAR.
Savcıların
yaklaşık on yıl devam ettiğini söylediği casusluk çılgınlığı döneminde Rus
Maria Butina, Milli Tüfekçilik Derneği olan NRA dâhil olmak üzere cumhuriyetçi
partiden birilerini hedef almıştı.
Silah hakları
savunucusu ve Rus bir avcı olduğunu beyan ediyordu.
Milli
Tüfekçilik Derneği'nden bazı dostlar edinmişti.
Hükûmet, resmi
şikayetinde Butina'nın Rusya'nın ABD hükûmetine olan ilgisi nedeniyle cumhuriyetçi
partiden tanıdık edindiğini iddia etmişti.
Bazı ajanlar
gözden uzak kalmaya çalışır.
Ama Butina, göz
önünde kalarak saklanıyordu.
Onu farklı
kılan şeyse, silahlara olan aşkıyla seksapelini bir araya getiren fotoğraflardı.
Savcılar,
fotoğrafların yem olduğunu söylüyor.
Casusluk
dünyasında alışılmadık ve özel olan şey, seksin birini görevlendirmek, birini
kontrol etmek ya da birine şantaj yapmak için kullanılmasıdır ve biz buna
sekspiyonaj deriz.
Ve çok etkili
şekilde yapıldığında, çok etkili bir araç olabilir.
Rus politikacı
Alexander Torshin'in özel asistanı olan Butina, Amerika Birleşik Devletleri'nde
bir öğrenci vizesiyle dolaşıyordu.
Butina, şahsen
bilgi vermek için Rusya'ya gidiyordu ve aynı zamanda Moskova'daki denetmenleriyle
ABD'deki ilişkilerinin detaylarını konuşmak için özel olarak şifrelenmiş
uygulamalar kullanıyordu.
Casuslar
genelde devlet seviyesinde güvenlik sağlayan WhatsApp gibi popüler hizmetler
aracılığıyla şifreli mesajlar alıp gönderirler.
Şifreli
mesajlarda mesajı yazan ya da alan kişi normal bir mesaj görür ama site
operatörü ya da paylaşımları inceleyen herhangi biri karma karışık harfler ve
sayılar görecektir.
Mesajı normal
şekilde görüntülemek için bir şifreye ihtiyacınız vardır.
Butina,
Rusya'daki denetmenine binlerce Tweet de göndermişti.
Daha sonra,
FBI'ın Butina'nın hareketlerini başından beri şüpheyle takip ettiği ortaya
çıktı.
Başkan Trump'ın
seçildiği gece, Rusya'daki denetmenine yazdığı Tweet fark edilmişti.
"Başka
emirler için de hazırım." yazmıştı.
Washington
D.C.'deki federal bir hâkim 30 yaşındaki Butina'yı 18 ay hapis cezasına
çarptırmıştı.
Savcılıkla
anlaşma yapan Rus vatandaşı, Rusya devletinin resmi olmayan casusu gibi davranmasıyla
ilgili komplo suçlamalarını kabul etmiş ve sınır dışı edilmişti.
Butina'nın
hikâyesinde modern casusluğun tüm özellikleri vardır.
Ama gizli
bilgiler elde etmek için seksi kullanmak, casuslarla birlikte var olmuş bir
tekniktir.
Modern çağda
sekspiyonaj yapmasıyla akılda kalan kadın, Hollandalı bir fahişe ve egzotik
dansçı olan Mata Hari adıyla tanınan Margaretha Zelle'dir.
Kendisi, baştan
çıkaran casusluğun doruk noktası olarak ifade edilir.
Ama tarihi
kayıtlar, birçok kişinin inandığı kadar verimli bir casus olmayabileceğini
gösteriyor.
Mata Hari,
1900'in Paris'inde büyük bir sansasyondu ve Avrupa aristokrasisinden birçok
aşığı olduğunu söylenirdi.
Bunlara kıdemli
ordu mensupları, prensler ve diğer etkili adamlar dâhildi.
Ama Birinci
Dünya Savaşı başladığında 40 yaşında olan Mata Hari, Fransızların ordusunda yer
alan 23 yaşındaki Rus havacı yüzbaşı Vadim Maslov'a aşık olmuştu.
Maslov vurulup
uçağı düştüğünde ağır şekilde yaralanınca, Mata Hari'nin kendisine özel bir
anlaşma yapan Fransızlar tarafından kapatılan hastaneyi ziyaret etmek istemişti.
Maslov'u ancak
casusluk yapmayı kabul ederse görebilecekti.
Görevi, Alman
Prensi Wilhelm'i baştan çıkartarak Almanya'nın askeri sırlarını elde etmekti.
Fransız
savcılara göre Mata Hari, Berlin'deki temaslarıyla iletişim kurmak için makyaj
malzemeleriyle sakladığı gizli ve görünmez bir mürekkep kullanıyordu.
Fransızlar bunu
öğrendi ve onu vatan hainliğiyle suçladı.
Mata Hari 15
Ekim 1917'de bir idam mangası tarafından kurşuna dizildi.
Tanıklara göre,
cellatlarının gözlerinin içine bakarak son bir hamleyle hepsine birer öpücük
göndermişti.
Mata Hari idam
edilmeden önce de meşhurdu.
Ama genelde
sekspiyonaj için en iyi hedefler orta direk işçilerden çıkıyor.
Bu, Markus
Wolf'un deneyip kanıtladığı bir teori.
Markus Wolf, Doğu
Alman istihbarat teşkilatı Stasi'nin başkanıydı.
Teşkilatı
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda kurmuştu.
Soğuk Savaş
döneminde sekspiyonajı en başarılı şekilde kullanan ve bu işin uzmanı olan
kişiydi.
Birçok dil
biliyordu.
Uzun boylu,
şehirli ve entelektüeldi.
Çok kurnaz bir
politikacıydı.
Soğuk Savaş'ın
en etkili istihbarat şefi olduğu söylenebilir.
1947'den 1990'a
kadar süren Soğuk Savaş döneminde Almanya Komünist Doğu ve Kapitalist Batı
olarak ayrılmış ve Berlin Duvarı'yla birlikte şehir ikiye bölünmüştü.
Doğu'nun,
düşmanlarının ne düşündüğünü bilmesi hayati önem taşıyordu.
Bunu yapabilmek
için Markus Wolf, 1970'lerde "Romeolar" adını verdiği deneyimli
ajanlardan oluşan bir programa liderlik etti.
Wolf'un
konsepti şuydu: "Hepsinin aşık olmasını istiyorum, çünkü ancak o zaman bir
şey başarabiliriz." ROMEOLAR - BATI HÜKÛMETLERİ İÇİN ÇALIŞAN SEKRETERLERİ
BAŞTAN ÇIKARMA Romeolar, Soğuk Savaş'ın en başarılı cinsel operasyonuydu.
Romeolar'ın
amacı NATO sekreterlerinin, hükûment binalarında çalışanların gittiği
kulüplere, sosyal ortamlara gitmekti ve bu iş için o seçilmişti çünkü eğlenmeyi
seven, bakımlı, çok parası olan ve ilgi odağı olan biriydi.
Kadınlar ona
çekiliyordu.
Özellikle Batı
Almanya'da hükûmet için çalışan ve kişisel hayatları çok boş olan birçok
kadının hikâyesini biliyoruz.
Hayatlarında
bir erkek yoktu, evli değillerse, yalnızdılar.
Ve elbette çok
başarılı ve agresif bir istihbarat teşkilatı olan Stasi'yi yöneten Doğu
Almanyalılar bunu biliyordu ve kadınlara has olan, hayatlarına bir erkeği çekememenin
getirdiği içsel bir başarısızlık hissinin üzerine çalışarak, onları bu şekilde tatmin
edeceklerdi.
Onun için ideal
kadın şöyleydi: Birincisi, ihtiyaç duydukları gizli bilgiye erişimi var mıydı?
İkincisi; kendisi evde otururken tüm
arkadaşlarının evlendiğini, çocuk sahibi olup harika hayatlar yaşadıklarını görmüş
müydü?
Çünkü onu seçtiği anda, o kadın balonun güzel
kızı olduğunu hissedecekti.
Ve Markus,
görevlendirme konusunda da mükemmel adımlar yaratmıştı.
Birinci adımda,
hedef ajana ulaşmalıydı.
İkinci olarak,
ilişki devam ettirilip yakınlaşma sağlanmalıydı.
Ve üçüncü
olarak da, yeni kız arkadaşınıza bir casus olduğunuzu itiraf etmeliydiniz.
Ama Kanadalı bir
casus olduğunuzu söyleyecektiniz.
Ya da Batı
Almanya'ya karşı görünmeyen başka bir ülkenin casusu.
Sonraki adım,
kadınla evlenmekti.
Aslında Doğu
Almanya'dan gelen bir istihbarat memuru olan Katolik bir rahip getirerek sahte
bir evlilik yapıyorlardı.
Wolf'un
işbirliği yapmayı başardığı en başarılı hedeflerden biri, Gabriele Kliem'di.
Gabriele, Batı
Almanya'nın Bonn şehrindeki Amerikan Konsolosluğu'nda sekreterdi ve gizli
belgelere erişimi vardı.
Stasi Romeo'su
olan Frank Ditzel'le tanıştığında, adama aşık olmuştu.
Ditzel, kadını
istihbarat sunmazsa, ülkesine geri çağrılacağına ikna etmişti.
Gabriele yardım
etmeyi kabul etmişti.
Kendisine,
gizli bir bölmesi olan bir el çantası verilmişti.
Bu bölmeye
belgeleri saklayarak Amerika Konsolosluğu'ndan çıkarıyordu.
Evde belgelerin
fotoğraflarını çekip, filmi Stasi'ye teslim eden Ditzel'e veriyordu.
Silahlı
kuvvetlere ve askeri hareketlere istihbaratı da ekleyip Batı Almanya'yla Birleşik
Devletler arasında bunu koordine ettiler.
1978 yılında,
Markus'un Batı'da görevlendirdiği 40'tan fala Romeo vardı.
Ve bu, o zamana
kadar kullanılmış olan en başarılı konseptti.
Çünkü
insanların şantajla motive edilemeyeceğini fark etmişti.
Eğer bunu aşk
için yaptıklarını düşünürlerse, gerçeklik algısı olmadan her şeyi feda edebilir
ve her şeyi aşk uğruna yaparak aklayabilirler.
Gabriele'in
Ditzel'le olan ilişkisi 1984'te sona erdi, ama Ditzel'e altı yıl boyunca farklı
objeler içinde gizli bilgiler verdi.
1991'de,
casusluk eylemleri fark edildi.
Belgelerde,
Gabriele'in Komünistlere bin 500'den fazla belge verdiği görülmüştü.
Aynı zamanda
Stasi'nin kendisini sahte bir proje için kullandığını da ortaya çıkarttılar.
Yani başından
beri bilgileri Batı'daki bir teşkilata verdiğini sanıyordu.
Gabriele
casusluktan yargılandı ve iki yıllık tecil cezası aldı.
Markus Wolf
2006'da öldü.
Markus Wolf
gibi adamların bildiği gibi, sekspiyonaj kişiseldir.
İnsanları en
savunmasız eylemlerinden ve sırlarından vurur.
Ve belki de,
kişiselliği ve savunmasızlığı cazibe tuzağından daha iyi kombine eden başka bir
sekspiyonaj tekniği yoktur.
Cazibe tuzağı,
karşı cinsten olan birini bir ilişkinin içine çekmek için kullanılan bir sanat
biçimidir ve aslında bu bir kurgudur.
O ilişki
nedeniyle gözden çıkartılabilirsiniz.
Bir yabancıyla
temasta bulunamayacak bir diplomat bir kadınla tanışıp bir tür yakınlaşma
hâlindeyken kayda alınabilir ve bu da diplomata şantaj yapmak için
kullanılabilir.
Bu klasik bir
cazibe tuzağı vakasıdır.
Cazibe tuzağı,
bir hasmı tuzağa düşürmek ve itibarını sarsmak için istihbarat teşkilatlarınca çok
kullanılan bir tekniktir.
ÜZERE, SAHTE DE
OLABİLEN SUÇLAYICI VE ZAN ALTINDA BIRAKICI DELİLLERLE İFŞA ETMEK Romanya'nın
başkenti Bükreş'te bir internet sitesine yüklenmiş olan 15 dakikalık bir
videonun amacı, yüz kızartmaktı.
Hedef, Ion
Nuica, evli bir adam ve bir Doğu Avrupa ülkesi olan Moldova'nın Romanya
konsolosuydu.
Videoda,
Nuica'nın Moldova'daki Romanya Konsolosluğu'nda çalışan biriyle seks yaptığı
görülüyor.
Bu gizli kayıt,
odanın köşesinde bulunan süpürgeliğe gizlenmiş bir iğne deliği kamerası sayesinde
elde edildi.
Kayıt, adamın
parlamentoda tekrar seçilmesini etkilemek üzere ayarlanmıştı ve etkiledi de.
Nuica istifa
eti.
Yüz kızartıcı
olaylarla şantaj yapmak bir sanat olsaydı, uzmanlara göre, Ruslar ustası olurdu.
Moskova'da
yüksek rütbelilerin ve iş adamlarının sıklıkla kaldıkları otellerde her zaman
şantaj malzemesi toplayan odalar olduğuna inanılıyor.
İstihbarat
teşkilatı sizi bir odaya sokmak isterse, sizi bilgi toplamak için özel olarak düzenlenmiş
bir odaya alıyorlar.
2009 yılında,
Rusya'daki Britanya Başkonsolosluğu'ndaki kurul başkan yardımcısı James
Hudson'ın, organize bir suç örgütü ve Rus istihbarat teşkilatı tarafından gizlice
çekimleri yapılarak cazibe tuzağına düşürüldüğü söylendi.
Bay Hudson'ın
Rusya'daki Maceraları adı verilen kayıtlarda Hudson, Ekaterinburg'daki bir
randevu evinde iki fahişeyle seks yaparken görülüyordu.
Dedektifler
odanın içinde iki gizli kamera bulmuşlardı.
Bir tanesi, ABD
kuruşu büyüklüğündeydi ve odanın sağ üst köşesine yerleştirilmişti.
Diğeriyse,
kanepenin hemen karşısındaki televizyonun içindeydi.
Dört dakika 18
saniyelik video, bir mesaj vermek için yerel gazetelerin internet sitelerine
gönderilmişti.
"İşbirliği
yapmazsan, dersini alırsın." Hudson istifa etti.
Ama her cazibe
tuzağı açıkça taviz vermeyi sağlamaz.
Mesela Çinli
opera sanatçısıyla Fransız diplomatın kurgudan daha tuhaf olan gerçek
hikâyesini ele alalım.
1964te, Bernard
Boursicot, bir yazar ve aktris olan Shi Pei Pu'yla tanıştığında, Pekin'de yeni
açılmış olan Fransız Büyükelçiliği'nde muhasebeciydi.
Boursicot aşık
oldu.
İlişkilerine
cinsellik dâhil olmuştu.
Boursicot'nun
sonradan hatırladığı kadarıyla, her zaman hızlı ve karanlıkta yaşanıyordu.
Çinli
yetkililer Boursicot'nun ilişkisini öğrenmiş ve Fransa'nın devlet sırlarını paylaşmadığı
takdirde, ilişkiyi ifşa etmekle tehdit etmişlerdi.
Çok ilginç olan
şeylerden biri, seksin bir öge hâline geldiğinde casusu kontrol ya da motive
edebilmesi veya ödüllendirebilmesidir.
Akıllıca
davranan istihbarat teşkilatları bunu çok etkin şekilde kullanırlar.
Boursicot, 1969
ve 79 yılları arasında Çinlilere beş yüzden fazla gizli belge vermişti.
Daha sonra,
1983'te, Boursicot ve Shi tutuklandılar.
Shi Pei Pu'nun
tüm sırları sonunda açığa çıkmıştı.
Fransızlar,
Fransız aşığın Shi'nin erkek olduğunu bilip bilmediğinden asla emin olamadılar.
Boursicot
gerçeği öğrendiğinde intihar girişiminde bulundu ama hayatta kaldı.
1986 yılında,
Boursicot ve Shi Pei Pu altışar yıl hapis cezasına çarptırıldılar.
Bir yıl sonra
ikisi de affedildi.
Soğuk Savaş'ın
sekspiyonaj konusunda yüksek bir nokta olduğuna şüphe yok.
En azından Doğu
ve Batı arasındaki ilişkilerdeki çözülme, cazibe tuzaklarının bitmesi demek
değildi.
Rusya 80'lerin
başından beri ABD'ye temas kurmaları ve erişim sağlamaları için ajanlar
gönderiyor.
Bu ajanlara ABD
istihbaratı "yasa dışılar" diyor.
Görevleri:
İstihbarata erişmek için yeni kimlikler edinip akademisyenlerle, sanayicilerle ve
politikacılarla temasta bulunmak.
2010 yılında
FBI "10 Rus" adını verdiği on adet casusu tespit etmişti.
Casuslardan
bazıları sıradan banliyö sakinleri olarak gizleniyordu.
Bir başkası,
Harvard'dan derece almıştı.
Bir diğeri, New
York'un sosyal ortamında bir demirbaş hâline gelmişti.
Bir sanayi
şehri olan Volgograd'dan gelmiş,28 yaşında bir güzeldi.
Asıl adı Anna
Kushchenko'ydu ama New York'taki herkes onu Anna Chapman olarak tanıyordu.
Anna Chapman
Birleşik Devletler'e 2010 yılının başlarında gelmişti.
Burada
bulunduğu sırada, en az beş sevgilisi olmuştu.
Faturalarını
ödeme yeteneklerine göre seçildiklerine inanılıyordu.
Chapman, New
York'taki bir emlak komisyonu şirketinin başındaydı.
Pahalı
mülklerle dolu bir şehirde, bu mükemmel bir kılıf gibiydi.
İyi görünümünü
ve avantajlarını bir görevlendirilme amacı olarak kullanmak niyetiyle buraya
geldiğine inanılıyordu.
Çünkü New York
sosyetesindeki basamakları tırmanmak ve sonunda da güçlü ve etkili insanlarla
tanışmak, ardından da bunu Washington D.C.'de yapmak istiyordu.
Yani Anna seksi
bir araç gibi görüyordu ve bunu araç olarak kullanmakta pek sıkıntı yaşamıyordu.
Anna, sosyal
medya hesapları açıp Manhattan'daki partilerde çekilmiş fotoğraflarını
paylaşıyor, kurbanlarına her şeye açık olduğu mesajını veriyordu.
FBI gidip orada
bulunduğu sürede ilişki yaşadığı erkek arkadaşlarını sorguya çektiğinde ilk beş
erkek arkadaşı çağırmışlardı.
"Bildiğiniz
her şeyle birlikte, onunla tekrar çıkar mıydınız?”
Cümleyi bitirmeden, "Evet"
diyorlardı.
"Peki
neden?”
"'Hayır' kelimesinin anlamını bilmiyordu.
İstediğiniz her
şey Anna için kabul edilebilirdi." dediler.
Anna adamları
yatağa çektikten sonra kahvecilerden ve kamuya açık yerlerden Moskova'ya rapor
veriyordu.
Sonunda,
kalabalıkta saklanabileceği konusunda oynadığı kumar ters tepmişti.
Anna Chapman
eğitimi konusunda özgüvenli değildi ve bu da çöküşünün bir parçası oldu.
Anne Chapman bir
dizüstü bilgisayar kullanıyordu.
Kullandığı
teknoloji konusunda hiç rahat değildi.
Bu da, ABD'de
ABD'ye karşı olarak yasa dışı çalışan biri gibi davranmasını sağlayacak eğitimi
yoktu.
2010'da FBI 10
Rus'un sekizine karşı delile sahipti.
Anna da
onlardan biriydi.
Bir operasyon
sırasında, Rus istihbarat memuru gibi davranan bir FBI ajanı, başka bir memura iletilmek
üzere sahte bir pasaport vermişti.
Ajan Anna'ya
temasına, "Affedersiniz, geçen yaz Kaliforniya'da tanışmadık mı?”
diyerek kendini tanıtmasını söylemişti.
Temas da şu
cevabı verecekti: "Hayır, sanırım Hamptons'taydı." Anna pasaportu
alıp işi kabul ettiğinde alarm çalmaya başlamıştı.
Yardım istemek
için Rusya'yla iletişim kurmuştu ve sahip olduğu diğer dezavantaj da, kendisiyle
görüşen sivil FBI ajanıydı.
Koruması
gereken çok bilgiyi paylaşmıştı ve sonunda bu onun sonunu hazırladı.
Sonunda
tutuklandı.
FBI ajanları
Anna'nın her hamlesini takip ediyor ve her iletişimini yakından gözlüyordu ve
sonunda onu tutukladılar.
8 Temmuz
2010'da Anne Chapman, ABD ve Rusya arasındaki casus değişiminin parçası olarak Moskova'ya
geri dönmüştü.
Seksi casus
ülkesine döndüğünde erkek dergilerine poz vererek, defilelerde yürüyerek ve
hatta bir televizyon programı sunarak dikkatleri üzerine çekmeye devam etti.
Seks, casusluk
için bir araç olarak kullanılabilir ama teröristlerin izini sürmek için de
kullanılıyor.
Buna benzer bir
operasyona Danimarkalı bir motosiklet çete üyesi Morten Storm da dâhil olmuştu.
Morten Storm
sevimli bir yüzü olan, neşeli, dışa dönük, mutlu biriydi.
Bir İrlanda
barında karşılaşmayı bekleyeceğiniz, oturup sohbet edeceğiniz biriydi.
Ama genç Morten
bir İrlanda barında asla bulunmazdı.
Ya da herhangi
bir barda.
Kısa süreliğine
cezaevinde kaldığı sırada İslam'ı keşfetmiş ve din değiştirmişti.
Storm 20'li
yaşlarındayken Birleşik Krallık'a taşınmıştı ve orada 11 Eylül'de uçak kaçırmış
Zacarias Moussaoui ve sonradan ayakkabısına gizlediği patlayıcılarla bir uçağı
havaya uçurmayı denemiş olan Richard Reid gibilerle birlikte okumuştu.
Storm Arapça
öğrenmek için birkaç kez Yemen'e gitmişti.
Oradayken
kıdemli El Kaide üyeleriyle tanışmış ve Anwar al-Awlaki'nin yakını hâline
gelmişti.
Anwar al-Awlaki
bir ABD vatandaşıydı ve El Kaide'ye asker sağlayan en etkin kişilerdendi.
YouTube
videoları birçok kişiyi bu davaya dâhil etmekten ve onları radikalleştirmekten
sorumluydu.
Fort Hood
saldırganı Binbaşı Hasan'la irtibatı vardı.
Meşhur iç
çamaşırı bombacısıyla birlikte Detroit yolcu uçağını düşürmeye çalışmış
olanlardan biriydi.
Karizmatik bir
liderdi.
Washington
D.C.'nin hemen dışındaki bir caminin imamıydı.
Bir keresinde,
İslam inancının makul ve düzgün konuşan bir üyesi olarak övgü almıştı.
Gerçek renkleri
oraya çıkıp Yemen'e gittiğinde ve orada terörist olup savaş başlattığında Amerika
Birleşik Devletleri'nin hedefi oldu.
Hayatı için bir
ödül koyulmuştu.
Ve yerini
belirlemeye yardımcı olacak kişiye de bir ödül verilecekti.
Danimarka
İstihbaratı ve MI5'la çalışan CIA Storm'a seks ve gizliliği eşit derecede barındıran
bir görevle yaklaştılar.
Al-Awlaki bir
gelin istiyordu.
Onun için bunu
Morten'in bulmasını istiyorlardı.
CIA ona bir
gelin bulması ve gelini bir takip cihazıyla birlikte Yemen'e götürmesi için 250
bin dolar teklif etmişti.
Morten
Facebook'ta mükemmel adayı bulmuştu.
Morten
Facebook'a girdi, bir hayran sayfasına baktı ve şeyhleri Anwar al-Awlaki
hakkında coşkulu konuşan bir kadın buldu.
Eski Doğu
Avrupalı, genç, 20'lerinin ortasında, sarışın, çekici, hoş bir kadın bulmuştu ve
adam için övgüler yağdırıyordu.
Morten ona bir
mesaj gönderdi ve onunla konuşmak istediğini, Anwar al-Awlaki'den bir mesajı
olduğunu söyledi.
Kız
inanamamıştı ama onunla görüşmeyi kabul etti.
Kızı
sakinleştirmek için Morten eşiyle seyahat etti ve onunla bir otelde buluştu.
Delil olarak da
Anwar al-Awlaki'den bir video getirmişti.
Tanrı'nın
barışı ve rahmeti üzerinize olsun.
Bu kayıt, özel
olarak Aminah'nın isteği üzerine çekildi ve bunu taşıyan kardeşimiz de, güvenilir bir
kardeşimizdir.
Yani sizinle
irtibat kurmuş olan kardeşimiz.
Kız bunu
düşündü ve "Cevabımı kaydetmenizi istiyorum." dedi.
Çarşafını giydi
ve "Çok gerginim." dedi.
"Anlıyorum
ve evet ama aynı zamanda özel bir mesaj da göndermek istiyorum." Morten'den
odadan çıkmasını istedi ve çarşafını çıkarttı.
Kardeşim, bu
çarşafsız hâlim.
Saçlarımı
görebilmen için.
Daha önce tarif
etmiştim.
Artık beni
çarşafsız görebilirsin ve umarım memnun kalırsın.
İnşallah.
Al-Awlaki'nin
gelini yeni kocasıyla tanışmakta istekliydi.
Yemen yolculuğu
için en önemli eşyalarını hazırladı.
Ama CIA'in
valizine özel bir takip cihazı taktığından haberi yoktu.
Dijital iz
sürücü valizin tam konumunu aktarıyordu.
Al-Awlaki yeni
geliniyle tanıştığı anda CIA yerini tam olarak biliyordu.
Takip cihazları
bir casusun en iyi dostudur.
Bugün, global
konumlama sistemi ya da GPS, uydulardan gelen bilgileri kullanarak, alıcı
cihazın tam enlemini ve boylamını belirleyip bir insanın Dünya üzerindeki her
hareketinin izini sürebiliyor.
Takip cihazları
cep telefonunuzdan, hava temizleyiciye ve etiketlere, birinin valizi dâhil, günlük
objelerin içine kolayca gizlenebilir.
Al-Awlaki'nin
gelini Yemen'e gitti ve özel olarak takip edilen valizle birlikte bir otele
girdi.
Tam olarak
beklediği gibi, Al-Awlaki'nin adamları onu karşıladı.
Daha sonra
planlarda ani bir değişiklik oldu.
Şeyhin adamları
otele gittiklerinde kızdan valizini ve tüm elektronik cihazlarını bırakmasını
istedi.
Sadece
giysilerini alıp bir poşete koyabilecekti.
Sonunda gidip
adamla görüşebildi.
Valiz ve
içindeki takip cihazı atılmıştı.
Plan başarısız
olmuştu.
Gerçekten mi?
Bir yıl sonra, al-Awlaki'nin içinde bulunduğu
kamyonet bir İHA saldırısına uğradı ve onu olay yerinde öldürdü.
Bugün Morten
hâla CIA'i al-Awlaki'nin buluşmasını sağlayanın kendisi olduğunu iddia ediyor.
Amerikalılar
ise bu iddiayı reddediyor.
Al-Awlaki'nin
geliniyse, Yemen'de kaldı ve kocasının işini devam ettirerek dünyaya terör
saçmaya devam etti.
Yemen'de kaldı
ve İngilizce yayımlanan terörist dergisi Inspire'ın editörü oldu.
"Annenizin
mutfağında nasıl bir bomba yaparsınız?”
başlıklı meşhur makaleyi o dergi yayımlamıştı.
Ve bu, Boston
bombacılarının ve tasarladıkları düdüklü tencere bombasının kılavuzu olmuştu.
Antik
zamanlardan günümüze Gezegenin uzak
diyârlarından Batı gücünün merkezine ve toplantı odasından yatak odasına, sekspiyonaj,
casusluğun her zaman en basit yolu oldu ve öyle de kalacak.
Sekspiyonaj
tarafsızdır.
Erkekler ve
kadınlar tarafından, erkeklere ve kadınlara karşı kullanılabilir.
Hepsinin bir
zaafları vardır ve çok akıllı istihbarat servisleri de bundan faydalanabilirler.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ ÇİNLİ HACKER CASUSLAR UZAY
TEKNOLOJİSİ ÇALDI Casusluğun gizli dünyasında casuslar düşmana üstünlük
sağlamak için en son teknoloji ve cihazlarla çalışır.
Bir casusun
görevi böcek yerleştirerek, gizlice fotoğraf çekerek ya da belge çalarak bilgi
toplamak olduğunda teknik operasyonlarının mükemmel cihazı
yaratmasını beklerler.
"Casusluk"
terimini açıklamam gerekseydi kulak misafiri olmak için yerleştirdiğimiz küçük
böceklerden, SR-71 Blackbird'e, U-2'ye, uydulara kadar her türlü çeşitlilik söz
konusu olurdu.
Yani
minyatürden devasaya kadar.
Minyatürleştirilmiş
veri toplama platformları gerçektir.
Bir odaya
uçurabilirsiniz.
Bir pencere
pervazına kondurabilirsiniz.
Oturup ses ve
video kaydedip bunları geri gönderebilir.
Casusluk
cihazları yaratırken tek sınır hayal gücünün genişliğidir.
GİZLİ VERİ
TOPLAMA Casuslukta en önemli amaçlardan biri, gizli veri toplama aracılığıyla yabancı
bir varlık hakkında hassas istihbarat elde etmektir.
Başarılı olmak
için casuslar en inovatif ve son teknolojiyi kullanmalıdırlar.
Buna güçlü
dronelar, siber saldırılar, gizli kameralar, lazerler, ses dinleme ve en
gelişmiş biyometrik tarama yöntemleri de dâhildir.
Casusların
çalışabilmeleri için sadece bilgi toplamakla kalmayıp, bunların analiz edilip kullanılması
için sahiplerine gönderilmelerini sağlamaları gerekir.
Keith Melton
uluslararası tanınırlığa sahip bir yazar, tarihçi, gizli cihazlar ve teknoloji
konularında da bir uzman.
Aynı zamanda,
dünyadaki en büyük casusluk araçları koleksiyonunun da istekli bir koruyucusu.
Casuslar için bir
operasyonun amacı genelde hasmının bilgilerini, kaybolduklarını belli etmeden
çalmaktır.
Biz de buna
gizli veri toplama deriz.
Yaptığı şeyi
kimse anlamadan işi kotarmak bir casus için en büyük zorluktur.
CIA'in eski
istihbarat memurlarından olan 61 yaşındaki Kevin Mallory, LinkedIn üzerinden
Çin'in beyin takımında olduğuna inandığı Michael Yang adında birinden bir mesaj
almıştı.
Mallory kısa
süre içinde Çinli bir istihbaratçıyla konuştuğunu öğrenmişti.
Ona, bilgi
karşılığında para teklif etmişlerdi.
Paraya çok
ihtiyacı vardı.
Çin'le
anlaşmaya karar verip oraya gitti ve orada ona güvenli olduğunu söyledikleri
bir cep telefonu verdiler.
Onu kullanarak
iletişim kurabiliyordu ve sızılması imkansız bir telefondu.
Mallory'nin
telefonu, gizli iletişim kurmasına ve gizli bilgi toplayıp gizli belge göndermesini
sağlayan bir programla değiştirilmişti.
Nisan 2017'de,
gizli kamera kayıtlarında Mallory'nin bir dizi gizli belge yüklediği hafıza
kartıyla Virginia'daki bir FedEx ofisine girdiği ve kartı cep telefonuna taktığını
görülüyor.
Daha sonra
telefonla Şangay'a gitmiş ama geri döndüğünde ifşa olduğundan şüphelenip CIA
için bir hikâye uydurmuştu.
Biraz
gerilmişti ve CIA'e gidip, "Sizi uyarmak istiyorum.
Sanırım beni
görevlendirmeye çalışıyorlar.
Hatta son
gezimde, güvenli şekilde iletişim kurmam için bir telefon verdiler.
Sızılamaz
olduğunu biliyorum ama farkında olmanızı istiyorum.
Onlara karşı bir
oyun oynayabiliriz." dedi.
Bu tür şeyler
soruyor olmaları ya tanınmak istediklerini ya da daha direkt İstihbarat işinde olduklarını gösteriyor.
Mallory,
Michael Yang'la kurduğu tüm gizli iletişimin otomatik olarak silindiğine
inanarak, cep telefonunu kendi isteğiyle FBI'ın adli bilgisayar uzmanına verdi.
Telefonun
sistemini yeniden yüklediler.
Güvensiz modda
açıldı ve onunla otururlarken gidip gelmiş olan tüm mesajları okudular.
Sadece görevi
kabul ettiği değil, Çinlilerle açıkça iletişim kurduğu da görülmüştü ve suçüstü
yakalanmıştı.
Mallory ve
Yang'ın mesajlarında, birçok gizli belgenin teslim edilmesi için 25 bin dolar
aldığı görülüyordu.
Mallory, Çin
için casusluk yapmaktan 20 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
Kevin Mallory
dosyası, bir casusun ancak kullandığı donanım kadar iyi olduğunu kanıtlıyordu
ve Mallory'nin durumunda başarısız olunmuştu.
İçeriden olan
casusları görevlendirmek, Çin tarafından bilgi toplamak için kullanılan bir
taktiktir.
Bunlardan başka
biri de, amansızca kullanılan siber casusluktur.
SİBER CASUSLUK
- BİLGİLERİ ELE GEÇİRMEK YA DA DEĞİŞTİRMEK İÇİN SALDIRMAK Michelle Van Cleave, Başkan
George W.
Bush tarafından
Amerikan karşı istihbaratının başına getirilen ilk meşru kişi olmuştu.
Kısa zaman önce
Çin'in ABD hükûmetine sızma çalışmalarını gördük.
Bu da, bizim
onlara karşı uygulayabileceğimiz operasyonlar hakkında özel fikirlere sahip
olmalarını sağladı.
En yıkıcı ve
zarar verici siber saldırılardan biri Çin tarafından gerçekleştirilmişti ve
2015 yılında Personel Yönetim Ofisi, yani PYO hedef alınmıştı.
PYO saldırısı, Çinli
bir Hacker grubunun arka plan kontrolleri yapan bir PYO çalışanının dizüstü
bilgisayarından kimlik bilgilerini çalmasıyla gerçekleşti.
Robert Bigman veri
güvenliği eski başkanıydı yani son 15 yıldır CIA'deki tüm siber güvenlikten ve
savunmadan sorumluydu.
O dizüstü
bilgisayara bir şekilde casus yazılım yüklemişlerdi.
Kimliğini
çaldılar.
Kullanıcı adını
ve şifresini.
Daha sonra da
PYO'nun ağına o kişiymiş gibi girdiler ve PYO'nun o zamanlar çok sofistike bir
siber teknolojisi olmadığından, bunu fark edemediler ve içeri girilebildi.
Ağın içindeki
çeşitli veri bankalarına istedikleri gibi girip çıkabildiler.
Buna ağa
tecavüz etmek diyebiliriz.
Aradıkları
şeyleri çalıp Çin'e aktardılar.
Ve artık bu
kayıtlara ulaştıkları için Çin'in elinde PYO kayıtlarındaki 22 milyon kişinin
adı, yüzü ve kişisel bilgileri bulunuyordu çünkü orası, ABD hükûmetinde erişim
izni olan herkesin dosyalarını sakladığı yerdir.
Yani Çin
istihbarat teşkilatındaysanız, işiniz diğer istihbarat teşkilatlarında olduğu
gibi o PYO dosyalarıyla, sizin için değerli olabilecek insanları belirlemektir.
Artık elinizde,
çok iş yapmış insanların bir listesi var.
Diğer türlü,
bunu tek seferde yapmak çok zor olurdu.
Bir casussanız,
gizli bilgi toplamak için internet bir altın madeni olabilir.
Özellikle de
demode bir güvenlik sistemine sahip olan bir ağa sızmaya çalışıyorsanız.
Edward Snowden
çok akıllı bir genç adam.
Bir süre, Milli
Güvenlik Teşkilatı'nın bir kurumunun bulunduğu Maryland Üniversitesi'nde
çalıştı.
Daha sonra CIA
için çalıştı.
Ardından, Milli
Güvenlik Teşkilatı'nın Hawaii'deki sistem yöneticisi olarak çalıştı.
Bu da ona,
sistemi yönetme konusunda büyük bir özgürlük vermişti çünkü tavuk kümesini
koruyordu.
Sistemi koruyan
ve karşılığında o sistemden bilgi alan kişiydi.
Snowden'ın bir
milyondan fazla önemli ve çok gizli belgeyi taşınabilir disklere kopyaladığı ve
MGT'den kaçırdığı, sonra da onları sızdırdığı iddia ediliyordu.
2013 yılında
sahte bir hikâye uydurarak epilepsi tedavisi görmesi gerektiğini söyledi ve
Hong Kong'a gitti.
Birkaç
muhabirle görüşmeler yaptı.
Elindeki tüm
taşınabilir diskleri onlara verdiğini iddia ediyor.
Artık, Rus
hükûmet yetkilileriyle de gizlice görüştüğünü biliyoruz.
Yanına sabit
disk almadığını iddia ediyordu.
Taşınabilir
disk de.
Bu inandırıcı
değil.
Daha sonra
Rusya ve Çin, taşınabilir disklerden en az bir milyon dokümana ulaştığını
duyurdu.
Taşınabilir
disklerdeki tüm dosyaları yazdırsaydınız, bir kağıt yığını dolusu bilgi olurdu.
Boyu altı buçuk
kilometre olurdu.
Yani şaşırtıcı
hacimde bir bilgi.
ABD hükûmetinin
kullandığı her teknik toplama sisteminde kimin kim, neyin ne olduğunu ortaya
seriyordu.
Bir ajanın
internet aracılığıyla hızlı bir şekilde bilgi toplayıp bunları iletmesi casusluk
için değerli bir araçtır ama aşırı derecede fazla istihbarat bilgisini arka
cebinize sığacak bir cihazda taşıyabilmek ezber bozan bir şey.
Çünkü inanılmaz
bir algoritması ya da şifreleme protokolü bulunan bir cep telefonu da, cebinizdeki
telefon gibi görünür.
Bunu şeytani
düzeyde etkili kılan şey de bu.
Ama bir cep
telefonu, aynı zamanda casus için riski arttırır.
Çoğumuzun bir
havalimanına indiği anda yaptığı ilk şey hemen cep telefonunu açmaktır.
Ama indiğiniz
yere ve orada yapmayı planladığınız şeye göre, iki kere düşünmek
isteyebilirsiniz.
İstihbarat
teşkilatları "ortadaki adam" adı verilen bir saldırı tekniği
kullanırlar.
Havalimanının
özel dinlenme odasında bulunabilecek küçük bir baz istasyonu kurarlar.
Terminal
salonunda da bulunabilir.
Uçaktan
indiğiniz anda çevrenizde birkaç tane bile olabilir.
Ve telefonunuzu
açtığınızda, en yakın büyük baz istasyonuyla irtibat kurmak yerine, bir
istihbarat teşkilatı tarafından kontrol edilen bu küçük baz istasyonuna ulaşır.
Karşılığında,
büyük baz istasyonuyla temas kurar ama ortada kaldığı için telefonunuzdaki her
şey indirilebilir ve telefonunuza bir virüs yerleştirilebilir.
Bunun asla
farkına varamazsınız.
Ve dünyada
bunun düzenli olarak yapıldığı birçok şehir var.
Bir casusun
"ortadaki adam" saldırısıyla yakalanmasının sonuçları ağır olabilir.
Bizim için
çalışıyorken kötü adamlar tarafından ele geçirilmiş bir cihaz kullanıyorsa, kimliğini
belirlemeleri uzun sürmez.
Bu durumda ya
onu gözden çıkartırsınız ya da yanlış bilgi göndermesi için kullanırsınız.
Cep
telefonlarının hassas noktaları olsa da, hayati birer uzak mesafeden bilgi
toplama cihazlarıdır.
Özellikle de
anında fotoğraf çekebilme becerileriyle.
Ama cep
telefonunun icadından uzun zaman önce casuslar ve istihbarat teşkilatları gizli
bilgilerin fotoğraflarını çekebilmek için başka yaratıcı çözümler bulmuşlar.
GİZLİ KAMERA -
BAŞKA BİR OBJE GİBİ GÖRÜNECEK ŞEKİLDE YERLEŞTİRİLMİŞ KAMERA Fotoğrafçılık,
Soğuk Savaş döneminde casusluk için o kadar hayatiydi ki, Sovyet istihbarat
teşkilatı KGB tek amacı, iş yerine gizlice sokulabilen ve kolayca gizlenebilen yeni
nesil fotoğraf makinelerinin üretilmesi olan "On Birinci
Laboratuvar"ı kurmuştu.
Onlara fırsat
tanıyan doküman kameraları yaratılmıştı.
Kimse
bakmıyorken, bir dolma kalem çıkartıp belgenin kopyasını alabiliyorlardı.
Belki bir
çakmakla bile kopyasını alabilirlerdi.
Sırları
toplayıp onları etkin bir biçimde istihbarat teşkilatına teslim etmek casuslar
için en büyük zorluklardan biridir.
Ama bunu bir de
Demir Perde'nin ardında çalışan bir casusken yapmayı hayal edin.
Benjamin
Fischer, CIA'in kıdemli eski tarihçisiydi.
AMERİKAN
BÖLGESİ'NDEN AYRILIYORSUNUZ Demir Perde'nin ardında ajanlarla görüşemezsiniz çünkü
haddinden fazla izleme yapılır.
Otel odası
kiralayamazsınız.
Bir daire tutup
güvenli ev olarak kullanamazsınız.
Sahip olduğumuz
tüm bu fırsatlar, Demir Perde'nin ardındayken hiç var olmadılar.
Sovyetler'den
bilgi almak neredeyse imkânsızdı ama 1960'ta, Albay Oleg Penkovsky onlara
ulaştığında, ABD Merkez Haberalma Teşkilatı'nın şansı yaver gitti.
Albay Oleg
Penkovsky bir GRU üyesiydi.
GRU, askeri
istihbarat teşkilatıdır.
Başka bir
deyişle, KGB'nin askeri muadilidir.
Penkovsky
casusluk yapmaya gönüllü oldu.
CIA ve Britanya
istihbaratının ortak yürüttüğü bir operasyondu.
CIA ve
Britanya, iki Amerikalı, iki Britanyalı olmak üzere dört kişilik bir ekip
oluşturmuştu.
Bizim Sıra dışı bir operasyondu ve bu nedenle
Penkovsky'nin Batı'daki üç ayrı noktaya seyahat etmesine izin verilmişti.
Bu da, bir otel
odasında oturup ona uzun süre bilgi vermemiz için bir fırsat oluşturmuştu.
"Kahraman"
kod adlı Penkovsky hem CIA, hem de Britanya istihbaratı için casusluk yapıyordu.
Ona, alman
yapımı Minox benzeri minyatür belge kopyalama makinelerinden verilmişti.
Minox, İkinci
Dünya Savaşı'ndan beri vardı ama Penkovsky'nin eline geçtiğinde 20 santim
uzaktaki bir belgeye odaklanabilen bir mercekle güncellenmiş durumdaydı.
Yaklaşık 10 bin
adet Sovyet askeri belgesinin fotoğrafını bize ulaştırdı.
Bize
Sovyetler'in planlarının ne olduğunu anlattı.
Onları görmüştü.
Yardımlarıyla
düzenlenmişlerdi.
Bu, teknik veri
toplama operasyonlarımızda görüp duyduğumuz şeylerin ne olduğunu anlamamıza
yardımcı oldu.
Neredeyse
mükemmel bir simetriydi.
Penkovsky,
istisnasız şekilde, evrensel konsensüse göre Soğuk Savaş sırasında Batı'nın
sahip olduğu en iyi casustu.
Sonunda
Sovyetler durumu anladı ve Penkovsky tutuklanıp 1962'de idam edildi.
CIA, en
başarılı casuslarının ölümüyle, Sovyetler Birliği'nde çalışan casusları için
daha özel casusluk ekipmanları geliştirmeleri gerektiğini anlamış ve CIA'in
Teknik Servis Birimi'ne bu görevi vermişti.
TSB, sahadaki
CIA memurları ve ajanları için son teknolojiyi geliştirmekle sorumluydu.
İçlerinden biri
de Polonyalı Kurmay Subay Ryszard Kuklinski'ydi.
Kuklinski,
Polonya'daki Komünist sistem tarafından hayal kırıklığına uğratılmış ve Batı'ya
yardım etmek istemiş olan biriydi.
CIA de, onun
çalışmaya devam etmesini sağlamak için her türlü teknolojiyi, sahip olduğu her
şeyi kullandı.
Ona, dijital
çağrı cihazının ilk hâline benzeyen ve mesaj göndermesini sağlayan gizli bir
iletişim cihazı vermişlerdi.
Saklanan
bilgileri gizlice gönderebiliyordu.
TSB aynı
zamanda onu en etkin fotoğraf makinelerinden biriyle silahlandırmıştı.
Ona Tropel
deniyordu.
Kamera modülü,
birçok yerde gizlenecek şekilde tasarlanmıştı.
Dolma kalem
içine saklanabiliyordu.
Bic tarzı
çakmaklara yerleştirilebiliyordu.
Hatta Seiko'nun
dijital kol saati içine gizlenebilen bir versiyonunu bile yapmışlardı.
Bu aktif bir
gizlilikti.
Ama sadece 10
ya da 20 kere çalışırdı.
Her basışında, gizlice
fotoğraf çekiyordu.
Kuklinski,
Birleşik Devletler için çalıştığı 10 harika yıl boyunca, CIA'e 40 binden fazla gizli
doküman ulaştırmıştı.
Nihayetinde,
Polonya istihbaratı şüphelenmeye başladı ama yakalanmadan önce onu ve ailesini
güvenli şekilde Birleşik Devletler'e getirmeyi başardılar.
Bugün, ileri
teknoloji kameralar her türlü cihazın içine gizlenebiliyor ve okyanustan
gökyüzüne kadar fotoğraf çekip, kayıt yapıp canlı akış sağlayabiliyorlar.
Düşmanın
havadan görüntüsüne sahip olmak casusluk için kıymetli bir şeydir.
Bu perspektifi
yakalayabilmek için Amerikan İç Savaşı kadar erken bir dönemde bile cihazlar
geliştirilmişti.
Bir
dagerreyotipi fotoğraf makinesinin balonla uçurulup düşmanın savaş alanının fotoğrafının
çekildiğini gördük.
Bir kuşun
yüksekliğinden görebilmek, insanların yüzyıllardır dilediği bir şeydi.
Artık
teknolojinin yeni uygulamalarıyla, o balonların haftalarca, hatta aylarca sabit
bir pozisyonda kalan ve hava platformu işlevi gören versiyonlarına sahip
olabiliyoruz.
Modern casusluk
balonları sorunlu bölgelerde ve Amerika'nın güney sınırında uyuşturucu kaçakçılarını
ve kaçak göçmenleri aramak için kullanılıyor.
AMERİKA
BİRLEŞİK DEVLETLERİ SINIR KONTROL İSTASYONU ABD ordusu, geniş alanlarda kayıt
yapma testleri için 65 bin fite çıkabilen deneysel, yüksek irtifalı balonlar
kullanıyor ve istikrarlı izleme sistemleri oluşturuyor.
Onlardan bazen
"Savaş Videosu Cihazı" olarak da bahsediliyor çünkü bir olay
olduğunda kaydı başa sarmaya ve ne olduğunu, daha da önemlisi kimlerin olaya
karıştığını görmeye imkân tanıyor.
Hayati öneme
sahip olan gizli veri toplamak insan duyularının ötesinde olduğu için bilim
insanları ve mühendisler uzaydan direkt casusluk yapmanın bir yolunu buldular.
Yabancı
hedeflerin elektronik sinyallerini algılamak için sinyal algısına sahip olan casus
uydular kullanıyorlar.
Uydular elbette
bir sonraki büyük evrimdi.
1960'ların
başında Corona uydusu Sovyetler Birliği'nin üzerinden ilk kez geçmek üzere
gönderildiğinde, kilometrekare bazında, Sovyetler Birliği'nin daha önce çekilmiş
olan görüntülerinden çok daha fazlasını göstermişti.
Uydular
dünyanın en etkili toplama araçlarından biridir.
Onların sınırlı
yanı da, manevra yapmanın zor olmasıdır.
Bir uyduyla
manevra yapıp onu doğru pozisyona getirmek zaman alır ve operasyona bağlı
olarak, zamanında yetişemeyebilirsiniz.
Uydulardaki
sınırlamalara karşı olarak daha etkin ve zorlu bir cihaz icat edildi.
Drone.
DRONE - YERDEN
KONTROL EDİLEN İNSANSIZ HAVA ARACI Anladık ki, bir drone üzerine benzer
platformlar koyarsanız, o drone havada 26 veya 30 saat ya da daha uzun süre
kalabiliyor ve bir bölgenin üzerinde pozisyon almasını ve yerinde kalmasını
sağlayıp aktif iletişim kurabiliyorsunuz.
Bulutların
arasına bakabilirsiniz.
Kızılötesi
kullanabilirsiniz.
Isı görüntüleme
sayesinde çadırların içinde olsalar bile insanları saptayabilirsiniz.
Yani gelecek
artık uydular değil.
Çok daha ucuz
olan mobil platformları uçuruyorsunuz ve ihtiyacınız olan neredeyse her yerde
bulundurabiliyorsunuz.
İleri Savunma
Araştırma Projeleri Teşkilatı DARPA, ordu tarafından kullanılan dronelar gibi önde
gelen teknolojileri geliştirenlerin başında geliyor.
DARPA, en
küçüğünün boyutu serçe parmağınızın tırnağı kadar olan sistemler yaratıyor.
Büyük bir at
sineğine benziyor.
Manevra
kabiliyeti var.
Aslında bir
mobil veri toplama platformu.
Bir televizyon
kamerası olabilir.
Onu bir odaya
uçurabilirsiniz.
Pencere
pervazına kondurabilirsiniz.
Oturup ses ve
video kaydedip bunları geri gönderebilir.
Görüntü
alabilmesinin yanı sıra, düşmanlarınızın söylediklerini temiz şekilde
kaydedebilmesi casusluk için önemli bir kaynak.
Ray Parrack,
CIA'in Teknik Hizmet Ofisi'nde çalışmış olan bir mühendisti ve statik
aracılığıyla gizli konuşmaları dinlemekten sorumluydu.
Özel alanım,
dinleme ekipmanları yapmaktı.
İnsanların ne
dediklerini duymak için dairelerine ve evlerine telsiz böcekler yerleştirilirdi.
Bunlar, telsiz
vericileri olan, bir odadaki sesi aktaran cihazlardı.
Bell Labs'ın
ilk ürünlerinden bazı transistörlerini telsiz mikrofonlarımızın bazılarında
kullanmıştık.
Soğuk Savaş
sırasında duvarın diğer tarafında geçen bir konuşmayı dinlemeniz gerekirse delikler
açıp, ses kabloları geçirmek zorunda kalırdınız.
Ama günümüzde,
bu bir ampul değiştirmek kadar kolay bir süreç olabiliyor.
Ve o ampul bir
veri toplayıcı.
Ses
alındığında, floresan ampul titreşimleriyle frekansı değiştiriyor.
Ve o ışık, gece
uzak bir mesafeden bile çok özel bir tele foto merceğiyle tespit edilip bir
sistem oluşturulabiliyor.
İz sürülmemesi ve
parmak izi bırakmamak için Elbette.
dikkatli olacağım.
Aynı bu
belgelerde olduğu gibi.
Parmak izi yok.
Kaybetmeyi göze
alamam Ve odadaki perdeler kapalı olsa
bile konuşmayı duyabilirsiniz.
Gece görüşü
kullandıkları için perdenin kenarlarından yeterince sızma olur ve bu sayede
söylediğiniz her şey yine de duyulabilir.
Bu, dünyada
önüne geçilmesi en zor sistemlerden biridir.
60'ların
başında casusluk dünyasında yaşanan başka bir kırılma noktası da lazer
teknolojisinin ilerlemesiydi.
Günümüzde
lazerler hem güç hem ölçek bakımından ilerideler ve uzaktan veri toplama uygulamaları
da var.
LAZER CASUSLAR
- UZAKTAKİ BİR BİNAYI BÖCEK OLMADAN DİNLEME CİHAZI Lazerle veri toplama
sistemlerinin kapasitesi korkutucudur.
Neredeyse görüş
hattı, kızılötesi.
Bir pencere
pervazına odaklanıp odadaki her ses titreşimini alabilirsiniz.
Odanın içine,
birinin masasının üzerindeki köpük bardağa odaklayabilirsiniz.
Fotoğraf
çekebilirsiniz.
Gözlük
çerçevesine odaklayıp ses dinleyebilirsiniz.
Uzun menzilli
lazer mikrofon kızılötesi bir lazer ışınını, hedef alınan bir odanın dış
camından dinleme yapabildiğiniz oldukça sofistike bir kayıt cihazıdır.
450 metreden
fazla menzile sahiptir.
İnsan konuşması
gibi akustik ses dalgaları hedefe yöneltilmiş olan görünmez bir lazer ışınıyla ayarlanabilen
küçük titreşimlere neden olur.
Bu ayarlanmış
lazer ışığı özel bir alıcıyla algılanıp konuşma olarak anlaşılması için tekrar
ayarlanır.
ALICI - LAZER
IŞINI BİYOMETRİK - BİR BİREYİN OTOMATİK TANIMA İÇİN KULLANILABİLEN FİZİKSEL
ÖZELLİKLERİNİN ÖLÇÜSÜ Özellikle biyometrinin gelişmesiyle birlikte ileri
teknoloji, kötü adamın yakalanmasını kolaylaştırdı.
Ama diğer
yandan, gizli çalışma sanatını çok daha zor ve tehlikeli hâle getirdi.
Bir yüz tanıma
sistemi, biyometrik ölçüleri kullanarak yüz hatlarını bir fotoğraf ya da video
için haritalandırır ve elindeki bilgiyi, bilinen yüzlerin bulunduğu veri
tabanıyla karşılaştırır.
Yüz tanıma
yazılımları yüzünüzün geometrisini okur.
Anahtar
etkenlerin içinde gözlerinizin arasındaki ve alnınızla çeneniz arasındaki
mesafe vardır.
Yazılım, yüz
özelliklerinizi belirler.
Bir sistem,
yüzünüzü tanımanın 68 anahtarını belirler.
Sonuç, yüz
imzanızdır.
Bugün, Çin
yetkilileri yüz tanıma teknolojisini birkaç dakika içinde bir insanın kimliğini
belirleyebilen ileri teknoloji gözlüklerle şüphelileri bulmak için kullanıyor.
Gözlüklerde,
beş metre uzaktan fotoğraf çekebilen dahili kameralar da mevcut.
Fotoğraf daha
sonra yetkililerin, hedefin adı ve etnik kimliği konusunda bilgi alabildikleri
veri tabanında işleniyor.
Aynı zamanda
birinin kaldığı otel, internet geçmişi veya suç sicili hakkında da detaylı
bilgiye ulaşılabiliyor.
Yüz taramanın
kullanımı ve benzer teknolojiler çok yaygın.
Sadece Çin'de
değil, hava limanlarında, konserlerde, cep telefonlarında, üniversite
sınıflarında ve sosyal medyada da kullanılıyorlar.
Fatih
Çömlekoğlu, siber güvenlik şirketi Appguard Inc.'in baş teknoloji sorumlusu ve
önleyici savunmayla, birçok kişinin "sıfır güven alanı" dediği alanda
uzman.
Uygulama
istismar edilirse, bu daha da kötüdür çünkü onu kullanan sizsiniz.
Sizin adınıza
mesaj gönderebilirler.
Aslında
söylemediğiniz şeyleri söyleyebilirler.
Yüz tanımanın
parmak izi yazılımıyla birlikte kullanılması aslında kendinizi hackerlara karşı
savunmanızı daha da zorlaştırabilir.
Yine de
kullanıcının doğru şekilde kimliğinin belirlenmesinde riskler var.
Aynı zamanda,
kapsadıkları bilgiyle düşmanlar kimliğinizle ilgili aldatıcı şekilde kullanım
yapabilirler.
Bilgileriniz
ele geçirilip başkaları tarafından tekrar kullanılabilir ya da sistem
sizmişsiniz gibi kandırılabilir.
Tehlikesiz gibi
görünen uygulamaların bile ciddi içerikleri olabiliyor.
Hamlet Yousef,
Irongate Capital Advisors'ta bir yönetici ortak ve savunmaya dayalı
teknolojilere yatırım yapıyor.
Apple ya da
Android için son işletim sistemini yüklemiş herkes ben sizinle telefonda
konuşurken, sizin bir tavuk, köpek ya da başka bir hayvan gördüğünüz özelliği
görmüştür.
O cihazı ya da
o görüntüyü bir çizgi karaktere dönüştürmek çok fazla zaman almaz.
Bir insandır ya
da öyle görünür ama o siz değilsinizdir.
Bunun
anonimlik, inkâr ve kandırmaca üzerindeki etkisi devasa olur.
Casusluk
dünyasında bilgi toplamak, savaşın sadece yarısıdır.
Diğer yarısı,
karşı istihbarat ve elinizdeki bilgiyi korumaktır.
21.
yüzyılda siber
güvenlik önemli bir odak noktası olacak.
Gördüğünüz şey
konusunda sadece hükûmetler değil, şirketler de endişe duymaya başladı çünkü
bir ürünü geliştirmek için milyarlarca dolar harcadıysanız, tüm o araştırmalar,
geliştirmeler, denemeler yapıldıktan sonra rakiplerinizden biri gizli
bilgilerinize erişirse ya da planlarınıza ulaşırsa, piyasada sizi ters köşeye düşürebilir
ya da daha az maliyetle daha iyi bir ürün çıkartabilir.
Bu, GSYH'yı
önemli ölçüde etkiler.
Ekonomiyi
önemli ölçüde etkiler.
Tüm kapıları
kilitleyebilir, tüm pencereleri kapatabilirsiniz.
Yine de o
güvenliği aşıp ihtiyacı olan şeyi almanın yollarını bulmakta kararlı olan bir
düşman bulursunuz.
Her operasyonun
merkezinde düşmanınızın kayıp olduğunu anlamayacağı bir bilgi toplama isteği
vardır.
Kullandığınız
teknolojiden ve bilginin nereye gizlendiğinden bağımsız olarak.
Çünkü kayıp
olduğunu bilmedikleri bilgi istismar edilebilir ve çok daha değerlidir.
Uzak mesafeden
veri toplamak her zaman casusluğun merkezinde olacak.
Casusluğu her
zaman bir satranç oyununa benzetirler, değil mi?
Siz bir hamle yaparsınız, biz bir hamle
yaparız.
Bu, aynı şeyin
elektroniğidir.
Savunmasız
olduğumuz noktaları kabullenmeli ama aynı zamanda bunu yenmenin yollarını da
aramalıyız.
İstihbarat
teşkilatları her zaman savaş bölgesi yakınındadırlar.
Teşkilatların
hepsi sürekli savaş hâlindedir.
Sırları çalmak
için savaşırsınız ya da elinizdeki sırları korumak için savaşırsınız.
Yani rahat
edebileceğiniz tek bir an bile yoktur.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ İstihbarat teşkilatları casusluk
için casus görevlendirdiğinde, gizli bilgiler toplamak için gizli iletişime bel
bağlarlar.
Bugün bir DNA
ipliğini alıp onu mesaj taşır hâle getirecek şekilde değiştirmek mümkün.
İletişimimizi
olabildiğince fark edilmez kılmayı denedik.
Mikro
fotografide aldığımız talimatlarla boyutları, bir cümlenin noktası kadar
yapıyoruz.
Her ajan, kendi
eşsiz şartlarına göre farklı gizli iletişim yöntemlerine ihtiyaç duyar.
Küçük bir
düğmeye basardı ve aktarım yapılırdı.
Ana istasyon da
buna cevap verirdi.
İstihbarat
teşkilatlarının odakları asıl şeylerden biri de, casuslara zarar gelmeden bilgiyi
almalarını ve aktarmanın yollarını bulmalarını sağlayacak teknolojiler
geliştirmektir.
Başarılı bir
casusluk operasyonunun merkezindeki asıl şey, gizli iletişimdir.
GİZLİ İLETİŞİM Casusların
başarılı şekilde çalışabilme becerileri, denetçileriyle iletişim kurarken kullandıkları
gizli sistemlerin düşman tarafından dinlenmesinin önüne geçilmesine bağlıdır.
Zulalar,
dijital gizli yazılar, gizleme tertibatları ve internet sunucu ağının sonsuz
görünen imkânları.
Gizli iletişim
dediğimiz şey, casusluğun olmazsa olmaz malzemesidir.
Sırlar çalan
casuslar vardır.
Bir de, onları
yöneten ve analiz edilmeleri için geri göndermesi gereken denetimciler vardır.
Ama
aralarındaki bağlantı, gizlice ve yakalanmadan bunu nasıl devam ettirdikleridir.
Gizli bilgileri
transfer etmenin en güvenilir metotlarından biri, bir ajanla bir istihbarat
memurunun yüz yüze görüşmeleridir.
Malzemelerin
değiş tokuşu garantilidir ve en acil sorunlar da konuşulabilir.
sana söylemeyecek kadar ağzı sıkı çünkü hepsi
çok gizli.
Ve Ama görmene izin vereceğim.
İstediğin
notları alabilirsin, ki bunu bugün yapabileceğini düşünüyorum ama ben Yani eğer yanlış ellere geçerse ve
geçmeyeceğini biliyorum ama Arabaya
gizlenmiş olan FBI kameraları Pentagon analizcisi Gregg Bergersen ve Çin ajanı
Tai Shen Kuo'nun, Tayvan'a yapılacak silah satışının gizli belgelerinin el
değiştirmesiyle ilgili tartışmalarını kaydetmişti.
Bu durumda yüz
yüze görüşme pek iyi gitmedi.
Toplantılarının
kaydı delil olarak kullanıldı.
İkisi de
casusluk yapmaktan 15 yıllık hapis cezası aldı.
Bir görüşmeye
giderken takip edilmediğinizi garanti edemiyorsanız görüştüğünüz kişiyi
tehlikeye atma potansiyeliniz vardır.
Aradaki fark en
iyi ihtimalle birkaç saniyedir.
Bir köşeden
döner ya da çıkmaz bir sokağa girersiniz.
Çok kısa bir
süre Sizi takip eden kişinin de belli
mesafeden aynı dönüşü yapması için birkaç saniyesi vardır.
Kişilerle yüz
yüze görüşmek istihbarat ajanları için bir mücadeledir.
Bir diğeriyse,
direkt olarak görüşmeye gerek olmadan gizli bilgi değiş tokuşu yapmaktır.
Hâlâ kullanılan
ve İkinci Dünya Savaşı'na dayanan tekniklerden biri de, zuladır.
ZULA GİZLİ BİR
YER KULLANILARAK EŞYA YA DA BİLGİ PAYLAŞMA METODU Bir zula senaryosunda, bir
ajan ve bir istihbarat memuru özel bir yer bilgisine sahiptir.
Ve taraflar,
bir işaret aldıklarında o belirli yere bir paket geleceğinden haberdar olurlar.
Belirli bir
yere, bir eşya bırakılacaktır.
Böylece, işaret
alındığında, ajan o konuma gider ve belgeyi alır.
Zulaları
gözetlemeye karşı gizlemenin bir sürü yolu vardır.
İçinde para
duran sığ bir tuğla ya da bilgi saklanabilen sahte bir taş kadar basit bir şey
de olabilir.
Düşük
teknolojili bir senaryoda, içine mesaj gizlenmiş farelerin bile zulalarda
kullanıldığı olmuş.
Bir yere
bıraktığında, şehirde ajanından başkasının almak istemeyeceği bir aracı vardı.
Bir zamanlar, düşman
bölgelerinde ölü hayvanları zula aracı olarak kullandık.
Zula, sonradan
Rus casusu olan FBI'ın eski ajanlarından Robert Hanssen'ın tercih ettiği gizli
iletişim metoduydu.
Hanssen çok
zekiydi çünkü karşı istihbarat memurunun bilgisiyle geleneksel simsarlığı
karıştırmıştı.
Zulaları çok
etkin şekilde kullanmayı biliyordu.
Onları nasıl
seçeceğini biliyordu ve onlara dijital ögeler ekliyordu.
1988'de,
Hanssen KGB'ye boş görünen ama gizli bir mesaj içeren bir disket göndermişti.
40 izleme modu
adındaki bir prosedürle, gizli mesajını kayıp alana saklamak için disketi
formatlamış ve normal kapasitesinin altına düşürmüştü.
Hanssen daha
sonra, KGB'nin yerine geçen SVR'yle iletişim kurmak için Palm III adında bir
cep bilgisayarı kullandı.
KGB'ye ya da o
zamanki SVR'ye, "Düşünsenize, gelecekte zula kullanmama gerek bile
kalmadan kablosuz olarak her şeyi yapıp, sizinle iletişim kurabileceğim."
demişti.
Yani dijital
tekniklerle, klasik eski teknikleri bir arada kullanan bir ajan, karşı
istihbarat teşkilatı için bir kâbustur.
Robert Hanssen
tutuklandığı gün, daha önce 20'den fazla kez kullandığı, Vienna, Virginia'daki
Foxstone Parkı'daki bir köprü altında bulunan bir zulaya bilgi aktarıyordu.
Bu, yedi gizli
FBI belgesinden ve SVR'ye şifreli şekilde yazılıp bir bilgisayar disketine
kaydedilmiş olan gizli bir mektuptan oluşuyordu.
Hepsi, parmak
izinin bulunduğu siyah bir çöp poşetindeydi.
Paketi köprü
altına bıraktıktan sonra FBI'ın kendisini beklediği arabasına geri dönmüştü.
FBI'ın içinde
bir köstebek olan Hanssen, 22 yıl boyunca Sovyet ve Rus istihbarat servisleri
için görev yapmıştı.
Birleşik
Devletler'e karşı yürüttüğü casusluk eylemleri nedeniyle müebbet hapse mahkûm
edildi.
Casuslar,
Hanssen'in gizli iletişimi gibi zulalar kullansalar da, günümüzde çoğu
Hanssen'in 1990'larda öngörmüş olduğu gibi dijital ve kablosuz olarak yapılıyor.
Sığ bir kayanın
içine gizlenmiş dijital bir zula yapabilirsiniz.
Bu kaya bir
parkta bulunabilir ve yakınına gittiğinizde, cep telefonunuzdan
"aktar" seçeneğine tıkladığınızda, Bluetooth aracılığıyla kablosuz
olarak, telefonunuzdan altı metre ilerideki kayanın içine o bilgileri
aktarabilirsiniz.
Kaya, bilgiyi
alıp yükledikten sonra size bir doğrulama mesajı gönderir veya bilgilendirme
yapar.
Ertesi gün,
büyükelçilikten biri köpeğiyle yürüyüşe çıkar ve 18 metre daha ilerler.
Elleri
ceplerinde durur.
Cep telefonunu
kullanarak gizlenmiş bilgiyi indirir ve size yeni görevler gönderirler.
İstihbarat
teşkilatlarının odakları asıl şeylerden biri de, casuslara zarar gelmeden bilgiyi
daha etkin şekilde almalarını ve aktarmanın yollarını bulmalarını sağlayacak
teknolojiler geliştirmektir.
CIA'in Teknik
Hizmet Ofisi, yaratıcı casusluk teknolojileriyle dolu bir teşkilattır.
Burası THO
adıyla bilinen bir ofistir.
Bu aslında, en
eski ve en saygın CIA ofislerinden biridir.
İlk olarak 1951
yılında kurulmuştur.
THO, tüm havalı
casusluk cihazlarını, gizli aletleri, özel silahları, gizli iletişim
ekipmanlarını, tüm bunları yapan yerdir.
James Bond
filmlerine aşina olanlar bunu Q olarak düşünebilirler.
KAYNAK: MGM,
JAMES BOND, SKYFALL 2012 Benim için çalışan insanlar Q'ydu.
Mühendisler,
bilim insanları, teknisyenler, zanaatkârlar.
Tüm o insanlar THO
tarihi boyunca önemli şeyler yaptılar ve bugün de yapmaya devam ediyorlar.
KMAİ dediğimiz
kısa menzilli ajan iletişim cihazını çok kullanırdık.
Bu, başka bir
şey gibi görünmek üzere geliştirilmiş olan ve ajanın acil bir mesajı iletmesini
sağlayan bir cihazdı.
Genel olarak
mesajınızı alır ya da yazarsınız.
Belirli bir
format hâline getirirsiniz.
Sonra, belli
bir zaman ve yerde, bir düğmeye basarsınız ve anlık yayın dediğimiz bir şey
gönderiyor.
Bu bir
"tık" gibidir, çok hızlıdır Bugün
sıkıştırılmış mesaj dediğimiz şey sayılır.
Daha sonra,
ideal olarak yakınlarda bulunan ve bunu elde etme yetkisi olan biri tarafından
alınır.
Çünkü birinin
sinyali alıp, bunu nirengi yapmasının önüne geçmeye çalışırız.
SRAC birçok
yüksek profilli casus için favori gizli iletişim kurma metoduydu.
Buna TOPHAT kod
adlı, çifte ajan ve GRU memuru Dmitri Polyakov da dâhil.
Polyakov Sovyet
bir tümgeneral ve Soğuk Savaş'ın en büyük casuslarından biriydi.
Sovyet
sırlarını FBI'a ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na iletmişti.
Polyakov gibi önemli
büyüklükte ve yıllar sürmüş olan dosyalara birçok sayıda resmi istihbarat
memuru dâhil olur.
Tekrar tekrar
ortaya çıkan bir istihbarat memurunu kullanmak istemezsiniz.
Muhtemelen
yarım düzine denetimcisi vardı.
Skotzko, CIA
memuru ve Polyakov'un denetçisi Sandy Grimes'la birlikte Polyakov'un
Sovyetler'e ait olan GRU'da yükselişini izledi.
Delhi'den
kendisinin general olduğu haberini ileten telgrafın geldiği gün Noel'di.
Onun için de
Noel'di, bizim için de.
Erişimi
inanılmaz derecede artmıştı.
Sadece general
olduğu için değil.
General
rütbesine sahipti ama bu tüm generallere, GRU'daki o küçük gruba erişiminin
olmasını sağlamıştı.
Ve bu yüzden,
rütbesi ve pozisyonu nedeniyle bizim için altın madeni hâline geldi.
Polyakov
Sovyetler'in nükleer, kimyasal ve biyolojik kapasiteleriyle ilgili çok gizli belgelere
ulaşabilmişti.
Denetçileri,
Polyakov'un en iyi iletişim cihazlarına sahip olmasından sorumluydu.
Bir keresinde, gizlilik
cihazı olarak bir telsiz ve bir kayıt cihazı kullanmıştı.
Bir olta Sanırım sapı mantardı ve içinde İçinde küçük bir oyuntu vardı ve cihazını
oraya koyabiliyordu.
Polyakov'un
kısa dalga telsizi oltanın içine gizlenebiliyordu.
Ve her şey
paramparça oldu.
Resmen
parçalandı.
Çok mutsuz
olmuştu.
Biz de baştan
başladık.
THO, tasarımı
düzeltip onu çalışır hâle getirmeyi başarmıştı.
Olta aslında
gizli sinyalleri algılayan bir antendi.
ALICI Ve onu
suya soktuğunda da, akıntının beş yüz metre ilerisinde sinyal gönderen birinin akustik
sinyalini algılıyordu ve suyun altından aldıkları sinyallerle konuşup sohbet
edebiliyorlardı.
Yakalanma
şansları neydi?
Çok az.
Ama başarısız
olmayana, en iyisine "Eşsiz" deniyordu.
THO ona,
"Adam" diyordu.
Ve Polyakov
için özel olarak geliştirilmişti.
Polyakov'un bu
küçük üniteyle yapabildiği şeylerden biri de, üzerindeki klavyeyle mesaj
yazabilmekti.
Bu şeyin içine
düştü.
Küçük bir
düğmeye basardı ve aktarım yapılırdı.
Ani aktarım, yani
2.4 saniye falan sürüyordu.
Üs istasyonu da
buna karşılık verirdi ve Polyakov buna
bayılmıştı ve "Sonunda merkezdeki çocuklar bunu halletti.
İyi iş
çıkardıklarını söyleyebilirsin." dedi.
Evet ve bu bir
devrimdi.
1980'lerin
sonunda, CIA'e 25 yıl hizmet ettikten sonra Polyakov KGB tarafından takip
edildiğinden şüphelenmeye başlamıştı.
Onunla son
görüşmemiz Sovyet Konsolosluğu'nun
yerleşkesindeki bir dairede gerçekleşmişti.
Bu onun
fikriydi, kesinlikle benim değil.
Muhtemelen 40
yıllık kariyerimde en çok korktuğum andı.
Ama içeri
girdik ve tüm eşyalarının paketlenmiş olarak, oturma odasının ortasına, piramit
şeklinde dizildiğini görünce şaşırmıştım.
"Neler
oluyor?”
diye sordum.
"Evet,
bunun olabileceğini kim bilirdi?”
dedi.
O anda ondan
şüphelenildiğinden endişe etmeye başladığından endişe etmeye başlamıştım.
Ve ona dedim ki
"Güvenliğin konusunda şüphelerin
varsa, seni buradan çıkartıp ülkemize götürme fırsatını sana borçluyuz." Kendini
biraz olsun kaybedip parladığını gördüğüm tek an o olmuştu.
"Bunu
sizin ülkeniz için yapmıyorum.
Bunu, son 60
yılda Komünist Parti'deki o piçlerin yaptıkları yüzünden, Rus halkı için
yapıyorum." dedi.
İlk kes
motivasyonunun ne olduğunu derin şekilde görmüştüm.
Çok açıklayıcı
bir andı.
Polyakov'un
sezgileri doğruydu.
O CIA için
çalışırken, FBI köstebeği olan Robert Hanssen de Ruslar için çalışıyordu ve GRU
istihbaratına Polyakov adında bir FBI kaynağının adını vermişti.
Hanssen,
tabutuna son çivinin çakılmasına yardımcı olmuştu.
Polyakov hemen
ele geçirildi, arandı ve GRU tarafından sorguya çekildi.
Daha sonra tam
bir itirafta bulundu ve oradan hapse gönderildi.
Ailesi
tarafından bir ya da iki kez ziyaret edildi ve sonra ortadan kayboldu.
88'de idam
edildi.
Polyakov'un
Birleşik Devletler'in, Sovyetler'in yapabileceklerine ve silah kapasitelerine
dair sahip olduğu sırları aktararak, Soğuk Savaş'ın kızışmasına engel olduğu
söyleniyor.
Polyakov'un
başarısı, gizli iletişim için kullandığı çeşitli araçlara dayanıyordu.
Çoğunlukla,
olta gibi günlük eşyaların içine gizlenmişlerdi.
Yani
iletişimimizi ya başka bir şey gibi göstermeye çalıştık ya da en azından başka bir
cihazın içine gizleyerek olabildiğince zor fark edilir hâle getirdik.
Bu, gizli
iletişimdir.
Ve sürekli
gelişiyordu, üzerinde çalışılıyordu.
Ama bugün, kısa
menzil için Wi-Fi, Bluetooth, bilgisayarlar kullanılabilir.
İnternet
üzerindeki bir noktadan diğer kısa mesafedeki noktaya.
Belki yan yana
duran iki bilgisayarın o veriyi aktarması söz konusu olur ama bu bugün
kullanılır.
Ünlü televizyon
dizisi The Americans'ın gerçek versiyonunda uzun süreli ve gizli olarak görevlendirilmiş
on Rus ajan Amerika'daki Hayal Hikâyeleri Operasyonu'nda tutuklanmıştı.
Bu, istihbarat
dünyasındaki insanlara, Rus casuslarının Amerikan topraklarında hâlâ aktif
olarak çalıştıklarını hatırlatmıştı.
"Hayalet
Hikâyeleri", Amerika'da İkinci Dünya Savaşı'ndan beri devam eden, en uzun
süreli karşı istihbarat operasyonlarından biridir.
En azından 2000
yılında, muhtemelen daha önce başladı.
Sahte kimlikle
Amerika'da bulunan on kanun kaçağı Rus'un izi sürülmüştü.
SVR istihbarat
memurlarıydılar ve sıradan Amerikalılar gibi yaşıyorlardı.
Resmen casus
olan yan komşular gibiydiler.
MIKHAIL SEMENKO
MEZUN ÖĞRENCİ "Yasa dışı" yaşayan Rusların çoğu çalıntı kimliklerle
ABD'de bulunup normal hayatlar yaşıyor.
Evleniyor,
evler alıyor, çocuklar yetiştirip Amerikan toplumunda asimile oluyorlar.
Amerika'nın
politika oluşturma çevrelerinden bilgi kaynakları edinmek için uzun vadeli
olarak gelmişlerdi.
Rusya'ya rapor
vermek için çeşitli gizli iletişim sistemleri kullandılar.
Hayalet
Hikâyeleri ekibi o zamanlar var olan tüm gizli iletişim yöntemlerini
kullanmışlardı.
Buna gizli
yazılar, gizli mürekkep de dâhil.
Normal radyo frekanslarından
gelen tek taraflı sesli mesajlar aldılar.
Kullanılan en
ilginç sistemlerden birini, 2010 yılında Anna Chapman adıyla, on Rus'tan biri
kullanmıştı.
SVR, günlük
kullandığı dizüstü bilgisayarı için bir sistem geliştirdi.
Bir Starbucks'a
ya da kahveciye gidip pencere kenarına oturuyordu.
Bilgisayarında
kurulu olan Windows işletim sistemine kurulu olan geçici bir kablosuz ağı aktif
hâle getiriyordu.
Ve bu,
Microsoft'un yıllar önce öngördüğü bir sistemdi.
Aynı evde iki
kişinin farklı odalardan bir oyun oynamak istediğini düşünelim.
İnternete
girmelerine gerek yoktu.
Bu aslında
internetten önceydi.
Ama basitçe,
kablosuz özelliği kullanıp ikisi arasında bir dahili ağ yaratabilirlerdi ama bu
asla internete bağlanmazdı.
Anna da bunu
aktif hâle getirdi.
Temas ettiği
kişi yolun karşısında, 45 metre uzaktaki bir arabada durup onunla kişisel bir
temasta bulunmayabilirdi.
Kolayca
bilgisayarını açıp dosyayı aktif hâle getirebiliyordu.
45 metre
uzaktaki bir arabayla kablosuz olarak eşleşebiliyordu.
Link olan hangi
klasörü taşırsa, otomatik olarak şifresi kırılıyordu ve gizli bir tünelden 45
metre ilerideki arabaya gidiyordu.
Ve tespit
etmesi neredeyse imkansızdı.
Tespit edilse
bile şifrelenmişti.
Bunun en ironik
yanlarından biri, Anna'nın biraz sakar bir ajan olmasıydı.
FBI kaynaklı
bir gizli kamera kaydında, Chapman bir yapı markette gizli bir bilgisayar
kullanarak bir Rus casusuna şifreli mesaj göndermeye çalışıyor.
Bir Rus
ajanının ayakta durup, 45 metre ilerideki bir arabayla iletişim kurduğundan
emin olmak için bilgisayarını öyle tuttuğunu görmek tuhaf.
Zayıflık
genelde teknolojide değil, ajanda olur.
Chapman, bir
Rus görevlisi olduğuna inandığı Roman adında biriyle, yerel bir Starbucks'ta
buluşup bilgisayarıyla yaşadığı teknik sorunlardan bahsetmişti.
Roman da hemen,
"Bilgisayarda sorun olduğunu düşünüyorsan, onu bana ver de, istasyondaki
arkadaşlarım bir baksın.
Bu konuda çok
iyilerdir." demişti.
Anna da,
"Bu harika olur." diye karşılık verip bilgisayar konusunda rahatladığını
düşünmüştü.
Böylece, gizli
bir FBI memuruna kontrol edilmesi için bilgisayarını vermişti.
Adam da
karşılığında, "Anna, bir şey yapman gerekiyor." dedi.
Başka bir ajana
bir pasaport götürmesini ve görev tamamlandığında da bir işaret vermesini
istemişti.
Sadece
bilgisayarı vermekle kalmayıp, pasaportu götürmeyi de kabul etmişti.
Ama komplocu
bir davranış sergileyip pasaportu ve bunu yapmayı kabul ettiği için onu kanun
ihlâliyle suçlayabileceklerdi.
26 Haziran'da,
doğu yakasında muhtemelen altı yüzden fazla ajanın yer aldığı büyük bir
operasyonla tüm tutuklamalar aynı anda gerçekleştirildi.
Anna
tutuklanmasaydı, Amerika'daki en tehlikeli casuslardan biri olacağı
belirtilmişti.
Bunun nedeni
de, erişimiydi.
Her kapıdan ve
sekreterden geçebilirdi.
Erkekler de ona
zaman ayırıp onunla görüşmeyi kabul ediyorlardı.
O da işi
konusunda bir taktik geliştirmişti.
Bu bir işe
alımdı.
Arkadaş edinip
sosyal merdiven basamaklarını çıkmaya çalışıyordu.
Biriyle gizlice
iletişim kurmak ve istihbarat değiş tokuşu yapabilecek beceriye sahip olmak bir
casusluk operasyonunun başarısı için hayati önem taşır.
Gizli yazı,
gizli iletişim metotlarından biridir ve antik zamanlardan günümüze kadar
kullanılmıştır.
Bağımsızlık
Savaşı sırasında George Washington Culper
Ring adındaki bir casus ağı birbirine mesaj gönderirdi.
Bazen gizli
yazılarla, bazen açık mektuplarla.
"47, 32'de
16'yla buluşacak." derlerdi.
Culper Ring
ajanları da, bu mektupları alıp Washington'daki merkeze götürürlerdi.
Yani bu gizli
yazı ve istihbarat meselesiydi.
"Gömülü"
denen istihbarattı.
Diğer türlüsü
zararsız iletişim olurdu.
Dijital
bilgiler için kullanılan steganografiyle benzer bir teknik.
İnsanlar,
dijital olarak gizli ve bilinmeyen belgelere bazı görüntüler, hesap tabloları ya
da dijital olan başka belgeler eklemenin yollarını buldular.
Her gün
internet ağı üzerinden kaç görüntü gönderildiğini sorarsanız, dünyada kimsenin
bir fikri yoktur çünkü Milyarlarca
görüntü gönderiliyor.
Yani bilgi
çalan bir casus bunu şifreleyebilirse, dijital formata dönüştürüp, bir resim
belgesinin, bir müzik dosyasının, bir Word dökümanının içine gizleyip
paylaşabilir.
Eğer bunu
analiz altında olmayan ya da bir istihbarat teşkilatı tarafından gözlemlenmeyen
bir kanalda kullanıyor ya da sitede paylaşıyorsa büyük ihtimalle asla
incelenmeyecektir.
Hiçbir zaman
incelenmez ve dolayısıyla etkili olur.
Sırları gizleme
ve saklama becerisi istihbarat toplumu içinde bir sanat şeklidir.
MİKRO NOKTALAR
- EN AZ 100'E BİR ÖLÇEKLE KÜÇÜLTÜLMÜŞ FOTOĞRAF YA DA SAYFA İlk mikro fotografi
çalışması 1800'lerin ortasında yapılmış ve 1900'lerde bu neredeyse bir sanat
dalı hâline gelmiş çünkü oradaki zorluklardan biri de, tüm İncil'e bir buçuk
santimlik film sığdırmaktı.
MİKRO NOKTA Yani
bu gerçekten mikro fotografiydi.
Ama İkinci
Dünya Savaşı'nda Almanlar bunu bir iletişim aracı olarak kullanmaya karar
verdiler.
Yaptıkları şey,
aldıkları bilgiyi, bir nokta boyutuna, cümle sonuna koyulan nokta hâline
getirip gerekli kişiye göndermekti.
Modern
teknoloji, mikro noktaları ve steganografiyi daha da ileri götürerek, yeni
gelişen bir teknikle birlikte, casusluk yapmayı insan DNA'sına gizli bilgi
saklayarak moleküler bir seviyeye getirdi.
Bugün bir DNA
ipliğini alıp onu mesaj taşır hâle gelecek şekilde değiştirmek mümkün.
Bu tekniği
kullanarak, gönderici sadece alıcının izole edip, milyonlarca benzer iplikten ayırabileceği
eşsizlikte bir DNA ipliği yaratır.
Bir şifre
taşımasını sağlayabilirsiniz.
Onu üretebilir ve
birden fazla kopyasını yapabilirsiniz.
Bunu yapacak
teknoloji var.
Günümüzde,
gizli mesaj gönderme kanalları özellikle sosyal medya uygulamalarının artmasıyla,
patlama yaptı.
Telefonunuzda
noktadan noktaya şifreleme yapan birden fazla uygulama var.
WhatsApp var.
Telegram var.
Çeşitli
sistemler var.
Her biri
şifreli.
Devlet çok
büyük zorluk çekiyor ve bazı durumlarda şifrelemeyi kıramıyor.
Ama karmaşık ve
şaşırtıcı olan başka yollar da var.
Dijital
uygulamalar, mesaj göndermeyi kolaylaştırıyor ve aynı zamanda casusların
dijital oyunlar gibi daha tehlikesiz platformlarda iletişim kurmasını sağlıyor.
Tom Clancy's
Rainbow Six, Halo, Fortnite, Minecraft gibi üyelerin takımlar hâlinde işbirliği
yapıp iletişim kurduğu yerlerde.
Aynı kanal
gizli iletişim için de kullanılabiliyor.
İnternet
üzerinden gizli iletişi kurma yollarından biri de, The Onion Router'ın
kısaltması olan Tor adındaki şey.
Karanlık Ağ'a
açılan bir kapı.
İnternetin üçte
ikisi, Karanlık Ağ denen şeyden oluşuyor.
Uyuşturucu
satıcıları ve bilgisayar korsanları tarafından kullanılıyor.
Burası,
başkalarının bilgisayarlarına girmek için kullandıkları araçları alıp satmak
için kullandıkları yer.
Her türlü kötü
amaç için kullanılıyor.
Tor sadece
içine girmenizin yolu.
Bu aynı zamanda
dünya çapındaki terör ağlarının da kullandığı araç.
İŞİD, 2016'daki
Paris saldırıları için Tor ve sosyal medya üzerinden iletişim kurmuştu.
Telegram
benzeri uygulamalarla diğer grup üyeleriyle güvenli şekilde iletişi kurmuş ve
saldırıları gizlice planlamalarını sağlamıştı.
İstihbarat
casusları, stratejilerini teknolojideki son değişimlere ayak uyduracak şekilde sürekli
değiştiriyor.
Bir karşı
istihbarat teşkilatıysanız, nereye bakacağınızı nereden bilirsiniz?
Nereden başlarsınız?
Birçok açıdan, iş ajanlara düşer.
Rusların
inandığı gibi, en iyi olduğunuz şeyi takip ederseniz asla yakalanmazsınız ve
çoğu zaman bu gerçektir.
Gizli işlerin
geleceği tamamen dijital.
Bu şifrelerin
bazılarını kırmak imkânsız ve bu yüzden casusları yakalamak çok daha zor olacak
ama bizim casusluk yaptığımızı yakalamaları da çok zorlaşacak.
Ama evet, bugün
dünya dijital.
Gizli
operasyonları bir vücut gibi düşünürseniz, gizli iletişimin kalbinde fark
yaratan şey başarılı bir casusunuzun olup olmadığıyla, başarılı bir casusluk
operasyonu yapıp yapmadığınız arasındadır.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Özel Harekât kuvvetleri, ordunun
elit komandolarıdır.
Pusu kurarlar.
Keşif yaparlar.
Aynı zamanda
casusluk operasyonları için de çağrılırlar.
Özel Harekât
mensupları bir ekipman parçası almak ya da bir programa erişmek için baskın
yaparlar.
Başarılı olmak
için ileri teknolojiye güvenirler.
SEAL ekipleri
bin Ladin'i avlama sürecinde mümkün olan her casusluk sanatını kullandılar.
Özel Harekât
kuvvetleri mızrağın ucunda bulunurken, geleceğin teknolojisi ikisini ayırmaya
çalışıyor.
Uçaklar ve
İHA'lar etki ve tepki üzerine eğitilecekler.
Bu, makinelerin
yükselişi gibi Terminatör'le Matrix'in
buluşması gibi.
ÖZEL HAREKÂT VE
SABOTAJLAR Dünyanın süper güçleri, ileri derecede silahlanmanın gelişmesiyle casusluk
için askeri kapasitelerini modernleştirmeye devam ediyor.
Ama Özel
Harekât Kuvvetleri'nin düşmanla ilgili istihbarat elde etmekte kullandığı tek
bir değişmezi vardır.
Özel olarak
seçilmiş olan bu birimler geleneksel kuvvetlerle çözmekte zorlanılan sorunları
çözmeye çalışırlar.
Genelde
alışılmadık taktikler kullanarak küçük birimler hâlinde çalışırlar.
Amerika'dakilerin
birçoğu, 1756 yılında Binbaşı Robert Rogers tarafından geliştirilmişti.
Fransa ve
Hindistan Savaşı'nda Robert'ın Komandoları Özel Harekât'ın yerli birlikleri
yenmesinin ama onlarla kendi şartlarında savaşmasının klasik bir örneğidir.
Güderi
giyiyorsunuz, yeşil üniforma giyiyorsunuz, kamufle oluyorsunuz, bir misket
tüfeği, bir tabanca ve bir Kızılderili baltası taşıyorsunuz ve gerilla savaşı
başlatıyorsunuz.
Aslında bu
düşmanınızla yakınlaşmakla ilgili.
Yüzlerce yıl
önce Rogers bunun hakkında yazmıştı.
Sessizce
devriye gezmek ve hasmınıza tuzak kurmak hakkında.
Bugün
komandolar aynı taktiklerle, aynı prensiplerin bazılarını kullanarak
eğitiliyorlar.
Hatta, dünya
çapındaki Özel Harekât kuvvetlerinin çoğu casusluk operasyonlarında benzer
taktikleri kullanırlar.
Buna sabotaj da
dâhil.
Sabotaj çok
etkili bir araçtır.
Bugünlerde
genel olarak Özel Harekât camiasının üyelerinin CIA'yle işbirliği içinde çalışmasıyla
gerçekleştiriliyor.
SABOTAJCI -
MEKANİZMALARI, KÖPRÜLERİ, EKİPMANLARI YA DA DÜŞMANIN DİĞER ÖGELERİNİ YOK EDEN
CASUSTUR.
Sabotajın en
iyi örneklerinden biri, İkinci Dünya Savaşı sırasında Norveçli komandoları
eğitmiş olan Britanya Özel Harekât İdaresi'nden, yani SOE'den bir ekibin önderliğinde
yapılmıştı.
Cesur görev,
Nazilerin bir atom bombası yaratmak için gereken malzemeleri üretmesini önlemek
için tasarlanmıştı.
Almanlar,
Norveç'te Rjukan adlı bir yerde bir ağır su reaktörü kurdular.
Buradaki fikir,
Alman atom bombası programında ağır su kullanmaktı.
Ağır su,
Almanların istediği bir tür atomik silahın öncüsü olarak kullanılırdı.
AĞIR SU -
NORMALDEN DAHA FAZLA MİKTARDA HİDROJEN İZOTOP DÖTERYUMU İHTİVA EDEN BİR SU
ÇEŞİDİ.
Döteryum,
Norveç'teki dev bir vadinin dibindeki Vemork adlı bir su tesisinde üretilmişti.
Bir Fransız
komando birliği onu ele geçirmeye çalışmış ama Almanlar saldırınca sadece dört
kişi kurtulmuştu.
SOE'deki
Yüzbaşı Rønneberg ve beş Norveçli komando yerdeki dört savaşçıya katılarak bir
denemede daha bulunmuştu.
Almanlar
tarafından fark edilmeden Norveç'in kuzeyine güvenli bir şekilde paraşütle
inmiş olan küçük bir müfrezeydi.
Dokuz kişilik
ekip, görülmeden Vemork'a ulaşmış ve iki gruba ayrılmıştı.
Biri tesisi yok
edecek, diğeri de gözcülük yapacaktı.
İçeriye
girmeleri gerekiyordu, yani Alman bekçileri aşıp içeri girmeli ve patlayıcı
yerleştirmeliydiler.
Grubun hedefi,
ağır su üretiminin son aşaması olan 18 hücreli bir aküydü.
Rønneberg dört
patlayıcı yerleştirip hücreleri havaya uçurdu.
O ve diğer
komandolar, üç saatlik mesafedeki dağ yamacına gitmiş ve kayak yaparak
uzaklaşmışlardı.
Nişancı
Operasyonu, savaş boyunca gerçekleştirilmiş olan en başarılı sabotaj
görevlerindendi.
SOE aynı
zamanda, İkinci Dünya Savaşı boyunca CIA'in ve Amerikan İstihbarat
Teşkilatı'nın selefi olan Amerika Stratejik Hizmetler Dairesi'yle, yani OSS'yle
de yakın şekilde çalışmıştı.
İttifakları
savaş alanının çok ötesine ulaşmıştı.
Britanya'yla
çok yakın bir işbirliği içindeydik ve savaş sırasında özel projelerde birlikte
çalışmak için bilim adamları, mühendisler ve teknisyenler seferber ettik.
Bunlardan
bazıları çok inovatif, oldukça hayalperestti.
İnovasyonlardan
biri, "Kurtarıcı Tabanca" adındaki bir cihazdı.
İşgal altındaki
ülkelerde bulunan direniş gruplarına dağıtma amacıyla yapılmıştı.
Kurtarıcı
tabanca, çok küçük, 45 kalibrelik bir tabancaydı.
Avucunuza
oturacak şekilde tasarlanmıştı.
Birine
yaklaşarak onu infaz edebilmek ve silahını alabilmek için tasarlanmıştı.
Fransız
direnişçilere, Almanlardan silahları alabilmeleri için bunlardan çok sayıda
vermiştik.
İKİNCİ DÜNYA
SAVAŞI, 1942.
Kurtarıcı
tabanca kısa menzilli kullanım için tasarlanmıştı ve tabanca kabzasında
fazladan beş mermi tutmasına rağmen namluda sadece bir tane bulundurabiliyordu ve
silahı ateşledikten sonra yeni bir mermi yerleştirmeden önce, bir çubuk
yardımıyla kovanı çıkartmanız gerekiyordu.
Bir başkası da
J-E isimli, Joan-Ellen dediğimiz küçük bir cihazdı.
Joan-Ellen bir
alanın üzerinden direkt olarak uçan bir hava taşıtıyla irtibat kurmak için
tasarlanmış olan çok kısa menzilli bir telsizdi.
O bir Direniş için malzeme ve insan desteği
konularında OSS'ye yardımcı olmuştur.
Telsizin
menzili çok kısa olduğu ve ışın direkt olarak uçağa doğrultulduğu için Almanlar
müdahale edemiyorlardı.
Soğuk Savaş
sırasında, teknolojide istihbarat teşkilatlarıyla Özel Harekât kuvvetlerinin
faydalanacağı gelişmeler yaşandı.
Bu gelişmeler
bugün hem ordu hem teknoloji şirketleri tarafından tasarlanan devrimsel
cihazlarla devam ediyor.
İngiltere'de
Cambridge Consultants'ın yaptığı Prism 200 bunların bir örneğidir.
Bu cihaz bir
sırt çantasına sığıyor ve ekstra geniş bant sinyalleri kullanarak bir duvarın
arkasını görüntüleyebiliyor.
Tahta, çimento
ya da tuğla ardından hareket algılayabiliyor.
Kullanıcı,
üsteki bilgisayarlara uzakta bağlı bir akıllı telefon ile diğer taraftan odayı
görüntüleyebilir.
Başka bir
inovatif cihaz da, ABD Hava Kuvvetleri tarafından geliştirilmiş olan, metali bir
pasta gibi kesebilen TEC Torch.
HEDEF TÜFEK
NİŞAN NOKTASI Akıllı ve kendine kılavuzluk eden mermiler uçuş sırasında yol
değiştirebiliyor.
İz sürme,
duyusal belirleme ve silahlanmadaki ilerlemeler Özel Harekât kuvvetlerinin desteklenmesine
yardımcı oluyor.
Özellikle de
özel bir hedefi bulmak, sabitlemek ve bitirmek gerektiğinde.
"Bul,
sabitle ve bitir" kelimelerini geliştirdiler.
Hedef olacak
kişiyi bulup teşhis edeceğiz.
Onları,
bulunacaklarını bildiğimiz bir konumda sabitleyeceğiz.
Bu bittikten
sonra da, eylem ögesine geçilerek hedef alıkonulacak ya da gerekliyse,
öldürülecek.
Bulma,
sabitleme ve bitirme ögeleri son yıllarda birçok yüksek profilli Özel Harekât operasyonuna
aktarıldı.
Buna, ABD Delta
Kuvvetleri ve Seal Komandoları Altıncı Takımı gibi seçkin birimlerden oluşan Özel
Görev Kuvveti 121'in 2003 yılında Saddam Hüseyin'i yakalamak için gerçekleştirdiği
Kızıl Şafak Operasyonu da dâhil.
Sonuç olarak,
Saddam Hüseyin'i yakalamak, ilk olarak düşünüldüğünden çok daha zor olmuştu.
İnanışa göre,
en yüksek seviyedeki danışmanlarıyla kalacaktı ve bir şekilde Alamo'msu bir son
savunma gerçekleştirecekti.
Ve Amerika, tam
zıddının doğru olduğunu öğrendi.
Irak'ın askeri
ve istihbarat servisleri tamamen ortadan kaybolmuştu.
Silahlarını
bıraktılar, sivil giysiler giydiler ve ortadan kayboldular.
Saddam Sonunda bir takside, korumasıyla birlikte nakit
para ve silah dolu bir bavulla yolculuk yapıyordu.
Önceden
ayarlanmış bir yerden, önceden ayarlanmış başka bir yere gidip aynı yerde asla bir
geceden fazla kalmıyordu.
Saddam'ı takip
etmek, dijital ayak izini takip etmek demekti.
Nihayetinde,
çok zeki birkaç analist sosyal ağ denen şeyin ilk versiyonunu oluşturdu.
Ona en yakın
olan insanları, özellikle de korumaları analiz etmeye başladılar.
O bölgede üst
üste yapılmış telefon görüşmeleri arıyorlardı.
"Tuhaf,
onu burada görüyoruz ve bir sürü görüşme belirliyoruz.
Şimdi burada
görüyoruz ve benzer konuşmalar belirliyoruz." Bu telefon görüşmelerini nerede
olabileceğini belirlemek için incelemeye başlamışlardı.
Noktaları
birleştirerek, hangi konuşmaların ilerideki hareketlerini gösterdiğini
belirleyebildiler ve sonunda onu bir fare deliğinde bulmayı başardılar.
O fare deliği,
yerin altında hazırlanmış bir mezardı ve başarılı şekilde Alanı buldular ve orada bir şey göremediler.
Bulunan şey
aslında gizli bir kapıydı.
Kapıyı açıp
ışık tuttular ve bir el bombası atmayı düşündüler.
"Hayır!
" diye
bağırdı.
"Ben
Irak'ın başkanıyım!
Pazarlık yapmak istiyorum." Saddam
Hüseyin yakalandı, yargılandı ve 30 Aralık 2006'da idam edildi.
Özel Harekât
kuvvetlerinin bir diğer yüksek profilli bulma, onarma ve bitirme görevi de, 11
Eylül saldırılarını düzenlemiş olan El Kaide adlı terör örgütünün kurucusu ve
lideri Usama bin Ladin'in aranmasıydı.
CIA, bin
Ladin'in çok katmanlı arama sürecinde, mümkün olan her casusluk sanatı
parçasını kullandı.
CIA, nerede
olabileceğiyle ilgili olumlu istihbarat almadan önce Bin Ladin yaklaşık 10
yıldır kaçaktı.
Abbottabad, Pakistan'daki
bir sığınaktaydı.
Usame bin Ladin
olduğundan yüzde yüz emin değillerdi ama uydu görüntülerinden, Abbottabad,
Pakistan'daki büyük bir sığınakta tek başına yaşayan bir adam olduğunu
biliyorlardı.
Her gün
duvarlarla çevrili bir bölgede dolaşıyordu.
Sığınağın
yerini, günün hangi saati olduğunu ve uydudan gelen güneş açısını bildikleri
için gölgesini ölçüp, boyunu hesaplayabilmişlerdi.
Boyunun bir
buçuk santimlik sapmayla belirlendiğini biliyorlardı.
HEDEF GÖLGE
UZUNLUĞU Hedefte hiç cep telefonu bulunmadığını da fark etmişlerdi.
GÜNEŞ IŞINLARI 1.95
METRE Bir yerleşkede cep telefonu iletişiminin olmaması oldukça sıra dışı bir
durum.
Sonraki birkaç
ay içinde CIA köstebekler, gözetleme ve başka istihbarat toplama yöntemleri
kullandı.
Bunlara, Bin
Ladin'in kimliğini belirlemek üzere örnek alınması için düzenlenmiş sahte bir
aşı programı bile dâhildi.
Eski başkan
Barack Obama, istihbarata göre CIA'e ve Amerikan SEAL Komandoları Altıncı Takımı'na
baskın planı için izin verdi.
SEAL
takımlarına genelde paletli casuslar deriz.
Özel Harekât
camiasıyla istihbarat camiası arasında yakın bir bağ vardır.
SEAL
Komandoları Altıncı Takım'ın efsanevi komutanı Amiral McRaven'ın tasarımıydı.
2 Mayıs 2011
sabahının erken saatlerinde ortak Özel Harekât birimleri Bin Ladin'i ölü ya da
diri şekilde yakalamak üzere Neptün'ün Mızrağı Operasyonu'nu başlattı.
Pakistan'dan
başlatılmıştı.
Fikir, 45-50
dakikalık bir operasyon sürdürmekti.
Kabaca 50
kişilik bir ekip.
Operasyonda
hava desteğinin yanı sıra, en az iki MH-60 Kara Şahin helikopterinin fark
edilmemek için gizli bir teknolojiyle kullanıldığına inanılıyor.
Yerleşkeye
birden fazla helikopterle saldırarak halatlarla üçüncü kata ineceklerdi.
Aynı zamanda
başka bir helikopter yere inip aşağıdan saldıracaktı.
Fikirleri,
bununla birlikte yerden de aynı anda sıkıştırmaktı.
Zorluk şu ki,
ilk helikopter yerleşkenin bulunduğu irtifada iniş yaparken kaza yaptı.
Yani tüm ekip,
binaya aşağıdan saldırmak zorunda kaldı.
Anlatılana
göre, avcı İHA'lar ve uzay merkezli uydular üsteki komutanlara ve Washington
D.C.'deki Durum Odası'na istihbarat aktarmak için kamera monte edilmiş kasklar
takan yerdeki ekip hakkında hayati bilgiler edinmişlerdi.
Bu aynı zamanda
ekibin hedefini hızlıca tespit etmesine, tehdidi fark etmesine ve onları
etkisiz hâle getirmesine yardımcı olacaktı.
İçeri
girebildiler.
Binaya girerken
bir terörist öldürdüklerini sanıyorum.
İkinci katı
kapatan oğlunu öldürdüler.
Üçüncü kata
ulaşmışlardı ve oraya çıkan SEAL'lardan biri bir adamın kafasını bir kapıdan çıkarttığını
gördü, ateş ettiler.
Odaya girdiler,
adam Bin Ladin'di.
Tekrar ateş
ettiler ve öldü.
Oradayken
yanında karılarından biri ve başka bir
kadın vardı.
Hiçbiri
yaralanmamıştı.
Ama ekip daha
sonra orayı veri bulmak için başarılı bir şekilde aradı.
Oradaki her
dijital cihazı inceleyen bir veri tespit etme ekibi vardı.
Her bilgisayar,
her sabit disk, her yazılı kayıt Usame bin Ladin Kütüphanesi olarak bilinen hazinenin
parçası oldu.
Operasyon
başından sonuna kadar 40 dakikadan kısa sürmüştü.
Seal
Komandoları Altıncı Takımı, dünyanın en çok aranan teröristlerinden birini
etkisiz hâle getirme görevini gerçekleştirdiği için itibar kazanmıştı.
Özel Harekât
kuvvetlerini hem istihbarat hem savunma nedenleriyle görevlendirmek başarılı
bir strateji olmuştu.
Ama bugün Özel
Harekât kuvvetlerinin bile koruma sağlayamayacağı tehditler var.
Modern çağın
etkili sabotaj taktiklerinden biri de, bilgi savaşı.
BİLGİ SAVAŞI -
BİR HEDEFİN KENDİ ÇIKARLARINA KARŞI KARAR VERMESİ İÇİN Bu, var olmayan bir yüz
yaratmak için bir bilgisayarla bir yapay zeka sistemini kullanmak demek.
Daha önce var
olmamış bir insan yaratmak.
Bir ifade
kazandırıp konuşmasını ve bir fikri seslendirmesini sağlamak.
Asıl korkunç
olan, derin sahteliği Google'ladığınızda, Obama, Putin ya da Başkan Trump'ın karakteri
dışında bir şey söylüyormuş gibi manipüle edilmiş videolarını görebilmenizdir.
Ama bunu
gördünüz, duydunuz, gerçek olmalı.
Bilgi savaşı,
21.
yüzyıla
girerken önemli bir endişe alanı olacak.
İkinci
teknolojik silahlanma yarışının açılış sürecindeyiz.
20.
yüzyıl nükleer
ve uzay konularındaki inovasyonlarla ilgiliyken 21.
yüzyılın yapay
zeka ve robotlar konusunda bir yarışa dönüştüğünü görmeye başlıyorsunuz.
Bunlar Ruslar,
Çinliler ve bizimle birlikte Avrupa'daki bazı mevkidaşlarımızla ilerletilen
şeyler.
Birleşik
Devletler'de yeni savunma teknolojilerinin gelişimi içinde cephede yer alan şirketlerden
biri de, ileri Savunma Araştırma Projeleri Teşkilatı, yani DARPA.
Ufkumuzun
ilerisindeki teknolojiyle bir şey üretmeye odaklanıyorlar.
Demek
istediğim, imkânsızı yaratmaya çalışıyorlar.
Test edilen
ufuk ötesi teknolojilerden bazıları Yüksek Enerjili Sıvı Lazer Bölge Savunma Sistemleri
ya da HELLADS.
Yerde bulunan
bu lazer sistemleri havaya ya da uzaya binlerce kilometrelik mesafelere varacak
kadar güçlü ışınları ışık hızında gönderebiliyorlar.
Işınların
yarattığı sıcaklık bir hedefin yüzeyini yakarak girer ve savaş başlıklarını yok
edip yakıt veya patlayıcıları tutuşturabilirler.
DARPA ayrıca
kısa zaman önce otonom hareket edebilen yapay zekâya ve insansız sistemlere odaklanan
bir girişimde bulunduğunu açıkladı.
Bir insanın
silah ve telsizle kötü adamın peşinden karanlık tünele girdiği zamanlar eski
teknolojiydi.
Yeni
teknolojide bir tünelin ya da bir tesisin ya da bir deponun çevresinde
gördükleri, konuştukları, hedefin neye benzediği gibi konularda birbirleriyle
iletişim kurarak yedi ya da on robot var.
Bu insan
hayatını aşırı derecede koruyor.
YAPAY ZEKÂ -
BİR BİLGİSAYARIN YA DA ROBOTUN ZEKİ VARLIKLARLA İLGİLİ GÖREVLER
GERÇEKLEŞTİRMESİ.
Yapay zekâ, makine
öğrenmesinin bir dalıdır.
Makinenin kendi
yapacak yetenekte olması İlişkinin ne
olduğunu bir insan söylemeden yapabilmesi Veriler arasındaki ilişkileri, insanların
öğretebildiğinden çok daha hızlı öğreniyor.
Çok daha derin,
geniş ve veriler arasında insanların asla görmediği ilişkiler çiziyor.
Bu ileri
teknolojinin önemli etkenlerinden biri ezber bozuyor.
Kuantum bilgi
işleme.
KUANTUM BİLGİ
İŞLEME BİLGİYi KUANTUM-MEKANİK FENOMENİNİ KULLANARAK İŞLEME Kuantum
bilgisayarları geleneksel bilgisayarlarının yerine, kübit olarak bilinen kuantum
bitlerini kullanırlar.
Bu kübitler
aşırı miktarda bilgi depolayabilir ve daha az enerji kullanırlar.
Bugün
kullandıklarımızdan milyon kat daha hızlı işlemciler yaratmamızı sağlarlar.
Kuantum bence
her büyük süper gücün ve Batılı hükumetin kaynak ayırdığı bir alan.
21.
yüzyılı
şekillendirecek olan "Kutsal Kase"lerden biri.
En büyük
ilerlemelerden biri İHA teknolojisinde gerçekleşti.
Birlikte
çalışan bir İHA sürüsü, şu anda yapay zeka ve bilgisayarcılık gücümüzü
belirliyor.
Ama yapay zeka
ve kuantum hesaplamada dönüm noktaları yaşandıkça, bu tür işlemeler, bu tür bir
koordinasyon ya da karmaşıklığı düzenlemek çok daha büyük çapta yapabileceğiniz
bir şey.
Böylece,
birbiriyle koordinasyon içinde olan daha büyük İHA sistemleri, robotlar ya da
sistemler yönetebiliyorsunuz.
İHA'lar sadece
gökyüzünde çalışmıyor.
ABD donanması,
savaşı okyanus tabanında devam ettirebilmek için 2019 yılında dört devasa denizaltı
insansız aracı geliştirmesi için Boeing'le sözleşme yaptı.
Onlara Orca
deniyor.
Bu saldırı
denizaltıları, hızla gelişen insansız donanma otonom programının bir parçası.
Şu anda veri
toplamak için kullanılıyorlar ama gerçek zamanlı iletişim, keşif görevleri,
avlanma, mayın yerleştirme ve torpil ateşleme üzerinde de çalışıyorlar.
Amerikalılar
da, Ruslar da, Çinliler de farklı platformlarda, savaş alanında
görevlendirilecek müstakil araçlar üzerinde çalışıyorlar.
Bunlar
birbirlerinin hareketleriyle ve konumlarıyla koordine olan iki, üç, dört, beş,
on farklı araç.
Makineye karşı
makinenin savaşacağı noktaya doğru gidiyoruz.
Saldırgan
davranacak bir İHA ya da cihaz akınları yapılacak.
Yüzyıla
girerken gördüğünüz otonom sistemler ve robotlar ve Terminatör'deki Skynet gibi
şeyler, tüm bunlar abartılı geliyordu ama yüzyıl değişmişken 20 yıl sonrasına
geldiğimizde bilim kurgu olarak görmüş olduğumuz teknolojilerin büyük kısmı meyve
vermeye başlıyor.
Hipersonik
bilim, ulus devletlerin önce kimin üstünlük kurup atılım yapacağını görmek için
birçok kaynak adadığı başka bir alan.
HİPERSONİK -
ATEŞLİ SİLAH KULLANMA BECERİSİYLE YÜKSEK HIZDA VE İRTİFADA Çin, ABD'de var olan
füze teknolojisi tarafından yenilmeyeceğine inandığı sistemler geliştiriyor.
Fikir, bir
silahı harekete geçirip onu bir hedefe ulaşırken müdahaleye uğramaması için hipersonik
hızda kullanmak.
Hipersonik
alanı hem Çin hem de ABD taraflarının çok dikkatini çeken bir alan.
Hipersoniğe
bakarsanız, asıl anlamı bir tarafın bir roket ya da cihaz fırlattıktan sonra fark
edilemeyecek kadar hızlı gitmesini sağlamaktır.
Yani bir taraf
cihazı harekete geçirdiğinde ve cihaz hedefe ulaştığında, diğer taraf onu ancak
fark ediyor.
Yani buna karşı
koyabilecek bir savunma yok.
Çin kısa süre
önce Xingkong ya da Starry Sky'ı test etti.
Bu, bir füzeye
referans olacak, fark edilmemek ve füze savunmasını önlemek için suya yakın yol
alabilen hipersonik bir dalga aracı olarak açıklanıyor.
Aynı zamanda,
uzaktan algılama alanındaki girişimlerde de bir atılım görüyoruz.
Herkes sınıra
bir duvar inşa etmekten bahsediyor.
Olan şey bu
değil.
Test edilen ve
güneydeki duvara yerleştirilen teknolojilere bakarsanız, uzaktan
algılayıcılara, bilgisayar görüşüne, İHA'lara bakıyorsunuz demektir.
Bu temel olarak
belirlemesi, tanıması ve koruması gereken bir algılayıcı dizilimi ya da sanal
bir duvardır.
Bu durumda, bu
güney sınırında ama aynı teknoloji bir tesise, bir üsse veya savaş alanındaki bir
mevkiye de uygulanabilir.
Bu
teknolojilerin bazılarının yararı, bazı durumlarda bir piyadenin yaptıklarının etkisini
arttırması veya yerini almasıdır.
Mesela, Körfez
Savaşı'nın başında bir bombayı etkisiz hâle getirmek için piyadelerin özel
giysiler ve ekipmanla öne çıktığını görmüştük.
Bu onları aşırı
derecede riske atmak demekti.
Körfez
Savaşı'nın sonuna doğru ve bugün gördüğünüz şey, o işin bir robotla yer
değiştirmiş olduğu.
Bir İHA
tarafındaan.
Operatörü o
direkt zarar hattından çıkaran şey.
Mızrağın ucunda
bir operatör değil, bir robot olursa, bu kesinlikle askerlerimizin faydasına
olacak, etkilerini arttıracaktır.
İHA'ların
kapasiteleri arttıkça insan ögesi bu eşitlikten yavaş yavaş silinecek.
Kendi içlerinde
iletişim kurma ve taktik geliştirme becerileri zaten var.
Bu, makinelerin
yükselişi gibi Terminatör'le Matrix'in
buluşması gibi.
Çok fazla insan
gözetimi olmadan birlikte çalışan cihazlar, İHA'lar ve sistemler var.
Bu geleceğe yön
verebilmemiz için kendimizi gelecekteki özerk sistemlere emanet edebilmemiz
için neyin doğru olup olmadığına dair bazı kültürel ve toplumsal normlar
oluşturmalıyız.
Korkutucu olan
şey, bir devlet insan görüşü olmadan bu cihazlarla dolu bir filo oluşturursa ve
platformda silah olması durumunda ateş etme veya etmeme gibi hayati önem
taşıyan kararları algoritmaların veya o makinenin içindeki beynin verecek
olması.
Birçok kişi
evlerde, savaş alanında olduğu gibi daha fazla ürün kullanılmasıyla, sadece
bizimle değil, birbirleriyle de iletişim kurdukları için kontrol altına almak
için geç olduğunu düşünüyor.
Cin şişeden
çıktı ama onu olabildiğince iyi kontrol etmeliyiz.
Bizi güvende
tutmak için çalışan kişilere inancım var.
Bu yüzden
uykularım kaçmıyor.
Daha çok, Kuzey
Kore'deki çılgın adamları ya da İran'ın nükleer bomba yapmasını durdurmamızı
sağlayabilecek araçları kullanmazsak olacakları düşününce uykularım kaçıyor.
Beni
endişelendiren şeyler bunlar, bu ülkedeki istismarlar değil.
Bence eğer özel
sektörle kamu kuruluşları arasında düzenli bir koordinasyon olmasını sağlayacak
noktaya gelebilirsek yaşam şekillerimizi iyileştirecek teknolojilere ulaşabilir
ve hem ülke içindeki hem ülke dışındaki hasımlarımıza karşı güvende oluruz.
Bence bu
atılımların 21.
yüzyılın nasıl
olacağı konusunda çok daha büyük etkisi olacak.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Parolalar ve şifreler, antik
zamandan günümüze kadar sırları korumak için kullanılmıştır.
Bu şifreleri ve
parolaları kırmak, başarılı bir casusluk için hayati önem taşır.
Bize,
ihtiyacımız olan hayati bilgiler verdi.
Mesela,
Normandiya Çıkartması zamanında.
Şifreler
kırılırken, onları korumak için daha karmaşık sistemler geliştiriliyordu.
Colossus'un 11
modelini yarattılar.
Bu, dünyanın ilk
elektronik bilgisayarıydı.
Yine de
teknolojik gelişmelerin bazı riskleri de var.
Ama birlerin ve
sıfırların içine girip faydalanabileceğiniz bir açık buluyorsunuz.
Bu bir sonraki
seviye.
Sonraki seviye
teknoloji kriptografinin güvenlik önlemlerini geçersiz kılmak için uğraşıyor.
Siber
saldırılar, fiziksel saldırıların aksine, anında etki ediyor.
Bomba
göndermelerine gerek yok.
Ne kadar
olabilir?
"Yıkımsal" ve "varoluşsal"
kelimelerini kullandım.
Tehdit
yoğunlaştıkça, şifre kırıcının işi de yoğunlaşıyor.
Casusluğu her
zaman satranç oyunu gibi tanımlarlar.
Aynı şeyin
elektronikle yapılanıdır.
ŞİFRE KIRICILAR
Şifreler ve parolalar, tarih boyunca bilgiyi gizli tutmakta önemli bir rol
oynamıştır.
Bilgiyi
gizlemek için gizli yazılarla başlamış olan şey elektro mekanik parolalara ve
ardından da, bilgisayarla gönderilen mesajlara ve şifreleri kırmaya doğru
ilerledi.
Günümüzde,
siber casusluk istihbarat teşkilatları ve düşmanları tarafından benzer şekilde
kullanılıyor ve bunun veri toplamakta veya bozmakta, teknoloji ve patent
çalmakta, önemli altyapıları bozmakta ve bir düşman saldırısına karşın uyarı vermekte
kullanılabileceği kanıtlandı.
Tarihteki her
devletin değerli bir mahremiyeti olmuştur ve liderler veya çeşitli
büyükelçilikler arasındaki iletişimin, rakipleri tarafından okunmayacak şekilde
kurulması gerektiğini anlamışlardır.
Şifreler ve
parolalar, gizlice iletişim kurulması için mesaj gönderirken kullanılabilirler ama
ikisi sıklıkla karıştırılır.
Mesela Geronimo
diye bir şifre kullanırsanız, Osama Bin Laden'i başarılı bir suikastla
öldürdüğünüz anlamına gelebilir.
Tek bir kelime
birçok anlama gelir.
Bir parola, tam
aksine özel bir şifre türüdür.
Genelde,
harflerin yerleri değiştirilmiş olur, yani 550 karakterlik bir mesaj, hâlâ 550
karakterden oluşabilir ama bunu parolanın anahtarı olmadan okunmaz hâle
getirmiş olabilirler.
Parolalar birer
şifreleme şeklidir.
Birleşik
Devletler'in kurucu babalarından olan, büyük devlet adamı Thomas Jefferson, gizli
yazışmanın değerini anlamıştı.
Ve
kağıtlarında, Jefferson Parola Çarkı dediğimiz bir cihazın planları bulunmuştu.
JEFFERSON
PAROLA ÇARKI Bir çubuk var ve diskleri de belirli bir düzende kuruyorsunuz.
Kurulduktan
sonra, her diski ayarlıyorsunuz.
Düzgün şekilde
hizalandığında mesajınızın karakterleri oluşuyor.
Daha sonra
rastgele bir sayı seçiyorsunuz, mesela on diyelim.
Sonra on sıra
yukarıya gidiyorsunuz, bu da anlamsız bir harf dizisi oluyor.
Bu harfleri
yazıyorsunuz ve mesajınız olarak bunu gönderiyorsunuz.
Karşı taraftaki
kişinin de disklerin nasıl dizildiğini bilmesi gerekiyor.
Bunu
yaptıklarında, harfleri aynı hizaya getiriyorlardı ve böylece o karmaşık
yazının on karakter altına indiğinizde mesajı tam olarak görüyordunuz.
Aslında bu o
kadar zekiceydi ki, ABD hükûmeti bunu belgelerinin arasında bulunca 1920'de
bunlardan ABD Ordusu için üretmeye başladı ve buna M94 Parola Cihazı adını
verdiler.
1920 ve İkinci
Dünya Savaşı'nın başlangıcı arasında ABD Ordusu tarafından aktif olarak
kullanıldı.
Jefferson'ın
zamanında şifreler ve gizli yazılar, insan zihni tarafından üretilmiş
algoritmalara dayanıyordu.
Ama 1915 ve
1924 yılları arasında Hebern Elektrikli Çark Makinesi denen bir aletin icat
edilmesiyle işler değişmişti.
İlk defa,
elektromanyetik bir çark sisteminin yarattığı bir dizi şifre üretiliyordu ve bu
sadece insan zihniyle çözülemiyordu.
Bu, çarkların
yaratılma şeklini değiştirecek olan ve sonraki 50 yıl boyunca kullanılacak çark
sistemlerinin ilk serisiydi.
1924'te Arthur
Scherbius adındaki bir adam aynı temel konsepti alıp 20.
yüzyılın en
önemli şifre cihazlarından birini yarattı.
Alman Enigma
şifre makinesini.
Onun fikri, her
makinenin bir dizi çarka sahip olmasıydı.
Her çarkın
değiştirilebilir 26 ayarı vardı ve makinenin önünde de anahtar tablosu
düzenlemesi olan bir dizi kablo bulunuyordu.
Ve Enigma'yı
iki kişinin çalıştırabileceği fikri vardı.
Biri temiz
mesajı alıp mesajın ilk harfine basıyordu, mesela A harfine.
Mesaj A
harfinden anahtar tablosuna iniyordu ve anahtar tablosu da onu farklı bir harfe
ya da sayıya yönlendiriyordu.
O harf de
karşılığında ilk çarka, 26 dizilimden birine gidiyordu.
Sonra ikinci
çarka geçerdi, yine 26 dizilim.
Üçüncü çarkta
da 26 dizilim.
Bir reflektöre
çarpıp 26 kere 26 kere 26 kere geri geliyor ve ardından anahtar tablosuna
geliyordu.
Sonra başka bir
ışık yanıyordu.
Jumbo denen 26
rotasyonu tamamladığında tüm çarklar hareket etmiş oluyordu.
Ve bu cihazın
karmaşıklığının kombinasyonu insan aklının şifreleyebileceğinden büyüktü.
Bu avantaj
Alman ordusu tarafından çabucak tanınmıştı.
1930'ların
başında, Alman Ordusu Wehrmacht'ın hava kuvvetleri Luftwaffe tarafından birincil
iletişim aracı olarak benimsenmişti.
Enigma
makinesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi kuvvetlerinin arasındaki iletişim konusunda
hayati bir rol oynamıştı.
1930'ların
başında Polonyalı şifre kırıcılar, Enigma'nın bazı mesajlarını başarılı şekilde
kıran Bomba adında bir makine geliştirmişti.
Ama Almanlar
bunu daha karmaşık hâle getirmek için değiştirmeye devam ettiler.
Britanya ve
müttefikleri, şifreyi kırmakta kararlıydı ve 1939'da Britanya hükûmeti Londra'nın
dışındaki Bletchley Park'ta Station X adıyla bir parola ve şifre okulu kurdu.
Bletchley Park
Malikânesi'nin çevresinde kurulmuştu.
Ve çok sayıda
kulübe vardı.
Kulübelerde
farklı Enigma şifrelerine saldıran farklı gruplar bulunurdu.
Naziler
tarafından gönderilen her mesaj Britanya'nın dinleme merkezlerinden geçerdi.
Burada, şifre
gruplarında kopyalanır ve telgrafla Bletchley Park'taki gizli şifre kırıcılar
ordusuna yollanırdı.
Britanyalılar
Enigma'dan gelen her istihbarata "Ultra" adını vererek, çok gizli
bilgi olarak saklıyorlardı.
Bize
ihtiyacımız olan hayati öneme sahip bilgiler vermişti.
Mesela Normandiya
Çıkartması'yla ilgili.
Bu, bazı
aldatma operasyonlarımızı anlamamıza yardımcı oldu ve Almanların kafasını
karıştırmaya çalışırken onları eğip bükmemizi sağladı.
Ama asıl ezber
bozan, 24 yaşındaki matematik dahisi Alan Turing'di.
Turing, İkinci
Dünya Savaşı sırasında hükûmetin Bletchley Park'ta bulunan şifre ve parola
okulunda çalışıyordu ve zamanını Alman Enigma parolalarını çözmeye harcamıştı.
Turing,
şifreleme analizi konusuna yardımcı olmak üzere geliştirilmiş bir dizi
bilgisayar olan Colossus fikriyle çıkagelmişti.
İkinci Dünya
Savaşı sırasında 11 Colossus modeli yarattılar.
Bu, dünyanın ilk
elektronik bilgisayarıydı.
Bu, savaşın
büyük başarılarından biriydi.
Tarihçiler,
bunun İkinci Dünya Savaşı'nı iki ila dört yıl kadar kısalttığını tahmin
ediyorlar.
Ama Turing ne
kadar zeki olsa da, çok sorunlu bir kişisel yaşama sahipti.
Eş cinselliğin
engel olarak görüldüğü bir zamanda, eş cinseldi ve yabancı casus olarak görevlendirilmesi
zayıflık gibi görülmüştü.
1950'lerin
başında güvenlik izinleri elinden alındı ve maalesef zehirli bir elma ısırarak
intihar etti ve dünya en büyük akıllarından birini kaybetti.
Günümüzde çok
ilginç ve muhtemelen de tesadüf olan bir şey var.
Apple'ın
logosuna bakarsanız ısırılmış bir elma görürsünüz.
Turing'le
herhangi bir ilişkileri olduğunu reddetseler de, bir noktada, biri Turing'e ve
dünyanın ilk elektronik bilgisayarını yaratmaktaki rolüne saygı göstermiş gibi
görünüyor.
Enigma'nın
ayarları 158 kentilyon mümkün çözüm sunuyordu ama İttifak Güçleri sonunda
şifreyi kırmayı başarmıştı.
Alan Turing ve
diğer şifre kırıcılar sayesinde, günümüzde matematikçiler ve bilim insanları
sonraki seviye olan kuantum bilgisayarlarını geliştiriyorlar.
Casusluk
açısından evet, kuantum bilgisayarlar temelde kriptografiyi potansiyel olarak daha
zor hale getiriyor çünkü insanlar artık, "Kırılabilir olduğu bilinen algoritmalar
kullanıyorsunuz." diyor.
Evet,
kırılabilir oldukları biliniyor ama onları kırmak çok uzun zaman alır.
O noktada bilgi
çabuk bozulabilir.
Artık tamamen başka
bir oyundan söz ediyoruz.
Yani
kullandığımız şifreleme algoritmasını karşı taraf sizin kullanma hızınızda
kırıyorsa, bunu anahtarla kırıyorsanız ve bunu onlar da kuantum bilgisayarlarla
kırıyorlarsa bu biraz zorlaşıyor.
Modern
bilgisayarlar Bletchley Park'ta kullanılanların oldukça ileri versiyonu ve
artık kriptoloji dünyasına hükmediyorlar.
Milyarlarca
insanın, devletin ve haydut devletin dijital olarak bağlı olduğu bir çağda günümüzün
bilim insanlarının ve hackerların, dijital cihazlarınızdan veri çalmak için
kriptografiyle yapılmış olan korumaları tamamen etkisiz bırakacak casus
yazılımlar kullanmaları mümkündür.
CASUS YAZILIM HERHANGİ
BİR PROGRAMLI CİHAZA YA DA AĞI SUİSTİMAL ETMEK İÇİN TASARLAMIŞ YAZILIM Casus
yazılım, sisteminize hasımlar tarafından sisteminize yerleştirilebilen yazılımlardır.
Bilgi toplama
yetenekleri vardır.
Şifrelerinizi
toplayabilirler.
Sohbetlerinizi
kaydedebilirler.
Bilgisayarınızı
kullanarak toplantılara katılıyor ya da telefon görüşmesi yapıyorsanız,
kameranızı açıp yaptığınız her şeyi kaydedebilirler.
Bunların hepsi casus
yazılım aktivitesidir.
Bu da, kişiye ya
da hükûmete karşı kullanılabilir.
Yabancı
varlıklar, güvenlik erişimi olan insanlarla ilgili bilgileri kullanabilirler.
Mesela, gidip
bu insanları hedef alabilirler.
Bu tür bir
kapasiteyi size normal bir teknik kapsamlılık vermez ama mikro elektroniği
inceleyip birlere ve sıfırlara dalıp o sistem içinde bir hassasiyet keşfederseniz,
bunu kullanabilirsiniz.
Yani bu bir
sonraki seviyedir.
SİBER SAVAŞ BİR
DEVLETİN YA DA ULUSLARARASI BİR ÖRGÜTÜN, BAŞKA BİR DEVLETİN BİLGİSAYARLARINA
VEYA AĞLARINA ZARAR VERME GİRİŞİMİNDE BULUNMASI.
Siber savaş
için birden fazla tanım vardır ama genel olarak hepsi aynı yerde toplanır.
Bu, başka bir
ülkeye fiziksel bir sonucu olmadan elektronik veya siber yönlerden saldırı
teknikleri kullanmaktır ama yine de hedefe ciddi hasar ve zarar verebilirsiniz.
2000 ve 2003
arasında bir Amerikan savunma altyapısına karşı Titan Rain adında bir dizi
yaygın siber casusluk saldırısı yapılmıştı.
NASA, Sandia ve
Lockheed Martin gibi prestijli kurumlar hedef alınmıştı.
Amerika'ya
karşı sürdürülmüş olan en uzun süreli saldırı, özellikle istihbarat
teşkilatlarımızı hedef almış olan Titan
Rain'di.
Siber
saldırılar hayati bilgilerle geri dönmüştü ve sistemlerde sanal olarak
belirlenemez izler bırakmıştı.
İsterlerse
kendisinden sonra girebilirlerdi.
Çin'e direkt
yöneltilmeden önce saldırı başına 10 ila 30 dakika Güney Kore'deki, Hong
Kong'daki ve Tayvan'daki zula alanlarına aktarım yapılıyordu.
Sistemlerimize
bir günde, bir saatte binlerce kez tekrar tekrar saldırı düzenlenir.
Ve bu asla
yetmez.
Dedektifler,
siber sızmaların Çin Halk Cumhuriyeti tarafından devlet destekli siber casusluk
saldırılarının bir parçası olduğunu keşfetti.
Ele geçirilen
bilgiler arasında Mars uydusundan alınan bilgiler ve şemalar da vardı ve ABD
Hava Kuvvetleri'nin uçuş planlama yazılımı kullanılmıştı.
Başka bir
önemli casusluk olayı da 2010 yılında, Irak'ın nükleer programına karşı
düzenlenmiş çok uluslu bir siber saldırıydı.
Adı Stuxnet'ti.
STUXNET - BELLİ
BAŞLI PROGRAMLANABİLİR ENDÜSTİYEL KONTROL SİSTEMLERİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ
BİR SOLUCAN.
VE AYRICA BU
SİSTEMLE ÇALIŞAN EKİPMANDA SORUN YARATIYOR Stuxnet var çünkü bu, uranyumu
zenginleştirmek için santrifüj kullanılan İran''ın Windows ortamında çalışan Siemens
7 işletim sistemine saldırılması için yazılmıştı.
İsrail, ABD,
Batı Avrupa tarafından gerçekleştirilmiş olan Stuxnet saldırısı Zaman geçtikçe, işin içindeki nüfus genişliyor.
İran'ın nükleer tesislerine saldırıp çeşitli
sistemler ele geçirildi.
Temel olarak
onlara virüs bulaştırarak.
İran bilgisayar
sistemleri internete bağlanmadığı için Stuxnet virüsü, başka gizli yöntemlerle işletim
sistemine sızdırılmalıydı.
Uzaktan bakım
erişimi olduğunu duydum.
Dizüstü
bilgisayarı, içeri girip bağladıklarını duydum.
Olası her araç bir
saldırı olarak değerlendirilir.
Popüler
teorilerden biri de, Stuxnet virüsünün sisteme virüslü taşınabilir belleklerle
İran'daki nükleer tesislere yerleştirildiğidir.
Çok hızlı bir
taşınabilir belleğiniz olsaydı ve onları otoparklara atsaydınız veya havadan
bıraksaydınız veya bir şekilde birine gösterseydiniz, birinin sonunda onu alıp kime
ait olduğunu görmek için makineye takacağı kesindi.
Ve sadece bir
kez olması, bulaşma için yeterlidir.
Taşınabilir
belleklerin tanıtılma şekli de aynı şekilde hiç ortaya çıkmamıştı ama plan işe
yaramıştı ve Stuxnet İran'ın işletim sistemine saldırmıştı.
Sistemin
yaptığı şey, Siemens kontrolcüsüne gidip "Santrifüj yavaşlıyor" diyen
ve santrifüjün hızını ayarlayan operatöre bir sinyal göndermekti.
Bu, operatörün,
çalışmayı arttırmak için hızı yükseltmek istediği anlamına gelir.
Ama bu sahte
bir işaretti.
Ve bu
yükseltildikçe, daha da yavaşlıyormuş gibi görünüyordu.
Operatörler
santrifüjlerin hızını arttırıp durdu ve sonunda paramparça oldular.
İran'ın
sisteminde uranyum zenginleşmesi sağlayan önemli bir öge yok edildi.
Bu çok etkin
bir saldırıydı ve muhtemelen bu yüzden dünya bir süre daha güvenli bir yer oldu.
Vurulanlar
sadece devlet kurumları ve üsleri değil.
Siber
saldırılar, istismar edilebilecek olan her açık port ve boşluktan
gerçekleştirilebilir.
Kişisel
cihazlarımız gibi.
Günümüzde, her
birey yanında Enigma'dan daha güçlü bir cihaz taşıyor.
Cep telefonu.
Genelde yanında
cep telefonu taşıyorsunuz.
Tüm konum
bilgileriniz, nerede olduğunuz, nereye gittiğiniz belli.
Çünkü
takviminizde bir şeyler var.
İnsanlara mesaj
gönderiyorsunuz.
Tüm bu
bilgilerin toplandığını söylemiyorum ama bu bilgilerin hepsi toplanabilir.
Bugün
bildiğimiz modern akıllı telefonlar on yıl içinde gelişti.
Bu
sistemlerdeki gömülü işlem gücü inanılmazdır.
Donanımın bir
parçası olarak şifreleme becerileri de vardır.
Bu,
kullanıcılara önemli faydalar sağlar ama düşmanların da hakkınızda ciddi oranda
kişisel bilgi edinmelerine izin verir.
Sizden çalınmış
olan bilgilerden sadece düşmanlar yararlanmaz, aynı uygulamaların bazılarından
da faydalanabilirler.
2008 yılının
Kasım sonunda, Pakistanlı terör örgütü Lashkar-e-Taiba Bombay şehrine koordine
ve karmaşık bir terör saldırısı düzenledi.
O kadar
etkiliydi ki, kitlesel imha silahı olarak cep telefonu kullanan ilk saldırı
oldu.
Sadece cep
telefonları, küçük ateşli silahları ve el bombaları olan on kişi, Hindistan'ın
en büyük şehirlerinden olan Bombay'ı felç edebilmiş ve dünyanın dikkatini
çekebilmişti.
Bu, cep
telefonlarının bir saldırı planlamak için iletişimin koparılmasında ne kadar
kullanışlı olduklarını gösterdi.
Lashkar-e-Taiba'nın
kullandığı teknolojinin 16 katmanı vardı ve teröristin gizlice iletişim
kurmasını ve Pakistan'daki denetleyicileri tarafından kontrol edilmesini
sağladı.
ABD ordusu da
aynı ileri teknolojiye sahip ve kasklarına kamera takabiliyor ya da kulaklık
kullanabiliyorlar.
Binlerce mil
uzaklıktaki komuta merkeziyle de sadece bildiğimiz teknolojiyi kullanarak
konuşabiliyorlar.
Teröristler de
Pakistan'daki kontrol noktalarıyla aynı şeyi yapabiliyorlardı.
SIM kartlarını,
cep telefonlarını değiştirip kurbanlardan telefonlar alarak Bombay
yetkililerinin kafalarını karıştırıp onları şaşkına çevirmeyi başarmışlardı.
Kaç kişinin onlara
saldırdığını bilmiyorlardı.
Tahminlere göre
bir ila iki yüz kişiydi.
Gerçekte,
sadece on kişiydi.
Bombay
saldırılarından yedi yıl sonra, kafelere, futbol stadyumuna ve Paris'teki
Bataclan tiyatrosuna yapılan saldırıda benzerlikler görülmüştü.
Hepsi Paris ve
Brüksel'de bulunan bir cep telefonundan koordine edilmişti.
Birbirlerini
yıllardır tanıyorlardı.
İnternette
gelişmiş bir haberleşme tespit edilmemişti ve iletişimlerini noktadan noktaya şifrelenmiş
olarak sürdürdüler.
Sürekli
şifrelenmiş sistemler kullanıyorlardı, yani önceden uyarısını almanın imkânı
yoktu.
Ve bu,
gelecekteki terör saldırılarının habercisi olmalı.
Saldırı
öncesinde hazırlanmamıza yardımcı olacak şekilde haber alamamak korkutucu.
Toplumumuz
teknolojiye gittikçe daha bağımlı hâle geldikçe biz de potansiyel saldırılara
karşı daha korunmasız hâle geliyoruz.
Şehirler
geliştikçe, daha akıllı oluyorlar.
Bugün,
telefonunuzun akıllı bir şehir ortamında yaya olduğunuzu gösterebiliyor.
Yani, arabalar
yayalara fazla yaklaştığında akıllı arabaların fren yapıp kazadan kaçınma
becerileri var.
Ama aynı
zamanda, bu bilgi kimliğinizi ortaya çıkartabilir.
Düşmanlar bu
bilgiyi kullanıp o arabayı bir insana saldırmak için suikast aracı olarak
kullanabilir.
Durmak yerine
arabayı ivmelendirebilirler.
Milyarlarca
insanın çevrim içi olmasıyla ve her hükûmetin sinyaller göndermesiyle, şifre
kırıcıların işleri çok kafa karıştırıcı hâle geliyor.
Sonuç olarak,
parolaları kırmak aşırı derecede karmaşıklaşıyor.
Satranç Casusluğu hep satranç olarak tanımlarlar,
değil mi?
Siz hamle yaparsınız, biz hamle yaparız.
Aynı şeyin
elektroniği.
Saldırgan bir
örgütün bir kişi ya da devlet hakkında detaylı bilgiye erişiminin olması çok
korkutucu.
Ama daha da göz
korkutucu olan, siber saldırıların bir ülkenin altyapısını kapatabilecek potansiyele
sahip olması.
Bir ülkeyi
kapatmaya dair gördüğümüz en yakın şey Rusya'nın Estonya saldırısıydı.
Rusya'da,
"İstediğiniz kadar çalabilirsiniz.
Ama gece vakti kapımız
çalındığında, ve bir şey yapmanızı istediğimizde, dediğimizi
yapacaksınız." diyen bir hacker toplumu da var.
Söylentilere
göre, 1.3 milyon nüfuslu, teknoloji meraklısı bir toplum olan Estonya
Cumhuriyeti'nin kapısı Nisan 2007'de çalınmıştı.
Ruslar sanal
olarak Estonya'nın altyapısına saldırdılar.
Gazeteleri,
yayınları kapattılar.
Parlamentoyu
kapattılar.
Bakanlıkları
kapattılar.
ATM'ler
çalışmaz oldu.
İnternet yoktu.
Toplumları buna
bağlıydı.
Resmen bir
süreliğine e-ekonomiyi, elektronik temele dayalı ekonomiyi durdurdular.
Ordularını ya
da istihbarat servislerini kullanmadılar.
Devlet
tarafından desteklendiği belli olan bu gizli operasyonda yeraltı suçu
kullandılar.
Estonya'ya
yapılan siber saldırı Estonya'daki kurumların internet sitelerini hedef almıştı.
Buna
parlamento, bankalar, bakanlıklar, gazeteler ve yayıncılar dahildi.
Genelde
istenmeyen posta sağanağı için kullanılan ping sellerini ve zombi ağlarını
kullandılar.
Estonya,
komünizmden yeni çıkmıştı, yani her şeyi nispeten yeniydi.
Yeni bir
altyapıları vardı ama internete bağımlıydılar.
Her şey
internet üzerindeydi.
Ve aniden bu
çöktü.
Aniden onlarca
yıl geri gidiverdiler.
Hiçbir şey
çalışmıyordu.
Para
çekemiyordunuz.
Benzin
alamıyordunuz.
Yiyecek
alamıyordunuz.
Şehirler
savunmasızdı.
Bunu öğrettiler.
Rusların çok
etkin bir siber savaş kapasitesi vardır.
Estonya,
Rusya'nın siber savaş kurbanı olmuştu.
Daha sonra,
2016 yılında Rus Federasyonu kontrolü altındaki tartışmalı bölge Kırım da
bunlardan biri oldu.
Sonra, Kırım
işgaliyle birlikte, bunun zirvesini gördük.
Sözde melez
savaş, küçük yeşil adamlar, elektronik saldırılar gördük.
Rusların
Kırım'da gizli görevde olan özel kuvvetleri Spetsnaz'ın ilk hedeflerinden
bazıları telefon değişim istasyonlarıydı çünkü onları zapt ettiler ve
Ukrayna'nın daha geniş menzilli telefon ağlarına casus yazılım göndermeye
başlayarak, yasama organlarının ya da devlet yetkililerinin cep telefonu kullanmalarına
engel oldular.
Birçok kişi
Rusya'nın Kırım'a yaptığı saldırının gelecekte olacakların sadece başlangıcı
olduğuna inanıyor.
Bugün
Ukrayna'da devam eden savaş elektronik savaşın, veri savaşının, hackleme
savaşının test alanıdır.
Elektrik
sistemlerini kapatmak için casus yazılım kullandılar.
Bu, yeni
geliştirdikleri, entegre ya da melez bilimi mükemmelleştirmek için kullandıkları
bir laboratuvar.
Siber savaş
asimetrik bir savaş şeklidir.
Akıllı
insanların, birkaç bilgisayar ve internet hizmetiyle çok daha büyük rakiplere çok
etkin bir şekilde saldırabilmesini sağlıyor.
Bazen,
ülkenizin büyüklüğüne göre çok iyi bir tepki olabiliyor.
Kuzey Kore,
Pakistan, Çin, çok etkin siber savaş becerilerine sahip.
Yani birçok
ülke bunu kullanışlı bir şey olarak görüyor.
Elbette ABD,
Büyük Britanya, Kanada, Avustralya gibi ülkelerde de çok etkin siber savaş
becerilerimiz var.
Birbirine bağlı
bir dünyada olduğumuz için siber saldırılar, fiziksel saldırıların aksine bir
şehrin performansı üzerinde ani bir etki oluşturabiliyor.
Önemli
altyapılara yönelik yapılan saldırılarla şehirler birkaç dakika içinde işlevsiz
hâle getirilebilir.
Bomba
göndermelerine gerek yok.
Bir şehrin
önemli altyapılarında elektrik ve su kaynağı, iletişimi, ulaşım sistemleri, yiyecek
sağlayıcıları, finansal hizmetler ve nükleer enerji santralları olabilir.
Bu sistemlerden
birine yapılacak siber bir saldırı, şehri çaresiz duruma sokar ve uzun vadeli
bir saldırının çok yıkıcı sonuçları olabilir.
Bir şehirde
ATM'leri çalıştırmaz, o şehirde yakıt bulunmamasını sağlar, her büyük şehirde
yiyecek sıkıntısı oluşturursanız, yedi gün içinde isyanlar çıkmaya başlar.
Altyapımıza
karşı yapılmış koordineli bir saldırı potansiyel olarak Pearl Harbor'dan çok
daha kötü olabilir.
Bana sorulan
sorulardan biri de, bunun ne kadar kötüye gidebileceği.
Her şeyin
kaybolmasıyla ilgili "yıkımsal" ve "varoluşsal" kelimelerini
kullandım.
Elektriksel,
bilgisayar bazlı, vesaire.
BAŞARISIZ İletişim
yok Arabalar çalışmıyor.
Evlerde
elektrik yok.
Bu,
buzdolabınızın çalışmadığı anlamına gelir.
Mutfak
aletleriniz çalışmıyor.
Ve kimse
nedenini bilmiyor.
Çoğunluk, evde
bulunan malzemelere göre bir ya da birkaç gün dayanabilir.
Bir haftaya
uzadığında iş zorlaşmaya başlar.
Özellikle de su
akmıyorsa, değil mi?
Bunun gerçekleşme ihtimali çok düşük ama düşük
ihtimalli bir felaket etkisi düşünmeye değer, o yüzden herkese bunu yapmasını
öneririm.
Artık dünyada
bir şey olduğunda, bir uçak havadayken güç kaybettiğinde ya da bir iletişim
ağına bir şey olduğunda, Tanrı korusun, beş saniyeliğine internet kesilse, biri
hemen "Bunun İran saldırısı olma ihtimali var." yazar.
Pek sanmıyorum.
Bu ağlar,
inanın bana Bir dereceye kadar güven
vericiler ama altyapılarının alabileceği darbelere karşı çok hassaslar.
Ve birçok
hareketli parça, ters giden bir sürü şey var.
Öncelikle,
gelecek burada.
Bu devam ediyor
ve bu ABD'nin mücadelelerinden biri.
Yıllar önce bu
işten çıktık.
Yani elektronik
savaştan, çünkü Soğuk Savaş'ın sonunda Rusya'yla geleneksel bir ordu düzeniyle
Avrupa'da karşı karşıya geleceğimize inanmadık.
Şimdi her şey
değişti.
Bu konuda
endişelenmeliyiz.
Caydırmak
zorundasınız.
Kendinizi
savunamazsınız.
Eğer bir
hedefseniz, bugün Rusya'nın ya da Çin'in hedefi olursanız, kazanırlar.
Siz
kaybedersiniz.
En iyisi
hedefleri olmamak.
Şifreler ve
parolalar, şirketlerin var olması, hayatta kalması, para transferlerinin
yapılması ve ekonomimizin çalışması için gereklidir.
Bizim mücadele
ettiğimiz şey, bunun iyi niyetle kullanıldığını nasıl sağlarız?
Ve kötü adamların bunu kullanarak kötü şeyler
yapmasının önüne önüne nasıl geçeriz?
Ve henüz bu soruyu çözmedik.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Çoğu ülke, hasımları hakkında istihbarat
almak için yabancı ajanlar ya da casuslar görevlendirir.
İyi casuslar,
casusluk yaptıkları ülkeye çok zarar vereceklerdir.
Bir casusa,
"O bizim casusumuz" gözüyle bakarsanız, çok iyi şeyler yapmışlardır.
Çoğu,
erişimleri nedeniyle işe alınır.
Küba'daki
kıdemli analizci oldu ve bu pozisyonda muhtemelen mükemmel casus olmaya çok
yakındı.
Diğerleri
gönüllü oluyor.
Sovyet
Büyükelçiliği'ne gitti ve casus olmak için gönüllü oldu.
Uzmanlar, casus
olma motivasyonları arasında parayı, ideolojiyi, tavizi ve egoyu öncelikli
görüyorlar.
Çizgiyi aşmak
için yaptığınız şeyi bir şekilde doğru şeyi yapmak olarak görmelisiniz.
Bir casusla
ilgilenmek, istihbarat memurunun işidir.
Bu bilimden
çok, sanattır.
İnsanların
zayıf yönleriyle ve bunu manipüle etmekle uğraşıyorsunuz.
Onlara bir kod
adı verilir.
İletişim
yöntemleri verilir.
Bir kaçış planı
verilir.
Hain olmaya
karar verdiniz.
Muhalefet için
casus olmaya karar verdiniz.
Sizi hayatta
tutmak için buradayız.
İDEAL CASUSU
BULMAK Bir düşmandan bilgi toplama eylemi, nadiren bir istihbarat memuru
tarafından şahsen yapılır.
Bunun yerine,
ihtiyaçları olan bilgiye erişimi olan ajanları çalıştırırlar.
CİA'i fırsat
eşitliği olan bir işveren olarak tanımlayabilirim.
CIA'in bir
casusa olan ilgisi, casusun hangi bilgiye erişimi olduğuyla ve ABD devletine ne
sağlayabileceğiyle alâkalıdır.
Görev için
mükemmel casusu bulmak sürecin ilk ve en önemli adımıdır.
Tüm ülkelerin
istihbarat teşkilatları yabancı casuslar görevlendirir çünkü sırlara erişimi
olanlar yabancı casuslardır.
Sadece bakarak
görürsünüz.
Çek
Cumhuriyeti'ndeyseniz, Rusya'daysanız, Almanya'daysanız, Amerika'daysanız, orada
bulunan yabancı bir büyükelçilik ögesi vardır.
Bu bireylerin
hepsi nüfuzlu diplomatlardır ama bazılarının casus da olduğunu biliyoruz.
Ve o ilişki
geliştikçe, bir istihbarat memurunun aradığı şey, o insanın zafiyetlerinin ne
olduğudur.
Parasal
sorunları mı var?
Evlilik sorunları mı var?
Madde problemleri mi var?
Bunları belirlemek istersiniz.
Potansiyel
görevlendirmeleri yüz yüze toplantılarla da, LinkedIn gibi siteler aracılığıyla
da yapsanız, bu süreç zaman alır.
Kaynaya direkt
olarak saldırmak daha hızlı bir yaklaşım olur.
Ki Çin'in 2015
yılında Amerika'nın en gizli dosyalarına, ABD Personel Yönetim Ofisi'nin, yani
PYO'nun ağına casus yazılım yollayarak erişim sağlarken yaptığı buydu.
PYO, yani
Personel Yönetim Ofisi, ABD devletinin özellikle kariyerleri yönettiği dairedir.
ABD devlet
görevlilerinin, tüm devlet dairelerinde çalışanların bilgi deposudur.
Sadece
Dışişleri Bakanlığı'nın değil.
İçişleri
Bakanlığı, Hazine Bakanlığı, istihbarat kurumları.
Çin Hackerlar o
sırada ihtiyaçları olan bilgiyi alabilmişlerdi.
Bu cesur siber
saldırı sadece bir güvenlik tehdidi değil, casus görevlendirmesiyle ilgili de
bir tehdit oluşturuyordu.
Artık sadece
kimin nereye erişimi olduğunu bilmekle kalmıyor, gelirlerinin ne kadar
olduğunu, kaç çocukları olduğunu, borçluluk oranlarının ne olabileceğini de
biliyorlardı.
Bunu potansiyel
olarak hedef almak için kullanabilirlerdi.
Bir devlet için
casus görevlendirmenin faydaları bariz olabilir, ama bir casus ve düşmanın
casusu olmanın motivasyonu çok daha karmaşıktır.
İnsanlar birçok
farklı nedenle casus olurlar.
Tarihi olarak
da, istihbarat servisleri PİTE kısaltmasını kullanmışlardır.
Her harfin bir
anlamı vardır.
Paranın
"P"si, ideolojinin "İ"si, tavizin ya da şantajın
"T"si ve egonun "E"si.
Birçoğu para
alır.
Onlara,
"Paranı neye harcadığına dikkat et." deriz.
Profillerini
yükseltmelerini istemezsiniz.
Bunu
yaparlarsa, dikkat çekerler.
Sovyetler
Birliği, Amerikalıların para arzusunun casus olarak satın alınmalarında büyük
bir zafiyet oluşturduğunu çok erken keşfetti.
Bunun klasik
örneklerinden biri, John Anthony Walker adındaki ABD Donanma kıdemli subayıdır.
EMEKLİ DONANMA
MENSUBU CASUSLUKLA SUÇLANDI Walker, Norfolk, Virginia'daki ABD donanma üssünde çalışmış
olan 12 yıllık bir ABD Donanması emeklisiydi.
Filo gemileri,
denizaltılar ve donanma komuta merkezinin arasında gidip gelen şifreli
mesajlara erişimi vardı.
Borca batmış
durumdaydı ve sırları Sovyetler'e satarak para kazanmanın hızlı yolunu bulmuştu.
1967'de, Walker
Washington D.C.'de 16.
Cadde'de
bulunan Rusya Büyükelçiliği'ne girdi ve hem kimliğini göstererek hem de ABD
Donanması'nın şifreleme sistemine ait olan bir dizi anahtar kartı getirerek iyi
niyetini gösterdi.
Ruslar hemen
elindekilerin ne olduğunu anladı ve bunun değerini görüp Walker'ı casus olarak
kabul etti.
30 yaşındaki
Walker, KGB'ye direkt bir hat açmış ve Kuzey Virginia ve Maryland çevresindeki
konumlarda bulunan gizli belgelerin ya da zulaların kopyalarını göndermişti.
Karşılığında,
ödeme olarak bir çanta dolusu nakit para almıştı.
Bir değiş tokuş
sırasında verilen çantada KL-47 döner şifre disklerini çözmeye yardımcı olmak
üzere tasarlanmış bir okuyucu da vardı.
KL-47 şifreleme
diskleri Walker'ın görev yaptığı donanma üssünde kullanılıyordu.
Her diskin,
daha fazla olasılık yaratan dâhili bir kablosu vardı.
Walker'a
verilmiş olan okuyucu, diskin haritasını çözmesi için tasarlanmıştı.
Böylece
Sovyetler de kendi şifre makinelerini yapabileceklerdi.
Walker'a
minyatür bir Minox A fotoğraf makinesi ve biraz film de verilmişti.
Alman yapımı
olan Minox, Soğuk Savaş'ın kurtarıcı casus fotoğraf makinesiydi.
Yeniden
yüklemeden 50 fotoğraf çekebiliyordu ve yüksek çözünürlüklü merceği ciddi
miktarda detay yakalıyordu.
Fotoğraf
makinesi alüminyumdan yapılmıştı ve işaret parmağından biraz büyüktü.
Casus onu iki
yanından tutarak açıyordu, böylece gövdesi uzuyor ve mercekle vizör ortaya
çıkıyordu.
Sonra
deklanşöre basıp makineyi kapatıyor, sonraki kare için tekrar açıyordu.
John Walker
kendi casus çetesini kurmuştu ve sadece kendisini değil, kardeşi Arthur'u da casus
olarak görevlendirmişti.
Oğlu Michael'ı
özel olarak donanmaya girip sırlara erişebileceği bir pozisyona gelmesi için
görevlendirmişti.
John ve
casusluk çetesine Jerry Whitworth de dâhildi.
Hepsi, ABD
filoları arasındaki tüm şifreli mesaj kanallarına erişimi olan kişilerdi.
KGB'nin bir
milyondan fazla özel ya da gizli mesaj şifresini kırabileceği kadar iletişim
anahtarı vermişti.
Denizaltılara
verdiğimiz gizli emirlere ve balistik füzelerini fırlatmaları için verdiğimiz
bilgilere ihanet etmişti.
John Walker ve
casusluk çetesi eylemlerine 17 yıl boyunca devam etmişti.
Ta ki,
Walker'ın eski karısı, FBI'a eski kocasının eylemleriyle ilgili mesajlar bırakmaya
başlayıncaya kadar.
Bu da,
Windflyer kod adlı operasyonun tetiklenmesine neden olmuştu.
Telefonları
dinleyip izleme yaptıktan sonra FBI, Walker'ı iş üstündeyken yakalayacakları
bir tuzak kurdu.
FBI, onu
Norfolk'tan Washington D.C.'nin dışına kadar takip etmiş ve Maryland'deki bir
yol kenarına gizli belgeler bırakırken izlemişti.
Toplanan
delilde, Nimitz adlı donanma gemisinde çalışırken oğlu Michael tarafından
kendisine verilmiş olan bir süt kartonuna gizlenmiş 129 gizli belge vardı.
Walker'ın
casusluk çetesinin diğer üyeleri kolayca tespit edilip tutuklanmıştı.
Savunma Bakanı
Caspar Weinberger, Sovyetler Birliği'nin Walker'ın ihaneti neticesinde donanma
teknolojisinde haddinden fazla ilerleme katettiği sonucuna varmıştı.
Casusluğu,
Moskova'ya savaş sırlarının yanı sıra, silahlar, algılayıcı veriler ve donanma
taktikleri konularında erişim sağlamıştı.
John Walker,
casusluğu sonucunda bir milyon dolardan fazla para kazandığını bildiğimiz ilk
kişi olmuştu.
KGB'den gümüş
çubuklar almıştı.
Gümüş değer
anlamında bir depodur.
John, bu gümüş
çubukların seri numaralarının olmadığını fark etmişti.
Onların izi
sürülemez.
Yabancı
devletler için casusluk yapan birçok Amerikalının yalnızca yüzde 20'si beş
yıldan daha uzun süre devam edebildi.
Birinin
1967'den 1985'e kadar devam edebilmesi neredeyse duyulmamış bir şeydi.
Tutuklanmasından
kısa süre sonra yapılan hapishane röportajında Michael bu kadar uzun süre
içeriden casusluk yapmayı nasıl başardığını açıklamıştı.
Kimsenin bana
verilen emirlerle ilgili olarak belge çaldığımdan şüphelenmemiş olmasının başlıca
nedeni, genel duruşumdu.
Ben Casus gibi görünmüyordum.
John Walker ve
kardeşi Arthur vatana ihanetten müebbet hapis cezası aldılar.
Oğlu Michael 25
yıllık hapis cezası aldı ama 15 yıl sonra serbest bırakıldı.
Walker, paranın
cazibesine kapılmış olan tek yüksek profilli Amerikan casusu değildi.
1991 yılında, CIA
memuru Sandy Grimes, CIA ajanlarının kimliklerini KGB'ye ileten bir köstebek
olduğu şüphesini soruşturmak üzere göreve atanmıştı.
Asıl düşmanımız
olan Ruslar'la Amerika Birleşik Devletleri arasında bir Soğuk Savaş vardı.
Biz de CIA'in
içinde bir hain arıyorduk.
CIA, en değerli
12 Sovyet ajanını kaybetmişti.
Gözden
çıkartılmış ve yakalanmışlardı.
Çoğu da KGB
tarafından idam edilmişti.
Sistematik
olarak, dosyalara erişimi olan kişileri incelemeye başladılar.
Ve çektikleri
neredeyse her listede Aldrich Ames adı vardı.
Ames işe alımcı
bir CIA memuruydu ve CIA'in Langley, Virginia'daki merkezinde Sovyetler ve Doğu
Avrupa bölümüne atanmıştı.
Ames, Rosaria
adındaki servet sahibi bir Kolombiyalı'ya aşık olmuştu.
Aynı zamanda
bir boşanmanın ortasındaydı.
Ames'in paraya
ihtiyacı vardı.
Rosario'yu asla
kadının istediği şekilde elinde tutamayacaktı.
Ve bu, sahip
olduğu ayakkabıların sayısıyla Imelda Marcos'u utandıran bir kadındı.
Rick'in parası
tükeniyordu ve boşanma anlaşması için para ödemeliydi.
Bir çıkış yolu
göremedi.
Bu hoş bir
ifade değil ama Rick'in satabileceği bir ürün vardı.
Bu durumda, o
ürün insan hayatlarıydı.
CIA ve KGB
arasında resmi bir ilişkisi vardı.
Bu, işinin bir
parçasıydı.
Bir takma adı
vardı.
Sovyetler
Birliği Başkonsolosluğu'na gitti ve casus olmak için gönüllü oldu.
Casusluk yapma
konusundaki isteğini ve erişimini kanıtlamak için, aktif olarak çalışan
yaklaşık bir düzine CIA ajanının ismini vermişti.
Karşılığında,
KGB Ames'e 50 bin dolar ödedi.
İçeri girdi ve
parayı aldı.
Rosario'yla
evlenmişlerdi.
KISITLANMIŞ
BÖLGE Ames, CIA merkezinden çantalar dolusu gizli belgeyle çıkıyordu ya da
onları ofisindeki bilgisayar disketlerine yükleyip Washington D.C.'deki bir
restoranda Sovyet denetmenine yüz yüze teslim ediyordu.
Ames daha sonra
istihbaratı zulalar aracılığıyla vermişti.
Karşılığında,
zengin oluyordu.
Sadece dört yıl
içinde neredeyse iki milyon dolar kazanmıştı.
Orta sınıf bir
bürokratken, dişlerini yaptıran, Jaguar'a binen, özel dikim takımlar giyen, evini
gösterişli biçimde dekore eden ve gelinine ona söz verdiği hayatı yaşatan
birine dönüşmüştü.
Bunların hepsi
casusluk yaparak olmuştu.
Rick 1989
yılında bir turdan döndüğünde, benim tanıdığım Rick Ames artık yoktu.
Onu koridorda
yürürken gördüğümde artık kambur değildi, omuzları gerideydi ve "Sizin
bilmediğiniz bir şey biliyorum." der gibi bir havası vardı.
Yani
kişiliğinde bir değişim olmuştu.
Yeni bir stili
olan, özgüvenli Ames, yeni kavuştuğu servetinden şüphelenen FBI'la birlikte CIA'in
köstebek avındaki ekibinin de dikkatini çekmişti.
Les Wiser
adındaki FBI'ın önde gelen ajanlarından biri, gizli bir çöp inceleme operasyonu
yapmaya karar vermişti.
Çöpünüzü
kaldırıma bıraktığınızda, üzerindeki haklarınızdan vazgeçmiş olursunuz ve
mahremiyetiniz kaybolur.
Yani oradaysa,
kamunun malıdır.
Ames'in
yaşadığı bölgedeki çöp konteynerlerinin hepsinde seri numarası vardı.
FBI, aynı çöp
konteynerinden edinmişti.
FBI,
içindekileri araştırabilmek için hava karardığında Ames'in çöp tenekesini
değiştiriyordu.
İşte, tombala.
Buruşmuş, sarı
bir yapışkanlı not kağıdı bulmuşlardı.
Üzerinde,
Ames'ten denetçisine Kolombiya'da buluşmakla ilgili olarak yazılmış bir
operasyon mesajı vardı ve casusluk terminolojisiyle yazılmıştı.
Grimes,
delillere ek olarak, Ames'in Sovyet temasıyla görüştüğü tarihlere denk gelen banka
makbuzları da bulmuştu.
FBI, Ames'i
sürekli takip etmeye devam ediyordu.
Evini
yerleştirdikleri mikrofonlarla dinliyorlardı, bilgisayarlarını incelemişlerdi
ve arabasına izini sürmek için cihaz yerleştirmişlerdi.
Ames'in
köstebekleri olduğuna dair delillerin birikmesiyle, FBI 21 Şubat 1994'te onu
tutukladı.
GÖRÜNÜŞE GÖRE
100 BİN DOLAR ALABİLİR.
Ames'in tepkisi
şaşkınlık ve inkâr karışımı olmuştu.
Çünkü o bir
profesyoneldi.
İyi eğitimliydi.
Ama karısı öyle
değildi.
Elbette hemen
her şeyi itiraf edip suçu kocasına atmıştı.
Ames, çalıştığı
30 yılın dokuz yılı boyunca KGB'nin köstebeği olmuştu.
2.4 milyon
dolar nakit para aldığı, ihaneti için de Rusya'da iki milyonun saklandığı
düşünülüyor.
Nihayetinde, bu
epey mide bulandırıcıydı.
Bu, genç bir
memur olduğumdan beri tanıdığım biriydi.
KGB'deki
denetmenlerine her Sovyet casusunun adını ya da kimlik bilgilerini vermişti.
Aktif olmayan
ya da uzun süre önce emekli olanlarınkini de.
Ve Rick, bu
adamlara ne olacağını gayet iyi biliyordu.
Başlarının
arkasına birer kurşun.
Ve bunlar,
benim Birçoğu üzerinde çalışarak hayatımı
geçirdim.
Biliyordum ki,
hepsi sonunda Belki hemen değil, ama
önünde sonunda Bazıları sonunda
yargılanırdı ve bazıları kesinlikle idam edilirdi, idam cezası alırdı.
Aldrich Ames,
Moskova'daki bildiği tüm CIA operasyonuna ihanet etti.
Temasta
bulunduğu herkese ihanet etti.
En az 13
kişinin hayatına mâl oldu.
Elinde kan var.
CIA'in
tarihindeki en zarar verici casusun o olduğunu umuyoruz.
Daha kötüsü
olmamasını umuyoruz.
Ames, hayatının
son 26 yılını Pennsylvania'daki Allenwood Hapishanesi'nde şartlı tahliye hakkı
olmadan geçirdi.
Para, birinin
casus olmasındaki tek neden değildir.
İdeoloji de
oldukça güçlü bir ögedir.
Bu doğruydu.
Özellikle de
Soğuk Savaş döneminde casuslar Batı Dünyası ve Komünist Blok arasında ideolojik
pozisyon alırken.
PARA - İDEOLOJİ
- TAVİZ Kübalılar, Ana Belen Montes'i görevlendirdiklerinde bu zafiyetinden
yararlanmışlardı.
Montes, ABD
Savunma İstihbarat Örgütü'nde, yani DIA'de saygın bir analistti ve 1984'te
Küba'nın istihbarat teşkilatı için casus olmuştu.
Aldrich Ames
gibi, Montes de vatan hainliği nedeniyle istihbarat toplumunu gafil avlamıştı.
Sonunda Latin
Amerika ve Küba konularında kıdemli analist olmuştu.
Ve bu
pozisyondayken mükemmel casus olmaya çok yakındı.
Pozisyonunun
verdiği avantajla düzenli olarak ülkeyi ziyaret eden Kübalılarla görüşüp bilgi
alabiliyordu.
Aynı zamanda,
belge yazabilmesi nedeniyle adayla ilgili bazı savunma politikalarını şekillendirmesi
bile mümkündü.
Montes asla eve
belge götürerek riske girmemişti.
Bunun yerine
onları ezberleyip dizüstü bilgisayarında yazıyordu ve bunları bilgisayar
disketlerine kaydedip Kübalı denetmenlere veriyordu.
Montes, acil
mesajlar için çağrı cihazı ve kontörlü telefon kullanıyordu ve Küba'dan isimsiz
olarak yüksek frekansla gelen nümerik mesajları, Sony ICF-2010 kısa dalga
radyosuyla alıyordu.
"Atención"
diyerek başlanıyordu ve beş haneli belirsiz sayılarla devam ediyordu.
Montes
rakamları bilgisayarına girerdi ve Kübalıların yüklediği şifreleme programı sayıları
İspanyolca bir mesaja dönüştürürdü.
Çağrı cihazı ve
kısa dalga radyo mesajları kolayca yok edebildiği, suda çözünebilen özel bir
kağıda yazılıyordu.
Montes, ABD'nin
Küba'yla ilgili operasyonları hakkında bildiği her şeyi paylaştığı ve Castro'ya
geliştirmenin yıllar sürdüğü istihbarat toplama sistemleriyle ilgili direkt
bilgi verdiği için Kübalılar için hayati değere sahip olmuştu.
17 yıllık
casusluk kariyeri boyunca DIA'de yükselirken dört gizli istihbarat görevlisinin
hayatını tehlikeye atmıştı.
Ta ki, sadece
kendisinin bilebileceği verilerin sızmasıyla fark edilinceye kadar.
Dairesinde
tesadüfen yapılan bir aramada, özensiz bir casus olduğu anlaşılmıştı.
Dedektifler,
kısa dalga radyosunu buldu ve dizüstü bilgisayarının sabit diskinde adli
deliller vardı.
Cüzdanı
arandığında, şifreli sayıların olduğu bir liste çıkmıştı.
Montes, 21
Eylül 2001'de, Küba adına casusluk yapma nedeniyle tutuklandı.
Montes itiraf
etti ve ABD'nin Küba politikasını yanlış bulduğunu ve kanunlar yerine vicdanına
itaat ettiğini açıkladı.
25 yıllık hapis
cezası aldı ve 2023'te serbest kalacak.
İdeoloji
hainlik için büyük bir motivasyon aracı olabilir, ama taviz de öyle.
PARA - İDEOLOJİ
- TAVİZ - EGO Taviz, görev almanın en ilginç başlıklarından biridir.
Bunlardan biri,
Moskova'ya, yani ülkenin en sert noktalarından birine gönderilmiş olan John
Vassall'dı.
John Vassall,
Moskova'daki Britanya Büyükelçiliği'nde deniz kuvvetleri kumandanlığı katibiydi
ve kayak öğretmenine aşık olmuştu.
Onunla National
Otel'de eğlenmeye başlamıştı.
John'un
dediğine göre, kendisine uyuşturucu verilmiş ve genç oğlanlarla grup seks
yaparken görüntüleri çekilmişti.
Bu görüntüler
nedeniyle, Ruslar için casusluk yapmaya başlamıştı.
Minox fotoğraf
makinesini kullanması için eğitilmişti.
Birleşik
Krallık'a dönüp donanma sırlarını çalarak Minox'la fotoğraflarını çekmeye ve
iletmeye başlamıştı.
John, Sovyet
donanmasının modernleşmesi için hayati olan donanma teknolojisiyle ilgili
detayların olduğu sırların çoğunu aktarmıştı.
Vassall KGB
için 1954'ten, 1962'de tutuklanıncaya kadar casusluk yapmaya devam etmişti.
Çöküşü,
Britanyalıların bir grup casusu tutuklayıp sadece kumandanlıktan çıkmış
olabilecek belgelerin mikrofilmlerini bulunca gerçekleşmişti.
Vassall
casusluktan hüküm giymiş, 18 yıllık cezasının onunu çekmişti.
Bu, Soğuk Savaş
boyunca tüm teşkilatlar tarafından, kullanılan başarılı bir taviz operasyonunun
klasik bir örneğidir.
Birçok uzman
size gözden çıkartılmış bir casusun en iyi ajan olmayacağını söyler.
Ama diğer
yandan ego, güçlü bir motivasyon aracıdır.
Dr.
David Charney
başarılı bir psikiyatr ve içerideki casusluk alanında uzman.
Yok
sayamayacağımız gerçeklerden biri, içerideki casusların yüzde 90'ından fazlasının
erkek olmasıdır.
Bunun anlamı
nedir?
Ben dahil tüm erkeklerde ortak olan ne?
Erkeklik gururu ve ego.
Erkeklerin
hayatta yaptıklarını seçmeleri konusunda gerçekten güçlü bir etkendir.
Açgözlülük
yanındaki ego, FBI ajanı Robert Hanssen'in casusluk için birincil aday olmasını
sağlamış olabilir.
1985'e
gelindiğinde, ABD ve Sovyetler Birliği neredeyse 40 yıldır gizli bir satranç
oyunu oynuyordu.
Soğuk Savaş'ın
sona ermesiyle birçok kişi casusluğun en kötü günlerinin bittiğini düşünmüştü.
Ama FBI'da
karşı istihbarat görevine atanmış olan özel ajan Hanssen bunun aksini
ispatlamıştı.
Robert Hanssen
FBI'a bir özel ajan olarak katılmıştı.
Zaman içinde
karşı istihbarat konusunda uzman oldu.
Yani, her
şeyden önce casusları keşfetme ve araştırma işinde.
Ama zaman
içinde çizgiyi aşmak için kendi kişisel nedenlerini buldu ve bunu diğerlerinden
daha iyi yapabileceğini düşündü çünkü casusları nasıl belirlediğimizi çok iyi
biliyordu.
Ve burada
"simsarlık" kelimesi devreye giriyor.
1979'da,
Hanssen Sovyet ordusuna istihbarat sağlayan teşkilat Amtorg'un Manhattan'daki
ofisine gitti ve onlara ABD'nin devlet sırlarını satmayı teklif etti.
Çizgiyi aşarken
böyle bir hamle yapabilmek için yaptığınız şeyi kafanızda doğru şeyi yapmak olarak
görmeniz gerekir.
Hanssen,
güvenilirliğini sağlamak için Amerika'nın en önemli GRU köstebeklerinden TOPHAT
kod adlı Tümgeneral Dmitri Polyakov'a ihanet etti.
Karısı taraflı
olarak çizgiyi aştığını biliyordu ve buna itiraz etmişti.
O noktada,
Hanssen casusluk eylemlerini durdurmaya karar verdi ve sonraki beş yıl boyunca
uykuya geçerek FBI için çalışmaya devam etti.
Ama 1985'te nakit
sıkıntısı çekmeye başlayıp, FBI'da da beklediği terfiyi alamayınca bir kez daha
Sovyetler Birliği için casusluk yapmaya karar verdi.
Bu sefer
gizlice FBI için çalışan üç KGB memuru Sergei Motorin, Valery Martynov ve Boris
Yuzhin'e ihanet etti.
Motorin ve
Martynov infaz edilmişti.
Yuzhin de hapse
atılmıştı.
Hanssen, bu
bilgi için 100 bin dolar aldı.
Hanssen parayı
alınca kendini kaptırdı.
Sonraki 16 yıl
boyunca FBI ajanlarına ihanet etti ve Amerika'nın Rusya'daki her izleme
platformundaki teknik programı ve Amerika'nın Devlet Devamlılığı programını
ifşa etmişti.
Karşılığında,
KGB'den nakit ve pırlanta olarak bir milyon dolardan fazla aldı.
Hanssen
casusluk yaparken son teknolojiden yararlandı ve PalmPilot adındaki elektronik
ajandayı ve 40 izleme modu bulunan ve normalden daha az kapasiteli gibi
görünerek veri saklayabildiği disketlerle bilgisayarlı şifreleme teknikleri
kullandı.
Hanssen aynı
zamanda nakit para karşılığı bilgi satarken zula da kullanmıştı.
Ama önemli bir
hata yaptı.
FBI'a Avenger
kod adlı isimsiz bir Rus kaynağından yedi milyon dolara satılan KGB
belgelerinde, Hanssen'in parmak izleri vardı.
Her zula
sırasında belgeleri plastik bir poşete koyuyordu.
Poşette parmak
izleri kalıyordu ve FBI içinden biri olduğunu anlamıştı.
56 yaşındaki
Hanssen'ın emekli olmasına sadece beş hafta kalmışken, FBI Vienna,
Virginia'daki evinin yakınlarında bulunan Foxstone Park'taki köprünün altına zula
bıraktıktan sonra etrafını sarmıştı.
Tutuklandığı
sırada söylediği ilk şey, "Demek böyle bitecekti." olmuş.
Ve şoktaydı.
Bunu o kadar
çabuk kavrayamamıştı.
Hanssen müebbet
hapis cezası aldı ve şu anda Colorado'daki maksimum güvenlikli bir hapishanede cezasını
çekiyor.
Cezası çok
yüksek olsa da, birçok kişi, bugün eskisinden çok daha fazla yabancı casusun aktif
olduğuna inanıyor.
Belki de bu,
internetin geniş kaynakları nedeniyle böyledir.
Sosyal medyanın
gelişmesiyle ve dünyanın bağlantısındaki artışla birlikte, zafiyetleri olan
birinin karşısında olması gereken kişi bunu artık binlerce kilometre öteden
yapabiliyor ve onları sosyal medya aracılığıyla, bir sohbet odasında ya da bir
içerik akışında yönlendirebiliyor.
Ama o kişinin
ruhuna girip onu aşırılık yoluna sokmanın doğru olduğuna ikna edebiliyor.
İnternet
görevlendirme yapmak için kullanışlı olsa da, karşı istihbarat için bir kâbus.
Sahte bir
kimlik yaratmaya çalıştığınızda daha karmaşık hâle geliyor.
Yani "Bu
kişiyi şu yılda Harvard'dan mezun olmuş gibi, bu kulübe üyeymiş gibi, şu
tarihte şu evi almış gibi gösterebilirim." demek çok kolay.
Ama biri bunu
analiz etmeye başlarsa ve "Tüm bu kayıtlar iki yıl önce aynı gün
yaratılmış." diyebilir.
Bu nasıl
olabilir?
Dijital bir veri tabanını bunu kullanma
konusunda becerikli olan birine karşı korumak imkânsız değil ama çok karmaşık.
Bir casus ve
bir denetmen olmak çok karmaşık ve çok katmanlı disiplinler.
Casusluğu
karakterize etmem gerekseydi, aklıma gelen ilk şey, sadakat kavramı olurdu.
Bu yüzden bir
casus, özellikle sizin teşkilatınızdansa, bu çok yıkıcı olur.
Çünkü biz
birbirimize güveniriz.
Diğer tarafa
geçen, diğer tarafın casusu olan ve ajanların hayatlarına mâl olmuş kişiler birçok
açıdan meslektaşlarının acı çekmesine neden olurlar.
Bu Bu tür bir sadakatsizlik sizi can evinizden
vurur.
Ama bir sabah
pişmanlıkla uyanırsınız.
Bunun örnek
ifadesi, "Ne düşünüyordum?”
sorusudur.
Artık ülkenizin
düşmanı için çalışıyorsunuzdur.
Bunu nasıl
düzeltirsiniz?
Zamanı geri alalım.
Bu olacak mı?
Hayır, olmayacak.
Ajanlar
dünyanın en yalnız insanlarındandır çünkü casusluk nedeniyle potansiyel olarak ceza
alabilir, hatta idam cezasına çarptırılabilirler ve aileleri yok olur.
Tüm bu risklere
rağmen bazı gerçekler var.
Casuslar,
başarılı bir casusluk için hayati önem taşırlar.
İyi casuslar,
casusluk yaptıkları ülkelere çok büyük hasar vereceklerdir.
Bir casusa
farklı bir açıdan bakarsanız, ona "Bizim casusumuz." diyerek
bakarsanız, çok iyilik yapmışlardır.
Düşmanımız olan
KGB'yi ya da Çin'deki MSS'i kötü olarak tanımlamaya çalışıyoruz ama kariyerim
boyunca bu insanlarla tanıştığımda gördüm ki, hepsi yaptıklarına tutkuyla
bağlılar.
Sadece yanlış
devlet sistemindeler.
Alt yazı
çevirisi: Öyküm Mutlusoy||
« Prev Post
Next Post »