Print Friendly and PDF

Translate

Spycraft (2021) Casusluk Sanatı

|

 

 


Tv Dizisi

Ülke: ABD

Tür:

Belgesel

 Vizyon Tarihi: 20 Ocak 2021 (ABD)

Dil: İngilizce0

Nam-ı Diğer: Kémfortélyok

 

Özet

Casusluk oyunu ciddi bir iştir. Bu amaçla geliştirilen aletler ve teknolojiler ise tarih boyunca casusların kendileri kadar önemli olagelmiştir. Aynı isimli kitaptan uyarlanan bu belgesel dizi istihbarat tarihini ve kullanılan aletlerin nasıl ve ne koşullarda ortaya çıktığını anlatacak.

Altyazı

Casuslar düşmanlarının sırlarını öğrenmek için gözetleme yapar.

Düşmanlarınızı dinlemenin faydası, kullanabileceğiniz ve aktarabileceğiniz bilgiler elde etmektir.

Bunu yapabilmek için casuslar gizliliği ve en yeni gözetleme teknolojilerini kullanırlar.

Binanın dışında yüzlerce mikrofon vardı.

Bunu güvence altına almanın tek yolu, en üstteki üç katı kesip atmaktı.

İstihbarat teşkilatları, erişime sahip olmadıklarında yaratıcı olurlar.

Fikir  bir merminin içine koyulan bir mikrofon yaratmaktı ve bunu bir silahla ateşleyerek kurulan iletişimi verici yoluyla öğrenmekti.

İzinizi sürmeleri gerektiğinde, sürebilirler.

Kim olduğuma ve nerede bulunduğuma dair bir iz ya da dijital toz bırakmadan bir yere gidip, bir şey yapamam.

GÖZETİM TEKNOLOJİLERİ VE GÖKTEKİ GÖZ Hükümdarlar, devletler, aşıklar ve kurumlar bunu yüzyıllardır yapıyor.

Bilgi toplamak, potansiyel tehditleri değerlendirmek, saldırıları durdurmak ve üstünlük elde etmek için casusluk yapıyorlar.

Günümüzde istihbarat teşkilatları, minik dinleme mikrofonlarından, çok ufak kameralara ve İHA'lara kadar birçok son teknoloji gözetleme cihazı kullanarak casusluk operasyonları düzenliyor.

Bir casusun, düşmanın ne yaptığına dair bir fikrinin olması için bir şekilde onu dinlemesinden daha iyi bir yol olamaz.

İyi gözetleme, her zaman var olan en iyi teknolojiye bağlıdır.

Yüz yıl önceki Birinci Dünya Savaşı'na bakarsak, havada dinlemenin devasa mikrofonların kilometrelerce öteden gelen uçakları dinlemesiyle olduğunu görürüz.

O zamanlar var olan en iyi teknoloji buydu.

Bugün kameralar 80 kilometre ötedeki bir uçağı fark edebiliyor.

SESLİ GÖZETLEME DİNLEME CİHAZI YA DA BÖCEK OLARAK BİLİNEN ELEKTRONİK CİHAZLARLA YAPILAN BİR DİNLEME TEKNİĞİ.

Böceklerin kullanımı, 1950 ve 60'larda istihbarat teşkilatlarının kullanımıyla, sık görülen bir teknik hâlini aldı ve genel olarak minyatür bir vericiyle ve pille de çalışabilen bir mikrofonla birleştirilirdi.

Vericinin küçük boyutları ve farklı objeler içine kolayca gizlenebilir olması, casuslar için bunu pratik kılmıştı.

Gözetlemenin yaratıcı örneklerinden biri, 1970'lerdeki Çekoslovak istihbarat teşkilatı StB tarafından geliştirilmişti.

Hedefleri, ABD büyükelçisi ve ithal ayakkabılarıydı.

Ayakkabılar geldiğinde Stb müdahale edip onları bir dinleme cihazı ekleyerek değiştirmişti.

Adamın giysileriyle ilgilenen, ütülerini yapan ve ayakkabılarını cilalayan bir hizmetçisi vardı.

Ayakkabıları sabah büyükelçiye verirken iğneyi çıkarttığında batarya vericinin tekrar çalışmasını sağlıyordu.

Ofise giderken o ayakkabıları giyiyordu ve büyükelçilikte olabilecek potansiyel böcekleri tespit etmek için telsiz kullanan birileri onun sesini tanımıştı.

Bir karşı gözetleme ekibi büyükelçi bina içinde hareket ettikçe yayılan bir sinyal olduğunu belirlediler.

Kısa süre içinde büyükelçinin bir dinleme cihazı taşıdığı anlaşıldı.

Üzerindeki giysileri çıkartıp inceledikleri sırada, sonunda birilerinin, ayakkabısının topuğunu bir verici ve bir batarya koyacak şekilde değiştirdiğini anlamışlardı.

Bu, normal bir radyo alıcısı tarafından bile algılanabilecek, düşük teknolojili bir vericiydi.

Sesi duyup, kim ve nerede olduğunu anlayabiliyordunuz.

Gizli dinleme hedefi olan ilk ABD büyükelçisi o değildi.

Meşhur bir müzisyen ve Rus bilim adamı Lev Theremin, 1945 yılında KGB için "Şey" olarak da bilinen pasif oyuk rezonatörü isimli bir dinleme cihazı icat etmişti.

İçinde elektronik bir parça bulunmuyordu ve bugün bile şaşkınlık yaratıyor.

Çalışması için bir sinyal vericisi, pasif oyuk rezonatörünün içindeki bir antene çok yüksek frekanslı bir telsiz sinyali gönderiyordu.

Konuşulanları topladıktan sonra da onları bir alıcıya geri yansıtıyordu.

Pasif oyuk rezonatörü, sadece radyo veya mikro dalgalarla aktif hâle getirilebilen bir cihazdı.

Bir şey iletmediği için normal şartlar altında bunu algılamazsınız.

Ağustos 1945'te, ABD'nin Rusya Büyükelçisi Avril Herriman özel bir hediyeyle gizli bir tane aldı.

Rus erkek izciler, ABD büyükelçisine Birleşik Devletler mührünün muhteşem bir ahşap oyma heykelini hediye etmişlerdi.

Ve onu gururla, masasının arkasındaki duvara asmıştı.

Ruslar ne zaman başka bir binanın duvarından özel bir mikrodalga yaysalar, cihaz çalışıyordu ve ofisinde konuştuğunuz her şeyi duyabiliyorlardı.

Ve yedi yıl boyunca ofisinde konuşulan her kelime sokağın karşısındaki Rus dinleme üssü tarafından duyulmuştu.

Kazayla bulunmuştu.

Mührü açtıklarında, bir çeyreklik büyüklüğünde ve bir buçuk santim kalınlığında bir disk bulmuşlardı.

O mikrofondu.

Bir de, kartalın arkasında bulunan levhaya uzanan mikrofona bağlı 30 santimlik metal bir çubuk vardı.

O çubuk bir antendi.

Ruslar, sokağın karşısından bir telsiz sinyali veriyorlardı.

Anten de oradaki sinyali algılıyordu.

Mikrofonu çalıştırıp sesi farklı bir frekansla geri aktarmaya yetecek kadar güçlüydü.

Büyükelçilere karşı böceklerin kullanılması yeni bir şey değil.

Rus istihbarat teşkilatları gözetleme sanatının ustalarıdır ve ABD'ye karşı istihbarat toplamak için yayılmış ve devam eden bir sistemleri vardır.

1960'lar ve 70'ler boyunca ABD büyükelçiliğinin içindeki çeşitli yerlerde mikrofonlar bulunmuştu.

Keşfedilen her böcekle birlikte KGB onları saklama konusunda daha yaratıcı davranıyordu.

Moskova'daki Amerikan büyükelçiliğinde değiştirilmiş daktilolar bulunmuştu.

O daktilonun içinde bir alüminyum parçası vardı ve daktilonun bir tarafından diğer tarafına uzanıyordu.

Sovyetler, daktiloları bir sevkiyat kanalındayken alıp parçalara ayırmış ve o çubuğu birebir aynısı gibi görünen ama işlenmiş olan başka bir çubukla değiştirmişlerdi.

Dışarıdan bakınca normal görünen ama içi boşaltılmış olan o alüminyum çubuğun içine, gizli elektronik parçalar yerleştirilmişti.

Elektronik parçalar  Daktiloda basılan her tuş, o çubuğun içinde bulunan küçük bir ara bellekte saklanıyordu.

Ara bellek dolduğunda da, o belleğin içerikleri bir radyo frekans sinyaliyle, yakınlardaki bir Sovyet dinleme üssüne gönderiliyordu.

Bu en azından on yıl sürdü.

Daktilo olayı, Gunman Projesi olarak tanınmıştı.

Bu şeylerden, Moskova ve St.

Petersburg arasındaki ABD büyükelçiliklerinde yaklaşık 16 tane bulmuştuk.

Bu tür operasyonların günümüz teknolojisine karşı nasıl işleyeceğini hayal etmek zorundayız.

Bunun paraleli, Gunman'daki daktilolar yerine, dizüstü bilgisayarınıza bir donanım ya da yazılım eklemek olabilir.

Bu temel olarak daktilodakinden daha karmaşık olacaktır.

1970'leri sonunda Moskova'da yeni bir büyükelçilik inşa ettirdik ve bu Rus işçileri tarafından, Rus malzemeleriyle yapıldı.

Duvarları örmeye başlamadan önce kolonları ve kirişleri biraz inceledik ve neredeyse her kolonda ve kirişte Ruslardan birer hediye bulduk.

Binanın dış duvarlarına mikrofonlar yerleştirilmişti.

Binanın duvarlarından birkaç yüz mikrofon sökülmüştü.

O binayı güvenli hâle getirmenin tek yolu en üstteki üç katını kesip atmak ve ABD'den gönderilen ABD işçileri ve ABD malzemeleriyle yeniden inşa etmekti.

Casusluk yapanlar yalnızca Ruslar değildi.

Amerika Birleşik Devletleri'nin istihbarat teşkilatları da Ruslara karşı oldukça fazla gözetleme eyleminde bulundu.

Ahtapot adlı bir operasyon Washington'daki Rus büyükelçiliğini hedef aldı.

Rus Büyükelçiliği'nin tasarımına göre, büyük ve düz bir çatısı vardı.

Çatıda biriken suların akması için de dışarıda borular bulunuyordu.

NSA, borunun bir kısmını optik bir illüzyon için düzenlemişti.

Baktığınızda boş olduğunu sanıyordunuz ama aslında duvarların orta kısımları daha kalındı.

Borunun bir kısmına bir radyo alıcısı, küçük bir patlama yükü ve yüzlerce metrelik kablosu olan bir makara yerleştirdiler.

Binadaki tüm mikrofonları o sırada duvarın içinden geçirip gider borusunun bir bölümüne bağladılar.

İşin aslı şuydu: Sonra kabloları nasıl çıkartacaklardı?

 Washington'da yaz yağmuru yağmasını beklediler ve şimşekleri sayarak, büyükelçiliğin yakınına düşen yıldırımları hesapladılar.

Aynı zamanda, boruda ufak bir patlamayı tetiklediler.

Ve bu, paraşütün tahliyeye gitmesine neden oldu.

Hemen suyla doldurulmuş ve suyla birlikte tesisata indirilmişti.

Makaradan gelen iki küçük kabloyla devam ediyordu.

Yerin altındaki kanalizasyon sisteminde genç bir FBI memuru elinde bir ağ ile oturup paraşütü yakalamayı bekliyordu.

Yakaladı da.

Kabloları aldı ve o noktada bir kutunun içindeydiler.

Kabloları bağlayabilmişlerdi.

Kablolar bir FBI dinleme istasyonuna gitti.

Ve o noktada, Rus büyükelçiliğinde hedef aldıkları her odadan dijital olarak ses alabiliyorlardı.

İzleme, genellikle bir ajanın fiziksel olarak bir dinleme cihazını tenha ve tehlikeli yerlere saklamak üzere gönderilmesini gerektirir.

Ivy Bells Operasyonu adlı bir operasyon suyun 120 metre altında yapılmıştı.

Sovyetler, Ohotsk Denizi'nin dibine, en önemli donanma üsleriyle Kremlin arasına şifresiz iletişim kabloları yerleştirmişlerdi ve bunun güvenli olduğuna inanıyorlardı.

Ama Amerikan Donanmas sızmanın bir yolunu buldu.

Öncelikle, dalgıçların uzun süre dalabilmelerini sağlayacak karışık bir gaz yarattılar.

Donanma dalgıçları sahaya yakın bir yere nakledilecek, sonra da denizin dibinde, tamamen karanlıkta, su altındaki kabloya yürüyeceklerdi.

Kablonun etrafına ilkel bir kıskaç takabileceklerini fark ettiler ve bu, kablodan geçen her veriyi kopyalayacaktı.

İçinde büyük kaydediciler vardı ve düzenli olarak bir denizaltı göndereceklerdi.

Dipte, çok yakına park edeceklerdi.

Dalgıçlar için bir kilit sistemi vardı.

Oraya gidip makaraları değiştirip, yeni kayıt cihazları yerleştirip denizaltına geri döneceklerdi.

Sonra da analiz etmeye çalışacaklardı.

Kablodan düzinelerce farklı hat geçiyordu, yani duymak istedikleri ses için onları ayırmaları gerekiyordu.

Ivy Bells Operasyonu, ABD'ye Sovyetler'in sonraki on yıl için yaptıkları donanma operasyonları hakkında bilgi toplamıştı ve istihbarat açısından bir altın madeniydi.

Casusluğun yaratıcı zihinlerinin, erişimin imkânsız olduğu durumlar için bile yaratıcı çözümleri vardır.

CIA'in Meksiko'da iki Rus hedefi vardı.

Sorun şuydu ki, bölge güvenliydi.

Birinin aklına, bir merminin içine bir mikrofon ve bir verici yerleştirdikten sonra bunu bir silahla ateşleme fikri gelmişti.

Böylece, konuştukları yerin yakınındaki bir ağaca saplanabilir ve kurulan iletişimi kaydedip vericiyle aktarabilirdi.

G kuvvetine dayanan bir cihaz tasarlamayı başardılar ve ateşlediler.

Ağaçta aniden durdu.

Bugün, dinleme cihazları neredeyse her yere gizlenebiliyor ve onları tespit etmek daha da zor hâle geldi.

Nagra kredi kartı piyasa bulunan en etkin ve sofistike dinleme cihazlarındandır.

Nagra, 2013 yılında İsviçreli bir şirket tarafından geliştirilmiş olan ve sadece kanun güçlerinin ve istihbarat toplumunun kullanabildiği bir cihaz.

Üzerine bir American Express gibi baskı yapılabiliyor.

Bir binaya girerken kullandığınız standart bir ABD devlet rozeti baskısı yapılabilinir.

Boynunuzda aslında Nagra olan bir kimlik kartının asılı olmasının ne kadar etkin olacağını düşünsenize.

Sonra gittiğiniz her yerden dijital olarak bilgi kaydeder ve bunu o kartın içine depolarsınız.

Bölgeden ayrıldığınız anda içindekileri bilgisayara veya bir bulut sistemine aktarırsınız.

Bu, bir istihbarat teşkilatı için kısmi bir tehdit oluşturur.

İleri teknoloji dinleme cihazları sesleri fark edip dijital olarak sinyalleri depolayabilir ve bu bilgiyi dünyanın neredeyse her yerindeki dinleme kulelerine gönderebilirler.

Cep telefonları, casusluk dünyası için gerçekten çok problemlidir çünkü birincisi, çoğu zaman iziniz sürülür.

Kendi cep telefonunuz aracılığıyla takip edilebilirsiniz.

Yani bu güvenlik açısından gerçek bir sorun.

Ama diğer insanlara casusluk yaparken tam bir nimettir.

Düşman bölgeleri, izleneceğiniz ya da saldırgan kontrol altında tutulacağınız yerlerdir.

Seyahat ederken ve yanımıza bizim için önemli olan şeyleri aldığımızda tüm dijital bilgilerimizde, kredi kartlarımızda, pasaportlarımızda radyo frekans çipleri var.

Bu verileri korumak daha zor hâle geliyor.

Dar bir geçitten geçerseniz, mesela göç bölümüne gelmeden geçtiğiniz o dar geçidin neden o kadar dar olduğunu hep merak etmiş olabilirsiniz.

Alüminyum bir tünelden geçiyormuşsunuz gibi görünür.

Kredi kartlarınız ve pasaportunuz korunaklı bir kesede değilse, tüm veriler elde edilebilir.

Bu, kesinlikle yönlendirildiği anlamına gelmez ama verileriniz alınmış olur.

Radyo frekanslı bir çipi objelere ya da giysinize saklayabilme becerisi, gözetleme teknolojisinin yeni bir parçasıdır.

Düşmanınızı gözetlemenin ve dinlemenin faydası, kullanılabilecek ve aktarılabilecek bilgiler elde etmektir.

Ama aktivitelerini izleyebilmek de bir o kadar önemlidir.

İstihbarat teşkilatları, görsel gözetleme yapabilmeleri için özel ekiplere elle tutulan optik cihazlar, gece görüş ekipmanı ve fotoğraf makineleri ve kameralar vererek eğitiyorlar.

Kameralar uzun süreli gözetleme için ayarlanabilir veya casusun bedenine ya da eşyalarına gizlenecek şekilde minyatür hâle getirilebilir.

Bu şeylerden biri de, içinde küçük bir kamera bulunan bir kalemdir.

Ceket cebinize koyabilirsiniz.

Yüz doların altında, her yere yerleştirebileceğiniz kadar küçük olan ve Wi-Fi'yla her yerde çalıştırabileceğiniz kameralar var.

Bunlar günümüzde karşılaştığımız türde şeyler.

Kendilerini tamamen yeni bir casusluk tipine adıyorlar.

Hasmınızın sırlarını dinleyebilmek casusluğun anahtar stratejilerindendir ama havadan görebilmek veya gökte bir gözünüzün olması, hedeflerin, askeri personelin ve düşman silahlarının hareketlerini takip edebilmek için önemlidir.

HAVADAN GÖZETLEME - BİR HAVA TAŞITI ARACILIĞI İLE GÖZLEME İSTİHBARATI TOPLAMAK VE KEŞİF YAPMAK "Keşke kuş bakışı görebilsem" lafı herkesin dileğidir.

Ya da "Gökte bir gözüm olsa.

Çünkü o zaman yandaki kasabada ne olduğunu görebilirim." Yani günümüzdeki uydular resmen gökteki gözler gibi etkinler.

Ama zayıf olan yanları, uyduları hareket ettirmenin pahalı ve zor olması.

Ve artık onların yerini İHA'lar aldı.

Genişletilmiş menzilli, 40-42 saatlik İHA'lar.

Havada durabiliyor ve gökyüzünde hareketli bir göz gibi kullanılabiliyor.

Onu konuşlandırıp, istediğiniz yere götürebiliyorsunuz ve bir insan pilotu riske atmıyorsunuz.

Yani modern İHA'lar, taktiksel durumlar için mükemmel bir gökteki göz aracı.

Farklı teşkilatlar tarafından geliştirilmiş olan çok küçük İHA'lar var.

Tekrar söylüyorum; kullandığınız şey yaptığınız iş için çok pratik olmalı.

Havadan gözetleme sistemlerindeki ilerlemeler geniş açılı hareketli görüntü almayı sağlıyor ve bu da, bir İHA'ya bağlanmış olan bir kameranın aynı ya da farklı şehirlerde ve aynı anda binlerce hareketli hedefin izinin sürülebilmesini sağlıyor.

Gorgon Stare adlı bir sistem, gökte bulunan en büyük göz.

Terör saldırılarını önlemek amacıyla Pentagon tarafından yapılmış olan 15 milyon dolarlık bir askeri gözetleme aracı.

Başka bir şeyi kaydederken, yerdeki özel bölgelere zum yapabiliyorlar.

Daha etkileyici olan, 1.8 milyar piksel kapasitelerinin bir iPhone'dan 150 kat daha güçlü çözünürlükte görüntüler elde etmesi.

Edward Snowden tarafından 2013 yılında sızdırılan veriler, Milli Güvenlik Teşkilatı'ndaki gizli bilgi toplama programlarının varlığı, sadece casusluk ve milli güvenlik operasyonlarında değil, sivil nüfus üzerinde de sürdürülen gözetlemelere ışık tuttu.

Yapay zeka ve veri madenciliğindeki son gelişmeleri uygulayarak gözetleme kapasitesini arttıran ve tüm vatandaşları hakkında detaylı profiller oluşturan ülkelerden biri de, Çin'dir.

Güçlü gözetleme cihazlarıyla dolu olan depolarının yanı sıra, bir de gerçek kuşlar gibi görünen İHA'lar geliştirdiler.

Robot sürü gerçeğe o kadar yakın ki, onlar bölgeyi ve bölgedeki vatandaşları izlerken gerçek kuşlar da yanlarında uçuyor.

Çin tarafından Güvercin adı verilen bu kuşlarda, birer kamera, GPS anteni ve bulgularını geri gönderebilmeleri için de bir veri linki bulunuyor.

Çin'deki gibi durumlarda, modern Batı tarzındaki teknolojileri ve gözetleme teknolojilerini halkları için bir sosyal kredi sistemi oluşturmak üzere kullanırlar.

Bu aslında, sizinle ilgili verileri değerlendirip analiz etmeleri demektir.

Kim olduğunuza, kiminle konuştuğunuza, fikirlerinize, ne konuda yazdığınıza, ne araştırdığınıza, neyi sevip sevmediğinize bakarak bir kredi veya risk puanı belirlenir.

Sosyal kredi sistemlerinin kullanılma teorisine dair bir örnek vermek gerekirse; yüksek bir krediniz varsa en iyi burslara, en iyi işlere uygunsunuz demektir.

Yurt dışına seyahat edebilirsiniz.

Karakterize eder veya yanlış insanlarla takılır veya rejime ya da hükûmet politikalarına karşı olumsuz yorumlar yaparsanız, kredi puanınız darbe alır.

Bunun anlamı, bazı durumlarda bazı işler için uygun bulunmamanız, bazı akademik enstitülere ve kredilere kabul edilmemeniz veya bazı durumlarda da, ülke içinde bile gittiğiniz yerlerin kısıtlanması demektir.

Çin'de gördüğünüz şeyler biraz 1984'ü andırıyor.

Çin'in içinde bunun ne ölçüde yayıldığına dair tartışmalar var ama Batı'nın bana göre toplumun faydasına ve iyi amaçlarla kullanılabilecek teknolojilerini aktif şekilde kullandıklarına hiç şüphe yok.

Bunu halkı sınırlamak, kontrol etmek ve gözetlemek için kullanıyorlar.

Dijital teknoloji daha da yayıldıkça, istihbarat teşkilatları için bilgi toplama fırsatı da artıyor.

Kim olduğuma ve nerede bulunduğuma dair bir iz ya da dijital toz bırakmadan bir yere gidip, bir şey yapamam.

Aramalarınızla ilgili bilgisayar çerezleri, internete girdiğiniz yere göre oluşan seyahat şablonlarınız veya cep telefonuyla gittiğiniz yerler.

50 yıl önce, herkesin hayatını ele geçiren bir cihazı gönüllü olarak üzerinde taşıyacağı kimin aklına gelirdi ki?

 Aslında bunu yapıyoruz.

Cep telefonu, Alexa, sosyal medya kullanımı temel olarak hayatınızla ne yaptığınıza dair bir albüm oluşturuyor.

Bilgi toplama dünyası için zorluk oluşturuyorlar.

Bu bilgiyi nasıl topluyorsunuz?

 Bu verilerin arasından ileri teknoloji bilgilerini ya da ilgilendiğiniz bilgileri ayırmak için samandaki buğdayı nasıl filtreliyorsunuz?

 Çok zorlu bir gelecek.

Elektronik gözetleme, istihbarat teşkilatlarına hasımlarının söyledikleri, planladıkları ve sezdikleri şeyler konusunda fikir verir.

Ama artık internet aracılığıyla aşırı miktarda iletişim kurulması nedeniyle, terör saldırıları veya hasmınızın dış politika planları gibi konularda avantaj elde etmek için büyük miktarda bilgi toplamak konusunda algoritmalar ve başka araştırma metotları geliştirilmiştir.

ABD içinde yapmamız gereken şeylerden biri, devlet birimlerinin uyumlu bir takım olarak çalışmalarını sağlamak.

Deniz Harp Okulu'nun mottosu, "Tridens Scientia"dır.

"Denizde bilgiyle güç kazanılır." Bilgi yoluyla, istihbarat teşkilatlarının casusları yakalamanın yanı sıra, casuslukta da daha etkin olacağını düşünüyorum.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ BULGAR MUHALİF ZEHİRLENDİ Casusluğun karanlık dünyasında, suikast sanatı çok gizli olmalıdır.

Bu çeşitli metotların önemi, geride mümkün olduğunca iz bırakmamaktır.

Öldürmenin birçok yolu olsa da, zehir en yaygın olanlardan biridir.

Onu yüzüne itti, yaktı ve siyanür gazı solunmuş oldu.

İstihbarat teşkilatları zehirler için yaratıcı uygulama sistemleri geliştirmiştir.

Bu maddelerin bir kısmı liderlere karşı kullanılmak üzere düşünülmüştür.

Mesela Küba'da Fidel Castro için.

Bazılarına ölüm hızlı gelir ama diğerleri ölürken acele etmez.

Organları resmen içinde patlayarak, korkunç bir şekilde öldü.

Saldırılar cüretkâr.

Rusya Hükûmeti Londra şehrinin merkezindeki birini öldürmek için nükleer bir silah kullanmıştı.

Suikast için zehir kullanmak açık bir mesaj içerir.

Halkları ayrılmamalı.

İşbirliği yapmamalılar.

Halkları liderlere karşı cephe almamalı.

ÖLÜMCÜL ZEHİRLER İstihbarat teşkilatları, casusluğu yabancı hasımlarına karşı askeri ve siyasi istihbarat elde etmek için kullanırlar ama bazen ajanlarını suikast düzenlemeleri için de eğitirler.

Bu konuda tercih edilen yöntemlerden biri de zehir kullanmaktır.

İstihbarat dünyasındaki mühendisler ve kimyagerler, suikastçıları operasyonlarını gerçekleştirmeleri için ustalıkla yapılmış ve gizliliğini koruyan çeşitli araçlarla donattılar.

Hedeflerinin kaçınılmaz sonla karşılaşması için gaz tabancalarından, radyoaktif saçmalara kadar her şeyi kullandılar.

İnsanları elimine etmek için suikastın casusluk aracı olarak kullanmasının uzun bir geçmişi vardır.

Birçok şekilde kullanılır.

Sadece öldürmek için değil, etkisiz bırakmak için de.

Soğuk savaş sırasındaki bir olayda, Bulgaristan'dan kaçıp İngiltere'ye sığınan Georgi Markov'a karşı zehirli bir şemsiye kullanılmıştı.

Markov bir muhalifti ama aynı zamanda BBC'nin Bulgaristan kolunda yorumcuydu.

1975 ve 1978 yılları arasında o zamanki Bulgaristan Başbakanı Todor Zhivkov hakkında yolsuzlukları ve uygunsuzlukları ortaya seren bir dizi rapor hazırlamıştı.

Zhivkov ölmesini istiyordu.

Ve buradaki fikir, basınçla ateşlenip toplu iğne başından biraz daha büyük bir saçma fırlatacak bir araç yapmaktı.

O saçma delikli olacaktı ve içinde de bir zehir olan risin bulunacaktı.

RİSİN KENEOTU TOHUMUNDA DOĞAL OLARAK BULUNAN BİR ZEHİR Georgi Markov, diğer taraftaki bir otobüse yetişmek için Waterloo Köprüsü'nden geçerken, bir suikastçı tarafından takip edilmişti.

Biri arkasından yaklaşıp şemsiyesinin ucuyla kalçasının arkasına vurdu ve risini baldırına enjekte etti.

Hastaneye götürüldü.

"Bir şey oldu." diye şikâyet ediyordu.

"Zehirlendiğimi düşünüyorum." diyordu.

Dört gün sonra, 49 yaşındaki Markov ölmüştü.

Bir başka ölümcül araç da 50'lerin ortasında KGB tarafından geliştirilmişti.

Ona "Zehirli Gaz Suikastı Silahı" deniyordu.

Bu silah, anında öldürebiliyordu.

Bu aslında, bir gazetenin içine saklanmış olan küçük bir silindirdi.

Ve içinde küçük bir prüsik asit flakonu, bir fünye kapağı ve bir tetikleme cihazı vardı.

Tetikleyici, fünyeyi etkiliyordu.

Prüsik asit flakonunun buharlaşıp siyanür gazı yaymasını sağlıyordu.

O maddenin izi çok hızlı şekilde dağılıyordu.

Yani otopsi yaptığınız sırada hiçbir şey bulamıyordunuz.

Bu çeşitli yöntemlerin önemi, mümkün olduğunca iz bırakmamaktır.

Bu vakadaysa, hedef Sovyet Ukrayna karşıtı vatandaş ve muhalif lider Dr.

Lev Rebet'ti.

Bu görev için KGB istihbarat memuru Bohdan Stashynsky seçilmişti.

Saldırıdan 30 dakika önce, yanlışlıkla geri püskürmesine ve gazı soluyabilme ihtimaline karşın kendisini koruyacak olan bir panzehir alması gerekiyordu.

Panzehri aldıktan sonra, Stashynsky Dr.

Rebet'in Münih'teki dairesine dönmesini beklemeye başlamıştı.

Stashynsky bir kat yukarıda bekliyordu ve Dr.

Rebet yukarı çıkarken, o da aşağı inmeye başlamıştı.

Ve gazeteyi sağ elinde tutarken, yüzüne doğru itti ve ürkmüş olan Dr.

Rebet irkilince ateş edildiği anda derin nefes aldı.

Siyanür gazı solunmuştu.

Stashynsky basamaklardan inmeye devam etti ve binayı terk etti.

Dr.

Rebet anında ölmüştü ve Stashynsky sonraki görevi olan Ukraynalı radikal politikacı Stepan Bandera'yı öldürmek için işine devam etti.

Bu sefer, KGB'nin geliştirmiş olduğu tek namlulu gaz tabancasını kullanmıştı.

KGB, tek namlulu gaz tabancasının iyi olduğuna karar vermişti.

Bu durumda, çift namlulu bir gaz tabancası da olmalıydı.

Ve bu silahın aynısından yapıp birleştirdiler.

Yani bastığınızda, iki namludan siyanür gazı çıkıyordu.

Zehirli suikast araçlarıyla deney yapanlar sadece Sovyetler değildi.

1960'larda Amerika Birleşik Devletleri Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na bağlı THO, yani Teknik Hizmet Ofisi, MK-ULTRA adı verilen gizli bir proje oluşturmuştu.

MK-ULTRA, o zamanki CIA direktörü Allen Dulles tarafından 1953'te başlatılan 149 ayrı projenin tek başlıkta toplanmış olan adıydı.

Bazıları, 21.

yüzyıl standartlarına göre bakılacak olursa, sorumlu araştırmacılığın dışındaydı çünkü haberi olmayan insanlarla yapılıyordu.

Bundan haberi olmayan bazı kişilere, bazı maddeler, özellikle LSD veriliyordu.

Sonuçlar her zaman yapıcı değildi.

Programın bir parçası olarak varmak istedikleri bir hedef vardı.

Ölümcül bir mermiyi sessizce ateşleyebilecek olan bir suikast aracı.

Aslında kullandıkları şey hayvanları vurmak için kullanılan sakinleştirici tabancasının modifiye edilmişiydi.

Ve ona, "Fark edilmeyen biyo-inokülatör tabanca" adını vermişlerdi.

Bu tabanca dart atıyor mu?

 Evet sayın başkan ve potansiyel olarak hedef fark etmeden hedefe girecek özel bir tane geliştirildi.

Kilise Komitesi Duruşmaları sırasında CIA Direktörü William Colby, zehirli gazların zehirli gazların CIA'in suikastlarında kullanıldığına dair ifade vermişti.

Kabuklu deniz hayvanı zehri gibi çok zehirli bir madde taşıyan ve basınç gücü olan bir misket bombası kullanarak neler yapılabileceğini kesinlikle göstermişti.

O zamanlar Birleşik Devletler'in hükûmeti suikast programlarına yasak getirmemişti.

Ve bu yüzden, bu maddelerden bazılarının Küba'daki Fidel Castro gibi bazı liderlere karşı kullanılması düşünülmüştü.

Hemen sonra, 1970'lerde, bir kararnameyle CIA'e herhangi bir suikast operasyonu uygulama yasağı getirildi ve o kararname bugün hâlâ geçerli.

Tarih boyunca suikastların rejimi eleştirenlere karşı kullanıldığı Rusya'da böyle bir kararname çıkmamıştı.

Yuşçenko Rusya'nın dostu değildi.

Ukrayna başbakanı olarak Yuşçenko tutarlı bir adaydı ve başkan seçilme yolunda ilerliyor gibi görünüyordu.

İstihbarat teşkilatında bir yemeğe davet edilmişti.

Kısa süre içinde çok hastalandı ve ülkeden çıkartılıp Batılı doktorlara gösterildiğinde, zehirli madde seviyesinin normal çevrede bulunandan binlerce kat fazla olduğu tespit edilmişti.

Saldırının izi Yuşçenko'nun Ukrayna Güvenlik Teşkilatı SBU'nun düzenlediği yemeğe kadar sürülmüştü.

Bir çorba ikram edilmişti ve çorba diyoksin doluydu.

DİYOKSİN ZEHİRLİ KİMYASAL BİLEŞİMLER GRUBU Yuşçenko tehlikeli miktarda zehirli madde tüketmişti ve en baskınları diyoksin ve portakal gazındaki bir kirletici maddeydi.

Bu ona korkunç bir şekil bozukluğu verdi ama onu öldürmedi.

Sonuçta hayatta kaldı ve başkan seçildi.

Ama bugün hâlâ o şekil bozukluğunun izlerini taşıyor.

O zamana kadar, suikastlar asıl ölüm nedenini maskeleyerek olayın kaza gibi göstermeye çalışıldığı yaratıcı bir konuydu.

Ama 2006'da Rusya devleti tarafından yeni bir çağ ve yeni bir saldırganlık seviyesi başlatılmıştı.

Ruslar her zaman nerede olurlarsa olsunlar, kendi insanlarına, kendi vatandaşlarına ulaşmayı hakları olarak görmüştür.

Ve bir messaj göndermek isterler.

Başkasına sığınmamalılar.

Yabancı istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği yapmamalılar.

Liderlerine, kendi liderliklerine sırtlarını dönmemeliler.

Rusya Başkanı Putin'i açıkça eleştiren Alexander Litvinenko, riskleri biliyor olabilirdi ama intikam almak için ne kadar ileri gidebileceklerini hayal etmiş olamazdı.

Litvinenko Rusya'daki FSB'de, yani eski ikinci karşı istibarat teşkilatı direktörlüğünde çalışmış olan eski bir istihbarat memuruydu.

Moskova'da çalışmıştı.

Marina adında çok güzel bir balerinle evliydi.

Alexander Litvinenko, modern Rusya tarihinde son derece önemli bir insandı çünkü yolsuzluğa odaklanmış olan bir kanun görevlisiydi.

Hatta Putin'e yolsuzlukla ilgili analizlerini sunmuştu ve o noktada, Putin onu işten atmıştı.

Sonunda, onun biriminden meşhur veya kötü şöhretli diyebileceğimiz oligarşi yöneticisi Boris Berezovsky suikastında işbirliği yapmaları istenmişti.

Kendisi o sıralarda Yeltsin hükûmeti döneminde Çeçenistan'da huzuru bozmaya çalışmak yüzünden ulusal güvenlik denetimi altındaydı.

Litvinenko ve biriminin diğer üyeleri suikastı gerçekleştirmeyi reddetti.

Bunun yerine, bunu halka açıkladılar.

Adamların çoğunda kar maskesi vardı ama Alexander maska takmamıştı.

Bir basın toplantısı yaptılar ve bu haberi duyurdular.

Bu olağanüstü bir olaydı.

Bundan kısa süre sonra, bazı uydurma suçlardan tutuklandı ve bir süreliğine hapse atıldı.

Serbest bırakıldıktan sonra Litvinenko ve ailesi Rusya'dan ayrılıp Büyük Britanya'ya iltica etti.

Litvinenko, sahip olması gerekenden daha büyük bir kamu profiline sahipti.

Ve Putin'in Rusya'da seçilmesinin anahtarını yazdığı söylenen bir kitap çıkarttı.

Rusya'daki apartmanların altına bombalar yerleştirtip patlatarak insanları öldürdüğünü ve suçu Çeçen asilere yıktığını söylüyordu.

Güçlü bir milliyetçi olarak Putin'in o popülerlik dalgasını kullandığını iddia ediyordu.

Ama daha da ileri gidip Putin'in bir pedofil olduğunu iddia etmişti.

Zehirlendiği gün, Litvinenko bir dizi görüşme yapmıştı.

Bunlardan biri Scaramella adında bir adamla bir suşi restoranında, diğeri de Dmitry Kovtun ve KGB eski memuru Andrei Lugovoi'yle Londra'daki Millennium Otel'in barı olan Pinewood'daydı.

O gece eve gittiğinde ağır şekilde hastalandı.

Karısı bir tür besin zehirlenmesi olduğunu düşünmüştü ama sonra kusması ve diğer şeyler durmak bilmeyince "Zehirlendim." diyerek durumu fark etmişti.

Alexander formunu koruyan biriydi.

Günde sekiz kilometre koşardı.

Oldukça çetin bir adamdı ve yetkililere, bunun ardında kim olduğunu anlamaları için yardım etmekte kararlıydı çünkü hepimiz arkasında kesinlikle Kremlin'in olduğunu biliyorduk.

Bu başka biri tarafından yapılmış bir şey değildi.

Ve sadece 24 saat içinde vücut sıvılarını test ettiklerinde polonyum olduğunu anladılar.

24 saat önce ölseydi, "ölüm nedeni belirsiz" olarak gömülecekti.

Metropolitan Polisi'nin Terörle Mücadele Birimi Litvinenko'ya, Lugovoi ve Kovtun'la Millennium Otel'de yaptığı görüşme sırasında ölümcül dozda polonyum verildiğine karar verdi.

O otelde biraz çay, yeşil çay ikram edilmişti.

İçtiğinde, tadı hoş gelmemişti.

Anlaşılan, çayın içinde bir tutam polonyum vardı ve bir tutam polonyum bir paket tatlandırıcıyı düşünürseniz, o tatlandırıcının minik bir tanesi kadardı.

O polonyum çaya atıldıktan sonra onu hazmettiği anda ölmüştü.

Radyoaktif hâle gelmişti.

Dokunduğu her şey.

Oturduğu koltuk.

Erkekler tuvaletine gittiğinde elini kapıya koymuş.

Pisuvarın üzerindeki bölge.

Britanya yetkilileri aynı zamanda Litvinenko'nun suikastçıları Lugovoi ve Kovtun'un hareketlerinin de izini sürebilmişlerdi.

Britanya yetkilileri geriye dönüp bu maddeyi bulunduran kişileri Moskova'dan British Air'le taşımış olan uçuşların izini sürdüler.

Radyoaktif olduğu için hangi koltuğa oturdukları belli oluyordu.

İzini sürüp Almanya'daki bir daireye ulaştılar.

Dairenin izini sürebilmişlerdi.

Hâlâ radyoaktifti.

Bu adamlar, bunun polonyum olduğundan habersizlerdi.

Size garanti ediyorum.

Çünkü tamamen dikkatsizce davranmışlardı.

Bu da bana olayın neden dağınık olduğunu açıklıyor.

Polonyuma ulaşabilmek için devlet izni olması gerektiğini herkes bilir.

Kremlin'in en üstü bu operasyon için gereken onayı vermiş olmalıydı.

Hastanede yatarken, son vasiyetini verdiği sırada çekilmiş olan meşhur bir fotoğrafı var.

Bu keskin bir mesajdı ve bildiğimiz ilk nükleer suikasttı.

Paul Joyal bir güvenlik analizcisi olmakla birlikte, Litvinenko'nun kişisel olarak yakın bir dostuydu.

Arkadaşının ölümünden Kremlin'in sorumlu olduğunu kamuoyu önünde söylemek için Dateline'a çıkmıştı.

Program yayınlandıktan dört gün sonra Joyal saldırıya uğradı.

Tek el ateş edildi.

Yaklaşık olarak buradan girdi ve buradan çıktı.

İçimden geçti.

Ve sonra   adamın yaklaştığını duydum.

Bir silah tıkırtısıydı.

Namluya mermi sürdü.

Mermiyi tekrar sürmeyi denedi ve tutukluk yaptı.

Joyal bu saldırıdan sağ kurtulmuştu ama sonraki aylarda Putin'in önde gelen eleştirmenleri pek şanslı olmamıştı.

Boris Berezovsky çok gizemli şartlarda öldü.

Banyosunda asılmış hâlde bulundu.

Ortağı Badri Patarkatsishvili Londra'daki evinde bir kalp krizi geçirdi.

Ülkeler, insanları milli stratejik politikalardan çok daha fazla nedenle ortadan kaldırmak isterler.

Bunun en yeni ve görülebilir örneği, Sergei Skripal'ın suikast girişimidir.

Skripal, 2010 yılında ABD'yle yapılan casusluk takasında yer alan dört çifte ajandan biriydi.

Ve Skripal GRU'nun, yani Rusya askeri istihbaratının bir üyesiydi ve dünyadaki diğer GRU ajanlarını teşhis etmek için Britanya istihbaratıyla aktif olarak işbirliği içinde olduğuna inanılıyordu.

Britanya yetkililerine göre Sergei Skripal nispeten açık yaşıyordu.

Kızı Julia Moskova'dan ziyaretine gelmişti.

Sergei Skripal ve kızı Julia Salisbury, İngiltere'de birlikte bir gün geçirmişti.

Bishops' Mill Pub'dan, İtalyan restoranı olan Zizzi'ye geçmişlerdi.

25 dakika sonra bir bankta bilinçsiz hâlde bulunmadan önce güvenlik kamerası kayıtlarında en son saat 15.47'de restoranın dışında görünüyorlar.

Ağızları köpürüyordu, bu yüzden aşırı doz olduğunu düşündüler.

Londra'nın her yerinde güvenlik kameraları olduğu için yetkililerin Skripal'ın evinin çevresinde dolaşan iki adamın kimliğini belirlemesi uzun sürmedi.

Bazı görüntüler elde edebilmişlerdi ve daha sonra o görüntüleri, GRU, yani Rusya askeri istihbaratı üyesi olan iki kişinin kimliğini belirlemekte kullandılar.

Bununla birlikte, adli bir video çalışmasından sonra bir zaman çizelgesi oluşturdular, yani artık bu insanların Skripal ve kızının bulunduğu bölgenin çevresinde bulunduklarını görebiliyorlardı ve evde de adli tıp incelemesi yaparak Novichok'un varlığını tespit edebilmişlerdi.

NOVICHOK - GEREKLİ VÜCUT İŞLEVLERİNİ DURDURAN SİNİR GAZI Kapısının koluna spreyle sıkılarak onlara karşı kullanılmıştı.

Suikastçılar Novichok'u taşımak için bir parfüm şişesi kullanmıştı ve Skripal'ın ön kapısının koluna bunu sıktıktan sonra 11 kilometre uzaktaki bir çöp tenekesine atmışlardı.

Skripal ve kızı hayatta kalmış olsalar da, zehirle yaklaşık üç ay sonra temas etmiş olan bir kadın farkında olmadan kurban oldu.

Daha sonra çöp tenekelerini karıştıran bir adam ve kadın tarafından bulunmuş.

Kadın parfümü gördüğünde, adam bulup kadına vermiş.

Kadının da yaptığı ilk şey onu bileğine sıkmak olmuş.

Kadın öldü.

Adam sonunda hayatta kaldı.

Arayan iki kişi tarafından çöpte bulunmayıp kadının ölümüne neden olmasaydı, yetkililerin sinir gazının nasıl uygulandığını anlamaları mümkün olmazdı.

Ama çöp karıştıranların çöpleri karıştırdıkları sırada sergiledikleri tuhaf davranışlar, aleti ortaya çıkartmıştı.

Novichok dünyada muhtemelen yalnızca üç yerde üretiliyor.

Yani milli devlet dairesi düzeyindeki bir tesiste üretilmiş olmalıydı.

Rus hükûmetinin en üst seviyesi bu emri vermiş olsa da olmasa da, Rus hükûmetindeki yetkililer tarafından biliniyordu.

Ama görünüşe göre GRU'nun içinden olan biri bunu eyleme dökmek için bilinçli bir karar vermişti.

Britanya hükûmeti, saldırıya karşılık olarak Rusya'yı cinayete teşebbüsle suçladı ve Batılı müttefikleriyle birlikte, koordine olmuş bir şekilde bir dizi cezai yaptırım uyguladılar.

Buna, 153 Rus diplomatın sınır dışı edilmesi de dahildi.

Salisbury İngiltere'deki restoranda ve çevresinde olanlar Britanya hükûmeti için pahalıya patladı.

Bir polis memuru uzun süre hastanede yattı.

Evi ve kişisel etkileri, potansiyel olarak bulaşa maruz kalmış olabileceği için yok edilmişti.

Kimse Novichok'un raf ömrünü bilmiyor.

Bu, dünyanın en öldürücü, en tehlikeli maddelerinden biri.

Novichok fikri  Bu arada, yasaklı.

Kimyasal silahlar kongresinde yapılan anlaşmayla yasaklanmıştı.

Yasaktı.

Başka bir ülkede bulunan birini öldürmek için kullanılmış olması çok acımasızca.

Resmen barbarlık.

Ve bu çok sivri bir uyarıydı.

Dünyanın herhangi bir ülkesinde bulunan ve Rusya'ya ihanet etmiş olan her ilticacının tek gözü açık uyuduğuna inanıyorum.

Ruslar uzanıp kendi vatandaşlarına dokunmakta bir sorun görmüyorlar ve anlaşılan, Kuzey Kore de aynı şeyi düşünüyor.

Kuzey Kore eski lideri Kim Jong-il'in büyük oğlu Kim Jong-nam varis olarak görülüyordu.

Ta ki Tokyo'daki Disneyland'e gitmeye çalışarak rejimi rezil edinceye kadar.

Kim Jong-nam sürgüne gitti ve üvey kardeşi Kim Jong-un'un Kuzey Kore lideri olmasına izin verdi.

Sürgündeki kardeş tüccarlıkta çok kötüydü.

Aynı pasaportu kullanıyordu ve adını değiştirmemişti.

Kardeşinin kendisinin ölmesini istediğini bildiği halde çok açık şekilde yaşıyordu.

Kuzey Koreliler, suikastı Malezya'daki Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı'nda güpegündüz gerçekleştirebilmek için bir James Bond filminden çıkmış gibi detaylı bir plan yapmışlardı.

Görünüşe göre, Kuzey Koreliler onun varışından hemen önce bir ekip gönderebilmişlerdi.

Havalimanında bekliyorlardı.

Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı'nın gizli kameralarından alınan bu rahatsız edici görüntüde, iki kadın yaklaşırken, Kim Jong-nam'ın  varış terminalinde yürüdüğü görülüyor.

Biri arkasından saldırıp yüzünü kapattı ve sonra hızlıca uzaklaştı.

Saldırıyı gerçekleştirmeleri üç saniyeden kısa sürmüştü.

Kendisini öldürmeye çalıştıklarına dair derhâl yetkililere şikayette bulundu.

Birkaç dakika içinde hastalandı ve onu tekrar canlandıramayacakları şekilde öldü.

Biri Kamboçyalı, biri Vietnamlı olan iki kadın da tutuklandı.

Açıkladıklarına göre, bir kamera şakasında rol almak için para aldıklarını sanıyorlardı ve bu şaka da televizyonda ve YouTube'da yayınlanacaktı.

Seyahat eden birini gözlerine kestirdikten sonra bir paçavra alıp onu o kişinin yüzüne süreceklerdi.

Bu muhteşem bir şaka olacaktı.

Kuzey Koreli ajanlar, kadınlara televizyon yapımcısı rolü yaparak, bir kamera şakasında rol almaları için para ödemişti.

Kadınların bilmedikleri şey, şakanın kurbanının kim olduğu ve kullandıkları maddenin de ölümcül bir sinir gazı olan VX olmasıydı.

VX: ZEHİRLİ X GAZI Kim Jong-nam, saldırıdan sonraki 20 dakika içinde öldü.

Uzmanlar, kadınların saldırıdan hemen sonra ellerini yıkadıkları için etkilenmemiş olabileceklerini söyledi.

Başka bir teori de, suikastçıların ölümcül olmayan iki elemanlı bir VX türü kullanıp kurbanın yüzünde karışmalarıyla ölümcül hâle gelmiş olmasıydı.

Kadınlara karşı olan cinayet suçlamaları 2019 yılında düşürüldü ve birçok kişi Kim Jong-nam'ın üvey kardeşi Kim Jong-un'un emriyle öldürülmüş olduğuna inandı.

Kuzey Kore, olayla bir bağlarının olduğunu asla itiraf etmese de, ilginç bir şekilde, Vietnam'dan vatandaşlarından birini bu olaya karıştırmış oldukları için resmi olarak özür diledi.

Suikastlara artık CIA tarafından karar verilmese de, ABD'de suikastlar, son 20 yılda terörle mücadelede norm hâline geldi.

Teröristlere karşı hükûmetlerden bağımsız olarak suikast düzenlemek, ABD'nin politikası olarak belirlenmiştir.

Zehirler geleneksel casuslukta bir rol oynamaz.

Ama geleceğin düşmanlarının kibirden ya da ilticacılara karşı intikam istemelerinden dolayı onları yok etmek üzere bunun devam edeceğine inanmak mantıklı olan şeydir.

Çok zekice hazırlanmış hizmetlere ve dünyanın en zehirli maddelerine erişiminiz var.

Sinir gazları gibi.

Zehri insanlara ulaştırıp onları öldürmek için sürekli yeni yollar düşüneceklerdir.

Yani bu geçerli bir tehdit.

Ölümler o kadar korkunç ki, halkın içinde yaşanan bir ölüm, büyük bir uyarı niteliği taşıyor ve insanlar kendilerini casus olmaya adadıklarında bunun nedenleri oluyor.

Sonrasında gidip huzurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için kaçıp saklanabilecek kadar şanslı olmalılar.

Çünkü halkın içinde görülürlerse, büyük risk altındadırlar.

İnsanlık tarihi boyunca zehirlerin kullanıldığını görsek de, bugünkü çeşitlilik kesinlikle çok daha fazla.

Ve maalesef, insanları öldürmek için bu silahları kullanma isteği sanırım hiç bu kadar yüksek olmamıştı.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Seks, casusluktaki en eski araçlardan biridir.

Yüksek yerlerde arkadaşlar edinmek için bazı cinsel iyilikleri kullanıyordu.

İşin sırrı aldatmadadır.

İstihbarat elde etmek için, kadınları baştan çıkaracak adamlar ya da adamları baştan çıkaracak kadınlar kullandı.

Bu tipik bir cazibe tuzağı vakasıdır.

Cazibe tuzağı, bir hedefi kendine çekmeye yönelik bir tekniktir.

Evli değillerse, yalnızdılar.

Casusluk dünyasında, her yol mübahtır.

"Hayır" kelimesinin anlamını hiç bilmiyordu.

Casuslar için sırlar, gereken her şekilde elde edilir.

SEKSPİYONAJ Casusluk olduğu sürece   seksi silah olarak kullanıp tuzaklar kuran, şantaj yapan ve milli sırları açığa çıkartan casuslar olmuştur.

Seks ve casusluk, seks ve hayat kadar bağlantılıdır.

Casusluk vakalarını araştırıp "Neredeyse her vakada cinsel bir öge var mı?”

 diye sorarsanız, cevap, "Kesinlikle." olur.

2018'deki bir vaka, hem baştan çıkartmanın gücünü hem de yasa dışı olarak bilinen yeni bir tür olan gizli Rus istihbarat memurunu bize gösteriyor.

YASA DIŞILAR: HEDEF BİR ÜLKEYE DİPLOMATİK KORUMA OLMADAN GİREN, YENİ KİMLİKLERLE ÜLKEYE SIZAN CASUSLAR.

Savcıların yaklaşık on yıl devam ettiğini söylediği casusluk çılgınlığı döneminde Rus Maria Butina, Milli Tüfekçilik Derneği olan NRA dâhil olmak üzere cumhuriyetçi partiden birilerini hedef almıştı.

Silah hakları savunucusu ve Rus bir avcı olduğunu beyan ediyordu.

Milli Tüfekçilik Derneği'nden bazı dostlar edinmişti.

Hükûmet, resmi şikayetinde Butina'nın Rusya'nın ABD hükûmetine olan ilgisi nedeniyle cumhuriyetçi partiden tanıdık edindiğini iddia etmişti.

Bazı ajanlar gözden uzak kalmaya çalışır.

Ama Butina, göz önünde kalarak saklanıyordu.

Onu farklı kılan şeyse, silahlara olan aşkıyla seksapelini bir araya getiren fotoğraflardı.

Savcılar, fotoğrafların yem olduğunu söylüyor.

Casusluk dünyasında alışılmadık ve özel olan şey, seksin birini görevlendirmek, birini kontrol etmek ya da birine şantaj yapmak için kullanılmasıdır ve biz buna sekspiyonaj deriz.

Ve çok etkili şekilde yapıldığında, çok etkili bir araç olabilir.

Rus politikacı Alexander Torshin'in özel asistanı olan Butina, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir öğrenci vizesiyle dolaşıyordu.

Butina, şahsen bilgi vermek için Rusya'ya gidiyordu ve aynı zamanda Moskova'daki denetmenleriyle ABD'deki ilişkilerinin detaylarını konuşmak için özel olarak şifrelenmiş uygulamalar kullanıyordu.

Casuslar genelde devlet seviyesinde güvenlik sağlayan WhatsApp gibi popüler hizmetler aracılığıyla şifreli mesajlar alıp gönderirler.

Şifreli mesajlarda mesajı yazan ya da alan kişi normal bir mesaj görür ama site operatörü ya da paylaşımları inceleyen herhangi biri karma karışık harfler ve sayılar görecektir.

Mesajı normal şekilde görüntülemek için bir şifreye ihtiyacınız vardır.

Butina, Rusya'daki denetmenine binlerce Tweet de göndermişti.

Daha sonra, FBI'ın Butina'nın hareketlerini başından beri şüpheyle takip ettiği ortaya çıktı.

Başkan Trump'ın seçildiği gece, Rusya'daki denetmenine yazdığı Tweet fark edilmişti.

"Başka emirler için de hazırım." yazmıştı.

Washington D.C.'deki federal bir hâkim 30 yaşındaki Butina'yı 18 ay hapis cezasına çarptırmıştı.

Savcılıkla anlaşma yapan Rus vatandaşı, Rusya devletinin resmi olmayan casusu gibi davranmasıyla ilgili komplo suçlamalarını kabul etmiş ve sınır dışı edilmişti.

Butina'nın hikâyesinde modern casusluğun tüm özellikleri vardır.

Ama gizli bilgiler elde etmek için seksi kullanmak, casuslarla birlikte var olmuş bir tekniktir.

Modern çağda sekspiyonaj yapmasıyla akılda kalan kadın, Hollandalı bir fahişe ve egzotik dansçı olan Mata Hari adıyla tanınan Margaretha Zelle'dir.

Kendisi, baştan çıkaran casusluğun doruk noktası olarak ifade edilir.

Ama tarihi kayıtlar, birçok kişinin inandığı kadar verimli bir casus olmayabileceğini gösteriyor.

Mata Hari, 1900'in Paris'inde büyük bir sansasyondu ve Avrupa aristokrasisinden birçok aşığı olduğunu söylenirdi.

Bunlara kıdemli ordu mensupları, prensler ve diğer etkili adamlar dâhildi.

Ama Birinci Dünya Savaşı başladığında 40 yaşında olan Mata Hari, Fransızların ordusunda yer alan 23 yaşındaki Rus havacı yüzbaşı Vadim Maslov'a aşık olmuştu.

Maslov vurulup uçağı düştüğünde ağır şekilde yaralanınca, Mata Hari'nin kendisine özel bir anlaşma yapan Fransızlar tarafından kapatılan hastaneyi ziyaret etmek istemişti.

Maslov'u ancak casusluk yapmayı kabul ederse görebilecekti.

Görevi, Alman Prensi Wilhelm'i baştan çıkartarak Almanya'nın askeri sırlarını elde etmekti.

Fransız savcılara göre Mata Hari, Berlin'deki temaslarıyla iletişim kurmak için makyaj malzemeleriyle sakladığı gizli ve görünmez bir mürekkep kullanıyordu.

Fransızlar bunu öğrendi ve onu vatan hainliğiyle suçladı.

Mata Hari 15 Ekim 1917'de bir idam mangası tarafından kurşuna dizildi.

Tanıklara göre, cellatlarının gözlerinin içine bakarak son bir hamleyle hepsine birer öpücük göndermişti.

Mata Hari idam edilmeden önce de meşhurdu.

Ama genelde sekspiyonaj için en iyi hedefler orta direk işçilerden çıkıyor.

Bu, Markus Wolf'un deneyip kanıtladığı bir teori.

Markus Wolf, Doğu Alman istihbarat teşkilatı Stasi'nin başkanıydı.

Teşkilatı İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda kurmuştu.

Soğuk Savaş döneminde sekspiyonajı en başarılı şekilde kullanan ve bu işin uzmanı olan kişiydi.

Birçok dil biliyordu.

Uzun boylu, şehirli ve entelektüeldi.

Çok kurnaz bir politikacıydı.

Soğuk Savaş'ın en etkili istihbarat şefi olduğu söylenebilir.

1947'den 1990'a kadar süren Soğuk Savaş döneminde Almanya Komünist Doğu ve Kapitalist Batı olarak ayrılmış ve Berlin Duvarı'yla birlikte şehir ikiye bölünmüştü.

Doğu'nun, düşmanlarının ne düşündüğünü bilmesi hayati önem taşıyordu.

Bunu yapabilmek için Markus Wolf, 1970'lerde "Romeolar" adını verdiği deneyimli ajanlardan oluşan bir programa liderlik etti.

Wolf'un konsepti şuydu: "Hepsinin aşık olmasını istiyorum, çünkü ancak o zaman bir şey başarabiliriz." ROMEOLAR - BATI HÜKÛMETLERİ İÇİN ÇALIŞAN SEKRETERLERİ BAŞTAN ÇIKARMA Romeolar, Soğuk Savaş'ın en başarılı cinsel operasyonuydu.

Romeolar'ın amacı NATO sekreterlerinin, hükûment binalarında çalışanların gittiği kulüplere, sosyal ortamlara gitmekti ve bu iş için o seçilmişti çünkü eğlenmeyi seven, bakımlı, çok parası olan ve ilgi odağı olan biriydi.

Kadınlar ona çekiliyordu.

Özellikle Batı Almanya'da hükûmet için çalışan ve kişisel hayatları çok boş olan birçok kadının hikâyesini biliyoruz.

Hayatlarında bir erkek yoktu, evli değillerse, yalnızdılar.

Ve elbette çok başarılı ve agresif bir istihbarat teşkilatı olan Stasi'yi yöneten Doğu Almanyalılar bunu biliyordu ve kadınlara has olan, hayatlarına bir erkeği çekememenin getirdiği içsel bir başarısızlık hissinin üzerine çalışarak, onları bu şekilde tatmin edeceklerdi.

Onun için ideal kadın şöyleydi: Birincisi, ihtiyaç duydukları gizli bilgiye erişimi var mıydı?

 İkincisi; kendisi evde otururken tüm arkadaşlarının evlendiğini, çocuk sahibi olup harika hayatlar yaşadıklarını görmüş müydü?

 Çünkü onu seçtiği anda, o kadın balonun güzel kızı olduğunu hissedecekti.

Ve Markus, görevlendirme konusunda da mükemmel adımlar yaratmıştı.

Birinci adımda, hedef ajana ulaşmalıydı.

İkinci olarak, ilişki devam ettirilip yakınlaşma sağlanmalıydı.

Ve üçüncü olarak da, yeni kız arkadaşınıza bir casus olduğunuzu itiraf etmeliydiniz.

Ama Kanadalı bir casus olduğunuzu söyleyecektiniz.

Ya da Batı Almanya'ya karşı görünmeyen başka bir ülkenin casusu.

Sonraki adım, kadınla evlenmekti.

Aslında Doğu Almanya'dan gelen bir istihbarat memuru olan Katolik bir rahip getirerek sahte bir evlilik yapıyorlardı.

Wolf'un işbirliği yapmayı başardığı en başarılı hedeflerden biri, Gabriele Kliem'di.

Gabriele, Batı Almanya'nın Bonn şehrindeki Amerikan Konsolosluğu'nda sekreterdi ve gizli belgelere erişimi vardı.

Stasi Romeo'su olan Frank Ditzel'le tanıştığında, adama aşık olmuştu.

Ditzel, kadını istihbarat sunmazsa, ülkesine geri çağrılacağına ikna etmişti.

Gabriele yardım etmeyi kabul etmişti.

Kendisine, gizli bir bölmesi olan bir el çantası verilmişti.

Bu bölmeye belgeleri saklayarak Amerika Konsolosluğu'ndan çıkarıyordu.

Evde belgelerin fotoğraflarını çekip, filmi Stasi'ye teslim eden Ditzel'e veriyordu.

Silahlı kuvvetlere ve askeri hareketlere istihbaratı da ekleyip Batı Almanya'yla Birleşik Devletler arasında bunu koordine ettiler.

1978 yılında, Markus'un Batı'da görevlendirdiği 40'tan fala Romeo vardı.

Ve bu, o zamana kadar kullanılmış olan en başarılı konseptti.

Çünkü insanların şantajla motive edilemeyeceğini fark etmişti.

Eğer bunu aşk için yaptıklarını düşünürlerse, gerçeklik algısı olmadan her şeyi feda edebilir ve her şeyi aşk uğruna yaparak aklayabilirler.

Gabriele'in Ditzel'le olan ilişkisi 1984'te sona erdi, ama Ditzel'e altı yıl boyunca farklı objeler içinde gizli bilgiler verdi.

1991'de, casusluk eylemleri fark edildi.

Belgelerde, Gabriele'in Komünistlere bin 500'den fazla belge verdiği görülmüştü.

Aynı zamanda Stasi'nin kendisini sahte bir proje için kullandığını da ortaya çıkarttılar.

Yani başından beri bilgileri Batı'daki bir teşkilata verdiğini sanıyordu.

Gabriele casusluktan yargılandı ve iki yıllık tecil cezası aldı.

Markus Wolf 2006'da öldü.

Markus Wolf gibi adamların bildiği gibi, sekspiyonaj kişiseldir.

İnsanları en savunmasız eylemlerinden ve sırlarından vurur.

Ve belki de, kişiselliği ve savunmasızlığı cazibe tuzağından daha iyi kombine eden başka bir sekspiyonaj tekniği yoktur.

Cazibe tuzağı, karşı cinsten olan birini bir ilişkinin içine çekmek için kullanılan bir sanat biçimidir ve aslında bu bir kurgudur.

O ilişki nedeniyle gözden çıkartılabilirsiniz.

Bir yabancıyla temasta bulunamayacak bir diplomat bir kadınla tanışıp bir tür yakınlaşma hâlindeyken kayda alınabilir ve bu da diplomata şantaj yapmak için kullanılabilir.

Bu klasik bir cazibe tuzağı vakasıdır.

Cazibe tuzağı, bir hasmı tuzağa düşürmek ve itibarını sarsmak için istihbarat teşkilatlarınca çok kullanılan bir tekniktir.

ÜZERE, SAHTE DE OLABİLEN SUÇLAYICI VE ZAN ALTINDA BIRAKICI DELİLLERLE İFŞA ETMEK Romanya'nın başkenti Bükreş'te bir internet sitesine yüklenmiş olan 15 dakikalık bir videonun amacı, yüz kızartmaktı.

Hedef, Ion Nuica, evli bir adam ve bir Doğu Avrupa ülkesi olan Moldova'nın Romanya konsolosuydu.

Videoda, Nuica'nın Moldova'daki Romanya Konsolosluğu'nda çalışan biriyle seks yaptığı görülüyor.

Bu gizli kayıt, odanın köşesinde bulunan süpürgeliğe gizlenmiş bir iğne deliği kamerası sayesinde elde edildi.

Kayıt, adamın parlamentoda tekrar seçilmesini etkilemek üzere ayarlanmıştı ve etkiledi de.

Nuica istifa eti.

Yüz kızartıcı olaylarla şantaj yapmak bir sanat olsaydı, uzmanlara göre, Ruslar ustası olurdu.

Moskova'da yüksek rütbelilerin ve iş adamlarının sıklıkla kaldıkları otellerde her zaman şantaj malzemesi toplayan odalar olduğuna inanılıyor.

İstihbarat teşkilatı sizi bir odaya sokmak isterse, sizi bilgi toplamak için özel olarak düzenlenmiş bir odaya alıyorlar.

2009 yılında, Rusya'daki Britanya Başkonsolosluğu'ndaki kurul başkan yardımcısı James Hudson'ın, organize bir suç örgütü ve Rus istihbarat teşkilatı tarafından gizlice çekimleri yapılarak cazibe tuzağına düşürüldüğü söylendi.

Bay Hudson'ın Rusya'daki Maceraları adı verilen kayıtlarda Hudson, Ekaterinburg'daki bir randevu evinde iki fahişeyle seks yaparken görülüyordu.

Dedektifler odanın içinde iki gizli kamera bulmuşlardı.

Bir tanesi, ABD kuruşu büyüklüğündeydi ve odanın sağ üst köşesine yerleştirilmişti.

Diğeriyse, kanepenin hemen karşısındaki televizyonun içindeydi.

Dört dakika 18 saniyelik video, bir mesaj vermek için yerel gazetelerin internet sitelerine gönderilmişti.

"İşbirliği yapmazsan, dersini alırsın." Hudson istifa etti.

Ama her cazibe tuzağı açıkça taviz vermeyi sağlamaz.

Mesela Çinli opera sanatçısıyla Fransız diplomatın kurgudan daha tuhaf olan gerçek hikâyesini ele alalım.

1964te, Bernard Boursicot, bir yazar ve aktris olan Shi Pei Pu'yla tanıştığında, Pekin'de yeni açılmış olan Fransız Büyükelçiliği'nde muhasebeciydi.

Boursicot aşık oldu.

İlişkilerine cinsellik dâhil olmuştu.

Boursicot'nun sonradan hatırladığı kadarıyla, her zaman hızlı ve karanlıkta yaşanıyordu.

Çinli yetkililer Boursicot'nun ilişkisini öğrenmiş ve Fransa'nın devlet sırlarını paylaşmadığı takdirde, ilişkiyi ifşa etmekle tehdit etmişlerdi.

Çok ilginç olan şeylerden biri, seksin bir öge hâline geldiğinde casusu kontrol ya da motive edebilmesi veya ödüllendirebilmesidir.

Akıllıca davranan istihbarat teşkilatları bunu çok etkin şekilde kullanırlar.

Boursicot, 1969 ve 79 yılları arasında Çinlilere beş yüzden fazla gizli belge vermişti.

Daha sonra, 1983'te, Boursicot ve Shi tutuklandılar.

Shi Pei Pu'nun tüm sırları sonunda açığa çıkmıştı.

Fransızlar, Fransız aşığın Shi'nin erkek olduğunu bilip bilmediğinden asla emin olamadılar.

Boursicot gerçeği öğrendiğinde intihar girişiminde bulundu ama hayatta kaldı.

1986 yılında, Boursicot ve Shi Pei Pu altışar yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

Bir yıl sonra ikisi de affedildi.

Soğuk Savaş'ın sekspiyonaj konusunda yüksek bir nokta olduğuna şüphe yok.

En azından Doğu ve Batı arasındaki ilişkilerdeki çözülme, cazibe tuzaklarının bitmesi demek değildi.

Rusya 80'lerin başından beri ABD'ye temas kurmaları ve erişim sağlamaları için ajanlar gönderiyor.

Bu ajanlara ABD istihbaratı "yasa dışılar" diyor.

Görevleri: İstihbarata erişmek için yeni kimlikler edinip akademisyenlerle, sanayicilerle ve politikacılarla temasta bulunmak.

2010 yılında FBI "10 Rus" adını verdiği on adet casusu tespit etmişti.

Casuslardan bazıları sıradan banliyö sakinleri olarak gizleniyordu.

Bir başkası, Harvard'dan derece almıştı.

Bir diğeri, New York'un sosyal ortamında bir demirbaş hâline gelmişti.

Bir sanayi şehri olan Volgograd'dan gelmiş,28 yaşında bir güzeldi.

Asıl adı Anna Kushchenko'ydu ama New York'taki herkes onu Anna Chapman olarak tanıyordu.

Anna Chapman Birleşik Devletler'e 2010 yılının başlarında gelmişti.

Burada bulunduğu sırada, en az beş sevgilisi olmuştu.

Faturalarını ödeme yeteneklerine göre seçildiklerine inanılıyordu.

Chapman, New York'taki bir emlak komisyonu şirketinin başındaydı.

Pahalı mülklerle dolu bir şehirde, bu mükemmel bir kılıf gibiydi.

İyi görünümünü ve avantajlarını bir görevlendirilme amacı olarak kullanmak niyetiyle buraya geldiğine inanılıyordu.

Çünkü New York sosyetesindeki basamakları tırmanmak ve sonunda da güçlü ve etkili insanlarla tanışmak, ardından da bunu Washington D.C.'de yapmak istiyordu.

Yani Anna seksi bir araç gibi görüyordu ve bunu araç olarak kullanmakta pek sıkıntı yaşamıyordu.

Anna, sosyal medya hesapları açıp Manhattan'daki partilerde çekilmiş fotoğraflarını paylaşıyor, kurbanlarına her şeye açık olduğu mesajını veriyordu.

FBI gidip orada bulunduğu sürede ilişki yaşadığı erkek arkadaşlarını sorguya çektiğinde ilk beş erkek arkadaşı çağırmışlardı.

"Bildiğiniz her şeyle birlikte, onunla tekrar çıkar mıydınız?”

 Cümleyi bitirmeden, "Evet" diyorlardı.

"Peki neden?”

 "'Hayır' kelimesinin anlamını bilmiyordu.

İstediğiniz her şey Anna için kabul edilebilirdi." dediler.

Anna adamları yatağa çektikten sonra kahvecilerden ve kamuya açık yerlerden Moskova'ya rapor veriyordu.

Sonunda, kalabalıkta saklanabileceği konusunda oynadığı kumar ters tepmişti.

Anna Chapman eğitimi konusunda özgüvenli değildi ve bu da çöküşünün bir parçası oldu.

Anne Chapman bir dizüstü bilgisayar kullanıyordu.

Kullandığı teknoloji konusunda hiç rahat değildi.

Bu da, ABD'de ABD'ye karşı olarak yasa dışı çalışan biri gibi davranmasını sağlayacak eğitimi yoktu.

2010'da FBI 10 Rus'un sekizine karşı delile sahipti.

Anna da onlardan biriydi.

Bir operasyon sırasında, Rus istihbarat memuru gibi davranan bir FBI ajanı, başka bir memura iletilmek üzere sahte bir pasaport vermişti.

Ajan Anna'ya temasına, "Affedersiniz, geçen yaz Kaliforniya'da tanışmadık mı?”

 diyerek kendini tanıtmasını söylemişti.

Temas da şu cevabı verecekti: "Hayır, sanırım Hamptons'taydı." Anna pasaportu alıp işi kabul ettiğinde alarm çalmaya başlamıştı.

Yardım istemek için Rusya'yla iletişim kurmuştu ve sahip olduğu diğer dezavantaj da, kendisiyle görüşen sivil FBI ajanıydı.

Koruması gereken çok bilgiyi paylaşmıştı ve sonunda bu onun sonunu hazırladı.

Sonunda tutuklandı.

FBI ajanları Anna'nın her hamlesini takip ediyor ve her iletişimini yakından gözlüyordu ve sonunda onu tutukladılar.

8 Temmuz 2010'da Anne Chapman, ABD ve Rusya arasındaki casus değişiminin parçası olarak Moskova'ya geri dönmüştü.

Seksi casus ülkesine döndüğünde erkek dergilerine poz vererek, defilelerde yürüyerek ve hatta bir televizyon programı sunarak dikkatleri üzerine çekmeye devam etti.

Seks, casusluk için bir araç olarak kullanılabilir ama teröristlerin izini sürmek için de kullanılıyor.

Buna benzer bir operasyona Danimarkalı bir motosiklet çete üyesi Morten Storm da dâhil olmuştu.

Morten Storm sevimli bir yüzü olan, neşeli, dışa dönük, mutlu biriydi.

Bir İrlanda barında karşılaşmayı bekleyeceğiniz, oturup sohbet edeceğiniz biriydi.

Ama genç Morten bir İrlanda barında asla bulunmazdı.

Ya da herhangi bir barda.

Kısa süreliğine cezaevinde kaldığı sırada İslam'ı keşfetmiş ve din değiştirmişti.

Storm 20'li yaşlarındayken Birleşik Krallık'a taşınmıştı ve orada 11 Eylül'de uçak kaçırmış Zacarias Moussaoui ve sonradan ayakkabısına gizlediği patlayıcılarla bir uçağı havaya uçurmayı denemiş olan Richard Reid gibilerle birlikte okumuştu.

Storm Arapça öğrenmek için birkaç kez Yemen'e gitmişti.

Oradayken kıdemli El Kaide üyeleriyle tanışmış ve Anwar al-Awlaki'nin yakını hâline gelmişti.

Anwar al-Awlaki bir ABD vatandaşıydı ve El Kaide'ye asker sağlayan en etkin kişilerdendi.

YouTube videoları birçok kişiyi bu davaya dâhil etmekten ve onları radikalleştirmekten sorumluydu.

Fort Hood saldırganı Binbaşı Hasan'la irtibatı vardı.

Meşhur iç çamaşırı bombacısıyla birlikte Detroit yolcu uçağını düşürmeye çalışmış olanlardan biriydi.

Karizmatik bir liderdi.

Washington D.C.'nin hemen dışındaki bir caminin imamıydı.

Bir keresinde, İslam inancının makul ve düzgün konuşan bir üyesi olarak övgü almıştı.

Gerçek renkleri oraya çıkıp Yemen'e gittiğinde ve orada terörist olup savaş başlattığında Amerika Birleşik Devletleri'nin hedefi oldu.

Hayatı için bir ödül koyulmuştu.

Ve yerini belirlemeye yardımcı olacak kişiye de bir ödül verilecekti.

Danimarka İstihbaratı ve MI5'la çalışan CIA Storm'a seks ve gizliliği eşit derecede barındıran bir görevle yaklaştılar.

Al-Awlaki bir gelin istiyordu.

Onun için bunu Morten'in bulmasını istiyorlardı.

CIA ona bir gelin bulması ve gelini bir takip cihazıyla birlikte Yemen'e götürmesi için 250 bin dolar teklif etmişti.

Morten Facebook'ta mükemmel adayı bulmuştu.

Morten Facebook'a girdi, bir hayran sayfasına baktı ve şeyhleri Anwar al-Awlaki hakkında coşkulu konuşan bir kadın buldu.

Eski Doğu Avrupalı, genç, 20'lerinin ortasında, sarışın, çekici, hoş bir kadın bulmuştu ve adam için övgüler yağdırıyordu.

Morten ona bir mesaj gönderdi ve onunla konuşmak istediğini, Anwar al-Awlaki'den bir mesajı olduğunu söyledi.

Kız inanamamıştı ama onunla görüşmeyi kabul etti.

Kızı sakinleştirmek için Morten eşiyle seyahat etti ve onunla bir otelde buluştu.

Delil olarak da Anwar al-Awlaki'den bir video getirmişti.

Tanrı'nın barışı ve rahmeti üzerinize olsun.

Bu kayıt, özel olarak Aminah'nın isteği üzerine çekildi ve  bunu taşıyan kardeşimiz de, güvenilir bir kardeşimizdir.

Yani sizinle irtibat kurmuş olan kardeşimiz.

Kız bunu düşündü ve "Cevabımı kaydetmenizi istiyorum." dedi.

Çarşafını giydi ve "Çok gerginim." dedi.

"Anlıyorum ve evet ama aynı zamanda özel bir mesaj da göndermek istiyorum." Morten'den odadan çıkmasını istedi ve çarşafını çıkarttı.

Kardeşim, bu çarşafsız hâlim.

Saçlarımı görebilmen için.

Daha önce tarif etmiştim.

Artık beni çarşafsız görebilirsin ve umarım memnun kalırsın.

İnşallah.

Al-Awlaki'nin gelini yeni kocasıyla tanışmakta istekliydi.

Yemen yolculuğu için en önemli eşyalarını hazırladı.

Ama CIA'in valizine özel bir takip cihazı taktığından haberi yoktu.

Dijital iz sürücü valizin tam konumunu aktarıyordu.

Al-Awlaki yeni geliniyle tanıştığı anda CIA yerini tam olarak biliyordu.

Takip cihazları bir casusun en iyi dostudur.

Bugün, global konumlama sistemi ya da GPS, uydulardan gelen bilgileri kullanarak, alıcı cihazın tam enlemini ve boylamını belirleyip bir insanın Dünya üzerindeki her hareketinin izini sürebiliyor.

Takip cihazları cep telefonunuzdan, hava temizleyiciye ve etiketlere, birinin valizi dâhil, günlük objelerin içine kolayca gizlenebilir.

Al-Awlaki'nin gelini Yemen'e gitti ve özel olarak takip edilen valizle birlikte bir otele girdi.

Tam olarak beklediği gibi, Al-Awlaki'nin adamları onu karşıladı.

Daha sonra planlarda ani bir değişiklik oldu.

Şeyhin adamları otele gittiklerinde kızdan valizini ve tüm elektronik cihazlarını bırakmasını istedi.

Sadece giysilerini alıp bir poşete koyabilecekti.

Sonunda gidip adamla görüşebildi.

Valiz ve içindeki takip cihazı atılmıştı.

Plan başarısız olmuştu.

Gerçekten mi?

 Bir yıl sonra, al-Awlaki'nin içinde bulunduğu kamyonet bir İHA saldırısına uğradı ve onu olay yerinde öldürdü.

Bugün Morten hâla CIA'i al-Awlaki'nin buluşmasını sağlayanın kendisi olduğunu iddia ediyor.

Amerikalılar ise bu iddiayı reddediyor.

Al-Awlaki'nin geliniyse, Yemen'de kaldı ve kocasının işini devam ettirerek dünyaya terör saçmaya devam etti.

Yemen'de kaldı ve İngilizce yayımlanan terörist dergisi Inspire'ın editörü oldu.

"Annenizin mutfağında nasıl bir bomba yaparsınız?”

 başlıklı meşhur makaleyi o dergi yayımlamıştı.

Ve bu, Boston bombacılarının ve tasarladıkları düdüklü tencere bombasının kılavuzu olmuştu.

Antik zamanlardan günümüze  Gezegenin uzak diyârlarından Batı gücünün merkezine ve toplantı odasından yatak odasına, sekspiyonaj, casusluğun her zaman en basit yolu oldu ve öyle de kalacak.

Sekspiyonaj tarafsızdır.

Erkekler ve kadınlar tarafından, erkeklere ve kadınlara karşı kullanılabilir.

Hepsinin bir zaafları vardır ve çok akıllı istihbarat servisleri de bundan faydalanabilirler.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ ÇİNLİ HACKER CASUSLAR UZAY TEKNOLOJİSİ ÇALDI Casusluğun gizli dünyasında casuslar düşmana üstünlük sağlamak için en son teknoloji ve cihazlarla çalışır.

Bir casusun görevi böcek yerleştirerek, gizlice fotoğraf çekerek ya da belge çalarak bilgi toplamak olduğunda   teknik operasyonlarının mükemmel cihazı yaratmasını beklerler.

"Casusluk" terimini açıklamam gerekseydi kulak misafiri olmak için yerleştirdiğimiz küçük böceklerden, SR-71 Blackbird'e, U-2'ye, uydulara kadar her türlü çeşitlilik söz konusu olurdu.

Yani minyatürden devasaya kadar.

Minyatürleştirilmiş veri toplama platformları gerçektir.

Bir odaya uçurabilirsiniz.

Bir pencere pervazına kondurabilirsiniz.

Oturup ses ve video kaydedip bunları geri gönderebilir.

Casusluk cihazları yaratırken tek sınır hayal gücünün genişliğidir.

GİZLİ VERİ TOPLAMA Casuslukta en önemli amaçlardan biri, gizli veri toplama aracılığıyla yabancı bir varlık hakkında hassas istihbarat elde etmektir.

Başarılı olmak için casuslar en inovatif ve son teknolojiyi kullanmalıdırlar.

Buna güçlü dronelar, siber saldırılar, gizli kameralar, lazerler, ses dinleme ve en gelişmiş biyometrik tarama yöntemleri de dâhildir.

Casusların çalışabilmeleri için sadece bilgi toplamakla kalmayıp, bunların analiz edilip kullanılması için sahiplerine gönderilmelerini sağlamaları gerekir.

Keith Melton uluslararası tanınırlığa sahip bir yazar, tarihçi, gizli cihazlar ve teknoloji konularında da bir uzman.

Aynı zamanda, dünyadaki en büyük casusluk araçları koleksiyonunun da istekli bir koruyucusu.

Casuslar için bir operasyonun amacı genelde hasmının bilgilerini, kaybolduklarını belli etmeden çalmaktır.

Biz de buna gizli veri toplama deriz.

Yaptığı şeyi kimse anlamadan işi kotarmak bir casus için en büyük zorluktur.

CIA'in eski istihbarat memurlarından olan 61 yaşındaki Kevin Mallory, LinkedIn üzerinden Çin'in beyin takımında olduğuna inandığı Michael Yang adında birinden bir mesaj almıştı.

Mallory kısa süre içinde Çinli bir istihbaratçıyla konuştuğunu öğrenmişti.

Ona, bilgi karşılığında para teklif etmişlerdi.

Paraya çok ihtiyacı vardı.

Çin'le anlaşmaya karar verip oraya gitti ve orada ona güvenli olduğunu söyledikleri bir cep telefonu verdiler.

Onu kullanarak iletişim kurabiliyordu ve sızılması imkansız bir telefondu.

Mallory'nin telefonu, gizli iletişim kurmasına ve gizli bilgi toplayıp gizli belge göndermesini sağlayan bir programla değiştirilmişti.

Nisan 2017'de, gizli kamera kayıtlarında Mallory'nin bir dizi gizli belge yüklediği hafıza kartıyla Virginia'daki bir FedEx ofisine girdiği ve kartı cep telefonuna taktığını görülüyor.

Daha sonra telefonla Şangay'a gitmiş ama geri döndüğünde ifşa olduğundan şüphelenip CIA için bir hikâye uydurmuştu.

Biraz gerilmişti ve CIA'e gidip, "Sizi uyarmak istiyorum.

Sanırım beni görevlendirmeye çalışıyorlar.

Hatta son gezimde, güvenli şekilde iletişim kurmam için bir telefon verdiler.

Sızılamaz olduğunu biliyorum ama farkında olmanızı istiyorum.

Onlara karşı bir oyun oynayabiliriz." dedi.

Bu tür şeyler soruyor olmaları ya tanınmak istediklerini ya da daha direkt  İstihbarat işinde olduklarını gösteriyor.

Mallory, Michael Yang'la kurduğu tüm gizli iletişimin otomatik olarak silindiğine inanarak, cep telefonunu kendi isteğiyle FBI'ın adli bilgisayar uzmanına verdi.

Telefonun sistemini yeniden yüklediler.

Güvensiz modda açıldı ve onunla otururlarken gidip gelmiş olan tüm mesajları okudular.

Sadece görevi kabul ettiği değil, Çinlilerle açıkça iletişim kurduğu da görülmüştü ve suçüstü yakalanmıştı.

Mallory ve Yang'ın mesajlarında, birçok gizli belgenin teslim edilmesi için 25 bin dolar aldığı görülüyordu.

Mallory, Çin için casusluk yapmaktan 20 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.

Kevin Mallory dosyası, bir casusun ancak kullandığı donanım kadar iyi olduğunu kanıtlıyordu ve Mallory'nin durumunda başarısız olunmuştu.

İçeriden olan casusları görevlendirmek, Çin tarafından bilgi toplamak için kullanılan bir taktiktir.

Bunlardan başka biri de, amansızca kullanılan siber casusluktur.

SİBER CASUSLUK - BİLGİLERİ ELE GEÇİRMEK YA DA DEĞİŞTİRMEK İÇİN SALDIRMAK Michelle Van Cleave, Başkan George W.

Bush tarafından Amerikan karşı istihbaratının başına getirilen ilk meşru kişi olmuştu.

Kısa zaman önce Çin'in ABD hükûmetine sızma çalışmalarını gördük.

Bu da, bizim onlara karşı uygulayabileceğimiz operasyonlar hakkında özel fikirlere sahip olmalarını sağladı.

En yıkıcı ve zarar verici siber saldırılardan biri Çin tarafından gerçekleştirilmişti ve 2015 yılında Personel Yönetim Ofisi, yani PYO hedef alınmıştı.

PYO saldırısı, Çinli bir Hacker grubunun arka plan kontrolleri yapan bir PYO çalışanının dizüstü bilgisayarından kimlik bilgilerini çalmasıyla gerçekleşti.

Robert Bigman veri güvenliği eski başkanıydı yani son 15 yıldır CIA'deki tüm siber güvenlikten ve savunmadan sorumluydu.

O dizüstü bilgisayara bir şekilde casus yazılım yüklemişlerdi.

Kimliğini çaldılar.

Kullanıcı adını ve şifresini.

Daha sonra da PYO'nun ağına o kişiymiş gibi girdiler ve PYO'nun o zamanlar çok sofistike bir siber teknolojisi olmadığından, bunu fark edemediler ve içeri girilebildi.

Ağın içindeki çeşitli veri bankalarına istedikleri gibi girip çıkabildiler.

Buna ağa tecavüz etmek diyebiliriz.

Aradıkları şeyleri çalıp Çin'e aktardılar.

Ve artık bu kayıtlara ulaştıkları için Çin'in elinde PYO kayıtlarındaki 22 milyon kişinin adı, yüzü ve kişisel bilgileri bulunuyordu çünkü orası, ABD hükûmetinde erişim izni olan herkesin dosyalarını sakladığı yerdir.

Yani Çin istihbarat teşkilatındaysanız, işiniz diğer istihbarat teşkilatlarında olduğu gibi o PYO dosyalarıyla, sizin için değerli olabilecek insanları belirlemektir.

Artık elinizde, çok iş yapmış insanların bir listesi var.

Diğer türlü, bunu tek seferde yapmak çok zor olurdu.

Bir casussanız, gizli bilgi toplamak için internet bir altın madeni olabilir.

Özellikle de demode bir güvenlik sistemine sahip olan bir ağa sızmaya çalışıyorsanız.

Edward Snowden çok akıllı bir genç adam.

Bir süre, Milli Güvenlik Teşkilatı'nın bir kurumunun bulunduğu Maryland Üniversitesi'nde çalıştı.

Daha sonra CIA için çalıştı.

Ardından, Milli Güvenlik Teşkilatı'nın Hawaii'deki sistem yöneticisi olarak çalıştı.

Bu da ona, sistemi yönetme konusunda büyük bir özgürlük vermişti çünkü tavuk kümesini koruyordu.

Sistemi koruyan ve karşılığında o sistemden bilgi alan kişiydi.

Snowden'ın bir milyondan fazla önemli ve çok gizli belgeyi taşınabilir disklere kopyaladığı ve MGT'den kaçırdığı, sonra da onları sızdırdığı iddia ediliyordu.

2013 yılında sahte bir hikâye uydurarak epilepsi tedavisi görmesi gerektiğini söyledi ve Hong Kong'a gitti.

Birkaç muhabirle görüşmeler yaptı.

Elindeki tüm taşınabilir diskleri onlara verdiğini iddia ediyor.

Artık, Rus hükûmet yetkilileriyle de gizlice görüştüğünü biliyoruz.

Yanına sabit disk almadığını iddia ediyordu.

Taşınabilir disk de.

Bu inandırıcı değil.

Daha sonra Rusya ve Çin, taşınabilir disklerden en az bir milyon dokümana ulaştığını duyurdu.

Taşınabilir disklerdeki tüm dosyaları yazdırsaydınız, bir kağıt yığını dolusu bilgi olurdu.

Boyu altı buçuk kilometre olurdu.

Yani şaşırtıcı hacimde bir bilgi.

ABD hükûmetinin kullandığı her teknik toplama sisteminde kimin kim, neyin ne olduğunu ortaya seriyordu.

Bir ajanın internet aracılığıyla hızlı bir şekilde bilgi toplayıp bunları iletmesi casusluk için değerli bir araçtır ama aşırı derecede fazla istihbarat bilgisini arka cebinize sığacak bir cihazda taşıyabilmek ezber bozan bir şey.

Çünkü inanılmaz bir algoritması ya da şifreleme protokolü bulunan bir cep telefonu da, cebinizdeki telefon gibi görünür.

Bunu şeytani düzeyde etkili kılan şey de bu.

Ama bir cep telefonu, aynı zamanda casus için riski arttırır.

Çoğumuzun bir havalimanına indiği anda yaptığı ilk şey hemen cep telefonunu açmaktır.

Ama indiğiniz yere ve orada yapmayı planladığınız şeye göre, iki kere düşünmek isteyebilirsiniz.

İstihbarat teşkilatları "ortadaki adam" adı verilen bir saldırı tekniği kullanırlar.

Havalimanının özel dinlenme odasında bulunabilecek küçük bir baz istasyonu kurarlar.

Terminal salonunda da bulunabilir.

Uçaktan indiğiniz anda çevrenizde birkaç tane bile olabilir.

Ve telefonunuzu açtığınızda, en yakın büyük baz istasyonuyla irtibat kurmak yerine, bir istihbarat teşkilatı tarafından kontrol edilen bu küçük baz istasyonuna ulaşır.

Karşılığında, büyük baz istasyonuyla temas kurar ama ortada kaldığı için telefonunuzdaki her şey indirilebilir ve telefonunuza bir virüs yerleştirilebilir.

Bunun asla farkına varamazsınız.

Ve dünyada bunun düzenli olarak yapıldığı birçok şehir var.

Bir casusun "ortadaki adam" saldırısıyla yakalanmasının sonuçları ağır olabilir.

Bizim için çalışıyorken kötü adamlar tarafından ele geçirilmiş bir cihaz kullanıyorsa, kimliğini belirlemeleri uzun sürmez.

Bu durumda ya onu gözden çıkartırsınız ya da yanlış bilgi göndermesi için kullanırsınız.

Cep telefonlarının hassas noktaları olsa da, hayati birer uzak mesafeden bilgi toplama cihazlarıdır.

Özellikle de anında fotoğraf çekebilme becerileriyle.

Ama cep telefonunun icadından uzun zaman önce casuslar ve istihbarat teşkilatları gizli bilgilerin fotoğraflarını çekebilmek için başka yaratıcı çözümler bulmuşlar.

GİZLİ KAMERA - BAŞKA BİR OBJE GİBİ GÖRÜNECEK ŞEKİLDE YERLEŞTİRİLMİŞ KAMERA Fotoğrafçılık, Soğuk Savaş döneminde casusluk için o kadar hayatiydi ki, Sovyet istihbarat teşkilatı KGB tek amacı, iş yerine gizlice sokulabilen ve kolayca gizlenebilen yeni nesil fotoğraf makinelerinin üretilmesi olan "On Birinci Laboratuvar"ı kurmuştu.

Onlara fırsat tanıyan doküman kameraları yaratılmıştı.

Kimse bakmıyorken, bir dolma kalem çıkartıp belgenin kopyasını alabiliyorlardı.

Belki bir çakmakla bile kopyasını alabilirlerdi.

Sırları toplayıp onları etkin bir biçimde istihbarat teşkilatına teslim etmek casuslar için en büyük zorluklardan biridir.

Ama bunu bir de Demir Perde'nin ardında çalışan bir casusken yapmayı hayal edin.

Benjamin Fischer, CIA'in kıdemli eski tarihçisiydi.

AMERİKAN BÖLGESİ'NDEN AYRILIYORSUNUZ Demir Perde'nin ardında ajanlarla görüşemezsiniz çünkü haddinden fazla izleme yapılır.

Otel odası kiralayamazsınız.

Bir daire tutup güvenli ev olarak kullanamazsınız.

Sahip olduğumuz tüm bu fırsatlar, Demir Perde'nin ardındayken hiç var olmadılar.

Sovyetler'den bilgi almak neredeyse imkânsızdı ama 1960'ta, Albay Oleg Penkovsky onlara ulaştığında, ABD Merkez Haberalma Teşkilatı'nın şansı yaver gitti.

Albay Oleg Penkovsky bir GRU üyesiydi.

GRU, askeri istihbarat teşkilatıdır.

Başka bir deyişle, KGB'nin askeri muadilidir.

Penkovsky casusluk yapmaya gönüllü oldu.

CIA ve Britanya istihbaratının ortak yürüttüğü bir operasyondu.

CIA ve Britanya, iki Amerikalı, iki Britanyalı olmak üzere dört kişilik bir ekip oluşturmuştu.

Bizim  Sıra dışı bir operasyondu ve bu nedenle Penkovsky'nin Batı'daki üç ayrı noktaya seyahat etmesine izin verilmişti.

Bu da, bir otel odasında oturup ona uzun süre bilgi vermemiz için bir fırsat oluşturmuştu.

"Kahraman" kod adlı Penkovsky hem CIA, hem de Britanya istihbaratı için casusluk yapıyordu.

Ona, alman yapımı Minox benzeri minyatür belge kopyalama makinelerinden verilmişti.

Minox, İkinci Dünya Savaşı'ndan beri vardı ama Penkovsky'nin eline geçtiğinde 20 santim uzaktaki bir belgeye odaklanabilen bir mercekle güncellenmiş durumdaydı.

Yaklaşık 10 bin adet Sovyet askeri belgesinin fotoğrafını bize ulaştırdı.

Bize Sovyetler'in planlarının ne olduğunu anlattı.

Onları görmüştü.

Yardımlarıyla düzenlenmişlerdi.

Bu, teknik veri toplama operasyonlarımızda görüp duyduğumuz şeylerin ne olduğunu anlamamıza yardımcı oldu.

Neredeyse mükemmel bir simetriydi.

Penkovsky, istisnasız şekilde, evrensel konsensüse göre Soğuk Savaş sırasında Batı'nın sahip olduğu en iyi casustu.

Sonunda Sovyetler durumu anladı ve Penkovsky tutuklanıp 1962'de idam edildi.

CIA, en başarılı casuslarının ölümüyle, Sovyetler Birliği'nde çalışan casusları için daha özel casusluk ekipmanları geliştirmeleri gerektiğini anlamış ve CIA'in Teknik Servis Birimi'ne bu görevi vermişti.

TSB, sahadaki CIA memurları ve ajanları için son teknolojiyi geliştirmekle sorumluydu.

İçlerinden biri de Polonyalı Kurmay Subay Ryszard Kuklinski'ydi.

Kuklinski, Polonya'daki Komünist sistem tarafından hayal kırıklığına uğratılmış ve Batı'ya yardım etmek istemiş olan biriydi.

CIA de, onun çalışmaya devam etmesini sağlamak için her türlü teknolojiyi, sahip olduğu her şeyi kullandı.

Ona, dijital çağrı cihazının ilk hâline benzeyen ve mesaj göndermesini sağlayan gizli bir iletişim cihazı vermişlerdi.

Saklanan bilgileri gizlice gönderebiliyordu.

TSB aynı zamanda onu en etkin fotoğraf makinelerinden biriyle silahlandırmıştı.

Ona Tropel deniyordu.

Kamera modülü, birçok yerde gizlenecek şekilde tasarlanmıştı.

Dolma kalem içine saklanabiliyordu.

Bic tarzı çakmaklara yerleştirilebiliyordu.

Hatta Seiko'nun dijital kol saati içine gizlenebilen bir versiyonunu bile yapmışlardı.

Bu aktif bir gizlilikti.

Ama sadece 10 ya da 20 kere çalışırdı.

Her basışında, gizlice fotoğraf çekiyordu.

Kuklinski, Birleşik Devletler için çalıştığı 10 harika yıl boyunca, CIA'e 40 binden fazla gizli doküman ulaştırmıştı.

Nihayetinde, Polonya istihbaratı şüphelenmeye başladı ama yakalanmadan önce onu ve ailesini güvenli şekilde Birleşik Devletler'e getirmeyi başardılar.

Bugün, ileri teknoloji kameralar her türlü cihazın içine gizlenebiliyor ve okyanustan gökyüzüne kadar fotoğraf çekip, kayıt yapıp canlı akış sağlayabiliyorlar.

Düşmanın havadan görüntüsüne sahip olmak casusluk için kıymetli bir şeydir.

Bu perspektifi yakalayabilmek için Amerikan İç Savaşı kadar erken bir dönemde bile cihazlar geliştirilmişti.

Bir dagerreyotipi fotoğraf makinesinin balonla uçurulup düşmanın savaş alanının fotoğrafının çekildiğini gördük.

Bir kuşun yüksekliğinden görebilmek, insanların yüzyıllardır dilediği bir şeydi.

Artık teknolojinin yeni uygulamalarıyla, o balonların haftalarca, hatta aylarca sabit bir pozisyonda kalan ve hava platformu işlevi gören versiyonlarına sahip olabiliyoruz.

Modern casusluk balonları sorunlu bölgelerde ve Amerika'nın güney sınırında uyuşturucu kaçakçılarını ve kaçak göçmenleri aramak için kullanılıyor.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SINIR KONTROL İSTASYONU ABD ordusu, geniş alanlarda kayıt yapma testleri için 65 bin fite çıkabilen deneysel, yüksek irtifalı balonlar kullanıyor ve istikrarlı izleme sistemleri oluşturuyor.

Onlardan bazen "Savaş Videosu Cihazı" olarak da bahsediliyor çünkü bir olay olduğunda kaydı başa sarmaya ve ne olduğunu, daha da önemlisi kimlerin olaya karıştığını görmeye imkân tanıyor.

Hayati öneme sahip olan gizli veri toplamak insan duyularının ötesinde olduğu için bilim insanları ve mühendisler uzaydan direkt casusluk yapmanın bir yolunu buldular.

Yabancı hedeflerin elektronik sinyallerini algılamak için sinyal algısına sahip olan casus uydular kullanıyorlar.

Uydular elbette bir sonraki büyük evrimdi.

1960'ların başında Corona uydusu Sovyetler Birliği'nin üzerinden ilk kez geçmek üzere gönderildiğinde, kilometrekare bazında, Sovyetler Birliği'nin daha önce çekilmiş olan görüntülerinden çok daha fazlasını göstermişti.

Uydular dünyanın en etkili toplama araçlarından biridir.

Onların sınırlı yanı da, manevra yapmanın zor olmasıdır.

Bir uyduyla manevra yapıp onu doğru pozisyona getirmek zaman alır ve operasyona bağlı olarak, zamanında yetişemeyebilirsiniz.

Uydulardaki sınırlamalara karşı olarak daha etkin ve zorlu bir cihaz icat edildi.

Drone.

DRONE - YERDEN KONTROL EDİLEN İNSANSIZ HAVA ARACI Anladık ki, bir drone üzerine benzer platformlar koyarsanız, o drone havada 26 veya 30 saat ya da daha uzun süre kalabiliyor ve bir bölgenin üzerinde pozisyon almasını ve yerinde kalmasını sağlayıp aktif iletişim kurabiliyorsunuz.

Bulutların arasına bakabilirsiniz.

Kızılötesi kullanabilirsiniz.

Isı görüntüleme sayesinde çadırların içinde olsalar bile insanları saptayabilirsiniz.

Yani gelecek artık uydular değil.

Çok daha ucuz olan mobil platformları uçuruyorsunuz ve ihtiyacınız olan neredeyse her yerde bulundurabiliyorsunuz.

İleri Savunma Araştırma Projeleri Teşkilatı DARPA, ordu tarafından kullanılan dronelar gibi önde gelen teknolojileri geliştirenlerin başında geliyor.

DARPA, en küçüğünün boyutu serçe parmağınızın tırnağı kadar olan sistemler yaratıyor.

Büyük bir at sineğine benziyor.

Manevra kabiliyeti var.

Aslında bir mobil veri toplama platformu.

Bir televizyon kamerası olabilir.

Onu bir odaya uçurabilirsiniz.

Pencere pervazına kondurabilirsiniz.

Oturup ses ve video kaydedip bunları geri gönderebilir.

Görüntü alabilmesinin yanı sıra, düşmanlarınızın söylediklerini temiz şekilde kaydedebilmesi casusluk için önemli bir kaynak.

Ray Parrack, CIA'in Teknik Hizmet Ofisi'nde çalışmış olan bir mühendisti ve statik aracılığıyla gizli konuşmaları dinlemekten sorumluydu.

Özel alanım, dinleme ekipmanları yapmaktı.

İnsanların ne dediklerini duymak için dairelerine ve evlerine telsiz böcekler yerleştirilirdi.

Bunlar, telsiz vericileri olan, bir odadaki sesi aktaran cihazlardı.

Bell Labs'ın ilk ürünlerinden bazı transistörlerini telsiz mikrofonlarımızın bazılarında kullanmıştık.

Soğuk Savaş sırasında duvarın diğer tarafında geçen bir konuşmayı dinlemeniz gerekirse delikler açıp, ses kabloları geçirmek zorunda kalırdınız.

Ama günümüzde, bu bir ampul değiştirmek kadar kolay bir süreç olabiliyor.

Ve o ampul bir veri toplayıcı.

Ses alındığında, floresan ampul titreşimleriyle frekansı değiştiriyor.

Ve o ışık, gece uzak bir mesafeden bile çok özel bir tele foto merceğiyle tespit edilip bir sistem oluşturulabiliyor.

İz sürülmemesi ve parmak izi bırakmamak için  Elbette.

 dikkatli olacağım.

Aynı bu belgelerde olduğu gibi.

Parmak izi yok.

Kaybetmeyi göze alamam  Ve odadaki perdeler kapalı olsa bile konuşmayı duyabilirsiniz.

Gece görüşü kullandıkları için perdenin kenarlarından yeterince sızma olur ve bu sayede söylediğiniz her şey yine de duyulabilir.

Bu, dünyada önüne geçilmesi en zor sistemlerden biridir.

60'ların başında casusluk dünyasında yaşanan başka bir kırılma noktası da lazer teknolojisinin ilerlemesiydi.

Günümüzde lazerler hem güç hem ölçek bakımından ilerideler ve uzaktan veri toplama uygulamaları da var.

LAZER CASUSLAR - UZAKTAKİ BİR BİNAYI BÖCEK OLMADAN DİNLEME CİHAZI Lazerle veri toplama sistemlerinin kapasitesi korkutucudur.

Neredeyse görüş hattı, kızılötesi.

Bir pencere pervazına odaklanıp odadaki her ses titreşimini alabilirsiniz.

Odanın içine, birinin masasının üzerindeki köpük bardağa odaklayabilirsiniz.

Fotoğraf çekebilirsiniz.

Gözlük çerçevesine odaklayıp ses dinleyebilirsiniz.

Uzun menzilli lazer mikrofon kızılötesi bir lazer ışınını, hedef alınan bir odanın dış camından dinleme yapabildiğiniz oldukça sofistike bir kayıt cihazıdır.

450 metreden fazla menzile sahiptir.

İnsan konuşması gibi akustik ses dalgaları hedefe yöneltilmiş olan görünmez bir lazer ışınıyla ayarlanabilen küçük titreşimlere neden olur.

Bu ayarlanmış lazer ışığı özel bir alıcıyla algılanıp konuşma olarak anlaşılması için tekrar ayarlanır.

ALICI - LAZER IŞINI BİYOMETRİK - BİR BİREYİN OTOMATİK TANIMA İÇİN KULLANILABİLEN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNİN ÖLÇÜSÜ Özellikle biyometrinin gelişmesiyle birlikte ileri teknoloji, kötü adamın yakalanmasını kolaylaştırdı.

Ama diğer yandan, gizli çalışma sanatını çok daha zor ve tehlikeli hâle getirdi.

Bir yüz tanıma sistemi, biyometrik ölçüleri kullanarak yüz hatlarını bir fotoğraf ya da video için haritalandırır ve elindeki bilgiyi, bilinen yüzlerin bulunduğu veri tabanıyla karşılaştırır.

Yüz tanıma yazılımları yüzünüzün geometrisini okur.

Anahtar etkenlerin içinde gözlerinizin arasındaki ve alnınızla çeneniz arasındaki mesafe vardır.

Yazılım, yüz özelliklerinizi belirler.

Bir sistem, yüzünüzü tanımanın 68 anahtarını belirler.

Sonuç, yüz imzanızdır.

Bugün, Çin yetkilileri yüz tanıma teknolojisini birkaç dakika içinde bir insanın kimliğini belirleyebilen ileri teknoloji gözlüklerle şüphelileri bulmak için kullanıyor.

Gözlüklerde, beş metre uzaktan fotoğraf çekebilen dahili kameralar da mevcut.

Fotoğraf daha sonra yetkililerin, hedefin adı ve etnik kimliği konusunda bilgi alabildikleri veri tabanında işleniyor.

Aynı zamanda birinin kaldığı otel, internet geçmişi veya suç sicili hakkında da detaylı bilgiye ulaşılabiliyor.

Yüz taramanın kullanımı ve benzer teknolojiler çok yaygın.

Sadece Çin'de değil, hava limanlarında, konserlerde, cep telefonlarında, üniversite sınıflarında ve sosyal medyada da kullanılıyorlar.

Fatih Çömlekoğlu, siber güvenlik şirketi Appguard Inc.'in baş teknoloji sorumlusu ve önleyici savunmayla, birçok kişinin "sıfır güven alanı" dediği alanda uzman.

Uygulama istismar edilirse, bu daha da kötüdür çünkü onu kullanan sizsiniz.

Sizin adınıza mesaj gönderebilirler.

Aslında söylemediğiniz şeyleri söyleyebilirler.

Yüz tanımanın parmak izi yazılımıyla birlikte kullanılması aslında kendinizi hackerlara karşı savunmanızı daha da zorlaştırabilir.

Yine de kullanıcının doğru şekilde kimliğinin belirlenmesinde riskler var.

Aynı zamanda, kapsadıkları bilgiyle düşmanlar kimliğinizle ilgili aldatıcı şekilde kullanım yapabilirler.

Bilgileriniz ele geçirilip başkaları tarafından tekrar kullanılabilir ya da sistem sizmişsiniz gibi kandırılabilir.

Tehlikesiz gibi görünen uygulamaların bile ciddi içerikleri olabiliyor.

Hamlet Yousef, Irongate Capital Advisors'ta bir yönetici ortak ve savunmaya dayalı teknolojilere yatırım yapıyor.

Apple ya da Android için son işletim sistemini yüklemiş herkes ben sizinle telefonda konuşurken, sizin bir tavuk, köpek ya da başka bir hayvan gördüğünüz özelliği görmüştür.

O cihazı ya da o görüntüyü bir çizgi karaktere dönüştürmek çok fazla zaman almaz.

Bir insandır ya da öyle görünür ama o siz değilsinizdir.

Bunun anonimlik, inkâr ve kandırmaca üzerindeki etkisi devasa olur.

Casusluk dünyasında bilgi toplamak, savaşın sadece yarısıdır.

Diğer yarısı, karşı istihbarat ve elinizdeki bilgiyi korumaktır.

21.

yüzyılda siber güvenlik önemli bir odak noktası olacak.

Gördüğünüz şey konusunda sadece hükûmetler değil, şirketler de endişe duymaya başladı çünkü bir ürünü geliştirmek için milyarlarca dolar harcadıysanız, tüm o araştırmalar, geliştirmeler, denemeler yapıldıktan sonra rakiplerinizden biri gizli bilgilerinize erişirse ya da planlarınıza ulaşırsa, piyasada sizi ters köşeye düşürebilir ya da daha az maliyetle daha iyi bir ürün çıkartabilir.

Bu, GSYH'yı önemli ölçüde etkiler.

Ekonomiyi önemli ölçüde etkiler.

Tüm kapıları kilitleyebilir, tüm pencereleri kapatabilirsiniz.

Yine de o güvenliği aşıp ihtiyacı olan şeyi almanın yollarını bulmakta kararlı olan bir düşman bulursunuz.

Her operasyonun merkezinde düşmanınızın kayıp olduğunu anlamayacağı bir bilgi toplama isteği vardır.

Kullandığınız teknolojiden ve bilginin nereye gizlendiğinden bağımsız olarak.

Çünkü kayıp olduğunu bilmedikleri bilgi istismar edilebilir ve çok daha değerlidir.

Uzak mesafeden veri toplamak her zaman casusluğun merkezinde olacak.

Casusluğu her zaman bir satranç oyununa benzetirler, değil mi?

 Siz bir hamle yaparsınız, biz bir hamle yaparız.

Bu, aynı şeyin elektroniğidir.

Savunmasız olduğumuz noktaları kabullenmeli ama aynı zamanda bunu yenmenin yollarını da aramalıyız.

İstihbarat teşkilatları her zaman savaş bölgesi yakınındadırlar.

Teşkilatların hepsi sürekli savaş hâlindedir.

Sırları çalmak için savaşırsınız ya da elinizdeki sırları korumak için savaşırsınız.

Yani rahat edebileceğiniz tek bir an bile yoktur.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ İstihbarat teşkilatları casusluk için casus görevlendirdiğinde, gizli bilgiler toplamak için gizli iletişime bel bağlarlar.

Bugün bir DNA ipliğini alıp onu mesaj taşır hâle getirecek şekilde değiştirmek mümkün.

İletişimimizi olabildiğince fark edilmez kılmayı denedik.

Mikro fotografide aldığımız talimatlarla boyutları, bir cümlenin noktası kadar yapıyoruz.

Her ajan, kendi eşsiz şartlarına göre farklı gizli iletişim yöntemlerine ihtiyaç duyar.

Küçük bir düğmeye basardı ve aktarım yapılırdı.

Ana istasyon da buna cevap verirdi.

İstihbarat teşkilatlarının odakları asıl şeylerden biri de, casuslara zarar gelmeden bilgiyi almalarını ve aktarmanın yollarını bulmalarını sağlayacak teknolojiler geliştirmektir.

Başarılı bir casusluk operasyonunun merkezindeki asıl şey, gizli iletişimdir.

GİZLİ İLETİŞİM Casusların başarılı şekilde çalışabilme becerileri, denetçileriyle iletişim kurarken kullandıkları gizli sistemlerin düşman tarafından dinlenmesinin önüne geçilmesine bağlıdır.

Zulalar, dijital gizli yazılar, gizleme tertibatları ve internet sunucu ağının sonsuz görünen imkânları.

Gizli iletişim dediğimiz şey, casusluğun olmazsa olmaz malzemesidir.

Sırlar çalan casuslar vardır.

Bir de, onları yöneten ve analiz edilmeleri için geri göndermesi gereken denetimciler vardır.

Ama aralarındaki bağlantı, gizlice ve yakalanmadan bunu nasıl devam ettirdikleridir.

Gizli bilgileri transfer etmenin en güvenilir metotlarından biri, bir ajanla bir istihbarat memurunun yüz yüze görüşmeleridir.

Malzemelerin değiş tokuşu garantilidir ve en acil sorunlar da konuşulabilir.

 sana söylemeyecek kadar ağzı sıkı çünkü hepsi çok gizli.

Ve  Ama görmene izin vereceğim.

İstediğin notları alabilirsin, ki bunu bugün yapabileceğini düşünüyorum ama ben  Yani eğer yanlış ellere geçerse ve geçmeyeceğini biliyorum ama  Arabaya gizlenmiş olan FBI kameraları Pentagon analizcisi Gregg Bergersen ve Çin ajanı Tai Shen Kuo'nun, Tayvan'a yapılacak silah satışının gizli belgelerinin el değiştirmesiyle ilgili tartışmalarını kaydetmişti.

Bu durumda yüz yüze görüşme pek iyi gitmedi.

Toplantılarının kaydı delil olarak kullanıldı.

İkisi de casusluk yapmaktan 15 yıllık hapis cezası aldı.

Bir görüşmeye giderken takip edilmediğinizi garanti edemiyorsanız görüştüğünüz kişiyi tehlikeye atma potansiyeliniz vardır.

Aradaki fark en iyi ihtimalle birkaç saniyedir.

Bir köşeden döner ya da çıkmaz bir sokağa girersiniz.

Çok kısa bir süre  Sizi takip eden kişinin de belli mesafeden aynı dönüşü yapması için birkaç saniyesi vardır.

Kişilerle yüz yüze görüşmek istihbarat ajanları için bir mücadeledir.

Bir diğeriyse, direkt olarak görüşmeye gerek olmadan gizli bilgi değiş tokuşu yapmaktır.

Hâlâ kullanılan ve İkinci Dünya Savaşı'na dayanan tekniklerden biri de, zuladır.

ZULA GİZLİ BİR YER KULLANILARAK EŞYA YA DA BİLGİ PAYLAŞMA METODU Bir zula senaryosunda, bir ajan ve bir istihbarat memuru özel bir yer bilgisine sahiptir.

Ve taraflar, bir işaret aldıklarında o belirli yere bir paket geleceğinden haberdar olurlar.

Belirli bir yere, bir eşya bırakılacaktır.

Böylece, işaret alındığında, ajan o konuma gider ve belgeyi alır.

Zulaları gözetlemeye karşı gizlemenin bir sürü yolu vardır.

İçinde para duran sığ bir tuğla ya da bilgi saklanabilen sahte bir taş kadar basit bir şey de olabilir.

Düşük teknolojili bir senaryoda, içine mesaj gizlenmiş farelerin bile zulalarda kullanıldığı olmuş.

Bir yere bıraktığında, şehirde ajanından başkasının almak istemeyeceği bir aracı vardı.

Bir zamanlar, düşman bölgelerinde ölü hayvanları zula aracı olarak kullandık.

Zula, sonradan Rus casusu olan FBI'ın eski ajanlarından Robert Hanssen'ın tercih ettiği gizli iletişim metoduydu.

Hanssen çok zekiydi çünkü karşı istihbarat memurunun bilgisiyle geleneksel simsarlığı karıştırmıştı.

Zulaları çok etkin şekilde kullanmayı biliyordu.

Onları nasıl seçeceğini biliyordu ve onlara dijital ögeler ekliyordu.

1988'de, Hanssen KGB'ye boş görünen ama gizli bir mesaj içeren bir disket göndermişti.

40 izleme modu adındaki bir prosedürle, gizli mesajını kayıp alana saklamak için disketi formatlamış ve normal kapasitesinin altına düşürmüştü.

Hanssen daha sonra, KGB'nin yerine geçen SVR'yle iletişim kurmak için Palm III adında bir cep bilgisayarı kullandı.

KGB'ye ya da o zamanki SVR'ye, "Düşünsenize, gelecekte zula kullanmama gerek bile kalmadan kablosuz olarak her şeyi yapıp, sizinle iletişim kurabileceğim." demişti.

Yani dijital tekniklerle, klasik eski teknikleri bir arada kullanan bir ajan, karşı istihbarat teşkilatı için bir kâbustur.

Robert Hanssen tutuklandığı gün, daha önce 20'den fazla kez kullandığı, Vienna, Virginia'daki Foxstone Parkı'daki bir köprü altında bulunan bir zulaya bilgi aktarıyordu.

Bu, yedi gizli FBI belgesinden ve SVR'ye şifreli şekilde yazılıp bir bilgisayar disketine kaydedilmiş olan gizli bir mektuptan oluşuyordu.

Hepsi, parmak izinin bulunduğu siyah bir çöp poşetindeydi.

Paketi köprü altına bıraktıktan sonra FBI'ın kendisini beklediği arabasına geri dönmüştü.

FBI'ın içinde bir köstebek olan Hanssen, 22 yıl boyunca Sovyet ve Rus istihbarat servisleri için görev yapmıştı.

Birleşik Devletler'e karşı yürüttüğü casusluk eylemleri nedeniyle müebbet hapse mahkûm edildi.

Casuslar, Hanssen'in gizli iletişimi gibi zulalar kullansalar da, günümüzde çoğu Hanssen'in 1990'larda öngörmüş olduğu gibi dijital ve kablosuz olarak yapılıyor.

Sığ bir kayanın içine gizlenmiş dijital bir zula yapabilirsiniz.

Bu kaya bir parkta bulunabilir ve yakınına gittiğinizde, cep telefonunuzdan "aktar" seçeneğine tıkladığınızda, Bluetooth aracılığıyla kablosuz olarak, telefonunuzdan altı metre ilerideki kayanın içine o bilgileri aktarabilirsiniz.

Kaya, bilgiyi alıp yükledikten sonra size bir doğrulama mesajı gönderir veya bilgilendirme yapar.

Ertesi gün, büyükelçilikten biri köpeğiyle yürüyüşe çıkar ve 18 metre daha ilerler.

Elleri ceplerinde durur.

Cep telefonunu kullanarak gizlenmiş bilgiyi indirir ve size yeni görevler gönderirler.

İstihbarat teşkilatlarının odakları asıl şeylerden biri de, casuslara zarar gelmeden bilgiyi daha etkin şekilde almalarını ve aktarmanın yollarını bulmalarını sağlayacak teknolojiler geliştirmektir.

CIA'in Teknik Hizmet Ofisi, yaratıcı casusluk teknolojileriyle dolu bir teşkilattır.

Burası THO adıyla bilinen bir ofistir.

Bu aslında, en eski ve en saygın CIA ofislerinden biridir.

İlk olarak 1951 yılında kurulmuştur.

THO, tüm havalı casusluk cihazlarını, gizli aletleri, özel silahları, gizli iletişim ekipmanlarını, tüm bunları yapan yerdir.

James Bond filmlerine aşina olanlar bunu Q olarak düşünebilirler.

KAYNAK: MGM, JAMES BOND, SKYFALL 2012 Benim için çalışan insanlar Q'ydu.

Mühendisler, bilim insanları, teknisyenler, zanaatkârlar.

Tüm o insanlar THO tarihi boyunca önemli şeyler yaptılar ve bugün de yapmaya devam ediyorlar.

KMAİ dediğimiz kısa menzilli ajan iletişim cihazını çok kullanırdık.

Bu, başka bir şey gibi görünmek üzere geliştirilmiş olan ve ajanın acil bir mesajı iletmesini sağlayan bir cihazdı.

Genel olarak mesajınızı alır ya da yazarsınız.

Belirli bir format hâline getirirsiniz.

Sonra, belli bir zaman ve yerde, bir düğmeye basarsınız ve anlık yayın dediğimiz bir şey gönderiyor.

Bu bir "tık" gibidir, çok hızlıdır  Bugün sıkıştırılmış mesaj dediğimiz şey sayılır.

Daha sonra, ideal olarak yakınlarda bulunan ve bunu elde etme yetkisi olan biri tarafından alınır.

Çünkü birinin sinyali alıp, bunu nirengi yapmasının önüne geçmeye çalışırız.

SRAC birçok yüksek profilli casus için favori gizli iletişim kurma metoduydu.

Buna TOPHAT kod adlı, çifte ajan ve GRU memuru Dmitri Polyakov da dâhil.

Polyakov Sovyet bir tümgeneral ve Soğuk Savaş'ın en büyük casuslarından biriydi.

Sovyet sırlarını FBI'a ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na iletmişti.

Polyakov gibi önemli büyüklükte ve yıllar sürmüş olan dosyalara birçok sayıda resmi istihbarat memuru dâhil olur.

Tekrar tekrar ortaya çıkan bir istihbarat memurunu kullanmak istemezsiniz.

Muhtemelen yarım düzine denetimcisi vardı.

Skotzko, CIA memuru ve Polyakov'un denetçisi Sandy Grimes'la birlikte Polyakov'un Sovyetler'e ait olan GRU'da yükselişini izledi.

Delhi'den kendisinin general olduğu haberini ileten telgrafın geldiği gün Noel'di.

Onun için de Noel'di, bizim için de.

Erişimi inanılmaz derecede artmıştı.

Sadece general olduğu için değil.

General rütbesine sahipti ama bu tüm generallere, GRU'daki o küçük gruba erişiminin olmasını sağlamıştı.

Ve bu yüzden, rütbesi ve pozisyonu nedeniyle bizim için altın madeni hâline geldi.

Polyakov Sovyetler'in nükleer, kimyasal ve biyolojik kapasiteleriyle ilgili çok gizli belgelere ulaşabilmişti.

Denetçileri, Polyakov'un en iyi iletişim cihazlarına sahip olmasından sorumluydu.

Bir keresinde, gizlilik cihazı olarak bir telsiz ve bir kayıt cihazı kullanmıştı.

Bir olta  Sanırım sapı mantardı ve içinde  İçinde küçük bir oyuntu vardı ve cihazını oraya koyabiliyordu.

Polyakov'un kısa dalga telsizi oltanın içine gizlenebiliyordu.

Ve her şey paramparça oldu.

Resmen parçalandı.

Çok mutsuz olmuştu.

Biz de baştan başladık.

THO, tasarımı düzeltip onu çalışır hâle getirmeyi başarmıştı.

Olta aslında gizli sinyalleri algılayan bir antendi.

ALICI Ve onu suya soktuğunda da, akıntının beş yüz metre ilerisinde sinyal gönderen birinin akustik sinyalini algılıyordu ve suyun altından aldıkları sinyallerle konuşup sohbet edebiliyorlardı.

Yakalanma şansları neydi?

 Çok az.

Ama başarısız olmayana, en iyisine "Eşsiz" deniyordu.

THO ona, "Adam" diyordu.

Ve Polyakov için özel olarak geliştirilmişti.

Polyakov'un bu küçük üniteyle yapabildiği şeylerden biri de, üzerindeki klavyeyle mesaj yazabilmekti.

Bu şeyin içine düştü.

Küçük bir düğmeye basardı ve aktarım yapılırdı.

Ani aktarım, yani 2.4 saniye falan sürüyordu.

Üs istasyonu da buna karşılık verirdi ve  Polyakov buna bayılmıştı ve "Sonunda merkezdeki çocuklar bunu halletti.

İyi iş çıkardıklarını söyleyebilirsin." dedi.

Evet ve bu bir devrimdi.

1980'lerin sonunda, CIA'e 25 yıl hizmet ettikten sonra Polyakov KGB tarafından takip edildiğinden şüphelenmeye başlamıştı.

Onunla son görüşmemiz  Sovyet Konsolosluğu'nun yerleşkesindeki bir dairede gerçekleşmişti.

Bu onun fikriydi, kesinlikle benim değil.

Muhtemelen 40 yıllık kariyerimde en çok korktuğum andı.

Ama içeri girdik ve tüm eşyalarının paketlenmiş olarak, oturma odasının ortasına, piramit şeklinde dizildiğini görünce şaşırmıştım.

"Neler oluyor?”

 diye sordum.

"Evet, bunun olabileceğini kim bilirdi?”

 dedi.

O anda ondan şüphelenildiğinden endişe etmeye başladığından endişe etmeye başlamıştım.

Ve ona dedim ki  "Güvenliğin konusunda şüphelerin varsa, seni buradan çıkartıp ülkemize götürme fırsatını sana borçluyuz." Kendini biraz olsun kaybedip parladığını gördüğüm tek an o olmuştu.

"Bunu sizin ülkeniz için yapmıyorum.

Bunu, son 60 yılda Komünist Parti'deki o piçlerin yaptıkları yüzünden, Rus halkı için yapıyorum." dedi.

İlk kes motivasyonunun ne olduğunu derin şekilde görmüştüm.

Çok açıklayıcı bir andı.

Polyakov'un sezgileri doğruydu.

O CIA için çalışırken, FBI köstebeği olan Robert Hanssen de Ruslar için çalışıyordu ve GRU istihbaratına Polyakov adında bir FBI kaynağının adını vermişti.

Hanssen, tabutuna son çivinin çakılmasına yardımcı olmuştu.

Polyakov hemen ele geçirildi, arandı ve GRU tarafından sorguya çekildi.

Daha sonra tam bir itirafta bulundu ve oradan hapse gönderildi.

Ailesi tarafından bir ya da iki kez ziyaret edildi ve sonra ortadan kayboldu.

88'de idam edildi.

Polyakov'un Birleşik Devletler'in, Sovyetler'in yapabileceklerine ve silah kapasitelerine dair sahip olduğu sırları aktararak, Soğuk Savaş'ın kızışmasına engel olduğu söyleniyor.

Polyakov'un başarısı, gizli iletişim için kullandığı çeşitli araçlara dayanıyordu.

Çoğunlukla, olta gibi günlük eşyaların içine gizlenmişlerdi.

Yani iletişimimizi ya başka bir şey gibi göstermeye çalıştık ya da en azından başka bir cihazın içine gizleyerek olabildiğince zor fark edilir hâle getirdik.

Bu, gizli iletişimdir.

Ve sürekli gelişiyordu, üzerinde çalışılıyordu.

Ama bugün, kısa menzil için Wi-Fi, Bluetooth, bilgisayarlar kullanılabilir.

İnternet üzerindeki bir noktadan diğer kısa mesafedeki noktaya.

Belki yan yana duran iki bilgisayarın o veriyi aktarması söz konusu olur ama bu bugün kullanılır.

Ünlü televizyon dizisi The Americans'ın gerçek versiyonunda uzun süreli ve gizli olarak görevlendirilmiş on Rus ajan Amerika'daki Hayal Hikâyeleri Operasyonu'nda tutuklanmıştı.

Bu, istihbarat dünyasındaki insanlara, Rus casuslarının Amerikan topraklarında hâlâ aktif olarak çalıştıklarını hatırlatmıştı.

"Hayalet Hikâyeleri", Amerika'da İkinci Dünya Savaşı'ndan beri devam eden, en uzun süreli karşı istihbarat operasyonlarından biridir.

En azından   2000 yılında, muhtemelen daha önce başladı.

Sahte kimlikle Amerika'da bulunan on kanun kaçağı Rus'un izi sürülmüştü.

SVR istihbarat memurlarıydılar ve sıradan Amerikalılar gibi yaşıyorlardı.

Resmen casus olan yan komşular gibiydiler.

MIKHAIL SEMENKO MEZUN ÖĞRENCİ "Yasa dışı" yaşayan Rusların çoğu çalıntı kimliklerle ABD'de bulunup normal hayatlar yaşıyor.

Evleniyor, evler alıyor, çocuklar yetiştirip Amerikan toplumunda asimile oluyorlar.

Amerika'nın politika oluşturma çevrelerinden bilgi kaynakları edinmek için uzun vadeli olarak gelmişlerdi.

Rusya'ya rapor vermek için çeşitli gizli iletişim sistemleri kullandılar.

Hayalet Hikâyeleri ekibi o zamanlar var olan tüm gizli iletişim yöntemlerini kullanmışlardı.

Buna gizli yazılar, gizli mürekkep de dâhil.

Normal radyo frekanslarından gelen tek taraflı sesli mesajlar aldılar.

Kullanılan en ilginç sistemlerden birini, 2010 yılında Anna Chapman adıyla, on Rus'tan biri kullanmıştı.

SVR, günlük kullandığı dizüstü bilgisayarı için bir sistem geliştirdi.

Bir Starbucks'a ya da kahveciye gidip pencere kenarına oturuyordu.

Bilgisayarında kurulu olan Windows işletim sistemine kurulu olan geçici bir kablosuz ağı aktif hâle getiriyordu.

Ve bu, Microsoft'un yıllar önce öngördüğü bir sistemdi.

Aynı evde iki kişinin farklı odalardan bir oyun oynamak istediğini düşünelim.

İnternete girmelerine gerek yoktu.

Bu aslında internetten önceydi.

Ama basitçe, kablosuz özelliği kullanıp ikisi arasında bir dahili ağ yaratabilirlerdi ama bu asla internete bağlanmazdı.

Anna da bunu aktif hâle getirdi.

Temas ettiği kişi yolun karşısında, 45 metre uzaktaki bir arabada durup onunla kişisel bir temasta bulunmayabilirdi.

Kolayca bilgisayarını açıp dosyayı aktif hâle getirebiliyordu.

45 metre uzaktaki bir arabayla kablosuz olarak eşleşebiliyordu.

Link olan hangi klasörü taşırsa, otomatik olarak şifresi kırılıyordu ve gizli bir tünelden 45 metre ilerideki arabaya gidiyordu.

Ve tespit etmesi neredeyse imkansızdı.

Tespit edilse bile şifrelenmişti.

Bunun en ironik yanlarından biri, Anna'nın biraz sakar bir ajan olmasıydı.

FBI kaynaklı bir gizli kamera kaydında, Chapman bir yapı markette gizli bir bilgisayar kullanarak bir Rus casusuna şifreli mesaj göndermeye çalışıyor.

Bir Rus ajanının ayakta durup, 45 metre ilerideki bir arabayla iletişim kurduğundan emin olmak için bilgisayarını öyle tuttuğunu görmek tuhaf.

Zayıflık genelde teknolojide değil, ajanda olur.

Chapman, bir Rus görevlisi olduğuna inandığı Roman adında biriyle, yerel bir Starbucks'ta buluşup bilgisayarıyla yaşadığı teknik sorunlardan bahsetmişti.

Roman da hemen, "Bilgisayarda sorun olduğunu düşünüyorsan, onu bana ver de, istasyondaki arkadaşlarım bir baksın.

Bu konuda çok iyilerdir." demişti.

Anna da, "Bu harika olur." diye karşılık verip bilgisayar konusunda rahatladığını düşünmüştü.

Böylece, gizli bir FBI memuruna kontrol edilmesi için bilgisayarını vermişti.

Adam da karşılığında, "Anna, bir şey yapman gerekiyor." dedi.

Başka bir ajana bir pasaport götürmesini ve görev tamamlandığında da bir işaret vermesini istemişti.

Sadece bilgisayarı vermekle kalmayıp, pasaportu götürmeyi de kabul etmişti.

Ama komplocu bir davranış sergileyip pasaportu ve bunu yapmayı kabul ettiği için onu kanun ihlâliyle suçlayabileceklerdi.

26 Haziran'da, doğu yakasında muhtemelen altı yüzden fazla ajanın yer aldığı büyük bir operasyonla tüm tutuklamalar aynı anda gerçekleştirildi.

Anna tutuklanmasaydı, Amerika'daki en tehlikeli casuslardan biri olacağı belirtilmişti.

Bunun nedeni de, erişimiydi.

Her kapıdan ve sekreterden geçebilirdi.

Erkekler de ona zaman ayırıp onunla görüşmeyi kabul ediyorlardı.

O da işi konusunda bir taktik geliştirmişti.

Bu bir işe alımdı.

Arkadaş edinip sosyal merdiven basamaklarını çıkmaya çalışıyordu.

Biriyle gizlice iletişim kurmak ve istihbarat değiş tokuşu yapabilecek beceriye sahip olmak bir casusluk operasyonunun başarısı için hayati önem taşır.

Gizli yazı, gizli iletişim metotlarından biridir ve antik zamanlardan günümüze kadar kullanılmıştır.

Bağımsızlık Savaşı sırasında George Washington  Culper Ring adındaki bir casus ağı birbirine mesaj gönderirdi.

Bazen gizli yazılarla, bazen açık mektuplarla.

"47, 32'de 16'yla buluşacak." derlerdi.

Culper Ring ajanları da, bu mektupları alıp Washington'daki merkeze götürürlerdi.

Yani bu gizli yazı ve istihbarat meselesiydi.

"Gömülü" denen istihbarattı.

Diğer türlüsü zararsız iletişim olurdu.

Dijital bilgiler için kullanılan steganografiyle benzer bir teknik.

İnsanlar, dijital olarak gizli ve bilinmeyen belgelere bazı görüntüler, hesap tabloları ya da dijital olan başka belgeler eklemenin yollarını buldular.

Her gün internet ağı üzerinden kaç görüntü gönderildiğini sorarsanız, dünyada kimsenin bir fikri yoktur çünkü  Milyarlarca görüntü gönderiliyor.

Yani bilgi çalan bir casus bunu şifreleyebilirse, dijital formata dönüştürüp, bir resim belgesinin, bir müzik dosyasının, bir Word dökümanının içine gizleyip paylaşabilir.

Eğer bunu analiz altında olmayan ya da bir istihbarat teşkilatı tarafından gözlemlenmeyen bir kanalda kullanıyor ya da sitede paylaşıyorsa büyük ihtimalle asla incelenmeyecektir.

Hiçbir zaman incelenmez ve dolayısıyla etkili olur.

Sırları gizleme ve saklama becerisi istihbarat toplumu içinde bir sanat şeklidir.

MİKRO NOKTALAR - EN AZ 100'E BİR ÖLÇEKLE KÜÇÜLTÜLMÜŞ FOTOĞRAF YA DA SAYFA İlk mikro fotografi çalışması 1800'lerin ortasında yapılmış ve 1900'lerde bu neredeyse bir sanat dalı hâline gelmiş çünkü oradaki zorluklardan biri de, tüm İncil'e bir buçuk santimlik film sığdırmaktı.

MİKRO NOKTA Yani bu gerçekten mikro fotografiydi.

Ama İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar bunu bir iletişim aracı olarak kullanmaya karar verdiler.

Yaptıkları şey, aldıkları bilgiyi, bir nokta boyutuna, cümle sonuna koyulan nokta hâline getirip gerekli kişiye göndermekti.

Modern teknoloji, mikro noktaları ve steganografiyi daha da ileri götürerek, yeni gelişen bir teknikle birlikte, casusluk yapmayı insan DNA'sına gizli bilgi saklayarak moleküler bir seviyeye getirdi.

Bugün bir DNA ipliğini alıp onu mesaj taşır hâle gelecek şekilde değiştirmek mümkün.

Bu tekniği kullanarak, gönderici sadece alıcının izole edip, milyonlarca benzer iplikten ayırabileceği eşsizlikte bir DNA ipliği yaratır.

Bir şifre taşımasını sağlayabilirsiniz.

Onu üretebilir ve birden fazla kopyasını yapabilirsiniz.

Bunu yapacak teknoloji var.

Günümüzde, gizli mesaj gönderme kanalları özellikle sosyal medya uygulamalarının artmasıyla, patlama yaptı.

Telefonunuzda noktadan noktaya şifreleme yapan birden fazla uygulama var.

WhatsApp var.

Telegram var.

Çeşitli sistemler var.

Her biri şifreli.

Devlet çok büyük zorluk çekiyor ve bazı durumlarda şifrelemeyi kıramıyor.

Ama karmaşık ve şaşırtıcı olan başka yollar da var.

Dijital uygulamalar, mesaj göndermeyi kolaylaştırıyor ve aynı zamanda casusların dijital oyunlar gibi daha tehlikesiz platformlarda iletişim kurmasını sağlıyor.

Tom Clancy's Rainbow Six, Halo, Fortnite, Minecraft gibi üyelerin takımlar hâlinde işbirliği yapıp iletişim kurduğu yerlerde.

Aynı kanal gizli iletişim için de kullanılabiliyor.

İnternet üzerinden gizli iletişi kurma yollarından biri de, The Onion Router'ın kısaltması olan Tor adındaki şey.

Karanlık Ağ'a açılan bir kapı.

İnternetin üçte ikisi, Karanlık Ağ denen şeyden oluşuyor.

Uyuşturucu satıcıları ve bilgisayar korsanları tarafından kullanılıyor.

Burası, başkalarının bilgisayarlarına girmek için kullandıkları araçları alıp satmak için kullandıkları yer.

Her türlü kötü amaç için kullanılıyor.

Tor sadece içine girmenizin yolu.

Bu aynı zamanda dünya çapındaki terör ağlarının da kullandığı araç.

İŞİD, 2016'daki Paris saldırıları için Tor ve sosyal medya üzerinden iletişim kurmuştu.

Telegram benzeri uygulamalarla diğer grup üyeleriyle güvenli şekilde iletişi kurmuş ve saldırıları gizlice planlamalarını sağlamıştı.

İstihbarat casusları, stratejilerini teknolojideki son değişimlere ayak uyduracak şekilde sürekli değiştiriyor.

Bir karşı istihbarat teşkilatıysanız, nereye bakacağınızı nereden bilirsiniz?

 Nereden başlarsınız?

 Birçok açıdan, iş ajanlara düşer.

Rusların inandığı gibi, en iyi olduğunuz şeyi takip ederseniz asla yakalanmazsınız ve çoğu zaman bu gerçektir.

Gizli işlerin geleceği tamamen dijital.

Bu şifrelerin bazılarını kırmak imkânsız ve bu yüzden casusları yakalamak çok daha zor olacak ama bizim casusluk yaptığımızı yakalamaları da çok zorlaşacak.

Ama evet, bugün dünya dijital.

Gizli operasyonları bir vücut gibi düşünürseniz, gizli iletişimin kalbinde fark yaratan şey başarılı bir casusunuzun olup olmadığıyla, başarılı bir casusluk operasyonu yapıp yapmadığınız arasındadır.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Özel Harekât kuvvetleri, ordunun elit komandolarıdır.

Pusu kurarlar.

Keşif yaparlar.

Aynı zamanda casusluk operasyonları için de çağrılırlar.

Özel Harekât mensupları bir ekipman parçası almak ya da bir programa erişmek için baskın yaparlar.

Başarılı olmak için ileri teknolojiye güvenirler.

SEAL ekipleri bin Ladin'i avlama sürecinde mümkün olan her casusluk sanatını kullandılar.

Özel Harekât kuvvetleri mızrağın ucunda bulunurken, geleceğin teknolojisi ikisini ayırmaya çalışıyor.

Uçaklar ve İHA'lar etki ve tepki üzerine eğitilecekler.

Bu, makinelerin yükselişi gibi  Terminatör'le Matrix'in buluşması gibi.

ÖZEL HAREKÂT VE SABOTAJLAR Dünyanın süper güçleri, ileri derecede silahlanmanın gelişmesiyle casusluk için askeri kapasitelerini modernleştirmeye devam ediyor.

Ama Özel Harekât Kuvvetleri'nin düşmanla ilgili istihbarat elde etmekte kullandığı tek bir değişmezi vardır.

Özel olarak seçilmiş olan bu birimler geleneksel kuvvetlerle çözmekte zorlanılan sorunları çözmeye çalışırlar.

Genelde alışılmadık taktikler kullanarak küçük birimler hâlinde çalışırlar.

Amerika'dakilerin birçoğu, 1756 yılında Binbaşı Robert Rogers tarafından geliştirilmişti.

Fransa ve Hindistan Savaşı'nda Robert'ın Komandoları Özel Harekât'ın yerli birlikleri yenmesinin ama onlarla kendi şartlarında savaşmasının klasik bir örneğidir.

Güderi giyiyorsunuz, yeşil üniforma giyiyorsunuz, kamufle oluyorsunuz, bir misket tüfeği, bir tabanca ve bir Kızılderili baltası taşıyorsunuz ve gerilla savaşı başlatıyorsunuz.

Aslında bu düşmanınızla yakınlaşmakla ilgili.

Yüzlerce yıl önce Rogers bunun hakkında yazmıştı.

Sessizce devriye gezmek ve hasmınıza tuzak kurmak hakkında.

Bugün komandolar aynı taktiklerle, aynı prensiplerin bazılarını kullanarak eğitiliyorlar.

Hatta, dünya çapındaki Özel Harekât kuvvetlerinin çoğu casusluk operasyonlarında benzer taktikleri kullanırlar.

Buna sabotaj da dâhil.

Sabotaj çok etkili bir araçtır.

Bugünlerde genel olarak Özel Harekât camiasının üyelerinin CIA'yle işbirliği içinde çalışmasıyla gerçekleştiriliyor.

SABOTAJCI - MEKANİZMALARI, KÖPRÜLERİ, EKİPMANLARI YA DA DÜŞMANIN DİĞER ÖGELERİNİ YOK EDEN CASUSTUR.

Sabotajın en iyi örneklerinden biri, İkinci Dünya Savaşı sırasında Norveçli komandoları eğitmiş olan Britanya Özel Harekât İdaresi'nden, yani SOE'den bir ekibin önderliğinde yapılmıştı.

Cesur görev, Nazilerin bir atom bombası yaratmak için gereken malzemeleri üretmesini önlemek için tasarlanmıştı.

Almanlar, Norveç'te Rjukan adlı bir yerde bir ağır su reaktörü kurdular.

Buradaki fikir, Alman atom bombası programında ağır su kullanmaktı.

Ağır su, Almanların istediği bir tür atomik silahın öncüsü olarak kullanılırdı.

AĞIR SU - NORMALDEN DAHA FAZLA MİKTARDA HİDROJEN İZOTOP DÖTERYUMU İHTİVA EDEN BİR SU ÇEŞİDİ.

Döteryum, Norveç'teki dev bir vadinin dibindeki Vemork adlı bir su tesisinde üretilmişti.

Bir Fransız komando birliği onu ele geçirmeye çalışmış ama Almanlar saldırınca sadece dört kişi kurtulmuştu.

SOE'deki Yüzbaşı Rønneberg ve beş Norveçli komando yerdeki dört savaşçıya katılarak bir denemede daha bulunmuştu.

Almanlar tarafından fark edilmeden Norveç'in kuzeyine güvenli bir şekilde paraşütle inmiş olan küçük bir müfrezeydi.

Dokuz kişilik ekip, görülmeden Vemork'a ulaşmış ve iki gruba ayrılmıştı.

Biri tesisi yok edecek, diğeri de gözcülük yapacaktı.

İçeriye girmeleri gerekiyordu, yani Alman bekçileri aşıp içeri girmeli ve patlayıcı yerleştirmeliydiler.

Grubun hedefi, ağır su üretiminin son aşaması olan 18 hücreli bir aküydü.

Rønneberg dört patlayıcı yerleştirip hücreleri havaya uçurdu.

O ve diğer komandolar, üç saatlik mesafedeki dağ yamacına gitmiş ve kayak yaparak uzaklaşmışlardı.

Nişancı Operasyonu, savaş boyunca gerçekleştirilmiş olan en başarılı sabotaj görevlerindendi.

SOE aynı zamanda, İkinci Dünya Savaşı boyunca CIA'in ve Amerikan İstihbarat Teşkilatı'nın selefi olan Amerika Stratejik Hizmetler Dairesi'yle, yani OSS'yle de yakın şekilde çalışmıştı.

İttifakları savaş alanının çok ötesine ulaşmıştı.

Britanya'yla çok yakın bir işbirliği içindeydik ve savaş sırasında özel projelerde birlikte çalışmak için bilim adamları, mühendisler ve teknisyenler seferber ettik.

Bunlardan bazıları çok inovatif, oldukça hayalperestti.

İnovasyonlardan biri, "Kurtarıcı Tabanca" adındaki bir cihazdı.

İşgal altındaki ülkelerde bulunan direniş gruplarına dağıtma amacıyla yapılmıştı.

Kurtarıcı tabanca, çok küçük, 45 kalibrelik bir tabancaydı.

Avucunuza oturacak şekilde tasarlanmıştı.

Birine yaklaşarak onu infaz edebilmek ve silahını alabilmek için tasarlanmıştı.

Fransız direnişçilere, Almanlardan silahları alabilmeleri için bunlardan çok sayıda vermiştik.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI, 1942.

Kurtarıcı tabanca kısa menzilli kullanım için tasarlanmıştı ve tabanca kabzasında fazladan beş mermi tutmasına rağmen namluda sadece bir tane bulundurabiliyordu ve silahı ateşledikten sonra yeni bir mermi yerleştirmeden önce, bir çubuk yardımıyla kovanı çıkartmanız gerekiyordu.

Bir başkası da J-E isimli, Joan-Ellen dediğimiz küçük bir cihazdı.

Joan-Ellen bir alanın üzerinden direkt olarak uçan bir hava taşıtıyla irtibat kurmak için tasarlanmış olan çok kısa menzilli bir telsizdi.

O bir  Direniş için malzeme ve insan desteği konularında OSS'ye yardımcı olmuştur.

Telsizin menzili çok kısa olduğu ve ışın direkt olarak uçağa doğrultulduğu için Almanlar müdahale edemiyorlardı.

Soğuk Savaş sırasında, teknolojide istihbarat teşkilatlarıyla Özel Harekât kuvvetlerinin faydalanacağı gelişmeler yaşandı.

Bu gelişmeler bugün hem ordu hem teknoloji şirketleri tarafından tasarlanan devrimsel cihazlarla devam ediyor.

İngiltere'de Cambridge Consultants'ın yaptığı Prism 200 bunların bir örneğidir.

Bu cihaz bir sırt çantasına sığıyor ve ekstra geniş bant sinyalleri kullanarak bir duvarın arkasını görüntüleyebiliyor.

Tahta, çimento ya da tuğla ardından hareket algılayabiliyor.

Kullanıcı, üsteki bilgisayarlara uzakta bağlı bir akıllı telefon ile diğer taraftan odayı görüntüleyebilir.

Başka bir inovatif cihaz da, ABD Hava Kuvvetleri tarafından geliştirilmiş olan, metali bir pasta gibi kesebilen TEC Torch.

HEDEF TÜFEK NİŞAN NOKTASI Akıllı ve kendine kılavuzluk eden mermiler uçuş sırasında yol değiştirebiliyor.

İz sürme, duyusal belirleme ve silahlanmadaki ilerlemeler Özel Harekât kuvvetlerinin desteklenmesine yardımcı oluyor.

Özellikle de özel bir hedefi bulmak, sabitlemek ve bitirmek gerektiğinde.

"Bul, sabitle ve bitir" kelimelerini geliştirdiler.

Hedef olacak kişiyi bulup teşhis edeceğiz.

Onları, bulunacaklarını bildiğimiz bir konumda sabitleyeceğiz.

Bu bittikten sonra da, eylem ögesine geçilerek hedef alıkonulacak ya da gerekliyse, öldürülecek.

Bulma, sabitleme ve bitirme ögeleri son yıllarda birçok yüksek profilli Özel Harekât operasyonuna aktarıldı.

Buna, ABD Delta Kuvvetleri ve Seal Komandoları Altıncı Takımı gibi seçkin birimlerden oluşan Özel Görev Kuvveti 121'in 2003 yılında Saddam Hüseyin'i yakalamak için gerçekleştirdiği Kızıl Şafak Operasyonu da dâhil.

Sonuç olarak, Saddam Hüseyin'i yakalamak, ilk olarak düşünüldüğünden çok daha zor olmuştu.

İnanışa göre, en yüksek seviyedeki danışmanlarıyla kalacaktı ve bir şekilde Alamo'msu bir son savunma gerçekleştirecekti.

Ve Amerika, tam zıddının doğru olduğunu öğrendi.

Irak'ın askeri ve istihbarat servisleri tamamen ortadan kaybolmuştu.

Silahlarını bıraktılar, sivil giysiler giydiler ve ortadan kayboldular.

Saddam  Sonunda bir takside, korumasıyla birlikte nakit para ve silah dolu bir bavulla yolculuk yapıyordu.

Önceden ayarlanmış bir yerden, önceden ayarlanmış başka bir yere gidip aynı yerde asla bir geceden fazla kalmıyordu.

Saddam'ı takip etmek, dijital ayak izini takip etmek demekti.

Nihayetinde, çok zeki birkaç analist sosyal ağ denen şeyin ilk versiyonunu oluşturdu.

Ona en yakın olan insanları, özellikle de korumaları analiz etmeye başladılar.

O bölgede üst üste yapılmış telefon görüşmeleri arıyorlardı.

"Tuhaf, onu burada görüyoruz ve bir sürü görüşme belirliyoruz.

Şimdi burada görüyoruz ve benzer konuşmalar belirliyoruz." Bu telefon görüşmelerini nerede olabileceğini belirlemek için incelemeye başlamışlardı.

Noktaları birleştirerek, hangi konuşmaların ilerideki hareketlerini gösterdiğini belirleyebildiler ve sonunda onu bir fare deliğinde bulmayı başardılar.

O fare deliği, yerin altında hazırlanmış bir mezardı ve başarılı şekilde  Alanı buldular ve orada bir şey göremediler.

Bulunan şey aslında gizli bir kapıydı.

Kapıyı açıp ışık tuttular ve bir el bombası atmayı düşündüler.

"Hayır!

" diye bağırdı.

"Ben Irak'ın başkanıyım!

 Pazarlık yapmak istiyorum." Saddam Hüseyin yakalandı, yargılandı ve 30 Aralık 2006'da idam edildi.

Özel Harekât kuvvetlerinin bir diğer yüksek profilli bulma, onarma ve bitirme görevi de, 11 Eylül saldırılarını düzenlemiş olan El Kaide adlı terör örgütünün kurucusu ve lideri Usama bin Ladin'in aranmasıydı.

CIA, bin Ladin'in çok katmanlı arama sürecinde, mümkün olan her casusluk sanatı parçasını kullandı.

CIA, nerede olabileceğiyle ilgili olumlu istihbarat almadan önce Bin Ladin yaklaşık 10 yıldır kaçaktı.

Abbottabad, Pakistan'daki bir sığınaktaydı.

Usame bin Ladin olduğundan yüzde yüz emin değillerdi ama uydu görüntülerinden, Abbottabad, Pakistan'daki büyük bir sığınakta tek başına yaşayan bir adam olduğunu biliyorlardı.

Her gün duvarlarla çevrili bir bölgede dolaşıyordu.

Sığınağın yerini, günün hangi saati olduğunu ve uydudan gelen güneş açısını bildikleri için gölgesini ölçüp, boyunu hesaplayabilmişlerdi.

Boyunun bir buçuk santimlik sapmayla belirlendiğini biliyorlardı.

HEDEF GÖLGE UZUNLUĞU Hedefte hiç cep telefonu bulunmadığını da fark etmişlerdi.

GÜNEŞ IŞINLARI 1.95 METRE Bir yerleşkede cep telefonu iletişiminin olmaması oldukça sıra dışı bir durum.

Sonraki birkaç ay içinde CIA köstebekler, gözetleme ve başka istihbarat toplama yöntemleri kullandı.

Bunlara, Bin Ladin'in kimliğini belirlemek üzere örnek alınması için düzenlenmiş sahte bir aşı programı bile dâhildi.

Eski başkan Barack Obama, istihbarata göre CIA'e ve Amerikan SEAL Komandoları Altıncı Takımı'na baskın planı için izin verdi.

SEAL takımlarına genelde paletli casuslar deriz.

Özel Harekât camiasıyla istihbarat camiası arasında yakın bir bağ vardır.

SEAL Komandoları Altıncı Takım'ın efsanevi komutanı Amiral McRaven'ın tasarımıydı.

2 Mayıs 2011 sabahının erken saatlerinde ortak Özel Harekât birimleri Bin Ladin'i ölü ya da diri şekilde yakalamak üzere Neptün'ün Mızrağı Operasyonu'nu başlattı.

Pakistan'dan başlatılmıştı.

Fikir, 45-50 dakikalık bir operasyon sürdürmekti.

Kabaca 50 kişilik bir ekip.

Operasyonda hava desteğinin yanı sıra, en az iki MH-60 Kara Şahin helikopterinin fark edilmemek için gizli bir teknolojiyle kullanıldığına inanılıyor.

Yerleşkeye birden fazla helikopterle saldırarak halatlarla üçüncü kata ineceklerdi.

Aynı zamanda başka bir helikopter yere inip aşağıdan saldıracaktı.

Fikirleri, bununla birlikte yerden de aynı anda sıkıştırmaktı.

Zorluk şu ki, ilk helikopter yerleşkenin bulunduğu irtifada iniş yaparken kaza yaptı.

Yani tüm ekip, binaya aşağıdan saldırmak zorunda kaldı.

Anlatılana göre, avcı İHA'lar ve uzay merkezli uydular üsteki komutanlara ve Washington D.C.'deki Durum Odası'na istihbarat aktarmak için kamera monte edilmiş kasklar takan yerdeki ekip hakkında hayati bilgiler edinmişlerdi.

Bu aynı zamanda ekibin hedefini hızlıca tespit etmesine, tehdidi fark etmesine ve onları etkisiz hâle getirmesine yardımcı olacaktı.

İçeri girebildiler.

Binaya girerken bir terörist öldürdüklerini sanıyorum.

İkinci katı kapatan oğlunu öldürdüler.

Üçüncü kata ulaşmışlardı ve oraya çıkan SEAL'lardan biri bir adamın kafasını bir kapıdan çıkarttığını gördü, ateş ettiler.

Odaya girdiler, adam Bin Ladin'di.

Tekrar ateş ettiler ve öldü.

Oradayken yanında  karılarından biri ve başka bir kadın vardı.

Hiçbiri yaralanmamıştı.

Ama ekip daha sonra orayı veri bulmak için başarılı bir şekilde aradı.

Oradaki her dijital cihazı inceleyen bir veri tespit etme ekibi vardı.

Her bilgisayar, her sabit disk, her yazılı kayıt Usame bin Ladin Kütüphanesi olarak bilinen hazinenin parçası oldu.

Operasyon başından sonuna kadar 40 dakikadan kısa sürmüştü.

Seal Komandoları Altıncı Takımı, dünyanın en çok aranan teröristlerinden birini etkisiz hâle getirme görevini gerçekleştirdiği için itibar kazanmıştı.

Özel Harekât kuvvetlerini hem istihbarat hem savunma nedenleriyle görevlendirmek başarılı bir strateji olmuştu.

Ama bugün Özel Harekât kuvvetlerinin bile koruma sağlayamayacağı tehditler var.

Modern çağın etkili sabotaj taktiklerinden biri de, bilgi savaşı.

BİLGİ SAVAŞI - BİR HEDEFİN KENDİ ÇIKARLARINA KARŞI KARAR VERMESİ İÇİN Bu, var olmayan bir yüz yaratmak için bir bilgisayarla bir yapay zeka sistemini kullanmak demek.

Daha önce var olmamış bir insan yaratmak.

Bir ifade kazandırıp konuşmasını ve bir fikri seslendirmesini sağlamak.

Asıl korkunç olan, derin sahteliği Google'ladığınızda, Obama, Putin ya da Başkan Trump'ın karakteri dışında bir şey söylüyormuş gibi manipüle edilmiş videolarını görebilmenizdir.

Ama bunu gördünüz, duydunuz, gerçek olmalı.

Bilgi savaşı, 21.

yüzyıla girerken önemli bir endişe alanı olacak.

İkinci teknolojik silahlanma yarışının açılış sürecindeyiz.

20.

yüzyıl nükleer ve uzay konularındaki inovasyonlarla ilgiliyken 21.

yüzyılın yapay zeka ve robotlar konusunda bir yarışa dönüştüğünü görmeye başlıyorsunuz.

Bunlar Ruslar, Çinliler ve bizimle birlikte Avrupa'daki bazı mevkidaşlarımızla ilerletilen şeyler.

Birleşik Devletler'de yeni savunma teknolojilerinin gelişimi içinde cephede yer alan şirketlerden biri de, ileri Savunma Araştırma Projeleri Teşkilatı, yani DARPA.

Ufkumuzun ilerisindeki teknolojiyle bir şey üretmeye odaklanıyorlar.

Demek istediğim, imkânsızı yaratmaya çalışıyorlar.

Test edilen ufuk ötesi teknolojilerden bazıları Yüksek Enerjili Sıvı Lazer Bölge Savunma Sistemleri ya da HELLADS.

Yerde bulunan bu lazer sistemleri havaya ya da uzaya binlerce kilometrelik mesafelere varacak kadar güçlü ışınları ışık hızında gönderebiliyorlar.

Işınların yarattığı sıcaklık bir hedefin yüzeyini yakarak girer ve savaş başlıklarını yok edip yakıt veya patlayıcıları tutuşturabilirler.

DARPA ayrıca kısa zaman önce otonom hareket edebilen yapay zekâya ve insansız sistemlere odaklanan bir girişimde bulunduğunu açıkladı.

Bir insanın silah ve telsizle kötü adamın peşinden karanlık tünele girdiği zamanlar eski teknolojiydi.

Yeni teknolojide bir tünelin ya da bir tesisin ya da bir deponun çevresinde gördükleri, konuştukları, hedefin neye benzediği gibi konularda birbirleriyle iletişim kurarak yedi ya da on robot var.

Bu insan hayatını aşırı derecede koruyor.

YAPAY ZEKÂ - BİR BİLGİSAYARIN YA DA ROBOTUN ZEKİ VARLIKLARLA İLGİLİ GÖREVLER GERÇEKLEŞTİRMESİ.

Yapay zekâ, makine öğrenmesinin bir dalıdır.

Makinenin kendi yapacak yetenekte olması  İlişkinin ne olduğunu bir insan söylemeden yapabilmesi  Veriler arasındaki ilişkileri, insanların öğretebildiğinden çok daha hızlı öğreniyor.

Çok daha derin, geniş ve veriler arasında insanların asla görmediği ilişkiler çiziyor.

Bu ileri teknolojinin önemli etkenlerinden biri ezber bozuyor.

Kuantum bilgi işleme.

KUANTUM BİLGİ İŞLEME BİLGİYi KUANTUM-MEKANİK FENOMENİNİ KULLANARAK İŞLEME Kuantum bilgisayarları geleneksel bilgisayarlarının yerine, kübit olarak bilinen kuantum bitlerini kullanırlar.

Bu kübitler aşırı miktarda bilgi depolayabilir ve daha az enerji kullanırlar.

Bugün kullandıklarımızdan milyon kat daha hızlı işlemciler yaratmamızı sağlarlar.

Kuantum bence her büyük süper gücün ve Batılı hükumetin kaynak ayırdığı bir alan.

21.

yüzyılı şekillendirecek olan "Kutsal Kase"lerden biri.

En büyük ilerlemelerden biri İHA teknolojisinde gerçekleşti.

Birlikte çalışan bir İHA sürüsü, şu anda yapay zeka ve bilgisayarcılık gücümüzü belirliyor.

Ama yapay zeka ve kuantum hesaplamada dönüm noktaları yaşandıkça, bu tür işlemeler, bu tür bir koordinasyon ya da karmaşıklığı düzenlemek çok daha büyük çapta yapabileceğiniz bir şey.

Böylece, birbiriyle koordinasyon içinde olan daha büyük İHA sistemleri, robotlar ya da sistemler yönetebiliyorsunuz.

İHA'lar sadece gökyüzünde çalışmıyor.

ABD donanması, savaşı okyanus tabanında devam ettirebilmek için 2019 yılında dört devasa denizaltı insansız aracı geliştirmesi için Boeing'le sözleşme yaptı.

Onlara Orca deniyor.

Bu saldırı denizaltıları, hızla gelişen insansız donanma otonom programının bir parçası.

Şu anda veri toplamak için kullanılıyorlar ama gerçek zamanlı iletişim, keşif görevleri, avlanma, mayın yerleştirme ve torpil ateşleme üzerinde de çalışıyorlar.

Amerikalılar da, Ruslar da, Çinliler de farklı platformlarda, savaş alanında görevlendirilecek müstakil araçlar üzerinde çalışıyorlar.

Bunlar birbirlerinin hareketleriyle ve konumlarıyla koordine olan iki, üç, dört, beş, on farklı araç.

Makineye karşı makinenin savaşacağı noktaya doğru gidiyoruz.

Saldırgan davranacak bir İHA ya da cihaz akınları yapılacak.

Yüzyıla girerken gördüğünüz otonom sistemler ve robotlar ve Terminatör'deki Skynet gibi şeyler, tüm bunlar abartılı geliyordu ama yüzyıl değişmişken 20 yıl sonrasına geldiğimizde bilim kurgu olarak görmüş olduğumuz teknolojilerin büyük kısmı meyve vermeye başlıyor.

Hipersonik bilim, ulus devletlerin önce kimin üstünlük kurup atılım yapacağını görmek için birçok kaynak adadığı başka bir alan.

HİPERSONİK - ATEŞLİ SİLAH KULLANMA BECERİSİYLE YÜKSEK HIZDA VE İRTİFADA Çin, ABD'de var olan füze teknolojisi tarafından yenilmeyeceğine inandığı sistemler geliştiriyor.

Fikir, bir silahı harekete geçirip onu bir hedefe ulaşırken müdahaleye uğramaması için hipersonik hızda kullanmak.

Hipersonik alanı hem Çin hem de ABD taraflarının çok dikkatini çeken bir alan.

Hipersoniğe bakarsanız, asıl anlamı bir tarafın bir roket ya da cihaz fırlattıktan sonra fark edilemeyecek kadar hızlı gitmesini sağlamaktır.

Yani bir taraf cihazı harekete geçirdiğinde ve cihaz hedefe ulaştığında, diğer taraf onu ancak fark ediyor.

Yani buna karşı koyabilecek bir savunma yok.

Çin kısa süre önce Xingkong ya da Starry Sky'ı test etti.

Bu, bir füzeye referans olacak, fark edilmemek ve füze savunmasını önlemek için suya yakın yol alabilen hipersonik bir dalga aracı olarak açıklanıyor.

Aynı zamanda, uzaktan algılama alanındaki girişimlerde de bir atılım görüyoruz.

Herkes sınıra bir duvar inşa etmekten bahsediyor.

Olan şey bu değil.

Test edilen ve güneydeki duvara yerleştirilen teknolojilere bakarsanız, uzaktan algılayıcılara, bilgisayar görüşüne, İHA'lara bakıyorsunuz demektir.

Bu temel olarak belirlemesi, tanıması ve koruması gereken bir algılayıcı dizilimi ya da sanal bir duvardır.

Bu durumda, bu güney sınırında ama aynı teknoloji bir tesise, bir üsse veya savaş alanındaki bir mevkiye de uygulanabilir.

Bu teknolojilerin bazılarının yararı, bazı durumlarda bir piyadenin yaptıklarının etkisini arttırması veya yerini almasıdır.

Mesela, Körfez Savaşı'nın başında bir bombayı etkisiz hâle getirmek için piyadelerin özel giysiler ve ekipmanla öne çıktığını görmüştük.

Bu onları aşırı derecede riske atmak demekti.

Körfez Savaşı'nın sonuna doğru ve bugün gördüğünüz şey, o işin bir robotla yer değiştirmiş olduğu.

Bir İHA tarafındaan.

Operatörü o direkt zarar hattından çıkaran şey.

Mızrağın ucunda bir operatör değil, bir robot olursa, bu kesinlikle askerlerimizin faydasına olacak, etkilerini arttıracaktır.

İHA'ların kapasiteleri arttıkça insan ögesi bu eşitlikten yavaş yavaş silinecek.

Kendi içlerinde iletişim kurma ve taktik geliştirme becerileri zaten var.

Bu, makinelerin yükselişi gibi  Terminatör'le Matrix'in buluşması gibi.

Çok fazla insan gözetimi olmadan birlikte çalışan cihazlar, İHA'lar ve sistemler var.

Bu geleceğe yön verebilmemiz için kendimizi gelecekteki özerk sistemlere emanet edebilmemiz için neyin doğru olup olmadığına dair bazı kültürel ve toplumsal normlar oluşturmalıyız.

Korkutucu olan şey, bir devlet insan görüşü olmadan bu cihazlarla dolu bir filo oluşturursa ve platformda silah olması durumunda ateş etme veya etmeme gibi hayati önem taşıyan kararları algoritmaların veya o makinenin içindeki beynin verecek olması.

Birçok kişi evlerde, savaş alanında olduğu gibi daha fazla ürün kullanılmasıyla, sadece bizimle değil, birbirleriyle de iletişim kurdukları için kontrol altına almak için geç olduğunu düşünüyor.

Cin şişeden çıktı ama onu olabildiğince iyi kontrol etmeliyiz.

Bizi güvende tutmak için çalışan kişilere inancım var.

Bu yüzden uykularım kaçmıyor.

Daha çok, Kuzey Kore'deki çılgın adamları ya da İran'ın nükleer bomba yapmasını durdurmamızı sağlayabilecek araçları kullanmazsak olacakları düşününce uykularım kaçıyor.

Beni endişelendiren şeyler bunlar, bu ülkedeki istismarlar değil.

Bence eğer özel sektörle kamu kuruluşları arasında düzenli bir koordinasyon olmasını sağlayacak noktaya gelebilirsek yaşam şekillerimizi iyileştirecek teknolojilere ulaşabilir ve hem ülke içindeki hem ülke dışındaki hasımlarımıza karşı güvende oluruz.

Bence bu atılımların 21.

yüzyılın nasıl olacağı konusunda çok daha büyük etkisi olacak.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Parolalar ve şifreler, antik zamandan günümüze kadar sırları korumak için kullanılmıştır.

Bu şifreleri ve parolaları kırmak, başarılı bir casusluk için hayati önem taşır.

Bize, ihtiyacımız olan hayati bilgiler verdi.

Mesela, Normandiya Çıkartması zamanında.

Şifreler kırılırken, onları korumak için daha karmaşık sistemler geliştiriliyordu.

Colossus'un 11 modelini yarattılar.

Bu, dünyanın ilk elektronik bilgisayarıydı.

Yine de teknolojik gelişmelerin bazı riskleri de var.

Ama birlerin ve sıfırların içine girip faydalanabileceğiniz bir açık buluyorsunuz.

Bu bir sonraki seviye.

Sonraki seviye teknoloji kriptografinin güvenlik önlemlerini geçersiz kılmak için uğraşıyor.

Siber saldırılar, fiziksel saldırıların aksine, anında etki ediyor.

Bomba göndermelerine gerek yok.

Ne kadar olabilir?

 "Yıkımsal" ve "varoluşsal" kelimelerini kullandım.

Tehdit yoğunlaştıkça, şifre kırıcının işi de yoğunlaşıyor.

Casusluğu her zaman satranç oyunu gibi tanımlarlar.

Aynı şeyin elektronikle yapılanıdır.

ŞİFRE KIRICILAR Şifreler ve parolalar, tarih boyunca bilgiyi gizli tutmakta önemli bir rol oynamıştır.

Bilgiyi gizlemek için gizli yazılarla başlamış olan şey elektro mekanik parolalara ve ardından da, bilgisayarla gönderilen mesajlara ve şifreleri kırmaya doğru ilerledi.

Günümüzde, siber casusluk istihbarat teşkilatları ve düşmanları tarafından benzer şekilde kullanılıyor ve bunun veri toplamakta veya bozmakta, teknoloji ve patent çalmakta, önemli altyapıları bozmakta ve bir düşman saldırısına karşın uyarı vermekte kullanılabileceği kanıtlandı.

Tarihteki her devletin değerli bir mahremiyeti olmuştur ve liderler veya çeşitli büyükelçilikler arasındaki iletişimin, rakipleri tarafından okunmayacak şekilde kurulması gerektiğini anlamışlardır.

Şifreler ve parolalar, gizlice iletişim kurulması için mesaj gönderirken kullanılabilirler ama ikisi sıklıkla karıştırılır.

Mesela Geronimo diye bir şifre kullanırsanız, Osama Bin Laden'i başarılı bir suikastla öldürdüğünüz anlamına gelebilir.

Tek bir kelime birçok anlama gelir.

Bir parola, tam aksine özel bir şifre türüdür.

Genelde, harflerin yerleri değiştirilmiş olur, yani 550 karakterlik bir mesaj, hâlâ 550 karakterden oluşabilir ama bunu parolanın anahtarı olmadan okunmaz hâle getirmiş olabilirler.

Parolalar birer şifreleme şeklidir.

Birleşik Devletler'in kurucu babalarından olan, büyük devlet adamı Thomas Jefferson, gizli yazışmanın değerini anlamıştı.

Ve kağıtlarında, Jefferson Parola Çarkı dediğimiz bir cihazın planları bulunmuştu.

JEFFERSON PAROLA ÇARKI Bir çubuk var ve diskleri de belirli bir düzende kuruyorsunuz.

Kurulduktan sonra, her diski ayarlıyorsunuz.

Düzgün şekilde hizalandığında mesajınızın karakterleri oluşuyor.

Daha sonra rastgele bir sayı seçiyorsunuz, mesela on diyelim.

Sonra on sıra yukarıya gidiyorsunuz, bu da anlamsız bir harf dizisi oluyor.

Bu harfleri yazıyorsunuz ve mesajınız olarak bunu gönderiyorsunuz.

Karşı taraftaki kişinin de disklerin nasıl dizildiğini bilmesi gerekiyor.

Bunu yaptıklarında, harfleri aynı hizaya getiriyorlardı ve böylece o karmaşık yazının on karakter altına indiğinizde mesajı tam olarak görüyordunuz.

Aslında bu o kadar zekiceydi ki, ABD hükûmeti bunu belgelerinin arasında bulunca 1920'de bunlardan ABD Ordusu için üretmeye başladı ve buna M94 Parola Cihazı adını verdiler.

1920 ve İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcı arasında ABD Ordusu tarafından aktif olarak kullanıldı.

Jefferson'ın zamanında şifreler ve gizli yazılar, insan zihni tarafından üretilmiş algoritmalara dayanıyordu.

Ama 1915 ve 1924 yılları arasında Hebern Elektrikli Çark Makinesi denen bir aletin icat edilmesiyle işler değişmişti.

İlk defa, elektromanyetik bir çark sisteminin yarattığı bir dizi şifre üretiliyordu ve bu sadece insan zihniyle çözülemiyordu.

Bu, çarkların yaratılma şeklini değiştirecek olan ve sonraki 50 yıl boyunca kullanılacak çark sistemlerinin ilk serisiydi.

1924'te Arthur Scherbius adındaki bir adam aynı temel konsepti alıp 20.

yüzyılın en önemli şifre cihazlarından birini yarattı.

Alman Enigma şifre makinesini.

Onun fikri, her makinenin bir dizi çarka sahip olmasıydı.

Her çarkın değiştirilebilir 26 ayarı vardı ve makinenin önünde de anahtar tablosu düzenlemesi olan bir dizi kablo bulunuyordu.

Ve Enigma'yı iki kişinin çalıştırabileceği fikri vardı.

Biri temiz mesajı alıp mesajın ilk harfine basıyordu, mesela A harfine.

Mesaj A harfinden anahtar tablosuna iniyordu ve anahtar tablosu da onu farklı bir harfe ya da sayıya yönlendiriyordu.

O harf de karşılığında ilk çarka, 26 dizilimden birine gidiyordu.

Sonra ikinci çarka geçerdi, yine 26 dizilim.

Üçüncü çarkta da 26 dizilim.

Bir reflektöre çarpıp 26 kere 26 kere 26 kere geri geliyor ve ardından anahtar tablosuna geliyordu.

Sonra başka bir ışık yanıyordu.

Jumbo denen 26 rotasyonu tamamladığında tüm çarklar hareket etmiş oluyordu.

Ve bu cihazın karmaşıklığının kombinasyonu insan aklının şifreleyebileceğinden büyüktü.

Bu avantaj Alman ordusu tarafından çabucak tanınmıştı.

1930'ların başında, Alman Ordusu Wehrmacht'ın hava kuvvetleri Luftwaffe tarafından birincil iletişim aracı olarak benimsenmişti.

Enigma makinesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi kuvvetlerinin arasındaki iletişim konusunda hayati bir rol oynamıştı.

1930'ların başında Polonyalı şifre kırıcılar, Enigma'nın bazı mesajlarını başarılı şekilde kıran Bomba adında bir makine geliştirmişti.

Ama Almanlar bunu daha karmaşık hâle getirmek için değiştirmeye devam ettiler.

Britanya ve müttefikleri, şifreyi kırmakta kararlıydı ve 1939'da Britanya hükûmeti Londra'nın dışındaki Bletchley Park'ta Station X adıyla bir parola ve şifre okulu kurdu.

Bletchley Park Malikânesi'nin çevresinde kurulmuştu.

Ve çok sayıda kulübe vardı.

Kulübelerde farklı Enigma şifrelerine saldıran farklı gruplar bulunurdu.

Naziler tarafından gönderilen her mesaj Britanya'nın dinleme merkezlerinden geçerdi.

Burada, şifre gruplarında kopyalanır ve telgrafla Bletchley Park'taki gizli şifre kırıcılar ordusuna yollanırdı.

Britanyalılar Enigma'dan gelen her istihbarata "Ultra" adını vererek, çok gizli bilgi olarak saklıyorlardı.

Bize ihtiyacımız olan hayati öneme sahip bilgiler vermişti.

Mesela Normandiya Çıkartması'yla ilgili.

Bu, bazı aldatma operasyonlarımızı anlamamıza yardımcı oldu ve Almanların kafasını karıştırmaya çalışırken onları eğip bükmemizi sağladı.

Ama asıl ezber bozan, 24 yaşındaki matematik dahisi Alan Turing'di.

Turing, İkinci Dünya Savaşı sırasında hükûmetin Bletchley Park'ta bulunan şifre ve parola okulunda çalışıyordu ve zamanını Alman Enigma parolalarını çözmeye harcamıştı.

Turing, şifreleme analizi konusuna yardımcı olmak üzere geliştirilmiş bir dizi bilgisayar olan Colossus fikriyle çıkagelmişti.

İkinci Dünya Savaşı sırasında 11 Colossus modeli yarattılar.

Bu, dünyanın ilk elektronik bilgisayarıydı.

Bu, savaşın büyük başarılarından biriydi.

Tarihçiler, bunun İkinci Dünya Savaşı'nı iki ila dört yıl kadar kısalttığını tahmin ediyorlar.

Ama Turing ne kadar zeki olsa da, çok sorunlu bir kişisel yaşama sahipti.

Eş cinselliğin engel olarak görüldüğü bir zamanda, eş cinseldi ve yabancı casus olarak görevlendirilmesi zayıflık gibi görülmüştü.

1950'lerin başında güvenlik izinleri elinden alındı ve maalesef zehirli bir elma ısırarak intihar etti ve dünya en büyük akıllarından birini kaybetti.

Günümüzde çok ilginç ve muhtemelen de tesadüf olan bir şey var.

Apple'ın logosuna bakarsanız ısırılmış bir elma görürsünüz.

Turing'le herhangi bir ilişkileri olduğunu reddetseler de, bir noktada, biri Turing'e ve dünyanın ilk elektronik bilgisayarını yaratmaktaki rolüne saygı göstermiş gibi görünüyor.

Enigma'nın ayarları 158 kentilyon mümkün çözüm sunuyordu ama İttifak Güçleri sonunda şifreyi kırmayı başarmıştı.

Alan Turing ve diğer şifre kırıcılar sayesinde, günümüzde matematikçiler ve bilim insanları sonraki seviye olan kuantum bilgisayarlarını geliştiriyorlar.

Casusluk açısından evet, kuantum bilgisayarlar temelde kriptografiyi potansiyel olarak daha zor hale getiriyor çünkü insanlar artık, "Kırılabilir olduğu bilinen algoritmalar kullanıyorsunuz." diyor.

Evet, kırılabilir oldukları biliniyor ama onları kırmak çok uzun zaman alır.

O noktada bilgi çabuk bozulabilir.

Artık tamamen başka bir oyundan söz ediyoruz.

Yani kullandığımız şifreleme algoritmasını karşı taraf sizin kullanma hızınızda kırıyorsa, bunu anahtarla kırıyorsanız ve bunu onlar da kuantum bilgisayarlarla kırıyorlarsa bu biraz zorlaşıyor.

Modern bilgisayarlar Bletchley Park'ta kullanılanların oldukça ileri versiyonu ve artık kriptoloji dünyasına hükmediyorlar.

Milyarlarca insanın, devletin ve haydut devletin dijital olarak bağlı olduğu bir çağda günümüzün bilim insanlarının ve hackerların, dijital cihazlarınızdan veri çalmak için kriptografiyle yapılmış olan korumaları tamamen etkisiz bırakacak casus yazılımlar kullanmaları mümkündür.

CASUS YAZILIM HERHANGİ BİR PROGRAMLI CİHAZA YA DA AĞI SUİSTİMAL ETMEK İÇİN TASARLAMIŞ YAZILIM Casus yazılım, sisteminize hasımlar tarafından sisteminize yerleştirilebilen yazılımlardır.

Bilgi toplama yetenekleri vardır.

Şifrelerinizi toplayabilirler.

Sohbetlerinizi kaydedebilirler.

Bilgisayarınızı kullanarak toplantılara katılıyor ya da telefon görüşmesi yapıyorsanız, kameranızı açıp yaptığınız her şeyi kaydedebilirler.

Bunların hepsi casus yazılım aktivitesidir.

Bu da, kişiye ya da hükûmete karşı kullanılabilir.

Yabancı varlıklar, güvenlik erişimi olan insanlarla ilgili bilgileri kullanabilirler.

Mesela, gidip bu insanları hedef alabilirler.

Bu tür bir kapasiteyi size normal bir teknik kapsamlılık vermez ama mikro elektroniği inceleyip birlere ve sıfırlara dalıp o sistem içinde bir hassasiyet keşfederseniz, bunu kullanabilirsiniz.

Yani bu bir sonraki seviyedir.

SİBER SAVAŞ BİR DEVLETİN YA DA ULUSLARARASI BİR ÖRGÜTÜN, BAŞKA BİR DEVLETİN BİLGİSAYARLARINA VEYA AĞLARINA ZARAR VERME GİRİŞİMİNDE BULUNMASI.

Siber savaş için birden fazla tanım vardır ama genel olarak hepsi aynı yerde toplanır.

Bu, başka bir ülkeye fiziksel bir sonucu olmadan elektronik veya siber yönlerden saldırı teknikleri kullanmaktır ama yine de hedefe ciddi hasar ve zarar verebilirsiniz.

2000 ve 2003 arasında bir Amerikan savunma altyapısına karşı Titan Rain adında bir dizi yaygın siber casusluk saldırısı yapılmıştı.

NASA, Sandia ve Lockheed Martin gibi prestijli kurumlar hedef alınmıştı.

Amerika'ya karşı sürdürülmüş olan en uzun süreli saldırı, özellikle istihbarat teşkilatlarımızı hedef almış  olan Titan Rain'di.

Siber saldırılar hayati bilgilerle geri dönmüştü ve sistemlerde sanal olarak belirlenemez izler bırakmıştı.

İsterlerse kendisinden sonra girebilirlerdi.

Çin'e direkt yöneltilmeden önce saldırı başına 10 ila 30 dakika Güney Kore'deki, Hong Kong'daki ve Tayvan'daki zula alanlarına aktarım yapılıyordu.

Sistemlerimize bir günde, bir saatte binlerce kez tekrar tekrar saldırı düzenlenir.

Ve bu asla yetmez.

Dedektifler, siber sızmaların Çin Halk Cumhuriyeti tarafından devlet destekli siber casusluk saldırılarının bir parçası olduğunu keşfetti.

Ele geçirilen bilgiler arasında Mars uydusundan alınan bilgiler ve şemalar da vardı ve ABD Hava Kuvvetleri'nin uçuş planlama yazılımı kullanılmıştı.

Başka bir önemli casusluk olayı da 2010 yılında, Irak'ın nükleer programına karşı düzenlenmiş çok uluslu bir siber saldırıydı.

Adı Stuxnet'ti.

STUXNET - BELLİ BAŞLI PROGRAMLANABİLİR ENDÜSTİYEL KONTROL SİSTEMLERİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ BİR SOLUCAN.

VE AYRICA BU SİSTEMLE ÇALIŞAN EKİPMANDA SORUN YARATIYOR Stuxnet var çünkü bu, uranyumu zenginleştirmek için santrifüj kullanılan İran''ın Windows ortamında çalışan Siemens 7 işletim sistemine saldırılması için yazılmıştı.

İsrail, ABD, Batı Avrupa tarafından gerçekleştirilmiş olan Stuxnet saldırısı  Zaman geçtikçe, işin içindeki nüfus genişliyor.

 İran'ın nükleer tesislerine saldırıp çeşitli sistemler ele geçirildi.

Temel olarak onlara virüs bulaştırarak.

İran bilgisayar sistemleri internete bağlanmadığı için Stuxnet virüsü, başka gizli yöntemlerle işletim sistemine sızdırılmalıydı.

Uzaktan bakım erişimi olduğunu duydum.

Dizüstü bilgisayarı, içeri girip bağladıklarını duydum.

Olası her araç bir saldırı olarak değerlendirilir.

Popüler teorilerden biri de, Stuxnet virüsünün sisteme virüslü taşınabilir belleklerle İran'daki nükleer tesislere yerleştirildiğidir.

Çok hızlı bir taşınabilir belleğiniz olsaydı ve onları otoparklara atsaydınız veya havadan bıraksaydınız veya bir şekilde birine gösterseydiniz, birinin sonunda onu alıp kime ait olduğunu görmek için makineye takacağı kesindi.

Ve sadece bir kez olması, bulaşma için yeterlidir.

Taşınabilir belleklerin tanıtılma şekli de aynı şekilde hiç ortaya çıkmamıştı ama plan işe yaramıştı ve Stuxnet İran'ın işletim sistemine saldırmıştı.

Sistemin yaptığı şey, Siemens kontrolcüsüne gidip "Santrifüj yavaşlıyor" diyen ve santrifüjün hızını ayarlayan operatöre bir sinyal göndermekti.

Bu, operatörün, çalışmayı arttırmak için hızı yükseltmek istediği anlamına gelir.

Ama bu sahte bir işaretti.

Ve bu yükseltildikçe, daha da yavaşlıyormuş gibi görünüyordu.

Operatörler santrifüjlerin hızını arttırıp durdu ve sonunda paramparça oldular.

İran'ın sisteminde uranyum zenginleşmesi sağlayan önemli bir öge yok edildi.

Bu çok etkin bir saldırıydı ve muhtemelen bu yüzden dünya bir süre daha güvenli bir yer oldu.

Vurulanlar sadece devlet kurumları ve üsleri değil.

Siber saldırılar, istismar edilebilecek olan her açık port ve boşluktan gerçekleştirilebilir.

Kişisel cihazlarımız gibi.

Günümüzde, her birey yanında Enigma'dan daha güçlü bir cihaz taşıyor.

Cep telefonu.

Genelde yanında cep telefonu taşıyorsunuz.

Tüm konum bilgileriniz, nerede olduğunuz, nereye gittiğiniz belli.

Çünkü takviminizde bir şeyler var.

İnsanlara mesaj gönderiyorsunuz.

Tüm bu bilgilerin toplandığını söylemiyorum ama bu bilgilerin hepsi toplanabilir.

Bugün bildiğimiz modern akıllı telefonlar on yıl içinde gelişti.

Bu sistemlerdeki gömülü işlem gücü inanılmazdır.

Donanımın bir parçası olarak şifreleme becerileri de vardır.

Bu, kullanıcılara önemli faydalar sağlar ama düşmanların da hakkınızda ciddi oranda kişisel bilgi edinmelerine izin verir.

Sizden çalınmış olan bilgilerden sadece düşmanlar yararlanmaz, aynı uygulamaların bazılarından da faydalanabilirler.

2008 yılının Kasım sonunda, Pakistanlı terör örgütü Lashkar-e-Taiba Bombay şehrine koordine ve karmaşık bir terör saldırısı düzenledi.

O kadar etkiliydi ki, kitlesel imha silahı olarak cep telefonu kullanan ilk saldırı oldu.

Sadece cep telefonları, küçük ateşli silahları ve el bombaları olan on kişi, Hindistan'ın en büyük şehirlerinden olan Bombay'ı felç edebilmiş ve dünyanın dikkatini çekebilmişti.

Bu, cep telefonlarının bir saldırı planlamak için iletişimin koparılmasında ne kadar kullanışlı olduklarını gösterdi.

Lashkar-e-Taiba'nın kullandığı teknolojinin 16 katmanı vardı ve teröristin gizlice iletişim kurmasını ve Pakistan'daki denetleyicileri tarafından kontrol edilmesini sağladı.

ABD ordusu da aynı ileri teknolojiye sahip ve kasklarına kamera takabiliyor ya da kulaklık kullanabiliyorlar.

Binlerce mil uzaklıktaki komuta merkeziyle de sadece bildiğimiz teknolojiyi kullanarak konuşabiliyorlar.

Teröristler de Pakistan'daki kontrol noktalarıyla aynı şeyi yapabiliyorlardı.

SIM kartlarını, cep telefonlarını değiştirip kurbanlardan telefonlar alarak Bombay yetkililerinin kafalarını karıştırıp onları şaşkına çevirmeyi başarmışlardı.

Kaç kişinin onlara saldırdığını bilmiyorlardı.

Tahminlere göre bir ila iki yüz kişiydi.

Gerçekte, sadece on kişiydi.

Bombay saldırılarından yedi yıl sonra, kafelere, futbol stadyumuna ve Paris'teki Bataclan tiyatrosuna yapılan saldırıda benzerlikler görülmüştü.

Hepsi Paris ve Brüksel'de bulunan bir cep telefonundan koordine edilmişti.

Birbirlerini yıllardır tanıyorlardı.

İnternette gelişmiş bir haberleşme tespit edilmemişti ve iletişimlerini noktadan noktaya şifrelenmiş olarak sürdürdüler.

Sürekli şifrelenmiş sistemler kullanıyorlardı, yani önceden uyarısını almanın imkânı yoktu.

Ve bu, gelecekteki terör saldırılarının habercisi olmalı.

Saldırı öncesinde hazırlanmamıza yardımcı olacak şekilde haber alamamak korkutucu.

Toplumumuz teknolojiye gittikçe daha bağımlı hâle geldikçe biz de potansiyel saldırılara karşı daha korunmasız hâle geliyoruz.

Şehirler geliştikçe, daha akıllı oluyorlar.

Bugün, telefonunuzun akıllı bir şehir ortamında yaya olduğunuzu gösterebiliyor.

Yani, arabalar yayalara fazla yaklaştığında akıllı arabaların fren yapıp kazadan kaçınma becerileri var.

Ama aynı zamanda, bu bilgi kimliğinizi ortaya çıkartabilir.

Düşmanlar bu bilgiyi kullanıp o arabayı bir insana saldırmak için suikast aracı olarak kullanabilir.

Durmak yerine arabayı ivmelendirebilirler.

Milyarlarca insanın çevrim içi olmasıyla ve her hükûmetin sinyaller göndermesiyle, şifre kırıcıların işleri çok kafa karıştırıcı hâle geliyor.

Sonuç olarak, parolaları kırmak aşırı derecede karmaşıklaşıyor.

Satranç  Casusluğu hep satranç olarak tanımlarlar, değil mi?

 Siz hamle yaparsınız, biz hamle yaparız.

Aynı şeyin elektroniği.

Saldırgan bir örgütün bir kişi ya da devlet hakkında detaylı bilgiye erişiminin olması çok korkutucu.

Ama daha da göz korkutucu olan, siber saldırıların bir ülkenin altyapısını kapatabilecek potansiyele sahip olması.

Bir ülkeyi kapatmaya dair gördüğümüz en yakın şey Rusya'nın Estonya saldırısıydı.

Rusya'da, "İstediğiniz kadar çalabilirsiniz.

Ama gece vakti kapımız çalındığında, ve bir şey yapmanızı istediğimizde, dediğimizi yapacaksınız." diyen bir hacker toplumu da var.

Söylentilere göre, 1.3 milyon nüfuslu, teknoloji meraklısı bir toplum olan Estonya Cumhuriyeti'nin kapısı Nisan 2007'de çalınmıştı.

Ruslar sanal olarak Estonya'nın altyapısına saldırdılar.

Gazeteleri, yayınları kapattılar.

Parlamentoyu kapattılar.

Bakanlıkları kapattılar.

ATM'ler çalışmaz oldu.

İnternet yoktu.

Toplumları buna bağlıydı.

Resmen bir süreliğine e-ekonomiyi, elektronik temele dayalı ekonomiyi durdurdular.

Ordularını ya da istihbarat servislerini kullanmadılar.

Devlet tarafından desteklendiği belli olan bu gizli operasyonda yeraltı suçu kullandılar.

Estonya'ya yapılan siber saldırı Estonya'daki kurumların internet sitelerini hedef almıştı.

Buna parlamento, bankalar, bakanlıklar, gazeteler ve yayıncılar dahildi.

Genelde istenmeyen posta sağanağı için kullanılan ping sellerini ve zombi ağlarını kullandılar.

Estonya, komünizmden yeni çıkmıştı, yani her şeyi nispeten yeniydi.

Yeni bir altyapıları vardı ama internete bağımlıydılar.

Her şey internet üzerindeydi.

Ve aniden bu çöktü.

Aniden onlarca yıl geri gidiverdiler.

Hiçbir şey çalışmıyordu.

Para çekemiyordunuz.

Benzin alamıyordunuz.

Yiyecek alamıyordunuz.

Şehirler savunmasızdı.

Bunu öğrettiler.

Rusların çok etkin bir siber savaş kapasitesi vardır.

Estonya, Rusya'nın siber savaş kurbanı olmuştu.

Daha sonra, 2016 yılında Rus Federasyonu kontrolü altındaki tartışmalı bölge Kırım da bunlardan biri oldu.

Sonra, Kırım işgaliyle birlikte, bunun zirvesini gördük.

Sözde melez savaş, küçük yeşil adamlar, elektronik saldırılar gördük.

Rusların Kırım'da gizli görevde olan özel kuvvetleri Spetsnaz'ın ilk hedeflerinden bazıları telefon değişim istasyonlarıydı çünkü onları zapt ettiler ve Ukrayna'nın daha geniş menzilli telefon ağlarına casus yazılım göndermeye başlayarak, yasama organlarının ya da devlet yetkililerinin cep telefonu kullanmalarına engel oldular.

Birçok kişi Rusya'nın Kırım'a yaptığı saldırının gelecekte olacakların sadece başlangıcı olduğuna inanıyor.

Bugün Ukrayna'da devam eden savaş elektronik savaşın, veri savaşının, hackleme savaşının test alanıdır.

Elektrik sistemlerini kapatmak için casus yazılım kullandılar.

Bu, yeni geliştirdikleri, entegre ya da melez bilimi mükemmelleştirmek için kullandıkları bir laboratuvar.

Siber savaş asimetrik bir savaş şeklidir.

Akıllı insanların, birkaç bilgisayar ve internet hizmetiyle çok daha büyük rakiplere çok etkin bir şekilde saldırabilmesini sağlıyor.

Bazen, ülkenizin büyüklüğüne göre çok iyi bir tepki olabiliyor.

Kuzey Kore, Pakistan, Çin, çok etkin siber savaş becerilerine sahip.

Yani birçok ülke bunu kullanışlı bir şey olarak görüyor.

Elbette ABD, Büyük Britanya, Kanada, Avustralya gibi ülkelerde de çok etkin siber savaş becerilerimiz var.

Birbirine bağlı bir dünyada olduğumuz için siber saldırılar, fiziksel saldırıların aksine bir şehrin performansı üzerinde ani bir etki oluşturabiliyor.

Önemli altyapılara yönelik yapılan saldırılarla şehirler birkaç dakika içinde işlevsiz hâle getirilebilir.

Bomba göndermelerine gerek yok.

Bir şehrin önemli altyapılarında elektrik ve su kaynağı, iletişimi, ulaşım sistemleri, yiyecek sağlayıcıları, finansal hizmetler ve nükleer enerji santralları olabilir.

Bu sistemlerden birine yapılacak siber bir saldırı, şehri çaresiz duruma sokar ve uzun vadeli bir saldırının çok yıkıcı sonuçları olabilir.

Bir şehirde ATM'leri çalıştırmaz, o şehirde yakıt bulunmamasını sağlar, her büyük şehirde yiyecek sıkıntısı oluşturursanız, yedi gün içinde isyanlar çıkmaya başlar.

Altyapımıza karşı yapılmış koordineli bir saldırı potansiyel olarak Pearl Harbor'dan çok daha kötü olabilir.

Bana sorulan sorulardan biri de, bunun ne kadar kötüye gidebileceği.

Her şeyin kaybolmasıyla ilgili "yıkımsal" ve "varoluşsal" kelimelerini kullandım.

Elektriksel, bilgisayar bazlı, vesaire.

BAŞARISIZ İletişim yok  Arabalar çalışmıyor.

Evlerde elektrik yok.

Bu, buzdolabınızın çalışmadığı anlamına gelir.

Mutfak aletleriniz çalışmıyor.

Ve kimse nedenini bilmiyor.

Çoğunluk, evde bulunan malzemelere göre bir ya da birkaç gün dayanabilir.

Bir haftaya uzadığında iş zorlaşmaya başlar.

Özellikle de su akmıyorsa, değil mi?

 Bunun gerçekleşme ihtimali çok düşük ama düşük ihtimalli bir felaket etkisi düşünmeye değer, o yüzden herkese bunu yapmasını öneririm.

Artık dünyada bir şey olduğunda, bir uçak havadayken güç kaybettiğinde ya da bir iletişim ağına bir şey olduğunda, Tanrı korusun, beş saniyeliğine internet kesilse, biri hemen "Bunun İran saldırısı olma ihtimali var." yazar.

Pek sanmıyorum.

Bu ağlar, inanın bana  Bir dereceye kadar güven vericiler ama altyapılarının alabileceği darbelere karşı çok hassaslar.

Ve birçok hareketli parça, ters giden bir sürü şey var.

Öncelikle, gelecek burada.

Bu devam ediyor ve bu ABD'nin mücadelelerinden biri.

Yıllar önce bu işten çıktık.

Yani elektronik savaştan, çünkü Soğuk Savaş'ın sonunda Rusya'yla geleneksel bir ordu düzeniyle Avrupa'da karşı karşıya geleceğimize inanmadık.

Şimdi her şey değişti.

Bu konuda endişelenmeliyiz.

Caydırmak zorundasınız.

Kendinizi savunamazsınız.

Eğer bir hedefseniz, bugün Rusya'nın ya da Çin'in hedefi olursanız, kazanırlar.

Siz kaybedersiniz.

En iyisi hedefleri olmamak.

Şifreler ve parolalar, şirketlerin var olması, hayatta kalması, para transferlerinin yapılması ve ekonomimizin çalışması için gereklidir.

Bizim mücadele ettiğimiz şey, bunun iyi niyetle kullanıldığını nasıl sağlarız?

 Ve kötü adamların bunu kullanarak kötü şeyler yapmasının önüne önüne nasıl geçeriz?

 Ve henüz bu soruyu çözmedik.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy NETFLIX ORİJİNAL DİZİSİ Çoğu ülke, hasımları hakkında istihbarat almak için yabancı ajanlar ya da casuslar görevlendirir.

İyi casuslar, casusluk yaptıkları ülkeye çok zarar vereceklerdir.

Bir casusa, "O bizim casusumuz" gözüyle bakarsanız, çok iyi şeyler yapmışlardır.

Çoğu, erişimleri nedeniyle işe alınır.

Küba'daki kıdemli analizci oldu ve bu pozisyonda muhtemelen mükemmel casus olmaya çok yakındı.

Diğerleri gönüllü oluyor.

Sovyet Büyükelçiliği'ne gitti ve casus olmak için gönüllü oldu.

Uzmanlar, casus olma motivasyonları arasında parayı, ideolojiyi, tavizi ve egoyu öncelikli görüyorlar.

Çizgiyi aşmak için yaptığınız şeyi bir şekilde doğru şeyi yapmak olarak görmelisiniz.

Bir casusla ilgilenmek, istihbarat memurunun işidir.

Bu bilimden çok, sanattır.

İnsanların zayıf yönleriyle ve bunu manipüle etmekle uğraşıyorsunuz.

Onlara bir kod adı verilir.

İletişim yöntemleri verilir.

Bir kaçış planı verilir.

Hain olmaya karar verdiniz.

Muhalefet için casus olmaya karar verdiniz.

Sizi hayatta tutmak için buradayız.

İDEAL CASUSU BULMAK Bir düşmandan bilgi toplama eylemi, nadiren bir istihbarat memuru tarafından şahsen yapılır.

Bunun yerine, ihtiyaçları olan bilgiye erişimi olan ajanları çalıştırırlar.

CİA'i fırsat eşitliği olan bir işveren olarak tanımlayabilirim.

CIA'in bir casusa olan ilgisi, casusun hangi bilgiye erişimi olduğuyla ve ABD devletine ne sağlayabileceğiyle alâkalıdır.

Görev için mükemmel casusu bulmak sürecin ilk ve en önemli adımıdır.

Tüm ülkelerin istihbarat teşkilatları yabancı casuslar görevlendirir çünkü sırlara erişimi olanlar yabancı casuslardır.

Sadece bakarak görürsünüz.

Çek Cumhuriyeti'ndeyseniz, Rusya'daysanız, Almanya'daysanız, Amerika'daysanız, orada bulunan yabancı bir büyükelçilik ögesi vardır.

Bu bireylerin hepsi nüfuzlu diplomatlardır ama bazılarının casus da olduğunu biliyoruz.

Ve o ilişki geliştikçe, bir istihbarat memurunun aradığı şey, o insanın zafiyetlerinin ne olduğudur.

Parasal sorunları mı var?

 Evlilik sorunları mı var?

 Madde problemleri mi var?

 Bunları belirlemek istersiniz.

Potansiyel görevlendirmeleri yüz yüze toplantılarla da, LinkedIn gibi siteler aracılığıyla da yapsanız, bu süreç zaman alır.

Kaynaya direkt olarak saldırmak daha hızlı bir yaklaşım olur.

Ki Çin'in 2015 yılında Amerika'nın en gizli dosyalarına, ABD Personel Yönetim Ofisi'nin, yani PYO'nun ağına casus yazılım yollayarak erişim sağlarken yaptığı buydu.

PYO, yani Personel Yönetim Ofisi, ABD devletinin özellikle kariyerleri yönettiği dairedir.

ABD devlet görevlilerinin, tüm devlet dairelerinde çalışanların bilgi deposudur.

Sadece Dışişleri Bakanlığı'nın değil.

İçişleri Bakanlığı, Hazine Bakanlığı, istihbarat kurumları.

Çin Hackerlar o sırada ihtiyaçları olan bilgiyi alabilmişlerdi.

Bu cesur siber saldırı sadece bir güvenlik tehdidi değil, casus görevlendirmesiyle ilgili de bir tehdit oluşturuyordu.

Artık sadece kimin nereye erişimi olduğunu bilmekle kalmıyor, gelirlerinin ne kadar olduğunu, kaç çocukları olduğunu, borçluluk oranlarının ne olabileceğini de biliyorlardı.

Bunu potansiyel olarak hedef almak için kullanabilirlerdi.

Bir devlet için casus görevlendirmenin faydaları bariz olabilir, ama bir casus ve düşmanın casusu olmanın motivasyonu çok daha karmaşıktır.

İnsanlar birçok farklı nedenle casus olurlar.

Tarihi olarak da, istihbarat servisleri PİTE kısaltmasını kullanmışlardır.

Her harfin bir anlamı vardır.

Paranın "P"si, ideolojinin "İ"si, tavizin ya da şantajın "T"si ve egonun "E"si.

Birçoğu para alır.

Onlara, "Paranı neye harcadığına dikkat et." deriz.

Profillerini yükseltmelerini istemezsiniz.

Bunu yaparlarsa, dikkat çekerler.

Sovyetler Birliği, Amerikalıların para arzusunun casus olarak satın alınmalarında büyük bir zafiyet oluşturduğunu çok erken keşfetti.

Bunun klasik örneklerinden biri, John Anthony Walker adındaki ABD Donanma kıdemli subayıdır.

EMEKLİ DONANMA MENSUBU CASUSLUKLA SUÇLANDI Walker, Norfolk, Virginia'daki ABD donanma üssünde çalışmış olan 12 yıllık bir ABD Donanması emeklisiydi.

Filo gemileri, denizaltılar ve donanma komuta merkezinin arasında gidip gelen şifreli mesajlara erişimi vardı.

Borca batmış durumdaydı ve sırları Sovyetler'e satarak para kazanmanın hızlı yolunu bulmuştu.

1967'de, Walker Washington D.C.'de 16.

Cadde'de bulunan Rusya Büyükelçiliği'ne girdi ve hem kimliğini göstererek hem de ABD Donanması'nın şifreleme sistemine ait olan bir dizi anahtar kartı getirerek iyi niyetini gösterdi.

Ruslar hemen elindekilerin ne olduğunu anladı ve bunun değerini görüp Walker'ı casus olarak kabul etti.

30 yaşındaki Walker, KGB'ye direkt bir hat açmış ve Kuzey Virginia ve Maryland çevresindeki konumlarda bulunan gizli belgelerin ya da zulaların kopyalarını göndermişti.

Karşılığında, ödeme olarak bir çanta dolusu nakit para almıştı.

Bir değiş tokuş sırasında verilen çantada KL-47 döner şifre disklerini çözmeye yardımcı olmak üzere tasarlanmış bir okuyucu da vardı.

KL-47 şifreleme diskleri Walker'ın görev yaptığı donanma üssünde kullanılıyordu.

Her diskin, daha fazla olasılık yaratan dâhili bir kablosu vardı.

Walker'a verilmiş olan okuyucu, diskin haritasını çözmesi için tasarlanmıştı.

Böylece Sovyetler de kendi şifre makinelerini yapabileceklerdi.

Walker'a minyatür bir Minox A fotoğraf makinesi ve biraz film de verilmişti.

Alman yapımı olan Minox, Soğuk Savaş'ın kurtarıcı casus fotoğraf makinesiydi.

Yeniden yüklemeden 50 fotoğraf çekebiliyordu ve yüksek çözünürlüklü merceği ciddi miktarda detay yakalıyordu.

Fotoğraf makinesi alüminyumdan yapılmıştı ve işaret parmağından biraz büyüktü.

Casus onu iki yanından tutarak açıyordu, böylece gövdesi uzuyor ve mercekle vizör ortaya çıkıyordu.

Sonra deklanşöre basıp makineyi kapatıyor, sonraki kare için tekrar açıyordu.

John Walker kendi casus çetesini kurmuştu ve sadece kendisini değil, kardeşi Arthur'u da casus olarak görevlendirmişti.

Oğlu Michael'ı özel olarak donanmaya girip sırlara erişebileceği bir pozisyona gelmesi için görevlendirmişti.

John ve casusluk çetesine Jerry Whitworth de dâhildi.

Hepsi, ABD filoları arasındaki tüm şifreli mesaj kanallarına erişimi olan kişilerdi.

KGB'nin bir milyondan fazla özel ya da gizli mesaj şifresini kırabileceği kadar iletişim anahtarı vermişti.

Denizaltılara verdiğimiz gizli emirlere ve balistik füzelerini fırlatmaları için verdiğimiz bilgilere ihanet etmişti.

John Walker ve casusluk çetesi eylemlerine 17 yıl boyunca devam etmişti.

Ta ki, Walker'ın eski karısı, FBI'a eski kocasının eylemleriyle ilgili mesajlar bırakmaya başlayıncaya kadar.

Bu da, Windflyer kod adlı operasyonun tetiklenmesine neden olmuştu.

Telefonları dinleyip izleme yaptıktan sonra FBI, Walker'ı iş üstündeyken yakalayacakları bir tuzak kurdu.

FBI, onu Norfolk'tan Washington D.C.'nin dışına kadar takip etmiş ve Maryland'deki bir yol kenarına gizli belgeler bırakırken izlemişti.

Toplanan delilde, Nimitz adlı donanma gemisinde çalışırken oğlu Michael tarafından kendisine verilmiş olan bir süt kartonuna gizlenmiş 129 gizli belge vardı.

Walker'ın casusluk çetesinin diğer üyeleri kolayca tespit edilip tutuklanmıştı.

Savunma Bakanı Caspar Weinberger, Sovyetler Birliği'nin Walker'ın ihaneti neticesinde donanma teknolojisinde haddinden fazla ilerleme katettiği sonucuna varmıştı.

Casusluğu, Moskova'ya savaş sırlarının yanı sıra, silahlar, algılayıcı veriler ve donanma taktikleri konularında erişim sağlamıştı.

John Walker, casusluğu sonucunda bir milyon dolardan fazla para kazandığını bildiğimiz ilk kişi olmuştu.

KGB'den gümüş çubuklar almıştı.

Gümüş değer anlamında bir depodur.

John, bu gümüş çubukların seri numaralarının olmadığını fark etmişti.

Onların izi sürülemez.

Yabancı devletler için casusluk yapan birçok Amerikalının yalnızca yüzde 20'si beş yıldan daha uzun süre devam edebildi.

Birinin 1967'den 1985'e kadar devam edebilmesi neredeyse duyulmamış bir şeydi.

Tutuklanmasından kısa süre sonra yapılan hapishane röportajında Michael bu kadar uzun süre içeriden casusluk yapmayı nasıl başardığını açıklamıştı.

Kimsenin bana verilen emirlerle ilgili olarak belge çaldığımdan şüphelenmemiş olmasının başlıca nedeni, genel duruşumdu.

Ben  Casus gibi görünmüyordum.

John Walker ve kardeşi Arthur vatana ihanetten müebbet hapis cezası aldılar.

Oğlu Michael 25 yıllık hapis cezası aldı ama 15 yıl sonra serbest bırakıldı.

Walker, paranın cazibesine kapılmış olan tek yüksek profilli Amerikan casusu değildi.

1991 yılında, CIA memuru Sandy Grimes, CIA ajanlarının kimliklerini KGB'ye ileten bir köstebek olduğu şüphesini soruşturmak üzere göreve atanmıştı.

Asıl düşmanımız olan Ruslar'la Amerika Birleşik Devletleri arasında bir Soğuk Savaş vardı.

Biz de CIA'in içinde bir hain arıyorduk.

CIA, en değerli 12 Sovyet ajanını kaybetmişti.

Gözden çıkartılmış ve yakalanmışlardı.

Çoğu da KGB tarafından idam edilmişti.

Sistematik olarak, dosyalara erişimi olan kişileri incelemeye başladılar.

Ve çektikleri neredeyse her listede Aldrich Ames adı vardı.

Ames işe alımcı bir CIA memuruydu ve CIA'in Langley, Virginia'daki merkezinde Sovyetler ve Doğu Avrupa bölümüne atanmıştı.

Ames, Rosaria adındaki servet sahibi bir Kolombiyalı'ya aşık olmuştu.

Aynı zamanda bir boşanmanın ortasındaydı.

Ames'in paraya ihtiyacı vardı.

Rosario'yu asla kadının istediği şekilde elinde tutamayacaktı.

Ve bu, sahip olduğu ayakkabıların sayısıyla Imelda Marcos'u utandıran bir kadındı.

Rick'in parası tükeniyordu ve boşanma anlaşması için para ödemeliydi.

Bir çıkış yolu göremedi.

Bu hoş bir ifade değil ama Rick'in satabileceği bir ürün vardı.

Bu durumda, o ürün insan hayatlarıydı.

CIA ve KGB arasında resmi bir ilişkisi vardı.

Bu, işinin bir parçasıydı.

Bir takma adı vardı.

Sovyetler Birliği Başkonsolosluğu'na gitti ve casus olmak için gönüllü oldu.

Casusluk yapma konusundaki isteğini ve erişimini kanıtlamak için, aktif olarak çalışan yaklaşık bir düzine CIA ajanının ismini vermişti.

Karşılığında, KGB Ames'e 50 bin dolar ödedi.

İçeri girdi ve parayı aldı.

Rosario'yla evlenmişlerdi.

KISITLANMIŞ BÖLGE Ames, CIA merkezinden çantalar dolusu gizli belgeyle çıkıyordu ya da onları ofisindeki bilgisayar disketlerine yükleyip Washington D.C.'deki bir restoranda Sovyet denetmenine yüz yüze teslim ediyordu.

Ames daha sonra istihbaratı zulalar aracılığıyla vermişti.

Karşılığında, zengin oluyordu.

Sadece dört yıl içinde neredeyse iki milyon dolar kazanmıştı.

Orta sınıf bir bürokratken, dişlerini yaptıran, Jaguar'a binen, özel dikim takımlar giyen, evini gösterişli biçimde dekore eden ve gelinine ona söz verdiği hayatı yaşatan birine dönüşmüştü.

Bunların hepsi casusluk yaparak olmuştu.

Rick 1989 yılında bir turdan döndüğünde, benim tanıdığım Rick Ames artık yoktu.

Onu koridorda yürürken gördüğümde artık kambur değildi, omuzları gerideydi ve "Sizin bilmediğiniz bir şey biliyorum." der gibi bir havası vardı.

Yani kişiliğinde bir değişim olmuştu.

Yeni bir stili olan, özgüvenli Ames, yeni kavuştuğu servetinden şüphelenen FBI'la birlikte CIA'in köstebek avındaki ekibinin de dikkatini çekmişti.

Les Wiser adındaki FBI'ın önde gelen ajanlarından biri, gizli bir çöp inceleme operasyonu yapmaya karar vermişti.

Çöpünüzü kaldırıma bıraktığınızda, üzerindeki haklarınızdan vazgeçmiş olursunuz ve mahremiyetiniz kaybolur.

Yani oradaysa, kamunun malıdır.

Ames'in yaşadığı bölgedeki çöp konteynerlerinin hepsinde seri numarası vardı.

FBI, aynı çöp konteynerinden edinmişti.

FBI, içindekileri araştırabilmek için hava karardığında Ames'in çöp tenekesini değiştiriyordu.

İşte, tombala.

Buruşmuş, sarı bir yapışkanlı not kağıdı bulmuşlardı.

Üzerinde, Ames'ten denetçisine Kolombiya'da buluşmakla ilgili olarak yazılmış bir operasyon mesajı vardı ve casusluk terminolojisiyle yazılmıştı.

Grimes, delillere ek olarak, Ames'in Sovyet temasıyla görüştüğü tarihlere denk gelen banka makbuzları da bulmuştu.

FBI, Ames'i sürekli takip etmeye devam ediyordu.

Evini yerleştirdikleri mikrofonlarla dinliyorlardı, bilgisayarlarını incelemişlerdi ve arabasına izini sürmek için cihaz yerleştirmişlerdi.

Ames'in köstebekleri olduğuna dair delillerin birikmesiyle, FBI 21 Şubat 1994'te onu tutukladı.

GÖRÜNÜŞE GÖRE 100 BİN DOLAR ALABİLİR.

Ames'in tepkisi şaşkınlık ve inkâr karışımı olmuştu.

Çünkü o bir profesyoneldi.

İyi eğitimliydi.

Ama karısı öyle değildi.

Elbette hemen her şeyi itiraf edip suçu kocasına atmıştı.

Ames, çalıştığı 30 yılın dokuz yılı boyunca KGB'nin köstebeği olmuştu.

2.4 milyon dolar nakit para aldığı, ihaneti için de Rusya'da iki milyonun saklandığı düşünülüyor.

Nihayetinde, bu epey mide bulandırıcıydı.

Bu, genç bir memur olduğumdan beri tanıdığım biriydi.

KGB'deki denetmenlerine her Sovyet casusunun adını ya da kimlik bilgilerini vermişti.

Aktif olmayan ya da uzun süre önce emekli olanlarınkini de.

Ve Rick, bu adamlara ne olacağını gayet iyi biliyordu.

Başlarının arkasına birer kurşun.

Ve bunlar, benim  Birçoğu üzerinde çalışarak hayatımı geçirdim.

Biliyordum ki, hepsi sonunda  Belki hemen değil, ama önünde sonunda  Bazıları sonunda yargılanırdı ve bazıları kesinlikle idam edilirdi, idam cezası alırdı.

Aldrich Ames, Moskova'daki bildiği tüm CIA operasyonuna ihanet etti.

Temasta bulunduğu herkese ihanet etti.

En az 13 kişinin hayatına mâl oldu.

Elinde kan var.

CIA'in tarihindeki en zarar verici casusun o olduğunu umuyoruz.

Daha kötüsü olmamasını umuyoruz.

Ames, hayatının son 26 yılını Pennsylvania'daki Allenwood Hapishanesi'nde şartlı tahliye hakkı olmadan geçirdi.

Para, birinin casus olmasındaki tek neden değildir.

İdeoloji de oldukça güçlü bir ögedir.

Bu doğruydu.

Özellikle de Soğuk Savaş döneminde casuslar Batı Dünyası ve Komünist Blok arasında ideolojik pozisyon alırken.

PARA - İDEOLOJİ - TAVİZ Kübalılar, Ana Belen Montes'i görevlendirdiklerinde bu zafiyetinden yararlanmışlardı.

Montes, ABD Savunma İstihbarat Örgütü'nde, yani DIA'de saygın bir analistti ve 1984'te Küba'nın istihbarat teşkilatı için casus olmuştu.

Aldrich Ames gibi, Montes de vatan hainliği nedeniyle istihbarat toplumunu gafil avlamıştı.

Sonunda Latin Amerika ve Küba konularında kıdemli analist olmuştu.

Ve bu pozisyondayken mükemmel casus olmaya çok yakındı.

Pozisyonunun verdiği avantajla düzenli olarak ülkeyi ziyaret eden Kübalılarla görüşüp bilgi alabiliyordu.

Aynı zamanda, belge yazabilmesi nedeniyle adayla ilgili bazı savunma politikalarını şekillendirmesi bile mümkündü.

Montes asla eve belge götürerek riske girmemişti.

Bunun yerine onları ezberleyip dizüstü bilgisayarında yazıyordu ve bunları bilgisayar disketlerine kaydedip Kübalı denetmenlere veriyordu.

Montes, acil mesajlar için çağrı cihazı ve kontörlü telefon kullanıyordu ve Küba'dan isimsiz olarak yüksek frekansla gelen nümerik mesajları, Sony ICF-2010 kısa dalga radyosuyla alıyordu.

"Atención" diyerek başlanıyordu ve beş haneli belirsiz sayılarla devam ediyordu.

Montes rakamları bilgisayarına girerdi ve Kübalıların yüklediği şifreleme programı sayıları İspanyolca bir mesaja dönüştürürdü.

Çağrı cihazı ve kısa dalga radyo mesajları kolayca yok edebildiği, suda çözünebilen özel bir kağıda yazılıyordu.

Montes, ABD'nin Küba'yla ilgili operasyonları hakkında bildiği her şeyi paylaştığı ve Castro'ya geliştirmenin yıllar sürdüğü istihbarat toplama sistemleriyle ilgili direkt bilgi verdiği için Kübalılar için hayati değere sahip olmuştu.

17 yıllık casusluk kariyeri boyunca DIA'de yükselirken dört gizli istihbarat görevlisinin hayatını tehlikeye atmıştı.

Ta ki, sadece kendisinin bilebileceği verilerin sızmasıyla fark edilinceye kadar.

Dairesinde tesadüfen yapılan bir aramada, özensiz bir casus olduğu anlaşılmıştı.

Dedektifler, kısa dalga radyosunu buldu ve dizüstü bilgisayarının sabit diskinde adli deliller vardı.

Cüzdanı arandığında, şifreli sayıların olduğu bir liste çıkmıştı.

Montes, 21 Eylül 2001'de, Küba adına casusluk yapma nedeniyle tutuklandı.

Montes itiraf etti ve ABD'nin Küba politikasını yanlış bulduğunu ve kanunlar yerine vicdanına itaat ettiğini açıkladı.

25 yıllık hapis cezası aldı ve 2023'te serbest kalacak.

İdeoloji hainlik için büyük bir motivasyon aracı olabilir, ama taviz de öyle.

PARA - İDEOLOJİ - TAVİZ - EGO Taviz, görev almanın en ilginç başlıklarından biridir.

Bunlardan biri, Moskova'ya, yani ülkenin en sert noktalarından birine gönderilmiş olan John Vassall'dı.

John Vassall, Moskova'daki Britanya Büyükelçiliği'nde deniz kuvvetleri kumandanlığı katibiydi ve kayak öğretmenine aşık olmuştu.

Onunla National Otel'de eğlenmeye başlamıştı.

John'un dediğine göre, kendisine uyuşturucu verilmiş ve genç oğlanlarla grup seks yaparken görüntüleri çekilmişti.

Bu görüntüler nedeniyle, Ruslar için casusluk yapmaya başlamıştı.

Minox fotoğraf makinesini kullanması için eğitilmişti.

Birleşik Krallık'a dönüp donanma sırlarını çalarak Minox'la fotoğraflarını çekmeye ve iletmeye başlamıştı.

John, Sovyet donanmasının modernleşmesi için hayati olan donanma teknolojisiyle ilgili detayların olduğu sırların çoğunu aktarmıştı.

Vassall KGB için 1954'ten, 1962'de tutuklanıncaya kadar casusluk yapmaya devam etmişti.

Çöküşü, Britanyalıların bir grup casusu tutuklayıp sadece kumandanlıktan çıkmış olabilecek belgelerin mikrofilmlerini bulunca gerçekleşmişti.

Vassall casusluktan hüküm giymiş, 18 yıllık cezasının onunu çekmişti.

Bu, Soğuk Savaş boyunca tüm teşkilatlar tarafından, kullanılan başarılı bir taviz operasyonunun klasik bir örneğidir.

Birçok uzman size gözden çıkartılmış bir casusun en iyi ajan olmayacağını söyler.

Ama diğer yandan ego, güçlü bir motivasyon aracıdır.

Dr.

David Charney başarılı bir psikiyatr ve içerideki casusluk alanında uzman.

Yok sayamayacağımız gerçeklerden biri, içerideki casusların yüzde 90'ından fazlasının erkek olmasıdır.

Bunun anlamı nedir?

 Ben dahil tüm erkeklerde ortak olan ne?

 Erkeklik gururu ve ego.

Erkeklerin hayatta yaptıklarını seçmeleri konusunda gerçekten güçlü bir etkendir.

Açgözlülük yanındaki ego, FBI ajanı Robert Hanssen'in casusluk için birincil aday olmasını sağlamış olabilir.

1985'e gelindiğinde, ABD ve Sovyetler Birliği neredeyse 40 yıldır gizli bir satranç oyunu oynuyordu.

Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birçok kişi casusluğun en kötü günlerinin bittiğini düşünmüştü.

Ama FBI'da karşı istihbarat görevine atanmış olan özel ajan Hanssen bunun aksini ispatlamıştı.

Robert Hanssen FBI'a bir özel ajan olarak katılmıştı.

Zaman içinde karşı istihbarat konusunda uzman oldu.

Yani, her şeyden önce casusları keşfetme ve araştırma işinde.

Ama zaman içinde çizgiyi aşmak için kendi kişisel nedenlerini buldu ve bunu diğerlerinden daha iyi yapabileceğini düşündü çünkü casusları nasıl belirlediğimizi çok iyi biliyordu.

Ve burada "simsarlık" kelimesi devreye giriyor.

1979'da, Hanssen Sovyet ordusuna istihbarat sağlayan teşkilat Amtorg'un Manhattan'daki ofisine gitti ve onlara ABD'nin devlet sırlarını satmayı teklif etti.

Çizgiyi aşarken böyle bir hamle yapabilmek için yaptığınız şeyi kafanızda doğru şeyi yapmak olarak görmeniz gerekir.

Hanssen, güvenilirliğini sağlamak için Amerika'nın en önemli GRU köstebeklerinden TOPHAT kod adlı Tümgeneral Dmitri Polyakov'a ihanet etti.

Karısı taraflı olarak çizgiyi aştığını biliyordu ve buna itiraz etmişti.

O noktada, Hanssen casusluk eylemlerini durdurmaya karar verdi ve sonraki beş yıl boyunca uykuya geçerek FBI için çalışmaya devam etti.

Ama 1985'te nakit sıkıntısı çekmeye başlayıp, FBI'da da beklediği terfiyi alamayınca bir kez daha Sovyetler Birliği için casusluk yapmaya karar verdi.

Bu sefer gizlice FBI için çalışan üç KGB memuru Sergei Motorin, Valery Martynov ve Boris Yuzhin'e ihanet etti.

Motorin ve Martynov infaz edilmişti.

Yuzhin de hapse atılmıştı.

Hanssen, bu bilgi için 100 bin dolar aldı.

Hanssen parayı alınca kendini kaptırdı.

Sonraki 16 yıl boyunca FBI ajanlarına ihanet etti ve Amerika'nın Rusya'daki her izleme platformundaki teknik programı ve Amerika'nın Devlet Devamlılığı programını ifşa etmişti.

Karşılığında, KGB'den nakit ve pırlanta olarak bir milyon dolardan fazla aldı.

Hanssen casusluk yaparken son teknolojiden yararlandı ve PalmPilot adındaki elektronik ajandayı ve 40 izleme modu bulunan ve normalden daha az kapasiteli gibi görünerek veri saklayabildiği disketlerle bilgisayarlı şifreleme teknikleri kullandı.

Hanssen aynı zamanda nakit para karşılığı bilgi satarken zula da kullanmıştı.

Ama önemli bir hata yaptı.

FBI'a Avenger kod adlı isimsiz bir Rus kaynağından yedi milyon dolara satılan KGB belgelerinde, Hanssen'in parmak izleri vardı.

Her zula sırasında belgeleri plastik bir poşete koyuyordu.

Poşette parmak izleri kalıyordu ve FBI içinden biri olduğunu anlamıştı.

56 yaşındaki Hanssen'ın emekli olmasına sadece beş hafta kalmışken, FBI Vienna, Virginia'daki evinin yakınlarında bulunan Foxstone Park'taki köprünün altına zula bıraktıktan sonra etrafını sarmıştı.

Tutuklandığı sırada söylediği ilk şey, "Demek böyle bitecekti." olmuş.

Ve şoktaydı.

Bunu o kadar çabuk kavrayamamıştı.

Hanssen müebbet hapis cezası aldı ve şu anda Colorado'daki maksimum güvenlikli bir hapishanede cezasını çekiyor.

Cezası çok yüksek olsa da, birçok kişi, bugün eskisinden çok daha fazla yabancı casusun aktif olduğuna inanıyor.

Belki de bu, internetin geniş kaynakları nedeniyle böyledir.

Sosyal medyanın gelişmesiyle ve dünyanın bağlantısındaki artışla birlikte, zafiyetleri olan birinin karşısında olması gereken kişi bunu artık binlerce kilometre öteden yapabiliyor ve onları sosyal medya aracılığıyla, bir sohbet odasında ya da bir içerik akışında yönlendirebiliyor.

Ama o kişinin ruhuna girip onu aşırılık yoluna sokmanın doğru olduğuna ikna edebiliyor.

İnternet görevlendirme yapmak için kullanışlı olsa da, karşı istihbarat için bir kâbus.

Sahte bir kimlik yaratmaya çalıştığınızda daha karmaşık hâle geliyor.

Yani "Bu kişiyi şu yılda Harvard'dan mezun olmuş gibi, bu kulübe üyeymiş gibi, şu tarihte şu evi almış gibi gösterebilirim." demek çok kolay.

Ama biri bunu analiz etmeye başlarsa ve "Tüm bu kayıtlar iki yıl önce aynı gün yaratılmış." diyebilir.

Bu nasıl olabilir?

 Dijital bir veri tabanını bunu kullanma konusunda becerikli olan birine karşı korumak imkânsız değil ama çok karmaşık.

Bir casus ve bir denetmen olmak çok karmaşık ve çok katmanlı disiplinler.

Casusluğu karakterize etmem gerekseydi, aklıma gelen ilk şey, sadakat kavramı olurdu.

Bu yüzden bir casus, özellikle sizin teşkilatınızdansa, bu çok yıkıcı olur.

Çünkü biz birbirimize güveniriz.

Diğer tarafa geçen, diğer tarafın casusu olan ve ajanların hayatlarına mâl olmuş kişiler birçok açıdan meslektaşlarının acı çekmesine neden olurlar.

Bu  Bu tür bir sadakatsizlik sizi can evinizden vurur.

Ama bir sabah pişmanlıkla uyanırsınız.

Bunun örnek ifadesi, "Ne düşünüyordum?”

 sorusudur.

Artık ülkenizin düşmanı için çalışıyorsunuzdur.

Bunu nasıl düzeltirsiniz?

 Zamanı geri alalım.

Bu olacak mı?

 Hayır, olmayacak.

Ajanlar dünyanın en yalnız insanlarındandır çünkü casusluk nedeniyle potansiyel olarak ceza alabilir, hatta idam cezasına çarptırılabilirler ve aileleri yok olur.

Tüm bu risklere rağmen bazı gerçekler var.

Casuslar, başarılı bir casusluk için hayati önem taşırlar.

İyi casuslar, casusluk yaptıkları ülkelere çok büyük hasar vereceklerdir.

Bir casusa farklı bir açıdan bakarsanız, ona "Bizim casusumuz." diyerek bakarsanız, çok iyilik yapmışlardır.

Düşmanımız olan KGB'yi ya da Çin'deki MSS'i kötü olarak tanımlamaya çalışıyoruz ama kariyerim boyunca bu insanlarla tanıştığımda gördüm ki, hepsi yaptıklarına tutkuyla bağlılar.

Sadece yanlış devlet sistemindeler.

Alt yazı çevirisi: Öyküm Mutlusoy||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar