Lanetliler Dağı (1978) La montagna del dio cannibale
| |
99 dk
Yönetmen:
Sergio Martino
Senaryo:
Cesare Frugoni, Sergio Martino
Ülke:
İtalya
Tür:
Macera, Korku
Dil:
İngilizce
Müzik:
Guido De Angelis, Maurizio De Angelis
Çekim Yeri:
Central Province, Sri Lanka
Nam-ı Diğer:
Mountain of the Cannibal God | Mountain of the Cannibals |
Slave of the Cannibal God | The Mountain of the Cannibal God
Oyuncular
Ursula a Andress
Stacy y Keach
Claudio Cassinelli
Antonio Marsina
Franco Fantasia
Tüm Kadro
Özet
Susan Stevesons kardeşiyle beraber Yeni Gine'de kocasını
ararken ilkel yamyam kabilesi başlarına dert olur.
Altyazı
YAMYAMLARIN DAĞI
Yeni Gine, hala büyük keşfedilmemiş alanlar içeren
yeryüzündeki belki son bölgedir, sırrını gizleyen hayat ilkel düzeyde
kalmıştır.
Bugün, uzay
çağının şafağında, Londra'dan 20 saat uçuşla hala böyle vahşi ve kirlenmemiş
bir dünyaya ulaşmak mümkün olabiliyor.
Bu hikaye buna
tanık olanlarındır.
İşte orada!
Kocanızın kaybolması
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yer açın.
Ablam çok yorgun.
Bu sefere yeşil ışık
yakılması doğru mu?
Basına bir şeyler
söylemek ister misiniz?
İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU
Maranatha ormanındaki tüm arama girişimleri başarısız
olmuştur.
Polis şefinin dediği
gibi, kocanızın seferi otoriteler
tarafından onaylanmış değil.
Bu nedenle onunla
telsiz bağlantısı yoktu.
Kocanızın bilgisi ve
onayı olmadan etnoğrafik çalışmalar yapılmış.
Kardeşiniz,
kocanızın kayboluşunu bize bildirince çalışmaya başladık.
Gecikme bizim
suçumuz değil.
Bunun için en az bir
Moresby Limanında bekledim.
Ayrıca, hukukçu
kardeşim alanında derin bilgiye sahiptir.
Bu nedenle, onun
hakkında endişeli değildi.
Ormanı yeterince
tarayamazsınız! Hükümet akıllıca bir karar verdi.
Kardeşim
araştırmaların bir sağlık skandalı olduğunu düşünüyor.
Hükümetin ilgi
göstermesi gerekir.
Ormana bir kaç gün
bir keşif uçağı gönderdik.
Hayatta iseler bize
bir işaret vermeleri gerekir.
Ormanın içinde
görmek mümkün olmayabilir.
Ormana bakmamız
gerekiyor.
Sakin olun.
Bay Stevenson, size
memnuniyetle yardımcı olacağız.
Ama karar
yetkililere kalmış.
Hepimiz
yapabileceğimizi yaptık.
Lütfen, bana yardım
edin.
Hayatta olup
olmadığını bilmiyorum.
Yardımınıza
ihtiyacımız var.
Neler hissettiğinizi
anlıyorum.
Bu benim görevim.
Pes edersek, orada ancak
üç ay yaşayabilir.
- Benim Konsolos
Burns'a danışmam gerekir.
- Doğal olarak.
Bay Stevenson.
Size yardımcı
olabilecek tek kişi, Profesör Edward Foster.
O olağanüstü bir
adam! Araziyi çok iyi bilir.
Arthur onunla
konuştu.
Yarın buluşacağız.
- Merhaba, Bayan
Stevenson mu?
- Evet.
- Ben Edward Foster.
- Memnun oldum.
Arthur, iyi
görünüyorsun.
Ne var ne yok?
- İyi sayılırım.
İçeri buyurun.
Evim için beni
bağışlayın.
Böyle doğa içerisinde,
-.
.
Biraz karışık.
- Henry bana sizden
bahsetti.
- Size büyük saygısı
vardı.
- Sizinle tanışmak
güzel.
Biz çok iyi
arkadaştık, paylaştığımız pek çok şey vardı.
Ancak doğa yok
oluyor.
Sonunda teknoloji hakim olacak.
Lütfen söyleyin,
Henry hayatta olabilir mi?
Emin değilim! Bu
sefer geldiğinde bir sırrı vardı.
Tuhaf! Yardım teklif ettim, biliyordum daha
önce gitmiştim.
Bazı yerlilerle yola
çıktık.
Neden bu kadar ketum
olduğunu anlayamıyorum.
Özellikle bu sizin
içinde geçerli.
Ben de bunu düşündüm.
Evet.
Ağzının neden bu
kadar sıkı olduğunu tahmin edebilirisiniz.
Gelin.
Burası Maranatha
Ormanı.
Henry burada
kayboldu.
Yedi kilometre
uzaklıkrtaki Roka adası yoğun ormanlık bir yerdir, burasını kutsal dağ Rami
korur.
İnsanlar oranın lanetli
olduğuna inanıyor.
Neden bu konuda sessiz
kaldığınız?
Ne yapmalıydık?
Arthur! Lütfen devam
edin.
Bilmeniz gereken bir
şey var Bay Stevenson.
Bir kaç yıl önce
ziyaret ettim.
Geziyi Arthur ve
Henry'ye anlattım, Henry hayran oldu.
Evet, hatırlıyorum.
.
Henry mektuplarının
birinde yazmıştı.
Ben sadece bir
hurafe olduğunu düşündüm.
Bu insanlar için bu
inancın ne kadar önemli olduğunu bilmelisiniz.
Polis arama için
gitmemize izin vermez.
Onlar adada kimseyi
istemiyor.
Onlar doğal olduğunu
söylüyor.
.
Ama lanetten
korkuyor, diğerleri gibi! Peki siz orada buna şahit oldunuz mu?
Affedersiniz, Bayan.
Bu aslında bir
tesadüf.
Ben adanın
kıyılarındaydım.
Aniden bir fırtına
patladı ve alabora olduk.
Ben laneti duymuştum
ve merak ediyordum.
Fırtına beni
götürmek istedi, ancak bana ulaşamadı.
Seni ne durdurdu?
Gece gizemli bir güç.
Daha iyi anlatamam! Buna
hala inanıyor musunuz?
Evet.
Henry'nin orada
olabileceğini düşünüyor musunuz?
Şansı yeterince büyük mü?
O en azından lanetli
dağa gitti.
Ben Roka Adasına bir
sefer düzenlemek istiyorum.
Arthur'da beni
izleyecek! - Emin misiniz?
- Evet.
Bir erkek için
yeterince büyük.
Kocam kayboldu ve
ben onu bulmak için mümkün olan her şeyi yapacağım.
Bunu yapacak
cesaretim ve param var.
Buradan öteye uçamam.
Bizi tüm ay boyunca
kaydedin.
Bir hafta içinde
sahilde oluruz.
Teknoloji için
teşekkürler.
Aşağıya inmemiz
gerekir.
Teşekkürler, Phil.
Çabuk olun.
Kimseye söyleme.
Peşimizde polis istemiyoruz.
Merak etmeyin.
İyi şanslar! Bunlara ihtiyacınız olacak.
Neden bu kadar tuhaf
bakıyor?
Bunu sevmiyorum.
Sadece utangaç, ama
çok sadıktır.
Sadece bir kaç km.
Yolumuz var.
Burası ile sahil
arasında bir yerde olmalı.
Hazır mısınız?
İyi misin?
Burası cennet
bahçesi.
Hareket etme! -
Isırdı mı?
- Hayır.
Şansın varmış.
Son derece zehirlidir.
Üç gün boyunca ateş
yapar, ve sonra ölürsün.
Arkanızdan birileri
her zaman sizi kollasın, etrafınıza dikkat edin! Bu sefer öndeydim.
Nasıl oldu
anlayamadım.
Anlaşıldı! Örümcek
öldürmenin uğursuzluk olduğunu düşünüyorlar.
Şimdi tanrılara kurban
verecekler.
- Bu beni hasta ediyor.
- Biliyorum.
İguanalar kötü güçleri kovmak için tanrılara
kurban edilir.
- Bunun iğrenç olduğunu düşünüyorum.
- Bu onların dininin bir parçası.
Gizlenmeliyiz.
Gizlenin! Çabuk! Aptal,
polis nerede olduğumuzu öğrenecek.
Edward! Aman tanrım!
Şimdi mutlu musun?
En iyisi, kardeşinle
konuşman! Bana karşı onu kullanma! Bu sefer yağma yok! İzin vermem! Birlikte
olmalıyız.
Bizim gitmemizi
istiyorsan bizi bırakman en iyisi! Şansımız yardım ederse yarın akşam sahile
ulaşırız.
Roka şurada!
Tekneler hazırlanırken gizlenmeliyiz.
- Ne zaman
ayrılacağız?
- Bu gece.
Şafaktan önce.
Akıntı bize yardım
eder.
Şimdi saklanmalıyız.
Dikkatli ol.
Ona çok fazla
güvenme.
Sürükleyin.
Bir yer bulana kadar
eşyalar teknede kalsın.
Oraya bak! Gelin.
Burada bir şey var.
Burada yalnız
değiliz.
Daha iyi bir yer
bakalım.
O cüzzamlı.
Cüzzamlıların şeytanın çocuğu olduğuna inanıyorlar.
Benki de öldürüldü.
Buraya gelin! Bu
Henry'nin! Silaha ben kazıdım.
Bir kaç yıl oldu.
Bu hale gelmiş.
Onun dağa gitmiş
olması gerekirdi.
Aramaya devam edelim.
Sen bu taraftan.
Sen benimle gel.
Hiçbir şey bulamadık.
Hiçbir şey yok.
Tekneyi dışarıda
bırakarak gizlemeliyiz.
- Bu nedir?
- Bilmiyorum.
Bir ses duydum, ama yanlış
olan bir şeyler var.
Haykırış duymadınız
mı?
- Taşıyıcılar
uyandığında o yokmuş.
- O seçimini yapmış.
- Asaro yanlış
yapmaz.
- Sahilden çok
uzaktayız! O asla terketmez.
Özellikle geceleri! -
Peki ne oldu?
- Bilmiyorum.
- Şimdi bir adam
azaldı.
- Belki de geri
dönmeliyiz.
Pusulamız var.
Dağı bulmaya odaklanmalıyız.
- Ne demek istiyorsun?
- Bu sadece
arkadaşlık uğruna değil! - Arthur! - Edward! Benden bir şey mi saklıyorsun?
Kardeşin oldukça
nevrotik.
Ona güvenemem! Ben
ikinize de güvenmiyorum.
Durun! Ben sadece
kocamı bulmak istiyorum.
Bu nedenle dağı
bulmalıyız.
Susan haklı.
Henry'den nefret
ediyorum.
Tamam! Ama herhangi
bir öneri duymak istemiyorum.
Anladın mı?
Şimdi duruma bakalım.
Matapikitan! Bambu! Suya
yakın olmalıyız.
Doğru yoldayız! Dağ
nehrin öbür tarafında.
Sal yapmamız
gerekiyor.
Mao sudu pudong! Maymun!
Karaya çıkmalıyız.
İleri! İleri! Bunu
mu arıyorsun?
Bu ıslak, ama hala
çalışıyor.
Kek! - Hayvan tuzağı.
- Bizim için mi
yapılmış?
Evet.
En iyisi hızlanmak.
Sadece gerekli olan şeyleri almalıyız.
Toparlanın.
Devem ediyoruz.
Al! Lazım olacak! Bakın!
Edward! Kaçıyor.
Bekleyin! Susan! Edward!
Merhaba! Bekle! O bir yerli tarafından saldırıya uğradı.
O iyi olacak.
Adım Manolo.
Bu Peder Musa'nın
görev istasyonu.
Yanımda beyaz
günahkarlar var, Musa! - Yemeğe ihtiyaçları var, su ve uykuya! - Edward! - Hiç
değişmemişsin! - Uzun zaman oldu.
Ne güzel! - Nasılsın?
- Senden uzak
kalamadım.
- Bak, burada kim
var! - Selam, Vancho.
Bu Sura.
Vancho'nun yeni eşi.
Beraberimde iki kişi
var.
- Susan Stevenson ve
erkek kardeşi.
- Selam, Peder.
Burada olmak güzel.
Tanıştığımıza memnun
oldum.
Nasılsınız?
- Biz Rami adlı bir
dağı arıyoruz.
- Dağ mı?
Deli misiniz?
- Asla ormana
giremezsin.
- Bu gerekli, kocamı
arıyorum.
O bir sefer
sırasında kayboldu.
Gelin.
Sana inanmıyorum,
Manolo.
Yerliler düşman
değil.
Sana farklı
görünebilir.
Maske takıyordu ve
vücudu boyalıydı.
Daha önce hiç
görmedim.
- O koluna kemik bir
parça gimişti! - Sen delisin, Edward! Kolunun etrafına bağlamış olduğunu
hatırlıyorum.
- Ama emin değilim.
.
- O Pukastammen'e
aittir.
- Onların yıllar
önce soyu tükenmiştir.
- Bu olamaz.
Peder, altı ay önce,
adaya ilk geldiğimde.
Onlar beni esir aldı.
Her zaman canlı bir hayal
gücün vardı.
Keşke o kadar
olsaydı.
Yakalandığımda beni
öldürmek istediler, ancak şefin oğlu ateşlenmişti.
Yanımda kinin verdı
ve onunla hallettim.
Tedaviden sonra
onlardan biri gibi muamele gördüm, ama ben kaçmaya çalıştım.
Üç dört kez denedim,
ama asla başaramadım.
Sonunda kaçmayı nasıl
başardın?
Günün birinde rakip
bir kabile tatarfından saldırıya uğradık.
Tam bir kaos vardı.
Bir şansın vardı.
Hiç durmadan koştum.
Sahilde bir balıkçı
teknesine ulaştım.
- Hala inanamıyorum.
- Hayır, bu saçmalık.
- Onlar artık yok.
- Doğru olabilir,
Peder.
Umarım soyları
tükenmiştir.
Pukastammen'den neden
korkuyorsunuz?
Onlar Rami'nin eski
sahipleriydi.
Susan, onların
dilinde Rami, "Yamyam Tanrının Dağı" demektir.
Bu onların yamyam
olduğu anlamına m geliyor?
Sadece bu.
Olamaz. Koş.
- Gördün mü?
- Evet, kim
olduklarını biliyorum.
- Emin misin?
- Evet.
Yamyam hayaletler
tarafından avlanabiliriz.
Evet, olabilir.
İnsan tadını unutmak kolay değildir.
Ben bir doktorum.
Belki sana yardım edebilirim.
- Onların ayinlerine
katıldın mı?
- Evet.
Bu oldukça
korkunçtu, ama yapmak zorunda kaldım.
O an beni değiştirdi.
Artık onlardan
biriydim.
Sürekli kabus içinde
yaşıyordum.
Delirmek üzereydim.
Sana yardım etmek
isterdim, ama ben.
Biliyorum.
Ben asla yalan
söylemedim.
Korktuğum olmuştur,
utandım.
Ama şimdi sadece
dağa gitmek istiyorum ve bir yol bulmak.
.
Bu yamyamların
hepsini öldürmek için bir yol olmalı! O zaman belki.
.
O zaman belki.
Eğer kabustan
uyanacaksan! Evet.
Yalnız kalmak pek akıllıca
değil! Neden olmasın?
Sadece ben varım.
Sadece ortama uyun.
Manolo! Bekle! Ne
oldu?
Zor bir yolculuk
olacak.
Biz yalnız yapamayız.
Bizi nehire kadar
götürebilir misin?
Oh, lütfen! Nehrin
akıntılı yerinden geçmeli, şelaleler ve orman çok yoğun! - Pukastammen'den
korkuyor musun?
- Kim bilir?
- Cevabı dağın
tepesinde bir yerde! - Benimle gelemez misin?
Ne yapıyorlar?
Kabak ve çim suyu.
Tükürükle
reaksiyona girer.
Güçlü bir ruh
için iksir yapılır.
Bu konuda Peder Musa
ne yapıyor?
O bunu görmezden
geliyor.
30 yıldır burada
yaşıyor.
Önceden daha katı kuralları vardı.
Size mutluluk
getirecek.
Bu günkü soruma
cevap vermedin.
Benimle gelir misin?
Ben iki yıl önce
buraya yalnız geldim.
Macerayı hep sevdim.
"Neden orman
olmasın" diye düşündüm.
Kendimi test etmek
istedim.
Dünyanın somuna gelmiş
olduğumu düşündüm.
Ama daha çok yabancı
vardı.
Ve daha fazla gizem.
- Meydan okuma henüz
bitmedi.
- Sadece sen ve ben
gidelim.
- Hiç kimse bilmesin.
- Ötekiler de mi?
Artık onlara
güvenmiyorum.
Anlamadığım bir
şeyler oluyor.
Ama bana yardım
edersen.
.
İmdat! İmdat! Asaro!
Cenaze töreni için nehrin aşağısında olacaklar.
- Vancho ve Sura
birlikte gömüldü.
- Dün gece bana
geldi.
Benim yerime mızrak
ona saplandı.
Size bir şey
söylemek zorundayım.
Pukabyn'den kaçan yalnız
ben değildim.
Tedavi ettiğim genç
bir çocuk benimle geldi.
- O vardı.
- Asaro.
Neden mi?
- Neden bizi
öldürnek istedi?
- Kabile onu ele
geçirmiş! Sen bütün köyün tahrip edildiğini gördün.
- Tamamen değil.
- Ya bazıları
hayattaysa! Asaro bizim dağa ulaşmamızı engellemek istedi.
O bir Puka.
Ve şimdi öldü.
Ben dağa gitmek için hazırım.
- Ben de.
- Sen yaralısın ve
burada kalmalısın.
- Manolo bize eşlik
eder.
- Eğlenceyi kaçırmak
istemiyor.
Şimdi bırakın.
Bütün köye günah ve
ölüm getirdiniz.
Yıllardır bize kimse
saldırmadı.
Şimdi oldu, ama
onların öldürmek istedikleri sendin.
Benim insanlarım.
Onları zina ile kandırdınız.
Sonuçlarını
görüyorsun! Sura ve Vancho öldü.
Bir daha asla
bizimle olmayacaklar.
Gidin şimdi! Hiç birinizi tekrar görmek istemiyorum.
Hepiniz gidin! Sonsuza dek! Sonsuza dek! Oraya
bakın! Hayvanlar sadece içgüdülerini takip eder.
Öldürür ve yer! İnsanlarda aynı içgüdüye
sahiptir, ama dana ince yöntemler kullanır.
Yalanlar ve hileler!
Yarayı enfekte eder.
Solucanlar kötü kanı
emer.
Ateşi var, dikkat
edilmeli.
Kesinlikle iyi bir
nedeni olmalı.
Benim var ve sizinde
olmalı.
Henry'nin de vardı.
- Senin ki nedir.
- Gerçeği duymak
ister misin?
Rami'de kocanızı
zengin yapabilecek bir çok hazine vardı.
Ama o hepsini
kendine istiyordu, bensiz gitmek istedi.
- Henry böyle bir
şey asla yapmaz.
- Bu doğru.
Para umurumda değil.
Söz veriyorum, Susan.
O bilimi umursamadı.
Edward, Henry sadece
kendini düşünür.
O kesinlikle
hepimizi aptal sanıyor.
Kesin artık.
Yaterinde saçmalık
duydum.
Hareket etme! - Ben
hayvanları öldürmem.
- Sanırım sana
teşekkür etmeliyim.
- Bu imkansız! -
Daha kötüye gidiyor.
- Karaya çıkamaz
mıyız?
- Oraya! Manolo! Kalk!
- Bunu bırakmalıyız.
- Yapamayız! -
Birlikte taşımalıyız.
- Henry yolun bu olduğunu mu söylüyor?
- Belki de karadan
gitti.
- Kano tek yoldur.
Aksi halde Edward
gelemez! Yardım edin! Arthur! - Yardım edin! - Arthur! - İdare edebilecek misin?
- Evet, yapabilirim.
Devam edelim.
Yukarı tırmanmak
zorundayız.
Arthur! Arthur! Bana
yardım et! - Bana yardım edin! - Ona yardım et! Onu sen öldürdün! Kurtarmayı
denemedin! Dur! Onu bırak! Senin gibi insanlar merhameti hak etmiyor.
Yeterince geldim.
Şimdi geri dönüyorum.
Manolo, Henry'yi
bulmam gerek.
Lütfen bizimle gel.
Kan var.
Bize törensel
resimler bırakmışlar.
- Oraya gidip
kontrol edelim.
- Hayır, dinlenmeye
ihtiyacım var.
Pukafolket! Geriye
kalan taze oluyor! Yıllardır buradalar.
Arthur yalnız kaldı!
Arthur! Neredesin?
Geri gel! Arthur, neredesin?
Sen delisin, Arthur!
Geri gel! Susan! Susan! Gayger sayacına bir şey oldu.
Dikkat, radyoaktif
olabilir.
Burada Uranyum var.
Yüksek oranlı
Uranyum.
Bu inanılmaz! -
Bulduk! - Henry'nin haritasındaki! Zengin olacağız.
Arthur! Dediğin gibi.
Bu iyi şans getirecek.
Kocası arıyordu ve
sadakatsiz eşi inanıyordu.
Henry bizi uzak tutmaya
çalıştı.
Ama biz yolculuğun
amacını biliyorduk.
Foster'i kocamı
aradığıma ikna etmeliydim.
- Aksi halde asla
yardım etmezdi.
- Arama sadece bir
bahaneydi! Henry beni aldattı ve terketti.
- Onun kaybolması
benim suçum değil.
- İkinizde paranın
peşindesiniz! - Foster'in neden öldüğünü anlıyorum.
- O sadece bir
idealistti.
O ahlaklıydı.
Parayla ilgisi yoktu.
- Kesinlikle
önemsemediği bir şeydi.
- Konu buysa, evet! Yetkililere
bilgi satıp, zengin olabiliriz.
- Ayrıca - Ada ve insanların istismarına engel olabilir
miyiz?
Anlattıkları gibi,
sözde ormanın yok olmasına engel olabilir miyiz?
Hayır.
Dur bakalım! Örnekleri
toplamamız için bize yardımcı olacaksın, o zaman geri döneriz.
Anladın mı?
Oh Tanrım! Henry her
zamanki gibi giyinmiş! Bu benim kocam.
Onu kendilerine
Tanrı yapmışlar.
Gayger sayacını
onun kalbi olarak düşünmüşler.
Onun
ölümsüzlüğünün kanıtı.
Sen şimdi
Tanrının kadınısın! Fotoğraf doğaüstü yapıyor.
Susan! Susan! Hayır,
Susan! Hayır, yapma! Yapma, Susan! Bir yol bulduğumu sanıyorum.
Bekle! Akıntıyı
kullanmalıyız.
Dikkat! Manolo.
Şimdi eve gitmek
zorundayız.
« Prev Post
Next Post »