Cehennemden Gelen (2001) From Hell
| |
122 dk
Yönetmen:
Albert Hughes, Allen Hughes
Senaryo:
Alan Moore, Eddie Campbell, Terry Hayes
Ülke:
ABD
Tür:
Korku, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:
22 Şubat 2002 (Türkiye)
Dil:
İngilizce
Müzik:
Trevor Jones
Nam-ı Diğer:
Jack
Oyuncular
Johnny Depp
Heather Graham
Ian Holm
Robbie Coltrane
Ian Richardson
Özet
Sadece efsanesi hayatta kalacaktı. Jack The Ripper,
Londra'nın caddelerine terör getirmekteydi. Şeytani tavırları onun deliliğinin
bir sebebi olduğunu gösteriyordu. Depp ve Graham bu sürükleyici macera filminde
muhteşem bir performans sergiliyorlar (People). 1888 yılında Londra'da fakirler
şehrin çeteler tarafından rahatsız edilen derme çatma binalarında
yaşamaktadırlar ve Mary Kelly'nin (Graham) küçük arkadaş grubundan birisi
öldürülür. Kötü ruhlu katil, dahi ama aynı zamanda problemli bir insan olan ve
işinde geleceği görme kabiliyetinden yararlanan Müfettiş Abberline'ın (Depp)
dikkatini çeker. Abberline derin bir şekilde bu davayla ilgilenir ve gerçeğe
yaklaştıkça, Mary ve diğer kızlar için tehlike gitgide büyür. Acaba intikam
almak için cehennemden gönderilmiş güç ile başa çıkabilecek midir?
Altyazı
Bir gün
insanlar geçmişe bakacak ve 20. yüzyıla
benim şekil verdiğimi söyleyecek.
Karındeşen Jack - 1888
Git buradan!
Whitechapel Mahallesi
Yine bütün paramızı alıyorsun.
Eve gidince kendini
daha iyi hissedersin.
Adamlardan biri orada.
- Uzun bir gece
olacak Mary.
- Fazla uzun.
Sakin bir gece, değil
mi?
İş çıktı mı?
Fazla değil canım.
- Emersen bir peni
veririm.
- Git başımdan.
- Selam.
Kate nerede?
- Karşı kaldırımda.
Bayan - Ne istiyorsun?
- Kapa çeneni kaltak.
Seni tanıyorum.
Sen Nichol sokağından
Geordie'sin.
Beni hatırladın mı
Mary Kelly?
Seni hiç unutamam
McQueen.
Keser misin şunu?
Düğme kolay
bulunmuyor.
Bir fahişe düğmeyi ne
yapsın?
Seni ve arkadaşlarını
uyarmıştım.
Ödeme pazartesi
olacaktı.
Çalışıyorum ya!
Hepimiz çalışıyoruz.
Ben de kimsenin sizi
rahatsız etmemesini sağlıyorum.
Bir hizmet sunuyorum
Mary Kelly.
Ve ücretimin
ödenmesini istiyorum yoksa başınız derde
girer.
Şimdi beş arkadaşına söyle yarına kadar paramı getirsinler yoksa bu arkadaşım bir sonraki müşteriniz olur.
- Bu sabah çok pissin.
- Kokuyorum be.
- Dün gece ne işler
becerdin?
- Hiç sorma.
Bir bakalım.
Mary.
Şükür seni buldum.
O geliyor.
Bugün Albert geliyor.
Bebeğe bakman lazım.
Şunu bir kucağıma
alayım.
- Onunla çok
gururlanıyorum.
- Muhteşem bir kız.
Güzel değil mi?
Çok şirin, öyle değil
mi?
Birazdan görüşürüz.
Bir şişe de cin
alıver.
İyi görünüyorsun Ann.
Sana bakacak zengin
bir adam bulmak iyi bir şey olmalı.
Gözlerini senden,
kaşlarını babasından almış.
Öyle değil mi?
Çok tatlı bir bebek,
ama Ann, paraya fena sıkıştık.
- Nichol çetesi - Kanımızı istiyorlar.
- Ne yapacaklarmış
biliyor musun?
- Başlama.
Ne diyordu?
Her birimizden
haftada bir sterlin istiyorlar.
Kendini şanslı say.
Sana bakacak zengin
birini bulduğun için çok şanslısın.
Onlara dört sterlin
vermemiz gerekiyor, o yüzden hiç nefes alamıyoruz.
Sizin için Albert'ten
dört sterlin alırım.
Hayır diyebilir.
Riski göze alamam.
Demez.
Demeyeceğini
biliyorum.
İş için Fransa'ya
gitmişti.
Mektubunda bir sürü
resmini sattığını söylüyor.
Cepleri dolu gelecek,
cömert davranacaktır.
- Sana karşı öyle
olabilir, ama - Kendim için isterim.
Size dört sterlin
bulacağım.
Söz veririm.
CLEVELAND SOKAĞl
Canını yakmayacağım Netley.
Beni hatırladın mı?
Kim olduğumu
hatırladın mı?
Görevini beklenenden
daha önce yapman gerekecek.
Çok daha önce.
Sözümü dinle.
Onu çabucak eve götür.
Çabucak ve sessizce.
Anlaşıldı mı?
İyi dedin.
Çok iyi dedin.
Çıkar onları.
Bu da ne demek oluyor?
Kidney, Tanrı aşkına,
ne yapıyorsun sen?
Odadaki her şeyi
paramparça edin.
Bir açıklama
istiyorum.
Bu Albert.
Bırakın beni.
Lütfen.
Hayır!
Kim biliyor?
Ben bilmiyordum.
Yemin ederim
bilmiyordum.
Başkasına nasıl
söyleyebilirim?
Kim biliyor?
Kim biliyor?
Kim olduklarını
bilmiyorum.
Albert korkunç bir
şeye bulaşmış olmalı.
Bebeğin karnı aç,
üşüyor da zavallıcık.
Onu götürmeliyim.
Bebeği Ann'in
ailesine götürmeliyim.
Sen git.
Alice'i onlara bırak.
Ben işe çıkayım, seninle
daha sonra Ten Bells'de buluşuruz.
Bir şey gördünüz mü
müfettiş?
Paranızı verdim.
Çoktan verdim.
Senin peşinde değilim
İmparator.
Nerede o?
Kıpırda!
Kalk.
Kalk!
Selam hayatım.
Komiser.
Gece olmuş.
İyi bir gözlem
Müfettiş Abberline.
Gerçekten gece oldu.
Dahimiz aramıza döndü.
Teşekkürler beyler.
Görevinizin sıkıcı
sınırlarını aşmak isterseniz diye söylüyorum
böyle bir şey asla olmadı.
Şimdi yolunuza gidin.
Bir gün mü kaçırdım?
Hayır.
Sen buradan ayrılalı sadece
dört saat oldu.
Kaba bir şekilde
uyandırıldığın için özür dilerim.
Bundan zevk
aldığından kuşkulanıyorum.
Şairin dediği gibi,
''Zalim oluşum iyilik etmek için ancak''.
Yine de her afyon
çekişinde seni memnuniyetle pataklarım.
Gelip rahatsız
edeceğini sezmiştim.
Bir şey gördün mü?
Ne gördün?
Kana bulanmış bir
kadın çamaşırı.
Eskiden senin
gibileri diri diri yakarlardı.
Bu akşam George
Yard'da bir fahişe öldürüldü.
Sıradışı bir şeye
benzemiyor.
Sıradışı olan nasıl
öldürüldüğü.
Fahişenin öldürülüş
biçimi senin yeteneklerine sahip birini gerekli kılıyor.
Adı Martha Tabram.
Tabram ne biçim
isimse.
Bana yabancı gibi
geldi.
Benim gördüğüm bu
değildi.
Düşlerinin kadını
değil mi?
Emin misin?
- Göster ona.
- Sen göster.
Bu aşağılamaya neden defalarca
maruz bırakılıyorum?
O pisliği iki kez
gördüm.
Boğazını kesmeden
önce kadının geçim kaynağını hatıra olarak almış.
Beyler, bugün
gerçekten şanslıyız.
Delilik tedavisi
konusunda yepyeni bir yaklaşım izleyebileceğiz.
Dr.
Ferral, ben de tam
meslektaşlarıma yeni tedavinizi
gözlemlememize izin vereceğinizi umduğumuzu söylüyordum.
Böyle müstesna
ziyaretçiler beklemiyordum.
Fakat buyurun tabii.
Başlamaya hazırım.
- Hastanız kim?
- Ann Crook.
İsterik ve şiddet
sergileyen bir hayat kadını Sir William.
Kendisine
zulmedildiği kuruntusunu taşıyor.
Zavallı kız.
Lütfen başlayın.
Beyler.
Bir vuruş yukarı bir tane de sol lopa.
Ve bir de sağa
böylece bu şanssız hastanın deliliği
bundan böyle şiddet içermeyecek.
Bu basit yöntem
sayesinde zavallı kızın çektiği eziyete mutlak
bir son verebiliriz artık.
Ne yapabilirdim ki?
Bebeği Ann'in
ailesine bırakmak zorundaydım.
Zengin adam ha?
Ann'e o bakacaktı
hani?
Gerçek olamayacak
kadar iyiydi.
Hepimizi öldürecekler.
Hem Albert de kim
oluyor?
Albert ve Ann'in
derdinden kime ne?
Biz ne yapacağız?
Nichol çetesinden
sonsuza dek kaçamayız.
Zavallı Martha'yı
yere yıkıp bayılıncaya dek kanının
akmasını izlemişler.
Sonra da boğazını
kesmişler.
McQueen deli.
Kadınların canını
yakmaktan hoşlanıyor.
Dört sterlin
istemeleri delilik.
Dört sterlini nereden
bulacağız?
Benim şeyimle değil.
Etse etse dört peni
eder.
Ya edebinizle durun
ya da defolun.
Sen defol.
Çalışacağız kızlar.
Her zamankinden çok
çalışacağız.
Tamam mı?
Tamam mı?
Pekala.
Burada yapabiliriz,
ama acele et.
- Bu gece aynasızlar
ensemizde.
- Tamam.
Önce benimkini
sertleştirmek lazım.
Ver buraya.
Ben içime sokarım.
- Girdi mi?
- Tabii.
Hadi.
Girmedi.
Bacaklarının arasına
sıkıştırdın.
Hayır, sıkıştırmadım.
Hadisene.
Ben anlarım.
O benim Polly.
Benim param.
Gözünü çıkarabilirim.
Müşteriler için fark
etmez.
Bir orospunun görüp
görmemesi umurlarında olmaz.
- Orada ne var?
- Burada ne mi var?
Burada ne var?
Sadece küçük bir şey.
Sana göre küçük, ama
bana göre büyük bir şey.
Yürü!
Yoksa bir tane
çarparım o küstah ağzına.
Sen öldün.
Hayatım, bu gece seni
tekrar rahatsız etmez.
Doğru.
Bak.
Bir tane Nichol
çetesi için, bir de benim için.
Buraya gel.
Sokakta birlikte
çalışırız.
Sana göz kulak olurum
canım.
Seni domuz!
Seni iğrenç domuz!
Evet, ben bir domuzum.
Dünyanın bütün
yanlışı bende.
Kendi başına kal o
zaman.
Hayır!
Yanında bir domuz
olsun istemezsin!
Ne bakıyorsun?
Susadın mı?
Rüyamda gördüğüm şey
buydu.
- Adı neydi?
- Kleopatra'nın
dikilitaşı.
Kleopatra.
Güzel kadındı, değil
mi?
Tanrı'nın Oğlu
doğmadan 1500 yıl önce yontuldu.
Onu Mısır'dan buraya
getirmek için, altı adam hayatını
kaybetti.
Yüce Tanrı merhamet
etsin.
Onu bulduğumda bu
haldeydi.
Öldürülmüştü.
Bunu yapan nasıl bir
canavar?
Çete, bu albenili
sokağın meyhanelerini ve zevkli evlerini
bir bir dolaşmış.
Kimsenin ses duymamış
olması seni şaşırtır mı?
Boğazı kesilmiş, ama
duvarda kan lekesi yok.
Başka bir yerde
öldürülmüş.
Dün gece yağmur
yağmıyor muydu?
Kadın kuru.
Buraya bir arabayla
falan getirilmiş.
Boğazı arabada
kesilmiş olmalı.
Sanırım arabayı orada
durdurmuşlar.
Durdurmuşlar mı?
Bir kişiden fazla mı?
Kesinlikle.
Hepsini gördün mü?
Tanrım!
Kesinlikle bir
kişiden fazla.
Bu Nichol çetesinden
bir mesaj olmalı.
Değil mi?
O da nesi?
Üzüm, değil mi?
Bir fahişenin üzümle
ne işi olur?
Onlara bir yanıt
vermek isterdim.
- Ne?
- Nichol çetesine.
Mesajlarına bir yanıt
vermek isterdim.
Burada mutlaka bir
mesaj var.
Bu konuda haklısın.
Hangi konuda haksızım?
Martha Tabram
tecavüze ve işkenceye maruz kaldı, sonra da öldürüldü.
Bu zalimlik.
Ama böylesi
zalimlikleri East End'de daha önce de görmüştüm.
Bu ise yöntemli.
Akıl almaz bir
kasaplık, ama yine de titiz ve planlı.
Tamamen farklı bir
tür katil.
En kısa zamanda ne
aldığını bilmek istiyorum.
''Ne aldığını''
derken ne demek istiyorsun?
- Fark etmedin mi?
- Neyi?
Kadının en az bir
organını almış.
Olamaz.
Bölgedeki tüm
veteriner kasap ve kürkçülerin
sorgulanmasını istiyorum.
Kürkçü mü?
Ne yapmış efendim?
Derisini mi yüzmüş?
Sessiz ol Withers.
Müfettiş konuşurken
sen dinleyeceksin, anlaşıldı mı?
Evet komiserim.
Bağırsaklarını deşmiş.
Boğazını kestikten
sonra onu göğsünden bıçaklamış karnını
yarmış ve bağırsaklarını çıkarmış.
En az bir organı
alınmış.
Daha fazla detay için
emniyet tabibinin raporunu bekliyorum.
Anlıyorum.
Kesin olan şu ki,
bunu bir İngiliz yapmamış.
Belki şu
Kızılderililerden biri Whitechapel'e
gelmiş ve doğal eğilimlerine boyun eğmiştir.
Kabalık etmek istemem
efendim ama bunu kesim konusunda pratik
bilgileri olan birinin yaptığına inanıyorum.
- Eğitimli biri,
mesela bir doktor - Eğitimli biri mi?
Bu çok saçma.
İyi yetişmiş bir insan
bunu asla yapmaz.
Herhalde bir esnaf
veya kasaptır.
Esnaf olabilir
efendim.
Ama aksini gösteren
güçlü bir kanıt var.
Cesedin altında üzüm
sapı vardı.
Ne demek istiyorsun?
Mesleği ne olursa
olsun, Whitechapel'de kimsenin üzüm alacak parası yoktur.
Belli ki üzümü ona
katil vermiş.
Buradan da zengin
biri olduğu sonucu çıkıyor.
Ya Yahudiler?
Yahudi bir kasap
mesela?
Yahudi bir terzinin
de parası olabilir.
Whitechapel'de
onlardan bir sürü var.
Efendim, ben olsam
halkın güvenliği için katilin bir Yahudi
olduğu söylentisini yaymamaya özen gösterirdim.
Doğru çıkan
tahminlerde bulunma konusundaki ününü biliyorum.
Olayları rüyanda
çözdüğünü söylemişlerdi.
Aslında yöntemlerinin
ne olduğu benim için fark etmez.
Ama kanıt olmadan
harekete geçeyim deme.
Anlaşıldı mı?
Elbette efendim.
Şahsen benim umurumda
değil.
Sokaklarda ne kadar
az orospu olsa o kadar iyi.
Ama o kasabı veya
terziyi ne kadar çabuk bulursan terfini
de o kadar çabuk kutlarız.
Beni gelişmelerden
haberdar et.
boğazı kesik belirgin
kesikler omurilik soldan sağa kesilmiş Bütün mahzenler, bütün ahırlar.
Onu bulacağız.
Kör olasıca Yahudiler.
Öldürün onları!
AÇlK - KAPALl APSENT AFYON
TENTÜRÜ - ZEHİR Harika haberlerim var.
Söyle.
Sen tahmin
edebilirsin.
Senin hakkında tahmin
yapmak istemiyorum.
Dr.
Marbury diyor ki Dr.
Marbury ne diyor?
Dr.
Marbury diyor ki, senin
çocuğunu doğuracakmışım.
''Ölmek ''ve bilinmez
bir yere gitmek ''Soğuk toprakta yatıp çürümek'' Basit bir ''toprağı bol
olsun'' yeterdi.
Evet efendim.
''Hayatın içinde,
ölümle iç içeyiz ''Senden başka kimden
yardım isteyebiliriz Tanrım?
''Günahlarımız seni
gücendiriyor ''Yine de yüce Tanrım ''Sen her şeye kadirsin '' İyi günler
hanımlar.
Ben Müfettiş
Abberline.
Bu da Komiser Godley.
Polly Nichols ve Martha
Tabram cinayetlerini soruşturuyoruz.
Anladığımız kadarıyla
ikisi de arkadaşınızmış.
Yakın arkadaşlarınız.
Bize yardım
edebileceğinizi umuyoruz.
Ben bir şey
bilmiyorum.
Ben de.
Neden bize
geliyorsunuz?
McQueen'e
gitmelisiniz.
- Nichol sokağının patronu
o mu?
- Çetenin elebaşı.
Bu küçük ayrıntıyı
bilmek sizin işiniz değil mi?
Neden bunu McQueen'in
yaptığını düşünüyorsunuz?
Benden laf
alamazsınız.
- Sen Mary Kelly'sin,
değil mi?
- Doğru.
İçinizden biri McQueen
aleyhine tanıklık etmedikçe elimden bir
şey gelmez.
Ama müfettiş sizin gibi güçlü, yakışıklı bir adam kafasına koyduğu her şeyi yapabilir.
Ben korkağın tekiyim,
güçsüzüm.
Elimden bir şey
gelmiyor.
Sizin mazeretiniz ne?
Neden bu kadar
acizsiniz?
Hadi Mary.
Bize yardımları dokunmaz.
Bu sen misin?
Annem ölmeden önce,
İrlanda'da.
- Buraya o zaman mı
geldin?
- Evet.
- Sekiz yaşındayken.
- Hayat güzelken.
Açlıktan ölüyorduk,
ama havamız temizdi.
Düşünüyordum da asla Nichol çetesini tatmin edecek ve
kendimizi doyuracak kadar kazanamayız.
Demiştin ki zengin ressamı ve Ann'i götürenler Tıraşları temiz, kıyafetleri düzgündü
demiştin.
- Evet.
- O halde serseriler
değildi.
Nichol çetesinden
değillerdi.
Alışılmadık adamlardı.
Hatta belki resmi
birileri.
Ne demek istiyorsun?
Belki hikayeyi
gazetelere satıp para kazanabiliriz.
''Ann Crook nerede?
'' Gazeteler hükümeti kötüleyen şeylere bayılır.
Üstelik bu gizemli
bir olay.
Fena fikir değil.
Ne dersin Mary?
Polly'nin cenazesinde
gördüğümüz o müfettişle konuşmalıyız.
Hadi be!
Olmaz.
Gazetelere gidersek,
Ann'e daha fazla zarar verebilirler.
Ya da bebeğe.
Memeleri çıkar çıkmaz
Whitechapel'de başına geleceklerden de mi kötü olur?
Emin değilim.
Ama bence o
müfettişle konuşsak daha iyi ederiz.
Tanrım, ne de olsa
gençsin.
Dört kaltak.
Tam düşündüğüm gibi.
Sadece bir kişilik
para verdin.
- Onlar misafirim.
- Misafir mi?
Misafirlerini
selamlayayım.
Hadi!
Çıkın!
Gidin buradan pis
orospular.
Dört peni kazandıktan
sonra nedimelerinizle birlikte geri
gelebilirsiniz ekselansları.
Kes sesini.
İşe dönelim.
Birarada kalmaya
çalışalım.
- Kalamayız.
Biliyorsun.
- O zaman Nichol
sokağından uzak durun.
Hadi.
İyi misin Annie?
Pis herif.
- Kafan nasıl?
- Aman ne komik.
Seni korkutmadım ya?
Seni arıyordum.
Her yerde seni
arıyordum.
Beni mi arıyordun?
Kendim için değil.
Bizim beyefendi için.
Çok nazik bir
beyefendi.
Seni bulmam için
gönderdi beni.
Efendin seni benim
için mi gönderdi?
Git başımdan!
Hayat kadını
olabilirim, ama budala değilim.
Ama bu doğru!
Yemin ederim.
Seni görmüş.
Çok beğenmiş.
Dedi ki, bu gece
sadece seni istiyormuş.
Seni bulup Hanover
sokağına götürmemi istedi, seni orada bekliyor.
Çok güzelsin.
Hadi.
Arabaya bin, seni
oraya götüreyim.
Az kalsın unutuyordum.
Efendim sana bir hediye
yolladı.
- Üzüm sever misin?
- Evet.
Efendin çok kibar
biri olmalı.
- Hem de çok kibar.
- Bin hadi.
- Seni oraya
götüreceğim.
- Peki.
İşte geldik.
- Ben şanslı bir
kadınım.
- Öylesin.
Patronun özel bir şey
istiyor mu?
Her zamanki şey
sanırım.
Şu yol avluya çıkar.
Efendim sessiz
biridir.
Patırtıdan hoşlanmaz.
Şey, merak ettim de,
onun gibi kibar bir bey kaç para verir
acaba?
Al, şimdilik iki
sterlin.
Yeter de artar bile.
Göreyim seni.
- Orada mı?
- Doğruca en son
kapıya.
Buradan dosdoğru,
öyle mi?
Ağzından çıkanı
kulağın duysun!
Başka bilgi var mı?
Okurlarım bilmek
ister.
Ağzında deri önlük
parçası bulduğunuz doğru mu?
Hayır.
Ama isterseniz, sizin
ağzınızı seve seve deriyle tıkarım.
Bize ilginç
ayrıntılar verin komiser.
Resminizi ön sayfaya
koyacağız.
Bir şeyler yapın.
Saçmalık bu.
Elini kolunu sallaya
sallaya dolaşan bir katil var.
Karıma ne olacak?
Bu Annie.
Evet.
Arkadaş grubundan
biri daha.
Annie Chapman.
Ona Esmer Annie
derlerdi.
Hala Nichol çetesinin
yapmadığını mı söylüyorsun?
Polis memuru, oluğun
yanında bulunan deri parçasını sana gösterdi mi?
Bir kasap önlüğünün
parçası olabilir.
Deri önlük.
Ulu Tanrım, bir
kasabın peşinde olabiliriz.
Onu gördüm.
- Bunu mu?
- Evet, dün gece.
Yüzünü gördüm.
- Buraya girmeyin.
- Cesedi görelim!
- Hadi, görelim.
- Tanrım.
Tam Londralı tavrı Hıristiyanlığın gerektirdiği anlayışı böyle
gösterirler dindaşlarına.
Yani bu durumda dindaş fahişelerine.
Bu sefer kendini epey aşmış.
Bağırsakları deşmekle
kalmamış onları dikkatle boyun çevresine
ve omuzlara dolamış.
Sanırım bu kez birden
fazla organ almış.
Yine üzüm.
Neden üzüm?
Sadece Polly ve Esmer
Annie'ye üzüm verildi.
Sadece onların
bağırsakları böyle titizlikle deşildi.
Bu cinayetler para
için işlenmemiş.
Bu bir ayin.
Evet, ama neden üzüm?
Güven telkin etmek
için.
Bu geleneği hiç
anlamamışımdır.
Bunlar kayıkçı için.
Bedeni nehrin öbür yakasına,
ölüler ülkesine götürecek olan kayıkçı için.
Ona verecek parası olmazsa sonsuza dek iki dünya arasında kalmaya mahkum
olur.
Bir doktora
danışmalıyım.
Hasta mısın müfettiş?
Daha doğrusu bir
cerraha.
Katil, kurbanın
rahmini ve ona bağlı organları almış.
Tanrım.
Aklını kaçırmış.
İsabet buyurdunuz
efendim.
Kinayeden hoşlanmam
müfettiş.
Afedersiniz.
Bir şey demek
istememiştim.
Yararlanabileceğin
bir cerrah var zaten.
Sağlam mideli, ayık
kafalı biri lazım bana.
Emniyet tabibinde
ikisi de yok.
- Hayır.
İsteğin reddedildi.
- Neden?
Kararımı sorguluyor
musun?
Hayır.
Nedenini merak
ediyorum.
Basında zaten
fazlasıyla saçmalık ve dedikodu çıktı.
Bir de doktorlara
danışmaya başlarsan, akla hayale sığmayacak şeyler yazarlar.
Cesetleri başka kimse
görmeyecek.
LONDRA HASTANESİ
Bu eşsiz tıbbi
numuneyi size sunmaktan şeref duyuyorum.
Geçen haftaya dek Bay
Joseph Merrick John Merrick.
Afedersiniz.
Bay John Merrick bir
panayır gösterisinde teşhir ediliyordu.
Artık İngiltere'nin
en iyi hastanesinde bakım görüyor.
Cömertliğiniz
sayesinde buna devam edebileceğiz.
Bayanlar baylar Bay John Merrick.
Dön.
Doğduğunda
öldürülmeliymiş.
Sağlığa!
Bu sonuncusu
ekselansları.
bir akıl hastası.
Afedersiniz.
Dr. Ferral siz
misiniz?
Benim.
Ben Müfettiş
Abberline, Whitechapel'de görevliyim.
Aman Tanrım!
Karındeşen vakası.
- Haklı mıyım?
- Evet.
Aman ne güzel.
Tam yerine geldiniz.
Burada kasap boldur.
Anlıyorum.
Bu vakayı çözmekte uzmanlığınızdan
faydalanabilirim.
Londra'daki genç
cerrahlar arasında en iyisi sizmişsiniz.
Sahi mi?
Ünlü bir cerrah bu
konuda ne bilebilir ki?
Ülkede bir sürü
yabancı var.
Doğulular.
Yahudiler.
Monarşimiz aleyhinde ortalığı
karıştıran sosyalistler.
Onların peşinde
olmanız gerekmez mi?
Afedersiniz.
Siz buraya ait
değilsiniz, değil mi?
Korkarım Dr. Ferral cerrah
hastalığına tutulmuş.
O nedir efendim?
Duygu yoksunluğu.
Anatomi hakkında her
şeyi biliyor, insan ruhu hakkındaysa hiçbir şey bilmiyor.
Nasıl yardımcı
olabilirim müfettiş?
Cehaletimi
bağışlayın, ama siz cerrah mısınız?
Öyleydim.
Maalesef altı ay önce
bir beyin rahatsızlığı geçirdim.
- Bunu duyduğuma
üzüldüm efendim.
- Evet, bugünlerde
sadece ders veriyorum.
Gördüğünüz gibi, sorulara
cevap vermeye alışığım müfettiş.
Bunun ne tip bir
bıçak olduğunu söyleyebilir misiniz?
Galiba bir Liston bıçağı çizmek
istediniz.
Adını, Kırım Savaşında cerrahlık yapan Liston'dan
alır.
Savaş alanında narkoz olmadığı için bir uzuv kesmesi gerektiğinde bunu hızla
yapmak zorundaydı.
Acaba şans eseri emniyet
tabibinin raporu yanınızda mı?
- Evet efendim.
- Alabilir miyim?
Bunun gizli kalması
gerekiyor.
Elbette.
Teşekkürler.
Çığlıklarının
duyulmuş olması gerekmez miydi?
Önce boğazlarını
kestiyse, hayır.
Liston bıçağını
gördüklerinde tepki vermediklerinden nasıl emin olabilirsiniz?
Üzüm.
Onlara önce üzüm
veriyor.
- Üzüm insanın
aklını çeler.
- Üzümü yalayıp
yutarlar.
Onları rahatlatmak
için bir içki vermiş de olabilir.
İçine afyon
tentürü katılmış bir içki.
Bunu nereden
biliyorsunuz?
Her iki cesedin
üstünde de üzüm sapı buldum.
Dudakları da afyon
tentürü kokuyordu.
Bu bir afyon
türevidir.
Doktorlar ve
bağımlılar dışında kokusunu tanıyan pek çıkmaz.
Ne zamandır
afyonkeşsiniz müfettiş?
Bunlar baş ağrısına
iyi gelir.
Afyon, mineralleri
vücuttan atar, o yüzden bir de şurup yazıyorum.
İştahınızın yerine
gelmesine yardımcı olur.
Çok teşekkür ederim
efendim.
- Ben bir aptalım.
- Aptal olduğunuzu
sanmam.
Hiç alakası yok.
Kraliyet ailesinin
doktoru olduğunuzu bilmeliydim.
Bu bir şeref, ama
birçok doktor bu şerefe nail oluyor.
Şimdi şu arkadaşımıza
dönelim.
Kadınların
boğazlarını soldan sağa kesmiş.
Demek ki sağ elini
kullanıyor.
İzninizle.
Dört kat doku kesmesi
gerekiyordu.
İki santim kadar da
derialtı yağ tabakası.
Daha sonra karın boşluğuna girmiş, yani Liston
bıçağından daha fazlasını kullanmış olması gerekir.
Belki de taşınabilir
bir cerrah çantası vardı, aynı şunun gibi.
Ne düşünüyorsunuz?
Katilin eğitimli biri
olması mümkün mü?
Belki tıp okumuş, ama
cerrah olmayan biri?
Bağırsaklar yeterince
basit, ama rahim?
İşinizi
bilmiyorsanız, karaciğerin yerini bulmak çok zordur.
Üstelik çok çabuk
çalışmış, hem de karanlıkta.
Bu canavarın bir veteriner veya kürkçü veya iyi eğitimli bir kasap olmasını
umuyordum.
Hayır, itiraf etmek
zorundayım ki yerinizde olsam insan
anatomisini çok iyi bilen birini arardım.
Kahrolasıca.
Emeyim mi?
Thames'i bile emip
yutabilirim.
Korkma canım.
Torunumuzun hastalığı
ne kadar ilerlemiş?
Henüz yaralar
oluşmadı.
Kısmen sinirsel hasar
var, sağ elin hafifçe titremesi gibi.
Ama tedavinin hastalığı
durduracağı konusunda ümitliyim.
Bize göre zihni çok
rahatsız.
Hastalık duygularını
etkiliyor mu?
Evet, elbette,
sıkıntılı bir ruh hali içinde.
Teşhisi öğrendiği
için.
Ama gücünü yeniden
toplayınca bu durum geçecektir.
Siz gerçek bir
doktorsunuz Sir William.
İmparatorluğumuzun
sağlığıyla her bakımdan ilgileniyorsunuz.
Müteşekkiriz.
Teşekkür ederim
hanımefendi.
Bu, beş köşeli bir yıldızın
başlangıç noktası.
- Tıpkı Yahudi yıldızı gibi!
- Withers.
Müfettiş konuşuyor,
yani sen ne yapacaksın?
- Dinleyeceğim
efendim.
- Evet.
Muhtemelen uçlardan
biri bu alanda oluşacak.
İkinci bir emre kadar
bu sokaklarda çift vardiya istiyorum.
Sadece Yahudilere ve
kasaplara bakmayın.
Şüpheli görünen
herkesi durdurun.
İyi giyimli
beyefendiler dahil.
Bu arada Withers Yahudi yıldızının altı ucu vardır.
Pekala!
''Bir kez daha
tehlikenin kucağına sevgili dostlar.
'' Gidebilirsiniz!
Beni neden buraya
çağırdın?
Sadece Sadece Üç kişinin daha öldürülmesi gerektiğini
söylüyorsunuz.
Dayanamıyorum efendim.
Bu iş yayıldı.
Bütün gazetelere
çıktı.
Ben basit bir adamım
efendim.
Sizin gibi büyük biri
değilim.
Artık nerede olduğumu
bilmiyorum.
Bak Netley.
Nerede olduğumuzu
sana söyleyeyim.
İnsan zihninin en uç
bölgesindeyiz.
İnsanların kendi
kendileriyle yüz yüze geldiği ışıltılı uçurumda.
Bunu anlamıyorum.
Anlamıyorum efendim.
Cehennem Netley.
Biz cehennemdeyiz.
Bırak beni!
Çek ellerini
üzerimden!
Bunun için üzgünüm
müfettiş.
Bana fena halde aşık,
ama hiç göstermiyor.
McQueen'in iki
arkadaşını öldürdüğünü söylüyorsun.
Burada ne işin var?
Anlıyorum.
Senin bölgende kadınlar
kesilip doğranırken sen hiçbir şey
yapamıyorsun, ama aptal olan benim ha?
İzliyoruz.
Kanıt olmadan kimseyi
tutuklayamayız, o yüzden onları izliyoruz.
- Başka ne
yapabiliriz ki?
- İfade veririm.
Arkadaşlarımla benim sağ
kalmamızı sağlarsan ifade veririm.
Tam olarak hangi
konuda?
McQueen haftada bir
sterlin vermezsem beni kesecekmiş.
- Hayır.
- Ne demek ''hayır''?
İfade vermemi istedin.
Yüzüstü bırakırım
diye mi korkuyorsun?
Bırakmam.
Söz veririm bırakmam.
Aleyhine tanıklık
edersen McQueen bir iki yıl yatar.
Ama çetedekiler senden
ve arkadaşlarından öç alır.
Bunu yapmana izin
veremem.
Şimdi içki ısmarlama
sırası sende!
İtiraf edeyim çok
iştahlıyım.
Günün birinde
kocaman, şişman bir kadın olacağım; ufacık, cılız bir de kocam olacak.
Bir düzine de tombul
çocuk herhalde.
Sence bu komik mi?
Benim gibi bir hayat
kadınının anne olması?
Hayır, hiç de öyle
demek istedim.
Bir gün harika bir
anne olacaksın.
Gerçekten, bunu
görebiliyorum.
Seni deniz kıyısında
küçük bir evde etrafında çocuklarla
görüyorum.
Bunu görebiliyorum
Mary, gün gibi açık.
- Gerçekten geleceği
görebiliyorum.
- Ciddi misin?
Komiser Godley buna
önsezi diyor.
Aslında bu vakada senin
hakkında da bir şeyler gördüm.
Benim hakkımda mı?
Ne gibi mesela?
Dikkatlice düşün.
McQueen dışında, o
korkunç cinayetler dışında sana ya da
arkadaşlarına sıradışı herhangi bir şey oldu mu?
Ben Kidney mi?
Tarif ettiği şey Özel
Şube.
Ben Kidney ve Özel
Şube'nin Whitechapel'de ne işi olur?
Bir dakika.
Kız İrlandalı,
değil mi?
İşte cevap bu.
Gizli bir İrlanda
isyanı.
O yüzden kızın peşine
düşmüş olabilirler.
Onlar zengin bir
adamla ilişkisi olan Ann Crook'un peşindeydi.
Adamdan bir çocuğu
varmış.
Çocuk da, büyükanne
ve büyükbabası da şimdi kayıp.
Harika.
Devam et lütfen.
Özel Şube'yle oyun
olmaz.
Onlar adamı ezer
geçer.
Ne düşündüğünü
bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.
- Bay Kidney beni
görmek istiyor.
- Bay Kidney gitti
efendim.
Gittiği yeri
söylemedi.
Geri dönmeyebilir.
Hayır.
Saat on birden önce
dönecek, beklememi söyledi.
Nereye gidiyorsunuz?
Odasında beklememi
söyledi.
Bay Kidney'in odası
kaçıncı katta peki?
Kaçıncı katta
olduğunu bilmiyorum, çünkü daha önce buraya gelmedim, değil mi?
Kapıdaki görevlinin
beni içeri sokacağını söylemişti, ama burada dikiliyorum çünkü sen Ben Kidney'in emirlerine karşı
geliyorsun.
- İkinci katta sağda.
- Teşekkürler.
ARŞİV
Cleveland Sokağı Bishopsgate Yetimhanesi
MARYLEBONE DÜŞKÜNLEREVİ
Ann Elizabeth Crook Sarışın - Orta Boylu - Cleveland Sokağı Marylebone
Düşkünlerevi Alice Crook - bebek İrlanda'ya özgürlük!
İrlanda'ya özgürlük!
İçeri girin!
Sadece biraz barut,
hepsi bu.
Havai fişekten biraz
fazlası.
İçeri giren çıkan
oldu mu?
Evet efendim.
Afedersiniz, Müfettiş
Abberline odanızda.
Hayır, burada eksik
bir şey yok.
Webster dosyası tamam
görünüyor.
Serseriler buraya
girmiş efendim.
Kokularını
alabiliyorum.
MARYLEBONE
DÜŞKÜNLEREVİ
- Hayır.
- Evet.
Hayır, birlikte olmaz.
Şüphe uyandırır.
Sen beni bekle, eğer
içerideyse onu kendin ziyaret edebilirsin.
Hemen şimdi seninle
geliyorum, yoksa gazeteye giderim.
Ciddiyim.
Birçok zihinsel
rahatsızlık var ki, beynin ön kısmını çıkarıp
almayı gerektirir.
Kayıtlarında şiddet
sergilediği kendine ve başkalarına zarar
verme tehdidinde bulunduğu yazıyor.
- Hiç akrabası var mı?
- Hayır, devletin
vesayeti altında.
- Yalan.
- Beni dinle.
Sen tutuklusun, buraya
soruşturmaya yardım etmek için geldin.
- Çeneni kapa!
Anlaşıldı mı?
- Afedersiniz efendim.
Güzel.
Hakkında başka ne
biliyorsunuz?
Tek bildiğimiz, Whitechapel
mahallesinde yaşayan bir hayat kadını
olduğuydu.
Ona birkaç soru
sormak istiyorum.
Anlamlı bir şey
söylemiyor.
Ben buna alışığım.
Merhaba.
Mary Kelly'yi
getirdim.
Mary Kelly'yi
hatırlıyor musun?
Ann, beni tanıyorsun,
ben senin en iyi arkadaşınım.
Git buradan.
Git buradan.
Alice'i bulacağım.
Ona bakacağım.
Alice bana gülüyor.
Bütün gün bana
gülüyor.
Tamam hayatım.
Ya babası?
Alice'in babasını
gördün mü Ann?
O bir prens.
Bir prens.
Ben de kraliçeyim.
Ressam olduğunu nereden
biliyorsun?
Bizi model olarak
tutardı.
Peki bu modellik tam
olarak ne anlama geliyor?
Resmimizi yapsın diye
kıpırdamadan dururduk.
Ne oldu?
Doğuştan fahişe
olduğumu mu sanıyorsun?
Kusura bakma, ben
bahtsızım, fahişe değilim.
İngiltere'de fahişe
yok sadece yığınla bahtsız kadın var.
Yani Ann Crook ve ressam sevgili oldular.
Öyle mi?
Güzel bir Katolik
kilisesinde evlendiler.
Saint Savior's'da.
Şahitlerden biri de
bendim.
Katolik kilisesinde
mi evlendiler?
Alice'e ne yaptılar
dersin?
Özel Şube onu
Bishopsgate'e mi postaladı?
Evet, kimsesiz biri
olarak.
Neden?
Öğrenirsem sana da
söylerim.
- Beni ona götür.
Buna mecbursun.
- Hayır.
Daha değil.
Önce daha fazlasını
bilmeliyim.
Bak bebek konusunda sana yardım edeceğime söz
veririm, ama daha değil.
Bana güvenmelisin
Mary, hiç değilse birazcık.
Güveniyorum.
Sana güveniyorum.
Güzel.
Çocuğun var mı
müfettiş?
Yok.
Bir yıl önce Hayır, iki yıl
Afedersin, iki yıldan fazla oluyor
karım öldü.
Çocuğumuzu doğururken.
Oğlanmış.
Üzüldüm.
Sağol.
Çıkışta sana birkaç
resim göstermek istiyorum.
- Beni sergi salonuna
mı sokacaksın?
- Neden olmasın?
Hadi.
- Yüzündeki ifadeyi
gördün mü?
- Galiba nefesi
kesildi.
Korkunç biri.
Şu soğuk gözlere bak.
Sanki biri mezarımın
üstünde yürüyor.
Görmeni istediğim bir
resim daha var.
Onu tanıyorsun, değil
mi?
''Tanrı'nın
birleştirdiklerini hiçbir kul ayırmasın.
'' Onları karı koca ilan ediyorum.
PRENS EDWARD ALBERT
VİCTOR CLARENCE DÜKÜ –
Sir William Gull
lütfen.
- Sir William
ziyaretçi kabul etmiyor.
Sir William Ben Müfettiş Abberline.
Sizinle konuşmalıyım.
Sir William rahatsız.
Ziyaretçi kabul
edemez.
Dedim ki içeri giremezsiniz.
Sorun değil Dr.
Ferral, bana eşlik
edebilir.
Anna'ya çay
getirmesini söyler misiniz lütfen?
Keşke öykünüzün hayal
ürünü olduğunu söyleyebilseydim.
Ne yazık ki
söyleyemem.
Prensin hayat
kadınlarına olan düşkünlüğünü biliyorum.
Özenle hazırladığı bu
kandırmacayla sürdüğü yaşamın gizli
kalmasını sağlamak istemiş olması da kuvvetle
muhtemel.
Ama bir sebepten
ötürü Prens Edward'ın Karındeşen Jack
olması imkansız.
Neymiş o efendim?
Size söyleyeceğimi
başkasına söylerseniz ikimizin de hayatı tehlikeye girer.
Aslında
söyleyeceklerimin sizi içinde
bulunduğunuz tehlikeden uzaklaştırmasını umuyorum.
Güvenliğimi düşünmeyi
çoktan bıraktım efendim.
Prens Edward'ın
frengisi var.
Hoş değil, ama hayati
bir devlet sırrı.
Bu da durumu
açıklıyor.
Prensin Ann Crook'un
arkadaşlarını neden öldürdüğünü anlayamıyordum.
Hem de böylesine
vahşice.
Ama onları öldürmekle
kalmıyor cezalandırıyor.
Öç almak istiyor.
Anlamıyor musunuz?
Hayır müfettiş,
anlamıyorum.
Korkarım prensin
zihinsel durumu hakkında öne sürdüğünüz fikirler zekice olmakla birlikte, onun bu suçları
işlemesinin imkansızlığını ortadan
kaldırmıyor.
Hastalığı, ellerinin
kontrolsüzce titremesine yol açacak kadar ilerlemiş durumda.
Çok güçsüz.
Oysa Karındeşen
Jack'in işlediği cinayetler titremeyen eller
ve epeyce güç gerektiriyor.
Ayrıca en belirleyici
noktayı unuttunuz mu?
Prens nasıl biri
olursa olsun insan anatomisinden hiç
anlamaz.
locanın ortasına
gelerek dua etmek üzere diz çöksün.
Evrenin yüce Babası,
bu meclise lütfunu bahşet.
Kimdir bu?
Karanlıklar içinde
zavallı bir aday.
Kendi arzusuyla
geliyor, tamamen hazır sırlara ve
ayrıcalıklara kabul edilmeyi tevazuyla
talep ediyor.
Tehlike ve
zorluklarla karşılaştığında kime güvenirsin?
Tanrı'ya.
Kadının ve çocuğun
akıbetini nasıl öğrendi?
Zaman zaman orta
sınıfta görülen cinsten bir zekaya sahip.
Ucuz bir zeka, yine
de etkili.
Tanrı'ya şükür sizin
öyle bir yükünüz yok.
Evet, Tanrı'ya şükür.
Tören yeminini söyle.
''Sırlarımızı asla
açık etmeyeceğim.
''Aksi halde
boğazım boydan boya kesilsin ''dilim
kökünden sökülüp çıkarılsın ''ve
sahilden 200 metre açıkta kumlara gömüleyim.
'' Gull ona her şeyi anlatmamıştır, değil mi?
İhtiyar o kadar da
bunamamıştır, değil mi?
Hayır.
O kadar aptal değil.
Kardeşimizi ışığa
kavuşturalım.
- Duyduğuma göre - Çığlık atacak vakti olmamış Güzel bir cinayet daha.
Korkun benden.
Karındeşen Jack.
Bunlar zırva.
Biliyorsun.
Evet, katılıyorum.
Bunlar zırva.
Ama o kızıl saçlı
fettan kadına neden inandığını hiç anlamıyorum.
Hikayeler
uydurabileceği hiç aklına gelmedi mi?
Özellikle de erkekler
hakkında.
Ne de olsa o bir
fahişe.
Şey kadınlardan ''Adı ne olursa olsun, gül yine güldür'' gibi
mi?
Öyle mi?
Frederick, sevgili
dostum, kadınlara olan ilginin yeniden uyandığını görmek beni sevindiriyor, ama unutma onun gibi bir kadın, erkeğe istediği şeyi
hissettirmeyi iyi bilir.
- Komiser Godley.
- Evet.
Nichol çetesini
tutukla.
- Derhal.
- Onları durdurmaya
çalıştım müfettiş.
Bugünkü postayla
geldi.
''Senin için saklanan
bir kadından aldığım böbreğin yarısını gönderiyorum.
''Diğer yarısını
kızartıp yedim.
Çok güzeldi.
'' Bir şeyler yapılmasını istiyoruz, hem de bu gece.
''Cehennemden.
'' Hiç değilse adresi doğru vermişler.
Olamaz.
Aynı kişi olduğundan
emin misin?
Onu tanıyorum.
Ona iki kez poz
verdim.
Anadan doğma bir
halde durup saatlerce resmimi yapmasını izledim.
Hem ne zamandır Ann'le
birlikte, bir yıldan fazla mı?
Neredeyse iki yıl
oluyor.
Demek buradasınız.
Merhaba kızlar.
Beni beklemenizi
söylemiştim.
Meyhanede içki
içmeden duramam ki.
Bu zalimlik.
Ama bakın kime
rastladım.
Ada'yı hatırladınız
mı?
Fransa'dan geliyor.
Brüksel'den.
Güzel, değil mi?
Herkesin içinde olmaz
canım.
Bize bir dakika izin
verir misin?
Liz'le konuşmamız
gerekiyor.
Ada, olduğun yerde
kal.
Hadi Mary, gidip içki
alsana.
En az bir hafta
Nichol sokağını dert etmeyin.
- Onları o kadar
tutabilirim.
- Bu da bir şeydir.
Sağol.
Ya Alice?
Onun iyi olduğundan
emin misin?
İyi.
Bu iş bitince onu
çıkaracağız.
''Onu çıkaracağız''
mı?
Dinle.
Ben bu işi halledene
dek sen ve arkadaşların sokaklardan uzak durun.
- Ne kadar zaman için?
- En az birkaç gün.
Bizi hapse atsan daha
iyi olur, ne yemek için ne de kalacak yer için paramız var.
Pekala, al şunu.
Biraz yiyecek alın, bir
oda bulun ve orada kalın.
Kimseye nereye
gittiğinizi söylemeyin.
Ben de bilmeyeyim.
Üç gün sonra Ten
Bells'e gel.
Meyhaneciye mektup
bırakacağım.
Ne var?
Yetmez mi?
Keşke sana doğduğum
küçük köyü gösterebilseydim.
Orası çok güzeldir.
Deniz
kıyısındadır, beni gördüğünü söylediğin yer gibi.
Bir ömür geçirmek
için fazla küçük bir yer olduğunu düşünürdüm
ama artık o kadar emin değilim.
Yapma.
Ne var?
Sana borcumu
ödediğimi mi sandın?
Bunu iş olarak
görmemiştim.
Hala bir kadınım.
Kadınlığımı benden
almadılar henüz.
Bu kadar yeter.
Delikanlı, hiç
değilse
Afedersiniz efendim.
Bir kere daha.
Reverans.
Bitti.
Utanma kızım.
Ne yaptığımızı
umursamazlar.
Yemeğinin parasını
ben verdim, unuttun mu?
Kafanı sallayıp durma
şıllık!
- Onu rahat bırak!
- Onunla ben
ilgileniyorum, sen değil!
- Liz, bir gece için
olsun sus.
- Hayır, sesimi
kısacak değilim!
Bu gece dışarı çıkma,
güvenli değil.
Sadece dayanmamı
sağlayacak bir şey alacağım.
- Hemen dönerim!
- Bu kadar aptal olma!
- Bir gecelik idare
et.
- Hayır.
İçki istiyorum.
İşte bulduk.
Hizmet kayıtları.
''Kraliyet
Muhafızları.
Teğmen Benjamin
Kidney.
'' İşte.
Tam şüphelendiğin
gibi.
Özel Şube'ye
katılmadan önce Ben Kidney Kraliyet
Muhafız Birliği'ndeymiş.
Görevleri arasında
ordu cerrahına yardım etmek de varmış.
Kesinlikle emin
olduğum bir şey söyleyeyim.
Bir uzmana yardım
etmekle işi bizzat yapmak, birbirinden çok
ama çok farklı şeylerdir.
Bir düşünsene.
Prensin pisliğinin
temizlenmesi gerekiyor.
Bu gibi pislikleri
temizlemek kimin işidir?
Othello'ya döndün,
farkında mısın?
Her şey bir şüphe
kaynağı.
O zavallı Mağribi
gibi bütün şüphelerin senin de sonunu
hazırlayacak.
Tanrı aşkına, bu
kadınlar sadece susturulmadı.
Olabilecek en vahşi
şekilde öldürüldüler.
Ben Kidney bunu neden
yapsın?
İnsanları korkutmak
için.
- Zihinleri esas
meseleden uzaklaştırmak için.
- Neymiş o?
Özel Şube'nin karşı
karşıya olduğu şeyi düşün.
Prens Edward, sıradan
biri ve bir Katolik olan Ann Crook'la evlendi.
Bir Katolik kilisesinde evlendi,
bir bebekleri oldu, yasal bir bebek.
Ve o bebek İngiltere tahtının varisi.
Bütün o kadınlar oradaydı.
Hepsi de imparatorluğu parça parça edecek bir olaya tanıklık etti.
İçmeye başladığında
bütün gece devam eder, bunu biliyorsun.
- Bunun ne kadar
tehlikeli olduğunu biliyor.
- Prens hakkında
anlattıklarına inanmıyor.
Böyle masallarla o
polisin ilgisini devam ettirmeye çalıştığını düşünüyor.
Merhaba bayım.
Bir sorun mu var
hayatım?
Hayır efendim.
Bir an için sizi
başkasına benzettim de.
Susadın mı?
İçkiyi hiç reddetmem.
Belki bu yakınlarda gidebileceğimiz
bir yer vardır.
Arabacım nöbet tutar.
Evet.
Bu taraftan.
Beni izleyin.
Bu taraftan.
Beni izleyin.
Üzümlerimi düşürdüm.
Hayır!
Ne bakıyorsun?
Kes sesini!
Birinin geldiğini
duyuyorum efendim.
Efendim!
Onlardan biri, değil
mi?
Boğazı aynı şekilde
kesilmiş.
Evet.
İşini bitirmemiş.
Yine de kadın ölmüş.
Katil bununla tatmin
olmayacaktır.
Wilkins.
Ambulans çağır.
Hadi, koş.
Afedersiniz bayan.
Şimdiye çoktan ölmüştün.
Ama o zaman çok fazla
soru sorulurdu.
İhtiyarın zırvalarına
kulak asma.
Bir günah keçisi bul,
yoksa gelecek sefere ''Müfettiş Abberline'a
ne oldu?
'' deseler de aldırmayız.
Acele etmeliyiz
efendim.
Yağmur diniyor.
Tebeşirin var mı
Netley?
Tebeşir mi efendim?
Mitre meydanında bir
tane daha bulmuşlar!
Aferin müfettiş.
Sayende bir gecede
iki kere yaptı.
Çekilin yoldan.
Catherine Eddowes.
Duvarda bir yazı var,
hemen ileride.
Bir bakmalısın.
''Yahudiler hiçbir zaman boşuna
suçlanmaz.
''
Shakespeare'le alakası yok, ama idare eder.
Yavaş olun bayan.
Önlüğü de almaya
çalış.
Katil tarafından
yazılmış efendim.
Nereden biliyorsun?
Kırk beş dakika kadar
önce buradaydım.
Bu binada çoğunlukla
Yahudiler oturuyor.
Doğru mu?
Evet, doğru.
Hazır efendim.
Kaldırın onu, hemen
gidin buradan.
Abberline - Sil şunu.
- Ne?
- Beni duydun.
- Bu bir kanıt
efendim.
Beni dinle.
Bir saat sonra buraya
bin kişi üşüşür.
O sözler görülürse Londra'daki
hiçbir Yahudi güvende olmaz.
Sokaklarda kargaşa
çıkar, o yüzden sil onu.
Bu eğitimli birinin
yazısı efendim.
Bunu eğitimli biri
yazmış.
- Kendiniz bakın.
- Bakmama gerek yok,
ben gördüm.
Eğitimli biri
''Yahudi'' nasıl yazılır bilir.
Bunun anlamını
bilmiyorum ama bu civarda yaşayan
insanlarla bir ilgisi olmadığını biliyorum.
Komiser, iki polis
memuru yazıyı silsin.
Neden ona bakıyorsun?
Silin!
Peki efendim.
Altı adam yazıyı
gördü bile, komiser de defterine yazdı.
Yaşadığım sürece o
sözleri hatırlayacağım.
Sadece bir kanıt
olarak değerini yok etmiş oluyorsunuz.
Hayır, ben sadece
büyük bir basiretsizlik örneği haline getirdiğin bir soruşturmada kontrolü ele alıyorum.
Artık bu kadarı yeter.
Görevden alındın
Abberline.
Müfettiş Abberline
görevden alındı.
Bütün ayrıcalıkları
iptal edildi.
Demek onu görmedin.
Buraya gelecek olursa
bunu ona ver.
Uzun bir mektup ha?
Zahmetine karşılık.
Bu mektup özel,
anladın mı?
Anladım.
Kimdir bu?
Tören yeminini söyle.
''Sırlarımızı asla
açık etmeyeceğim '' Yine üzüm.
Neden üzüm?
Bu cinayetler para
için işlenmemiş.
O kadar aptal değil.
- Kararımı sorguluyor
musun?
- Bir günah keçisi
bul.
'' boğazım boydan
boya kesilsin '' Bu bir ayin.
MASONLUK TARİHİ
Ve Jubelum dedi ki, ''Bedenim kesilsin'' Yahudiler.
Benim, Ada.
Sadece ben.
Yemek için gereken
her şeyi getirdim.
Seni küçük hırsız, o
para bana lazım.
Biraz para alıp
yiyecek satın aldım, ikimiz için.
Bu kötü mü Mary?
Tamam hayatım.
Sen iyi bir insansın,
ama dinle ben Londra'dan gidene kadar dışarı
çıkman güvenli değil.
Anladın mı?
Mary'yle kalacağım.
Güzel Mary.
Tamam hayatım.
Yiyeceğin karşılığını
ödemene gerek yok.
Efendim?
Şerefe.
Sizi böyle
karşıladığım için üzgünüm müfettiş.
Ama bir randevuya
yetişeceğim.
Konuşurken giyinmeme
izin verir misiniz?
- Lütfen devam edin.
- Teşekkürler.
Mümkünse masonlar
hakkında konuşmak istiyordum.
Evet.
Esmer Annie'nin
ayakları dibindeki paraların duruşu ve
cesetlerin bulunduğu yerler beş köşeli
bir yıldız oluşturuyor.
Bu yıldız masonların
sembolü, değil mi?
Evet.
Bu kadınların
öldürülüş biçimi de yani boğazlarının
soldan sağa kesilmesi organlarının
alınması Bunlar o olayın tekrarı, değil
mi?
Neyin tekrarı?
Yahudiler.
Masonluğun kurucusu
Hiram Abiff'i öldüren hainler.
Onlar böyle
öldürülmüştü.
Evet, Yüce Kitap bize
öyle söyler.
Yani Karındeşen Jack sadece
fahişeleri öldürmüyor.
Hainlerin cezasını
infaz ediyor.
O, görevini yerine
getiren bir mason.
Evet, korkarım ki müfettiş onu tutuklamanıza izin verilmeyecek.
Onu tutuklamak
istemiyorum.
Karındeşen'in
öldürmesi gereken bir hain daha var ve
ben onu durduracağım.
Size de geldiler mi
efendim?
Sadık bir masonsunuz.
Prensin gizli
evliliğini örtbas etmek için yardımınızı istediler mi?
Böyle başladı, evet.
Sonra prensin frengi
olduğunu fark ettiniz.
Bu yüzden ölecek
müfettiş.
Frengi koğuşunu
görmek ister miydiniz?
Siz kraliçenin daimi
doktorusunuz.
Tacın varisinin
sağlığı size emanet edildi.
Hayatınızın eserini mahvetti
bu hayat kadınları bu fahişeler bu hainler
öyle değil mi?
Tarihin derisinin
altında Londra'nın damarları yatar.
Bu semboller, bu
başlık beş köşeli yıldız sizin gibi cahil ve yozlaşmış biri bile bunların enerji ve manayla dolu olduğunu hissedebilir.
Ben o manayım.
Ben o enerjiyim.
Bir gün insanlar
geçmişe bakacak ve 20. yüzyıla benim şekil verdiğimi söyleyecek.
20. yüzyılı
görmeyeceksiniz.
Kolunu sıva.
Debelenme.
Sadece daha fazla acı
çekersin.
İyi misiniz?
Orada biri var.
Dr. Gull İnsan kalbini anlatıyordunuz.
İnsan kalbi yoğun ve güçlü bir kastır.
Tıpkı maun gibidir.
Kalbi yakmak çok
zordur.
Bir yumruk
büyüklüğündedir.
Dolaşım sistemini
harekete geçiren güçtür.
Kalpte iki kulakçık, iki
karıncık ve dört kapakçık vardır.
Çift yönlü dolaşım
sağlayan tek bir pompa işlevi görür.
Bir yetişkinin kalbi
dakikada 70-80 kez atar.
Kalp atışı o kadar
güçlüdür ki vücudun en büyük atardamarı
olan aort kesildiğinde kan iki metre
yükseğe fışkırır.
Tanrı'dan korkma.
Kalk.
İnancın sağlam.
Bir cinayet daha!
İçeri girme.
Gerek yok.
Çok mu kötü?
Parça parça olmuş
efendim.
Komiser, o içeri
girebilir.
O katili bana ver.
Gereği yapılacak.
Yemin ederim.
- Onu istiyorum.
- Bitti.
İşi bitti.
Sana söz veriyorum.
Canın cehenneme!
Her birinizin
hakkından geleceğim.
Senin ve o lanet
olası kardeşlerinin.
Beni dinle.
İçinde bulunduğun zor
durum ayrıntısıyla incelendi.
Görevine iade
ediliyorsun.
Üstelik terfi edildin.
Hayır!
Bunun faydası yok.
Aptal olma müfettiş.
Çok yakından
izleneceksin.
Şimdi hepiniz
oradasınız.
Bunlar olurken
neredeydiniz?
Orada dikilip
gevezelik edin bakalım.
Biz ne olacağız?
Müfettiş Abberline
görev başında.
Ona gereken tüm
desteği sağlayın.
Unutma, izleniyorsun.
Geçidi boşaltın.
Herkesi uzaklaştırın.
Geri çekil.
Yol ver.
Başlayalım mı
müfettiş?
Ceset yatağın
ortasında yatıyor.
Omuzlar düz, ama
vücut hafif sağa kaçmış.
Sol kol vücuda yakın.
Dirsekten doksan
derece bükülmüş, karnın üstünde duruyor.
Sağ kol vücuttan
hafifçe ayrık.
Şiltenin üstünde
duruyor, dirsekten bükülmüş, kolun iç kısmı yukarı bakıyor.
Parmaklar
kenetlenmiş, bu da ölürken mücadele ettiğini gösteriyor.
Bir şey mi gördünüz
müfettiş?
Hayır.
Hayır, devam et.
Şafak sökmeden az
önce geldi, biraz acelesi vardı.
Size bunu bıraktı.
''Beklememi
istediğini biliyorum.
''Eğer
öldürüleceksem, hiç değilse köyümde ölmek isterim.
''Alice'i almak için
yetimhaneye gidiyorum.
''Bizi bulabileceğin
adresi yazdım.
''Seni sabırsızlıkla
bekleyeceğiz.
''Deniz kıyısında
mutlu olabileceğimizi yüreğimde hissediyorum.
''Tıpkı senin
gördüğün gibi.
''Yakında seninle
olmayı umuyorum birtanem.
''Bütün sevgimle,
Mary.
'' Çok endişeliyiz Lord Hallsham.
Sir William'dan
ailemize ve tahta yönelik bir tehdidi ortadan kaldırmasını istedik.
Bu korkunç ayinlere
kalkışmasını değil.
Elbette majesteleri.
Bu beklenmedik bir
şeydi.
Diğer yandan,
görevlerini yerine getirdi.
Tehlike geçti
majesteleri.
Sir William kendince
sadakatini gösterdi.
Bunun için
müteşekkiriz.
Gerisi size kalmış
Lord Hallsham.
Artık bu konuda hiçbir
şey duymak istemiyoruz.
Doğu şövalyesi.
Sevgi Tanrısı'nın
huzurunda ve Ulu Mimar'ın gözlerinin
önünde bu davayı görüşmek için toplandık.
Kardeşliğimizi
tehlikeye atan kargaşa nedeniyle suçlanıyorsun.
Hem mason hem de doktor
olan emsallerinin önünde bulunuyorsun.
Burada emsalim yok.
Ne?
Aranızda kimse icra ettiğim büyük sanatı yargılayamaz.
Ayinleriniz,
anlamadığınız, hayatınızı adamadığınız boş yeminlerden ibaret.
Ulu Mimar benimle
konuşuyor.
Yaptıklarım, O'nun
terazisinde tartılıp yargılanacak.
Sizinkinde değil.
Doğu şövalyesi kararımızı dinle.
Artık seni
izlemiyorlar.
Beni dinle, artık ona
gidebilirsin.
Onun öldüğünü
düşünüyorlar.
Ortadan kaybolursam veya
beklenmedik bir şey yaparsam nedenini
merak ederler.
Kime benzeyeceksin
biliyor musun?
Meyhanede kimsenin
yanına oturmak istemediği o ihtiyara.
Çünkü birkaç içkiden
sonra elinden kaçan kızı anlatmaya başlar.
İstediğin bu mu?
Hayatını bir hayalet
olarak mı geçirmek istiyorsun?
Hayır.
Ben ona gitmek istiyorum.
Ama onun yaşadığına
dair en ufak bir ipucu olursa, hiçbir masraftan
ve zahmetten kaçınmazlar.
O yüzden kalacağım.
Ve onları izleyeceğim.
Alice!
Buraya gel hayatım.
Geliyorum anne.
Kalk.
Kalk!
Hadi.
''İyi geceler sevgili
prens.
« Prev Post
Next Post »