Print Friendly and PDF

Translate

Cehennemden Gelen (2001) From Hell

|

 

 

122 dk

Yönetmen:

Albert Hughes, Allen Hughes

Senaryo:

Alan Moore, Eddie Campbell, Terry Hayes

Ülke:

ABD 

Tür:

Korku, Gizem, Gerilim

 Vizyon Tarihi:

22 Şubat 2002 (Türkiye)

Dil:

İngilizce

Müzik:

Trevor Jones

Nam-ı Diğer:

Jack

 Oyuncular

    Johnny  Depp

    Heather  Graham

    Ian   Holm

    Robbie   Coltrane

    Ian   Richardson

 

Özet

Sadece efsanesi hayatta kalacaktı. Jack The Ripper, Londra'nın caddelerine terör getirmekteydi. Şeytani tavırları onun deliliğinin bir sebebi olduğunu gösteriyordu. Depp ve Graham bu sürükleyici macera filminde muhteşem bir performans sergiliyorlar (People). 1888 yılında Londra'da fakirler şehrin çeteler tarafından rahatsız edilen derme çatma binalarında yaşamaktadırlar ve Mary Kelly'nin (Graham) küçük arkadaş grubundan birisi öldürülür. Kötü ruhlu katil, dahi ama aynı zamanda problemli bir insan olan ve işinde geleceği görme kabiliyetinden yararlanan Müfettiş Abberline'ın (Depp) dikkatini çeker. Abberline derin bir şekilde bu davayla ilgilenir ve gerçeğe yaklaştıkça, Mary ve diğer kızlar için tehlike gitgide büyür. Acaba intikam almak için cehennemden gönderilmiş güç ile başa çıkabilecek midir?

Altyazı

Bir gün insanlar geçmişe bakacak ve 20.  yüzyıla benim şekil verdiğimi söyleyecek.

 Karındeşen Jack - 1888

 Git buradan!

 Whitechapel Mahallesi Yine bütün paramızı alıyorsun.

 Eve gidince kendini daha iyi hissedersin.

 Adamlardan biri orada.

 - Uzun bir gece olacak Mary.

 - Fazla uzun.

 Sakin bir gece, değil mi?

 İş çıktı mı?

 Fazla değil canım.

 - Emersen bir peni veririm.

 - Git başımdan.

 - Selam.

 Kate nerede?

 - Karşı kaldırımda.

 Bayan  - Ne istiyorsun?

 - Kapa çeneni kaltak.

 Seni tanıyorum.

 Sen Nichol sokağından Geordie'sin.

 Beni hatırladın mı Mary Kelly?

 Seni hiç unutamam McQueen.

 Keser misin şunu?

 Düğme kolay bulunmuyor.

 Bir fahişe düğmeyi ne yapsın?

 Seni ve arkadaşlarını uyarmıştım.

 Ödeme pazartesi olacaktı.

 Çalışıyorum ya!

 Hepimiz çalışıyoruz.

 Ben de kimsenin sizi rahatsız etmemesini sağlıyorum.

 Bir hizmet sunuyorum Mary Kelly.

 Ve ücretimin ödenmesini istiyorum  yoksa başınız derde girer.

 Şimdi  beş arkadaşına söyle  yarına kadar paramı getirsinler  yoksa bu arkadaşım  bir sonraki müşteriniz olur.

 - Bu sabah çok pissin.

 - Kokuyorum be.

 - Dün gece ne işler becerdin?

 - Hiç sorma.

 Bir bakalım.

 Mary.

 Şükür seni buldum.

 O geliyor.

 Bugün Albert geliyor.

 Bebeğe bakman lazım.

 Şunu bir kucağıma alayım.

 - Onunla çok gururlanıyorum.

 - Muhteşem bir kız.

 Güzel değil mi?

 Çok şirin, öyle değil mi?

 Birazdan görüşürüz.

 Bir şişe de cin alıver.

 İyi görünüyorsun Ann.

 Sana bakacak zengin bir adam bulmak iyi bir şey olmalı.

 Gözlerini senden, kaşlarını babasından almış.

 Öyle değil mi?

 Çok tatlı bir bebek, ama Ann, paraya fena sıkıştık.

 - Nichol çetesi  - Kanımızı istiyorlar.

 - Ne yapacaklarmış biliyor musun?

 - Başlama.

 Ne diyordu?

 Her birimizden haftada bir sterlin istiyorlar.

 Kendini şanslı say.

 Sana bakacak zengin birini bulduğun için çok şanslısın.

 Onlara dört sterlin vermemiz gerekiyor, o yüzden hiç nefes alamıyoruz.

 Sizin için Albert'ten dört sterlin alırım.

 Hayır diyebilir.

 Riski göze alamam.

 Demez.

 Demeyeceğini biliyorum.

 İş için Fransa'ya gitmişti.

 Mektubunda bir sürü resmini sattığını söylüyor.

 Cepleri dolu gelecek, cömert davranacaktır.

 - Sana karşı öyle olabilir, ama  - Kendim için isterim.

 Size dört sterlin bulacağım.

 Söz veririm.

 CLEVELAND SOKAĞl

Canını yakmayacağım Netley.

 Beni hatırladın mı?

 Kim olduğumu hatırladın mı?

 Görevini beklenenden daha önce yapman gerekecek.

 Çok daha önce.

 Sözümü dinle.

 Onu çabucak eve götür.

 Çabucak ve sessizce.

 Anlaşıldı mı?

 İyi dedin.

 Çok iyi dedin.

 Çıkar onları.

 Bu da ne demek oluyor?

 Kidney, Tanrı aşkına, ne yapıyorsun sen?

 Odadaki her şeyi paramparça edin.

 Bir açıklama istiyorum.

 Bu Albert.

 Bırakın beni.

 Lütfen.

 Hayır!

 Kim biliyor?

 Ben bilmiyordum.

 Yemin ederim bilmiyordum.

 Başkasına nasıl söyleyebilirim?

 Kim biliyor?

 Kim biliyor?

 Kim olduklarını bilmiyorum.

 Albert korkunç bir şeye bulaşmış olmalı.

 Bebeğin karnı aç, üşüyor da zavallıcık.

 Onu götürmeliyim.

 Bebeği Ann'in ailesine götürmeliyim.

 Sen git.

 Alice'i onlara bırak.

 Ben işe çıkayım, seninle daha sonra Ten Bells'de buluşuruz.

 Bir şey gördünüz mü müfettiş?

 Paranızı verdim.

 Çoktan verdim.

 Senin peşinde değilim İmparator.

 Nerede o?

 Kıpırda!

 Kalk.

 Kalk!

 Selam hayatım.

 Komiser.

 Gece olmuş.

 İyi bir gözlem Müfettiş Abberline.

 Gerçekten gece oldu.

 Dahimiz aramıza döndü.

 Teşekkürler beyler.

 Görevinizin sıkıcı sınırlarını aşmak isterseniz diye söylüyorum  böyle bir şey asla olmadı.

 Şimdi yolunuza gidin.

 Bir gün mü kaçırdım?

 Hayır.

 Sen buradan ayrılalı sadece dört saat oldu.

 Kaba bir şekilde uyandırıldığın için özür dilerim.

 Bundan zevk aldığından kuşkulanıyorum.

 Şairin dediği gibi, ''Zalim oluşum iyilik etmek için ancak''.

 Yine de her afyon çekişinde seni memnuniyetle pataklarım.

 Gelip rahatsız edeceğini sezmiştim.

 Bir şey gördün mü?

 Ne gördün?

 Kana bulanmış bir kadın çamaşırı.

 Eskiden senin gibileri diri diri yakarlardı.

 Bu akşam George Yard'da bir fahişe öldürüldü.

 Sıradışı bir şeye benzemiyor.

 Sıradışı olan nasıl öldürüldüğü.

 Fahişenin öldürülüş biçimi senin yeteneklerine sahip birini gerekli kılıyor.

 Adı Martha Tabram.

 Tabram ne biçim isimse.

 Bana yabancı gibi geldi.

 Benim gördüğüm bu değildi.

 Düşlerinin kadını değil mi?

 Emin misin?

 - Göster ona.

 - Sen göster.

 Bu aşağılamaya neden defalarca maruz bırakılıyorum?

 O pisliği iki kez gördüm.

 Boğazını kesmeden önce kadının geçim kaynağını hatıra olarak almış.

 Beyler, bugün gerçekten şanslıyız.

 Delilik tedavisi konusunda yepyeni bir yaklaşım izleyebileceğiz.

 Dr.

 Ferral, ben de tam meslektaşlarıma  yeni tedavinizi gözlemlememize izin vereceğinizi umduğumuzu söylüyordum.

 Böyle müstesna ziyaretçiler beklemiyordum.

 Fakat buyurun tabii.

 Başlamaya hazırım.

 - Hastanız kim?

 - Ann Crook.

 İsterik ve şiddet sergileyen bir hayat kadını Sir William.

 Kendisine zulmedildiği kuruntusunu taşıyor.

 Zavallı kız.

 Lütfen başlayın.

 Beyler.

 Bir vuruş yukarı  bir tane de sol lopa.

 Ve  bir de sağa  böylece bu şanssız hastanın deliliği  bundan böyle şiddet içermeyecek.

 Bu basit yöntem sayesinde  zavallı kızın çektiği eziyete mutlak bir son verebiliriz artık.

 Ne yapabilirdim ki?

 Bebeği Ann'in ailesine bırakmak zorundaydım.

 Zengin adam ha?

 Ann'e o bakacaktı hani?

 Gerçek olamayacak kadar iyiydi.

 Hepimizi öldürecekler.

 Hem Albert de kim oluyor?

 Albert ve Ann'in derdinden kime ne?

 Biz ne yapacağız?

 Nichol çetesinden sonsuza dek kaçamayız.

 Zavallı Martha'yı yere yıkıp  bayılıncaya dek kanının akmasını izlemişler.

 Sonra da boğazını kesmişler.

 McQueen deli.

 Kadınların canını yakmaktan hoşlanıyor.

 Dört sterlin istemeleri delilik.

 Dört sterlini nereden bulacağız?

 Benim şeyimle değil.

 Etse etse dört peni eder.

 Ya edebinizle durun ya da defolun.

 Sen defol.

 Çalışacağız kızlar.

 Her zamankinden çok çalışacağız.

 Tamam mı?

 Tamam mı?

 Pekala.

 Burada yapabiliriz, ama acele et.

 - Bu gece aynasızlar ensemizde.

 - Tamam.

 Önce benimkini sertleştirmek lazım.

 Ver buraya.

 Ben içime sokarım.

 - Girdi mi?

 - Tabii.

 Hadi.

 Girmedi.

 Bacaklarının arasına sıkıştırdın.

 Hayır, sıkıştırmadım.

 Hadisene.

 Ben anlarım.

 O benim Polly.

 Benim param.

 Gözünü çıkarabilirim.

 Müşteriler için fark etmez.

 Bir orospunun görüp görmemesi umurlarında olmaz.

 - Orada ne var?

 - Burada ne mi var?

 Burada ne var?

 Sadece küçük bir şey.

 Sana göre küçük, ama bana göre büyük bir şey.

 Yürü!

 Yoksa bir tane çarparım o küstah ağzına.

 Sen öldün.

 Hayatım, bu gece seni tekrar rahatsız etmez.

 Doğru.

 Bak.

 Bir tane Nichol çetesi için, bir de benim için.

 Buraya gel.

 Sokakta birlikte çalışırız.

 Sana göz kulak olurum canım.

 Seni domuz!

 Seni iğrenç domuz!

 Evet, ben bir domuzum.

 Dünyanın bütün yanlışı bende.

 Kendi başına kal o zaman.

 Hayır!

 Yanında bir domuz olsun istemezsin!

 Ne bakıyorsun?

 Susadın mı?

 Rüyamda gördüğüm şey buydu.

 - Adı neydi?

 - Kleopatra'nın dikilitaşı.

 Kleopatra.

 Güzel kadındı, değil mi?

 Tanrı'nın Oğlu doğmadan 1500 yıl önce yontuldu.

 Onu Mısır'dan buraya getirmek için, altı adam  hayatını kaybetti.

 Yüce Tanrı merhamet etsin.

 Onu bulduğumda bu haldeydi.

 Öldürülmüştü.

 Bunu yapan nasıl bir canavar?

 Çete, bu albenili sokağın meyhanelerini  ve zevkli evlerini bir bir dolaşmış.

 Kimsenin ses duymamış olması seni şaşırtır mı?

 Boğazı kesilmiş, ama duvarda kan lekesi yok.

 Başka bir yerde öldürülmüş.

 Dün gece yağmur yağmıyor muydu?

 Kadın kuru.

 Buraya bir arabayla falan getirilmiş.

 Boğazı arabada kesilmiş olmalı.

 Sanırım arabayı orada durdurmuşlar.

 Durdurmuşlar mı?

 Bir kişiden fazla mı?

 Kesinlikle.

 Hepsini gördün mü?

 Tanrım!

 Kesinlikle bir kişiden fazla.

 Bu Nichol çetesinden bir mesaj olmalı.

 Değil mi?

 O da nesi?

 Üzüm, değil mi?

 Bir fahişenin üzümle ne işi olur?

 Onlara bir yanıt vermek isterdim.

 - Ne?

 - Nichol çetesine.

 Mesajlarına bir yanıt vermek isterdim.

 Burada mutlaka bir mesaj var.

 Bu konuda haklısın.

 Hangi konuda haksızım?

 Martha Tabram tecavüze ve işkenceye maruz kaldı, sonra da öldürüldü.

 Bu zalimlik.

 Ama böylesi zalimlikleri East End'de daha önce de görmüştüm.

 Bu ise yöntemli.

 Akıl almaz bir kasaplık, ama yine de  titiz ve planlı.

 Tamamen farklı bir tür katil.

 En kısa zamanda ne aldığını bilmek istiyorum.

 ''Ne aldığını'' derken ne demek istiyorsun?

 - Fark etmedin mi?

 - Neyi?

 Kadının en az bir organını almış.

 Olamaz.

 Bölgedeki tüm veteriner  kasap ve kürkçülerin sorgulanmasını istiyorum.

 Kürkçü mü?

 Ne yapmış efendim?

 Derisini mi yüzmüş?

 Sessiz ol Withers.

 Müfettiş konuşurken sen dinleyeceksin, anlaşıldı mı?

 Evet komiserim.

 Bağırsaklarını deşmiş.

 Boğazını kestikten sonra onu göğsünden bıçaklamış  karnını yarmış ve bağırsaklarını çıkarmış.

 En az bir organı alınmış.

 Daha fazla detay için emniyet tabibinin raporunu bekliyorum.

 Anlıyorum.

 Kesin olan şu ki, bunu bir İngiliz yapmamış.

 Belki şu Kızılderililerden biri  Whitechapel'e gelmiş ve doğal eğilimlerine boyun eğmiştir.

 Kabalık etmek istemem efendim  ama bunu kesim konusunda pratik bilgileri olan birinin yaptığına inanıyorum.

 - Eğitimli biri, mesela bir doktor  - Eğitimli biri mi?

 Bu çok saçma.

 İyi yetişmiş bir insan bunu asla yapmaz.

 Herhalde bir esnaf veya kasaptır.

 Esnaf olabilir efendim.

 Ama aksini gösteren güçlü bir kanıt var.

 Cesedin altında üzüm sapı vardı.

 Ne demek istiyorsun?

 Mesleği ne olursa olsun, Whitechapel'de kimsenin üzüm alacak parası yoktur.

 Belli ki üzümü ona katil vermiş.

 Buradan da zengin biri olduğu sonucu çıkıyor.

 Ya Yahudiler?

 Yahudi bir kasap mesela?

 Yahudi bir terzinin de parası olabilir.

 Whitechapel'de onlardan bir sürü var.

 Efendim, ben olsam halkın güvenliği için  katilin bir Yahudi olduğu söylentisini yaymamaya özen gösterirdim.

 Doğru çıkan tahminlerde bulunma konusundaki ününü biliyorum.

 Olayları rüyanda çözdüğünü söylemişlerdi.

 Aslında yöntemlerinin ne olduğu benim için fark etmez.

 Ama kanıt olmadan harekete geçeyim deme.

 Anlaşıldı mı?

 Elbette efendim.

 Şahsen benim umurumda değil.

 Sokaklarda ne kadar az orospu olsa o kadar iyi.

 Ama o kasabı veya terziyi ne kadar çabuk bulursan  terfini de o kadar çabuk kutlarız.

 Beni gelişmelerden haberdar et.

 boğazı kesik belirgin kesikler omurilik soldan sağa kesilmiş Bütün mahzenler, bütün ahırlar.

 Onu bulacağız.

 Kör olasıca Yahudiler.

 Öldürün onları!

 AÇlK - KAPALl APSENT AFYON TENTÜRÜ - ZEHİR Harika haberlerim var.

 Söyle.

 Sen tahmin edebilirsin.

 Senin hakkında tahmin yapmak istemiyorum.

 Dr.

 Marbury diyor ki  Dr.

 Marbury ne diyor?

 Dr.

 Marbury diyor ki, senin çocuğunu doğuracakmışım.

 ''Ölmek ''ve bilinmez bir yere gitmek ''Soğuk toprakta yatıp çürümek'' Basit bir ''toprağı bol olsun'' yeterdi.

 Evet efendim.

 ''Hayatın içinde, ölümle iç içeyiz  ''Senden başka kimden yardım isteyebiliriz Tanrım?

 ''Günahlarımız seni gücendiriyor  ''Yine de yüce Tanrım  ''Sen her şeye kadirsin '' İyi günler hanımlar.

 Ben Müfettiş Abberline.

 Bu da Komiser Godley.

 Polly Nichols ve Martha Tabram cinayetlerini soruşturuyoruz.

 Anladığımız kadarıyla ikisi de arkadaşınızmış.

 Yakın arkadaşlarınız.

 Bize yardım edebileceğinizi umuyoruz.

 Ben bir şey bilmiyorum.

 Ben de.

 Neden bize geliyorsunuz?

 McQueen'e gitmelisiniz.

 - Nichol sokağının patronu o mu?

 - Çetenin elebaşı.

 Bu küçük ayrıntıyı bilmek sizin işiniz değil mi?

 Neden bunu McQueen'in yaptığını düşünüyorsunuz?

 Benden laf alamazsınız.

 - Sen Mary Kelly'sin, değil mi?

 - Doğru.

 İçinizden biri McQueen aleyhine tanıklık etmedikçe  elimden bir şey gelmez.

 Ama müfettiş  sizin gibi güçlü, yakışıklı bir adam  kafasına koyduğu her şeyi yapabilir.

 Ben korkağın tekiyim, güçsüzüm.

 Elimden bir şey gelmiyor.

 Sizin mazeretiniz ne?

 Neden bu kadar acizsiniz?

 Hadi Mary.

 Bize yardımları dokunmaz.

 Bu sen misin?

 Annem ölmeden önce, İrlanda'da.

 - Buraya o zaman mı geldin?

 - Evet.

 - Sekiz yaşındayken.

 - Hayat güzelken.

 Açlıktan ölüyorduk, ama havamız temizdi.

 Düşünüyordum da  asla Nichol çetesini tatmin edecek ve kendimizi doyuracak kadar  kazanamayız.

 Demiştin ki  zengin ressamı ve Ann'i götürenler  Tıraşları temiz, kıyafetleri düzgündü demiştin.

 - Evet.

 - O halde serseriler değildi.

 Nichol çetesinden değillerdi.

 Alışılmadık adamlardı.

 Hatta belki resmi birileri.

 Ne demek istiyorsun?

 Belki hikayeyi gazetelere satıp para kazanabiliriz.

 ''Ann Crook nerede?

'' Gazeteler hükümeti kötüleyen şeylere bayılır.

 Üstelik bu gizemli bir olay.

 Fena fikir değil.

 Ne dersin Mary?

 Polly'nin cenazesinde gördüğümüz o müfettişle konuşmalıyız.

 Hadi be!

 Olmaz.

 Gazetelere gidersek, Ann'e daha fazla zarar verebilirler.

 Ya da bebeğe.

 Memeleri çıkar çıkmaz Whitechapel'de başına geleceklerden de mi kötü olur?

 Emin değilim.

 Ama bence o müfettişle konuşsak daha iyi ederiz.

 Tanrım, ne de olsa gençsin.

 Dört kaltak.

 Tam düşündüğüm gibi.

 Sadece bir kişilik para verdin.

 - Onlar misafirim.

 - Misafir mi?

 Misafirlerini selamlayayım.

 Hadi!

 Çıkın!

 Gidin buradan pis orospular.

 Dört peni kazandıktan sonra  nedimelerinizle birlikte geri gelebilirsiniz ekselansları.

 Kes sesini.

 İşe dönelim.

 Birarada kalmaya çalışalım.

 - Kalamayız.

 Biliyorsun.

 - O zaman Nichol sokağından uzak durun.

 Hadi.

 İyi misin Annie?

 Pis herif.

 - Kafan nasıl?

 - Aman ne komik.

 Seni korkutmadım ya?

 Seni arıyordum.

 Her yerde seni arıyordum.

 Beni mi arıyordun?

 Kendim için değil.

 Bizim beyefendi için.

 Çok nazik bir beyefendi.

 Seni bulmam için gönderdi beni.

 Efendin seni benim için mi gönderdi?

 Git başımdan!

 Hayat kadını olabilirim, ama budala değilim.

 Ama bu doğru!

 Yemin ederim.

 Seni görmüş.

 Çok beğenmiş.

 Dedi ki, bu gece sadece seni istiyormuş.

 Seni bulup Hanover sokağına götürmemi istedi, seni orada bekliyor.

 Çok güzelsin.

 Hadi.

 Arabaya bin, seni oraya götüreyim.

 Az kalsın unutuyordum.

 Efendim sana bir hediye yolladı.

 - Üzüm sever misin?

 - Evet.

 Efendin çok kibar biri olmalı.

 - Hem de çok kibar.

 - Bin hadi.

 - Seni oraya götüreceğim.

 - Peki.

 İşte geldik.

 - Ben şanslı bir kadınım.

 - Öylesin.

 Patronun özel bir şey istiyor mu?

 Her zamanki şey sanırım.

 Şu yol avluya çıkar.

 Efendim sessiz biridir.

 Patırtıdan hoşlanmaz.

 Şey, merak ettim de, onun gibi kibar bir bey  kaç para verir acaba?

 Al, şimdilik iki sterlin.

 Yeter de artar bile.

 Göreyim seni.

 - Orada mı?

 - Doğruca en son kapıya.

 Buradan dosdoğru, öyle mi?

 Ağzından çıkanı kulağın duysun!

 Başka bilgi var mı?

 Okurlarım bilmek ister.

 Ağzında deri önlük parçası bulduğunuz doğru mu?

 Hayır.

 Ama isterseniz, sizin ağzınızı seve seve deriyle tıkarım.

 Bize ilginç ayrıntılar verin komiser.

 Resminizi ön sayfaya koyacağız.

 Bir şeyler yapın.

 Saçmalık bu.

 Elini kolunu sallaya sallaya dolaşan bir katil var.

 Karıma ne olacak?

 Bu Annie.

 Evet.

 Arkadaş grubundan biri daha.

 Annie Chapman.

 Ona Esmer Annie derlerdi.

 Hala Nichol çetesinin yapmadığını mı söylüyorsun?

 Polis memuru, oluğun yanında bulunan deri parçasını sana gösterdi mi?

 Bir kasap önlüğünün parçası olabilir.

 Deri önlük.

 Ulu Tanrım, bir kasabın peşinde olabiliriz.

 Onu gördüm.

 - Bunu mu?

 - Evet, dün gece.

 Yüzünü gördüm.

 - Buraya girmeyin.

 - Cesedi görelim!

 - Hadi, görelim.

 - Tanrım.

 Tam Londralı tavrı  Hıristiyanlığın gerektirdiği anlayışı böyle gösterirler dindaşlarına.

 Yani bu durumda dindaş fahişelerine.

 Bu sefer kendini epey aşmış.

 Bağırsakları deşmekle kalmamış  onları dikkatle boyun çevresine ve omuzlara dolamış.

 Sanırım bu kez birden fazla organ almış.

 Yine üzüm.

 Neden üzüm?

 Sadece Polly ve Esmer Annie'ye üzüm verildi.

 Sadece onların bağırsakları böyle titizlikle deşildi.

 Bu cinayetler para için işlenmemiş.

 Bu bir ayin.

 Evet, ama neden üzüm?

 Güven telkin etmek için.

 Bu geleneği hiç anlamamışımdır.

 Bunlar kayıkçı için.

 Bedeni nehrin öbür yakasına, ölüler ülkesine götürecek olan kayıkçı için.

 Ona verecek parası olmazsa  sonsuza dek iki dünya arasında kalmaya mahkum olur.

 Bir doktora danışmalıyım.

 Hasta mısın müfettiş?

 Daha doğrusu bir cerraha.

 Katil, kurbanın rahmini ve ona bağlı organları almış.

 Tanrım.

 Aklını kaçırmış.

 İsabet buyurdunuz efendim.

 Kinayeden hoşlanmam müfettiş.

 Afedersiniz.

 Bir şey demek istememiştim.

 Yararlanabileceğin bir cerrah var zaten.

 Sağlam mideli, ayık kafalı biri lazım bana.

 Emniyet tabibinde ikisi de yok.

 - Hayır.

 İsteğin reddedildi.

 - Neden?

 Kararımı sorguluyor musun?

 Hayır.

 Nedenini merak ediyorum.

 Basında zaten fazlasıyla saçmalık ve dedikodu çıktı.

 Bir de doktorlara danışmaya başlarsan, akla hayale sığmayacak şeyler yazarlar.

 Cesetleri başka kimse görmeyecek.

 LONDRA HASTANESİ

 Bu eşsiz tıbbi numuneyi  size sunmaktan şeref duyuyorum.

 Geçen haftaya dek Bay Joseph Merrick  John Merrick.

 Afedersiniz.

 Bay John Merrick bir panayır gösterisinde teşhir ediliyordu.

 Artık İngiltere'nin en iyi hastanesinde bakım görüyor.

 Cömertliğiniz sayesinde buna devam edebileceğiz.

 Bayanlar baylar  Bay John Merrick.

 Dön.

 Doğduğunda öldürülmeliymiş.

 Sağlığa!

 Bu sonuncusu ekselansları.

  bir akıl hastası.

 Afedersiniz.

 Dr. Ferral siz misiniz?

 Benim.

 Ben Müfettiş Abberline, Whitechapel'de görevliyim.

 Aman Tanrım!

 Karındeşen vakası.

 - Haklı mıyım?

 - Evet.

 Aman ne güzel.

 Tam yerine geldiniz.

 Burada kasap boldur.

 Anlıyorum.

 Bu vakayı çözmekte uzmanlığınızdan faydalanabilirim.

 Londra'daki genç cerrahlar arasında en iyisi sizmişsiniz.

 Sahi mi?

 Ünlü bir cerrah bu konuda ne bilebilir ki?

 Ülkede bir sürü yabancı var.

 Doğulular.

 Yahudiler.

 Monarşimiz aleyhinde ortalığı karıştıran sosyalistler.

 Onların peşinde olmanız gerekmez mi?

 Afedersiniz.

 Siz buraya ait değilsiniz, değil mi?

 Korkarım Dr. Ferral cerrah hastalığına tutulmuş.

 O nedir efendim?

 Duygu yoksunluğu.

 Anatomi hakkında her şeyi biliyor, insan ruhu hakkındaysa hiçbir şey bilmiyor.

 Nasıl yardımcı olabilirim müfettiş?

 Cehaletimi bağışlayın, ama  siz cerrah mısınız?

 Öyleydim.

 Maalesef altı ay önce bir beyin rahatsızlığı geçirdim.

 - Bunu duyduğuma üzüldüm efendim.

 - Evet, bugünlerde sadece ders veriyorum.

 Gördüğünüz gibi, sorulara cevap vermeye alışığım müfettiş.

 Bunun ne tip bir bıçak olduğunu söyleyebilir misiniz?

 Galiba bir Liston bıçağı çizmek istediniz.

 Adını, Kırım Savaşında cerrahlık yapan Liston'dan alır.

 Savaş alanında narkoz olmadığı için  bir uzuv kesmesi gerektiğinde bunu hızla yapmak zorundaydı.

 Acaba şans eseri emniyet tabibinin raporu yanınızda mı?

 - Evet efendim.

 - Alabilir miyim?

 Bunun gizli kalması gerekiyor.

 Elbette.

 Teşekkürler.

 Çığlıklarının duyulmuş olması gerekmez miydi?

 Önce boğazlarını kestiyse, hayır.

 Liston bıçağını gördüklerinde tepki vermediklerinden nasıl emin olabilirsiniz?

 Üzüm.

 Onlara önce üzüm veriyor.

 - Üzüm insanın aklını çeler.

 - Üzümü yalayıp yutarlar.

 Onları rahatlatmak için bir içki vermiş de olabilir.

 İçine afyon tentürü katılmış bir içki.

 Bunu nereden biliyorsunuz?

 Her iki cesedin üstünde de üzüm sapı buldum.

 Dudakları da afyon tentürü kokuyordu.

 Bu bir afyon türevidir.

 Doktorlar ve bağımlılar dışında kokusunu tanıyan pek çıkmaz.

 Ne zamandır afyonkeşsiniz müfettiş?

 Bunlar baş ağrısına iyi gelir.

 Afyon, mineralleri vücuttan atar, o yüzden bir de şurup yazıyorum.

 İştahınızın yerine gelmesine yardımcı olur.

 Çok teşekkür ederim efendim.

 - Ben bir aptalım.

 - Aptal olduğunuzu sanmam.

 Hiç alakası yok.

 Kraliyet ailesinin doktoru olduğunuzu bilmeliydim.

 Bu bir şeref, ama birçok doktor bu şerefe nail oluyor.

 Şimdi şu arkadaşımıza dönelim.

 Kadınların boğazlarını soldan sağa kesmiş.

 Demek ki sağ elini kullanıyor.

 İzninizle.

 Dört kat doku kesmesi gerekiyordu.

 İki santim kadar da derialtı yağ tabakası.

 Daha sonra  karın boşluğuna girmiş, yani Liston bıçağından daha fazlasını kullanmış olması gerekir.

 Belki de taşınabilir bir cerrah çantası vardı, aynı şunun gibi.

 Ne düşünüyorsunuz?

 Katilin eğitimli biri olması mümkün mü?

 Belki tıp okumuş, ama cerrah olmayan biri?

 Bağırsaklar yeterince basit, ama rahim?

 İşinizi bilmiyorsanız, karaciğerin yerini bulmak çok zordur.

 Üstelik çok çabuk çalışmış, hem de karanlıkta.

 Bu canavarın  bir veteriner veya kürkçü  veya iyi eğitimli bir kasap olmasını umuyordum.

 Hayır, itiraf etmek zorundayım ki  yerinizde olsam insan anatomisini çok iyi bilen birini arardım.

 Kahrolasıca.

 Emeyim mi?

 Thames'i bile emip yutabilirim.

 Korkma canım.

 Torunumuzun hastalığı ne kadar ilerlemiş?

 Henüz yaralar oluşmadı.

 Kısmen sinirsel hasar var, sağ elin hafifçe titremesi gibi.

 Ama tedavinin hastalığı durduracağı konusunda ümitliyim.

 Bize göre zihni çok rahatsız.

 Hastalık duygularını etkiliyor mu?

 Evet, elbette, sıkıntılı bir ruh hali içinde.

 Teşhisi öğrendiği için.

 Ama gücünü yeniden toplayınca bu durum geçecektir.

 Siz gerçek bir doktorsunuz Sir William.

 İmparatorluğumuzun sağlığıyla her bakımdan ilgileniyorsunuz.

 Müteşekkiriz.

 Teşekkür ederim hanımefendi.

 Bu, beş köşeli bir yıldızın başlangıç noktası.

 - Tıpkı Yahudi yıldızı gibi!

 - Withers.

 Müfettiş konuşuyor, yani sen ne yapacaksın?

 - Dinleyeceğim efendim.

 - Evet.

 Muhtemelen uçlardan biri bu alanda oluşacak.

 İkinci bir emre kadar bu sokaklarda çift vardiya istiyorum.

 Sadece Yahudilere ve kasaplara bakmayın.

 Şüpheli görünen herkesi durdurun.

 İyi giyimli beyefendiler dahil.

 Bu arada Withers  Yahudi yıldızının altı ucu vardır.

 Pekala!

 ''Bir kez daha tehlikenin kucağına sevgili dostlar.

'' Gidebilirsiniz!

 Beni neden buraya çağırdın?

 Sadece  Sadece  Üç kişinin daha öldürülmesi gerektiğini söylüyorsunuz.

 Dayanamıyorum efendim.

 Bu iş yayıldı.

 Bütün gazetelere çıktı.

 Ben basit bir adamım efendim.

 Sizin gibi büyük biri değilim.

 Artık nerede olduğumu bilmiyorum.

 Bak Netley.

 Nerede olduğumuzu sana söyleyeyim.

 İnsan zihninin en uç bölgesindeyiz.

 İnsanların kendi kendileriyle yüz yüze geldiği ışıltılı uçurumda.

 Bunu anlamıyorum.

 Anlamıyorum efendim.

 Cehennem Netley.

 Biz cehennemdeyiz.

 Bırak beni!

 Çek ellerini üzerimden!

 Bunun için üzgünüm müfettiş.

 Bana fena halde aşık, ama hiç göstermiyor.

 McQueen'in iki arkadaşını öldürdüğünü söylüyorsun.

 Burada ne işin var?

 Anlıyorum.

 Senin bölgende kadınlar kesilip doğranırken  sen hiçbir şey yapamıyorsun, ama aptal olan benim ha?

 İzliyoruz.

 Kanıt olmadan kimseyi tutuklayamayız, o yüzden onları izliyoruz.

 - Başka ne yapabiliriz ki?

 - İfade veririm.

 Arkadaşlarımla benim sağ kalmamızı sağlarsan ifade veririm.

 Tam olarak hangi konuda?

 McQueen haftada bir sterlin vermezsem beni kesecekmiş.

 - Hayır.

 - Ne demek ''hayır''?

 İfade vermemi istedin.

 Yüzüstü bırakırım diye mi korkuyorsun?

 Bırakmam.

 Söz veririm bırakmam.

 Aleyhine tanıklık edersen McQueen bir iki yıl yatar.

 Ama çetedekiler senden ve arkadaşlarından öç alır.

 Bunu yapmana izin veremem.

 Şimdi içki ısmarlama sırası sende!

 İtiraf edeyim çok iştahlıyım.

 Günün birinde kocaman, şişman bir kadın olacağım; ufacık, cılız bir de kocam olacak.

 Bir düzine de tombul çocuk herhalde.

 Sence bu komik mi?

 Benim gibi bir hayat kadınının anne olması?

 Hayır, hiç de öyle demek istedim.

 Bir gün harika bir anne olacaksın.

 Gerçekten, bunu görebiliyorum.

 Seni deniz kıyısında küçük bir evde  etrafında çocuklarla görüyorum.

 Bunu görebiliyorum Mary, gün gibi açık.

 - Gerçekten geleceği görebiliyorum.

 - Ciddi misin?

 Komiser Godley buna önsezi diyor.

 Aslında bu vakada senin hakkında da bir şeyler gördüm.

 Benim hakkımda mı?

 Ne gibi mesela?

 Dikkatlice düşün.

 McQueen dışında, o korkunç cinayetler dışında  sana ya da arkadaşlarına sıradışı herhangi bir şey oldu mu?

 Ben Kidney mi?

 Tarif ettiği şey Özel Şube.

 Ben Kidney ve Özel Şube'nin Whitechapel'de ne işi olur?

 Bir dakika.

 Kız İrlandalı, değil mi?

 İşte cevap bu.

 Gizli bir İrlanda isyanı.

 O yüzden kızın peşine düşmüş olabilirler.

 Onlar zengin bir adamla ilişkisi olan Ann Crook'un peşindeydi.

 Adamdan bir çocuğu varmış.

 Çocuk da, büyükanne ve büyükbabası da şimdi kayıp.

 Harika.

 Devam et lütfen.

 Özel Şube'yle oyun olmaz.

 Onlar adamı ezer geçer.

 Ne düşündüğünü bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.

 - Bay Kidney beni görmek istiyor.

 - Bay Kidney gitti efendim.

 Gittiği yeri söylemedi.

 Geri dönmeyebilir.

 Hayır.

 Saat on birden önce dönecek, beklememi söyledi.

 Nereye gidiyorsunuz?

 Odasında beklememi söyledi.

 Bay Kidney'in odası kaçıncı katta peki?

 Kaçıncı katta olduğunu bilmiyorum, çünkü daha önce buraya gelmedim, değil mi?

 Kapıdaki görevlinin beni içeri sokacağını söylemişti, ama burada dikiliyorum  çünkü sen Ben Kidney'in emirlerine karşı geliyorsun.

 - İkinci katta sağda.

 - Teşekkürler.

 ARŞİV

Cleveland Sokağı Bishopsgate Yetimhanesi

MARYLEBONE DÜŞKÜNLEREVİ

Ann Elizabeth Crook Sarışın - Orta Boylu - Cleveland Sokağı Marylebone Düşkünlerevi Alice Crook - bebek İrlanda'ya özgürlük!

 İrlanda'ya özgürlük!

 İçeri girin!

 Sadece biraz barut, hepsi bu.

 Havai fişekten biraz fazlası.

 İçeri giren çıkan oldu mu?

 Evet efendim.

 Afedersiniz, Müfettiş Abberline odanızda.

 Hayır, burada eksik bir şey yok.

 Webster dosyası tamam görünüyor.

 Serseriler buraya girmiş efendim.

 Kokularını alabiliyorum.

 MARYLEBONE DÜŞKÜNLEREVİ

- Hayır.

 - Evet.

 Hayır, birlikte olmaz.

 Şüphe uyandırır.

 Sen beni bekle, eğer içerideyse onu kendin ziyaret edebilirsin.

 Hemen şimdi seninle geliyorum, yoksa gazeteye giderim.

 Ciddiyim.

 Birçok zihinsel rahatsızlık var ki, beynin ön kısmını  çıkarıp almayı gerektirir.

 Kayıtlarında şiddet sergilediği  kendine ve başkalarına zarar verme tehdidinde bulunduğu yazıyor.

 - Hiç akrabası var mı?

 - Hayır, devletin vesayeti altında.

 - Yalan.

 - Beni dinle.

 Sen tutuklusun, buraya soruşturmaya yardım etmek için geldin.

 - Çeneni kapa!

 Anlaşıldı mı?

 - Afedersiniz efendim.

 Güzel.

 Hakkında başka ne biliyorsunuz?

 Tek bildiğimiz, Whitechapel mahallesinde yaşayan  bir hayat kadını olduğuydu.

 Ona birkaç soru sormak istiyorum.

 Anlamlı bir şey söylemiyor.

 Ben buna alışığım.

 Merhaba.

 Mary Kelly'yi getirdim.

 Mary Kelly'yi hatırlıyor musun?

 Ann, beni tanıyorsun, ben senin en iyi arkadaşınım.

 Git buradan.

 Git buradan.

 Alice'i bulacağım.

 Ona bakacağım.

 Alice bana gülüyor.

 Bütün gün bana gülüyor.

 Tamam hayatım.

 Ya babası?

 Alice'in babasını gördün mü Ann?

 O bir prens.

 Bir prens.

 Ben de kraliçeyim.

 Ressam olduğunu nereden biliyorsun?

 Bizi model olarak tutardı.

 Peki bu modellik tam olarak ne anlama geliyor?

 Resmimizi yapsın diye kıpırdamadan dururduk.

 Ne oldu?

 Doğuştan fahişe olduğumu mu sanıyorsun?

 Kusura bakma, ben bahtsızım, fahişe değilim.

 İngiltere'de fahişe yok  sadece yığınla bahtsız kadın var.

 Yani Ann Crook  ve ressam sevgili oldular.

 Öyle mi?

 Güzel bir Katolik kilisesinde evlendiler.

 Saint Savior's'da.

 Şahitlerden biri de bendim.

 Katolik kilisesinde mi evlendiler?

 Alice'e ne yaptılar dersin?

 Özel Şube onu Bishopsgate'e mi postaladı?

 Evet, kimsesiz biri olarak.

 Neden?

 Öğrenirsem sana da söylerim.

 - Beni ona götür.

 Buna mecbursun.

 - Hayır.

 Daha değil.

 Önce daha fazlasını bilmeliyim.

 Bak  bebek konusunda sana yardım edeceğime söz veririm, ama daha değil.

 Bana güvenmelisin Mary, hiç değilse birazcık.

 Güveniyorum.

 Sana güveniyorum.

 Güzel.

 Çocuğun var mı müfettiş?

 Yok.

 Bir yıl önce  Hayır, iki yıl  Afedersin, iki yıldan fazla oluyor  karım öldü.

 Çocuğumuzu doğururken.

 Oğlanmış.

 Üzüldüm.

 Sağol.

 Çıkışta sana birkaç resim göstermek istiyorum.

 - Beni sergi salonuna mı sokacaksın?

 - Neden olmasın?

 Hadi.

 - Yüzündeki ifadeyi gördün mü?

 - Galiba nefesi kesildi.

 Korkunç biri.

 Şu soğuk gözlere bak.

 Sanki biri mezarımın üstünde yürüyor.

 Görmeni istediğim bir resim daha var.

 Onu tanıyorsun, değil mi?

 ''Tanrı'nın birleştirdiklerini hiçbir kul ayırmasın.

'' Onları karı koca ilan ediyorum.

 PRENS EDWARD ALBERT VİCTOR CLARENCE DÜKÜ –

 Sir William Gull lütfen.

 - Sir William ziyaretçi kabul etmiyor.

 Sir William  Ben Müfettiş Abberline.

 Sizinle konuşmalıyım.

 Sir William rahatsız.

 Ziyaretçi kabul edemez.

 Dedim ki  içeri giremezsiniz.

 Sorun değil Dr.

 Ferral, bana eşlik edebilir.

 Anna'ya çay getirmesini söyler misiniz lütfen?

 Keşke öykünüzün hayal ürünü olduğunu söyleyebilseydim.

 Ne yazık ki söyleyemem.

 Prensin hayat kadınlarına olan düşkünlüğünü biliyorum.

 Özenle hazırladığı bu kandırmacayla  sürdüğü yaşamın gizli kalmasını  sağlamak istemiş olması da kuvvetle muhtemel.

 Ama bir sebepten ötürü  Prens Edward'ın Karındeşen Jack olması imkansız.

 Neymiş o efendim?

 Size söyleyeceğimi başkasına söylerseniz ikimizin de hayatı tehlikeye girer.

 Aslında söyleyeceklerimin sizi  içinde bulunduğunuz tehlikeden uzaklaştırmasını umuyorum.

 Güvenliğimi düşünmeyi çoktan bıraktım efendim.

 Prens Edward'ın frengisi var.

 Hoş değil, ama hayati bir devlet sırrı.

 Bu da durumu açıklıyor.

 Prensin Ann Crook'un arkadaşlarını neden öldürdüğünü anlayamıyordum.

 Hem de böylesine vahşice.

 Ama onları öldürmekle kalmıyor  cezalandırıyor.

 Öç almak istiyor.

 Anlamıyor musunuz?

 Hayır müfettiş, anlamıyorum.

 Korkarım prensin zihinsel durumu hakkında öne sürdüğünüz fikirler  zekice olmakla birlikte, onun bu suçları işlemesinin  imkansızlığını ortadan kaldırmıyor.

 Hastalığı, ellerinin kontrolsüzce titremesine yol açacak kadar ilerlemiş durumda.

 Çok güçsüz.

 Oysa Karındeşen Jack'in işlediği cinayetler titremeyen eller  ve epeyce güç gerektiriyor.

 Ayrıca en belirleyici noktayı unuttunuz mu?

 Prens nasıl biri olursa olsun  insan anatomisinden hiç anlamaz.

  locanın ortasına gelerek dua etmek üzere  diz çöksün.

 Evrenin yüce Babası, bu meclise  lütfunu bahşet.

 Kimdir bu?

 Karanlıklar içinde zavallı bir aday.

 Kendi arzusuyla geliyor, tamamen hazır  sırlara ve ayrıcalıklara  kabul edilmeyi tevazuyla talep ediyor.

 Tehlike ve zorluklarla karşılaştığında kime güvenirsin?

 Tanrı'ya.

 Kadının ve çocuğun akıbetini nasıl öğrendi?

 Zaman zaman orta sınıfta görülen cinsten bir zekaya sahip.

 Ucuz bir zeka, yine de etkili.

 Tanrı'ya şükür sizin öyle bir yükünüz yok.

 Evet, Tanrı'ya şükür.

 Tören yeminini söyle.

 ''Sırlarımızı asla açık etmeyeceğim.

 ''Aksi halde boğazım boydan boya kesilsin  ''dilim kökünden sökülüp çıkarılsın  ''ve sahilden 200 metre açıkta kumlara gömüleyim.

'' Gull ona her şeyi anlatmamıştır, değil mi?

 İhtiyar o kadar da bunamamıştır, değil mi?

 Hayır.

 O kadar aptal değil.

 Kardeşimizi ışığa kavuşturalım.

 - Duyduğuma göre  - Çığlık atacak vakti olmamış  Güzel bir cinayet daha.

 Korkun benden.

 Karındeşen Jack.

 Bunlar zırva.

 Biliyorsun.

 Evet, katılıyorum.

 Bunlar zırva.

 Ama o kızıl saçlı fettan kadına neden inandığını hiç anlamıyorum.

 Hikayeler uydurabileceği hiç aklına gelmedi mi?

 Özellikle de erkekler hakkında.

 Ne de olsa o bir fahişe.

 Şey kadınlardan  ''Adı ne olursa olsun, gül yine güldür'' gibi mi?

 Öyle mi?

 Frederick, sevgili dostum, kadınlara olan ilginin yeniden uyandığını  görmek beni sevindiriyor, ama unutma  onun gibi bir kadın, erkeğe istediği şeyi hissettirmeyi iyi bilir.

 - Komiser Godley.

 - Evet.

 Nichol çetesini tutukla.

 - Derhal.

 - Onları durdurmaya çalıştım müfettiş.

 Bugünkü postayla geldi.

 ''Senin için saklanan bir kadından aldığım böbreğin yarısını gönderiyorum.

 ''Diğer yarısını kızartıp yedim.

 Çok güzeldi.

'' Bir şeyler yapılmasını istiyoruz, hem de bu gece.

 ''Cehennemden.

'' Hiç değilse adresi doğru vermişler.

 Olamaz.

 Aynı kişi olduğundan emin misin?

 Onu tanıyorum.

 Ona iki kez poz verdim.

 Anadan doğma bir halde durup saatlerce resmimi yapmasını izledim.

 Hem ne zamandır Ann'le birlikte, bir yıldan fazla mı?

 Neredeyse iki yıl oluyor.

 Demek buradasınız.

 Merhaba kızlar.

 Beni beklemenizi söylemiştim.

 Meyhanede içki içmeden duramam ki.

 Bu zalimlik.

 Ama bakın kime rastladım.

 Ada'yı hatırladınız mı?

 Fransa'dan geliyor.

 Brüksel'den.

 Güzel, değil mi?

 Herkesin içinde olmaz canım.

 Bize bir dakika izin verir misin?

 Liz'le konuşmamız gerekiyor.

 Ada, olduğun yerde kal.

 Hadi Mary, gidip içki alsana.

 En az bir hafta Nichol sokağını dert etmeyin.

 - Onları o kadar tutabilirim.

 - Bu da bir şeydir.

 Sağol.

 Ya Alice?

 Onun iyi olduğundan emin misin?

 İyi.

 Bu iş bitince onu çıkaracağız.

 ''Onu çıkaracağız'' mı?

 Dinle.

 Ben bu işi halledene dek sen ve arkadaşların sokaklardan uzak durun.

 - Ne kadar zaman için?

 - En az birkaç gün.

 Bizi hapse atsan daha iyi olur, ne yemek için ne de kalacak yer için paramız var.

 Pekala, al şunu.

 Biraz yiyecek alın, bir oda bulun ve orada kalın.

 Kimseye nereye gittiğinizi söylemeyin.

 Ben de bilmeyeyim.

 Üç gün sonra Ten Bells'e gel.

 Meyhaneciye mektup bırakacağım.

 Ne var?

 Yetmez mi?

 Keşke sana doğduğum küçük köyü gösterebilseydim.

 Orası çok güzeldir.

 Deniz kıyısındadır, beni gördüğünü söylediğin yer gibi.

 Bir ömür geçirmek için fazla küçük bir yer olduğunu düşünürdüm  ama artık o kadar emin değilim.

 Yapma.

 Ne var?

 Sana borcumu ödediğimi mi sandın?

 Bunu iş olarak görmemiştim.

 Hala bir kadınım.

 Kadınlığımı benden almadılar henüz.

 Bu kadar yeter.

 Delikanlı, hiç değilse 

Afedersiniz efendim.

 Bir kere daha.

 Reverans.

 Bitti.

 Utanma kızım.

 Ne yaptığımızı umursamazlar.

 Yemeğinin parasını ben verdim, unuttun mu?

 Kafanı sallayıp durma şıllık!

 - Onu rahat bırak!

 - Onunla ben ilgileniyorum, sen değil!

 - Liz, bir gece için olsun sus.

 - Hayır, sesimi kısacak değilim!

 Bu gece dışarı çıkma, güvenli değil.

 Sadece dayanmamı sağlayacak bir şey alacağım.

 - Hemen dönerim!

 - Bu kadar aptal olma!

 - Bir gecelik idare et.

 - Hayır.

 İçki istiyorum.

 İşte bulduk.

 Hizmet kayıtları.

 ''Kraliyet Muhafızları.

 Teğmen Benjamin Kidney.

'' İşte.

 Tam şüphelendiğin gibi.

 Özel Şube'ye katılmadan önce  Ben Kidney Kraliyet Muhafız Birliği'ndeymiş.

 Görevleri arasında ordu cerrahına yardım etmek de varmış.

 Kesinlikle emin olduğum bir şey söyleyeyim.

 Bir uzmana yardım etmekle işi bizzat yapmak, birbirinden çok  ama çok farklı şeylerdir.

 Bir düşünsene.

 Prensin pisliğinin temizlenmesi gerekiyor.

 Bu gibi pislikleri temizlemek kimin işidir?

 Othello'ya döndün, farkında mısın?

 Her şey bir şüphe kaynağı.

 O zavallı Mağribi gibi  bütün şüphelerin senin de sonunu hazırlayacak.

 Tanrı aşkına, bu kadınlar sadece susturulmadı.

 Olabilecek en vahşi şekilde öldürüldüler.

 Ben Kidney bunu neden yapsın?

 İnsanları korkutmak için.

 - Zihinleri esas meseleden uzaklaştırmak için.

 - Neymiş o?

 Özel Şube'nin karşı karşıya olduğu şeyi düşün.

 Prens Edward, sıradan biri ve bir Katolik olan Ann Crook'la evlendi.

 Bir Katolik kilisesinde evlendi, bir bebekleri oldu, yasal bir bebek.

 Ve o bebek İngiltere tahtının varisi.

 Bütün o kadınlar oradaydı.

 Hepsi de imparatorluğu parça parça edecek  bir olaya tanıklık etti.

 İçmeye başladığında bütün gece devam eder, bunu biliyorsun.

 - Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor.

 - Prens hakkında anlattıklarına inanmıyor.

 Böyle masallarla o polisin ilgisini devam ettirmeye çalıştığını düşünüyor.

 Merhaba bayım.

 Bir sorun mu var hayatım?

 Hayır efendim.

 Bir an için sizi başkasına benzettim de.

 Susadın mı?

 İçkiyi hiç reddetmem.

 Belki bu yakınlarda gidebileceğimiz bir yer vardır.

 Arabacım nöbet tutar.

 Evet.

 Bu taraftan.

 Beni izleyin.

 Bu taraftan.

 Beni izleyin.

 Üzümlerimi düşürdüm.

 Hayır!

 Ne bakıyorsun?

 Kes sesini!

 Birinin geldiğini duyuyorum efendim.

 Efendim!

 Onlardan biri, değil mi?

 Boğazı aynı şekilde kesilmiş.

 Evet.

 İşini bitirmemiş.

 Yine de kadın ölmüş.

 Katil bununla tatmin olmayacaktır.

 Wilkins.

 Ambulans çağır.

 Hadi, koş.

 Afedersiniz bayan.

 Şimdiye  çoktan ölmüştün.

 Ama o zaman çok fazla soru sorulurdu.

 İhtiyarın zırvalarına kulak asma.

 Bir günah keçisi bul, yoksa gelecek sefere  ''Müfettiş Abberline'a ne oldu?

'' deseler de aldırmayız.

 Acele etmeliyiz efendim.

 Yağmur diniyor.

 Tebeşirin var mı Netley?

 Tebeşir mi efendim?

 Mitre meydanında bir tane daha bulmuşlar!

 Aferin müfettiş.

 Sayende bir gecede iki kere yaptı.

 Çekilin yoldan.

 Catherine Eddowes.

 Duvarda bir yazı var, hemen ileride.

 Bir bakmalısın.

 ''Yahudiler hiçbir zaman boşuna suçlanmaz.

''

Shakespeare'le alakası yok, ama idare eder.

 Yavaş olun bayan.

 Önlüğü de almaya çalış.

 Katil tarafından yazılmış efendim.

 Nereden biliyorsun?

 Kırk beş dakika kadar önce buradaydım.

 Bu binada çoğunlukla Yahudiler oturuyor.

 Doğru mu?

 Evet, doğru.

 Hazır efendim.

 Kaldırın onu, hemen gidin buradan.

 Abberline  - Sil şunu.

 - Ne?

 - Beni duydun.

 - Bu bir kanıt efendim.

 Beni dinle.

 Bir saat sonra buraya bin kişi üşüşür.

 O sözler görülürse Londra'daki hiçbir Yahudi güvende olmaz.

 Sokaklarda kargaşa çıkar, o yüzden sil onu.

 Bu eğitimli birinin yazısı efendim.

 Bunu eğitimli biri yazmış.

 - Kendiniz bakın.

 - Bakmama gerek yok, ben gördüm.

 Eğitimli biri ''Yahudi'' nasıl yazılır bilir.

 Bunun anlamını bilmiyorum  ama bu civarda yaşayan insanlarla bir ilgisi olmadığını biliyorum.

 Komiser, iki polis memuru yazıyı silsin.

 Neden ona bakıyorsun?

 Silin!

 Peki efendim.

 Altı adam yazıyı gördü bile, komiser de defterine yazdı.

 Yaşadığım sürece o sözleri hatırlayacağım.

 Sadece bir kanıt olarak değerini yok etmiş oluyorsunuz.

 Hayır, ben sadece büyük bir basiretsizlik örneği haline getirdiğin  bir soruşturmada kontrolü ele alıyorum.

 Artık bu kadarı yeter.

 Görevden alındın Abberline.

 Müfettiş Abberline görevden alındı.

 Bütün ayrıcalıkları iptal edildi.

 Demek onu görmedin.

 Buraya gelecek olursa bunu ona ver.

 Uzun bir mektup ha?

 Zahmetine karşılık.

 Bu mektup özel, anladın mı?

 Anladım.

 Kimdir bu?

 Tören yeminini söyle.

 ''Sırlarımızı asla açık etmeyeceğim '' Yine üzüm.

 Neden üzüm?

 Bu cinayetler para için işlenmemiş.

 O kadar aptal değil.

 - Kararımı sorguluyor musun?

 - Bir günah keçisi bul.

 '' boğazım boydan boya kesilsin '' Bu bir ayin.

 MASONLUK TARİHİ

Ve Jubelum dedi ki, ''Bedenim kesilsin'' Yahudiler.

 Benim, Ada.

 Sadece ben.

 Yemek için gereken her şeyi getirdim.

 Seni küçük hırsız, o para bana lazım.

 Biraz para alıp yiyecek satın aldım, ikimiz için.

 Bu kötü mü Mary?

 Tamam hayatım.

 Sen iyi bir insansın, ama dinle  ben Londra'dan gidene kadar dışarı çıkman güvenli değil.

 Anladın mı?

 Mary'yle kalacağım.

 Güzel Mary.

 Tamam hayatım.

 Yiyeceğin karşılığını ödemene gerek yok.

 Efendim?

 Şerefe.

 Sizi böyle karşıladığım için üzgünüm müfettiş.

 Ama bir randevuya yetişeceğim.

 Konuşurken giyinmeme izin verir misiniz?

 - Lütfen devam edin.

 - Teşekkürler.

 Mümkünse masonlar hakkında konuşmak istiyordum.

 Evet.

 Esmer Annie'nin ayakları dibindeki paraların duruşu  ve cesetlerin bulunduğu yerler  beş köşeli bir yıldız oluşturuyor.

 Bu yıldız masonların sembolü, değil mi?

 Evet.

 Bu kadınların öldürülüş biçimi de  yani boğazlarının soldan sağa kesilmesi  organlarının alınması  Bunlar o olayın tekrarı, değil mi?

 Neyin tekrarı?

 Yahudiler.

 Masonluğun kurucusu Hiram Abiff'i öldüren hainler.

 Onlar böyle öldürülmüştü.

 Evet, Yüce Kitap bize öyle söyler.

 Yani Karındeşen Jack sadece fahişeleri öldürmüyor.

 Hainlerin cezasını infaz ediyor.

 O, görevini yerine getiren bir mason.

 Evet, korkarım ki müfettiş  onu tutuklamanıza izin verilmeyecek.

 Onu tutuklamak istemiyorum.

 Karındeşen'in öldürmesi gereken bir hain daha var  ve ben onu durduracağım.

 Size de geldiler mi efendim?

 Sadık bir masonsunuz.

 Prensin gizli evliliğini örtbas etmek için yardımınızı istediler mi?

 Böyle başladı, evet.

 Sonra prensin frengi olduğunu fark ettiniz.

 Bu yüzden ölecek müfettiş.

 Frengi koğuşunu görmek ister miydiniz?

 Siz kraliçenin daimi doktorusunuz.

 Tacın varisinin sağlığı size emanet edildi.

 Hayatınızın eserini mahvetti bu hayat kadınları  bu fahişeler  bu hainler  öyle değil mi?

 Tarihin derisinin altında  Londra'nın damarları yatar.

 Bu semboller, bu başlık  beş köşeli yıldız  sizin gibi cahil ve yozlaşmış biri bile  bunların enerji ve manayla dolu olduğunu hissedebilir.

 Ben o manayım.

 Ben o enerjiyim.

 Bir gün insanlar geçmişe bakacak  ve 20.  yüzyıla benim şekil verdiğimi söyleyecek.

 20. yüzyılı görmeyeceksiniz.

 Kolunu sıva.

 Debelenme.

 Sadece daha fazla acı çekersin.

 İyi misiniz?

 Orada biri var.

 Dr. Gull  İnsan kalbini anlatıyordunuz.

 İnsan kalbi  yoğun ve güçlü bir kastır.

 Tıpkı maun gibidir.

 Kalbi yakmak çok zordur.

 Bir yumruk büyüklüğündedir.

 Dolaşım sistemini harekete geçiren güçtür.

 Kalpte iki kulakçık, iki karıncık ve dört kapakçık vardır.

 Çift yönlü dolaşım sağlayan  tek bir pompa işlevi görür.

 Bir yetişkinin kalbi dakikada 70-80 kez atar.

 Kalp atışı o kadar güçlüdür ki  vücudun en büyük atardamarı olan aort kesildiğinde  kan iki metre yükseğe  fışkırır.

  Tanrı'dan korkma.

 Kalk.

 İnancın sağlam.

 Bir cinayet daha!

 İçeri girme.

 Gerek yok.

 Çok mu kötü?

 Parça parça olmuş efendim.

 Komiser, o içeri girebilir.

 O katili bana ver.

 Gereği yapılacak.

 Yemin ederim.

 - Onu istiyorum.

 - Bitti.

 İşi bitti.

 Sana söz veriyorum.

 Canın cehenneme!

 Her birinizin hakkından geleceğim.

 Senin ve o lanet olası kardeşlerinin.

 Beni dinle.

 İçinde bulunduğun zor durum ayrıntısıyla incelendi.

 Görevine iade ediliyorsun.

 Üstelik terfi edildin.

 Hayır!

 Bunun faydası yok.

 Aptal olma müfettiş.

 Çok yakından izleneceksin.

 Şimdi hepiniz oradasınız.

 Bunlar olurken neredeydiniz?

 Orada dikilip gevezelik edin bakalım.

 Biz ne olacağız?

 Müfettiş Abberline görev başında.

 Ona gereken tüm desteği sağlayın.

 Unutma, izleniyorsun.

 Geçidi boşaltın.

 Herkesi uzaklaştırın.

 Geri çekil.

 Yol ver.

 Başlayalım mı müfettiş?

 Ceset yatağın ortasında yatıyor.

 Omuzlar düz, ama vücut hafif sağa kaçmış.

 Sol kol vücuda yakın.

 Dirsekten doksan derece bükülmüş, karnın üstünde duruyor.

 Sağ kol vücuttan hafifçe ayrık.

 Şiltenin üstünde duruyor, dirsekten bükülmüş, kolun iç kısmı yukarı bakıyor.

 Parmaklar kenetlenmiş, bu da ölürken mücadele ettiğini gösteriyor.

 Bir şey mi gördünüz müfettiş?

 Hayır.

 Hayır, devam et.

 Şafak sökmeden az önce geldi, biraz acelesi vardı.

 Size bunu bıraktı.

 ''Beklememi istediğini biliyorum.

 ''Eğer öldürüleceksem, hiç değilse köyümde ölmek isterim.

 ''Alice'i almak için yetimhaneye gidiyorum.

 ''Bizi bulabileceğin adresi yazdım.

 ''Seni sabırsızlıkla bekleyeceğiz.

 ''Deniz kıyısında mutlu olabileceğimizi yüreğimde hissediyorum.

 ''Tıpkı senin gördüğün gibi.

 ''Yakında seninle olmayı umuyorum birtanem.

 ''Bütün sevgimle, Mary.

'' Çok endişeliyiz Lord Hallsham.

 Sir William'dan ailemize ve tahta yönelik bir tehdidi ortadan kaldırmasını istedik.

 Bu korkunç ayinlere kalkışmasını değil.

 Elbette majesteleri.

 Bu beklenmedik bir şeydi.

 Diğer yandan, görevlerini yerine getirdi.

 Tehlike geçti majesteleri.

 Sir William kendince sadakatini gösterdi.

 Bunun için müteşekkiriz.

 Gerisi size kalmış Lord Hallsham.

 Artık bu konuda hiçbir şey duymak istemiyoruz.

 Doğu şövalyesi.

 Sevgi Tanrısı'nın huzurunda  ve Ulu Mimar'ın gözlerinin önünde bu davayı görüşmek için toplandık.

 Kardeşliğimizi tehlikeye atan kargaşa nedeniyle suçlanıyorsun.

 Hem mason hem de doktor olan emsallerinin önünde bulunuyorsun.

 Burada emsalim yok.

 Ne?

 Aranızda kimse  icra ettiğim büyük sanatı yargılayamaz.

 Ayinleriniz, anlamadığınız, hayatınızı adamadığınız boş yeminlerden ibaret.

 Ulu Mimar benimle konuşuyor.

 Yaptıklarım, O'nun terazisinde tartılıp yargılanacak.

 Sizinkinde değil.

 Doğu şövalyesi  kararımızı dinle.

 Artık seni izlemiyorlar.

 Beni dinle, artık ona gidebilirsin.

 Onun öldüğünü düşünüyorlar.

 Ortadan kaybolursam veya beklenmedik bir şey yaparsam  nedenini merak ederler.

 Kime benzeyeceksin biliyor musun?

 Meyhanede kimsenin yanına oturmak istemediği o ihtiyara.

 Çünkü birkaç içkiden sonra elinden kaçan kızı anlatmaya başlar.

 İstediğin bu mu?

 Hayatını bir hayalet olarak mı geçirmek istiyorsun?

 Hayır.

 Ben ona gitmek istiyorum.

 Ama onun yaşadığına dair en ufak bir ipucu olursa, hiçbir masraftan  ve zahmetten kaçınmazlar.

 O yüzden kalacağım.

 Ve onları izleyeceğim.

 Alice!

 Buraya gel hayatım.

 Geliyorum anne.

 Kalk.

 Kalk!

 Hadi.

 ''İyi geceler sevgili prens.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar