Print Friendly and PDF

Translate

Ben Kendim ve Sevgilim (2000) Me, Myself & Irene

|

 


116 dk

Yönetmen:Bobby Farrelly, Peter Farrelly

Senaryo:Peter Farrelly, Mike Cerrone, Bobby Farrelly

Ülke:ABD

Tür:Komedi

Vizyon Tarihi:13 Ekim 2000 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Almanca

Müzik:Lee Scott, Pete Yorn

Nam-ı Diğer:Me, Myself and Irene

Oyuncular

Jim   Carrey

Renée  Zellweger

Anthony  Anderson

Mongo   Brownlee

Jerod   Mixon

Tüm Kadro

Özet

Charlie (Jim Carrey) Rhode Island'da bir eyalet polisidir. Biraz çatlak bir karakterdir. öteyandan kibar ağırbaşlı ve kimse ona bulaşmadıktan sonra kimseye sorun çıkarmayan biridir.

Fakat bir süre sonra manyak olan öbür yanı üstün gelir. Bu sırada Charlie'ye bir kaçak olduğu öne sürülen Irene'yi yakalayıp tekrar New York'a getirmesi söylenir. Irene rüşvet alan polisler sayesinde kaçmıştır.

 

Irene'nin kaçışı çok kolay almaktadır. Ta ki en umulmadık zamanlarda Hank karşılarına çıkıncaya kadar...

Altyazı

Bu film ve altyazı oldukça argo bir dil içermektedir.

  "Ben, Kendim ve Sevgilim"

Karşınızda Charlie!

  Yardımsever bir baba, dürüst bir vatandaş, ve ülkenin en büyük kanun teşkilatının 18 yıllık emektarı: Rhode Adası Eyalet Polisinin.

  Burası Charlie'nin evi.

  Evi de kendisi gibi mütevazi.

  Suyun üzerinde yaşıyor olsa da, ilerleyen bölümlerde göreceğiniz gibi; Charlie pek de iyi bir yüzücü değildir.

  Ama biraz aceleci davranıyorum.

  En iyisi en baştan başlamak olacak.

  Delikanlılığında, Charlie'nin didinerek kurduğu bir dünyası vardı.

  Teşkilattaki genç devriyeler arasında en iyisiydi.

  Şehrin en güzel ve zeki kızıyla çıkıyordu.

  Adı Layla'ydı.

  Tıpkı şarkıdaki gibi.

  Seni nasıl seviyorum bilemezsin.

  - Çok mu?

  - Evet.

  Daima yanımda olacak mısın?

  Elbette.

  Kutba tayin edilsem, bir daha ev yüzü göremeyecek olsan ve  hayatının sonuna kadar balinayla beslenmek zorunda kalsan bile mi?

  Evet.

  Ama bunun olmamasını dilerim.

  Ben de.

  İlkbaharda artık resmen evliydiler.

  Şunu da söyleyeyim ki; bu sıradan bir nikâh değildi.

  Peder Ken Gumbert nikâhı kıymak için oradaydı.

  Rhode Adası Eyalet Polisi'nin yarısı törene katıldı.

  - Tebrikler Charlie.

  - Sağ olun Yüzbaşı.

  Bakalım beğenecek misin?

  İşte geldik.

  Pardon, sizler çek alır mıydınız acaba?

  Ne dedin?

  "Bizler" çek alır mıyız?

  Siyahlar mı demek istedin?

  Yok canım.

  Şirketinizi kastettim.

  Bırak palavrayı!

  Yaptığın ırkçılıktı.

  - Hayır.

  Ben kesinlikle  - Sana kıyak geçmemi ister misin?

  Pamuk ya da bir kasa karpuzla ödemeye ne dersin?

  Kızarmış tavuk da olabilir.

  Bilirsin zira biz siyahlar buna bayılırız.

  - Lütfen yapma şunu.

  - Neler oluyor?

  Bu a..ık, siyahları çekten habersiz sanıyor.

  Bu kancıklık değilse ne?

  Bir daha o kelimeyi kullandığını duymayayım!

  Ne!

  Katiyen ırkçı bir söz söylemedim!

  - O halde "cüce" oluşumu kastediyordun.

  - Hayır!

  Ufak tefeğim diye beni şamar oğlanına mı çevireceğini sanıyorsun?

  Görelim madem.

  Sana alçak ağırlık merkezi hakkında bir ders vereceğim.

  Yapmayın!

  Kesin şunu!

  Beyefendi!

  "Beyefendi" saçmalığıyla beni kandırmaya kalkışma!

  Onlar yasadışı!

  Yapma!

  Tamam!

  Benden günah gitti!

  - Charlie, ona dokunma!

  - Ben mi?

  Charlie!

  Kes şunu!

  Bunu bana bırak.

  Durun!

  Affedersiniz, Bay Jackson.

  Yapmayın!

  Adınız nedir?

  Shonté.

  Shonté, çok ama çok özür dilerim.

  Gelin.

  Size arabanıza kadar eşlik edeyim.

  Kapağına bakıp kitabı yargılayanlara katlanamıyorum!

  Katlanmamalısın da!

  Bana kusmuk muamelesi yapıyor!

  Kiminle konuştuğunu sanıyorsa artık?

  Ben bir moleküler biyoloji profesörüyüm.

  Ayrıca, Mensa'nın Boston bölümü başkanlığını yapıyorum.

  - Şaka yapıyorsun?

  - Hayır.

  Bir sosyoloji deneyinin parçası diye bu limuzini kullanıyorum.

  Mensa mı?

  Ben de hazırlık bölümü başkanıyım.

  Ciddi olamazsın.

  Charlie, tam da hayatın daha güzel olamayacağını düşünürken,  şu bizim leylek onlara bir ziyarette bulundu.

  Bir erkek!

  Hadi bakalım delikanlı.

  Vay canına!

  Ne kadar da  Harika!

  Çok şanslısın!

  Ona kardeş geliyor!

  Ikın!

  Ikın!

  Charlie çocukları o kadar sevdi ki; bir türlü gerçekle yüzleşemedi.

  Her şey yolundaymış gibi hayatına devam etti.

  Merhaba Finneran.

  Selam dostum.

  - Umarım iştahını da yanında getirmişsindir.

  - Tabii ki.

  - Çocukların muhteşem.

  - Öyleler, değil mi?

  Eksik olma.

  Aramızda kalsın, ama daima bronz kalmaları hiç dikkatini çekmedi mi?

  Aslında  büyük ninem yarı İtalyan'dır.

  - Yarı İtalyan mı?

  Boncuk boncuk saçlar da bu yüzden demek?

  Ne olmuş?

  Saçları farklı bir sürü insan var.

  Ne demeye varıyorsun?

  Yok, ben sadece  Bırak şimdi Charlie!

  Bu çocukların aletleri şu sosislerden bile daha büyük!

  Kes artık!

  Hakkında konuştukların benim evlatlarım!

  - Madem konuyu açtın, ben de sana  - Finneran!

  Buraya gel.

  Senin sıran.

  Sen bana aldırma.

  Sadece bira muhabbetiydi.

  Tabii.

  Peder, içimde bir şeyler fokurduyor.

  Bir şeyler yapmazsam,  korkarım ki bir gün patlayacağım.

  Bu öfken neden, oğlum?

  Bilmiyorum.

  Birçok sebebi var.

  Mesela karım.

  Onu, hiç kimseyi sevmediğim kadar sevdim  ama içimden bir ses beni aldattığını söylüyor.

  Belki de sadece evham yapıyorum  ama sanki arkamdan bütün şehir kıs kıs gülüyormuş gibi.

  Charlie?

  Sen misin?

  Sonunda Charlie'nin en büyük korkusu gerçek oldu.

  Çok üzgünüm Charlie.

  Gerçekten çok üzgünüm.

  Fakat buna mecburum.

  Ruh ikizimi buldum.

  Nasıl olur  Ruh ikizin benim sanıyordum.

  Hey uzun bacak!

  Atla hadi bebeğim.

  Ne diyeceğimi bilmiyorum.

  Bir kere kalbini kaptırdın mı artık söz dinlemiyor.

  Hoşça kal Charlie.

  Hani balina bile yerdin.

  Meraklanma.

  Ufaklığı serbest bırakır bırakmaz yiyecek.

  Bir adam kalbi kırıldığında tuhaf tepkiler verir.

  Kimisi yıkılır ve bir bebek gibi ağlar.

  Kimisi bir Uzi kaptığı gibi saat kulesine tırmanır.

  Charlie Baileygates ise hiçbir tepki vermedi.

  Yalnızca yutkundu ve kalp acısının boğazından kayışını hissetti  ve oraya hapsetti.

  Tahmin ettiğiniz gibi, küçük Jamaal, Lee Harveyand ve Shonté Junior için  anasız büyümek hiç kolay değildi.

  Ama Charlie o küçücük evi sıcacık bir yuvaya çevirdi  ve çocuklar orada büyüdüler.

  Şunu söylemeliyim ki; çok da akıllı çocuklardı.

  - Ne yapıyorsunuz beyler?

  - Uçak yapıyoruz Babacığım.

  Güle güle!

  Güle güle Baba!

  İyi çalışmalar.

  Seni seviyoruz Babacığım!

  Olamaz!

  Durdurun onu!

  Jamaal!

  Başın büyük dertte!

  İn oradan!

  Sakın onunla uçayım deme!

  Nasıl oluyor da, durmadan abur cubur yiyip şişmanlamıyorsun?

  Bilmem.

  Şans işte.

  Sesini duydunuz mu?

  Gomer Pyle bu!

  HBO'da Richard Pryor'ı izleyebilir miyiz?

  Richard Pryor mı?

  Ne olursun.

  Pekâlâ.

  Afrika'da arazide dolaşmıştım.

  Aslanlar falan vardır.

  Tabii bunlar gerçek aslan.

  Hayvanat bahçesinde taşak geçtiklerinize benzemez.

  Bir aslanla nasıl taşak geçilir bilir misiniz?

  "Hey, aslanım!

  Anasını düzdüğüm!

 " Üzerine bok atarsınız.

  "Oh, oh" der.

  Kendilerini oyalamayı iyi bildiklerinden olsa gerek, yıllar akıp geçti.

  Çocuklar da kendilerini buldular.

  Kıza salatamı soslat!

  Herif de; "Salatanı soslatmak mı?

  O da ne?

 " Salatanı soslamaları demek; göt deliğini reçel ya da pekmezle yiyip bitirmeleridir.

  Pekmezi tercih ederim.

  Herif tam piç ya!

  Charlie'nin polislik kariyeri çatırdamaya başlasa da, çocuklar harika gidiyorlardı.

  S..tiğimin dötronu!

  Atomik kütlesini hesaplayamadım gitti!

  Yapma dostum!

  Bundan kolay ne var.

  - Söyle bakalım.

  - Ne?

  Dötron nelerden oluşur?

  Bir proton, bir de nötrondan.

  Madem öyle bu s..ik elektron burada ne bok yiyor?

  - Bilmem.

  - O halde kurtul ondan!

  Yani proton ve nötronun kütlelerini toplayacağım, öyle mi?

  Tamam da, peki bu Allahın belası elektronu ne yapacağım?

  Buraya çeksem?

  Enrico Fermi bu saçmalığı duysa mezarından çıkmak isterdi!

  Sonra da gelir ağzına sıçardı!

  - Dostum.

  Bırak biraz nefes alsın.

  - Millete rezil olmasın diye didiniyorum burada.

  Bu tip sorular sormaya devam ederse, a..ık herifler onu aptal sanacak.

  - Aptal falan değilim.

  - Günaydın gençler.

  Selam Baba.

  Senden n'aber?

  - Patırtı neden?

  - Dersler mersler işte.

  - Minik oğlum nasılmış bakayım?

  - Çabalıyor.

  Kuantum fiziği kafamı karıştırdı.

  Sıkı çalışmazsam yine B+ alacağım.

  Deme yahu!

  Budala işte!

  Değişkenler hesabını imparator sanıyor!

  Salla gitsin kanka.

  Polipeptiti diş macunu sanan sanki benim!

  En iyisi tüymek.

  Silahımı kullanmak istemem.

  Öpücük?

  - Görüşürüz.

  - Seni seviyoruz.

  Doğru, Charlie evinde büyük saygı görüyordu.

  Ya evin dışında?

  İşte bu bambaşka bir hikâye.

  Günaydın Ed.

  Gazetemi gördün mü?

  Karım helâda okuyordu.

  İşi bitince verandaya atabilir mi?

  İşe gidince alamaz mısın?

  Tabii ya.

  Alırım elbette.

  Haklısın.

  - Selam George, Herb.

  - Selam Charlie.

  N'aber millet?

  - Dinle Dick 

- Çocuklar şu yavruya bakın!

  - Nefis!

  Tam babacığa göre!

  - Yarışta berabere kalmış iki zeplin gibiler.

  - Adeta bir çift Hindenburg.

  - Ah insanoğlu!

  Yapmayın çocuklar!

  O bir anne.

  "O bir anne!

 " - Benim annem değil ya!

  - Afet bir anne.

  Öldürdün beni!

  İyiydi bu.

  Dinle Dick.

  Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama  arabanı başka bir yere park etmelisin.

  Tamam Charlie.

  10-15 dakika içinde hallederim.

  Israrcı olmaktan nefret ederim ama  yasalar park süresini bir saatle sınırlamış, fakat araban  üç gündür orada.

  Pekâlâ.

  Kanun kanundur.

  Marketin arkasına park ediver.

  Olur mu?

  Tabi, elbette.

  Bu mu?

  Eski bir tabir vardır: Kafasını kuma gömmüş bir devekuşundan berbat bir polis çıkar.

  Daha kendi sorunlarınızı bile çözemiyorsanız, başkalarınınkileri hiç çözemezsiniz.

  Tatlım?

  Bu biraz tehlikeli.

  Kaldırımda devam etmeye ne dersin?

  Babam salağın teki olduğunu ve seni dinlemem gerekmediğini söylüyor.

  Baban düşüncesini söyleyebilir.

  Ama ben kanunun bana verdiği yetkimi kullanarak  S..tir git!

  Sözlerine dikkat etmelisin ufaklık.

  Pardon.

  Sakıncası yoksa sıranı bana verir misin?

  Çok acelem var da.

  - Ah tabii.

  Buyur.

  - Çok şekersin.

  Hey çocuklar!

  Hemen buraya gelin!

  Yanımdan ayrılmayın demedim mi size?

  "Vajina Temizleyici, Ekstra Güçlü" VagiClean, ha?

  Ne oldu tatlım?

  Şeftalinde peynir mi oluştu?

  - Özür dilerim?

  - Asıl ben özür dilerim.

  Bunda etiket yok.

  VagiClean fiyat kontrolü.

  Reyon beş.

  Tekrarlıyorum: VagiClean fiyat kontrolü.

  Reyon beş.

  VagiClean.

  Şeyi mantarlı bir müşterimiz var.

  Ekmek pişiriyor ve kokusu mayalı gibi.

  Acele edin.

  Selam kocaoğlan.

  Haberleri duydun mu?

  Oğlum Billy lisedeki müzikalde başrolü kaptı.

  Ee, ne de olsa aletten hoşlanıyordur.

  - Hâlâ caddenin ortasında ip atlamak istiyor musun?

  - Seni babama söyleyeceğim!

  Yanlış cevap!

  Ayrıca adım Hank.

  Bok surat!

  Buyur Dick.

  Senin için park ettim.

  Unutmadan söyleyeyim,  farın da çalışmıyor.

  Güzel görünüyor.

  - Buyurun Albay.

  - Teşekkürler Malcolm.

  Albay, bir sorunumuz var.

  Charlie ile ilgili.

  Tabiatıyla, Rhode Adası Eyalet Polisi elkitabında buna değinilmemişti.

  Böylece onu bakılmak üzere Boston'a; ruh doktorları heyetine gönderdiler.

  Onlar da sorunu hemen belirlediler.

  Hafif kafayı oynatmışsın.

  Doktorlar sana "kişilik bölünmesi" tanısı koymuşlar.

  Şizofreni.

  - Bunları hatırlamıyorum.

  - Çünkü rapora göre,  bunları sen değil, şu diğer herif yaşamış.

  Hank.

  - Adının Hank olduğunu söyledi.

  - Görünüşe bakılırsa Hank dışarı çıkmak istiyor.

  Dışarı çıkmak mı?

  Ne demek bu şimdi?

  İçeri nasıl girmiş ki?

  - Onu sen yarattın.

  - Çünkü sorunlarını görmezden geldin.

  Şu meseleden beri  Bilirsin işte.

  Yüz yüze gelmekten kaçınıyorsun.

  İçerideki bu herif ise, hiç öyle değil.

  Doktorlar bu kişiliğe muhtaç olduğun için onu yarattığını söylüyor.

  Kendine hiçbir zaman destek olmadın.

  Layla seni terk ettiğinde niye tatile çıkmadın?

  Neden çıkacakmışım?

  Bir gün olmuyor ki bu ülkede kadınlar kocalarını terk etmesin.

  Bunu bahane edip kurumumu kandırmanın lüzumu yok.

  Grip değil ki tedavi  İlacını aldın mı Charlie?

  Gerçi pek hoşuma gitmiyor.

  Damağımı kurutuyor.

  Almayı ihmal etmemelisin.

  Dr.  Rabinowitz bu ilacın seni iyileştireceğini söylüyor.

  En küçük eyalet olmanıza şaşmamak lazım.

  Küçük beyne, küçük eyalet.

  Eyalet bile fazla size.

  Mahalle filan olmalıydınız.

  Şu lanet şeyleri çözer misin lütfen?

  P.poma bakmayı da bırakır mısın?

  Pritchard, mesele nedir?

  Albay, adı Irene Waters.

  Arka farı bozuk olduğu için durdurdum.

  Kontrol ettim.

  New York'tan ciddi bir tutuklama emri çıktı.

  - Çarpıp kaçmak mı?

  - Aynen öyle.

  Yaraladığın yayanın imzası var.

  Öyle olsa hatırlamam gerekirdi.

  Bu çok saçma!

  Hayatım boyunca tek bir kazaya karışmadım ben.

  Biraz önce telefonda New York Eyalet Polisi ile görüşüyordum.

  Onlar pek saçma bulmuyorlar.

  - Peki ne yapmalıyız?

  - Geçen cuma Massena'da mıydın?

  Evet, orada oturuyorum.

  Ama kaza falan yapmadım.

  Block Adası'na kız kardeşimi görmeye gidiyordum.

  Siz iyi bir insana benziyorsunuz.

  Bu meseleyi mail ya da  Bayan Waters, ne yazık ki ikna etmeniz gereken kişi ben değilim.

  Ortada bir yanlış anlama varsa, bunu Massena'da düzeltmeniz gerekiyor.

  Nasıl?

  Başkasının hatası yüzünden,  arabama atlayıp New York'a kadar onca yolu geri mi döneceğim?

  Hayır bayan.

  Bir memurumuz size eşlik edecek.

  Hey, Hollywood Bey!

  Kapat şu lanet telefonunu!

  - Evet?

  - Sen bir aşağılıksın!

  Ah merhaba Irene.

  Gene ne yaptım?

  Dinle!

  Rhode Adası'nda bir polis karakolundayım.

  Ve bir düzmece yüzünden beni Massena'ya geri postalıyorlar.

  - Şimdi hatırladın mı?

  - Neden bahsettiğini hiç anlamadım.

  Dickie saçmalama!

  İyi dinle.

  Bitti Dickie.

  Bitti.

  Lütfen benimle uğraşmaktan vazgeç.

  Arkadaşlarına da söyle benden uzak dursunlar.

  Sana karşı dürüst davranıyorum.

  Yardıma ihtiyacın varsa buradayım.

  Meseleyi anlat kökünden halledeyim.

  Massena, New York mu?

  Orası neredeyse Kanada sınırı yahu!

  Farkındayım.

  Ben istemedim zaten.

  Kızı oraya götürdükten sonra, Albay bir hafta tatile çıkmamı emretti.

  Bir hafta çok uzun!

  Tedaviye alışırken dinlenmemi istiyor.

  Sen bizi dert etme Baba.

  Artık birer yetişkiniz.

  Bu piç kuruları alışverişle ilgilenir, ben de yemek yaparım.

  Sen kim yemek yapmak kim!

  Kıyma çekeceğim diye dişlek bir hatuna aletini uzatırsın sen!

  Shonté Junior'ı 180 kilonun altına indirirsin valla!

  Buna göz yumamayız.

  Görüşürüz çocuklar.

  Sabaha kadar buradayım.

  Kuralları biliyorsunuz: 11'den sonra piçlik yapmak yok.

  Tamam Baba.

  Seni seviyoruz Babacığım!

  Bu Irene denen hatun da kim?

  Son iki yıldır benim için çalışıyordu.

  Golf sahamdan sorumluydu.

  Giderek yakınlaştık.

  Hayır, giderek salaklaştın!

  Gözünü seveyim Dickie!

  Yarım bıraktığın bu işler sonunu getirebilir!

  Hatta benim sonumu da!

  - Neler biliyor?

  - Bir şeylerden şüphelenmiş olabilir.

  Evet bunu göreceğiz.

  Şikâyet dilekçesini Peterson adında biri imzalamış.

  - Çevre Koruma'dan.

  - Çevre Koruma mı?

  Hani cepteydiler?

  Eh, hepsi değil.

  Charlie amirleriyle tamamen aynı fikirde olmasa da, denileni yaptı.

  - Dikkatli kullan Charlie.

  - Peki Albay.

  Sıkı tutunun bayan.

  Bu tatil Charlie'nin ilacı.

  Bambaşka biri olarak dönecek.

  Şayet dönmesine izin verirsek.

  Ne demek bu?

  Demek istediğim bize çok ciddi bir yük olmaya başladı.

  Emekliye ayırabiliriz.

  Emekliye ayırmak mı?

  Ama mesleği Charlie'nin her şeyi.

  Biliyorum.

  Ne yazık ki biliyorum.

  Bu zamanlar motor yolculuğu için birebir.

  Böceklere aldırma yeter.

  Bomboş bir yol gibisi yok!

  Olamaz!

  Aman Tanrım!

  Lanet kamyoncular!

  Bunun kaldırılması için haber verdiklerini sanma sakın.

  Zavallıcık.

  Korkunç bir olay.

  Görünüşe bakılırsa üzerinden fazla zaman geçmemiş.

  Çekebilir miyiz bilemiyorum ama yine de bir deneyelim.

  Sen şu tarafa geç istersen.

  İtmeye çalış.

  - Ciddi misin?

  - Evet, en azından deneyelim.

  Bütün gücünle.

  Peki.

  Aman Tanrım!

  Hâlâ canlı.

  - Sen geri çekil.

  Bana bırak.

  - Tanrım!

  Bu çok korkunç!

  Bakma ama, tamam mı?

  İhtiyar kızım.

  Istırabın sonra erecek.

  Tabiat Ana'nın yerini almak her zaman basit olmuyor.

  Olanlara inanabiliyor musun?

  Ulu Tanrım!

  Derdin ne senin?

  Öl artık!

  Bırak kendini kızım!

  Yemyeşil otlaklara doğru.

  Yerini cennette hazır ediyorlar.

  Haydi!

  Yardım et bana!

  - Ama ben  - Bir şeyler yap!

  - Kendimi pek iyi  - Bırak kendini!

  Bırak kendini kızım!

  Zor oldu.

  Bence en doğru şeyi yaptık.

  Devriye arabası mı?

  Tamam sağ ol.

  - Yardımcı olabilir miyim?

  - Memur Baileygates, Rhode Adası Eyalet Polisi.

  Tutuklunuz Bayan Irene Waters'ı getirdim.

  - Tamam.

  Geldiğinizi haber vereyim.

  - İyi olur.

  İlaçlar ne için?

  Aptal bir şey.

  Altı saatte bir ilaç almazsam, kendimi bir acayip hissediyorum.

  Önemsiz bir şey.

  Rahatsızlığın nedir?

  İleri seviyede delüzyonal şizofreniye bağlı istemsiz narsist sinirlilik durumu.

  P.pon uyuşuyor mu?

  Hayır.

  Fakat ağzım buruş buruş oluyor.

  Yolculuğu kastetmiştim.

  Yıllardır motor sürmekten k..ım nasır tuttu.

  Adım Peterson.

  Ve ortağım Ajan Boshane.

  Çevre Koruma Teşkilatı, Özel Araştırma Bölümü.

  ÇKT mı?

  Suçum ne?

  Kelaynak falan mı ezdim?

  Durumu açıklayacağız bayan.

  Ama şimdi bizimle gelmenizi rica ediyoruz.

  Hemen şimdi açıklamaya ne dersiniz?

  Sizi yakalamak için çarpıp kaçma raporunuzu telsizde yayınladık.

  Ama neden?

  Ajan Boshane?

  Benden hatırlatması; karakol emrinize amadedir.

  Dilerseniz sorgulama odalarımızı kullanabilirsiniz.

  Çok teşekkürler Teğmen Gerke.

  Gitmemiz lazım.

  Sizin için yapabileceğim bir şey varsa  İzninizle.

  Ben gidip  biraz su içeyim.

  Biriniz şunu imzalarsa yola çıkacağım.

  Tabii.

  Bayan Waters, size iyi şanslar.

  Dilerim her şey gönlünüzce olur.

  Çok teşekkürler Charlie.

  Suçsuz olduğumu siz de gayet iyi biliyorsunuz.

  Dairende bulunan esrara ne demeli?

  Alt tarafı ot içtim.

  Suç mu bu?

  Rüşvetçilik, hırsızlık, vergi kaçakçılığı ve şantajcılığa yataklık.

  - Sen neden bahsediyorsun?

  - Dickie Thurman ismi tanıdık geliyor mu?

  Sahibi olduğu Cedar Creek Ltd.

  on sekiz aydır soruşturma altında.

  Peki ama bütün bunlarla ilgim ne?

  Alt tarafı Dickie'nin golf sahasına çim döşettim.

  Cedar Creek Golf Kulübü gibi büyük bir işletmede  nasıl saha sorumlusu olabildin?

  - Başka başvuran olmadı.

  Adı Tedeschi ya da Tedesco mu neydi.

  Benden önceki sorumlu, ama ölmüş.

  Kalp rahatsızlığı filan varmış.

  Federallere göre Irene bildiği şeylerin farkında değildi.

  Ve hayatı tehlikedeydi.

  Her şeyin nasıl da burnunun dibinde gerçekleştiğini  Hükümet kurumlarına verilen rüşvetleri, karşıtlara yapılan tehditleri anlattılar.

  Selefi kalp krizinden mi gitmişti?

  Aslında soğukkanlı bir cinayetti.

  Aman Tanrım!

  İzin verir misiniz?

  Pizzacı çocuk.

  - Ne kadar?

  - 13 dolar 95 sent.

  Piç kurusu!

  Neyse ki Charlie tatilini Chuck Cheese Minyatür Golf Konakları'nda geçireceğini ona söylemişti.

  Irene danışmadan aşırdığı anahtarı kullanıp kendini içeri attı.

  Charlie neler oluyor?

  Irene ben yalnızca  Dosyanı inceleyip  bir açıklarını bulmaya çalışıyordum.

  Senin dudakların da motordayken çatladı mı?

  Tamam zararı yok.

  Yardımın gerek.

  Silahlı çatışma çıktı.

  Ajanlar öldü!

  - Öldü mü?

  - Evet.

  Benim peşimdeydiler!

  Adım gibi eminim!

  Hepsi Dickie’nin başının altından çıktı!

  Ne yapacaksın?

  - Polisi arayacağız.

  - Ne?

  Hayır bu olmaz!

  Dickie onları cebine koymuştur bile.

  Bu yüzden sana geldim.

  Hey!

  Bu çok ciddi bir mesele!

  Sakın !

  - Buradan gidiyorum!

  - Hey dur!

  Dur yapma!

  Bekle biraz.

  İzin ver düşüneyim.

  Başka bir yer bul.

  İlk bakacakları yer burası.

  Lanet olsun!

  Nereye gidiyoruz peki?

  Göreceksin.

  Bir süre daha kaçmaya devam ettiler.

  Ardından Charlie birkaç telefon görüşmesi yaptı.

  Şimdi sakinleş.

  Endişelenme.

  Ben hallederim.

  Selam.

  - İyi iş başardın Baileygates.

  - Teşekkürler.

  - Seni buraya kadar yorduğum için kusura bakma.

  - Önemli değil.

  En iyisi bu.

  Zavallı kız paranoyak.

  Çocuklarımda da aynısı var.

  Polisler kötü adamdır düşüncesine kapılmışlar  Bak, neler döndüğünü bilmiyorum.

  Federallere de bir şey anlatmadım.

  Dickie senin için tilki gibi kurnaz derdi.

  Yanına koşacağın başka salak bulamadın mı?

  Silahını at, gerzek herif.

  Kameraya alınıyorsun.

  - Neden bahsediyorsun?

  - Motorumda bir kamera var.

  Hareketli bir hedefi vurmak zor, değil mi?

  Sayı.

  Hareket güzeldi.

  Atla arabaya.

  Haydi, haydi, haydi.

  Zahmet olmazsa demin ne yapmaya çalıştığını bana da söyler misin?

  O polisi araman inanılmaz salakçaydı!

  Duygularındaki ekolayzırı son seviyeye getir güzel gagalım.

  Ödlek tavuk olayı Charlie'nin dansıydı.

  Ben daha çok bir tango adamıyım.

  Tahmin ettiğiniz üzere, açıklama bekleyen şeyler vardı.

  Kendi deyişiyle Hank  tüm karışıklığı açıklayacağı, sessiz bir mekan buldu.

  Tamam yani ben Charlie değilim diyorsun.

  Charlie'yi gördün.

  Origami gibidir: Baskı görünce büzülür.

  Büyük maç gelip çattığında yas tutmakla meşguldür.

  Bir saniye.

  En azından  Gayet basit.

  Charlie seni labirente sokan fareydi.

  Bense peyniri bulacak sıçanım.

  Ben Hank.

  Hank Evans  küçük kızların emrinde.

  Doğruymuş demek.

  Charlie bir şizofren.

  Onu bilemem.

  Birbirimizin işlerinden burunlarımızı uzak tutarız.

  Dinle.

  Rock yapıyor olmam taş kalpli olduğumu göstermez.

  Korkunu hissediyorum.

  Kalbimdeki radyoda parazit yaratıyor.

  Hank?

  Yardımın için gerçekten minnettarım,  fakat en azından bir kucaklaşma için Charlie'yi buraya getiremez miyiz?

  Sorun değil.

  Hazır başlamışken, şu direğe çıkıp elektrik kablolarına da işe.

  Bana bak, buraya memeni çimdiklemeye gelmedim.

  Hayatını kurtarmak için buradayım.

  Ve bunu yapacaksam onu istememememelisin.

  Tamam.

  Hoşuna gitti mi şeker külotlum.

  Hank bana öyle hitap etme.

  Pluton'dan da gezegen mi olurmuş yahu?

  Koyduğumun gezegeni eliptik yörünge çiziyor!

  Bir bok anlamadım bu işten!

  Orospu çocuğu!

  Vince Foster piçini gebertmişler.

  Dememiş miydim ben!

  Dostum, Pentagon'un bilgisayarına girmeyi bırak artık!

  Düzenbaz politikacıların kimi öldürdüğünden sana ne!

  Ders çalışmalısın sen!

  Babam başkasının işine burnunu sokma demedi mi?

  Bu bokları yemeye devam edersen, Yale bursunu kaybedeceksin.

  Sonra da Stanford piçleriyle takılmak zorunda kalacaksın.

  Hadi oradan, sen 1430 puanla Duke'e girdiğine dua et!

  - Hasta hasta sınava girmiştim.

  - Külahıma anlat!

  Damar tıkanıklığın falan olsa 1430 puanı anlayacağım.

  Nihayet s..e yarar bir laf edebildin.

  Seçkin kolej piçlerinden biridir kesin.

  Kaldır k..ını, kapıya bak.

  Selam Yüzbaşı.

  - Çocuklar.

  - Neler oluyor be, adamım?

  - Bu Ajan Annicelli.

  - Beyler.

  - Neler oluyor Yüzbaşı?

  - Bir mesele var.

  Çantalarınızı alın.

  - Bagajı tıka basa doldurduk.

  - Harika.

  72 saat boyunca yetecek erzakımız var.

  Ozon tabakasının ağzına sıçtın!

  Hey, mantarlı.

  Evet sana diyorum, zehirli atık.

  O izmariti yerden alacak mısın,  yoksa onu ayakkabıma yapıştırıp, sivilceli deliğine mi sokayım?

  Sakin ol dostum.

  Alt tarafı bir sigara.

  Ya, öyle mi?

  Bu da alt tarafı bir yumruk.

  Ama sallamaya başlarsam yerle bir olursun.

  Dans edelim.

  - Canına okuyun pisliğin!

  - Durun o bir şizofren!

  Nesi var bu herifin?

  Ne oldu bana?

  Evet, Hank'in davranışları yüzünden Charlie'nin birkaç yeri morarmıştı.

  Ama idrarındaki kanı saymazsak fena sayılmazdı bile.

  Hank'le tanıştığınız için özür dilerim Bayan Waters.

  Ben de kendime sorunlu derdim.

  Bu herifin çok ciddi sorunları var.

  Hayatımızı o kurtardı.

  - Her neyse, Hank'in iyi bir planı var.

  - Ona mı uyacaksın?

  Yapma lütfen!

  Bana yaptıklarını görmüyor musun?

  Adam dengesiz.

  Ne yapmalıyız biliyor musun?

  Başka bir birim bulup her şeyi anlatmalıyız.

  Akıllıca değil.

  Dickie'nin elinin nerelere uzandığını bilmiyoruz.

  O halde bir de şunu dinle.

  Ülkenin en iyi kanun teşkilatını aramanın zamanı geldi.

  Rhode Adası Eyalet Devriyeleri!

  Federallerin oraya mikrofon yerleştirmediğine cidden inanıyor musun?

  On dakika içinde tepemize binerler.

  Ayrıca az daha ölümüme sebep oluyorlardı.

  Tamam.

  Dâhi kızın planı nedir?

  Bir baraka bulup saklanmamız gerektiğini düşünüyor.

  Yok canım.

  Ne yiyip ne içeceğiz?

  Erzakı ayarladı bile.

  Bagajdalar.

  Erzak dediğin bu mu?

  Belli.

  Bir planı olduğu kesin.

  Bu kadar mı?

  Hepsi bu mu?

  Yok.

  Dahası var.

  İp,  kürek,  bir torba kireç ve birkaç tane dart.

  Ben Christine DiCarlo, Clinton, New York'tan canlı yayındayız.

  Bir ÇKT ajanının ölümü ve Irene Waters'ın kaçırılma zanlısı,  eski Rhode Adası Eyalet Devriyesi Baileygates'i yakalama operasyonu sürüyor.

  Saçmalık bu!

  Babam ne birini öldürdü, ne de bir sürtük kaçırdı!

  Baban hasta, yani ruhsal yönden.

  Bir çöküntü içerisinde.

  Önemli olan kimseye bir şey olmadan onu bulmamız.

  Kendisi de dâhil.

  - Yapma dostum!

  Kimseye bir şey olmayacak.

  - O boktan bir sineği bile incitemez.

  Daha büyük bir şeyin peşinde.

  Bir ineğin kafasına altı kurşun sıkmış.

  Zavallıcık hayatta kaldığı için şanslı.

  Peki diyelim ki cidden sorunu var (ki aslında yok).

  Neticede ilaçlarını alıyordu.

  - Haplarını otelde bırakmış.

  - Aklını da.

  Gözlerimle gördüm.

  Herif sincap bokundan bile daha çatlak.

  Anlamadığım bir mevzu var Teğmen.

  Madem babam bu kadar korkunç biri, nasıl kendin gidebildin?

  Kendini ne s.. sanıyorsun?

  Tek başına Alman ordusuna kafa mı tutuyorsun?

  Baban bir polis memuru.

  Yalnız gelmemi istedi.

  - Ne bileyim böyle çatlak olduğunu?

  - Babam çatlak falan değil!

  İleri seviyede delüzyonal şizofreniye bağlı istemsiz narsist sinirlilik durumu olabilir  ama tam bir beyefendidir.

  Ananı robot, ananı ananı, ananı robot!

  Bu öfke de nesi?

  Anlat haydi.

  Yaklaşma bana!

  Planını biliyorum.

  Sözde erzakını gördüm.

  Demek bu yüzden.

  Yalnızca eve götürecektim.

  Biraz yağlayıp  yavaş yavaş yerine sokacaktım.

  Bir centilmen gibi.

  Kireçle küreği kastediyorum.

  Kireçle kürek mi?

  Sağ ol.

  Çoktandır böyle gülmemiştim.

  Komik olan nedir?

  - Mühim bir malzeme taşıyoruz.

  - Ee?

  Onlar kötü polise ait.

  Cesetlerimizi karakola mı götürecekti sanıyorsun?

  Irene Rhode Adası'na dönmeye karar verdi ama öncesinde Hank'in bir fikri vardı.

  İyice düşündün mü?

  Ciddi olamazsın.

  Misisipi'nin doğusundaki tüm domuzlar bunun peşine düşecek.

  Toplu taşımayla gitmek daha güvenli.

  Hazır mısın?

  Dokuz deyince.

  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9.

  Artık bu arabayla peşimize düşemeyecekler.

  Övgülerin için sağ ol.

  - Aynı sayfada olduğumuza sevindim.

  - Ben de.

  - İyi misin?

  - Evet iyiyim.

  Aşağı düşeceksin sandım.

  Teşekkürler.

  Bence sende özel bir şey var.

  Çok hoştu.

  Umarım birbirimizi daha yakından tanıyabiliriz.

  Evet.

  Bence de.

  Yutar mısın?

  Tamam.

  Ağırdan alırız.

  - Hey!

  - Evet?

  Torpido gözünden cüzdanı aşırmadın, değil mi?

  Dalga geçiyorsun herhalde.

  Hikâyen nedir?

  Nerelisin?

  Oradan buradan.

  Her yerdelik.

  Kadında sevdiğim bir özellik.

  Aslen Teksaslıyım.

  Orta direk bir mahalle.

  Liseyi bitirince New York'a taşındım  Tahmin edeyim.

  Seni herkes çok güzel bulurdu, sen de model olmaya karar verdin.

  Ama New York'ta sana solucan muamelesi yaptılar.

  Böylece oyuncu oldun.

  Yok, aslında  Sendeki yetenekle fazla yükselemezdin  görebildiğin parlaklık buzdolabının içindeki ışıklardan ibaretti.

  Göğüslerine estetik yaptırdın ve kalbi tekleyen bir zengin aramaya koyuldun  ve içindeki nefretin karşısına geçip beyaz bayrak salladın.

  - Tutturdum mu?

  - New York'a hiç gitmedim.

  Cornell'e gittim, sonra U-Mass'de Çim Yönetimi mastırımı tamamladım.

  Ardından golf sahasında amirlik yaptım.

  - Ayrıca bunlar da gerçek.

  - Beslenme bozukluğunu atlamışsın ama.

  - Beslenme bozukluğum yok.

  - Öyle olsun ince kız.

  Elini çek.

  Anne!

  Harikasın Hank.

  Dikkat çekmemek için birebir.

  Hayatta kalmak için.

  Nasıl para kazanacağımızı biliyorum.

  - Geçir bir tane.

  - Ne?

  - Geçir suratıma.

  - Neden?

  Önemli şahsiyete otoparkta dayak yedim diyeceğim.

  Bir yüzlük sıkıştırıp susmamı sağlayacak.

  Lekelenmek istemezler.

  Haydi yamult suratımı.

  - Bu çok sakat bir iş Hank.

  - Daha iyi bir fikrin mi var?

  Hadisene!

  - İşe yaramayacak.

  - Yarayacak.

  Beni iyice sarsmalısın.

  Çıtkırıldım bir "Ama tırnağım kırılırsa?

 " tokadı istemiyorum.

  Herif yüzüme bakar bakmaz  Ağza yenilen bu tekme düşünüldüğü şekilde işlemedi.

  Charlie'yi biraz daha benzetti o kadar.

  Burnun nasıl?

  Çıkardığı sesi dinle.

  - Çok özür dilerim Charlie.

  - Atlatırım.

  Bana kızgın olmalısın.

  Suratının ortasına tekme attım.

  Olur böyle şeyler.

  Hayata bakışın çok güzel.

  Bu bir lütuf.

  Psikiyatrlarımın bu görüşe katılacağından şüpheliyim.

  Bu bir problemmiş.

  Ne?

  Dünyamı daha hoş kılmak için bilerek algılarımı çarpıtıyormuşum.

  Canının istediğini duymak gibi mi?

  Sağ ol.

  Kısa saçı severim bilhassa yaz mevsiminde.

  Şimdiye kadar neden senin gibi rahat biriyle karşılaşmadım anlayamıyorum.

  Bazen tipimin sadece aşağılıklara çekici geldiğini düşünüyorum.

  Çok saçma.

  Sen çok özel bir kızsın.

  Bunu göremiyor musun?

  Olduğun gibi birisin.

  Mesela saçın.

  Hiç önemsemiyor gibisin.

  Sarkan cildine ve üzerindeki lekelere aldırmıyorsun.

  Kusurlarınla barışıksın.

  Suratın limon yalamışsın gibi buruş buruş.

  Ama hiç takmıyorsun.

  Aynı şeyi mi düşünüyoruz?

  - Hayır.

  - Evet.

  Haydi!

  - Başarabilir miyim bilmiyorum!

  - Başarabilirsin.

  İnsanoğlu potansiyelinin yalnızca yüzde onunu kullanır.

  Bunu aşmak için çabalamalısın!

  İşte böyle!

  Başarmak üzeresin!

  Sana güveniyorum!

  Güven bana!

  Düşündüğümden daha kolaymış!

  Gelsene!

  Koş Charlie!

  Başaracaksın!

  Daha hızlı Charlie!

  Potansiyelini kullan!

  Haydi Charlie!

  Koş!

  Atla!

  - Ne?

  - Atla!

  Ne?

  Trenden aşağı atla!

  Irene?

  Haydi.

  Oyunu bırak.

  Biraz düşündüm de.

  Aslında kötü bir fikirdi.

  En başta trenleri ararlar.

  Yapma lütfen.

  Otoyoldaki tüm büfe ve benzin istasyonlarını kontrol ettik.

  Hiç iz yok.

  Tüm otoyol mu?

  Bir şey soracağım.

  Senin moruk mutlu mu?

  Benim moruk?

  Düzüşmen de polisliğin gibiyse 5 kiloluk bir amdaki G noktasını bile bulamazsın.

  Sözlerine dikkat et.

  - Ne öneriyorsunuz?

  - Birincisi, babam siz kör aynasızların  bakacağı yerlere adımını bile atmaz.

  İkincisi, onun hamburgerle falan işi olmaz.

  Üç dolarım var.

  Sende ne kadar var?

  - Altı dolar.

  - Ben siparişi vereyim.

  Sonra gideriz.

  Bana tavuklu sandviç.

  Derisi alınmış olsun.

  Nereye bakıyorsun salak?

  Başlamamı istiyorsan, ipimi çekmen yeterli.

  Sana sismik bir hadise lazım.

  Yanlış yerde dans ediyorsun.

  - Dostum derdin ne?

  - Sizden şikayetçi değilim.

  Bu çocukla benim aramda.

  - Kes şunu!

  - O başlattı!

  Lütfen kusura bakmayın.

  Özür dilerim.

  O biraz şey  Karşındayım dört göz.

  Zavallı bebecik!

  Babacığının arkasına saklanıyor.

  Kendisi biraz salaktır.

  Ödlek.

  Nasıl gidiyor millet?

  Bu Hank olmalı.

  - Özledin mi beni?

  - Charlie'yi geri getirsene.

  Tam da olaylar medeni bir hal alıyordu.

  Bayan Pocahontas bizonun gelişini duymak istiyorsan kulağını yere yapıştırmalısın.

  Bunun anlamını bilmiyorum, tamam mı?

  Ya bir savaş planı hazırlamalı ya da Charlie'nin kalesi ebediyen Hank'in olacak.

  Az önce kendin için üçüncü tekil şahıs mı kullandın?

  Yüce İsa adına!

  Ne büyük bir pamuklu çubuk!

  Takılıyorum çocuğa.

  Hayatına biraz neşe katıyorum.

  Dikkatli ol, kabuk değiştireceksin.

  - Menüyü vermeme gerek var mı?

  - Hayır teşekkürler.

  Sipariş verdik.

  Bu kadarı yeter.

  - Dur biraz, peynir memişlim.

  Yanlışım mı oldu?

  - Bilmezden gelme!

  Çocuğa yaptığın korkunç bir şeydi.

  Çocuğun yüz ifadesini görmedin mi?

  Alt tarafı biraz solgundu.

  İncinmişti ve kırılmıştı.

  Katılmıyorum.

  Kafa yormaya da gerek yok.

  - Hey, süt oğlan!

  - Hayır!

  Buraya gel çalı tavşanı.

  Sek haydi.

  Dinle, buradaki sosyal etkileşimimiz seni herhangi bir şekilde kırdı mı?

  Evet, doğrusunu isterseniz kırıldım.

  Pamuklu çubuk dedim diye mi?

  Aslına bakarsanız söylediğiniz her şey beni kırdı, efendim.

  Özür dilerim.

  Çok özür dilerim.

  İyi misin?

  Nasıl olduğunu bilemezsin.

  Kibarlık duvarının ardında hapis olarak geçirilen onca sene.

  Elin kolun bağlı, ağzın tıkalı.

  Sadece öfkenin güçlendiği, sessiz, karanlık bir dünyadasın.

  Tek sebep; karısı olacak şeytanın çizmelerini bağlayıp Nancy Sinatracılık oynaması.

  Charlie'nin karısı mı vardı?

  Hatta fazlası.

  Kişilik pastasındaki büyük dilimdim o zamanlar.

  Onu terk ettiğinde, Charlie hissiz  bense asker kaçağı oldum.

  Fakat,  kişiliğin böyle önemli parçasıysan  seni de terk etmiş demektir.

  Doğru.

  Bizi terk etti.

  Onu sevmiştim.

  Bunu niye yaptı?

  Ben kötü biri değilim.

  Ben kötü biri değilim.

  Hayır, sen kötü biri değilsin.

  Gerçekten değilsin.

  Duyuyor musun?

  Sen iyi bir insansın.

  Sahiden böyle mi düşünüyorsun?

  Evet, artık böyle düşünüyorum.

  Biliyor musun ne yapacağım?

  Kendimi Charlie'ye affettireceğim.

  Oradaki şeker mi şeker sirk oğlanına kendimi affettireceğim.

  Ajan Boshane!

  Şansımız açıldı!

  100 mil uzaktaki bir restorandan çıkarken görülmüşler.

  - En fazla 15 dakika.

  - Anlaşıldı.

  Bölge emniyet şeridine alındı mı?

  Gidelim!

  Lütfen ona şunu bırakmasını söyler misin?

  Charlie, sen misin?

  Burnuma ne oldu?

  Burnum düzelmiş.

  - Beğenmedin mi?

  - Bu nasıl gerçekleşti?

  Hank sana bir jest yapmak istedi  bu yüzden bir plastik cerraha gidelim diye tutturdu.

  Ne dedin?

  Plastik cerrah mı?

  Aman Tanrım.

  Bu şey de ne?

  Çenemdeki ne?

  Neyin nesi bu?

  Hank'e göre çenen biraz kusurluydu, bu yüzden  Ne?

  Çenemi severdim.

  Çeneme bayılırdım.

  Size ne benim çenemden!

  Bu çene benim!

  Parasını nasıl ödediniz?

  Ona borç verdim.

  Sen de kimsin?

  Benim.

  Süt oğlan.

  Bu süt oğlan kimin nesi ve burada ne arıyor?

  Irene'i mezara göndermek isteyen çok insan var.

  Bizimle takılman bence güvenliğin açısından iyi değil.

  Peki neden?

  Sen, Irene ve Hank benim tüm dostlarımsınız.

  Ya ailen?

  Seni özlemeyecekler mi?

  Ailem  Onlar gitti.

  Hay Allah.

  Artık bizimle olacağına göre, sana süt oğlan diyemeyiz.

  Asıl adın ne?

  Casper.

  Arkadaşlarım Whitey der.

  Anlaştık.

  "Sadece Engelliler Park edebilir" - Hazır Bay Murphy.

  Depoyu doldurttum.

  - Teşekkürler Joseph.

  Dünya varmış.

  Aletini Chrysler'ımdan uzak tut, seni orospu çocuğu!

  Geberteceğim seni!

  Bunu ödeyeceksin!

  Gömleğindeki de ne?

  Kusura bakma.

  Harikaydı.

  Charlie o lanet şey de ne?

  Tabi tabi.

  Hemen yutarım.

  Yemezler.

  Yine de iyi denemeydi.

  O kadar salak mı görünüyorum?

  Sadece iki boş oda kalmış.

  19 ve 20 numara.

  Yani biraz akraba olacaksınız.

  Whitey  Ailene ne oldu?

  Öldürdüm.

  Buyur?

  15 yaşımdayken onları uykularında çek..le doğradım.

  Annemi, Babamı, erkek kardeşimi ve kız kardeşimi.

  Kız kardeşim uyanıktı.

  Pişmanlığım da buna.

  Evet, yani  ailevi sorunlar.

  Tatilleri çekilmez yapan da bu.

  Geçen ay, yirmi birime bastığım gün salındım.

  Aslında çıkmaya pek hazır değildim, ama çıkmak zorundaymışım.

  Boktan bir kural işte.

  Tahminen asıl psikopatlara yer açmaları gerekmiştir.

  Ben yan odaya geçip neler yapıyor bir bakayım.

  - Git bak.

  - Tamam.

  - Ne?

  - Evet.

  Demin söyledi.

  Ailesi uykudayken hepsini acımasızca öldürmüş.

  - Aman Tanrım!

  - Yaşı çok küçükmüş.

  Serbest bırakmışlar.

  Bu yüzden, acaba burada  kalabilir miyim diyecektim.

  Olmazsa arabada da yatabilirim.

  Ben ve kendini beğenmiş veletlerim.

  Burada Dorothy'yim.

  Şu haline bak!

  Bu resmi ne zaman çektirdin?

  Cadılar Bayramı'nda mı?

  Yok.

  Evde takılıyorduk.

  Sen çok iyi bir babaya benziyorsun Charlie.

  Öyle olmaya çalışıyorum.

  Harika çocuklardır.

  Ah Tanrım.

  Daima mutlu ve matraktırlar.

  Beni hiç üzmezler.

  - 211 kişilik sınıfta ilk üçteler.

  - Vay be!

  - Zekalarını nereden aldılar acaba.

  - Genlerinde var.

  Var mıydı ki?

  Yok, yok.

  Artık yanımda tek resim bile taşımıyorum.

  - Neden ki?

  - Bilmem.

  Küçükken taşırdım.

  Arkadaşlarımın resimlerini falan.

  Sanırım eskidiler ve yok olup gittiler.

  Arkadaşlıklar gibi.

  Üzücü bir durum.

  - Baksana, bu sende kalsın.

  - Hayır Charlie.

  Bu sana ait.

  Dalga mı geçiyorsun?

  Evde bunun gibi tonla resim var.

  - Gerçekten istiyor musun?

  - Evet.

  Tamam.

  Teşekkürler.

  Ağzım kurudu.

  Ben bir soda almaya gideyim.

  - Soda ister misin?

  - İyi olur.

  Yakaladım seni, şapşal.

  Bir değil iki kez soyuldun.

  Bir tekme daha salla.

  Belki bu kez işe yarar.

  - Galiba bir aydınlanma yaşadım!

  - Anlamadım?

  Belki de artık sorunumu kontrol altına alabileceğim.

  Nasıl becerdin?

  Önce kola makinesi tarafından soyuldum.

  Olabilir dedim geçtim.

  Ardından herifin biri gelip suratıma pis pis güldü.

  - Hayır!

  - Yok, yok.

  Asıl mevzu da bu!

  Anlamıyor musun?

  Şu bilindik hisler ortaya çıkar çıkmaz  derin bir nefes alıp ondan geriye doğru saymaya başladım.

  Sonra adama:  "Affedersiniz bayım, ama gülmeniz şu anda bana iyi gelmiyor.

 " dedim.

  O da; "Özür dilerim.

  Dalga geçmek için gülmüyordum.

 " dedi.

  Artık geçmişti!

  - Bavullarını yerleştirmesine yardım bile ettim.

  - Sahi mi?

  Bu harika!

  Kolaları da getirmişsin.

  Makineye hafif bir darbe ve işlem tamam!

  Belki de bu kadar basitti.

  - Bak çantamdan ne çıktı.

  - Olamaz!

  Ne dersin?

  İçer miyiz?

  Şartlar yerindeyse birkaç biraya hayır demem.

  Şu anki şartlar da yerinde.

  Al bakalım.

  Mutlu anları kutlayalım.

  Bunu kendime almalıyım!

  Aman Tanrım!

  Öf, Tanrım!

  Irene?

  Neden bütün gece seks yapmış gibi işiyorum?

  Anlaşılan bizim Hank yine bir numara çevirmişti.

  Üstüne üstlük, köşede bekleyen başka bir problem daha vardı.

  Herkes olduğu yerde emirlerimi beklesin.

  - Bizi ayırt edemediğini mi söylüyorsun?

  - Ciddi misin?

  - Allah aşkına kim ayırabilir ki?

  - Ayık biri bir defasında başarmıştı.

  Ama biraz içmiştik.

  Partide kimler varmış kimler.

  İyi eğlendin mi?

  "Ah elbette!

  Hem de nasıl!

 " Bizim Hank düzenbazı sana yeterli gelmedi demek?

  O benim için değildi.

  - Kadının bu olduğundan emin misiniz?

  - Kesinlikle.

  Erkek arkadaşım Scooter gazeteyi getirir getirmez onu tanıdım.

  Çok teşekkürler.

  - İşte geldiler.

  - Bakın beyler.

  Planımız şöyle.

  Bırak babamla bir konuşalım.

  Meseleyi büyütmenin anlamı yok ki.

  Sağ olun çocuklar, ama gitme vaktiniz geldi.

  Stubie sizi helikoptere götürecek.

  Ne?

  Bunca yolu boşu boşuna mı geldik yani?

  - Bence hiç mantıklı değil!

  - Elinizden geleni yaptınız.

  Bundan sonrası sadece polisi ilgilendirir.

  Size göre sadece polisi ilgilendirebilir, ama işin içinde babam varsa polis molis dinlemem.

  Buradan defolup gidin dedim size!

  Dava kapanmıştır!

  Çocuklar üzgünüm.

  Söylemeliyim ki, maalesef bu kez haklı.

  - Burada kalamazsınız.

  Bize dert olursunuz.

  - Asıl dert o s..ik!

  Merak etmeyin.

  Size söz veriyorum hiç kan dökülmeyecek.

  Söz!

  Beyler gidelim haydi.

  Charlie iyi misin?

  Evet.

  Sadece  biraz serinliyorum!

  Ne yapmayı düşünüyorsun?

  Bence hücum edip ateş açmalıyız.

  - Ya silahı yoksa?

  - Sonradan yerleştiririz.

  Bu kez sıçıp batırma bari!

  Ajan Boshane!

  Stubie telsizde.

  Baileygates ve kızı yakalamış.

  Ne?

  Ben Boshane.

  Neler oluyor?

  Onları 134.

  caddede çalıntı bir araçla yakaladım.

  Balileygates ve kızı.

  Memur Stubie, onları bir yere götürmeye kalkışma.

  - Orada tut!

  Hemen geliyoruz.

  - Arabalarınıza atlayın.

  Çabuk!

  Çok üzgünüz Memur Bey.

  Ama babamız hep içgüdülerimize güvenmemizi söylerdi,  ve içgüdülerimiz yanlış şeyler döndüğünü söylüyor.

  Haydi!

  Çok büyük hata yapıyorsunuz!

  Yemin ederim babanızı bulduğumda bizzat ağzına sıçacağım!

  Bunu neden söyledin ki?

  Harvey.

  - Tavuk yumurtasının çapı nedir?

  - 4.

 08 cm.

  - Yok, inç olarak diyorum.

  - 1.

 61.

  Nereye varıyorsun yahu?

  10 dolarına iddiaya varım.

  Bu herifin k..ına bir tavuk yumurtası sokarım.

  Yumurta falan sokamazsın bence ya.

  Baksana bayağı dar bir k..!

  - Bence girebilir.

  - Ben bahse varım.

  - Görelim haydi.

  - K..ını aç!

  Şanssızlık da olmasaydı şans kelimesinden haberim bile olmazdı.

  - Whitey meselesini ne yapacağız?

  - Tahmin et.

  Onsuz gidiyoruz.

  Aksiliğin üzerinde.

  Dün gece senin kadar eğlenemedim nihayetinde.

  Sadece içki sersemliği ve şişmiş bir prostat.

  - Nakit kaldı mı?

  - 60 dolar var.

  Ama Whitey'nin.

  Ailesini çek..le katledenlerin başına kötü şeyler gelebilir.

  - Al parayı.

  Ama seni kınıyorum.

  - Yapma!

  Yeterince girdi işte.

  Tamam öyle olsun.

  S..tir!

  Tarayıcıyı verin de neler oluyor öğrenelim.

  Bu lanet şeyi kullanmayı bilen var mı?

  Kafana sıçayım!

  Alt tarafı havalanma, çekme kuvveti ve rotasyona karşı!

  - Doğru söylüyor.

  K..ınla düşünmeyi kes!

  - Bu kılavuz Almanca ama.

  - Götveren, Almanca konuşuyorsun ya zaten!

  - Tamam ama okuyabildiğimi söylemedim!

  S..tiğimin yüzkarası seni!

  "Arka panelleri kapat ve koyduğumun pervane pedallarını ayarla!

 " "Tamam.

 " "Allahın belası yön değiştirme anahtarını aç!

 " - O halde kaldırsana şu koyduğumun şeyini!

  - Tamam!

  Of, sokayım!

  Tanrım!

  Birisi şu lanet tavuğu k..ımdan çıkarabilir mi, lütfen?

  WHITEY, GİTMELİYİZ.

  BU SENİN İÇİN ÇOK TEHLİKELİ.

  SANA BİRKAÇ DOLAR BORÇLANDIK.

  ADRESİM AŞAĞIDA YAZILI.

  Durun!

  Bunu yalnız başımıza halledeceğiz.

  19 benim, 20 de senin.

  Allah kahretsin!

  Piç kuruları, gösteririm ben size!

  Piç kuruları!

  - Silah ve bolca mermi alacağım.

  - Üzgünüm.

  72 saatlik bekleme süresi var.

  Federal yasalar.

  - Rhode Adası ne kadar uzakta?

  - Dört, beş saat.

  İstersen bir New England haritası al.

  1 dolar 95 sent.

  - Beş dolar.

  Üstü kalsın.

  - Teşekkürler.

  - Alo?

  - Finneran, ben Charlie.

  Charlie fena bir boka bulaştın!

  Hangi cehennemdesin?

  Dinle, benim için Albay'a bir mesaj iletmelisin.

  Fakat bizim bölümden dışarı çıkmamalı.

  Çok derin bir mevzu.

  4:30, Güney County tren istasyonu.

  Çok sayıda destek getirin.

  Tamamdır.

  Hiç merak etme.

  Bölümün dışındaki hiç kimse bunu bilmeyecek.

  Dikkat et dostum.

  4:30 mu?

  Bildirdiğiniz için teşekkürler Memur Bey.

  Çok yardımcı oldunuz.

  - Bir yere ayrılma.

  - Peki efendim.

  Affedersin.

  - Dickie nerede?

  - Boston'da bizi bekliyor.

  Galiba bizim zengin çocuğun ellerini kirletmesinin zamanı geldi.

  Anlat haydi.

  Nasıldı o  Bay Mükemmel?

  İyice saçmalamaya başladın Charlie!

  Kafana takmayı bırak artık!

  Bir dakikalığına arkamı dönüyorum ve onu tutup götüme sokuyorsun!

  Bilesin diye söylüyorum, onu götüne kendin soktun!

  Suçu bana yıkmaya çalışma, tamam mı?

  Bacaklarını kapalı tutamayan sensin.

  - Bunu niye yapıyorsun?

  - Çünkü senden hoşlanıyorum!

  Ne?

  Senden hoşlanıyorum.

  Senden hoşlanıyorum.

  Ama hoşlanmamalısın Charlie.

  Ben delinin tekiyim.

  Deli mi?

  Neler söylüyorsun?

  Daha 27 yaşındasın.

  Ve büyük bir golf sahasında müdürsün.

  Evet ama bu işi alırken özgeçmişim konusunda ufak çapta bir uydurmaca yaptım.

  Ben golf sahası yönetimiyle ilgili tek şey bile bilmem.

  Ben bir modelim.

  New York'a taşındım ama hiçbir şey yolunda gitmeyince aktrisliği denedim.

  Sonra bu beslenme bozukluğu yüzünden 8 kg falan aldım.

  - Çok kötü sayılmaz.

  - Bir hafta içinde.

  Artık kendimle barışık olamıyordum.

  Bir de bakmıştım ki, yetmişlik adamlar bana destek oluyordu  ve istemediğim bir kişiye dönüşüyordum.

  Tanrım, o kadar çok hata yaptım ki!

  Dickie'nin neler karıştırdığını bilmiyordun, değil mi?

  Deli olabilirim ama dolandırıcı asla.

  K..ım harbiden fena ağrıyor.

  Vay canına!

  Bunu duymaktan asla sıkılmam.

  Arkadaşlarımı arıyorum.

  Güzel bir sarışınla, asker tıraşlı bir adam.

  - E kabini.

  - Çok teşekkürler.

  Çıt çıkarma!

  Hiçbir şey bilmiyorum ve polise de sadece bunu söyledim!

  Kes sesini Irene!

  Dinle beni.

  Belki bir yolunu bulabiliriz.

  Müzik zamanı, Mozart.

  Bir, bir iki ve bir iki  Görevli, kendime ait bir oda istiyorum.

  Aman ne harika!

  Yine gelmişsin.

  - Bu aptal hangi daldan düştü?

  - O Dickie!

  Bu belaya beni o bulaştırdı!

  - Ah, yani golf arkadaşın?

  - Evet.

  - Umarım yakın oynamamın sakıncası yoktur.

  - Kes şunu Hank!

  - Peki, öbür tarafa dön.

  Arka dokuza çalışayım.

  - Yapma dedim!

  Yeme beni.

  Durmadan çimleri çiğnemiyordu ya.

  Git başımdan!

  Uzun süredir sahaya çıkmadı o.

  Sahadaki Charlie'ydi.

  - Charlie mi?

  - Evet.

  İlk vuruşta süper sayılmasa da maçın genelinde gayet iyiydi.

  Bu da ne demek  Dilimizi konuşsak?

  Asla seninle yatmazdım Hank!

  Beni oyuna getirdin!

  Doğru, oyuna getirdim.

  Hilekârcaydı, iğrençti ve hatta alçakçaydı.

  Ama bari bu sefer kendini benim yerime koy.

  Abazaydım.

  Tanrım!

  Sen göt herifin tekisin!

  N'olursun!

  Kızma bana, osuruklu kukucuğum.

  Seni bu konuda uyarmıştım dostum!

  Hangi konuda?

  Charlie?

  Rhode Adası, Providence.

  10 dakika mola.

  Yoksa sen  - Ben?

  - Neler oluyor burada?

  - Hank yine beni taciz etmeye kalktı.

  - Hank!

  Lanet olsun!

  Bu heriften gına geldi artık!

  Çık dışarı Hank!

  Bu meseleyi babadan kalma yöntemlerle çözeceğiz!

  Sert olmayabilirim, ama bir de beni delirince gör!

  Yapma şunu!

  Korkutuyorsun beni!

  - Sorun ne ha?

  - Uyanmadan önce gidelim buradan.

  Seninle işim bitmedi düzenbaz.

  İşim bitmedi seninle!

  Ne oldu Hank?

  Kendi kalıbında birine karşı yemiyor mu?

  İyi misin?

  Ne oldu?

  İğrenç bir davranıştı.

  Peki.

  Gel bakalım.

  Neredesin?

  Buradayım.

  Piç kurusu!

  Yapma, öldüreceksin onu!

  Nefes alamıyorum!

  Charlie sakın kırma!

  - Diz çök ve ayaklarıma kapan!

  - K..ımı ye!

  Ayağa kalk.

  Biraz eğleneceğiz.

  Irene!

  Merhaba hanımlar.

  Ben Charlie Baileygates.

  Gelinciğimi görmek ister misiniz?

  Bedava sosisler burada.

  Yiyebildiğiniz kadar.

  Sosisiniz ve fındıklarınız burada.

  Hayır!

  Ona inanmayın!

  Ben değildim!

  Hank'ti o!

  Hank'ti o!

  Buraya gel Hank!

  Seninle işim bitmedi!

  - Yeter mi?

  - K..ımı ye.

  Durun!

  İkiniz de!

  - Gerke burada!

  Çabuk ol!

  - Ateşkes?

  Şimdilik, s..ik!

  Dikkat edin!

  Silahı var!

  Ben kızın peşindeyim.

  Sen Baileygates'i yakala!

  Polis!

  Herkes yere yatsın!

  Çekil önümden!

  - Vurulduk Hank!

  - Seni korkak, alt tarafı bir sıyrık!

  - Bak, anahtarları üzerinde.

  - Hayır bunu yapamam.

  Ben  Galiba bayılacağım.

  Beni taşı demeye mi getiriyorsun?

  Tamam.

  Gel bakalım pısırık.

  Tanrım amma ağırmışsın.

  Gir içeri!

  İşte gidiyoruz!

  - S..tir!

  - Onu kafana takma.

  - Hank ne yaptın sen?

  Aman Tanrım!

  - Sence de harika değil miydi?

  Sen hastasın.

  Tabi, hastanın halinden ancak hasta anlarmış.

  Ne yapıyorsun?

  Hank!

  Hiç cadaloz tokadı yedin mi?

  Seni geberteceğim Hank!

  Tanrı şahidim olsun!

  Şimdilik hoşça kal, odun!

  - Burada hâlâ ne işin var?

  - Benden kurtulamazsın.

  Bu işte beraberiz.

  Pritchard.

  Diğer tarafa geç.

  Charlie'yi görür görmez tutuklayın.

  Merhaba Irene.

  Yürümeye devam.

  Irene!

  Kıpırdama Baileygates!

  Benimle geliyorsun.

  - Şimdi olmaz Finneran.

  - Hemen!

  - Bu bendim!

  - Ne yaptın sanki  - Kes sesini Hank!

  Sen tam bir  - Hank!

  Hey!

  Bırakın onu!

  - O beni çağırdı, pislik!

  - Hadi ya!

  Hiçbir şey bilmediğimi sen de biliyorsun!

  Kapa çeneni.

  Artık çok geç!

  Hank!

  - Hayatta olmaz!

  - Yürü.

  - Tanrım suya bak!

  - Evet.

  Ayvayı yedi.

  Gel sana bira ısmarlayayım.

  Hayır!

  Pes etmeyeceğiz!

  Ne yapıyorsun?

  Bırak bacağımı!

  Hank acele et!

  Bu benim bedenim!

  Anladın mı?

  Artık burada benim sözüm geçer!

  Kavgamda sana ihtiyacım yok!

  Böylesine mühim bir şeyde beni yarı yolda bırakırsan, bir hiçsin demektir!

  Sen bir hiçsin!

  Bacağımı geri aldım.

  Hayır.

  Hank!

  Geliyorum Irene!

  Bir şeyim yok Irene.

  Hank gitti.

  - Benim, Charlie.

  - Charlie?

  Belki gidip yardım getirsen daha iyi olur.

  Hayır ben hallederim.

  Seni uyarıyorum ahbap.

  Canın yanacak.

  Dikkatli ol Charlie!

  - Söylediğini yap Charlie!

  - Geri çekil!

  Arkanı dön!

  Hemen!

  Sakin ol Dickie.

  Sakin ol.

  Gidecek hiçbir yer yok.

  Haydi Dickie.

  Silahı bana ver.

  Haydi.

  İşte böyle.

  Sakin ve yavaşça.

  Başparmağım nerede?

  Buna hem saldırı, hem adam kaçırma derler!

  - Neden artık durmuyorsun?

  - Dur!

  Tanrım!

  Whitey!

  Rock ‘n’ roll!

  - Irene!

  - Ne?

  Tanrım yardım et!

  Devam et.

  Alçal biraz.

  Geliyoruz Baba!

  Geliyoruz!

  Çocuklarım!

  Dayan Baba!

  Tut şu s..tiğimin şeysini!

  Doktor başparmağım ne durumda?

  Bulunca haber veririm.

  Irene, Charlie.

  Bu FBI Ajanı Steve Parfitt.

  Bu manyaklarla gurur duyuyor olmalısın.

  Hem de nasıl.

  Biz de bu sersemle gurur duyuyoruz.

  Tekrar güvende olduğunu görmek çok güzel Baba.

  Albay olaydaki tüm suçluların tutuklandığını onlara bildirdi.

  Gerke hastanedeyken mahkeme çağrısı kendisine ulaştırıldı,  Agent Boshane ise New London tren istasyonunda tutuklanmıştı bile.

  Fakat Charlie Baileygates'in aklı başka şeylerle meşguldü.

  - İyi iş başardın Charlie.

  - Sağ olasın Deniz Levreği.

  Whitey benim için yaptıklarından ötürü sana minnettarım.

  Hakkını ödeyemem.

  Yeniden öldürmek zorunda kaldığın için çok üzgünüm.

  - Aklından çıkmıyor olmalı.

  - Önceden kimseyi öldürdüğüm falan yok.

  - Ne?

  - Cinayet zanlısı bir şizofrensin  ve yatakta yanı başımda telefonla konuşan bir kız çocuğu gibi mırıldanıyordun.

  Beni korkutmuştun.

  Ya ailen?

  Nasıl öldüler?

  Öldüler demedim ki.

  Gittiler dedim.

  Phoenix'e taşındı alçaklar.

  Halime baksana.

  Çöle iki dakika bile dayanamam ben.

  Sargın ıslanmış.

  Öyle mi?

  Belki de çıkarmanın zamanı gelmiştir.

  Bu kadar dayanmasına hayret ettim zaten.

  Hey, hiç de fena görünmüyor.

  Baba, biz sadece  Hass..tir!

  Şuna bakın, Babamın suratında bir göt deliği var.

  Hoppala!

  Yine başladık.

  Herif Spartacus'ün hık demiş burnundan düşmüş.

  Aynı anda hem burnunu hem de k..ını silebileceksin artık!

  Anladınız mı?

  - Peki  - Evet?

  - Psikiyatrınla buluşman nasıldı?

  - Harika.

  Tertemiz bir sağlık raporu.

  Turp gibiymişim.

  Bu harika.

  Senin adına çok sevindim.

  Eksik olma.

  Şey  Eğer olur da buralara  yolun düşerse  bize uğrarsın umarım.

  Tamam.

  - Rhode Adacığı.

  - Ülkenin en büyük küçük eyaleti.

  - Seni uğurlayayım.

  - Teşekkürler.

  - Hey Irene.

  - Evet?

  Belki yakında ziyaretine gelirim.

  Söz mü?

  Elbette.

  Rhode Adası Eyalet Devriyesi sözü hanımefendi.

  Şaka olmalı!

  Arabanızı durdurun.

  Bayan Waters.

  Lütfen arabanızdan inin.

  Bu kez ne yapmadım?

  - Bu aracın çalıntı olduğunu düşünüyoruz.

  - Ne?

  Yok, hayır!

  Kiraladım ben bunu!

  Arabadan iner misiniz lütfen?

  Harika.

  Ön tarafa lütfen.

  Eller motor kapağında.

  Bacaklar açık.

  - Ne harika.

  - Teşekkürler.

  Prosedürü izliyorum hanımefendi.

  Siz yok musunuz!

  Muhteşemsiniz!

  Bakın, neden mahkemeyi boş verip istediğinizi almıyorsunuz!

  Beni içeri atıp sonsuza dek burada tutabilirsiniz!

  Ben de bunu planlamıştım.

  İzle.

  - Umarım o sıska k..ı bunu görmüştür.

  - Ben gördüğünden eminim.

  "BENİMLE EVLENİR MİSİN, KALTAK?

 " Bu gece şarap ve gül yağmuru olacak.

  Bu piç, s..tiğimin türbülansını halletmezse yağacak şey olsa olsa yediğim kurabiyelerdir.

  Charlie'nin hikâyesi işte böyle.

  Elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.

  Hep birlikte evlerine yerleştiler ve mutlu bir aile hayatı sürdüler.

  Charlie, Irene, çocuklar ve hatta bizim albino çocuk Whitey.

  Ayrıca Charlie'nin teğmenliğe terfi ettiğini bildirmenin mutluluğu içerisindeyim  ülkenin en büyük kanun teşkilatı: Rhode Adası Eyalet Polisi'nde.

  Amerika'dan sıradan bir kesit.

  Tekrar hoş geldiniz!

  S..tiriboktan filmimizi izlediğiniz için teşekkürler.

  Çeviri: ebrehe MSN: ebrehe1978@hotmail.

 com Pekâlâ millet.

  Su sıcaklığı 63 derece.

  Altı saat içerisinde bulabilirsek babamın parmağını kurtarabiliriz.

  - Emin misin?

  - Göt herif doğru hesapla şunu.

  - Lanet olsun!

  - Tanrım!

  - Millet, sanırım onu buldum!

  - Ne?

  - Yanlış alarm.

  - Lanet olsun Whitey!

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar