Dünyanın En Kötü İnsanı (2021) Verdens verste menneske
| |
127
dk
Yönetmen:Joachim
Trier
Senaryo:Joachim
Trier, Eskil Vogt
Ülke:Norveç
Fransa, İsveç Danimarka
Tür:Komedi,
Dram, Romantik
Dil:Norveççe
Müzik:Ola
Fløttum
Nam-ı
Diğer:The Worst Person in the World
Oyuncular
Renate
Reinsve
Anders
Danielsen Lie
Maria
Grazia Di Meo
Herbert
Nordrum
Hans
Olav Brenner
Özet
Norveç’li
auteur Joachim Trier’in “Oslo Üçlemesi”nin son halkası Dünyanın En Kötü İnsanı,
30 yaşına basan Julie’nin varoluşsal kaygılarını ve hayattaki yönünü arayışını
anlatıyor. Birlikte olmak istediği kişi ve yapmak istediği iş konusunda kafası
karışık Julie, hayatına giren kişilerin peşinde, tesadüfler sonucu en
beklemediği yönlere savruluyor. Üçlemenin ilk iki filmi, Altın Lale’li Reprise
/ Tekrar ve Oslo, 31 Ağustos’a göre çok daha coşkulu ve neşeli bir ruha sahip
olan film, Trier’in her zaman çekme hayalini kurduğu bir aşk hikâyesiymiş.
Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan başrol Renate
Reinsve, şahane performansıyla Julie’nin tüm kafa karışıklığını eğlenceli bir
yolculuğa dönüştürüyor. -
ALTYAZI
Dünyanın En Kötü İnsanı
12
bölüm, bir prolog ve bir epilogdan oluşan bir film.
Üst deri, alt deri ve kaslar konularını
öğrendiniz.
PROLOG
Julie
kendini hayal kırıklığına uğratmıştı.
Oysa ki bu eskiden kolay gelirdi.
Hala en iyi öğrenciler arasındaydı ama çok
fazla verilen aralar güncel olaylar çözülemeyen küresel problemler vardı.
İçini kemiren bir huzursuzluk hissedince
kendine dijital yoldan bir müdahale gerektiğini düşündü.
Bu yanlıştı.
Bu kendi değildi.
Kabul almak çok zor olduğu için tıp okumayı
seçmişti.
Harika notlarının gerçek bir anlam ifade
ettiği bir bölümü.
Ama sonra bir aydınlanma yaşadı.
Tutkusu
hep ruha yönelikti.
Zihne
tutkuluydu, vücuda değil.
Cerrahlık çok somut bir şey.
Sanki marangoz olmak gibi bir şey.
Ama şimdi
Tutkum her zaman insanın içinde olup
bitenler, düşünceler ve duygular olmuştur.
Sanki
bir pencere açılmıştı.
Anatomi değil.
Eğer psikoloji seni mutlu edecekse, yap
gitsin.
Bence sen çok cesursun.
Ben buna daha fazla katlanamayacağım.
İstemiyorum.
Onu terketti.
Yıkılmış olmasına rağmen hayatının kontrolünü
eline almasına saygı duymalıydı.
Sınıf arkadaşlarını inceledi.
Norveç'in gelecekteki ruhsal danışmanları.
Çoğunlukla yeme bozukluğu olan kızlardı.
Diyelim ki bir partidesiniz.
Hala örnek öğrenci rolünde kapana kısılmış
hissediyordu.
Bu yoğun çalışma temposu.
Hayat ne zaman başlayacaktı?
İsminiz nedir?
Julie.
Bu kişinin ismi Julie olsun.
Diyelim ki ben ve Julie bir partide tanıştık ve
karşılıklı bir çekim hissettik.
Varsayımsal olarak.
Aslında o görsel bir insandı.
Şimdi eminim.
Fotoğrafçı olmak istiyorum.
Fotoğrafçı mı?
Anlıyorum.
Julie öğrenci kredisini kameralara ve lenslere
harcadı.
Bu konuda ciddi olduğun sürece.
Kendini güvene almak yok, geri çekilme yok.
Yardımcı olabilir miyim?
Kitapçıda geçici bir işe başladı.
Fotoğrafçılık kursuna başladı.
Mükemmel!
Yeni arkadaşlar edindi.
Eve dönüyor gibi hissettirmişti.
Birden Oslo farklı bir şehir oldu.
Yeni yerler.
Yeni yüzler.
Merhaba.
Aksel.
Doğru ya Çizer olan sendin değil mi?
Bobcat'in yaratıcısının o olduğunu duymuştu.
Üzgünüm, ben vahşi bir hayvanım.
Okumuş muydun?
Evet.
Ee?
Okumuş gibi davrandı.
Sadece cinsiyetçi bulduğu bir kısmını hatırladı.
Ne demek istediğini anlıyorum Hiçbir şey asla
yeterince iyi değildir.
Tüm aptallardan daha kötü olan tek şey
kendinsindir.
Ama Eğer devam edersek, sana aşık olacağım.
O zaman iş işten geçmiş olacak.
Sanırım birbirimizi görmeyi bırakmak konusunda
anlaşmalıyız.
Sorun olan aramızdaki yaş farkı.
Sadece bir kısır döngüye düşmekten korkuyorum.
Benden çok daha gençsin.
Kim olduğunu sorgulamaya başlayacaksın.
Ben 40'ımı geçtim.
Yeni bir evreye girdim.
Oysa senin hala kendini bulmak için zamana
ihtiyacın var.
Benim beklememe ihtiyacın yok.
Tamamen özgür olman gerek.
Sadece birbirimize zarar vereceğimizden
korkuyorum.
Daha sonra bu anın tam da ona aşık olduğu an
olduğunu söylemişti.
Çantanı yatak odasına koyayım mı?
Evet, lütfen.
Elimde kitabın iki kopyası var!
Cidden mi?
Evet.
Birini çöpe atacağım.
Ben iki raf alabilir miyim?
Kaç dolaba ihtiyacın var?
Kaç tanesini kullanabilirim?
Hayır, bu iş öyle yürümüyor.
Bu antika cam.
Dalgalı tarz falan.
Hayır öyle yapma.
Öyle değil.
Hayır!
Bu mandalı burasından kaldır.
Kırılacağından korkuyorum.
Bu pencereden dışarı bakıyorum.
- İmkanı yok!
- Dalga geçmiyorum.
İlişkiler böyle yürür.
Bana karşı biraz soğuk.
Bu yeni bir şey.
Öyle mi?
Neden böyle düşünüyorsun?
Bunu söylemek utanç verici.
Birlikteyken bekardık.
Hayatı sonuna kadar yaşadık.
Sonra aniden senin yanına taşındım.
- Ve sen bundan mutlu musun?
- Evet.
Hayır, hayır, hayır Bu çocukla mı çıktın?
Evet, öyle bir kaçamaktı.
Tamam.
Dur!
Çok tahmin edilebilir birisin!
Hadi sevişelim.
Merhaba!
1. Bölüm
DİĞERLERİ
-
Seni gördüğüme sevindim!
- Ben de.
- İyi misin?
- Evet.
Selam Martin.
Hoşgeldiniz.
Geldiğiniz için teşekkürler.
Burayı babam tasarladı.
Aslında yenilememiz gerekiyor ama hiçbir şeyi
değiştirmek istemiyorum.
Güzelmiş.
Evet, ama bazı durumlar da var.
Rutubet gibi.
Çocuğumuz olmadığı için bu odayı biz alıyoruz.
Ranzanın üstü benimdir.
Tone benden hoşlanmıyor gibi hissediyorum hep.
O sadece utangaç biri.
Sıkıcı insanlar için hep bunu söylüyorsun.
- Şimdi benim sıram.
- Tamam.
Teşekkürler.
Şarap?
Beyaz şarap?
Teşekkürler.
Henüz çocuklu arkadaşınız var mı?
Hayır.
Sadece bir tane.
Sanırım bu yabancı hissettiriyordur.
- Çocuklar çok tatlılar.
- Teşekkürler.
Peki şimdi ne yapıyorsun Julie?
Aksel yazmaya başladığını söylüyor.
Doğru mu?
Şey, ben buna yazmak demezdim de Mütevazılık
mı yapıyorsun?
Hayır.
Ama öyle duruyor.
Kariyer olarak yapmak istediğin bir şey var
mı?
Sorular, sorular, Karianne.
Bu soru biz öğrenciyken kabaca kabul edilirdi.
Şanslıymışsınız!
Evet, öyleydik.
Doğru, çok fazla özgürlüğümüz vardı.
Bugünlerde genç olmak farklı.
Üstünüzdeki baskı kalp kırıcı düzeyde.
Düşünmek için zaman yok.
Ekranda sürekli bir şeyler var.
William'ı örnek alalım.
Sınır koymazsak hayatını ekrana bakarak
geçiriyor.
İyi deneme.
Peki.
Hayır, senin sıran değil.
Martin'in sırası.
Julie'ninki hala en yakını.
Uyku zamanı.
- O çok yoruldu.
- Hayır!
Hayır!
- Evet!
- Hayır!
Uyumak istemiyorum!
İstemiyorum!
Eva, başka olay çıkarma.
Buraya gel!
Hayır!
İstemiyorum!
Bırak!
- Seni yaramaz kız!
- İstemiyorum!
Ama ben istiyorum!
İstemiyorum!
Sorun değil.
- Çocuklarla eğleniyor musunuz?
- Evet.
Sadece tadını çıkaramaz mıyız?
Lütfen.
Kavga yok.
Burada çocuklar var ve bu bir kaos.
Sadece dene.
Onlarla oynamayı dene, tamam mı?
Lütfen.
Çocuk muhabbetini bitirelim.
Üzgünüm ama başlatan ben değildim.
Senden daha genç biriyle birliktesin.
Arada yaş farkı var.
Neredeyse 30 yaşındasın.
Çocuk sahibi olmak için fena bir yaş değil.
44 yaşındayım.
Bir sonraki seviyeye geçmek istiyorum.
Seninle.
Bunun arkadaşlarımla alakası yok.
Bir şey bekliyor gibisin.
Ne olduğunu bilmiyorum.
Merhaba?
Tanrım.
Bu konuya girmek istemiyordum.
Gerçekten.
Her şey senin şartlarına göre.
Boş vaktin olduğu için tatildeyiz.
Kabul etmiştin.
Yayınladıktan sonra sıkıldın.
Ve çocuklar hakkında konuşmaya başladın.
Buradaki diğer insanların çocukları var, bu
senin için sorun.
Bu doğru değil.
Doğru.
Ve daha sonra bir noktada yeni bir fikir
edineceksin ve çizim tahtanda kaybolup gideceksin.
Neden bahsediyorsun?
Başlama şimdi.
Bu hoş değil.
Kapa çeneni.
Lütfen.
Çocuğumuz olsa tabii ki orada olurdum.
Bunu biliyorsun.
Çocuk istediğimi biliyorsun.
Elbette ve bir noktada ben de çocuk
isteyeceğim.
Ama bilmiyorum Annelik içgüdüm yok, değil mi?
Hayır, senden harika bir anne olur.
Bundan eminim.
Ben de çocuk sahibi olmak istiyorum.
Bir noktada.
Peki ne bekliyoruz?
Önce ne olması gerekiyor?
Tam olarak ne bilmiyorum.
Sadece önce daha fazla şey yapmak istiyorum.
Tamam, ne gibi?
Yapmana engel olan ne?
Bilmiyorum!
Neden ısrarla soruyorsun?
Senin düşünce tarzın kusurlu.
Çoğu insan hayatlarını düzene sokmadan çocuk
sahibi oluyor.
- Bir şekilde çözüyorlar.
- Kusurlu mu?
Çoğu insan böyle yapar.
Ama her şeyin senin şartlarına ya da senin isteklerine göre olmasını
istemiyorum
Peki.
Anladım.
Fakat, ne istiyorsun?
Lütfen!
Artık duralım.
O insanlara katlanabilmek için uykuya
ihtiyacım var.
Bu durumla ilgili teorisi olan birini
tanıyorum.
Sınırlı sayıda spermimiz olduğunu söylüyor.
Diyelim ki
Hayatımız boyunca üç trilyon spermimiz
var.
Çok
fazla mastürbasyon yaparsan bitebilir.
Doğru
olabilir.
Sakin ol Portnoy.
Ne kadar etkileyici.
Şahsen, erkek sorunları hakkında her şeyi
bildiğimi düşünüyorum.
Sertleşme sorunu sabah ereksiyonu, genç kadınlara aşık olmak erken
boşalma
Aferin
Aksel.
Hepsi kitaplarda ve filmlerde var.
Peki adet dönemi nerede?
Kadın orgazmı ve arzusu?
Nerede?
İyi soru.
Anlat bize.
Müstehcen detaylarıyla.
Hayır, mesele şu ki bu tabu olmamalı.
Eğer erkekler regl olsaydı, bundan sürekli
bahsederlerdi.
Biraz daha womansplaining yaparak anlatır
mısın?
Ne demek istiyorsun?
Bilirsin mansplaining gibi ama bu
womansplaining.
O ne?
Mansplaining şu demek 45 yaşındaki bir adamın
genç bir kadına işlerin gerçekte nasıl olduğunu anlatması.
Güzel bir anlatımdı!
Benim için zevkti.
Harika!
Viski isteyen?
İhtiyar heyeti nasıl gidiyor?
Hadi ama.
Bakın kim burada!
İyi misin?
Pek sayılmaz.
Göster bana.
Hayır!
Bakmama izin ver
Daha
sonra güleceğimiz bir şey.
Sadece bir çizik.
Karianne tam bir ilgi manyağı.
Bu benim hatamdı.
Hiç de değil, Julie.
Öyle, ben her zaman aşırıya kaçarım.
Biliyorum burada olmak senin için kolay değil.
Ben de bu "mutlu aile" olayına çok
meraklı değilim.
Yine de bu gecenin bir partiye dönüşmesine
sevindim.
Umarım eğlenmişsindir!
Senin sorunun ne?
Biraz eğlenmenin nesi kötü?
Ben hiç eğlenmedim!
Kafanı çarptığım için üzgünüm.
Senin umrunda değilim!
Kapa çeneni!
Sus artık!
Senin s..inde bile değilim!
Bebek mi yapsak?
S..tir git.
- Selam.
- Günaydın.
Kahve var.
Ve bardaklar da burada.
2. Bölüm
ALDATMA
Üzgünüm,
unuttum.
Hangi alanda çalışıyordun?
Bir kitapçıda çalışıyorum.
Hangisinde?
Norli'de, üniversitenin yanındaki.
Bana bir dakika müsaade eder misiniz?
İmzalayabilir misiniz?
Elbette, ilk önce bunu bitireyim.
Görünürde yeni bir Bobcat hikayesi var mı?
Artık düşünmüyorum.
Orada tam zamanlı mı çalışıyorsun yoksa sadece
hafta sonları mı çalışıyorsun?
- Pardon.
- Hoşçakal.
Hey, sanırım ben eve gideceğim.
Peki.
- İyi misin?
- Evet.
- Emin misin?
- Evet ben iyiyim.
- İstersen kalabilirim.
- Gerek yok.
- Ama benim biraz daha kalmam gerekiyor.
- Elbette.
Tamam.
Evde görüşürüz.
Merhaba.
Bir sigara alabilir miyim?
Tabii ki.
On yıl sonra ikinci çocuğum oldu.
Şimdi 4. ayda katı mamaya geçmemiz
gerekiyormuş.
Çocuk doktorlarının fikirlerinin değişmesine
ne sebep oldu?
- Çocuklarınıza sarılıyor musunuz?
- Tabii, sürekli.
Uyuşturucu
bağımlısı olacaklar.
Onlara
sarıldığım için mi bağımlı olacaklar?
Evet, yeni araştırmalara göre öyle.
Yeni
araştırmalar çocuklarınıza sarılmayın mı diyor?
Bunun bir anne için mantıksız gözüktüğünün
farkındayım.
Ama
annelik limbik sisteminizi alt üst eder.
Yani
çocuklarım uyuşturucu bağımlısı mı olacak?
Bu saçma.
Çocuğun var mı?
Hayır, ama ben bir doktorum.
Tıbbi açıdan konuşuyorum.
Bebekler kendilerini ağlayarak ifade ederler.
Bir anne veya babanın onları teselli etmesi
normaldir.
Selam.
Her zamanki sorulardan sormayacak mısın?
- Hangileri?
- Kim olduğum, ne iş yaptığım.
Sen kimsin?
Ne iş yaparsın?
O sorulardan nefret ederim.
Eğer doktorsan o sorular özellikle daha kötü
oluyor.
Doktor musun?
Hayır, sen doktorsun.
Hangi soruları sormalıyım?
Burada kimi tanıdığımı sor.
- Burada kimi tanıyorsun?
- Kimseyi.
Partiye kaçak girdim.
Elini kolunu sallayarak girdin mi?
Pekala.
Aramızda bir şey yaşanmayacak.
Tabii ki de.
Sevdiğim biriyle birlikteyim.
Ben de.
Ve aldatmaya olayına dayanamıyorum.
Önceden olmuştu.
Bir daha asla.
- Doğru, aldatmak - İyi değil.
Yine de sınırların neler?
Onu bilirsin.
Eğer bunu yaparsam
Aldatmak
sayılır mı?
Hayır.
Peki ya bu?
- Hayır, bu kabul edilebilir.
- Öyle mi?
Peki ya partnerin olmayan birinin canını
yakmak?
- Partnerinin canını mı yakıyorsun?
- Bu aldatma mıdır?
Bu acıttı mı?
Acıdı mı?
- İyi hissettirdi mi?
- Evet, hissettirdi.
Tamam.
İzin ver terini koklayayım.
- Hayır.
- Evet.
- Ciddi misin?
- Evet, buna izin var.
- Kötü kokuyor!
- Evet.
Asla unutulmayacak türden bir koku.
Koklama sırası bende.
Hayır, lütfen.
Şimdi pişman oldum.
İzin ver koklayayım.
Bence güzel kokuyorsun.
Bilmiyorum bu da kabul edilebilir bir şey mi?
Devam et.
Tamam.
Sen başla, sonra ben de söyleyeceğim.
Bana göre en iyi seks s.. çok sert olmadığında
oluyor.
Çünkü bir bakıma, o zaman onu sertleştiren kişi
ben oluyorum, anlıyor musun?
Benim sırrım aptalca olacak.
Sanırım yanlış anladım.
Barkod Projesi'ni beğendiğimi söyleyecektim.
Köprüden işe giderken güzel bir manzarası var.
Ben burada en karanlık sırlarımı ifşa ediyorum
ve sen "Sırlar" dedin, "en karanlık" demedin.
Peki bu neden bir sır?
Çünkü herkes çirkin olduğunu düşünüyor.
Pardon, biz Ne?
Üzgünüm, her şeyin üzerine oturmuşum.
Benim hatam.
Bunda cinsel bir şey yok.
Hem de hiç.
Gerçi sen yumuşak s..leri seviyorsun.
Evet.
Peki.
Sıra sende.
İşeyemiyorum.
Rahatla sadece.
Ben bu taraftan gidiyorum.
Tamam.
İsmin ne?
Julie.
- Ben de Eivind.
Eivind - Söyleme.
Niye?
Seni Facebook'ta bulacağım ve İyi fikir.
Peki.
- Hoşçakal.
- Hoşçakal.
- Aldatmadık, değil mi?
- Aldatmadık.
-
Hiç de bile.
- Aynen.
Hoşçakal.
3. Bölüm
#METOO ÇAĞINDA ORAL SEKS
Aksel?
Aksel, sana bir şey söylemem lazım.
Aksel?”Bir arkadaşım bana kafasını tutarak s..ini
tamamen ağzına sokan biriyle seks yaptığını söylemişti. "
"Kadının
kafası karışmıştı çünkü bundan zevk almıştı.”
"Bu onu gerçekten azdırmıştı.”
"Hem feminist biri olup hem de sakso
çekmekten hoşlanın biri olunabilir mi?”Tanıdığım kadınların çoğunun oral seks
yapma konusunda çelişkili düşünceleri var.”
"Hoşlarına gidiyormuş gibi davranmak
zorundalar Bunun onları tahrik edeceğine dair acınası bir beklentiyle.”
"Ben inik halini seviyorum.”
"Böylece yüzüme çarptırılmasındansa sertleştiren
ben oluyorum"
Bu
iyi.
- Öyle mi?
- Oldukça iyi Yazılan her şeye katılmıyorum
ama çok iyi yazılmış.
Orijinal.
Çok iyi.
Bununla ne yapacaksın?
Bilmiyorum.
Cidden iyi olduğunu mu düşünüyorsun?
Evet, kesinlikle.
Emin misin?
Evet, yalan söylemiyorum.
Söylemiyor musun?
Emin misin?
Sakın şüphen olmasın.
Oldukça kafa yoruruyor.
Ama beni tahrik de ediyor.
- Öyle mi?
- Öyle gibi.
Bu yüzden mi yazdın?
Entelektüel Viagra mı?
- Evet.
- İşe yarıyor.”
#MeToo
Çağında Oral Seks" adlı yazısı jubel.
no'da yayınlandı.”
Geniş kitlelerce paylaşılmış ve Facebook
üzerinde büyük bir tartışmaya dönüşmüştü.
Aldığım güçlü ağrı kesicilerin etkisinde araba
kullanamıyorum.
4. Bölüm
KENDİ AİLEMİZ
Anlıyorum.
Gelebilmek isterdim ama Bu ağrıyan belle
otobüste saatlerce dayanamam.
Sıkma canını.
Önümüzdeki hafta sonu Hønefoss'a gelebilir
misin?
Böylece birlikte kutlayabiliriz.
Nathalie de doğum gününü kutluyor.
Benden de selam söyle.
Seni görmek ne güzel.
- Çok uzun zaman oldu.
- Hem de çok uzun.
Neyse, mutlu yıllar.
Teşekkürler.
Tamam.
Çok mu zayıfım?
- Çok fazla çalışıyorsun.
- Doğru.
Daha sonra konuşuruz.
Doğum günün kutlu olsun!
- Neden hep benim ona gitmem gerekiyor?
- Gelmiyor mu?
Sırtı ağrıyormuş.
Sürekli bir sorunu çıkar.
Merhaba!
Öyleyse o gelmiyor.
Bu hoş değil.
Gelmek istedi ama bel ağrısı var.
Bunun sana nasıl hissettirdiğinin farkında mı?
- O - Bel ağrısı anne.
Özür dilerim.
Lütfen buyrun.
Teşekkür ederiz.
Lezzetli görünüyorlar.
Umarım beğenirsiniz.
Yaşasın ve doğum günün kutlu olsun
Şimdi seni kutlama zamanı!
Julie'nin annesi Eva, 30 yaşındayken iki
yıldır boşanmış biriydi.
Bir yayınevinde muhasebecilik yapan bekar bir
anneydi.
Haydi dans edelim, zıplayalım ve dönelim!
Dilerim hayat sana hep güzel şeyler getirsin!
Şimdi kutlama zamanı!
Tebrikler!
Teşekkürler.
Julie'nin makalesini okudun mu?
Tabii ki.
- Ne düşünüyorsun?
- Harikaydı.
- Sen okudun mu anne?
- Hayır.
Julie'nin makalesi.
Muhteşem.
Julie'nin anneannesi 30 yaşındayken üç çocuğu
vardı.
Ulusal Tiyatro'da Rosmersholm oyunundaki
Rebecca West'i canlandırdı.
Julie'nin büyük-büyükannesi Astrid, 30
yaşındayken dul bir kadındı, dört çocuğuyla yalnız başınaydı.
Julie'nin büyük-büyük-büyükannesinin yedi
çocuğu vardı.
İkisi tüberkülozdan ölmüştü.
Julie'nin büyük-büyük-büyük-büyükannesi Herta,
bir tüccarın karısıydı altı çocuğuyla mutsuz bir evlilik sürdürüyordu.
Julie'nin büyük-büyük-büyük-büyük-büyükannesi
hiç 30 yaşına gelemedi.
O zamanlarda kadınlar en fazla 35 yıl yaşardı.
Bu konuyla canını sıkmak istemem ama Gün
geçtikçe idrar yapmak güçleşiyor.
Prostat kanseri olmasından endişelendim ama
değilmiş.
- Bu iyi bir şey.
- Evet.
Yine de Sürekli tuvalete gidiyorum.
Ve sızıntı oluyor.
Havalı ceketmiş, teşekkürler.
Güzel zamanlama.
Doğa yürüyüşlerine başlamak istiyorum.
Kusura bakmayın, geciktik.
Onlara kahve yapmadın mı?
Önemi yok.
Ben bir şeyler ayarlayayım.
- Nasıl gitti?
- Harika.
- Kaç kurtarış?
- Çok.
Aferin sana.
Geçmiş doğum günün kutlu olsun.
30 önemli bir yaş.
Kaçırmamız çok kötü oldu.
Turnuva bütün gün sürdü.
O yüzden gelemedik.
Sıkıntı değil.
Sorun yok.
Kalecilik yapıyor.
Nasıl oynadığını görmen lazım.
Hayır, zorunda değil.
O müthiş.
Bir dahaki sefere sana haber vereceğim.
Olur, lütfen haber ver.
Harika.
Gönderdiğim makale sana ulaştı mı?
Evet ben de onu soracaktım sana.
Bağlantıyı çalıştıramadım.
Bilgisayarım takılıyor.
Bilgisayarlardan anlar mısın?
Bir bakabilirim.
Ama e-postayı tekrar gönderse olmaz mı?
Orada şey yok muydu Makaleyi e-postayla mı
gönderdi?
E-postanın eki olarak.
Hayır, farenin tuşuna bastım.
Sonra imleci karenin üzerine getirdim.
İki kez denedim ve sonra yok oldu.
Benim hatam olabilir.
Belki de yanlış versiyonu gönderdim.
Düzeltiriz.
O makaleyi mutlaka okumalısın.
Gerçekten iyi.
Çok Çok iyi yazılmış ve Akıllı kız.
Bizi ne zaman görmeye geliyorsun Per Harald?
Çok isteriz.
Gel kızının nerede yaşadığını gör.
Tabii, elbette.
Ama Oslo'nun merkezinde park etmek zor.
Orada hep orada yaşayanların kendi otoparkları
var.
Evet.
Bu park yeri bulmayı çok kolaylaştırdı.
Sadece ücretini ödemen yeterli.
Ve her yarım saatte bir arabanın yerini
değiştirmen mi?
Bizi görmeye gelmemenin sebebi bu muydu?
Şehirde araba kullanmak zor olduğu için mi?
Ondan değil.
Ne o zaman?
Biliyorsun aldığım ağrı kesiciler yüzünden
araba kullanamıyorum.
O da var.
İşin iyi tarafı, bu konuda dürüst.
Ağrıları.
Prostatı.
Sen kendi aileni kurmak zorundasın.
5. Bölüm
KÖTÜ ZAMANLAMA
Bakar mısınız?
Merhaba.
Yeşil Yoga kitabı var mı?
Kontrol edeyim.
- Hangi kitap demiştiniz?
- Yeşil Yoga.
Geçen yıl yayınlandı.
Sipariş etmem gerek.
Stokta yokmuş.
Gelmesi ne kadar sürer?
İki hafta.
Tamamdır.
Almıyım teşekkürler.
Onlarda da yokmuş.
Peki.
Bir Ark'a da bakalım.
Teşekkürler.
Ona güneş gözlüğümü unuttuğumu söyledim.
Sadece şunu demek istiyorum nasıl
anlaştığımızı biliyorum.
Ama sürekli seni düşünüyorum.
Ve Eğer sen mutluysan çomak sokmak istemem.
Mutlu musun?
- Ne diyeceğimi bilemiyorum.
- Bir şey söylemek zorunda değilsin.
Seni tekrar görmek isterim.
Konuşmak için sadece.
Yani, şey yapmayacağım Ama seni tekrar görmek
isterim.
Sadece Neredeyse her gün Barkod'daki Åpent
Fırını'ndayım.
Orada çalışıyorum yani.
Eğer istersen Oldu - Eivind?
- Evet.
Gözlüğün.
Doğru ya, kahretsin.
Dil bilinçaltına giden kapıyı açar.
Freud
büyük bir yazardı.
Kendini
eleştirebilen biriydi.
Teorilerinde
düzeltme yapmaktan asla çekinmezdi.
Her
bir hastasını araştırma konusu olarak görürdü.
Freud,
terapi ve araştırma arasında ayrım yapmazdı.
Bunu
çok ilgi çekici buluyorum.
Özellikle
bugünlerde beşeri bilimlerde bile bilimsel metodoloji kullanılıyor.
Bu kadar Freud yeter.
Film nasıl gidiyor?
Neredeyse bitmişti sanki?
Evet, ben izledim ama - İzledin mi?
- Evet.
Artık benim bile sayılamaz.
Korktuğun kadar kötü mü olmuş?
En kötü kısmı da Bobcat'i evcilleştirme
şekilleri.
Her şey sterilize edilmiş ve güvenli hale
getirilmiş.
Size bir şey göstereceğim.
Film afişinin bir örneği.
İtiraf etmeliyim ki üzerinde ismimin
olmasından utanç duyuyorum.
Yuh.
Ciddi misin?
Dalga geçiyor olmalısın.
Yok artık.
Poster gerçekten de bu.
Bakalım.
Sincaplar çizgi filmine benziyor.
Yuh artık.
Gülmeli miyim yoksa ağlamalı mıyım?
Her şeyin içine ettiler.
Hikaye, tüm detaylar Denizyıldızını
çıkardılar.
Pardon, hatırlayamadım.
Hangi denizyıldızı?
Anlarsın ya g.t deliği yani.
Anüsü.
Poposu filmde pürüzsüz yapıldı.
Özünü kaybetti.
Bu bana ters bir durum.
sıçarsın, her şeyi yaparsın.
Bobcat evcil kedilerin dünyasındaki vahşi bir
kedi.
Burjuvaziye karşı bir isyancı.
Gelmiş geçmiş en ikonik g.t deliği olan
birisi.
Kahve?
Olur.
Ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum.
Gitmem gerekiyor.
Aksel konuşmamız lazım.
Evet, tabii ki.
Sorun nedir?
Julie bir süredir düşündüğünü söyledi.
Bu onun hatası değildi.
Hiçbir şeyi değiştiremezdi.
Sen bir şey yapmadın.
Bu senin hatan değil.
Ama ben Konu tüm eski tartışmaları
hakkındaydı.
İkisinin de bildiği şeyler.
Kötü bir zamanlamaydı.
Hayatlarının farklı evrelerindeyken
tanışmışlardı.
Farklı şeyler istiyorlardı.
Farklı şeyler istiyoruz.
Benden ayrılıyor musun?
Evet.
Bitmesini istiyorum.
Şu an kendinde olduğuna emin misin?
Ne demek istiyorsun?
Ne yaptığının
Yaptığın
şeyin farkında mısın?
Neyi yok ettiğinin?
Evet, elbette.
Bu yüzden yapması çok zor zaten.
Nerede yaşayacaksın?
Bilmiyorum.
Bilmiyor musun?
Bilmiyorum.
Annemle kalırım.
Annenin yanına mı taşınacaksın?
Evet.
Bir yer bulana kadar.
Peki.
Hayır, hadi ama
Bitti.
Yoruldum artık.
Başka ne diyebilirim?
Seni rahatsız eden başka bir şey var da bana
mı patlıyorsun?
Hayır.
Bunu uzun zamandır düşünüyorum.
Doğru olan bu gibi hissettiriyor.
Biriyle mi tanıştın?
Hayır.
Bütün bunlardan sıkıldım Julie.
Kahretsin.
Ölümüne sıkıldım hem de.
Ama peki.
Ayrılalım bitsin.
Eğer istediğin şey buysa.
Sen toplanırken ben yürüyüşe çıkacağım.
Julie daha ayakları yere basan bir eş hak
ettiğini söyledi.
Çocuk yapmaya hazır.
Güvenilir .altı ayda bir kafayı yemeyen.
Ama ben senin tuhaflığını seviyorum.
Aksel, onun tuhaflığını sevdiğini söyledi.
Onun gibi birine ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Onu çizim tahtasından ayırabilecek birine.
Ve çocuk sahibi olmaya gelince Başka biriyle
çocuk sahibi olmaktansa onunla çocuksuz olmayı tercih ettiğini söyledi.
Tek sorunun bu olmadığını biliyorsun.
O zaman sorun nedir?
Birçok şeyin birleşimi, sadece o değil.
Şu
an bir krizde olduğunu görebiliyorum.
Bunu
anlıyorum.
Ama
beni seviyorsan bunların hepsini çözeriz.
Evet,
seni seviyorum.
Ve
seni sevmiyorum.
Julie
kurduğu bu cümleyle söyleyiş tarzıyla belirli kelimelere yaptığı vurguyla tüm
bu durumun imkansızlığını özetlemiş gibi hissetti.
Kendi
hayatımda bir seyirci gibi hissediyorum.
Sanki kendi hayatımda yardımcı oyuncu rolündeyim.
Sıkışmış
hissetmeni anlıyorum.
Bir
değişikliğe ihtiyacın var.
Ama
çözüm bu mu?
Tam
da bunu demek istiyorum.
Sana
nasıl hissettiğimi anlatmaya çalışıyorum ve benim hislerimi tanımlayan sen
oluyorsun.
Yaptığın
şeyi anladım.
Ne
yapıyorum?
Söyle bana ne yapıyorum?
Kapa
çeneni de söyleyeyim.
Babanla
yapmaya asla cesaret edemediğin yüzleşmeyi canlandırıyorsun.
-
Hıncını benden çıkarıyorsun.
-
Demek öyle?
Sen
bunun hakkında ne biliyorsun ki?
Bizim ilişkimizin esas olayı bu.
Hissettiğimiz
her şeyi, kelimelere dökmek zorundayız.
Bazı
zamanlar bazı şeyleri sadece hissetmek istiyorum.
Sen
de her şeye karşı aşırı güçlü kalmakta inat ediyorsun.
Senin
için güçlü olmak bir şeyleri formüle etmek gibi.
Eğer
o konuyu analiz edersen her psikolojik evrede güçlü olduğunu düşünüyorsun.
Daha
az analitik olduğum için benim zayıf olduğumu düşünüyorsun.
Yalnız olmaktan korktuğunu söyledi.
Onsuz
yaşamaktan korktuğunu.
Ayrıldıkları
zaman buzun üstünde Bambi gibi ortada kalacaktı.
Ve işte tam da bu yüzden bunu yapmak
zorundaydı.
Duymadığı teskin edici sözler mırıldandı
Aksel.
O ise 30 yaşındayken nasıl kendini Bambi ile
kıyasladığını düşünüyordu.
Hayır.
Acınacak haldeyim.
Hayır, değilsin.
Aksel Hey
Öyle
demek istemedim.
Sorun değil.
Ben de bir sürü şey söyledim.
Biraz daha kal.
Pişman olacaksın.
Kesin olacağım.
En üzücü olan da bir gün çocuk yapmak
isteyeceksin.
Her halükarda, başka ilişkilerin olacak.
Ve sahip olduğumuz şeyin eşsiz olduğunu fark
edeceksin.
Biliyorum.
Bilmiyorsun.
Ama ben biliyorum.
Çok sayıda ilişkim oldu.
Kimse bizim gibi iletişim kuramaz.
Bizim gibi gülemez.
Kim bilir?
Belki bir gün tekrar bir araya geliriz.
Ve o lafı samimiyetle söylemişti.
Samimiyetimle söylüyorum.
6. Bölüm
FINNMARK YAYLALARI
-
Üşüdün mü?
- Evet.
- YouTube'da daha kolay görünüyordu.
- Sana pratik yapmamız gerektiğini
söylemiştim.
Bekle İlk önce bu.
- Emin misin?
- Evet, bu üste geliyor.
Doğru ama önce bu mu?
Önce diğeri değil miydi?
- Hayır, o üste.
- Peki.
Eivind bunu herkese anlattığı eğlenceli bir
hikayeye dönüştürdü.
Ama kadın için bu daha derin bir şey ifade
etti.
İçindeki bir şeyi uyandırdı.
Google'da soyadını arattı.
Büyükbabası Far North'tan gelmişti.
Amerika'ya gönderdiği DNA örneği bunu
doğruladı.
Eivind, yeni keşfedilen kimliğine göre 3.
1% Sami olmasının hayal gördüren maddelerle ve
alakasız egzotik ritüellerle bağlantısını pek anlayamasa da destekleyici olmaya
çalıştı.
Kadın işi ciddiye bindirip daha da derinlere
inince iklim değişikliğinin yerli halklara ne kadar zarar verdiğini gördü.
Fokların nesli tükenirken eskimolar açlıktan
ölüyordu.
Eriyen buzullar, ren geyiği meralarını
mahvediyordu.
Aborjinler ozondaki delik yüzünden cilt
kanserinden ölüyordu.
Eivind New York'a uçmayı unutabilirdi.
Nefes alın.
Sonuna kadar.
Yaşam tarzlarını daha sürdürülebilir yaptı.
Her zaman daha iyi yapabilirdi.
İçindeki malzemeleri daha yakından inceleyebilirdi.
Aldıklarının çevreye olan etkilerini göz
önünde bulundurabilirdi.
Plastik okyanusları öldürüyordu.
Norveç morinası Çin'e gönderiliyor ve geri
getiriliyordu.
Kobalt madenciliği Kongo'yu yok ediyordu.
Pilleri üreten eller kanlı ellerdi.
Batılı kabahatlerin toplamı kanepede yanında
oturuyordu.
Gece onunla birlikte yatağa giriyordu.
Her şey daha büyük bir amaç uğruna ölçülüp
tartılmıştı.
Sunniva'ya ihanet ettiğini hissetti.
Sami halkına ihanet ettiğini.
Dünyanın en kötü insanı gibi hissetse de buna
karşı koyamadı.
Güneş gözlüklerimi içeride unuttum.
Peki.
Şimdi dönerim.
7. Bölüm
YENİ BİR BÖLÜM
Eivind
de çocuk istemiyordu.
İklim araştırmacıları gelecek nesiller için
zor zamanlar öngörüyordu.
Aşırı nüfus artışı, her şeyin altüst olmasına
sebep oluyordu.
Julie bu karamsarlığın onun neşeli doğasına kattığı
derinliği seviyordu.
Ama bunun için başka sebepler de sayabilirdi.
Eivind'in babası da Julie'ninki gibiydi.
Doğum günlerini unutma huyu vardı.
Eivind sık sık şöyle derdi: "Babamın takvimine
göre " Ben 12 yaşındayım.
Hepsi sert.
Olgun olan yok.
Avokadolar çok fazla suya ihtiyaç duyduğu için
Şili'deki insanlar ölüyor.
Hala Instagram'da Sunniva'yı mı takip
ediyorsun?
Evet, çevreyle ilgili ilginç bilgiler
paylaşıyor.
Mesajlaştığımız falan yok.
30 binden fazla takipçisi var.
G.tünü gösterdiği için mi?
G.tünü göstermiyor, yoga yapıyor.
Bildiğin Yoga.
Tamam, biraz gösteriyor olabilir.
Onu takip etmen umrumda değil.
Bu bir sorun değil ancak
Seksi
olan o iken makul olan tercih olmak istemiyorum.
Senin makul bir tarafın yok.
- Yani
-
Evet.
- Leğen kemiğinin açısı
-
Yoga bu.
Bu yoga değil.
Bu yoga.
Beğendin!
Aman Tanrım!
- Bu hoş değil!
- Beğenmek zorundaydım!
Aynen öyle.
İşte bu yüzden
8. Bölüm
JULIE'NİN NARSİSTLİK SİRKİ
İnsanların
beni dans ederken izlemesini istiyorum.
Son derece sinir bozucu.
Dans pistinde kendini aptal durumuna
düşürebilir ve yine de havalı olabilirsin.
Çok doğru!
Onu fark ettim.
Dans ettiğimizde tüm alanı sen kaplıyorsun.
Evet ama aynı zamanda şöyle oluyor "Herkes
bana baksın!”
Evet, ben de onu diyorum.
Her zaman çok gizemlisin.
Zulan hala duruyor mu?
Nedir o?
Bunu nereden buldun?
Nedir bu?
Sihirli mantar.
Daha önce denedin mi?
Evet.
Oldu.
Bunu neden yaptın?
Iyy.
Tadı toprak gibi.
İsteyen?
Hiçbir şey hissetmiyorum.
Muhtemelen çok eskiden kalmışlar.
Gitmem lazım.
Emin misin?
Riskli olabilir.
Yapma dostum.
Bunu daha önce de yaptık.
- Yarın konuşuruz.
- Ara beni.
Adil?
Konuşabiliyor musun?
Kafasını hissetmeye başladı.
Julie?
Sen de mi hissetmeye başladın?
Suya ihtiyacın var.
Su önemli.
Bolca su içmelisin.
Al.
Hepsini iç.
İyi olacaksın.
Senin için burada olduğumu biliyorsun.
Julie?
Suyu iç.
Sorun yok!
Buradayım!
Julie, iyi misin?
Kolayca atlatırım diye düşünmüştüm.
İyi misin?
Biraz kahve iyi gelir diye düşündüm.
Bunu bir daha yapmayacağız.
Duş alman lazım.
Kötü mü kokuyorum?
- Yoksa bu
-
Aman Tanrım.
Aman Tanrım.
Duş almam lazım.
Endişelenme, acelesi yok.
Kahvaltı hazırlayayım mı?
Seninle kendim gibi olabileceğimi
hissediyorum.
Tamamen kendim.
Önceden kendin gibi değil miydin?
Öyleydim ama biraz da
İlk
tanıştığımız zaman olduğum gibi olmam gerektiğini hissettim.
Bana katlandığın için teşekkür ederim.
Seni seviyorum.
Bölüm 9
BOBCAT NOELİ BATIRIYOR
BOBCAT NOELİ BATIRIYOR
Büyüdüğünüzde
eski Bobcat'leri okudunuz mu?
Çünkü günümüzde onları okurken kusmamız gelecek
kadar uygunsuz ve rahatsız edici geliyorlar.
Kadınları harcamak pahasına popülerlik kazanan
bir karakter yarattığını bilmek hoş değildir diye düşünüyorum.
Tamam, anlıyorum.
Diyorsunuz ki sanat hoş mu olmalı?
Bu sizce sanat mı?
İlk çizgi romanlarınızdan bazılarını yanımda
getirdim.
Bobcat bir yana ama bir de Dick Wolf Dick var Pedo
Papağan Çizgi roman mizahını açıklamak için doğru yerde olduğumu düşünmüyorum.
Hiç okurlarınızdan bazılarının ensest veya tecavüz
mağduru olma ihtimalini düşündünüz mü?
Bazı insanlar kendilerini kötü hissedebilir
diye yaratmayı bırakmalı mıyız?
Sanatçılar başkalarının saldırgan bulduğu
şeyler çizdikleri için öldürülüyorlar, vuruluyorlar.
Siz şu an son nebi karikatürleriyle koca
memeli kadın çizimlerinizi mi kıyaslıyorsunuz?
Ya da ensestle?
Demek istediğiniz nedir?
Hem evet hem hayır.
İnsanlar sizi eleştirdiğinde konuşma özgürlüğü
talep etmek biraz fiyasko kaçıyor.
Şu anda yaptığınız eseri tartışıyoruz yani
kimse sizi sansürlemiyor.
Bir kadın olarak, kızgınım.
Gücendim, her ne kadar bunu söylemememiz
gerekse de.
Seçme şansınız var.
Gücenmiş hissetmek zorunda değilsiniz.
Bu bir seçim değil.
Nesille alakalı bir durum bu.
Bir eser sahibi tek başına sorumlu tutulamaz.
Sanat karmakarışık ve özgür olmalıdır diye
düşünüyorum.
Eğlenceli olmak biraz da tehlikeli olmalı.
Sanatın, tüm kabul edilemez düşüncelerimi en
karanlık dürtülerimi ifade edebileceğim ve üzerinde çalışabileceğim bir terapi
biçimi olmasını istiyorum.
Ama bunu yaparken erkek olma ayrıcalıklarınızı
sizden daha zayıf insanlarla dalga geçmek için kullanıyorsunuz.
Buna sanat hatta mizah demek bile zor.
Kusura bakmayın ancak hiciv sayılacak kadar
akıllıca değil.
Ama bunun benimle alakası yok.
Bir şeyler yarattığımda sadece kendimi
aktarmıyorum.
- O kadarını biliyorum.
- Öyle mi?
Diyelim ki bu röportajı bir çizgi film olarak
çiziyorum.
Karikatür versiyonum size orospu diyebilir.
Bu benim öyle düşündüğüm anlamına gelmez.
Özgüvensiz bir erkeğin parodisi olabilir Siz
"orospu" kelimesini mi kullandınız?
Evet, "orospu" dedim.
Anlatmak istediğim şeyle ilgilenmiyorsunuz.
Bunun kaba bir cinselleştirme olduğunu
göremiyor musunuz?
Sanırım şu an tehlikeli sularda yüzüyoruz.
Siz post-feministler her s..ime tepeden
bakıyorsunuz!
Teşekkür ediyoruz, Marthe Refstad ve Aksel
Willmann.
Onlara artık "seks işçisi" deniyor
bu arada.
10. Bölüm
BİRİNCİ TEKİL ŞAHIS
Yardımcı
olduğum için mutluyum!
Görüşmeyeli epey oldu!
- Evet.
- Nasılsın?
İyiyim, sen?
Ben de iyiyim.
Aksel'le hiç konuşuyor musun?
O iyi mi?
Evet, yani Radyo röportajını duydum.
Evet.
Sınırı biraz aştı.
O çok da iyi durumda değil.
Hasta olduğunu biliyor muydun?
Aksel mi?
Duymamış mıydın?
Kansere yakalandı.
Üzgünüm.
Bildiğini sanıyordum.
Çok hızlı yayılmış.
Çok geç farkına vardılar.
Ne kanseri?
Pankreas.
Fakat
Nasıl
başa çıkıyor?
Bu şartlar altında epey iyi.
Ama bu zor yani.
Hastalığın gidişatı iyi değil.
Tedavi edilemez.
Haber verdiğin için teşekkürler.
Ben bildiğini sanıyordum.
Hayır, hiçbir şey duymamıştım.
Sadece Bilmiyordum.
Bunu ne zaman yazdın?
Okudun mu?
Kağıt geri dönüşümüne bir şey atıyordum.
Çok iyiymiş.
Öyle mi?
Evet, hemen içine çekiyor.
Gerçekten, gerçekten harika.
Yani Şey gibi Ney gibi?
İşte
Senin
hakkında bir şeyler okumak gerçekten güzel bir şey.
Ama bu benim hakkımda değil ki.
Ama
Noel
sahnesindekiler senin ailen, değil mi?
Evet, ama kurgu bu.
Bunu anlamadın mı?
Ben uydurdum.
Tamam, kurgu.
Her halükarda - İyi bu.
- Ben olduğum için mi?
Hayır, güzel olduğu için.”
Güzel"?
Evet güzel.
İyi.
İyi yazılmış.
Yazma şeklin gerçekten harika.
Örneğin burası: "Çok sayıda hatıra üst
üste biniyor, bir bulanıklığa dönüşüyor.”
Bu bana hitabet etti.
İyi yazılmış.
Sahiden iyi.
İyi yazılmış değil.
Sorun nedir?
Bir anda edebiyata mı merak sardın?
En son okuduğun kitap hangisiydi?
- İyi misin?
N'oldu?
- Niye?
Bugünlerde yaptığım her şeyi eleştiriyorsun.
Kusura
bakma ama çöplerimi karıştırmak oldukça saldırgan bir tavır.
- Bunu göremiyor musun?
- Sakin ol.
- "Sakin ol mu?”
-
Sakinleş biraz.
Sakin olmak senin uzmanlık alanın.
50 yaşına kadar kahve servis etmeyi dert
etmezsin.
Ama ben fazlasını istiyorum!
Bu kırıcıydı.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
11. Bölüm
POZİTİF
Merhaba?
Selam
Sen
yemek yedin mi?
Evet, ama istersen sana makarna yapabilirim.
Hayır, sen yediysen benim için hiç lüzumu yok.
Pardon.
Sırt ağrısıyla başladı.
Daha önce de sırt ağrılarım olmuştu.
Endişe etmedim.
Sonra cildim neredeyse altın rengine döndü.
İyi görünüyor diye düşündüm.
Meğerse sarılıkmış.
Annem sarılık olarak doğduğumu söyledi.
Beni bir küvöze koymuşlar.
Acı veriyor mu?
Hayır, hiç acıtmıyor.
Sorun değil.
Seçtikleri sinir yollarını botoksla tıkadılar.
İyi olmuş.
Evet, aşırı miktarda ağrı kesici kullanmamı önlüyor.
Ailen nasıl?
İyiler sanırım.
Annem hala her yaptığını takip ediyor.
Ya baban?
Onu hayatımdan çıkardım.
Güzel.
İsterse peşime düşebilir.
Düşer mi?
Hayır, yapmaz.
İki kahve.
Bunun komik olduğunu düşündüler.
Bazı durumlarda hastalık mizahı komik
olabiliyor.
Bar mitzvah'ında yapılan anal seks bile mi?
Beni güldürüyor.
Ama ben artık yaşlı bir adamım.
Hayır.
Biliyorsun Bunu bir bakıma bekliyordum.
Hastalanmadan çok önce pes etmiştim.
Ciddiyim.
En sevdiğim eski filmleri tekrar tekrar
izliyorum.
Lynch filmleri, Godfather II Dog Day
Afternoon'u kaç kere izleyebilirsin ki?
Çok kez!
İzlemelisin.
Kesinlikle.
Bazı dinlediğim müzikleri hiç duymamış
oluyorum.
Ama aynı zamanda eski şarkılar da oluyorlar.
Ben büyürken çıkan ama hiç bilmediğim tarzda
müzikler.
Sanki çoktan vazgeçmiş gibiydim.
İnternet ve cep telefonlarnın olmadığı bir
çağda büyüdüm.
Hayır ama cidden Eski kafalı moruklar gibi
konuştum.
Ama bunun hakkında çok düşünüyorum.
Benim
bildiğim dünya kayboldu gitti.
Benim
için bütün olay dükkanlara gitmekti.
Müzik
dükkanlarına.
Tramvaya
binip Grünerløkka'daki Voices'a giderdim.
Pretty
Price'daki ikinci el çizgi romanlara bakardım.
Gözlerimi
kapattığımda Majorstua'daki Video Nova'nın reyonlarını görebiliyorum.
Kültürün
nesneler aracılığıyla aktarıldığı bir zamanda büyüdüm.
Çok
ilginç geliyorlardı çünkü onlarla beraber yaşıyorduk.
Onları
tutup kaldırabiliyorduk.
Elimizde
tutabiliyorduk.
Karşılaştırabiliyorduk.
Biraz
da kitaplar gibi değil mi?
Evet, biraz da kitaplar gibi.
Sahip
olduğum tek şey bu.
Hayatımı
bunu yaparak geçirdim.
O
tarz şeylerin koleksiyonunu yaparak, çizgi romanlar, kitaplar Ve Ve bunu 20'li
yaşlarımın başında artık bana güçlü duygular vermese de yine yapmaya devam
ettirdim.
Yine
de devam ettim.
Ve şimdi elimde kalan tek şey bu.
Kimsenin umrunda olmayan aptal maptal şeylerin
bilgi birikimi ve hatıraları.
Öyle deme.
Senin de yarattığın çizgi romanların var.
Keşke senin sahip olduklarına ben sahip
olsaydım.
Ne yapman gerektiğinin bilincinde bundan emin
bir şekilde çizebilme yeteneği.
Cidden bu yeteneğim olsun isterdim.
Evet ama Ben kanserim.
Ölüyorum.
Tabii ki geçmişi yad edeceğim.
Bunu zaten yıllardır yaptığını söylemiştin.
O kadar da uzun süredir değil.
Son yıllarda.
Hayatta öyle bir noktaya ulaştım ki
Bir anda oluverdi.
Tam
da yaşananlar için şükredeceğim zaman.
Ve
şimdi elimde hiçbir şeyim yok.
Geleceğim
yok.
Sadece
geriye bakabilirim.
Ve
Bu
nostalji sevdası değil.
Bu ölüm korkusu.
Sadece korktuğum için.
Sanatla hiçbir alakası yok.
Sadece sindirmeye çalışıyorum
Yarın
9'da ameliyatım var.
Sana her şeyi anlatabileceğimi hissettim.
Beni yargılamazdın.
Sen tanıdığım en az yargılayıcı kişisin.
Eskiden bizim konuştuğumuz gibi konuşabileceğim
kimse yok.
Bana her zaman söylediğin şeyleri söyleyebilir
misin?
O zamanlar bunu duymaktan nefret ediyordum,
ama bana söyler misin
İyi
bir anne olur muyum?
Hamile misin?
Tebrikler.
Nasıl hissediyorsun?
İyi veya kötü?
Bilmiyorum.
Emin değilim.
Kazayla oldu.
Dikkatsizce davranmış olmalıyım.
Yani belli ki öyle olmuş.
Gerçekten emin miydin?
Çocuk istediğinden emin miydin?
Ben de korkmuştum.
Şüphelerim vardı elbette.
Ama onları göstermeyi istemedim, seni alıkoymayı
Senin
iyi bir anne olacağından asla şüphe duymadım.
Senin şüphe duyduğunu gördüm.
Pişman olduğum bir şey varsa o da senin ne kadar harikulade biri olduğunu
görmeni sağlayamamamdır.
Ne düşünüyorsun?
Bunun cevabını duymak zor.
Ama
Bebeği
doğuracak mısın?
Bilmiyorum.
Bir şeylerin ters gidebileceğinden
endişelenerek çok zaman kaybettim.
Ama ters giden şeyler hiçbir zaman benim
endişelendiğim şeyler olmadı.
Nazik bir adamsa, yap gitsin.
Nazik bir baba ve senin gibi bir anneyle her
şey güzel olacaktır.
Sesin kafamın içinde kaldı.
Hala harika sohbetlerimiz var.
Hadi canım.
Ne hakkında?
Çoğunlukla çizgi romanlar.
Gurme zevkler.
Aynı şekilde.
Seninle hayali sohbetlerim var.
Eminim seninle ilgili senin unuttuğun şeyler
hatırlıyorumdur.
Ve tam tersi.
Evet belki.
Göçüp gittiğimde seninle ilgili tüm bu şeyler
benimle gelecek.
Sana bir soru sorabilir miyim?
Benden ayrıldığın zaman onunla daha önceden
tanışıyor muydun?
Evet.
Neden bana söylemedin?
Bilmiyorum.
Cesaret edemedim.
Ve şimdi de ondan mı ayrılıyorsun?
Hayır, neden öyle dedin ki?
Bebek için sevinmediğinden dolayı olabilir.
Ve işler zora girdiğinde sen böyle yaparsın.
Hamile olmaktan memnunum.
Özür dilerim.
Sorun değil.
Seninle olan hayatımdaki en önemli
ilişkiydi.
Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin.
Senin için aynı şeyin geçerli olmadığını
biliyorum.
Bu çok normal.
Yaşamak için önünde uzun yılların var.
Ama biliyorum, hissediyorum.
Ve bilmeni istiyorum.
Sen hayatımın aşkıydın.
Sen
çok iyi bir insansın.
Sana bunu daha önce söylemeliydim.
Ama yapamadım.
Hamileyim.
Ne kadar zamandır biliyorsun?
Çocuk istemediğimizi biliyorum.
Hayır
Yapar
mıyım bilmiyorum.
Hiçbir şey görmemiş gibi hissediyorum.
Bir daldan diğerine atlıyorum.
Tüm bunları düşünmek için zamana ihtiyacım
var.
Bizim hakkımızda düşünmek için.
Öyle olsun.
12. Bölüm
HER ŞEYİN BİR SONU VAR
Yaşadığım
yer burasıydı.
Ben 8 yaşındayken taşınmıştık.
Kapıyı çalacak mıyız?
Hayır.
Sanmıyorum.
Buradan ne hatırlıyorsun?
Bu renkleri hatırlıyorum.
Çizgi romanlarımı çizerken referansım
olurlardı.
Bu renkler.
Ve mahallenin sarhoşunun aşırı kafa biri
olduğunu hatırlıyorum.
Her şey yolundaymış gibi davranmaktan çok
yoruldum.
Bu kadar acı içinde olmak berbat.
Berbat.
Her şey berbat.
Ve
Senin
için bir anı olmak istemiyorum.
Kafanın içinde bir ses olmak istemiyorum.
Sanatımla yaşatılmak istemiyorum.
Ben dairemde yaşamak istiyorum.
İstiyorum ki
Dairemde
seninle yaşayayım istiyorum.
Birlikte mutlu olalım istiyorum.
Görüşürüz.
Görüşürüz.
Merhaba Julie.
Aksel'in durumu bir anda kötüleşti.
Planlanan tedavisi yapılamayacak kadar hasta.
Geceyi atlatamayabilir.
Ailesi onun yanında ama bilmen gerektiğini
düşündüm.
EPILOG
Söyleyecek
başka bir şey yok.
Kestik!
Bir kere daha.
Hızlı bir çekim daha.
İnce ayar.
Daha da üzgün ol.
Tamam.
Ama çok hızlı ayağa kalkıyor.
Hey!
Tamam, kamera hazır.
Motor!
Söyleyecek başka bir şey yok.
Kestik!
Harika.
Hadi devam edelim.
Tanıtım fotoğrafları.
Pardon, birkaç fotoğrafınızı çekmem lazım.
- Elbette.
Burada mı?
- Evet.
- İyi misiniz?
- Evet.
Ama epey rezalet olduğumu düşünüyorum.
O zaman bunu kullan.
Sonra o duyguya tutun.
Ona bakıyormuş gibi davran.
||
« Prev Post
Next Post »