Print Friendly and PDF

Translate

Conan 1-2

|

 

Barbar Conan (1982) Conan the Barbarian

129 dk

Yönetmen:John Milius

Senaryo:Robert E. Howard, John Milius, Oliver Stone

Ülke:ABD  

Tür:Macera, Fantastik

Vizyon Tarihi:14 Kasım 1983 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Basil Poledouris

Çekim Yeri:Almería, Andalucía, İspanya

 Oyuncular

Arnold   Schwarzenegger

James  Earl Jones

Max   von Sydow

Sandahl  Bergman

Ben Davidson

Tüm Kadro

Devam Filmleri

1982 - Barbar Conan(146,152)6.9

1984 - Conan 2(79,467)5.9

Özet

Arnold'un politikacı olmadan önceki halini görmek için! Kılıçlar ve büyücüler, Conan the Barbarian 80'li yılların dalga gibi çoğalan fantazi filmlerinden. Ailesi bir baskında ölüdürülen Conan gönderildiği köle kampında ustasından dövüş sanatlarını öğrenir ve onun becerilerini para kazanmak için dövüş oyunlarında kullanır. Bir kez özgürlüğünü kazandıktan sonra kaslı savaşçı ailesinin vahşice öldürülüşünün intikamını almak ister.

Yorum

Bir yerde kısa bölümünü seyredince merak edince bakmak istedim. Eğer ki, çocukluk döneminde seyretseydim, beğeneceğim ve etkileneceğim bir film olurdu. Conan karakteri çocuklar arasında Rambo kadar olmasa da yurdumuzda varlığını kabul ettirdi.

Filmin başında çeliğe vurgu yapılması, Ayn Rand'ın Atlas Silkindi romanını hatırlatıyor. Konu olarakta çelik ve maneviyatın çarpışması, liberalizm vb bir benzeyiş var. Nihilizm  felsefesi adım adım hissediyorsunuz.

Finalde Conan, Thulsa Doom'un şu sözlerine  "Bana geldin oğlum.  Çünkü eğer ben değilsem kim artık senin baban?  Sana yaşama isteğini kim verdi?  Ben senin aktığın pınarım.  Ben öldüğümde   sen hiç yaşamamış olacaksın.  Bensiz Dünyan ne olur?  Oğlum.  Oğlum." aldırmayarak kafasını koparması Nietzsche'nin "Tanrı öldü" demesinden başka ne olabilir ki?

Mitolojik bir çağda çelik ile inancın savaşını inceden inceye işleyen film yılı itibarıyla bilinçaltına epey mesajlar yerleştirmiş. İstırap ağacını da hatırlatayım.

Altyazı

BİZİ ÖLDÜRMEYEN ŞEY, GÜÇLÜ KlLAR

Okyanusların Atlantis 'i yuttuğu zaman ile    Aryus'un oğullarının yükseldiği zaman arasında    hayal edilmeyen bir çağ vardı.

  Ve bu çağda, kaderi    Aquilonia'nın değerli tacını dertli bir alında taşımak olan    Conan yaşardı.

  Size onun destanını anlatacak tek kişi benim, onun tarihçisi.

  Sizlere büyük maceraların     yaşandığı günleri anlatayım.

 Ateş ve rüzgar gökten   göğün tanrılarından gelir, ama senin tanrın Crom'dur.

 Crom dünyada yaşar.

 Bir zamanlar devler yaşardı dünyada Conan.

 Ve kargaşanın karanlığında   Crom'u aldattılar ve ondan çeliğin sırrını aldılar.

 Crom hiddetlendi ve dünya sarsıldı.

 Ateş ve rüzgar devleri yere yıktı ve cesetlerini suya attı.

 Ama öfke içindeki tanrılar çeliğin sırrını almayı unutup   onu savaş meydanında bıraktılar.

 Ve onu bulan bizlerse   sadece insanız.

 Tanrı değil.

 Dev değil.

 Sadece insanız.

 Çelik, sırrında daima bir gizem taşıdı.

 Onu öğrenmelisin küçük Conan.

 Onun disiplinini öğrenmelisin.

 Çünkü bu dünyada kimseye, ama hiç kimseye güvenemezsin.

 Ne erkeklere, ne kadınlara, ne de hayvanlara.

 Buna güvenebilirsin.

 Şunu öldürün!

 Sen.

 Onu öldür!

  Küller çiğnenerek toprağa    kan ise kara karışıp gitti.

  Ne için geldiklerini kim bilir?

  Çelik silah için mi, yoksa cinayet için mi?

  Asla bilinmedi.

 Çünkü liderleri güneye    çocuklarsa Vanir'le kuzeye gittiler.

  Efendimin halkının yaşadığını hiç kimse asla bilmeyecekti.

  Onun hikayesi acı doluydu.

 Buraya otur.

 Buraya otur!

  Artık umursamıyordu.

  Hayat ve ölüm    aynıydı.

  Sadece, onu şehvet ve öfke çığlıklarıyla selamlayan    bir kalabalık vardı.

  Kendi değerini anlamaya başladı.

  Önemli biriydi.

  Zaman içinde, onun zaferleri kolay sayılamaz oldu.

  Doğuya götürüldü.

  Büyük bir ödüldü.

 Orada savaş ustaları    ona en gizli sırları öğreteceklerdi.

  Okuma ve yazma da öğretiliyordu.

  Khitai'nin şiirleri, Sung felsefesi.

  En iyi etlerle beslendiğinde    kadın zevklerini de öğrenmeye başladı.

  Ama çeliğin disiplini her zaman oradaydı.

 Oğullarımın beni asla anlamayacağından korkuyorum.

 Yine kazandık!

 Bu iyi.

 Ama hayatta en iyi şey ne?

 Geniş bozkırlar.

 Çevik at.

 Bileğindeki şahin.

 Ve saçlarındaki rüzgar.

 Yanlış!

 Conan, hayatta en iyi şey ne?

 Düşmanını ezmek, önünde sürüklendiklerini görmek   ve kadınlarının feryatlarını duymak.

 Güzel.

 Git.

 Git.

 Özgürsün.

 Git.

  Belki efendimin çok uzun zamandır hapsedilmiş vahşi    bir hayvan olduğu sanılıyordu.

  Belki.

 Ama çok uzun zamandır    hatırlanmayan bir rüya olan özgürlük onundu artık.

 Crom.

 Sıcak bir yer ve ateş var.

 Ateşimle ısınmak istemiyor musun?

 Geleceğini söylediler.

 Kuzeyden, çok kuvvetli bir adam.

 Bir fatih.

 Birgün kendi eliyle kral olacak bir adam.

 Dünyanın yılanlarını ezecek  Yılan mı?

 Yılan mı dedin?

 Aradığın nedir?

 Bir bayrak.

 Bir sembol.

 Belki bir kalkan üstünde.

 Birleşen iki yılan.

 Yüzleri karşı karşıya   ama tek vücutlar.

 Altında bir güneş ve bir ay var.

 Kara güneş, kara ay.

 Evet.

 Bedeli var, barbar.

 Zamora.

 Dünyanın kavşağı.

 İstediğin şeyi   bulacağın yer   Zamora!

 Crom!

 Yiyecek.

 Yiyecek!

 Günlerdir birşey yemedim.

 Şimdi yiyeceğini kim dedi?

 Bana yiyecek ver ki, kurtlar geldiğinde gücüm olsun.

 Ölümüm açlıktan değil   savaşırken olsun.

 Kimsin sen?

 Ben Subotay'yim.

 Hırsız ve okçu.

 Hirkanyalıyım.

 Kerlait'in büyük üyesi.

 Neden buradasın?

 Kurtlara yem olarak.

 Sen hangi tanrılara dua edersin?

 Ben Dört Rüzgar'a dua ediyorum.

 Ya sen?

 Crom'a.

 Ama nadiren dua ederim.

 Beni dinlemiyor.

 Öyleyse ne işe yarar?

 Her zaman dediğim gibi.

 O güçlü.

 Ölürsem, onun huzuruna çıkmak zorundayım.

 Bana çeliğin kuralını soracak.

 Bilemezsem, beni fırlatıp atar.

 Crom bu.

 Güçlü, dağının tepesinde.

 Benim Tanrım daha büyük.

 Crom, dağından senin Dört Rüzgar'ına güler.

 Benim Tanrım daha güçlü.

 O sonu gelmeyen gökyüzüdür.

 Crom onun altında yaşıyor.

 Medeniyet, eski ve kötücül.

 Bunu hiç görmüş müydün?

 Hayır.

 Zaman kaybetmeyelim.

 -Lezzetli.

 -Ne zamandır orada, bilmiyoruz.

 Pis koku!

 Her zaman kokar mı?

 Rüzgar nasıl giriyor?

 İki yılan.

 Kara bir güneş üstünde birleşiyorlar.

 Muhteşem bir bayrak.

 Tek bildiklerim, o lanetli kulelerdeki Set'in yılanları.

 Bütün şehirlere yayıldılar.

 İki yıl önce, yılan modaydı.

 Şimdi her yerde var.

 Hilekarlarmış.

 Geceleri insan öldürüyorlarmış.

 Ben birşey bilmiyorum.

 Siyah nilüfer.

 Stygia'dan.

 En iyisi.

 İnşallah Haga değildir.

 Senin gibi bir katile Haga satar mıyım?

 -Çok az paraya şeytandan korun.

 -Ben şeytanım.

 Hepsi fahişe.

 Ölmüş bile.

 İnanabiliyor musun?

 Ha?

 Hırsız olamayacak kadar irisin.

 Gel.

 Gidelim bu yerden.

 Yılan mı arıyorsun?

 Yılan Kulesi'nde yaşıyorlar.

 Sonsuz servete ve en büyük mücevher olan   Yılanın Gözü'ne sahiplermiş.

 Yavaş çiğne.

 İyi maldır.

 -Sen muhafız değilsin.

 -Sen de.

 Biz de senin gibi hırsızız.

 -Kuleyi tırmanmaya gel.

 -İpiniz bile yok.

 Ölüme meydan okuyan iki aptal.

 Bu duvarın arkasındaki dehşetleri biliyor musun?

 Hayır.

 Öyleyse sen önden git.

 -Bu kadar kötü kokan ne olabilir?

 -Sonsuza dek yaşamak istiyor musun?

 Şu baş rahip.

 Thulsa Doom'dan sonra ikinci adam.

 Thulsa Doom bin yaşında diyorlar.

 Burada ne var, bakayım.

 Siz aşağı bakın.

 Öldürün onları!

 Sonsuza dek yaşamak istiyor musunuz?

  Her tür zevk ve eğlenceye dalıyorlardı.

  Servet harika olabilir.

  Ama biliyorsunuz, başarı, insanın cesaretini    en güçlü düşman kadar kesin sınayabilir.

  Yağmacı Kral Osric'in odasına götürüldüler.

  Kral, bir zamanlar, efendim gibi güçlü bir kuzeyliydi.

  Ama şimdi yaşlı ve ayyaş.

 Bunlar istediğiniz hırsızlar.

 Üç kişiler sanıyordum.

 Arkadaşımız bahçede öldü.

 Aslanlar yedi.

 Aslanlar mı yedi?

 Aslanlar yemiş!

 Ne yaptığınızı biliyor musunuz?

 Rexor bile huzuruma gelip beni, kralı, tehdit etti.

 Ne cesaret!

 Ne utanmazlık!

 Ne saygısızlık!

 Ne küstahlık!

 Sizi selamlıyorum.

 Thulsa Doom.

 Bu yarı-tanrıdan yıllarca çok çektim.

 Güzel kentimde yılanlar.

 Batıda Nemedia, Aquilonia.

 Güneyde Koth, Stygia.

 Yılanlar!

 Her yerde bu şeytani kuleler!

 Siz tek başınıza muhafızlarına karşı koydunuz.

 Nesiniz siz?

 Hırsız!

 Bunu görüyor musunuz?

 Buna Yılanın Dişleri diyorlar.

 Ve bu öz oğlu tarafından bir babanın   kalbine saplandı.

 Kendi kızım da bu Thulsa Doom'un büyüsüne kapıldı.

 Onun elinde benim için böyle bir hançer var mı?

 Köle gibi takip ediyor onu.

 Ruhundaki gerçeği arıyormuş.

 Sanki ben ona veremezmişim gibi.

 Şu anda biz konuşurken, kızım doğuya gidiyor.

 Thulsa Doom'a ve onun Güç Dağı'na.

 Onun malı olacak!

 Kızımı ondan çalın!

 Taşıyabildiğiniz kadar alın.

 Dahası da var.

 Çok daha fazlası.

 Kral olmanıza yetecek kadar.

 Hırsız, öyle bir zaman gelir ki, mücevher artık parlamaz   altın parıltısını yitirir   ve taht odası hapishaneye döner   ve geriye tek kalan ise bir babanın evlat sevgisidir.

 Thulsa Doom'un canı cehenneme.

 O bir şeytan.

 Cin çağıran bir büyücü.

 Müritlerinin tek amacı onun hizmetinde ölmek.

 Binlercesi var.

 Yaşadığı bu Güç Dağı için zaptedilemez deniyor.

 Subotai ile konuştum.

 O da aynı fikirde.

 Hala sağ iken elimizdekini alalım.

 Hiç şimdiki kadar çok şeyim olmadı.

 Hayatım boyunca tek başımaydım.

 Pekçok kez kimseyi tanımadan ölümle yüzleştim.

 Karanlıkta, başkalarının çadırlarına bakar   ve birbirine sarılan siluetler görürdüm.

 Ama hep geçip giderdim.

 Sen ve ben.

 Aramızda sıcaklık var.

 Bu dünyada bunu bulmak çok zor.

 Lütfen.

  Bırak geceleri bir başkası geçip gitsin.

 Dünyanın gırtlağına yapışalım ve istediğimizi elde edelim.

  Kıyamet çocukları.

 Doom'un çocukları.

  Efendime Güç Dağı'na giden yolu gösterdiler.

  Kılıcını atıp toprağa geri dönmesini söylediler.

  Mezarda toprağa dönmek için daha çok zamanı vardı.

  Bir zamanlar burada iri adamlar yaşardı.

 Devler, tanrılar.

  Ama uzun zaman önce.

  Efendimle burada tanıştım.

  Tesadüf değildi.

  Onun hikayesini anlatıyor olmam da tamamen tesadüf değil.

 Hey!

 Bana bak, ben sihirbazım.

 Burası güçlü tanrılar ve kral ruhlarıyla korunur.

 Etime zarar verirsen, ölüleri öldürmek zorunda kalırsın.

 Cin çağırabilir misin?

 Evet!

 Sana saldırırım!

 Çehennemdeki en vahşi cinleri çağırırım!

 Tepecikler, Titanlar zamanından beri burada.

 İçlerinde büyük krallar gömülü.

 Bir zamanlar rüzgarlı denizin ışığı gibi parlayan yerler.

 Orada ateş yanmaz.

 Hiçbir ateş.

 Bu yüzden burada, rüzgarda yaşıyorum.

 Bu yerleri seviyor musun?

 Onlara istedikleri gecelerde şarkı söylerim.

 Savaşların, kahramanların, cadıların ve kadınların   öykülerini anlatırım.

 Kimse beni rahatsız etmez.

 Thulsa Doom bile.

 Burada çiçek yetişir mi?

 Çiçek mi?

 Çiçek.

 Hacı değilsin ya?

 Kılıcı yağla.

 Atı besle.

 Bunlardan birine daha önce hiç bindin mi?

 Hayır!

 Savaşçı, çiçekler ne için?

 Bir kız için.

 -Nereye gidiyorsun kardeşim?

 -Korkuyorum.

 Kendini açmaktan mı korkuyorsun?

 Neden?

 Çok iri ve gelişmiş bir vücudun var.

 Gurur duymalısın.

 Kendi vücudunu tanımadan boşluğa nasıl ulaşacaksın?

 Şurada, kimsenin görmeyeceği bir yerde konuşabilir miyiz?

 Olur kardeşim.

 Elbette.

 Korkuyorum ve utangacım.

 Bu sizin kıyafetiniz mi?

 Rahip kıyafetiniz?

 Evet, tek varlığım bu.

 İyi.

 Tek ihtiyacın da bu.

 Ne görüyorsun?

 Sonsuzluk.

 Güzel.

 Sizi görüyorum.

 Sizi korudum.

 Bin yıldır sizi korudum.

 Aranızda kim hala ölümden korkuyor?

 Kim boşlukla yüzyüze gelmeyecek?

 İmansız!

 Seninle konuşmak istiyorum.

 Yılanın Gözü nerede?

 Rexor onu bir kıza verdiğini söyledi.

 Herhalde bir gecelik zevk için, öyle mi?

 Ne kayıp.

 İnsanlar ne yaptıklarını hiç anlamıyorlar.

 Evime girdin, malımı çaldın   uşaklarımı ve hayvanlarımı öldürdün.

 Ve beni en çok üzen de bu.

 Yılanımı öldürdün.

 Thorgrim üzüntüden kendini kaybetti.

 O yılanı doğduğu günden beri büyütmüştü.

 Sen annemi öldürdün.

 Babamı öldürdün.

 Halkımı öldürdün!

 Babamın kılıcını aldın.

 Ah!

 Ben gençken yapmış olmalıyım.

 Çelik aradığım bir dönem oldu evlat.

 Çeliğin bana altın ve mücevherden daha önemli olduğu zamanlar.

 Çeliğin esrarı.

 Evet!

 Sen onun ne olduğunu biliyorsun, değil mi evlat?

 Sana söyleyeyim mi?

 En azından bunu yapayım.

 Çelik güçlü değil evlat.

 İnsan eti daha güçlü.

 Etrafına bak.

 Şurada, kayalarda.

 Şu güzel kız.

 Gel bana çocuğum.

 İşte bu güç oğlum.

 İşte bu kudret.

 Etin gücü ve kudreti.

 Onu büken elle karşılaştırdığında çelik nedir ki?

 Bedeninin gücü   yüreğinin arzusu.

 Sana bunu ben verdim.

 Tam bir ziyan.

 Bunu Istırap Ağacı'nda düşün.

 Çarmıha gerin.

 Sihirbaz olduğunu söyledi.

 Tanrıların sana iyilik borcu var mı?

 Tehlikeler var, ama bunları fazla umursamadığını görüyorum.

 -Ruhlar ağır bir bedel istiyor.

 -O halde onlara öderim.

 İç.

 Yakında, belki bu gece onu almaya çalışacaklar.

 -Başarırlarsa  

-O zaman sen de onu takip edersin.

 Gittiler!

 Gittiler!

 Tanrıların hiçbiri bize zarar veremez.

 Ben ölseydim ve sen hala canın için savaşıyor olsaydın   geri dönerdim.

 Cehennemden dönüp senin yanında savaşırdım.

 Yaşlı adamın dediğine göre Güç Dağı'nın içi boşmuş.

 Thulsa Doom dağın içindeymiş.

 Başka ne dedi?

 Dağın arkasında bir geçit varmış.

 Bir sürü de mağara.

 Bir hırsız oradan girip, prensesi kaçırır   yokluğu anlaşılmadan çıkabilir.

 Bunu iyi hırsızlar yapabilir, intikamcılar değil.

 Yalnız kızı alalım.

 Thulsa Doom'u başka gün öldürürüz.

 Anlaştık mı?

 Conan?

 Demek cennet burası!

 Prenses.

 Yakalayın onları!

 Haydi!

 Sen.

 Ona yardım et.

 O kafirlerin hepsi   kan göllerinde boğulacak.

 Karanlıktan neden korktuklarını anlayacaklar şimdi.

 Geceden neden korktuklarını anlayacaklar.

 Ara.

 Sihirbaz.

 Tanrılara bedeli ödeyeceğimi söyledim ona.

 Sarıl bana.

 Öp beni.

 Öp beni.

 Son nefesimi senin ağzında vereyim.

 Çok üşüyorum.

 Çok soğuk.

 Beni   sıcak tut.

 Beni   sıcak  Orada ateş yanmaz.

 Hiçbir ateş.

 Neden ağlıyorsun?

 O Conan, Simeryalıdır.

 O ağlamaz.

 Onun adına ben ağlıyorum.

 Seni öldürecek.

 Ateşini gördü.

 Benim için gelecek ve o zaman seni öldürecek.

 Babamın beni ormana götürüp yabani böğürtlen yediğimiz   günleri hatırlıyorum.

 20 yıldan fazla oldu.

 Daha dört beş yaşında bir çocuktum.

 Yapraklar o zaman çok koyu ve yeşildi.

 Çimenler bahar rüzgarıyla çok hoş kokardı.

 20 yıl süren acımasız bir mücadele.

 Diğer adamlar gibi dinlenmek, uyku yok.

 Yine de bahar rüzgarı esiyor Subotai.

 Hiç böyle bir rüzgarı hissettin mi?

 Benim memleketimde de eser.

 Her insanın kalbinin soğuk yerinde.

 Asla çok geç değildir Subotai.

 Hayır.

 Birgün beni buraya yeniden sürükler.

 Belki daha kötü dostlarla.

 Bizim için bahar yoktur.

 Sadece fırtınadan önce taze kokan rüzgar.

 Bunları nereden aldın?

 Ölülerden.

 Tanrılar sizden hoşnut.

 Savaşı izleyecekler.

 -Yardım edecekler mi?

 -Hayır.

 Öyleyse ayak altında dolaşmasınlar.

 Crom   sana daha önce hiç dua etmedim.

 Buna dilim dönmüyor.

 Hiç kimse, sen bile bizim iyi mi kötü mü olduğumuzu hatırlamayacak.

 Neden savaştığımızı ve öldüğümüzü.

 Hayır.

 Önemli olan, iki kişinin bir orduya karşı koyması.

 Önemli olan bu.

 Kahramanlık seni sevindirir Crom.

 Lütfen bir ricamı kabul et.

 Bana intikam bağışla.

 Eğer bağışlamazsan da, canın cehenneme.

 -İşte böyle yaparız.

 -Yaptım.

 Mızrağımla!

 Sonsuza dek yaşamak istiyor musun?

 Doom!

 Beni bırakma!

 Efendim!

 Hayır, beni öldürme!

 Baba!

 Nihayet arınma vakti geldi.

 Mahşer günü geldi.

 Kötü olan herkes, gözleri olan herkes   aileleriniz, liderleriniz.

 Kendilerini sizin yargıçlarınız olarak görenler.

 Yalan söyleyip   dünyayı kirletenler.

 Hepsi arınacaklar.

 Çocuklarım, siz daha önce   gidenleri alıp götürecek susunuz.

 Elinizde ışığımı tutuyorsunuz.

 Set'in gözündeki bir parıltı.

 Bu alev karanlığı yakıp kül edecek   sizi yakıp cennete götürecek!

 Çocuğum.

 Bana geldin oğlum.

 Çünkü eğer ben değilsem kim artık senin baban?

 Sana yaşama isteğini kim verdi?

 Ben senin aktığın pınarım.

 Ben öldüğümde   sen hiç yaşamamış olacaksın.

 Bensiz Dünyan ne olur?

 Oğlum.

 Oğlum.

  Conan, Kral Osric'in kararsız    kızını evine geri götürdü.

  Ve başka dertleri olmadığından    o ve arkadaşları batıda yeni maceralar aramaya başladılar.

  Conan birçok savaş ve kavgada dövüştü.

  Onun adı pek çoğu için onur, pek çoğu için de korku oldu.

  Zaman içinde kendi eliyle    kral oldu.

  Bu hikaye de anlatılacak.

**************

Conan 2 (1984) Conan the Destroyer

103 dk

Yönetmen:Richard Fleischer

Senaryo:Robert E. Howard, Roy Thomas, Gerry Conway

Ülke:ABD

Tür:Aksiyon, Macera, Fantastik

Vizyon Tarihi:01 Ekim 1985 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Basil Poledouris

Nam-ı Diğer:Conan: King of Thieves | King of Destroyer: Conan Part 2

Oyuncular

Arnold  Schwarzenegger

Grace   Jones

Wilt Chamberlain

Mako Mako

Tracey WalterTracey Walter

Devam Filmleri

1982 - Barbar Conan(146,165)6.9

1984 - Conan 2(79,467)5.9

Özet

Barbar Conan'a, kötücül kraliçe Taramis tarafından zor bir görev yüklenir. Genç ve güzel prenses Jehnna ve devasa koruyucusu Bombaata'ya uzun bir yolculukta eşlik etmek. İkiliye, Kimeryalı barbarın dışında, Conan'ın arkadaşları siyahi kadın savaşçı Zula, kendine özgü karakteriyle büyücü Akiro ve sakar Malak da eşlik eder.

 

Hep birlikte doğal ve doğaüstü güçleri aşıp, mistik ve güçlü bir nesne olan Dagon'un Boynuzu ile birlikte geri dönmeyi denerler. Ancak kraliçe Taramis'in henüz Conan'a anlatmadığı planları vardır...

Yorum

İkinci filmin tutmayışı senaryonun orijinal olmayışı olabilir. Devam filminde birincide olduğu gibi inançlara bir eleştiri getirilmiş. Ayna metaforu en bariz şekilde işlenmiş.

Filmde Ehrimenin kalbi , Zerdüştlük inanışında, kötülük ve karanlıkları temsil eder. Ayrıca tek gözlü karakterler ve gözün hedef alındığı sahneler derken tam bir inançsızlık ve din mücadelesi görülüyor. Finalde kazanan iyilik tarafı olsa da dünya düzenindeki iyi ve kötü mücadelesindeki dengesizlik gelişmeye mani olduğunu düşünüyorsunuz.

Çünkü kötü olanların daha ileri bir yaşam ve güç içerisinde oluşlarını filmde görüyoruz. Tanrının iyi ve kötüyü aynı ortamda yaratması dünya düzeni içindir. Dualite her bakımdan hayatın temel esaslarındandır.

Altyazı

 Okyanusun Atlantis'i yuttuğu, Arias'ın çocuklarının büyüdüğü   yıllar arasında, hayal edilemeyen bir çağ yaşandı.

 Krallık Dünya'yı etkisi altına almak üzereyken   ortaya Kimeryalı Conan çıktı.

 Elinde bir kılıç   gözleri korku saçan ve ne yaptığını çok iyi bilen.

 Şimdi sizlere bu macera dolu günleri anlatmama izin verin.

 - Sanırım tüccarları kızdırdık.

 - Şaşırdın mı?

 - Ama her şeyi çalamamıştık bile.

 - Zamanımız yoktu.

 Neden bizi öldürmeye çalışmıyorlar?

 Belki de bizi canlı ele geçirip işkenceyle öldürmek istiyorlar.

 Belki de bizi canlı ele geçirip işkenceyle öldürmek istiyorlar.

 İmdat!

 Conan yardım et.

 Yardım et!

 - Kim olduğumu biliyor musun?

 - Taramis.

 - Kraliçe Taramis.

 - Benim kraliçem değil.

 Bir kraliçen var mı?

 Sen bir Kimerya'lısın.

 Kimerya'lıların kural koyucuları yoktur.

 Sen bir barbarsın, hayatını özgürce yaşarsın.

 Kimseye bağlılığın yoktur.

 - Bu doğru değil mi?

 - Evet ve hep böyle olacak.

 - Ne istiyorsun?

 - Yardımına ihtiyacım var.

 - Hayır.

 - Hayır mı?

 Ama bana yardım edersen, sana neler vereceğimi bilmiyorsun.

 Sende istediğim hiçbir şey yok.

 Dua ediyorsun Conan.

 Ne için dua ederiz?

 Şu mezara bak.

 Ne için dua ettiğini gör.

 Orada ne var Conan?

 Düşün.

 Bana kalbinin derinliklerindeki tutkunu göster.

 - Valeria!

 - Nerede bu Valeria?

 - Krom'la beraber.

 - Tanrın mı?

 Tanrımın yanında duruyor.

 - İstediğim şeyi, bana veremezsin.

 -Evet verebilirim.

 - Ölüleri diriltebilir misin?

 - Senden istediğimi yap   dirilteyim.

 Uyan.

 - Ve unutma.

 - Yapmam gerekeni söyle.

 Yakında.

 - Conan geliyor!

 - Bu Conan!

 Şu hayvan sana da tanıdık geliyor mu?

 Sanırım evet.

 Geçen sefer olanlar için çok üzgünüm.

 Bizi seviyorlar.

 Degas'a içeceğiz.

 Hayal Tanrısına.

 - Senin için ne yapmamı istiyorsun?

 - Sevdiğin kadını geri getirmek için mi?

 Evet.

 Skelos'un belgelerinde şöyle yazar.

 Belirli iz taşıyarak doğan kadınlar, yolculuğa çıkmak zorundadır.

 Bu onun kaderidir.

 Kuzenim Jehnna'nın da böyle bir izi var.

 - Onu bu yolculuğa çıkarmanı istiyorum.

 - Nereye?

 Jehnna sana gösterecek.

 Doğduğu günden beri bunun için hazırlanıyordu.

 Bir anahtar buldu.

 Sadece onun dokunabildiği bir anahtar.

 Tıpkı Skelos'un belgelerinde yazdığı gibi.

 Nerede?

 Bir kalede.

 - Korunuyor mu?

 - Bir büyücü tarafından.

 - Adı Thoth-Amn.

 - Büyücü mü?

 Seni korkuttu mu?

 Büyüden korkuyorsun.

 Bununla baş etmek zorundasın.

 - Neden bu kadar fazla korunuyor?

 - Gitmekten korkuyor musun?

 Hayır.

 Bir yolunu bulacağım.

 Bu anahtar neyi açıyor?

 Bir hazineyi.

 Mücevher dolu.

 Sadece o açabilir.

 Seni sadece o götürebilir.

 Hazineyi bulduğu zaman   onu bana getireceksin.

 Sonra da ödülünü alacaksın.

 İkimiz de her istediğimize kavuşacağız.

 Büyü yoluyla.

 Hayır!

 Hepsi geçti.

 Sakın korkma.

 - Sadece bir kabus.

 - Hayır.

 Onu gördüm!

 Sadece bir kabustu.

 Sakin ol.

 Hadi yat.

 - Onu gördüm.

 - Hayır görmedin canım.

 - Yine onu gördüm.

 - Hayır hiçbir şey görmedin.

 Kabus gördün.

 Sadece hayal ötesi bir şeydi.

 Uyumaya devam et.

 Onu yine gördüm.

 Onu gördüm.

 Yarın yolculuğa çıkacaksın.

 Çok güçlü olman gerek.

 Kaderin senin elinde.

 Uyu.

 Uyu.

 Kaderimiz döndüğü zaman, Conan bile bilmek zorunda olmayacak.

 - Ona ihtiyacımız yok Kraliçem.

 - Tanrının fedaisinin   anahtarı çalmasını istemiyorum.

 Bu bir hırsızın işi.

 Senden istediğim, bu çocuğu sağ olarak saraya geri getirmen   hazineyle birlikte ve bekareti bozulmamış olarak.

 İkisini de koruyacağım.

 Korusan iyi olur dostum.

 Ama döndüğü zaman mutlaka bakire olmalı.

 Böylece onu kurban edebiliriz.

 Bir şey daha var Bombaata.

 Hazinenin yanında bir hırsızın olması pek iyi değil.

 Kuzenim anahtarları eline aldığı zaman   kılıcını Conan'ın kalbine sokmanı istiyorum.

 Tanrı seni sürekli izleyecek, sana uygun zamanı işaret edecek.

 Conan mutlaka ölmeli.

 Sence o yakışıklı mı?

 - Çok çirkin.

 - Hayır o değil.

 Conan.

 - Kendin karar veremiyor musun?

 - Nasıl verebilirim?

 Kaç tane erkek gördüm ki?

 Gerçek bir adam.

 Tek gördüğüm sendin.

 Kusura bakma Bombaata.

 Evet.

 Çok yakışıklı.

 Conan dur.

 Bu tarafa gitmeliyiz.

 Daha değil.

 Bana itaat etmen gerek.

 Sana söylenmedi mi?

 - Her oyunun kuralları vardır.

 - Sana inanıyorum.

 Ama bu oyunda büyü var.

 Büyüye karşı savaşmalıyım.

 Akiro.

 Krom.

 - Ne yapacaklar?

 - Yemek yiyecekler.

 Bana teşekkür edecekler.

 Seni yeseler karınlarına ağrı girerdi.

 Neden senin gibi birini yemek istediler ki?

 Sanırım onlara yaptığım büyülerin uğursuzluk getirdiğini düşündüler.

 En azından önce yıkayabilirlerdi.

 - Sana ihtiyacım var.

 - Seninim.

 - Şu anahtardan biraz daha bahset.

 - Sıradan bir anahtar değil.

 - Bir mücevher.

 - Mücevher mi?

 Evet.

 Ahriman'ın kalbinde.

 - Onu nasıl alabiliriz?

 - Sadece ben alabilirim.

 Başka kimse ona dokunamaz.

 Eğer burada hoşuna giden bir şey varsa zevkle sana alabilirim.

 Ben istediğimi çalarım.

 Almana gerek yok.

 - Öldürün.

 Vurun.

 - Suçu nedir?

 Arkadaşlarıyla köyümüzü soymaya geldi.

 Diğerleri öldürüldü.

 Şimdi de sıra onda.

 Tabii onunla biraz eğlendikten sonra.

 Hemen öldürmeyin.

 - Kurtar onu.

 - Hırsızların asılması gerekir.

 - Conan, etrafında 6 kişi var.

 - Bir iki üç  Sanırım haklısın.

 Ayağını da bağlamışlar.

 Bir şeyler yap.

 Durun.

 - Sanırım bir dost kazandık.

 - Burada bekleyin.

 - Ne istiyorsun?

 - Sizinle gelmeyi.

 Defol.

 - Conan'la konuşmama izin ver.

 - Sana defol dedim.

 Dur!

 Git buradan.

 Yemin ederim Conan gelmeme izin verirse   onun için hayatımı veririm.

 Göreceğiz.

 Thoth-Amn kalesi.

 Anahtar orada.

 Getir bakalım onu Conan.

 - Hemen gidiyoruz.

 - Yarın sabah.

 - Burada lider benim.

 - Liderliği yarın yap.

 Daha iyi olur.

 Dinlenmeliyiz.

 - Ben de böyle düşünüyordum.

 Uyu.

 Yarın sabah Ahriman'ın kalbine dokunacaksın.

 100 yıldır bunu ilk yapan sen olacaksın.

 Bak!

 Jehnna.

 Jehnna!

 Akiro, nerede o?

 Orada.

 - Kim aldı onu?

 - Dev bir kuş.

 Dumandan bir kuş.

 Tekneye!

 Birinin bekleyip atlara bakması gerekiyor.

 - Malak!

 - Kendimi kast etmemiştim.

 Kürek çekeceğim.

 Çok geç dostlarım.

 Ama gelin.

 Yine de gelin.

 İçeri nasıl gireceğiz?

 Başka bir yol var mı?

 Buranın altında bir giriş var.

 - Yani suyun altında mı?

 - İstersen burada kalabilirsin.

 Yalnız mı?

 Bana ihtiyaçları var.

 Bombaata.

 Bir de sen açmayı dene.

 Demek iyi bir büyücüsün.

 Elma parçalamaya geri dön.

 Ayağa kalk!

 Ben de olsam böyle yapardım.

 Kesinlikle.

 Sadece iki tane kaldı büyücü.

 Ve birinin arkasındasın.

 Ama hangisinin?

 Hayır!

 Bu tarafa değil.

 Bombaata.

 Bombaata!

 Bombaata!

 Sana ihtiyacım var.

 Tamam, merak etme.

 Krom!

 - Çıkalım!

 - Burada kalamayız.

 Acele edin!

 Bombaata!

 Hepsi hayal ürünüymüş.

 İmdat!

 Bombaata yardım et!

 Bombaata neredesin?

 İndir beni, duyuyor musun?

 Dikkat et sersem!

 Bombaata dur!

 - Neden?

 - Kıza zarar vereceğini sandım.

 Bu kraliçenin korumalarından biri.

 Neden bize saldırdılar?

 Nereden bileyim.

 Uyan!

 Bu çok daha iyi.

 Akiro'nun büyülü yara macunu.

 Sana yardım edeyim.

 - Ne yaptığını sanıyorsun?

 - Yarana sürüyorum.

 Yaram daha aşağıda.

 Enfeksiyon kapmasını önlemek istiyorum.

 Kafanı ikiye bölebilirim.

 Dünya ne hale gelmeye başladı.

 Birine yardım etmeye çalışıyorsun.

 Ve teşekkür yerine eline ne geçiyor?

 Tehdit.

 Canın acırsa bağırabilirsin.

 - Sanırım hiçbir şey canını acıtmıyor.

 - Sadece yürek acısı.

 Shadizar'a döndüğümüzde   ne yapacaksın?

 Kendi krallığımı bulacağım.

 Ve yanıma oturacak bir kraliçe.

 - Ne krallığı?

 - Bana söz verdiler   krallıklandırılıcağıma.

 Hayır.

 Bana krallık sözü verdiler.

 - Kraliçe kim?

 - Valeria.

 - Valeria mı?

 - Valeria.

 Nasıl birine benziyor, bu Valeria?

 Şuradaki kadını görüyor musun?

 - Zula mı?

 - Valeria onun gibidir.

 Fiziksel olarak değil.

 Ama aynı ruhu taşır.

 Aynı  aynı  Dayanıklılık.

 Dayanıklılık.

 - O da bir savaşçı mı?

 - Büyük bir savaşçı.

 - Harika bir kadın.

 - Ondan başka birinin   kraliçe olma şansı var mı?

 Başka bir kraliçe mi?

 Başka bir eş.

 Asla olmaz.

 Affedersin.

 Şimdi kalkmalıyım.

 - Nasıl hissediyorsun?

 - Hoş karşılandım.

 Gerçekten hoş geldin.

 Kadınların savaşçı olabildiklerini bilmiyordum.

 Kabilemin hepsi savaşçıdır.

 Sanırım erkekler kadın savaşçılardan hoşlanıyor.

 Bazıları.

 Ben de savaşçı olabilir miyim?

 Bunu nasıl kullanacağını öğretebilirim.

 Evet!

 Lütfen!

 - Bütün güç bileklerinde olmalı.

 - Anlıyorum.

 - Böyle mi?

 - Çok doğru.

 Çok sağlam tutmalısın.

 Çok çalışmak ve dayanıklılık gerekir.

 Durun.

 Durun.

 Eğer savaşmak istiyorsan, gerçek silah kullanmalısın.

 Bir kürdan değil.

 İşte, sana göstereyim.

 Benim gibi dur.

 Evet.

 Sen de tut, dene bakalım.

 Sonra başının üzerine kaldır.

 Sana yardım edeyim.

 Başının üzerine kaldır.

 Güzel.

 Artık herkese karşı koymaya hazırsın.

 Bir erkeği nasıl cezbedersin?

 Demek isteğim   diyelim ki kalbini birine kaptırdın.

 Onu elde etmek için ne yaparsın?

 Yakalarım ve alırım.

 Yani yakalarsın ve alırsın.

 Alırım!

 İşte böyle.

 - Ne demek istedi?

 - Ne dedi ki?

 Dedi ki   bir erkeği istiyorsa gidip onu yakalar ve alırmış.

 - İyi fikir.

 - Peki sonra?

 Diyelim ki onu aldı.

 - Sonra ne yaparsın?

 - Bu çok kolay.

 Yapman gereken  Yani   şey yani, bir erkeğin bir kadını iyice tanıması için   ve, ve kadının erkeği tanıması için yapmaları gereken  -  yapmaları gereken, birleşmek.

 - Birleşmek mi?

 Beraber olmak.

 Yani, evet yapılması gereken şey   inanılmaz olan   anladın mı?

 Birleşmek.

 Yani tıpkı çiçeklerin büyüdüğü gibi.

 - Buradan mı?

 - Evet.

 - Tek yol bu mu?

 - Evet.

 - Etrafından dolaşamaz mıyız?

 - İstiyorsan önden ben gidebilirim.

 Gideceğini biliyorum.

 Bu taraftan.

 Birimiz geride durup nöbetçilik yapsak daha iyi olmaz mı?

 Bombaata.

 Beraber.

 Size yardım edeyim.

 Malak, içeri girip kilit var mı diye bak.

 - İçeri mi?

 - Hadi.

 Bir şey buldum.

 Bırakın, yavaşça.

 Skelos belgesinde boynuzun   bir kız çocuğu tarafından bulunacağı yazılı.

 Bir bakire tarafından.

 Ve bir iz taşıyor olacak.

 Boynuz Hayal Tanrısının alnına yerleştirildiğinde   Dagoth dirilecek ve   dünyaya ölüm gelecek.

 Kız çocuğu kurban edilecek.

 - Durdur onu!

 Her şey yok  - Sessiz ol.

 Krom.

 - Dünya ölecek.

 - Valeria'nın hayatı için.

 Kızın kaderi sadece boynuzu götürmek değil.

 Sadece duvardaki bir yazı.

 Onu öldürecekler.

 Kurban edecekler.

 Göreceğiz.

 Kader mi değil mi?

 Herkes dışarı.

 Çıkın.

 Dur, o bir servet değerinde.

 Barış için buradayız.

 - O halde barış içinde gitmemize izin verin.

 Kız yanıma gelsin.

 Ömrümüz boyunca gelmesini bekledik.

 Biz boynuzun koruyucularıyız.

 O bize ait.

 Artık değil.

 - Sen kimsin?

 - Conan.

 İsmini duymuştum.

 Duvarda yazılı olan efsane hakkında bilginiz var mı?

 - Doğduğum günden beri.

 - O zaman   boynuz Degas'ın başına yerleştirildiğinde  -  neler olacağını da biliyorsun?

 - Dagoth hayata dönecek.

 Ve bizler ona hayat verip onun sağ kolu olacağız.

 - Dünyayı birlikte yöneteceğiz.

 - Büyük şeytan sizi de öldürecek.

 - Doğumuyla geri gelecek.

 - Onu kontrol edeceğiz.

 Hiç kimse onu kontrol edemez.

 Şeytani gücü çok büyüktür.

 - Ya kızı verin ya da zorla alırız.

 - Bu kadar konuşma yeter.

 Mezara geri dönelim!

 Bombaata, gidelim!

 Gidelim hadi.

 Ejderhanın arkasında bir tünel var.

 Oradan bir çıkış yolu bulabiliriz.

 Mücevheri al.

 Çabuk olun.

 Bu taraftan.

 Malak.

 Malak, hadi!

 Malak!

 Liderleri oymuş.

 Büyücü.

 - Ağzı açmaya çalışıyor.

 - Durdur onu, öldür, bir şeyler yap.

 - Bıçağım düşmüş, sen öldür.

 - Ben yapamam.

 Büyücü öldürmek uğursuzluk getirir.

 Durun.

 Bir büyücüyle baş etmenin daha iyi bir yolu var.

 İyi işti Akiro.

 Hadi tünele gidelim.

 Durma, acele et.

 Koş, koş!

 - Diğerleri nerede?

 - Geliyorlar, merak etme, hadi.

 - Gitmişler.

 - Atları da yok.

 Yakalanmış olabilirler.

 Gidelim buradan.

 Durun.

 Onu Bombaata götürdü.

 Taramis'in planı başından beri buydu.

 Biz boynuzu bulacaktık.

 Tanrıları bizi öldürecekti.

 Ve Bombaata da kızla boynuzu alıp ona götürecekti.

 - Sana ne sözü vermişti?

 - Bir yalan.

 - Nereye gidiyoruz?

 - Shadizar'a.

 - Neden?

 - Jehnna'ın ölmesini engelleyeceğiz.

 Ama bu onu kaderi.

 Bunu engelleyemeyiz.

 - Gelmek zorunda değilsiniz.

 - Ben geliyorum.

 - Ben de.

 - Ben gelmiyorum!

 Yani, bizi ilgilendirmiyor.

 Neyiz biz, bir hayır kurumu filan mı?

 Biz hırsızız!

 Gidin.

 Ben yardım etmeyeceğim.

 Hey!

 Hey beni bekleyin!

 Bensiz yapamayacağınızı biliyorum.

 Koş hadi.

 Bekle Conan, bekle.

 Hazineyi getirdin mi?

 Onu bana getir.

 - İşte, saraya geldik.

 - İçeride yüzlerce savaşçı olmalı.

 İçeri giremeyiz.

 Denemediğimizi söyleyemezsiniz.

 - Girmek için tek yol ön kapı olamaz.

 - Evet değil  Malak.

 Şelalenin arkasında bir giriş var.

 Eskiden çıkış olarak kullanılıyordu.

 Kuzenimin kardeşinin kardeşi oradan kaçmıştı.

 O zamanlar Shadizar'da mahkumdu.

 Bugün senin doğum günün.

 Bütün Shadizar bunu kutluyor.

 İç.

 - Hayata.

 Degas'a.

 - Degas'a.

 Kutsal Degas.

 Tanrıların Tanrısı.

 Kuzenimin kardeşinin kardeşi bu demirlerden bahsetmemişti.

 - Şimdi nasıl içeri gireceğiz?

 - Kardeşinin kardeşinin kuzeni   kaçarken bunlar yok muymuş?

 Kuzenimin kardeşinin kardeşi.

 Bunu daha kaç kez söyleyeceğim?

 Kardeşinin kardeşinin kuzeni olduğunu söylemiştin  Yeter!

 Kardeşinin kardeşinin kuzeni olsun, ne fark eder ki?

 Tanrımızın hayata geri dönmesi için kızı hemen kurban etmeliyiz.

 Skelos'ta tam olarak böyle yazıyor.

 Yoksa bu felaketimiz olur.

 Kutsal Degas.

 Tanrıların Tanrısı.

 Bütün güçlerin en güçlüsü.

 Öldür onu!

 Kızı kurtarın!

 Öldürün onu!

 Kurban edilmesi gerek.

 Geri çekil!

 Merdivenlerden inin!

 Hayır!

 Kaçın!

 Ona can veren boynuzu.

 Boynuzunu çıkar!

 Zula.

 Koruyucuya ihtiyacım var.

 Bir kadın neden bir erkek kadar başarılı olmasın?

 - Sen.

 - Ben mi?

 Buraya gel.

 Sanırım her kraliçenin bir soytarısı olmalı.

 - Sınavı geçtim mi yani?

 - Hem de fazlasıyla.

 Dünyanın en büyük büyücüsü, buraya gelir misin?

 Hizmetinizdeyim.

 Bilgelik olmadan ülke yönetilmez.

 - Elimden gelen her şeyi yapacağıma

 - Daha sonra.

 Shadizar'ı birlikte yönetelim.

 Benim kendi krallığım olacak.

 Kendi kraliçem.

 Böylece Conan, Valeria için yas tutmaya devam etti.

 Kendini uzak diyarlarda, dünyanın altında yatan   mücevherlerin peşinde ve çok zorlu bir yolculuğun içinde buldu.

 Kendi krallığını bulana kadar.

 Ve tacını sorunlu topraklarda taktı.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar