Print Friendly and PDF

Translate

99 Ev (2014) 99 Homes

|

 

 112 dk

Yönetmen:Ramin Bahrani

Senaryo:Ramin Bahrani, Amir Naderi, Bahareh Azimi

Ülke:ABD

Tür:Dram

 Dil:İngilizce

Müzik:Antony Partos, Matteo Zingales

Oyuncular

Michael Shannon

Doug Griffin

Randy Austin

Carl Palmer

Andrew Garfield

Özet

Dennis Nash, hapisten yeni çıkmıştır. Geri döndüğü hayatı kaldığı yerden devam etmez. Ailesi, yaşadıkları evden çıkarılmıştır ve Dennis geri alabilmek için iş arar. Sonunda da Rick Carver adında bir emlakçının yanında çalışmaya başlar. Rick, Dennis'e aynı zamanda evini hacizden geri alabilmek için yasal ve yasadışı taktikler vermeyi de ihmal etmez.

Yorum

 

İnsanların hayattaki hırslarını destekler gibi görünen kapitalist sistemin vazgeçilmezi bankalar, bütün ihtimalleri hesaplayarak binde bir bile razı olarak müşterilerine kredi verirken, borçlular örümceğin zayıf ağına düşürdüğünde acımasızca idam ipini çekmektedir.

İyiliğin para etmediği bir hayat tarzına alışmış olan bireyler sonunda yalnızlıklarında kaybolur gider, arkalarından soran bile olmaz.

Filmi binlerce kez of çekerek seyrettim. Çözümü ne olur dedim ve  bulamadığım bir hayattan kesitle karşı karşıya kaldığım bir çalışma...

Yasaların kuvvetliden yana olduğu bir hayatta nasıl güvende olabiliriz ki...

İbretlik bu senaryoyu, kaç kişi tekrar tekrar yaşadı

Filmden

Benim elimde olan bir şey değil.

  Eyalet kuralları böyle.

**

 

İki yıl önce biz de aynısını söylemiştik.

  Ama yine de hoş geldiniz.

**

  Dün tahliye ettiniz beni.

  Evimden kovdunuz.

  Sizi ben kovmadım, banka kovdu.

  Ben, sadece onları temsil ediyorum.

**

  BANKACILARA ÖLÜM

**

Benim için çalışırsan benim malım olursun.

  Bu da ne böyle?

**

Hepsinin acıklı bir hikayesi vardır.

 Ancak yasa yasadır.

 Sen de yasadan yanasın.

 Bu durumun getireceği sonuçları bilecek kadar akıllı olmalısın.

 Gücünü topla.

**

 Hükümet benim için hiçbir şey yapmadı yani Az önce bana yüklüce para verdiniz.

**

Altyazı

Alo?

 Olamaz!

 Zamanlama hiç uygun değil.

 Rick?

 - Bay Carver?

 - Tamam, bir saniye verin.

 Ne?

 Ne yapacağını söyleyeyim.

 Sayacı kaldır, suyu kapat.

 Birkaç gün ter döksünler şöyle.

 Sonra beyaz atına atla, nakdi olan bir alıcı olduğunu söyle.

 Richard Carver o zaman satmaya onay verir.

 Hecelememi ister misin?

 R-I-C Sen onlara mastürbasyon yaparken elini tutacak değilim ya, Bill.

 Al şu emlağı.

 Evet, John yani Memur Dudura, yargıcın imzaladığı mahkeme emri elinizde.

 Sizin için ne yapabilirim?

 Bu tahliyede, bankanın emlakçısı sizsiniz.

 Resmi bir ifade vermelisiniz.

 Ne oldu ve sebebi neydi?

 Dudura, çok yazık oldu çünkü elimizde iki adet pizzayla emlak sahibi Bay Kadwell'i ziyarete geldik ama kendisi ançüezli pizza istemiyormuş.

 Eve girdi, silahını çıkardı ve beynini uçurdu.

 Olay, akşam yemeğine Çin yemeği bekleyen Bayan Kadwell'i de ateşledi.

 Daha az önce kendi canına kıyan bir adamdan bahsediyorsunuz.

 Patrick Kadwell'in yaşamının sonunda kapısına en son vuran, benim.

 Şu kadın 15 yıllık karısı Samantha.

 Şunlar da kızları, 6 yaşındaki Dylan ve 11 yaşındaki Paige.

 Hangi resmi ifade, bu boktan meselenin trajik gülünçlüğünü özetleyebilir ki?

 Adamı hayata geri döndüremem ya.

 Vaktimi boşa harcama.

 Efendim?

 Hayır, ben iyiyim, tatlım.

 Televizyonu kapa, kızları da internetten uzak tut.

 Şey

Başka hattan arıyorlar.

 Tabii.

 Alo?

 Hayır, hayır, hayır.

 200'e kadar çık.

 En fazla 220.

 %10'dan fazla indirme.

 %7. 5'la bayram ederim.

 Migueller hazır olsun.

 Yalnızca bir aylık faizi iki bin.

 Yüzümüze gözümüze bulaştırmayalım.

 Ara beni.

 Ofisi ara.

 Başka bir şey var mıydı, patron?

 Bir sonraki tahliye Salı günü.

 Natalia sizi arar.

 Anlaşıldı.

 - "Rick Carver Gayrimenkul."

 - Konuş benimle.

 Dünyam altüst oldu.

 Revize edilmiş seyahat programını e-postana atıyorum.

 Jerry tekrar aradı Jerry saçmalayıp duruyor.

 Konuşmaya devam et.

Gündemde Sutton Place gökdeleni var.

 El koyma emri yakın.

 Elliot'a ne söyleyeyim?

 Hayır, hayır!

 Lütfen!

 Hey Nash, çalışma artık.

 Bitti.

 Bitiriyoruz.

 - Ne dedin?

 - Hey!

 Beni dinleyin!

 Alıcıya izin çıkmamış.

 İşi sonlandırıyoruz.

 - Ödememiz ne olacak?

 - Para yok.

 İki haftadır beleşe çalışıyoruz.

 Çatıdan betona kadar her şeyi boşuna inşa ettik.

 Çalışmayı bırakın!

 Çekici indirsene be adam.

 Her şeyin fişini çekin, toparlayın.

 Eve gidiyoruz.

 Tek kuruş yok.

 Aynı baş aşağı Amerika haritası gibi ama böyle çevrilmiş.

 - Cidden öyle.

 - Connor?

 Connor!

 - Ülkelere bakıyorduk.

 - Connor!

 - Ülkelere isim veriyorduk.

 - Sıramız geldi.

 Sıra bizde.

 - Gitmeliyim.

 - Görüşürüz.

 - Hoşça kal.

 Kimdi o?

 - Kimdi o?

 - Okul arkadaşım Alex.

 - Düşürdün.

 - İyi yakaladın.

 Sayın Yargıç, üç ödemeyi atladı ve 80 bin doların üstünde borcu var.

 Banka 30 gün içinde bir alıcı bulabilir.

 - Gerçekten üç ödemeyi atladınız mı?

 - Evet, efendim ama öyle yapmamı söylediler.

 Aynı bankanın iki farklı birimi, bana farklı şeyler söylüyorlardı.

 Sonra daha geçenlerde tahliye için son ihbarda bulunuldu.

 Bu emlağı piyasadan çekmek istiyoruz.

 - Satışı ertelemek için sebep göremiyorum.

 - Bana ödemememi söylediler.

 Ondan ödemelerde geri kaldım.

 Ödemememi söylediler.

 Aynı bankanın iki birimi

Durumunuzu anlıyor olsam bile sizinkiyle paralellik gösteren 40 bin dava daha var.

 Son karar verildi.

 Araziyi boşaltmanızı emrediyorum.

 Orası bizim aile evimiz, Sayın Yargıç.

 O evde doğup büyüdüm.

 Oğlum Connor da o evde doğup büyüdü.

 Lütfen bunu yapmayın.

 Hayatımız boyunca orada yaşadık.

 Annem, işini o evden yürütüyor.

 Orası bizim ikinci geçim kaynağımız.

 - Sizin oğlunuz mu?

 - Benim oğlum, evet.

 Burada değil okulda olmalıydı.

 Saygısızlık gibi olmasın ama evimizi kaybedersek okuluna da gidemez.

 Sun United Bankası'nın R. Rogers'a açtığı dava.

 - Biraz daha zaman verin, yalvarırım.

 - Lütfen Bay Nash'i çıkartın.

 Sayın Yargıç, tek istediğim biraz daha zaman.

 Biraz daha zaman verin.

 İzninizle.

 Tek istediğim biraz zaman.

 Beni takip edin lütfen.

 Herkes gibi 30 gün içerisinde temyize başvurabilirsiniz.

 - Mübaşir, Bay Nash'i çıkartın lütfen.

 - Beni takip edin, lütfen.

 Hemen.

 Evimizi kaybedersek nerede kalacağız?

 - Evimizi kaybetmeyeceğiz, evlat.

 - Nereden biliyorsun?

 Polisler geri gelecek.

 Sadece parayı nasıl ödeyeceğini bilmek istiyorum.

 Connor.

 Connor, bir yolunu bulacağım.

 Tamam mı?

 Yargıç bize 1 aylık mühlet verdi.

 Kimse evimizi elimizden alamayacak.

 Bu savaşı kazanacağım.

 Bir yolunu bulacağım, bu kadar basit işte.

 Sorun yok.

 Bir saat.

 Hey, Bo.

 Dairesel testeren için yeni bir bıçak buldum.

 Bu akşam getiririm.

 - Tamam.

 - Dikkatli ol, Connor.

 - Yeni scooter mı aldın?

 - Evet.

 - Selam, anne.

 - Her şeyi anlat bakalım.

 - Sana avukat verdiler mi?

 Konuştunuz mu ?

 - Anne, hep eski hikaye.

 Bankacılar da aynı.

 Gittiğimiz her yerde aynı şeyler.

 Bir avukat bulmalıyız.

 30 günün ne olduğunu kavramaya çalışıyorum sadece.

 30 günde temyize gidebiliriz.

 Yani yarın tahliye etmeyecekler mi?

 Anlamaya çalışıyorum

- Yargıç söylemiş işte.

 30 gün demiş.

 - 30 gün içinde temyize gidebilirmişiz.

 Burada barmenden değil yargıçtan bahsediyoruz.

 Durumumuz iyi.

 İsmim Dennis Nash.

 Mümessil arıyorum.

 Anladığım kadarıyla bazı zamanlar avans almıyormuşsunuz.

 Siz, geçirdiğiniz o zor zamanlarda ücret talep etmeyen bir avukat bulmuşsunuz.

 Merak ediyordum, acaba kendisi yardımcı olabilir mi?

 Kaybın tersi bulunmuş, dışarının tersi içerisi, için tersi

Diğer örnek nedir peki?

 Al bakalım.

 - Biraz salata ye.

 - Siyah ve beyaz.

 Siyah ve beyaz.

 Başka?

 Bir örnek daha ver.

 Numaramız 4540189.

 Lütfen bizi arayın.

 - Bazen ona ne diyeceğimi bilemiyorum.

 - Seni doğurduğumda çok gençtim.

 Beni sen büyüttün gibime geliyor.

 Ne diyeceğini biliyorsun.

 - Alizar Yolu karşılığında Blair Sokağı'nı ipotek ettir.

 - "Peki."

 - Üç ay içinde kârına satacağım.

 - "Peki ya şehir müfettişi?

 " Onun açığa satışını da hallettim.

 Detayları sana e-postayla atarım.

 - "Tamam."

 - Pekala.

 İyi günler, patron.

 Yeni arabana bayıldım.

 - Range Rover HSE.

 - Nashler'in tahliyesi mi?

 Evet.

 Evde birileri var mı?

 Emin değilim ama aracı burada yani evdedir diye tahmin ediyorum.

 Pekala, başlayalım bakalım.

 - Herkese günaydın.

 - Nasıl gidiyor?

 Pencerede.

 Bölge şerifi.

 Kapıya gelin.

 - Ne oldu?

 - Şerif burada.

 Neden gelmişler?

 - Kapıya gelmeniz gerek.

 - Seni gördü.

 Pencereden bakarken gördüler seni.

 Kapıya bak hadi, olan biteni açıklarız.

 Hadi ama.

 Yapmayın böyle.

 - İyi günler.

 - Size de.

 Ben, Şerif Departmanı'ndan Memur Anderson.

 Mahkeme emrindeki tahliyeyi uygulamaya geldik.

 - Tamam, şey

- Üzerinizde veya evin içinde bilmemiz gereken bir ateşli silah var mı, hanımefendi?

 - Hayır, hayır, hayır, bizde silah yok.

 - Bay Carver?

 Günaydın.

 Benim ismim Rick Carver.

 - Lisanslı bir gayrimenkul komisyoncusuyum.

 - Bay Carver.

 - Merhaba.

 Ben de Lynn.

 - Çok üzgünüm ama borcunuz ödenmediğinden dolayı evinize el konuldu ve resmi olarak bankaya transfer edildi.

 - Evi boşaltmanızı istiyorum.

 - Sizi anlıyorum, Bay Carver ve ben ben Tahliye ihbarını aldık.

 Dün mahkemeye gittim ve yargıç, temyize başvurmam için 30 günüm olduğunu söyledi.

 Ben de öyle yapacağım.

 Eğer elinizde yargıç tarafından imzalanan bir belge varsa, evinizde kalabilirsiniz.

 Bir sorum var.

 Tahliyenin ertelendiğine dair bir bilgi almadınız mı?

 Elimde yargıç tarafından imzalanan mahkeme emri var.

 Evi bugün boşaltmanız gerektiği yazıyor.

 - Bundan korkuyorduk.

 - Bu ev, bankaya ait.

 - Biz de başka türlü biliyoruz.

 - Vaktinizi boşa harcadığımız için üzgünüz.

 Ofisim, banka adına size anahtarları teslim edip evi boşaltmanız için 3500 dolar önerdi.

 Evi boşaltmak için zaman kazanabilirdiniz böylece ama siz reddettiniz.

 - Evet, beyefendi.

 - Reddetmedik.

 Evimizi kurtarmaya çalıştık.

 - Evi kurtarmaya çalışıyorduk.

 - Zor zamanlar geçiriyorsunuz, biliyorum.

 Benim için de bunu gerçekleştirmek hiç kolay değil.

 Ama vakti geldi.

 Evinizi boşaltmak zorundasınız.

 Şu anda burada izinsiz oturuyorsunuz.

 Yasaları çiğniyorsunuz.

 Beyefendi, burası bizim evimiz.

 Birkaç dakika verirseniz

 Sürekli başa dönüyoruz.

 Bundan sonrasını şerifler halletsin.

 Tamam mı?

 - Randy?

 - Peki, efendim.

 Yargıçla avukat bize kalabileceğimizi söylediler.

 - Hanımefendi anneniz mi?

 - Evet, annem.

 Sizin ve annenizin, evden dışarı çıkmanızı istiyoruz.

 Yarın aynı saatte tekrar gelin.

 Elimizde belge veya kanıt olmazsa o zaman evden ayrılırız.

 - Bir avukatımız var.

 - Biz meseleyi halletmiştik.

 - Bize bir gün verin.

 Bu konuşmanın hiçbir yere varacağı yok.

 - Tamam.

 Tamam, bir gün verin.

 - Kapıyı kapatmayın.

 - Bir gün verin.

 - Dinleyin, şöyle yapacağız.

 - Kapıyı kapatmayın.

 - Bir gün verin.

 - Burası benim evim.

 İstediğimi yaparım.

 - Size iki dakika vereceğim para, çek defteri, ilaç gibi ihtiyacınız olanları toparlayın.

 - Hayır, bu olamaz.

 - Evet, oluyor.

 - Hayır, olamaz.

 Avukatla konuşabilesiniz diye cep telefonumu getiriyorum.

 - Hanımefendi?

 Hanımefendi?

 - Affedersiniz, beyefendi.

 - Sadece içeri geçiyorum.

 - Neler oluyor bilmiyorum.

 Tahliye başladıktan sonra kimseyi gözümüzün önünden ayıramayız.

 - Lütfen evime girmeyin.

 - Beni dinleyin.

 Dinleyin, beyefendi.

 Bu işi iki şekilde halledebiliriz.

 Tamam mı?

 Kolay yolda, sizden istenilen her şeyi yaparsınız.

 Diğer türlü sizi ve annenizi tutuklamam gerekir.

 Annenizin hapse girmesini ister misiniz?

 Sizden istediğim, iki dakikayı iyi değerlendirip ihtiyacınız olanları almanız.

 Para, çek defteri, ilaç gibi ihtiyacınız olan şeyler Bakar mısınız?

 Rica etsem evden dışarı çıkar mısınız?

 Beni dinleyin.

 Bir de şu şekilde anlatayım.

 - Bakar mısınız?

 - Burası senin evin değil, evlat.

 - Bay Carver?

 - Ne dediniz?

 - Bay Carver?

 - Florida'nın 801. 08 yönetmeliğine göre bu yetkiye - Avukat tutma hakkımız var.

 Değil mi?

 O halde neden evimize giriyorsunuz?

 Birileri sizi aramayı unuttu diye avukatımızı arayamayacak mıyız yani?

 Duygusallaşmamanız en iyisi, hanımefendi.

 - Bizi, kendi evimizden kovuyorsunuz.

 - Yalvarırım, tamam mı?

 Yalvarırım!

 Hanımefendi, lütfen soru sormak yok.

 - Yalvarırım!

 - Bu kadar yeter.

 Gidelim hadi.

 İhtiyaçlarınızı aldıktan sonra gidiyorsunuz.

 - Gidelim.

 Bu kadar yeter.

 - Sizin yardımınıza ihtiyacım yok.

 Tamam mı?

 Bir dakika verin.

 Bir kadının yatak odasına kadar girecek misiniz?

 Ev eşyalarla dolu.

 Bir sonrakine geç kalacağım.

 Biliyorum.

 Prosedür böyle.

 Para, çek defteri.

 - Cüzdan, fotoğraf gibi şeyler.

 - Fotoğrafları almaya çalışıyorum!

 - Başında dikilmek zorunda mı?

 - Evet, beyefendi.

 İç çamaşırlarını toplarken öyle mal gibi başında dikilmek zorunda mı?

 Öyle mi?

 - Dennis, lütfen yapma!

 - Prosedür böyle.

 Affedersiniz.

 Bakar mısınız?

 Gözümün önünden ayıramam, hanımefendi.

 Bunun için üzgünüm.

 Sadece en önemli şeyleri alın, hanımefendi.

 Başka ne alayım, anne?

 Gerçekten iki dakika mı yazıyor diye bakabilir miyim?

 İki dakika olayı nezaketen, resmi bir şey değil.

 Bırakın bitkiyi alsın.

 - İhtiyacınız yok.

 - İki dakika ne dediniz?

 - Nezaketen.

 - Aman Tanrım!

 Bu evde olma izniniz yok şu anda.

 Duyması zor bir şey biliyorum ama gerçek bu.

 Burası bizim evimiz.

 - Olamaz!

 - Başka bir şey var mı, hanımefendi?

 Tost makinem.

 Torunuma tost yapmam için gerekli.

 Tamam.

 Alın, hanımefendi.

 Dennis!

 Masadaki çek defterini aldın mı?

 - İki dakikanın bittiğini söylediniz.

 - Faturaları alıyoruz.

 - Tamam, hadi gidiyoruz.

 - Dennis?

 Basket topu, basket topu.

 İçeri girip topu almasına izin verir misiniz?

 Tamam.

 Jeff, sen ilgilen.

 Rhonda, kilitlerle ilgilen.

 - Ya eşyalarımızın geri kalanı?

 - Kalan her şeyi evin önüne çıkartacaklar.

 O konuda endişelenmenize gerek yok.

 Şunları kaldırımın öteki tarafına taşımama yardım eder misiniz?

 Tamam, taşıyacağız.

 Bir saniye verin.

 Tavsiyem, bir nakliyat kamyonu bulmanız çünkü günün sonunda her şeyiniz, komşularınızın erişebileceği bir yerde olacak.

 - Tuttum ben.

 - Buna inanabiliyor musun?

 İptal ettiler ama bu arkadaşlara hiçbir şey söylememişler.

 Tanrım!

 Olamaz!

 Olamaz!

 Olamaz!

 Olamaz!

 Bu olanlara inanamıyorum.

 - Ne yapıyorsun orada?

 - Taşıyorum.

 Oraya karışma.

 Orayla işin yok senin.

 - Kapağını kapat.

 - Hemen celallenme.

 - Onu komşuya götüreceğim.

 - Tamam.

 - Olur mu?

 - Olur.

 - Selam, evlat.

 - Ne yapıyorlar?

 - Hiçbir şey.

 - Burası bizim evimiz.

 - Burası bizim evimiz.

 - Her şey yolunda.

 - Evlat, nereye gidiyorsun?

 - Bırakın beni!

 - Hey, hey, hey!

 - Ona dokunmayın.

 - Ona dokunmayın.

 - Burası bizim evimiz.

 Gerçekten çok zor bir durum.

 Lütfen oğlunuzu araziden çıkartın.

 - Sence ne yapıyorum?

 - Onlar benim oyuncaklarım.

 Her şey yolunda.

 Her şey yolunda, tatlım.

 - Bırakın beni.

 - Buraya gel.

 Buraya gel.

 Söyle onlara.

 Sadece odama gitmek istiyorum.

 Lütfen.

 Şimdilik odana gidemezsin.

 Evimizi kaybetmeyeceğimizi söylemiştin.

 Bana yalan söyledin.

 Tatlım benim, baban yalan söylemedi.

 Haberi yoktu.

 Yarın okula gelecek misin?

 - Bilmiyorum.

 - Connor.

 - Gitmeliyim.

 - Hani bilgisayarda NBA 2K oynayacaktık?

 Sonra görüşürüz.

 Halledersin.

 - Her şey için teşekkürler.

 - Ne demek.

 Kendine iyi bak.

 Görüşürüz.

 Bay Nash?

 Ekibim kalan eşyaları atmadan önce 24 saatiniz var.

 Benim elimde olan bir şey değil.

 Eyalet kuralları böyle.

 İyi şanslar.

 Sen iyi misin?

 229 numara nerede biliyor musunuz?

 - 229 şurada, yukarıda.

 - Yukarıda mı?

 Yakınlarda merdiven var mı?

 - Havuzun orada.

 - Havuzun orada.

 - Peki.

 Teşekkür ederiz.

 - Çok eşyanız var.

 - Öyle.

 - Siz eşyalarınızı taşırken kalan eşyalara göz kulak olabiliriz.

 - Olur.

 Teşekkürler.

 - Yardım ister misiniz?

 - Harika olur.

 Teşekkürler.

 - Uzun süre mi kalacaksınız?

 - Hayır, sadece birkaç gece kalacağız.

 İki yıl önce biz de aynısını söylemiştik.

 Ama yine de hoş geldiniz.

 Buradan.

 Bu taraftan.

 Hadi.

 - Nerede uyuyacağım?

 - Nerede uyumak istersin?

 Bu yatak olur mu?

 Televizyona daha yakın.

 İyi bir seçim.

 Bu nasıl olur?

 Yataktakini çıkar, bunu ser.

 Dur, şunu da çıkartayım.

 - Yarın okula gidecek miyim?

 - Karar vermemiz gereken çok şey var.

 Evet çünkü, şey

 Derek'i görmeliyim.

 Ona söz verdim.

 İsmim Dennis Nash.

 Çatı işi için arıyorum.

 Evet, Crown İnşaat için çalışıyorum.

 Yaklaşık beş yıldır.

 Başka bir işiniz var mı?

 Tamam.

 Numaram

Evet, çok tecrübeliyim.

 Elektrikten, inşaattan, tesisattan, her şeyden anlarım.

 Anladım.

 Daha düşük bir şey var mı?

 Herhangi bir iş?

 Eleman arayan birilerini tanıyor musunuz?

 Peki.

 Yardımlarınız ve zaman ayırdığınız için teşekkürler.

 Dennis, bu otelin yarısı bizim gibi insanlarla dolu.

 - Biz, onlar gibi değiliz.

 - Evlerinden atılıp buraya mahkum olmuşlar.

 Otobüsle gidip daire bakmaya başlayabilirim.

 - Paramız yetmez.

 - Sadece bir aylık kira.

 Ayrıca iki veya üç aylık depozito.

 Kredi borcumuz yüzünden belki dört aylık.

 Kredimiz doldu.

 Dennis, biz

Buradan kurtulmalıyız.

 Tampa'ya gitmek zorundayız.

 - Jimmy Dayı'nın yanına gitmeliyiz.

 - Tampa'ya falan gitmiyoruz.

 Jimmy Dayın gidebileceğimizi söyledi.

 Üç gün önce Mary Margaret'la konuştum.

 Olmaz.

 Tampa'ya gitmiyoruz.

 Cidden Tampa'ya gidip Connor'ı okulundan ve arkadaşlarından ayırmak istiyor musun?

 Gidersek vazgeçmiş oluruz.

 Gidersek, evden vazgeçmiş oluruz.

 Bir yolunu bulacağız.

 Aksini düşünme.

 - Tost ister misin, bebeğim?

 - İstemem.

 Tost istemiyor musun?

 Kamyonumda alet falan bırakmadım, değil mi?

 Ha?

 Her şeyi aldık, değil mi?

 Sorun nedir?

 Çok güzel falan ama

- 1 kilo ağırlığında levrek yakalıyordum

- Bakar mısınız?

 - altı yaşında falandım.

 - Dur bir.

 Dün, biz evden tahliye edilirken birkaç alet edevat çalmışsınız.

 Ben, kıdemli satış müdürüyüm.

 Sorun nedir?

 - 500 dolar değerinde alet çalmışlar.

 - Kıçından uyduruyorsun.

 Senin kıytırık aletlerini çalmadım ben.

 - Doldurabileceğiniz bir form var.

 - Aletlerimi verin bana.

 Bir sorununuz varsa form doldurabilirsiniz.

 Evine geri dönüp tekrar ara.

 Ama dur bir, evin falan yok artık, değil mi?

 Ne yapıyorsun lan?

 - Kahretsin!

 - Aletlerimi geri ver.

 - Pezevenk!

 - Seni fena benzeteceğim.

 Sakinleşin be!

 Hey, dostum, sakinleş biraz!

 Bana hırsız dersin ha?

 - Aletlerimi geri ver ulan.

 - Bu saçmalığa hemen bir son verin.

 - Kendinize gelin!

 - Bırakın beni be!

 Bill, sen de kavgaya mı karışacaksın?

 Yoksa bugün görevini yerine getirecek misin?

 Efendim, ben de tam

Araya girmeye çalışıyordum, efendim.

 Hem burada hâlâ ne işin var ha?

 - Düşündüm ki Demiştiniz ki - Düşündün mü?

 Vay canına!

 Evrilmişsin sen.

 Darwin Orlando, Florida'ya mı geldi acaba?

 - Evet, Bill?

 - Zamanında orada olacağız, Bay Carver.

 - İşinin başına.

 - Tamam, tamam.

 Pekala.

 Vamanos, Freddy, hadi gidiyoruz.

 Çocuklar, Vista Laes'e gidiyoruz.

 Hadi bakalım.

 Peki sizin diyecekleriniz bitti mi, beyefendi?

 Hızlı aramada polis kayıtlı da.

 Kırık arka fardan dolayı sizi kasabadan kovalayabilirler.

 - Kavga etmeye gelmedim.

 - İyi o zaman.

 Adamlarınızın çaldığı aletlerimi geri almaya geldim.

 Hırdavatçıya benzer bir halim mi var?

 Ben, alet edevatla değil evlerle ilgilenirim.

 Adamlarınız, aletlerimi çaldılar.

 İşinizi biliyorum, beyefendi.

 Çok iyi biliyorum.

 Dün tahliye ettiniz beni.

 Evimden kovdunuz.

 Sizi ben kovmadım, banka kovdu.

 Ben, sadece onları temsil ediyorum.

 Richard Carver.

 Ne?

 Benimle kafa buluyorsun herhalde.

 Ne zaman?

 Evet.

 Hazmat'ı  s... et.

 Ben kendim ararım.

 - Hemen 914 Shader Drive'a.

 - Ya Alizar Yolu?

 - Fırlayın!

 - Hemen, efendim.

 Gidiyoruz.

 İşinizi böldüğüm için özür dilerim, Bay Carver.

 - Miguel misin?

 - Efendim?

 Çalışır mısın?

 Aletlerin var mı?

 İnşaat işinde çalışır mısın?

 - Evet, çalışırım.

 - 914 Shader Drive.

 50 dolar nakit ödeyeceğim.

 - Ne?

 Şaka mı yapıyorsunuz?

 - 50 dolar sana şaka gibi gelmemeli, evlat.

 Konuyu araştıracak mısınız ?

 Orospu çocuğu!

  s...!

 Aşağılık herif!

 Ekibin 30 dakika içinde burada olsunlar yoksa günlerini görürler.

 Evet, tahliye önümüzdeki haftaydı.

 Hayvan herifler kanalizasyonu patlatıp kaçmışlar.

 Komik olduğunu düşünmene sevindim.

 Komşular, Sağlık Bakanlığı'nı aramakla tehdit ediyorlar.

 Ekibin 30 dakikada burada olmazsa aramaya hemen cevap vermediğiniz için şikayette bulunacağım.

 Bok tehlikeli madde değildir de ne demek?

 Gelip buradaki boklardan ye bakalım fikrin değişiyor mu.

 Senin de canın cehenneme.

 Rick, olmaz.

 - Bay Carver, bizim görevimiz değil

- Ne olacağını biliyorsun, değil mi?

 Akşama küf çatıya çıkmış olacak.

 Yarına birileri yıkmak için para ödeyecek.

 - O kişi ben olmayacağım.

 - 300 dolar.

 200.

 Pis bir iş olduğunu siz de biliyorsunuz.

 250.

 Tamamdır.

 Bu, senin mi?

 BANKACILARA ÖLÜM

 s....

 Biraz adam ol, evlat.

 Bir saat içinde burada çöp kamyonları, temizlik eşyaları ve körük olsa iyi olur yoksa inan bana bir daha Orange County'de çalışacak iş falan bulamazsın.

 Alizar Yolu'nu da bugün halledeceksiniz.

 Seni listeme aldım, bok herif.

 Nash.

 Başka ne iş yaparsın?

 Bina iskeleti, elektrik, çatı, tesisat?

 Hepsini ve daha fazlasını.

 Hadi, işini bitir.

 Elinde kürekle buraya ilk gelen adama altılı bira paketi.

 Kimse yok mu?

 Ne kadar vereceksiniz?

 - 200 dolar?

 - 150.

 Bir de altılı bira paketi.

 - Bira mı vereceksiniz?

 - Bira mı?

 Tamam.

 Hadi bakalım.

 Başka yok mu?

 Ya sen?

 Alt tarafı bok.

 Paraya ihtiyacınız olduğunu biliyorum.

 İşte böyle, işte böyle.

 Hadi, kırmızı tişörtlü.

 Ya sen güzelim?

 Hadi bitirelim şu işi.

 Boku temizleyelim.

 - Dennis?

 Şaka mı bu?

 - Gerçek para mı?

 - Ne kadar?

 50 mi?

 - Gerçek para.

 Say bakalım.

 - 100.

 50 daha 150.

 - Devam et.

 - 200 dolar mı?

 - 250.

 Bir saniye.

 Kim aradı seni?

 Nereden çıktı?

 Biri işte.

 Şeyin işi Dan değildir herhalde?

 - Yeni bir iş mi?

 - Yeni bir adam.

 Tanımazsınız.

 Javier aradı ve bir anlaşma yaptık.

 Burada ciddi bir miktar var ve oğlun az önce cebine indirdi.

 - Nereye koydun bakalım?

 - Hiç bu kadar paramız olmamıştı!

 - İşte burada, baba.

 - Benim param!

 Sen öyle san!

 Yeni arkadaşlar edineceksin.

 Bin bakalım otobüse.

 - İstemiyorum.

 - Biliyorum.

 Ama cesur olmalısın.

 Ama farklı bir okul.

 O okula gitmek istemiyorum.

 İstemediğini biliyorum ama derslerine devam etmek zorundasın.

 - Kendine dikkat et, tamam mı?

 - Biliyorum.

 Hoşça kal.

 Seni seviyorum.

 Başını derde sokma, tamam mı?

 Kendine dikkat et.

 - Seni görüyorum.

 - Selam, Rick.

 Havuzun oradaki perde kapıya gel.

 Kim bu adam?

 Tamam, teşekkürler.

 Görüşürüz.

 Nash.

 Hep bir sorun çıkıyor.

 Böyle gel.

 Kızlar, burası çok sıcak olmuş ya.

 - Bütün prensesler buraya gelsin.

 Kraliyet dondurması zamanı.

 - Yaşasın!

 - Güzel bir ev.

 - Fena değil.

 18 ay önce aldım.

 Yılbaşından sonra kârına satacağım.

 Biraz Ben & Jerry's yiyelim, Cecilia.

 Bu da nedir?

 Siz mi yaptınız?

 Ne?

 Tüh, düştü.

 Klima iki saattir çalışmıyor.

 Şuraya doğru sol tarafta bir sızıntı var.

 Görürsün.

 - Uçuyorlar mı?

 - Hayır.

 RICHARD CARVER, GÜNÜMÜZ YAŞAM ALANLARINI TEMİZLİYOR

 - Richard Carver.

 - "Değişken faizli konut kredisi, şerefsiz!

 " - "Evsiz kaldım, seni orospu çocuğu!

 " - Beni arama artık, seni kaçık.

 Nasıl bir pislik olduğunu hatırlatmak için seni Allah'ın her günü arayacağım.

 İki gün önce aradılar.

 Yeniden telefon numaramızı değiştirmek istemiyorum.

 Yapma böyle.

 Annenle sana Keys adalarında Corazon Spa'da bir hafta ayarladım.

 Eğlen istiyorum.

 - Ne?

 - Seni boşamalıyım.

 Vergilerden kaybederiz.

 Hem beni özlersin.

 Küçük Richie'ni özlersin, değil mi?

 - Ne yapıyorsun?

 - İşim bitti.

 Bobinler beş dakika kurusun sonra klimanız çalışacaktır.

 - Daha bir saat bile olmadı.

 - Tavanınızı çamurla sıvadım.

 Alçıpanınızı kırmak istemedim.

 Garajda bulduğum boyayla üstünü kapattım.

 Her şey tamam.

 Eğer niyetin yüzmek değilse hadi gidelim.

 - Ne görüyorsun?

 - Evler görüyorum.

 Bense son beş blokta dokuz tane para kazanma şansı gördüm.

 Üç evde posta kutusu yoktu.

 Birinin çimleri fazla uzamıştı ve taşıt yolunda araba yoktu.

 İki tanesinin pencerelerinde beyaz tabelalar ve üç tanesinde de parlak ve yeni kapı kollarıyla kilitli kasa vardı.

 Bu tarz fırsatları görmeye kendini alıştırırsan belki kendi ayakların üzerinde durup benim için çalışmaya başlayabilirsin.

 Çalışabilirim.

 Bütün hafta beni izlediniz.

 İyi ekiplerle çalıştığını biliyorum.

 Rick Kirby, Chris Camilleri, değil mi?

 Ama ne yazık ki onlar işsiz kaldılar.

 Çünkü onlar ev inşa ediyorlar, bense ev satın alıyorum.

 Ben neyim biliyor musun?

 Sayısız emlağı olan bir adamım.

 Sen de bunun bir parçası olabilirsin ancak büyük sorumluluk ister.

 İstediğim, 7 gün 24 saat benim uğraşmak istemediğim sorunlarla uğraşabilecek biri.

 Çocuğunun okulda piyesi mi var, Noel günü mü, Orlando'daki en iyi fahişeyle mi birliktesin umurumda olmaz.

 Benim için çalışırsan benim malım olursun.

 Bu da ne böyle?

 Ofisi ara.

 Kabloyla hortumu görüyor musun?

 - Görüyorum.

 - "Rick Carver Gayrimenkul".

 3505 Ridgeway'deki salağın biri 3509 Ridgeway'in suyunu ve elektriğini çalıyor.

 Bölge mahkemesinin sitesinde ismini ara, bak bakalım borçlu muymuş.

 - "Tabii, efendim."

 - Çabuk ol, lütfen.

 Adamın evinin ödündeyim.

 Oldu bilin.

 Nasıl ateş edeceğini biliyor musun?

 Silah taşıyabilesin diye sabıka kaydı sorgulaması yaptıracağım.

 - Al hadi.

 - Benimle kafa mı buluyorsunuz?

 Kavgacı ev sahipleri.

 İhtiyacın olacak.

 Ben Olmaz, ben böyle iyiyim.

 Sen bilirsin.

 Şu kapının arkasındaki kişi öyle düşünmüyor, inan bana.

 Gördün mü?

 Rottweiler besleyebiliyorlar ama evlerinin borçlarını ödeyemiyorlar.

 Frank Greene'miş.

 Pekala, gidelim hadi.

 Bay Frank Greene?

 - Benim.

 - İsmim Rick Carver.

 - Benden çalıyorsunuz.

 - Uzatma kablosundan bahsediyorsunuz.

 Yanınızdaki bu emlak, Fannie Mae'ye ait.

 Onları ben temsil ediyorum.

 Yani sadece benden değil Amerika Birleşik Devletleri hükümetinden de çalıyorsunuz.

 Frank Greene yanımda.

 Ne buldun?

 Hatları kaldır.

 Seni haciz mahkemesinde görmüştüm.

 Çocuklarımız aynı okula gidiyorlar.

 Dünya küresiyle oynuyorlardı hani.

 - Hatırladım.

 - Duruşmam vardı.

 Savunmamı aldılar.

 - Seninkinin sonucu ne oldu?

 - Kaybettim.

 Tahliye ettiler, bir motelde yaşıyoruz.

 Bu adamla ne işin var?

 Çalışmam gerekiyordu.

 Bana iş önerdi.

 Genelde inşaat işinde çalışırım ama uzun süredir işler kesat.

 - Normalde bu işi yapmam.

 - Ben de böyle değildim.

 Kişiye Özel Dolap ve Aydınlatma Şirketi'nde yöneticiydim.

 İki yıl önce işimi kaybettim.

 İki yıl!

 Hırsız değilim ben.

 Biliyorum.

 İnternette, yerel kütüphanelerde araştırma yapıyorum.

 - Evimi kurtaracağım.

 - Umarım kurtarırsın.

 - Kişiye Özel Dolap mı?

 Sizinkilerden kurmuştum.

 - Öyle mi?

 - Evet.

 Çok defa.

 - Baba.

 - Evet?

 - Televizyon kapandı.

 Peki.

 Oğlumu tanıyor musun?

 Connor?

 Connor Nash?

 Evet, efendim.

 Peki, teşekkürler.

 Greater Santa Fe Bankası haciz davası açmış anlaşılan, Bay Greene.

 Bahse girerim ki hakim 90 gün içinde tahliye kararı verecek.

 Uzatma kablolarıyla hortumu çıkarttım.

 Biliyorum, yanlış yaptım.

 Özür dilerim.

 - Sorun değil.

 - Hayır.

 Hırsızlık kesinlikle bir sorun.

 Bay Nash, komşularınızla görüşecek.

 Eğer herhangi bir şikayet alırsak veya arabayla geçerken suyumu ve elektriğimi çaldığınızı görürsek şerifi kapınıza göndeririz.

 Anladınız mı?

 - Evet, beyefendi.

 - İyi günler.

 Nash, gidelim hadi.

 Yumuşak davranma.

 Hepsinin acıklı bir hikayesi vardır.

 Ancak yasa yasadır.

 Sen de yasadan yanasın.

 Bu durumun getireceği sonuçları bilecek kadar akıllı olmalısın.

 Gücünü topla.

 İki hafta buradaki yatırım fonu yöneticisini tahliye ettireceğim.

 Konuşma ve gözlerini dört aç.

 Belki bu sefer bir şeyler öğrenebilirsin.

 Duvar apliklerini, avizeyi Haleakala mermerini, Harwood dolaplarını, Sub-Zero mutfak eşyalarını.

 - Ya mikrodalga?

 - Mikrodalgaya ihtiyacım yok.

 Üç bin dolar ve iki hafta içinde evi boşaltmalısınız.

 - Beş olur mu?

 - Dört.

 Dennis ilgilenecek.

 Tamamdır.

 - Vidalar burada, içeride.

 Çıkar şunları.

 - Tamam.

 Her şeyi kur, fayansları onar, dolapları onar.

 Cihazları getirdiğinde havagazı hattını da bağla.

 - Hepsini şimdi buraya mı getireyim?

 - Evi Fannie Mae adına satıyorum.

 Evin mutfağı yokken bunu yapamam, değil mi?

 Tabii.

 Yeni dolaplar, cihazlar, tezgah ve bir de işçilik için 33 bin doları kim verdi bana?

 - Fannie Mae.

 - Fannie Mae.

 Tebrikler.

 Az önce hükümetin ırzına geçtin.

 - Bay Nash?

 - Efendim?

 İlgilenirsen bana haber ver.

 İlgilenmezsen de bununla çocuğunu Disney World'e götürebilirsin ve Cinderella'nın şatosunda iş bulabilirsin.

 RICHARD CARVEY GAYRİMENKUL 3250 DOLARLIK ÇEK

 Hükümet hiç umurumda değil.

 Hükümet benim için hiçbir şey yapmadı yani Az önce bana yüklüce para verdiniz.

 Başıma bela olacakmış gibi hissediyorum.

 Hayatın boyunca ev inşa ederek namusunla para kazandın.

 Kapına dayanmamdan başka ne elde ettin?

 Çalıyor musunuz?

 Hırsızlık mı bu?

 2006 yılında evini ipotek göstererek 85 bin dolar borç aldın ve geri ödemedin, Nash.

 - O yaptığın hırsızlık değil mi?

 - Ne?

 Ciddi misiniz?

 Hırsızlık değildi, borç aldım.

 O borcu ödemek için canımı dişime takarak çalıştım.

 Geri ödemek istedim.

 Çalmadım.

 Bankalar veya kefaleti ödeyen vergi mükellefleri öyle düşünmüyorlar.

 Porsche mu aldım sanıyorsunuz?

 Hayır.

 Borç aldığım her kuruşu inşaat ekipmanlarına harcadım ki o borcu geri ödeyebileyim, ailemin kalacak bir yeri olsun, çocuğuma yiyecek alabileyim.

 Ekonomi çöktü.

 Tahmin edemezdim ya.

 Hava durumunu tahmin edemem.

 Ben edebilirim.

 Aynı Doppler radarı gibiyim.

 Bir şeyler aldın ve geri ödemedin.

 Banka da burnundan getirdi.

 İstediğini seç.

 Her halükarda kaybettin.

 Ancak ben, o ekonomik kriz sırasında hiç olmadığı kadar para kazandım.

 Sen de kazanabilirsin.

 Tek yapman gereken kendini kandırmayı bırakıp şu soruyu sorman: "Ne yanlış yaptım da ailem bir motelde yaşıyor?

 " Varım.

 İstediğiniz her şeyi yapacağım ama bana bir iyilik yapıp evimi geri almama yardım etmelisiniz.

 Bunu ilk ödemem olarak kabul edin.

 Konu emlak olunca duygusallığa kapılma.

 Çok geç.

 Orası benim aile evim.

 Çocuğumun okulu orada.

 Lütfen kabul edin.

 Bu kadarı kesmez.

 O parayı yatağının altına koy.

 Bankaya yatırma.

 Onlara daha fazla para vermiş olursun.

 Yeteri kadar biriktirdiğinde ne yapman gerektiğini söyleyeceğim.

 Şimdi, az önce kazandığın parayı ikiye katlamayı istiyor musun?

 Vakti gelmişti, çapkın.

 Kahretsin.

 Hep geç kalıyorsun, kanka.

 Hep geç kalıyorsun.

 Evet.

 Şanslıyız.

 - Bu Rick Carver denen adam da kim?

 - Patronum.

 Şimdilik.

 - Nasıl gidiyor peki?

 - Harika.

 Adam Adam tam bir şerefsiz.

 Bir, iki, üç.

 Dümdüz koy.

 - Ne yapıyorsun?

 - Fotoğraf çekmek zorundayım.

 Banka parayı ödesin diye kaybolduğunu kanıtlamak için.

 Çalıp sonra geri mi getireceğiz?

 - Para kazanmak istiyor musun?

 - Herhalde.

 Fotoğraf çekmek zorundayım.

 Gidelim hadi.

 - Buyurun?

 - Bay Tanner, ben Dennis Nash.

 Rick Carver Gayrimenkul'den geliyorum.

 Şey için geldim Anladığım kadarıyla evinize haciz kararı gelmiş.

 Öyle mi?

 Ev hâlâ bize ait ve öyle kalmasını istiyoruz.

 Umarım öyle olur.

 Tanrı esirgesin.

 Anahtar karşılığı nakit uygulamasından bahsetmek istiyorum.

 Form burada.

 Anahtar karşılığı nakit ne demek?

 Evinizi, tahliye tarihinden önce boş ve temiz bir şekilde teslim ederseniz bankalar size nakit 3500 dolar verebilir.

 Hiçbir şeyle ilgilenmiyoruz.

 Belgelerinizi alın.

 Avukatımızla iletişime geçeceğiz.

 Onlarla konuşursunuz.

 TAHLİYE BİLDİRİSİ

Ne yapıyorsun, evlat?

 Bozuk havuzlu bir evi kim satın alır ki?

 - Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?

 - Tamirat yapıyoruz.

 Bu evin 2 veya 3 aydır boş olduğunu biliyorum.

 Rick Carver Gayrimenkul’ü biliyor musunuz?

 Çimdeki tabelayı görüyor musunuz?

 - Evet, gördüm.

 - Orada çalışıyoruz.

 İyi günler.

 - Senin tipin mi?

 - Tabii, tabii.

 Çok para değil ama nakliye ve depo masrafınızı apartman dairesinin depozitosunu ödeyebilir.

 Neler olduğunu hiç bilmiyorum.

 Çünkü Vietnam'daki annem ve babam geliyorlar ve eve haciz kararı gelmiş olamaz.

 Pencereme tahliye bildirisini yapıştıran sen miydin?

 - Hayır, Şerif Departmanı'nın emri.

 - Artık yapmasınlar.

 Haneye tecavüz denir.

 Şerif departmanının yaptıklarını kontrol edemem ama size bu formu verebilirim.

 Belge falan istemiyorum.

 Bana belge falan vermeyin.

 Ne belgelerinizi ne de bildirilerinizi istiyorum.

 Çek git buradan.

 Yedi yıldır bu evdeyim.

 Karımla burada tanıştık.

 Bebeğimiz doğacak.

 Arka tarafa bazı eklemeler yaptım.

 Evi kurtarmak istiyorum.

 Vermek istemiyorum.

 - Kimsin sen?

 - Bu evi temsil eden gayrimenkul şirketinde çalışıyorum.

 Bu bir SÖ formu.

 Yani Seçeneklerini Öğren anlamına geliyor.

 - Seçeneklerim mi?

 - Her şeyi çekip Facebook'a koyuyorum.

 - Kayla, kaldır şunu.

 - Bu adamın kim olduğunu bilmiyoruz.

 Kayla, içeri geç.

 - Üzgünüm, hanımefendi.

 - Çocuğumla ilgilenmek zorundayım.

 Alttaki numarayı aramanızı tavsiye

- Bir gözden geçirirseniz.

 - Hiçbir şeye bakmak istemiyorum.

 Alıp bakmasanız da olur.

 Bekle bir saniye.

 Kendimi yeterince anlattığımı düşünüyorum.

 Seni bir daha görmek istemiyorum.

 Hem Victor hem de Andy.

 İkisi de gelmedi.

 Connar'a vitaminlerini bile veremiyorum.

 Taş Devri vitaminim var.

 Çok iyiler.

 - Ne var orada?

 - Ne var orada?

 - Biftek.

 - Ne dedin?

 Kalıbımı basarım ki o elindeki Hamburger Helper.

 Neye benziyor sizce?

 - Day'le ikimiz için akşam yemeği.

 - Sen de bize katıl, Day.

 Tişörtünün altına sakla onu.

 Hayır, şaka yapmıyorum.

 Basket olacaktı.

 Böyle yapma ama, baba!

 Lambaya dikkat!

 Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz klima.

 Beş tane de havuz pompası.

 - İyi düşünmüşsün.

 - Neden olmasın dedim.

 Yedi diyelim biz ona.

 Bir tanesini düşürdüm.

 Tamir edilecek gibi değil.

 - Hurda olarak sat.

 - Fiyat aldım bile.

 100 dolar.

 İyi.

 Rick Carver Gayrimenkul'e klima için 24000, pompa için de 3200 dolar fatura kes.

 Banka aynı miktarı geri ödeyecek.

 Senin payın %25, yaklaşık 6700 dolar.

 - 6700?

 - Aynen öyle.

 - Hey, Rick.

 - Ne var?

 Şu Ruger hâlâ sende mi?

 Affedersin?

 Ne dedin?

 Silah istediğini mi söylüyorsun?

 Seni doğru mu anladım?

 Sabıka soruşturması yaptırdım bile.

 Taşımanda bir mahzur yok.

 Anahtar karşılığı nakitte para en çok kimden çıkıyor?

 Fannie ve Freddie, sonra Amerikan Bankası.

 Tüm hacizli mülklere gidip boş olanları bulmanı istiyorum.

 Ne ev sahibi ne de kiracı olacak.

 Anladın mı?

 Hadi gidiyoruz, Terry.

 - Şerefsiz yine ödeme yapmadı.

 - Sana para kazandıracağım.

 Gönder bakalım, Luis.

 Arkaya gönder, kardeş.

 - Dennis, nereye gidiyoruz?

 - Sabırlı olun.

 Soru sormayın.

 - Bana güvenmiyor musun?

 - Beni sen tuttun yani başka şansım yok.

 Fırla, Terry.

 - Söyle acele etsin.

 - Hey, T.

 Gidiyoruz, bebeğim.

 Burada kimse yok.

 11286.

 Kimse yok.

 Hadi atla arabaya.

 Ne durumda, Javi?

 267 Lakewood.

 İn cin top oynuyor.

 Arka sayfayı açın.

 Hepiniz kontratları imzalayın.

 Bankalar, sizin bu konutlarda kiracı olduğunuzu düşünmeli ki hepsi için anahtar karşılığı nakit anlaşmasını imzalayabilelim.

 Ne kadar ödeyecekler?

 Devletten ve ibne bankalardan 2500 dolarlık çeki cebinde bil.

 2500 mi?

 Beni, uzun zamandır beceriyorlar, artık benim de onları becerme sıram geldi.

 Bu gece birileri hamile kalacak.

 Kimi beceriyoruz?

 Devleti mi yoksa bankaları mı?

 Jim, Çarşamba günü öğle yemeğinde görüşürüz.

 Sence Freeman doğru kişi mi?

 Üç yıldır üst üste Fannie'nin bir numaralı avukatı.

 Bizi önemli alıcılarla tanıştırabilir.

 Milyonlarca dolar değil milyarlarca dolar söz konusu.

 Bu delikanlı Dennis Nash.

 - Bölge Delegesi Arthur Link.

 - Memnun oldum.

 2102 West Jefferson'daki konutunun yağmur oluklarını Dennis'e tamir ettireceğim.

 - Bill'e ne oldu?

 - Öldürdüm.

 Yeni adamım Dennis.

 Uzun süreli olacak gibi.

 Freeman'la bir buluşma ayarlarım.

 Bu adamın yanında kalırsan çok yükselirsin.

 Övgün için teşekkürler.

 Görüşürüz, Arthur.

 Anlat bakalım.

 Altı kiracıyla altı başarılı anahtar karşılığı nakit anlaşması yaptık.

 Güzel.

 Nash, arkadaşlarına ev başı ne kadar olduğunu söyledin?

 - 3500 mi yoksa daha az mı?

 - 3500.

 Tüm miktarı mı söyledin?

 Ne söylediysem söyledim işte.

 Sana ne ki?

 Aynen.

 Selam, bebeğim.

 Şu gülüşe bak.

 Çok güzelsin.

 Dersin yok muydu bugün?

 - Hepsi çevrim içi.

 Hem o internet sitesini bitirdim.

 - Tebrikler.

 Sevgilim.

 Grafik tasarım öğrencisi.

 Kartvizitimi ona tasarlattım.

 - Mekan senin mi?

 - Hayır.

 Sadece sıcak tutuyorum.

 Kontratları tara da Fannie ve Amerikan Bankası'na e-postayla atalım.

 Sen neden evlenmedin, Nash?

 Zaman bulamadım.

 Evli olmayan adama güvenmem.

 Kimse güvenmez.

 Connor'ın annesine ne olduğunu söylemek ister misin?

 Hayır, hiç sanmıyorum.

 Mezuniyet gecesi fiyaskosu mu?

 Sayılır, öyle sayılır.

 Klimaların ve havuz pompalarının çeki geldi.

 Beklediğimden oldukça fazla.

 7200.

 Sende kalsın mı?

 Kazandığım üç bini sana vereceğim zaten.

 Kira kontratlarından gelecek payımı da.

 Evimi geri istiyorum çünkü.

 Eksper raporuna göre evinin değeri 170 bin dolar.

 Evi satın alacağım, bana 155 bin dolar borçlanacaksın.

 30 yıl üzerinden %12 amortisman payıyla 2 yıllık balon ödeme.

 Rakamlar çok boktan, Rick.

 Hiçbir banka sana o kadar kredi vermez.

 Parayı ödemezsen zararlı ben çıkarım.

 O konutu istemiyorum.

 Hiçbir geleceği yok.

 - Evet ama orası benim aile evim.

 - Ev işte.

 Ama istiyorsan senindir.

 Bankanın evini Çoklu Kayıt Servisi'ne koyması 8 ile 12 haftayı bulur.

 Tamirat yapabilirsin ancak o zamana kadar taşınamazsın.

 Bir kontrat falan hazırlayabilir miyiz?

 Olur, ofise söyleyeyim de bir kontrat hazırlasınlar.

 - Yine benim mi oldu?

 - Evet, senin.

 Peki, teşekkür ederim.

 Cidden teşekkür ederim.

 - Rick, teşekkür ederim.

 - Yeter.

 Ağlama.

 İçki ister misin?

 Yok, böyle iyiyim.

 Havalardayım.

 Tekrar düşünmek isteyebilirsin.

 Son bir durağımız daha var.

 224 Lake View Court.

 Bay Tanner mı?

 Ona anahtar karşılığında nakit anlaşması önerdim.

 Tahmin et bakalım.

 Geri dönmedi.

 Bugün tahliye ediliyor.

 Bununla siftah yapabilirsin.

 İlki en zorudur ama zamanla alışırsın.

 Bugün bir tek yanımda dikileceksin ama bundan sonra kendi başına halledeceksin.

 Dinle, Rick, ben

- Acaba Ben acaba

-  s...ip gidecek misin?

 Git.

 Benim için çalışmak nasıl olacak sanıyordun?

 - Sadece düşündüm ki

- Hayır, düşünmedin.

 Düşünmedin.

 Bana soracak cesareti de bulamadın.

 Kimse bulamaz.

 Hangi aklı başında insan, insanları evden atmak yerine eve yerleştirmek istemez çünkü?

 Üç yıl öncesine kadar sıradan bir gayrimenkul temsilcisiydim.

 İnsanlara ev bulurdum, emlak değerlemesi yapardım.

 İşim buydu.

 2006 yılında Robert ve Julia Tanner, 25 yıldır nasılsa eksikliğini hissetmedikleri bir bahçe avlusu yaptırmak için 30 bin dolar kredi aldılar.

 Kaldırıma kadar eşlik ederken yüzüne tükürdüklerinde bunu onlara sorsana?

 Bu adamlara esnek kredi verirken ne düşündüklerini bankaya sorsana?

 Üstüne bir de gidip hükümete neden her türlü yönetmeliği kaldırıp geri zekalı üvey çocuk gibi kıçlarının üstlerine oturduklarını sor.

 Sen, Tanner, bankalar, Washington buradan Çin'e kadar diğer tüm ev sahipleri, hayatımı tahliyelere çevirdiniz.

 Aristokrat falan değilim.

 Bu hayatın içine doğmadım.

 Babam çatı ustasıydı, tamam mı?

 Günün birinde bir belediye binasının çatısından düşene kadar inşaat alanlarında kıçını yırtarak çalışmasını izleyerek büyüdüm.

 Hayatı boyunca sigorta primi ödemesine rağmen daha kendisine tekerlekli sandalye bile alamadan ilişiklerini kestiler.

 Ama öncesinde ağrı kesicilere bağımlı olmasına izin verdiler.

 Aynı şeylerin benim başıma gelmesine izin verir miyim?

 Sence 2010'un Amerikası Carver veya Ash'i hiç ipliyor mu?

 Hayır.

 Amerika, yenilenlere yardım eli uzatmaz.

 Amerika, galiplerle birlik olarak kuruldu.

 Galiplerin, galipler tarafından, galipler için yönetildiği bir halk.

 Kiliseye gider misin, Nash?

 - Kiliseye gider misin?

 - Tabii.

 Sadece %1'lik kesim Nuh'un gemisine binecek, evlat.

 Kalan zavallıların hepsi boğulacak.

 Ben boğulmayacağım.

 Tek başına yapmak istiyorum.

 Seni yaparken gördüm.

 Nasıl yapılacağını biliyorum.

 - Tek başına yapacağım.

 - Nasıl istersen.

 Rick yeni bir eleman olduğunu söyledi.

 Hadi gidelim, çaylak.

 Sırf senin için böyle giyinip kuşanmadım.

 Hazır mısın?

 - Bay Tanner?

 - Benim.

 - Bay Nash.

 - Bay Tanner.

 Günaydın.

 Rick Carver Gayrimenkul'den Dennis Nash.

 Hatırladınız mı?

 Sizi hatırlıyorum, Bay Nash.

 - Ne istiyorsunuz?

 - Bunu söylemekten nefret ediyorum ama evden tahliyenizin tarihi bugün.

 Ve evinize haciz kararı geldi ve banka el koydu.

 Bunu yapmak hiç hoşuma gitmiyor ama evi terk etmenizi istemek durumundayım.

 Bakın, karım şu anda avukatıyla telefonda konuşuyor.

 Bir karışıklık olmuş.

 Her şeyi yoluna koyacağız.

 Bir karışıklık olduysa bile şu anda elimden hiçbir şey gelmez, beyefendi.

 Sizden evden çıkmanızı rica ediyorum.

 Elimden hiçbir şey gelmez.

 - Tatlım, avukat telefonda mı?

 - Evet.

 Telefonda avukatınızla neler konuştuğunuz önemli değil.

 - Bugün bunu bitireceğiz.

 - Bizi geri arayacağını söyledi.

 Alın işte.

 Beklemek zorundasınız.

 Bakın, temyiz davası açtık.

 Yani burada bulunmanız için hiçbir sebep yok.

 Nasıl hissettiğinizi anlıyorum.

 Zor bir gün ve Avukat arayana kadar beklemek zorundayız.

 Bugün evi terk edemeyiz.

 - Buna hazır değiliz.

 - Evi boşaltmanızı istemek zorundayım.

 Şöyle yapacağım.

 Eve girip ihtiyacınız olan şeyleri toparlamanızı istiyorum.

 İlaç, bebeğinizin eşyaları mücevher, fotoğraf, değerli eşyalarınız.

 Hayır, hayır, hayır.

 Bugün burada olmamanız gerekiyor, tamam mı?

 Gitmelisiniz.

 Size sadece kişisel eşyalarınızı almanız için birkaç dakika verebilirim.

 - Gitmenizi istemek durumundayım.

 - Siz gidiyorsunuz.

 Biz de içeri giriyoruz.

 - Sakinleşelim.

 - Sakinim zaten.

 Geri dönmüyoruz.

 Kapıyı kapatmayın.

 Hepiniz mülküme izinsiz giriyorsunuz.

 Evimden defolup gidin.

 Hayır, asıl siz izinsiz kalıyorsunuz.

 Burası artık bankaya ait.

 Eşyalarınızdan bazılarını toplamanız için size süre vererek iyilik yapıyoruz.

 Bu fırsatı kullanın derim.

 Bunu iki şekilde halledebiliriz.

 Ya eşyalarınızı toplayıp gidersiniz ya da sizi hapishaneye götürürüm.

 Seçim sizim.

 Evet.

 Hadi başlayalım.

 - Kontrol ediyoruz.

 - Kontrol ediyoruz.

 Tamam, her şey yolunda.

 Gidin.

 Dikkatli olun.

 Sen yapmak ister misin?

 Ne yapacağınızı biliyorsunuz.

 Bay Tanner, kaldırıma doğru gitmenizi istemek zorundayım.

 - Ne?

 - Biliyorum, farkındayım.

 Üzgünüm.

 Gerçekten üzgünüm.

 - Yardım edebileceğim bir şey varsa

- Hayır, ben hallettim.

 Gerek yok.

 - Şunu alayım.

 - Hayır, hayır, ben taşırım.

 Üzgünüm, Bayan Tanner.

 Bunu bugün yapmak istemedim.

 Engellemeye çalıştım.

 Aynada yüzüne nasıl bakabiliyorsun?

 Midemi bulandırıyorsun.

 Her şey yolunda, bebeğim.

 Sorun yok, bebeğim.

 Ah, tatlım.

 Hayır, hayır, ağlama.

 Ağlama, hayır, olmaz.

 - Nereye gidiyoruz?

 - Sence nereye gidiyoruz?

 - Orlando Magic antrenmanını izlemeye.

 - Şey, aslında bayağı yaklaştın.

 Tüm kolumu, kolumun etrafını saran bir yılan dövmesi yaptıracağız.

 Yılan dövmesi mi istiyorsun?

 Ben sana yılan dövmesi yaparım.

 - Ah!

 - Asla olmaz.

 Buraya mı çekeceğiz?

 Çıkın hadi.

 Burada ne yapıyoruz?

 - Al şunu.

 - Nereye gidiyoruz?

 - Ne yapıyorsun, Dennis?

 - Burada ne işimiz var?

 Bilmiyorum.

 Ne işimiz var?

 - Beni endişelendiriyorsun.

 - Nasıl tahmin etmemizi beklersin?

 Endişelenmeyin.

 Telefonunda bunun uygulaması mı var?

 Ne yaptın öyle?

 Polisler gelecek mi?

 - Ne yapıyoruz?

 - Buraya neden geldik?

 Aman Tanrım!

 Bir bakın.

 Tanrım.

 - Ne yapıyoruz burada?

 - Evi geri aldım.

 - Ne?

 - Odamı geri mi aldım yani?

 - Evet.

 - Evi nasıl geri aldık?

 Yani - Odam kocaman gözüküyor.

 - Kocaman da ondan.

 Birkaç hafta kadar taşınamayacağız ama ev, yeniden bizim.

 - Baba, gel de odamı gör.

 - Açıklayacağım.

 Gel hadi.

 Kocaman.

 Tanrım!

 Ranza ister misin?

 Sana ranza yapacağım.

 Şuraya da bir basketbol potası.

 - Başka?

 Başka ne istersin?

 - Jakuzi.

 Şuraya bir jakuzi.

 Sonra siyah, mavi, gümüş renklerine boyarız.

 Orlando Magic gibi.

 Altı ve üstü mavi olacak ve ortasından siyah bir şerit geçecek.

 Bayıldım.

 Aklımda başka ne var biliyor musun?

 - Arka bahçeye havuz yapabiliriz.

 - Havuz mu?

 Evet.

 - Isıtmalı havuz olsun.

 - Hadi boyamaya başlayalım.

 Şurada bir kova olacaktı.

 Hemen yanına geliyorum.

 Nasıl yaptın bunu?

 - Nasıl Nasıl gerçek olabilir?

 - Kontrat.

 Patronum benim için satın aldı.

 - Neden?

 - Ona geri ödeyeceğim.

 Tıpkı bankaya öder gibi taksit taksit.

 - Tamam mı?

 - Onun çıkarı ne?

 Parasını geri alacak.

 İşverenim olduğu için işim de garanti.

 Odasına badana yapıyor.

 Geri aldım.

 İsmin yazıyor.

 - Derek.

 - Selam, Connor.

 Naber?

 - Selam, evlat.

 - Merhaba, Bay Nash.

 Ne var ne yok?

 Ne oynamak istersiniz?

 Baskın gümüş sırtlı goril.

 Yerimizi tespit etti.

 Bizi gördü.

 Hadi içeri girin.

 Teşekkürler, Carl.

 - Bay Curtis, üzerinizde silah var mı?

 - Burada Bay Curtis diye biri yok.

 - Şey, Bay Nash?

 - Siz Bay Ron Curtis değil misiniz?

 Hayır, kendisi ev sahibim olur.

 Miami'de yaşıyor.

 - Bu konutun sahibi siz değil misiniz?

 - Hayır, kiracıyız.

 - Sekiz yıldır burada oturuyoruz.

 - Kapınıza ihbar yapıştırmıştık.

 Ev sahibimiz, meseleyle ilgilendiğini söylemişti.

 Bir şeyler yapıyormuş

- Değişiklik mi ne yapıyormuş.

 - Sizi kandırmış, beyefendi.

 Bay Brady, ev sahibiniz sizi dolandırmış.

 - 3500 dolar, değil mi?

 - Evet.

 3500.

 Çıkartamıyorum.

 - Bay Baldwin?

 - Efendim?

 Bay Nash.

 İyi akşamlar, Bay Baldwin.

 Ben Dennis Nash.

 Rick Carver Gayrimenkul'den geliyorum.

 Bugün evinizden tahliye olmanız gerekiyor korkarım ki.

 Şey

- Banka evinize el koydu.

 - Hayır, hayır.

 Olamaz.

 Hayır, ben Evin üzerinde tersine mortgage var.

 Karımla iki yıl önce yaptırdık ve ölene kadar buradayız.

 - İpoteğin kurallarını ihlal ettiniz.

 - Bankaya karım gitti.

 Karım, ikimiz adına belgeleri imzaladı.

 Bay Baldwin, bu işin bir prosedürü var.

 Bütün belgeler işleme koyulup yargıç tarafından imzalandı.

 Her şey yasal.

 Dışarı çıkmak ister misiniz?

 Yanımda oturmak ister misiniz?

 Tamam ama evi geri alacak param yok.

 Tadilat yaptık.

 Onay aldı.

 İlk çeki gönderdik.

 Tüm bu eşyaları güvenli bir şekilde nakliyat kamyonuna koyalım bence.

 Kocamı aramalıyım.

 Belki eşyaları birkaç günlüğüne sokağın alt tarafında oturan kız kardeşimin evinde saklayabiliriz.

 Ev artık size ait değil.

 Yavaş olun.

 Kuşu ne yapacağımızı bilen var mı?

 3500.

 Size iyi bir seçenek sunuyorum.

 Bugün eşyalarınızı alıp kaldırıma çıkarmak için kiralanmış bu elemanları göndermek zorunda kalacağım.

 - Sizi hapse atmak istemiyorum.

 - Ne yapacaksan yap.

 - Onu alıp ne yapın biliyor musunuz?

 - Toplanmanız gerek.

 O elindekini alıp başka bir şey yap çünkü ben el sürmeyeceğim.

 Gelip sizi buradan alabilecek aileniz veya arkadaşınız var mı?

 Michigan'da bir oğlum var.

 Ama birkaç yıldır görüşmüyoruz.

 - Telefon numarası var mı sizde?

 - Hayır, yok.

 Bende yok.

 - Yanında kalabileceğiniz biri yok mu?

 - Hayır, yok.

 Bu akşamlık arayıp yardım isteyebileceğiniz bir komşunuz yok mu?

 Yok Yok.

 Artık komşularımı tanımıyorum.

 Sizi Kızılhaç Komitesi'ne kadar götürebilirim.

 Olur mu?

 Öyle yapabiliriz.

 Size kalacak bir yer bulacağız, tamam mı?

 Üç kere açığa satış de ve gülümse.

 Açığa satış, açığa satış, açığa satış.

 Harika.

 Mükemmel.

 Teşekkür ederim.

 - Çok iyi.

 İki tane daha.

 - Peki.

 Çok medeni.

 Tesken Özsermaye Yönetimi, son iki ayda 400 ev aldı.

 Hepsi nakit satıştı, borç alınmadı, 100 milyon dolar.

 Orange County, Tesken gibi toptan satın alan alıcılar bulmakta yardımınızı istiyor.

 Anlıyorum.

 O halde 414 ve Apopka Otoyolu'nu bağlayacak otobanın nereye inşa edileceğini öğrenmek istiyorum.

 Halka açıklanan bir bilgi değil yani Kurulun vereceği kararın mülk sahiplerini etkileyeceğini sen de biliyorsun, Arthur.

 Söyleyeceğin bir şey var mı, Arthur?

 Tamam, güzergahı biliyorum.

 Güzel.

 Burada, New York'ta bir alıcı var.

 Vesic Yatırım Grubu.

 Şu anda Kissimmee, Ortiz'den önemsiz bir komisyoncuyla iş yapıyorlar.

 - Geçen ay 15 ev sattım.

 - Bay Freeman, Ortiz'i tanırım.

 Vesic Yatırım Grubu'nu ondan uzaklaştırabilirim ve ekibim, ne kadar ev satarsanız satın işin üstesinden gelebilir.

 Elimde binden fazla ev var.

 Belki daha da fazla.

 Vesic Yatırım'ı dahil ederseniz biz de varız.

 1000 ev.

 Söz konusu paranın ne kadar olduğundan haberin var mı?

 Ortiz'i bul.

 Kimlerle konuştuğunu, hangi mülklere baktığını öğren.

 - Vesic'le anlaşmasını iyi öğrenmeliyiz.

 - Benim payım ne olacak?

 - Endişelenme, ben seninle ilgilenirim.

 - Standart komisyonun %6 olduğunu biliyorum.

 Payım ne olacak?

 Payıma düşenin %5'i.

 - %10.

 - %6, bir de mastürbasyon.

 Nasırım yok.

 Muhtemelen payına 200 ve 300 bin arası bir miktar düşecek.

 - Hayatın boyunca kazanmadığın kadar.

 - Evet, kesinlikle öyle.

 Teşekkür ederim.

 - "Ne buldun?

 " - 3217 Lonson Cove.

 Bu, beşincisi.

 Hepsi Greater Santa Fe Bankası.

 O ibneyi takip etmeye devam et.

 Sonra beni ara.

 Peki.

 Hey, Frank.

 Ne istiyorsun?

 O adamlarla beraber misin?

 Hayır, hayır, hiç de bile.

 Sadece nasıl olduğunuzu görmeye gelmiştim.

 İstiyorsan sana bir iş ayarlayabilirim.

 Güzel gömlekmiş.

 Hâlâ o arkadaşınla mı çalışıyorsun?

 Buraya gelmek zorunda değildim.

 Sadece şey istedim - Ne?

 Yalan söyleyip aldatmak mı?

 - Hayır, ihtiyacın varsa yardım etmek.

 Çocuklarına ne olacağını, nerede kalacağınızı düşündün mü?

 Çocuklarımın bir evi var.

 Burası, onların evi.

 - Peki

- Araştırma yaptım, ücret almayan bir avukata kutular dolusu belge verdim.

 Yasal bir şekilde mahkemede kazanacağız.

 Hiçbir şey değişmeyecek.

 Aynı şeyleri ben kendim de yaşadım, Frank.

 Ben de yaşadım.

 - Gerçekçi olmalısın.

 - Gerçekçi oluyorum.

 Sizden yardım istemedim, şimdi de istemiyorum, beyefendi.

 Lütfen gidin.

 Lütfen arazimden çıkın.

 Haneye tecavüz ediyorsunuz.

 Hey, uyanık mısın?

 Migueller'in kralı Ortiz, Vesic'e 100 ev satacak.

 Hepsi bu çevrede, fiyatları 165 bin ile 200 bin arasında.

 20 milyon dolarlık bir anlaşmadan bahsediyoruz ve anlaşma, benim değil.

 - Vay canına!

 - Öyle.

 Kelimenin üç katı puan.

 - Kapak olsun.

 - Çalışıyoruz, bebeğim.

 - Dennis, şuna biraz ara vermesini söyle.

 - Biraz ara ver, Rick.

 Sen benim ilham kaynağımsın.

 Sonra oynarız.

 Vesic'in geçen ay Ortiz'den 15 ev satın aldığını biliyoruz.

 Ne olmuş?

 Ya o evlerin klimalarını, su pompalarını ve tüm cihazlarını alırsam?

 - Vesic kimi suçlar dersin?

 - Ortiz.

 Göçmen Ofisi'ni ararlar, onu çim biçme arabasına koyup sınır dışı ederler bense o sırada Greater Santa Fe Bankası'yla telefonda olurum.

 Evet.

 - Bu 100 evi biz satarız.

 - Sonra da Freeman için 1000 ev daha.

 Önümüzde yeşil gökyüzleri görüyorum.

 Bana biraz para verirsen o evleri bu gece boşaltırım.

 - Adam başı 100 dolar.

 1500 dolar.

 - Büyük konuşuyorsun.

 Tamam, yap bakalım.

 - Söyle acele etsin.

 - Nakliyat kamyonu da bulduk.

 - HVAC havuz pompası.

 - HVAC havuz pompası.

 Bu tarafa gel.

 Sana bir şey göstermek istiyorum.

 - İçeri mi giriyorsun?

 - Hayır, sen giriyorsun, kardeşim.

 Hayır, buna haneye tecavüz derler.

 Kesin hapis yatarız.

 Anahtarın varsa değil.

 Cihazları da alıyoruz.

 Buzdolaplarını, fırınları, bulaşık makinelerini.

 - Arkamı kollayacak mısın?

 - Tabii ki.

 Elimden ne gelirse, bunu biliyorsun.

 Rick'in istediği anahtar karşılığı nakit işini halletmeye gidiyorum.

 Evet.

 Bekle bir.

 1485 Lake Shore Circle.

 Bu mülk satılık mı?

 Yüzme havuzu var mı?

 Tamam.

 Ben seni ararım.

 Üç, iki, bir.

 Derek, buraya.

 - Herkes ellerini uzatsın.

 - Yaşasın!

 Mutlu yıllar!

 Pekala.

 Mountain Dew.

 Neler oluyor?

 - Kim ister?

 - Connor.

 Baba, vay canına!

 - Ne düşünüyorsun?

 - Muhteşem!

 Atla hadi.

 Atla.

 Otur.

 Otursana.

 Yeteneklerini göster.

 Güzel.

 - Dikkatli ol.

 - Araba geliyor, çocuklar.

 Connor, sor bakalım yeni gelenler doğum günü pastandan istiyorlar mı.

 Peynirli pizzadan kaldı mı hiç?

 Biraz peynirli pizza ve doğum günü pastası isterler mi sorar mısınız, çocuklar?

 - Derek'i eve götüreyim artık.

 - Tamam.

 Ben de biraz pizzayla pasta alayım.

 Yeni gelenleri iyi karşılayalım.

 - Derek'i eve götüreyim.

 - Hey!

 Hey, nereye gidiyorsun?

 Sana dedim!

 Sen, oradaki.

 - Seninle konuşuyorum.

 - Bana mı diyorsun?

 Evet, sana diyorum.

 Burada ne işin var?

 Beni mi takip ediyorsun?

 Hayır, burada yaşıyorum.

 Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 - Kim olduğunu biliyorum.

 - İyi günler.

 - Ne yapıyorsun burada?

 - Ne demek bu?

 Söyledim, burada yaşıyorum.

 Seni tanımıyorum, tamam mı?

 Hayır, sen Rick Carver Gayrimenkul'densin.

 Kim olduğunu gayet iyi biliyorum.

 - Ne sen beni tanıyorsun ne de ben seni tanıyorum.

 - Ben seni tanıyorum.

 - Beni evimden attın sen.

 - Ne?

 Seni tanımıyorum, adamım.

 Şuraya gel de konuşalım.

 Neden oraya geleyim ki?

 Nash.

 İsmin buydu, değil mi?

 Kimsenin duymasını istemiyorsun.

 Nasıl bir yavşak olduğunu ve ailemle beni nasıl sokağa attığını kimse bilmesin istiyorsun, öyle mi?

 - Beni başkasıyla karıştırıyorsun.

 - Hayır.

 Kim olduğunu çok iyi biliyorum.

 - Karıştırıyorsun.

 - Sen de bal gibi biliyorsun.

 Buradaki herkes de öğrenecek.

 - Sakinleş.

 - Evimden attın beni.

 Hayatımı mahvettin!

 Hayır, hiçbir yere gitmiyorsun.

 - Dennis!

 - Böyle yapma.

 - Ne yapıp yapamayacağımı sana mı soracağım?

 - İçeri gidin.

 - İçeri girin.

 - Evet, içeri girin.

 - Annemle o şekilde konuşma, lan!

 - Ne yapacaksın, ha?

 Lütfen beyler, yapmayın!

 İçeri girin, içeri girin!

 - Connor'ı içeri götür!

 - Tamam.

 - Git hadi, git.

 - Seni küçük bok çuvalı!

 - Hayatımı mahvettin.

 - Bu adamla yüz göz olmayacağım.

 Evet, bana bulaşmazsan iyi edersin.

 - Seni tanımıyorum.

 - Beni tanıyorsun!

 - Seni tanımıyorum!

 - Palavra!

 - Seni tanımıyorum lan.

 - Seni tanıyorum, Rick Carver Gayrimenkul.

 Ben seni tanıyorum ve sabah uyandığında, yatağa gittiğinde çocukların oyun oynadıklarında hep benim yüzümü göreceksin.

 Siz iyi misiniz?

 İsmini nereden biliyordu?

 Bilmiyorum.

 - Seni tanıdığı için mi?

 - Evet.

 Evet, biliyorum.

 Belki evinde çalışmışımdır.

 Haciz gelen evlerde çalıştığım oldu.

 Belki beni evinde falan görmüştür.

 Bilemiyorum.

 Rick Carver.

 Değil mi?

 İsmini nereden bildi?

 Dallama!

 - Connor'ı buradan götürmeliyiz.

 - Ben de onu yapmaya çalışıyorum ya.

 - Hemen.

 - Ben de ona uğraşıyorum, anne.

 Hemen gidelim.

 -  s... git buradan!

 - Canın cehenneme!

 - Şerefsiz seni.

 -  s... git!

 Gitmemiz gerek.

 Buradan hemen gitmeliyiz, oldu mu?

 Biraz taşaklı ol.

 - İnsanları evlerinden mi çıkartıyorsun?

 - Anne!

 - Tahliye sırasında orada olduğunu söyledi.

 - O lanet herifi tanımıyorum.

 Beni nereden tanıdığını bilmiyorum.

 Evlerde çalışıyorum.

 Haciz gelen evlerde çalışıyorum, anne.

 Adamın evine haciz gelmiş.

 Belki orada çalışırken görmüştür beni.

 - Olabilir.

 Bilmiyorum.

 Oldu mu?

 - Söyle bana.

 Söylüyorum işte.

 Kapıyı kilitleyin.

 Sakın ayrılmayın.

 Disney World, Sea World, Universal Stüdyoları.

 Orlando şehir merkezi yaklaşık 32 km gerimizde kaldı.

 Saat dokuz yönünde de o boş Greater Santa Fe evleri var.

 Vay canına, Shinola'ya bu kadar yakın olduklarını bilmiyordum.

 - Santa Fe meselesine gelirsek.

 - Ortiz'den 15 ev alalı bir hafta bile olmadı ama bütün klimalar, su pompaları ve cihazlar kayıp.

 Kafa buluyorsun.

 Böyle gizli masraflar kâr etmeyi önlüyor.

 Yani Vesic artık o anlaşmayla ilgilenmiyor.

 Şu Santa Fe anlaşması, dev bir ATM makinesi gibi.

 Vesic'in tekrar o evlerle ilgilenmesi için ne yapabilirim?

 Pek mümkün olduğunu sanmıyorum.

 Şuna ne dersin?

 O 15 evin hepsine bedavaya gıcır gıcır cihazlar koyarım tabii Ortiz yerine benimle anlaşma yaparsanız.

 Şunu dinle.

 100 evden gereksinim olan bütün evleri gıcır gıcır klimalar, cihazlar ve su pompalarıyla döşeyin anlaşma sizindir.

 Cihazlar tamam.

 Klimalar ve su pompaları olmaz.

 Tamam.

 Ama evler 30 gün içinde boşaltılmalı.

 Yazılı sözleşme hazırlayın, imzalayalım.

 Hey!

 Şuna bakın!

 Getirin buraya.

 Böyle gelsin.

 Santa Fe anlaşmasından payıma düşenin %6'sı senin.

 Vergileri düşmeden 63 bin dolar.

 Tamam.

 Yani kabul edilebilir bir miktar.

 İyi.

 Tabii, kabul edebileceğim bir miktar.

 63 bin mi demiştin?

 - Neler karıştırıyorsunuz?

 - Çok tatlısın.

 Eskiden bir evin hayalini kurardım.

 Şimdiyse 100 ev oldu.

 Pekala.

 - Hayallerin şerefine.

 - Hayallere.

 Hayalleri boşverin.

 100 evin şerefine.

 Yandım, zombiler beni almaya geliyor.

 - S..tir.

 - Kahretsin, dostum.

 Tahliyeden sonra yanına yaklaşan oldu mu hiç?

 Evet, geçen sene biri beni yoldan çıkarmaya çalıştı.

 Karımla ve kızlarımla üç yıldır tedirgin olmadan bir akşam yemeğine bile gidemedik.

 Bunu, bu yüzden taşıyorum.

 Şu anda, sabahın 5'inde bile.

 Değiyor mu?

 Neye değiyor mu?

 Sana sataşan biri mi oldu?

 Beni kandıramazsın.

 Seni arayan birileri var.

 Ya da seni bulmaya çalışmışlar.

 Evet, Nash, birazdan güneş doğacak ve biz burada birlikte oturuyoruz.

 Ne düşünüyorsun?

 - Hangi konuda?

 - Eskiden beni öldürmek istiyordun.

 Şimdiyse tonla para kazanıyorsun.

 Evet, seni öldürmek istedim.

 Bilmiyorum.

 Burada ne yaptığımı da bilmiyorum ama minnettarım.

 Bilirsin işte.

 Bilemiyorum.

 Başka ne yapabilirim ki?

 Babam Kendi ölümüne sebep oldu sayılır.

 Boş ver.

 Üzgünüm, içkini boşa harcamak istemiyorum.

 Babam Babam kalp krizinden öldü.

 İçki, yemek.

 Aklına ne gelirse.

 Beni annemle, oğlumla baş başa bıraktı.

 Oğlum, evladım benim.

 Değer mi?

 Onları o motelden hemen çıkartmak zorundayım.

 Evime gitmeliyim.

 Ailemi o motelden çıkartmalıyım.

 Satılık listesine girmesi gerekli.

 - İhtiyacım var.

 - İki hafta daha dayan, tamam mı?

 Derhal ihtiyacım var.

 - Başka bir ev bul.

 - Yardımcı ol bana.

 Paran var.

 İstediğini al.

 Denizde daha birçok ev var.

 Demiştim sana, emlak konusunda sakın duygusallığa kapılma, Nash.

 Hepsi alt tarafı birer kutu.

 Dinliyor musun?

 Büyük kutu, küçük kutu.

 Önemli olan, elinde kaç tane olduğu.

 O kadar çok evin olacak ki evlerin içini dolduracak kadar kadın bulamayacaksın.

 Bunu biliyorsun, değil mi?

 Anneni seviyorsun, çocuğunu seviyorsun.

 Onlara bir ev al.

 Annene bir ev al.

 Çocuğuna bir ev var.

 Kendine bir ev al.

 Bana ne ki sanki?

 100 tane ev.

 1000 tane kahrolası ev.

 Timsahlara dikkat et.

 Asla uyumazlar.

 Dikkat et de suya yuvarlanmayayım.

 Neden bu yoldan gidiyoruz?

 Size göstermek istediğim bir şey var.

 Dennis, ne yapıyoruz?

 Bana güvenin ve beni takip edin.

 - Nedir bu?

 - Etrafa bak.

 Neden ki?

 Bakar mısın bir?

 - Havuz güzelmiş.

 - Havuz güzel.

 Katılıyorum.

 İçine dalmak istiyorsun, değil mi?

 - Kimin basket potası bu?

 - Shaquille O'Neil'in.

 Potayı alçaltmış çünkü otururken smaç atmayı seviyormuş.

 - Artık gidebilir miyiz lütfen?

 - Havuzu gördün mü?

 Senin için aldım burayı.

 Ve de senin için.

 Senin havuzun bu.

 Burası sizin eviniz.

 Eve gidelim hadi.

 Hiç komik değil.

 - Şaka yapmıyorum, anne.

 - Onun basketbol potası değil o.

 Burası başka birinin evi ve ben kendi evimizi istiyorum.

 Eve gitmek istiyorum.

 O ev artık bizim değil.

 Sattım orayı.

 Eski evimizi satıp burayı aldım.

 Burası bizim.

 Baştan başlayacağız.

 Tahliye olduğumuz o eve geri dönmek istemiyorum.

 Evimizi mi sattın?

 Eski evimize iki veya üç hafta geçmeden taşınamayacaktık Connor öldürülmesin diye o motelden çıkmak zorundaydık.

 İnsanları kovarak mı?

 İnsanları evlerinden kapı dışarı ederek mi?

 - Burayı satın mı aldın?

 - Kimseyi bu evden kapı dışarı etmedim.

 Burayı kazandığım parayla aldım.

 Senin başının üzerinde bir çatı olsun, onun da karnı doysun diye.

 - Nefes alamıyorduk, anne.

 - Bu iş burada bitiyor.

 Burayı adil bir şekilde aldım.

 - Kimsenin elinden almadım.

 - Jimmy'i arayacağım ve Tampa'ya gideceğiz, tamam mı?

 Gidelim, Connor.

 Erkek kardeşimi arayacağım.

 Biz Tampa'ya gideceğiz ve sen de bu işi halledeceksin.

 Her şeyi bu çocuk için yaptım.

 Nefes alamıyorduk.

 Rick Carver?

 Evimizi bizim için alan kişi Rick Carver mı?

 Burada kalmayacağım.

 Bu evde kalmayacağım.

 Sen ne istiyorsun?

 - Connor iyi mi?

 - Uyuyor.

 Hey, Rick.

 Evet, tabii.

 Tamam.

 - Ona ver.

 - Oldu, pekala.

 - Görüşürüz arkadaşlar.

 - 9:45.

 - Peki, efendim.

 - Kahretsin!

 - Ne oldu?

 Santa Fe ev sahiplerinden biri, bugün mahkemede tahliye kararını durdurmaya çalışacakmış.

 Başarılı olursa diğerleri de onu örnek alırlar ve Vesic anlaşmadan çekilir.

 Bu satış bildirisi.

 İki yıl önce dosyalanmamış o yüzden Freeman geriye dönük hazırlatıp notere imzalatmış.

 Şimdi, saat 9:45'te mahkeme salonunda olmanı istiyorum.

 Mahkeme görevlisi seni karşılayacak.

 Bunu ona ver, tamam mı?

 Bu belge sahte mi?

 Kredi milyonlarca kez alınıp satılırken birinin hazırlamayı unuttuğu saçma sapan bir kağıt parçası.

 Sadece teknik bir detay.

 - Adam Frank Greene.

 - Evet.

 Suyumu ve elektriğimi çalan aynı avantacı.

 Adamın sağlam pabuç olmadığını söylemiştim.

 Elinde tuttuğun çükün değil, evlat.

 Santa Fe anlaşması.

 100 ev, 1000 ev de Freeman için.

 Bizim paramız, Miami.

 Evin, her şey.

 - Anladın mı beni?

 - Evet, anladım.

 "Evet, anladım" diyerek geçiştirme.

 Mahkeme salonu, saat 9:45.

 Selam, tatlım.

 - Selam.

 - Merhaba de.

 Selam, Bay Peters.

 "Hangi cehennemdesin?

 Ara beni!

 " Rick Carver - Alo.

 - Ne haltlar karıştırıyorsun?

 Ne demek istiyorsun?

 O kıçını kaldır çabuk yoksa seni bitiririm.

 Duydun mu beni?

 - Neredesin?

 - "Geldim."

 Evet?

 - Yapmak üzereyim.

 - "Seni embesil."

 İş biter bitmez beni arıyorsun.

 Duydun mu beni?

 Rick Carver'ın adamı mısın?

 Rick Carver'ın adamı mısın?

 Carver'ın adamı mısın değil misin?

 Bu elindeki belge mi?

 Budala!

 Gördüğüm kadarıyla satış bildirisi burada.

 Sayın Yargıç, halihazırda bir alıcımız var ve mülkü listeye almak istiyoruz.

 Sayın Yargıç, göreceksiniz ki bu belge etiketlenmemiş.

 Olabilir ama belge dosyada.

 Yönetmeliğe göre bu yeterli.

 Satışın devam etmesi emrini veriyorum.

 Sayın Yargıç, o belgeler daha önce dosyada değillerdi.

 ESP ve Ballard davası.

 Sayın Yargıç, daha önceden satış bildirisi olmadığını biliyorum.

 - Sayın Yargıç, bana bakıp - Lütfen, Bay Greene.

 Benim bir karım ve çocuklarım var.

 Buradalar işte.

 Görüyor musunuz?

 Karımı ve çocuklarımı görüyor musunuz?

 Connor?

 Anne?

 Connor?

 Connor?

 Lütfen bip sesinden sonra mesajınızı bırakınız.

 Selam, Rick.

 Günaydın, Donald Trump.

 Yeni malikanenin dışındayım.

 Neredesin?

 Frank Greene'in tahliyesi var.

 Gidelim.

 Alo?

 Kaz kafalı, orada mısın?

 Greene'den sonra evlerinden çıkarmamız gereken sekiz ev sahibi daha var.

 Önce güzellikle anahtar karşılığı nakit anlaşmasını kabul ettirmeye çalışacağım.

 Gerekirse kendi cebimden öderim.

 Umurumda değil.

 Ancak zorluk çıkartırlarsa Freeman'ın adamlarına ve mahkemeye transfer ederim.

 Önemli değil.

 Uzun zamandır komşuyuz ve daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.

 Evde silahları olup olmadığını biliyor musunuz?

 - Avlanmayı sever.

 - Avcı mı?

 Evet, avlanmayı seviyor.

 Karısı çok dırdır eder ama adam çok sakin biridir.

 - Asabi bir tip değil midir?

 - Hayır, asabidir diyemem.

 Ancak çok zor zamanlar geçiriyorlar.

 Kadın perişan olmuş durumda.

 Günaydın, Rick.

 Kiracı Bay Greene'le bir problemimiz olabilir.

 Karısıyla bir şeyler karıştırıyorlarmış.

 Yani bilirsiniz.

 Bakın, dün akşam bağırdıklarını duydum.

 Teşekkür ederiz, hanımefendi.

 Biz evlilik danışmanı değiliz, tamam mı?

 Hadi başlayalım.

 Sorun şu ki adam silahlı olabilir.

 Gidip öğren.

 Bugün iki tahliye daha var.

 Tamam.

 Orlando polisini arayıp destek isterim.

 Gelip kontrol etsinler.

 - Ailesi de içeride mi?

 - Çocuklar okula gitmediler.

 Kesin evdeler.

 Karısı bu sabah ağlayarak geldi ama kocası onu yanına çağırdı.

 Gidip kontrol edeyim.

 İlgilendiğin için teşekkürler.

 Acele et.

 Dikkat edin!

 Geri çekilin!

 Kaçın!

 Kimseyi incitmek istemiyorum.

 Beyefendi, silahı indirin.

 Silahı indirin.

 Silahı indirin, beyefendi.

 Silahı indirin, beyefendi.

 Asıl siz indirin.

 Karım ve çocuklarım evdeler.

 Silahını çıkart.

 Yanında değil mi?

 - Salak çocuk.

 - Beyefendi, silahı indirin.

 Mülküme izinsiz giriyorsunuz.

 - Beyefendi, böyle yapmayın.

 - Ateş edildi, ateş edildi.

 - Çocuklarımı vurmak ister misiniz?

 -  s...,  s...,  s...,  s...!

 Evi terk etmeyeceğim.

 Yatak odasına gidin.

 Orada dikilmeyin öyle.

 Yatak odasına gidin.

 Hemen.

 - Çimene ateş ettim.

 - Silahı indirin.

 Kesin şunu, lanet olasıcalar.

 Silahları indirin.

 - Silahlarınızı indirin.

 - Söz konusu olamaz, beyefendi.

 Beyefendi, çocuklarınızla karınızın çıkmasına izin verseniz?

 Karınızla çocuklarınızı dışarı çıkartın.

 Silahınızı indirin, beyefendi.

 Mahkeme, davamı 60 saniye içinde sonuçlandırdı.

 Kimse dosya indeksini kontrol etmedi.

 Dosyada satış bildirisi yoktu.

 Kimse banka ödemelerini kanıtlamak için iptal edilen çeklere bakmadı.

 Yargıç, yeniden seçilmeyecekti.

 Bu bölgedeki hiç kimse tarafından sevilmiyor.

 60 saniyede hayatımı mahvetti.

 Burası benim evim.

 - Baba.

 - Yatak odasına girin.

 - Yatak odasına girin!

 - Dennis, hayır.

 - Dennis.

 - Bırak beni be!

 - Hayır.

 - Beyefendi, Bay Nash.

 - Daha ne bekliyorsunuz?

 - Bay Nash, arabanın arkasına geçin.

 Geri çekilin!

 Geri çekilin!

 Dur!

 Bir adım daha atma.

 Seni vururum.

 Vururum.

 - Burası benim evim.

 - Dinle beni.

 - Bahçemden defol.

 - Senin bahçen.

 - Senin evin, biliyorum.

 - Ne yapacaksınız?

 Duyuyor musunuz beni?

 Bankalar paraya doymuyor

- Frank.

 - Mülküme giren, mülküme ayak basan herkesi vurma hakkına sahibim.

 - Bunu yapmak istemiyorum.

 - Frank, burası senin evin.

 Silahı indirip aileni dışarı çıkar, lütfen.

 Yukarı bak.

 Yukarı bak!

 Görüyor musun?

 Güneş yukarıda ve ışık saçıyor.

 Kimse gündüzken aslında gece olduğunu söyleyemez.

 Ulu Tanrı bile gelip gece dese yine de gündüz olduğunu bilirim çünkü ben, bildiğime inanırım.

 Kimse bana güneşin ışık saçmadığını söyleyemez.

 Hiç kimse.

 Sana kazık attım.

 Mahkemenin olduğu gün, dosyana sahte bir belge koydum, Frank.

 Burası senin evin.

 Tamam, dışarı çıkıyorum.

 Pekala, beyefendi.

 Ellerinizi yukarı kaldırın.

 Elleriniz yukarıda yavaşça buraya doğru yürüyün.

 - Ellerinizi kaldırın.

 - Ellerinizi kaldırın.

 Yukarı kaldırın.

 Yavaşça yürüyün.

 Elleriniz yukarıda olsun.

 Yürüyün.

 Yürümeye devam edin.

 Durun.

 Yüzünüzü eve doğru dönün.

 Dönün, dönün.

 Şimdi yavaşça sesime doğru yürüyün.

 Durun.

 Dizlerinizin üzerine çökün.

 Ellerinizi yana doğru açıp yüzüstü uzanın.

 İçeri giriyoruz, hanımefendi.

 Ayağa kalkın.

 Üzerinizde silah olarak kullanabileceğiniz bir şey var mı?

 Merkeze haber verin.

 Sessiz kalma hakkına sahipsiniz.

 Söyleyeceğiniz her şey aleyhinizde delil olarak kullanılabilir.

 Sorgu sırasında yanınızda avukat bulundurabilirsiniz.

 Avukat tutacak paranız yoksa mahkeme size avukat atayacaktır.

 - Beyefendi.

 - Tamam, ben sadece O hiçbir şey yapmadı.

 - Yanlış bir şey yapmadı.

 - Sakinleşin.

 - Burada ne işiniz var?

 - Bay Greene'i tahliye etmeye geldim.

 - Kimin için çalışıyorsunuz?

 - Rick Carver Gayrimenkul.

 - Rick Carver bugün burada mı?

 - İşte şurada.

 Çok iyi iş çıkardın, evlat.

 Çok iyi.

 Rick Carver siz misiniz?

 Beyefendi, Rick Carver siz misiniz?

 Teşekkür ederim.

 Evet, benim.

 Sizinle konuşmamız gerekecek.

 Buradan ayrılmayın.

  

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar