Zamanı Geri Sar …Rewind (2012)
| |
Yönetmen:
Jack Bender
Senaryo:
Justin Marks
Ülke:
ABD
Tür:
Aksiyon, Gerilim
Vizyon Tarihi:
04 Aralık 2012 (ABD)
Dil:
İngilizce
Oyuncular
Shane McRae
Jennifer r Ferrin
Robbie Jones
Keon Alexander
Keisha
Castle-Hughes
Özet
Bir grup ordu mensubu ve sivil bilim insanı korkunç bir
terörist saldırısını önleyebilmek için daha önce test edilmemiş bir teknolojiyi
kullanarak zamanda geriye gitmeye çalışır. Tek amaçları ise geçmişte yaşanmış
olayları değiştirmektir.
Altyazı
Belediye başkanı bu meselede sessiz kalıyor, sadece
kamyonetin şehir merkezinde terk edilmiş halde bulunduğunu ve bomba imha ekibi gönderildiğini
söyledi.
Şuna bak.
Cıva düzeyi artıyor.
Bu şeyi
kımıldatamıyorum bile.
Adı Rourke.
Bir Amerikalı.
Seçkin bir bilim
insanı Ne biliyoruz?
Şüpheli Benjamin
Rourke, Amerika doğumlu bir fizikçi.
Ve bir yerde izleme
listesinde değil miydi?
Nasıl gafil avlandık?
O kadar basit değil
Roy.
Bir talim kampından
çıkmış olmalı, orada radikalleşmiştir.
Pakistan?
-Rapor burada.
-Bu saygıdeğer bir
adam.
Babası 48 yıl
Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmış.
Bu 1989'da Rourke.
-Yoksa bu -Nobel ödülü.
Ona gelene kadar o
izleme listesine biz gireriz.
Olası hasar ne kadar
büyük?
Adamlarımızın
öğrendiğine göre Sayın Başkan, diyorlar ki bir patlama son olur.
En az 9 milyon, artı
serpintiler.
Ne yapıyorlar?
Bu adamı dövmek bize
bir şey kazandırmıyor.
Alyansı vardı.
Ne?
Amirim, onunla
konuşmama izin verin.
Bunu konuştuk zaten.
İlaç vereceğiz.
Bunu yaparsanız
adamın aklı gidecek.
Karar benim değil.
Emir yukarıdan geldi.
Bakın, bu adam kendi
teslim oldu.
Bunun için bir
sebebi var.
Onunla konuşayım.
Knox, zamanımız
kalmadı.
Bana anlat.
Aklından ne geçiyorsa,
söyle.
Beni dinliyor musun?
Knox Knox.
Ne halt ediyor bu?
Knox!
Kapıyı aç!
Bence konuşmamız
gerek.
Neden bu kadar uzun
sürdü?
Şimdiye kadar o
şifreyi almış olmalıydık.
Yavaş.
Yavaş.
Aç şu kapıyı!
Ne arıyorsun orada
Bay Bay Knox?
Açıkçası Rourke, sen
terörist değilsin.
Buraya bize o
şifreyi verme niyetiyle gelmedin.
Aklında bir fikir
olan bir adam görüyorum, ve bir türlü söylemiyor.
Ama en çok,
karısının ölümünün üzerinden 37 yıl geçmiş olsa bile hâlâ alyansını takan bir
adam görüyorum.
Belki de onun
hakkında konuşmalıyız.
Öyle güzel ki.
Yaşlanmıyor, değil mi?
Zaman onu değiştiremez.
Aklındaki şey ne?
Bu, New York'u
havaya uçurunca bir şekilde karısının geri döneceğine inanan bir adam mı?
Orada kimseyi tanıyor
musun Bay Knox?
Kendi karın mesela?
Jess, sen misin?
-Merhaba Danny.
Pardon, Sean beni
aramış da.
Sean şu anda bir şüpheliyi sorguluyor.
Benim açmamı istedi.
Şu anda neredesin?
Hâlâ New York'tayım.
Şimdi yazılı ifade
bıraktım.
Neden?
Dinle.
Bir şey oldu.
Hemen şehir dışına
çıkmalısın.
Danny, ne oluyor?
Git!
Soru sorma Jess.
Git.
Danny, bilmem gerek.
Manhattan'da bir
nükleer tehdit var Jess, ve bu gerçek.
Ne kadar vakit var?
Sadece birkaç
dakikan var.
Knox!
Aç şu kapıyı!
Aç şu kapıyı!
Günlüklerinde hayat
yaratan bir yıkım eyleminden söz ediyorsun.
Her yaratma hareketi
öncelikle bir yıkım hareketidir.
Bu Picasso'nun sözü
aslında.
Hak iddia edemem.
Dinle Rourke.
Eğer bilmemiz
gereken bir şey varsa, o zaman konuşmalısın.
Hemen.
Sylvia neden önemli?
Bunu yapmak onu
nasıl geri getirecek?
Ben gitmiyorum Danny.
-Hayır Jess!
-Danny, sakın Hemen Sean'ı çağırıyorum.
Yapma, lütfen.
Yeterince vakit yok,
ve anlamı da yok, tamam mı?
Eğer düşündüğüm şeyi
yapıyorsa, odaklanması gerek.
Yapma.
Bak, aranızda ne
olduğunun bir önemi yok, ama Bu onun
hislerini hiç değiştirmedi.
Ona iyi bakacağına
söz ver.
Çaresizliğe
kapılmaya başlamıştım.
Sen o kapıdan
girmeden önce, kimse beni dinlemiyordu.
Rourke, anlamama
yardım et.
Beni duyuyorsun
değil mi Bay Knox?
Neden geldiğimi
anlıyorsun.
Hayır, anlamıyorum!
Neyi bilmem
gerekiyorsa söyle.
Knox, karımı geri
getirecek olan ben değilim.
Sensin.
-Gir içeri!
-Durun!
Çıkarın onu buradan.
Onu kurtarabilecek tek
insanlar biziz, ama burada olamaz.
Dur!
Bana bir şey söylemeye çalışıyor!
Hayır!
Ne kadar ilerlediler?
Makas.
Üzgünüm Sayın Başkan.
Karımı geri getirecek
olan ben değilim.
Sensin.
Rahat.
Merhaba Sean.
General.
Herhalde nasıl
olduğunu sormama gerek yok.
Daha iyi olmamıştım.
Rourke'un
defterlerine el koyduğunu duydum.
Küçük bir okuma.
Bir şey buldun mu?
Sean, biliyorum,
herkes bu görüşü paylaşmıyor, ama bunun senin suçun olduğuna inanmıyorum.
9 milyon insan
General.
Biliyorum.
Aslında orada
olmaması gerekiyordu.
Geçen sene Libya
meselesinde bana bir şans daha verdi.
Dedi ki, bir göreve
daha gidersem, bu iş bitermiş.
Ona inanmadım.
Büyük jüri
önümüzdeki hafta kararını verecek.
Sana kıyak geçmeyecekler.
-Yani Kararlarını verdikleri zaman beni bulacakları
yeri biliyorlar.
Ben oraya giderken
sandım ki Bir nevi cevaplarım vardı!
Haftalarca bunu
hazırladım, her fikri, her en ufak
bilgiyi bile.
Burada bir şey yok.
Adam deliydi.
Peki ya değilse?
Ya
Benjamin Rourke'un o gün teslim olurken bir amacı varsa, ve bunu gören tek kişi
sensen?
General, neden
sadece vicdanımı rahatlatmaya gelmediğinizi hissediyorum?
Seni bir şeye dahil
etmek istiyorum.
Bu, 48 saatlik sıla
izni onayı.
Çok gizli, benim
kişisel denetimim altında olacaksın.
Şaka herhalde.
Başkan bana bir yardım
alma hakkı için yetki verdi.
Yardım mı?
Ne yardımı General?
Sizce şu anda
yapabileceğimiz herhangi bir şey bunu düzeltebilir mi?
Artık hiçbir şey
düzelmez General.
Şansımı denedim.
Ve beceremedim.
Onu geri alamam.
Ve o büyük jüri ne
derse desin, bunu bilmekten daha kötüsü olmayacak.
Bak, birbirimizi
böyle vakit kaybedemeyecek kadar iyi tanıyoruz.
Şu şekilde yapacağız.
Yarın adamlarımdan
biri buraya gelip seni gizli bir yere götürecek.
Çok basit.
Tercih hakkın var.
Burada kalıp kendine
acımaya devam edebilirsin ve hiçbir şey değişmez.
Veya onlarla
gidersin, temizlenirsin, kendini toparlar ve bu operasyona dahil olursun.
Bana operasyonun ne
olduğunu söylemediniz bile General.
Bu ikinci bir şans
Sean.
Her şeyi düzeltmek için bir
fırsat.
Neden burada olduğumuzu söylemeyi düşünüyor
musun?
Danny, ben de senin
kadar biliyorum.
Ama öğrenmek
üzereyiz.
Sean, seni görmek
güzel.
Partnerimi
hatırlarsınız, Danny Gates.
-Tabii ki.
-Komutanım.
İkinizin de burada
olabilmesine sevindim.
Aramıza hoş geldin
Knox.
Bu görevde yer
almaya karar vermene sevindim.
Buralarda hiç boş
durmamışsın.
Evet, Batman'in
merkezi gibi.
Konunun ne olduğunu
söylemek ister misiniz komutanım?
Herhalde göstersem
daha iyi.
Hadi.
Lütfen daha fazla
yaklaşma.
Bu çizgiyi boşuna
koymadık.
Doktor Bryce, seni
Sean Knox ve Daniel Gates'le tanıştırmak istiyorum.
Onları senin
takımına atıyorum.
Knox en güvenilir saha
ajanlarımdan biriydi.
Evet, eminim ikisi
de epey vasıflıdır.
Yine başlamayalım,
olur mu?
General, ayıp etmek
istemiyorum, ama stresli durumlarda uzmanlaşan askerlerin çok düşük beyin
faaliyeti gösterdiklerini kanıtlayan bilimsel araştırmalar var.
Bunun ne alakası var
anlamadım.
Bu görev için
yeterli değiller.
Sinirsel akış
azalmasından söz ediyor.
Adrenalinle
alakalı.
Zihinsen
keskinliği yavaşlatma etkisi var.
Daha az karar,
bilişsel felç ihtimalini düşürüyor.
Araştırmaları
okuduğum falan yok.
Biri bunun ne
olduğunu söylemek ister mi?
Şimdiye dek yapılmış
en güçlü parçacık çarpıştırıcısının merkezinde bulunuyoruz.
Birçok çarpıştırıcı
yüzde 27'de kalır.
İstikrar sorunu
yüzünden.
Bunu arttırmanın bir
yolunu bulduk.
Bu sene başında
sistemimiz yüzde 82 kapasiteyle devreye girdi.
Bu noktada bu
pencere belirdi.
Peki nedir bu, bir
tür hologram mı?
Çimenli bir arazinin
projeksiyonu mu?
Hayır, biraz daha
karışık.
Bu pencere, evrenin dalga
fonksiyonunda bir kopukluk.
İstikrarsız, aniden
değişebiliyor hem de düzensiz şekilde.
Ne zaman yeni bir
pencere açılsa, etrafa bakmak için içine bir prob gönderiyoruz.
Şu anki yerinden
bunları gönderdi.
Dur.
Bu bir Morris 8 serisi.
Onları yaptıkları
tarih -1934.
-Aynen öyle.
Bu Gloucester,
İngiltere'de bir arazi, 22 Temmuz 1934.
Tam tarihi bir radyo
yayınından öğrendik.
Zamanda yolculuk.
Yaptığınız şey
bu.
Doğru Sean.
Ve görev bu, değil
mi?
New York'u
kurtarmamızı istiyorsunuz.
Knox, ekibe pencerede
sen liderlik edeceksin.
Gizli bir operasyon yürütmeni
istiyoruz, günümüzü değiştirmek için geçmişte küçük bir değişiklik yapacaksın.
Hedefin bu: Doktor
Benjamin Rourke.
Eminim onu yakından
tanıyorsun.
Hedefin, onun New
York'u yok etmesine engel olmak.
Bu şeyin gittiği her
yer burada.
Evet, altı ay önce belirdiğinden
beri her yer.
"2 saat, Merkez
Çin, 1748?
28 saat Madrid, 1897.
" Bunun nereye
gideceğini tahmin eden ne?
Bilmiyoruz.
Bu doğal bir
radyasyon.
Geçmiş ve günümüz
arasında serbest bir akış.
Oluştuğu zaman, pencere
karışıyor ve sıçrıyor.
Şu aşamada nereye
gideceğini bilemiyoruz, ve ne kadar süre açık kalacağını sadece tahmin
edebiliyoruz.
Peki ya yan etkileri Fiziksel ve psikolojik?
-Bilmiyoruz.
-Kusura bakma doktor.
Peki bunun hakkında
şu anda bildikleriniz neler?
Çok az şey.
Ben de generale tam
da bunu söylüyordum.
-Doktor -Bu tesisin operasyona hazır olmasına en az
üç yıl var.
Olası sonuçların ne
olabileceğini bilmiyoruz bile.
Doktor, anlıyorum, ama
herhalde yakın zamanda haberleri izlemedin.
Artık başka
seçeneğimiz yok.
New York'un kaybı,
dünya ekonomisini düşüşe geçirdi, askeri çatışmalar da akabinde gelecek.
Biz bir şeyler
yapmazsak dünyanın sonu gelecek.
Bu John Malcolm.
Pentagon temsilcin o
olacak.
Knox ve Gates
içeride iki kişilik operasyon yapacak.
Anlamadım, ne?
Hayır!
General, o pencereye
benim girmem gerek.
Hayır.
Biz oraya girmeyeceğiz Bryce.
Bu tek seferlik
askeri bir operasyon.
Bu adamlar dünyanın her
yerinde çalıştı.
Ben ortak görev gücü
kumandanıyken, onlar en iyi adamlarımdı.
Bu konuda hiçbir şey
bilmiyorlar.
General, doğru
söylüyor.
Dürüst olalım.
Bu olay Danny ve
beni biraz aşıyor.
General, bence saha
görevine bir sivili göndermek çok iyi bir fikir değil.
-Bence iyi.
-Bizim söz hakkımız
var mı?
Olmasa daha iyi.
Ama herhalde kararı General
verecek.
Pekala Lindsay,
tebrikler.
İçeri giriş bileti
kazandın.
Galiba size teşekkür
etmeliyim.
Şimdi izninizle
General, işlerim var.
Gerçekten harika bu
arada.
Doktor Bryce,
farkındaysan az önce orada sana bir iyilik yaptım.
Affedersin, ne
istiyorsun, teşekkür mü?
Evet, evet.
Olabilir.
Bay Knox, yardımına
ihtiyacım yoktu.
Lütfen burada
bulunmanın bir şeye faydası olduğunu zannetme.
Sen sadece
hiçbirimizin hazır olmadığı bir görevde beni turist yaptın.
-Seni danışmanım
yaptı.
-Yani tavsiyemi
dinleyecek misin?
Gerektiği zaman.
-Doktor.
-İyi akşamlar.
Yeni operasyon şefi
herhalde.
-İlk tercihim
değildi.
-Ben de öyle düşündüm.
Ellis.
-Sean Knox.
Sızma modelimiz
nasıl gidiyor Ellis?
Biraz belirsiz.
Hâlâ en iyi ihtimal yardımcı
patlama diye düşünüyorum.
Pencereyi birkaç
saniye kaybederiz, ama yine de bir kişiyi geri getirebiliriz.
Canlı mı?
İşte bu güzel bir
soru.
Beni haberdar et.
-Hâlâ bitmedi mi?
-Hayır.
Doğru mu anladım?
Daha önce yaşayan
bir şeyi geçmişe gönderip başarılı bir şekilde geri getirdiğin olmadı.
Bir kere bir kedi
gönderdik.
Öyle mi?
Ne oldu?
Bulduğumuz zaman
söylerim.
Hey, NASA canıma
okuyor.
-Sakin ol Charlie.
-Hayır, anlamıyorsun.
Orada yaptıklarını
görmek fiziksel olarak acı veriyor.
Rastgele bir şeyi
değiştirdi, herhalde kaçarken falan, şimdi bir türlü çalışamıyorum.
Tamam, Ellis'le
konuşurum, ama sen programını yükle.
Bir sonraki pencere
belirdiğinde harekete hazır olmamız gerek.
Evet.
Bana da iki ay lazım.
-Artık öyle bir
vakit yok.
-Hiç komik değil.
Bu raf Prusya, Rusya
değil.
Arada fark var.
1870'e koy.
Priya,
Smithsonian'dan gelen her şey burada mı?
Gerisi depoda.
Tam olarak umut
ettiğim şey değildi.
Bu kamyonlara sığan
tüm eserler lazım demiştim.
Sırasını gösterir
misin?
Bunlar ne böyle?
Priya Bristow
tarihsel ayrıntı uzmanımız.
Kişisel tarzlar,
tabular.
Tarih kitaplarının
yazmadığı ayrıntılar.
Yani Bu bir
Atık.
Bir Roma su
kemerinden.
Bu numune
Pompeii'den geldi ve maliyeti 90 bin dolar, yani lütfen dikkatli ol.
Par Özür dilerim, topladığın şey Çöp.
MS 79 yılından.
Tarih kitapları bize sadece
insanların hatırlamak istediği bilgileri verir, ama çöpler bize geçmişi aslında
olduğu gibi gösterir.
Ona kurnazlık
taslama Priya.
Kurnazlığı
sevmiyorlar.
Doktor Bryce, bir
saniye.
Bak Bay Knox, burada
yaptığımız şeyi anlamanı beklemiyorum, ama bana engel olmamanı rica ediyorum.
Doktor, çok fazla
arkadaşın yok, değil mi?
Bak, bu görevin hazırlığından
endişe duymanı anlıyorum, ama bu kararı sen vermiyorsun, onlar veriyor.
Herhalde seni
Pentagon'a sattılar, çünkü diğer herkes seni deli sandı.
Haksız mıyım?
-Evet.
Teşekkürler Bay Knox.
Durumun siyasi
boyutundan pek haberim yoktu.
Bunu netleştirmene
çok sevindim.
Bryce, şu işi aradan
çıkaralım.
Derdin ne senin?
-Derdim hiçbirinizin
neye karıştığımıza dair bir fikrinin olmaması.
Bu pencere bir kaba
kuvvet silahı değil, tamam mı?
Geçmişteki her
şey birbirine bağlı.
Her an, her olay.
Her şey bizim şu
an dediğimiz gerçekliğe varıyor.
Bu pencereyi
tarihi değiştirmek için kullanabilir miyiz?
Kesinlikle.
Ama doğayı en
savunmasız haliyle manipüle ediyoruz.
Ve 9 milyon canı
kurtarıyoruz.
Eğer doğru yaparsak.
Hadi, gitmemiz gerek.
-Hey, ne oluyor?
-Pencere değişiyor.
Acele etmeliyiz.
Doktor Galiba yeni bir pencere var.
Yapacak işimiz var.
-O ne?
-Kamera.
Bunun adı Miles, ama
burada Coltrane, Roach, Krupa var, ve sondaki de Bay Chet Baker.
Yolun açık olsun
küçük arkadaşım.
Hadi Danny.
Şimdi eğlence
başlıyor.
Tamam Miles, bize
sihri göster.
Asbest boru.
1978 öncesindeyiz.
Burada tam olarak ne
arıyoruz?
İpucu.
Bize yer ve zamanı gösterecek herhangi bir şey.
200 dolara bahse
varım, 1950'ler.
Sen ne zaman haklı
çıktın Charlie?
İç Savaş konusunda
haklıydım.
O İspanyol İç Savaşı
çıktı.
-Yine de iç savaş.
-Bak, bunu anlamaya
çalışıyorum.
Kıyafetlere
bakılırsa savaş öncesi.
Caz çağı.
Tamam Miles, kapıdan
çıkıyoruz.
Arabalara bakılırsa
kesinlikle buhran dönemi değil.
1920'lerdeyiz.
Bir gazete bulabilir
miyiz lütfen?
Bana bir şans ver!
Evet.
İşte bu.
Bu Washington anıtı.
Başkentteyiz!
Bu McMillan
planındaki National Mall çünkü Jefferson anıtı henüz dikilmemiş.
Ne dedi o?
McMillan planındaki National
Mall'muş çünkü Jefferson anıtı daha dikilmemiş.
Savaş öncesi
anıttayız, yani Coolidge mi, yoksa Hoover mı?
Bir dakika.
Gazetesi olan bir
adam var.
Hadi Miles.
İşte böyle.
Buldum.
8 Mart 1929.
Hoover olduğunu
biliyordum!
Yağmur yağarken
yemin eden son Başkan oydu, biliyor musun?
-Hep böyle midir?
-Evet, bezdiriyor.
Tamam Ellis, Miles'a
veda et.
Halkın cebinden 200
bin dolar, güle güle.
Adios.
Amerika olduğunu
biliyoruz.
Son 80 yıl.
Coğrafi olarak New
York'a çok yakın.
Evet, büyük şans.
Modern Amerika'da
açılan ilk pencere bu.
Ellis, tehlikeli
bölge ne?
Radyasyon yüzde 20
stabilizasyonda.
Pencerenin
kapanmasına yaklaşık, 17 saat var.
Bununla
çalışabiliriz.
Tamam, sizi rahat
bırakayım.
Beni haberdar et.
-Peki komutanım.
Bir şey diyeyim mi?
Bunu bilemiyorum.
Bu 1920'şer.
Rourke'un doğmasına
daha 15 yıl var.
Asla doğmamasını
sağlayabiliriz.
Babası 1929'da New
York Üniversitesi'nde öğretim görevlisiydi.
Onu bulursak, onu
öldürebiliriz, değil mi?
Rourke daha ana
rahmine düşmeden.
Sana göre bu adamı
öldürerek sorunu çözebiliriz.
-Evet.
Arkadaşlarımıza bir
şey göstermek istiyorum.
Hâlâ kararsızım.
Bu iyi bir fikir mi
bilmiyorum.
Ve işte yapıyor.
Ben yaparım.
Dua edelim de NASA sonunda istediğim gibi
sunucuları güncellemiş olsun.
Bu tam olarak ne
Doktor Bryce?
Buna panoptikon
denir.
Dalgalanmaları
inceler, meteoroloji uydularından, telsiz sinyallerinden, internetten veri
toplar.
Yani bizim dilimizde -Bizim dilimizde söyledim.
-Özetle, Charlie
bize geçmişte yapılan şeylerin günümüzü nasıl etkilediğini gösterecek.
Özel bir analitik
program geliştirdik Analitik programı
ben geliştirdim.
-Teşekkürler.
-Charlie programı
geliştirdi.
-Tevazuya gerek yok.
-Tamam, bir senaryo
oluşturalım.
Son 50 yılda çok
gelişen bir şehir olsun.
-Tokyo nasıl?
-Mükemmel.
Bay Malcolm,
herhalde Tokyo'nun günümüzdeki görüntüsünü bilirsiniz?
Charlie, eğer
Benjamin Rourke hiç doğmazsa Tokyo'nun nasıl görüneceğini gösterecek.
Vay be.
Rourke Nobel ödüllü
bir fizikçiydi.
Parçacık fiziği
üzerine çalışmaları modern çağın oluşumunda büyük bir rol oynadı.
Demek ki eğer onu
denklemden çıkarırsan, bunların hepsi silinir.
Sony olmaz, Toyota
olmaz.
Dünyada daha çok
açlık, hastalık olur.
Milyonlarca hayat, kimse
sesini çıkaramadan telafisi olmayan şekilde zarar görür.
Yani bu şey,
geçmişte yaptığımız değişikliklerin etkisini test edebiliyor.
Büyük bir doğruluk
oranıyla, evet.
Affedersin doktor,
ama bu görev ne zamandan beri Tokyo'yu kurtarmak?
Görevimiz her şeyi
eski haline geri getirmek.
Anlamıyor musun?
Bütün bu olaylar
birbirine bağlı.
20 milyon insanın
hayatını değiştirmeye hakkın yok.
-Daha iyi bir fikir
var mı?
-Belki geçmişe gidip
bir mesaj iletebiliriz, mesela olacaklar hakkında New York'u uyarırız?
Charlie, bunu zaten
konuştuk, çok riskli.
İnsanların bize
inanacağını farz edemeyiz.
Çok güzel.
Rourke'un karısı
hayatta olsaydı New York günümüzde nasıl olurdu, göster.
Sylvia Hammond
olarak 1945'te doğdu.
1964'te Rourke'la M.
I. T. 'de tanıştı.
1975'te
Georgetown'da bir saldırgan tarafından öldürüldü.
Evet, evet.
Bunları zaten biliyoruz.
Yani bu Günümüzde New York.
Ve bu, Rourke'un
karısı hâlâ hayatta olsaydı günümüzdeki hali.
İşe yaradı.
Evet.
Büyük olasılıkla
Rourke'un karısı öldürülmezse, New York'u kurtarırız.
Bay Knox, bunu
nereden bildin?
Rourke söyledi.
Karısını geri
getireceğimi söyledi.
Seninle konuşmam
gerektiğini söylediler.
Tamam.
Burada odak noktamız Sylvia Rourke.
Nasıl öldüğü
hakkında her şeyi bilmeliyiz.
Püf noktası şu,
başka dalgalanma olmamalı.
Sadece etkilememiz
gereken şeyi etkileyeceğiz, şu işi çözelim.
Doktor Bryce bir tür
iletişim sistemi üzerine çalıştığını söyledi, geçmiş ve günümüz arasında konuşmanın
bir yolu mu?
Bu mu?
Bu ortama yüksek
frekans gönderiyor.
Azalan bir yarı
ömürlü polikarbon.
Tam olarak nasıl
çalışıyor?
Geçmişe
gönderdiğimiz hiçbir şey geride bırakılamaz.
Kötü dalgacıklar
yaratır.
Ve kötü dalgacıkları
sevmeyiz.
Hayır, kötü
dalgacıkları sevmeyiz.
Diyelim ki,
içinizden biri çok değerli ve pahalı teknolojimden bir parçayı orada unuttu.
Uzaktan kumandamla
böyle Vay.
Bütün bunları sen mi
buldun?
Evet.
Demek NASA'da
çalışıyordun.
Seni buraya getiren
neydi?
Yani, uzaydan sonra
bu çok vasat gelmiştir, ha?
Ben de bana ilk
geldiği zaman Doktor Bryce'a aynı soruyu sordum.
Dedim ki, "Biz
uzaya gittik ve denizlerin dibine indik.
İnsanın gidebileceği
başka neresi kaldı?
" Ne dedi
biliyor musun?
-Ne dedi?
Geçmiş.
Şimdiden gidiyor
musun?
Başkan beni
Washington'a çağırıyor.
Gerçek dünya
sorunları için.
Rourke bu programı
biliyordu, değil mi?
Bizi biraz yalnız
bırakır mısınız?
Rourke'un bu
programdan haberi yoksa öyle bir şey yapması için hiçbir sebep yoktu.
Bak, Rourke bu
ülkenin yetiştirdiği en iyi beyinlerden biri.
Bryce'ın rakamlarını
incelediği sırada masasından geçen bir şeyden öğrenmiş olabilir mi?
Kesinlikle.
Bunu ben de düşündüm.
bu bir sorun.
Ama Sean, seni neden
getirdim, biliyor musun?
O soruşturma
konusunda çok fazla düşmanın var.
Bir sürü insan sen olmasaydın
Rourke'u konuşturabileceğini düşünüyor.
Ama o kaseti izledim, ve haklı olduğunu
düşünüyorum.
Rourke o şifreyi
asla vermeyecekti.
Tek istediği sesini
duyurmaktı.
Ve bu işi bu şekilde
düzelteceksin.
Bu herhalde
hatırladığım son şey olacak.
Bryce pencereden
burayı zamandaki değişikliklerden koruyan bir bozulma alanı geldiğini söyledi.
-Yani başarılı
olursak -Günümüzün farklı olduğunu bilen
sadece siz olacaksınız.
Herhalde böylesi
daha iyi.
Hatırlanacak ne var
ki, değil mi?
İyi şanslar Knox.
Eğer bir daha
görüşürsek, bana göz falan kırp, ne demek olduğunu anlamasam bile.
-Emin misin, yüzde
88 mi eminsin?
-Eminim.
O zaman hazırız.
İyi.
Galiba
çalışabileceğimiz bir şey bulduk.
Tamam.
Ne bulduğunu söyle.
Arkadaşlar, Sylvia
Rourke'u anlatın.
Evet, Haziran
1969'da, Benjamin Rourke, Sylvia'yla evlendi.
Florida'lı bir
senatörün kızı.
Altı yıl mutlu bir
evlilikleri oldu.
Sonra 1975'e
geliyoruz, Sylvia bir soygun sırasında kurşun yedi ve öldü.
Rourke'un
günlüklerine göre, bu onun deliliğe geçişinin başlangıcı.
Değiştirmeye
çalıştığımız dönüm noktası da bu.
Hedefimiz başka
hiçbir şeyi değiştirmeden onun ölümünü değiştirmek.
Bu da çok zor, çünkü
1975'te değiliz.
Bunu bulana kadar bu
pencereyi pas geçmeyi düşünüyorduk.
Mary, vesikalık
fotoğrafı göster.
Bu Ronald Marsden, Rourke'un
karısını öldüren adam.
Berduşun biriydi ömrünün
çoğunda rehabilitasyon evlerinde dolaştı.
Onu öldürdüğünde 65
yaşındaydı, sonra tutuklandı, 1920'lerden itibaren bir dizi soyguna karıştığını
itiraf etti.
Buradan da bu akşam
nerede olacağını biliyoruz.
Veya şöyle desem
daha iyi, bundan altı saat sonra 8 Mart 1929'da saat 21:07'de.
Beacon County'de bir
kuyumcuyu soyacak.
Bu gece mi?
Evet, gözcülük
yapıyor.
Arkadaşları içeri
girdikten sekiz dakika sonra polisler geliyor, ateş açılıyor, iki adam ölüyor.
Marsden'ın kaçtığını
farz ediyoruz.
Çünkü polis
geldiğinde nerede olduğunu bilmiyoruz.
Demek ki polis
gelmeden önce oraya gitmelisiniz.
Beacon, Mall'den
sadece 60 kilometre uzakta.
Araba bulup, oraya
gidip gerekeni yapmak için bol bol vakit var.
Bu daha iyi bir
fotoğraf, daha eski bir resim.
Bu da en iyi kısmı.
Marsden'ın etki
endeksi düşük.
Yani bildiklerimize
dayanarak, onu 1929'da öldürmemizin istenmeyen yan etkiye sebep olma ihtimali
yüzde 17.
Yani bu adamı
öldürecek, Rourke'un karısını kurtarıp New York'u geri mi getireceğiz?
Aynen öyle.
Bu içine siniyor mu?
9 milyon hayatı
kurtaracak.
Tamam.
O zaman hazırız.
Eğer işler
karışırsa, karıştı deme.
Sarpa sardı de.
Eğer bir ayyaş
görürsen, o ayyaş değil.
Çakırkeyif olmuş.
Kız arkadaşın bir
Saba.
Erkek arkadaşın Şeyh Hey, hey, hey.
Geçmişteki kimseyle
konuşmasak nasıl olur?
Galiba daha iyi bir
fikir.
Evet, kesinlikle.
Bu 1934'ten, ama
etiketini kestim.
Evet, pek kravat
takmam.
Kravat pazarlık
konusu değil.
Şimdi üstüne bir şey
olmadığından emin olmalıyım Neden havalı
deri ceketi sen giyiyorsun?
Elektronik, plastik
bir şey Bu kadar iyi görünmek nasıl bir
duygu?
-Evet, çok komiksin.
-Pardon.
-Aslında çok
kaşındırıyor.
-Hey!
Dinlemiyorsunuz.
Adet ve
beklentilerin bambaşka olduğu bir dünyaya girmek üzeresiniz.
Dikkatinizi vermeniz
gerek, yoksa modern önyargılarınız yüzünden ölürsünüz.
Priya, bana eski dört
zamanlı motor şemasını gösterir misin?
Tabii.
Onu sana anlatayım.
Vay be.
Çok güzelsin.
-Doktor çok şık
olmuş.
-Teşekkürler.
Priya, şemalar.
-Adam tam bir antika.
-Evet, çok tatlı.
Hey, doktor.
Bu görevin ona çok
ağır geldiğini bilmen gerek.
Aklı çok dolu.
Karısı New York'ta
olduğu için.
Dosyayı okudum Bay
Gates.
Hayır, sadece o
değil.
Onu yaklaşık bir yıl
önce terk etti.
Tekrar operasyona
gitmeyeceğine söz vermişti, ülkede bir analistlik işini kabul edecekti.
Ama sonra bir
baktık, birkaç radikal Libya'da petrol boru hattını havaya uçurdu.
Ona gitme dedim ama Geri döndüğümüzde, New York'ta bir işi kabul
etmişti bile.
Kendini suçluyor.
Hayır, anneanneni
dinleyeceksin, tamam mı?
Pijamanı seçip sonra
bir film izleyebilirsin.
Sabah erkenden
döneceğim.
Söz veriyorum.
Seni seviyorum Moll.
-Tamam, bu bir
Ford'du -Hey, Ellis.
-Bu da bir Buick.
-Bana biraz yer açın.
Hey, Cazcı!
Hey, güzel bir kahve
içmeden asla roket göndermem Charlie.
-Ne?
-Beyninin inanılmaz
bir hızla çalışmasını takdir ediyorum, ama bana kahve lazım.
Tamam, bence hazırız.
Ellis, radyasyon
düzeyine son dakikada bakman gerek.
Tamamdır doktor.
Sana bir şey
soracağım doktor.
Evet?
Eğer geri dönemezsen
ne olur?
Protokolüne göre
sıfır ayak izi bırakma kuralı var.
Yani hiçbir koşulda
geçmişi büyük ölçüde etkileyecek bir şey söylemeyecek veya geride bir şey
bırakmayacaksın.
Doğru.
Yani sen geride
kalırsan, ne yaparsın?
Bu durumda, plan her
zaman kendimizi tarih şeridinden kaldırmak olur.
Kendimizi kaldırmak
derken?
Eğer sürekliliğe
zarar verme riski varsa geçmişte hayatta kalamam.
Bu panküronyum.
Hızlı ve acısız.
Priya, bu çantadaki
her şey kontrol edildi, değil mi?
Paranın yılı, ruj.
-Ruj hazır.
-Tamam, teşekkürler.
-Bay Knox.
Kravat.
Deneme, deneme.
-Hazır.
-İyi şanslar.
Knox.
Deneme, deneme.
-Sorun yok.
-Ellis, yedek
kaynaklar ne olacak?
Bazen onlar da biraz Doktor.
Her şey yolunda.
Tebrikler Doktor
Bryce, tarihin ilk zaman yolcusu oldun.
Bizim bildiğimiz.
-Sus Charlie.
-Yine de çok iyi.
İkinize de
teşekkürler.
Tamam.
Hadi yapalım.
Bunu gerçekten
yapıyoruz, ha?
Bunu ne kadar
zamandır bekliyordun doktor?
Tamam.
İnsan için küçük, insanlık
için geriye doğru dev bir adım.
Önden buyur doktor.
İyi misin?
Danny nerede?
-Danny!
-Danny?
Danny!
Danny, iyi misin
dostum?
Hadi.
-Danny!
-Danny, Danny, Danny.
İyi misin?
Hadi.
İyiyim.
İyiyim Tommy.
İyiyim.
Tommy?
Bu normal mi?
Bilmiyorum Knox.
Daha kullanma
kılavuzunu yazmadım.
Danny, Danny, Danny.
Bana bak, bana bak,
bana bak.
Bana bak.
Hey, işte buradasın.
Hey, hangi yıldayız?
1929, değil mi?
İşte oldu.
Hadi.
Onu ayağa kaldıralım.
-Of.
-Ellis?
Bizi görebiliyor
musun?
Seni çok net
duyabiliyorum patron.
Herkes iyi mi?
Evet.
Kalp hızımız ne
durumda?
Hepinizinki biraz
yükselmiş.
Tansiyon düşük, ama
olsun.
-İyi misin?
-Evet, iyiyim.
Takım, sahada hazır
mısınız?
Evet, evet, galiba
onu pencereden geçirmeliyiz.
Malcolm, yukarı
gidiyoruz.
Sonra konuşuruz.
Umarım bunu burada
içmeyi düşünmüyorsundur.
Bir kez daha Eskimo
Turta Orkestrası <i>sizi eğlendirmeye hazır.
Açılış gösterisi
olarak, yönetmen Harold Stokes hayat ve hareket dolu bir şarkı seçti.
What A Day.
-İyi misin?
-Evet.
Evet.
İyiyim.
İnsanlar bize
bakıyor.
Önemli değil.
Bir bakış
dalgalanmaya neden olmaz.
Esas etkileşimleri dert
etmemiz gerek.
Yürümeye devam et.
Evet.
Temiz hava.
Şimdiden kendimi
daha iyi hissettim.
Vay be.
-İnanılır gibi değil.
Havanın kokusu bile
bir tuhaf.
Bizim alışık
olduğumuzdan farklı.
Cilt hücresi
farkları, ozondaki değişiklikler.
Neredeyse şey gibi -Bir araba bulmalıyız.
Sekiz saat yokluğunu
kimsenin fark etmeyeceği bir araba bulmalıyız.
Kayıtlara bakmamız
gerek.
Her arabayı uygun
şekilde inceleyelim.
-Danny.
-İyi karar.
Hayır arkadaşlar,
öyle bir varsayımda bulunamayız Bir
plaka için bilgi alabilir miyim?
Columbia bölgesi.
U 8-0-3-2.
Evet.
Bakalım.
Evet.
Vay be, çok iyisin.
Arabanın sahibi
Edgar Ramone.
Otelde gece
vardiyası müdürü.
Daha sendikalar
yoktu.
Gece vardiyası en az
sekiz saat sürer, belki daha fazla.
Bu eşleşme işe yarar.
Nasıl bu kadar çabuk
buldu?
Buna fazla kafa
yormamaya çalış.
Fikrin var mı?
Çim biçme makinesine
düz kontak yapmak gibi.
Ben nöbet tutarım.
Hiçbir şeyi kırma.
Hey, Tommy kim?
Gelirken Tommy diye
birinden söz ettin.
Ne bileyim, işte Tuhaf bir şey herhalde.
Geçerken bir şey
gördün mü?
Bak.
Beş yaşındayken Echo
Park'ta halka açık yüzme havuzundaydım.
Fazla derine daldım,
batmaya başladım, su yuttum, sonra büyük bir çocuk Tommy, beni kurtardı.
Ama şu var, bunu
belki de 15 yıldır düşünmemiştim.
Ama bunu
hatırlamıyordum doktor.
Yani hissediyordum.
Resmen hissettim.
Beş yaşındaydım ve
boğuluyordum.
Tuhaf, değil mi?
Yaptım.
Gidelim.
Çim biçme
makinesinden biraz daha karmaşıktı.
-Yeter ki bizi oraya
götürsün.
-Priya, yola
çıkıyoruz.
Haritaları hazırla.
-Ben süreceğim.
Hayır, düz vitesi nasıl
kullandığını gördüm.
Hayır, hayır, anlamıyorsun.
Yıl 1929.
Mason-Dixon hattının
güneyindeyiz.
Ben şoförüm.
-Tamam.
-Pekala.
Burası Fairfax
vilayeti.
Annem buraya yakın
bir yerde doğdu.
Yani doğacak.
Evet, bunların
hiçbiri henüz meydana gelmedi.
O daha doğmadı bile
ve nasıl öleceğini biliyorum.
Ben dört yaşındayken
omurgasında ameliyat edilemeyen bir tümör buldular.
Üzüldüm.
Önemli değil Bay
Knox.
Bu sadece İnanılmaz bir şey söyleyeyim mi?
Doğru şeyi doğru
kulağa fısıldayabilirim, ve hepsini şu anda değiştirebilirim.
Onu
kurtarabilirim.
Ama o zaman, ben
kim olurum?
Onu kaybettiğim
için böyle biri oldum.
Daha farklı, daha
mutlu olur muyum?
Ben Bilmiyorum.
Sen neyi
değiştirirdin?
Doktor, nereden
başlardım bilmem.
Bu iyi değil.
Hayır, bu iyi değil.
Ne iyi değil?
NASA, söyle hadi.
Nereye gidiyor?
Bir sorun mu var
Ellis?
Bir tür sorun mu var
Ellis?
Priya, Charlie'nin
eline yazdığım sayıları görüyor musun?
Onları yardımcı
panele girmeni istiyorum Ön ek olarak
şunu yaz, 34.
Kendim yapabilirim.
NASA, bir an önce
mantıklı bir şeyler söylemeye başlamalısın.
-Tehlikeli bölge
dalgalanıyor.
-Bu ne demek?
Altı saat sonra
tehlikeli bölgeye geçecektik.
Bu onlara girip
çıkarken birkaç saat boş zaman veriyordu.
Evet, anlaştığımız
plan buydu.
Seviyeler değişiyor.
Geçerken yaptığımız
bir şey buna zarar vermiş olmalı.
Pencereyi
kaybetmeden gücü mümkün olduğunca aşağı çekmeye çalıştım.
Ama şimdi tehlikeli
bölgeye giriş Üç saat mi?
Bu görevi tamamlayıp
çıkmaları için zor yeter.
Onlara söylemek
zorundayız.
Yeterli.
Az önce zor yeter
dedi.
Görevi tamamlamaları
için yeterli.
Şimdi ayrıntılara
boğulmalarını istemiyorum.
Bak, arkadaşının söz
konusu olduğunu anlıyorum, ama dönüşün olacağını kimse garanti etmedi.
Eğer yeri gelirse, onlara
kendim söyleyeceğim, ama o zamana kadar bence hepimiz canlı olarak geri
dönemeyebilecekleri olasılığına alışalım.
Kimsenin geldiğini
görmedim.
Aferin Marsden.
Burada kal ve nöbet
tut.
-Peki efendim.
-Çok uzun sürmez.
Şimdi orada olmalıydık.
Marsden'ın dükkanı
soymasına 20 dakika var.
Burada her şey
servis yoluna benziyor.
Bilmiyorum, belki de
dönüşü kaçırdık.
Nerede olduğunu
tarif eder misin?
Ağaçlar görüyorum.
Orman gibi.
Biraz daha ayrıntı
versen?
Ne kadar uzunlar,
söyleyeyim mi?
Tabela yok Priya.
Yakınlarda tren sesi
duyuyorum.
Tren mi?
Ne oldu?
Belki kavşakta
yanlış sola döndüler, veya sağa.
Arabayı durdur.
Arabayı hemen durdur.
Doktor, nerede hata
oldu bilmiyorum, ama otoyoldan tren sesi duyuyorsan, demek ki Cooper
vilayetindesin, demek ki en az 15 kilometre önce sapağı kaçırmışsın.
Bir sonraki sapaktan
sola dön.
Belki de sağa.
Sağa dön.
Yeni bir rotacı bulabilir
miyiz lütfen?
Duyabiliyorum seni!
Danny, dikkat et!
Hayır, hayır.
Doktor, ne oldu?
Charlie,
panoptikonda olası bir dalgalanmaya bakmanı istiyorum.
Bir kaza geçirdik.
Bu gerçekten iyi
değil millet.
Tamam, bana programa
girmek için bir veri noktası bulur musun?
Bana plakayı söyler
misin?
Bu bir sorun.
80 yılı aşkın en
küçük dalgacık bile etki ediyor.
Arkadaşlar, plaka
görmüyorum.
Çok tuhaf.
Plakalar o zamanlar kesinlikle
zorunluydu.
Dalgalanma yok.
Nasıl dalgalanma
olmaz?
Sürücü iyi bile
olsa, yine de polise gidecek.
Polisi aramayacak.
Eğil, eğil, eğil!
Onu vuramazsın!
Hadi, hadi, hadi!
Hadi!
-Nereden bildin?
-1929'da içki
taşıyor.
Polise gitmez, çünkü
o içki kaçakçısı.
Hadi.
Çok geç kaldık.
Polis gelmiş.
-Bryce, arabada kal.
-Hayır, dur!
Buna yaklaşamazsın.
Biraz daha yaklaşacağım.
Beni koru.
Knox, bunlar zaten
oldu bile.
Anlıyor musun?
Bunu değiştiremeyiz.
Şansımızı kaçırdık.
Doğru söylüyor.
Ben hallederim.
Tamam.
Hadi.
Hadi.
Dur!
Bence Marsden o
arabada değildi.
Çok iyi bakamadım.
Knox, arabaya bin.
Gidip onu bulalım.
Hayır, buna
vakitleri yok.
Malcolm, onlara
söylemeliyiz.
Doktor Bryce, beni
dinle.
Pencerede bir sorun
var.
Hemen geri
dönmezseniz, orada kalacaksınız.
-Ama saatlerimiz var!
-Beni askeri
mahkemeye ver.
Yanıldık.
Bedenleriniz kritik
kütleyi değiştirdi.
Hesaplarıma göre, <i>tehlikeli
bölge için yaklaşık 90 dakikanız var.
Bu geri dönüş için ancak
yeter.
Knox, ne yapacağını sana
ben söyleyemem.
Ama neyin tehlikede
olduğunu biliyorsun.
Bir daha böyle bir
fırsatımız olmayabilir.
Bu o.
Gidiyorum.
Patron, gerçekten, tehlikeli
bölgenin en cömert değerlendirmesiyle bile, eğer hemen çıkmazsanız, geri dönemezsiniz.
Doktor, lütfen.
Bu intihar demek.
Çıkmıyoruz.
Hayır, çıkmıyoruz.
Gidelim.
Hadi.
Hadi, hadi!
-O nerede?
-Onu kaybettim.
-Doktor, arabaya bin.
-Ne?
Hayır, bunu yapmayacağız.
-Doğru söylüyor.
-Eğer zamanında yetişme
ihtimalimiz varsa, onu hemen bulmalıyız.
Ben raylara gidip ona
göz kulak olacağım.
Ronnie.
Ronnie?
Merhaba kardeşim.
Geri döneceğim
demiştim.
Hemen gitmen
gerekiyor mu?
Hayır.
Hayır, bu gece güvendeyiz.
Hadi.
Yarın sabah erkenden
bir trene bineceğiz ve buradan gideceğiz.
Nasıl olur?
Tamam.
Tamam.
Güvende misin?
Herkes güvende mi?
Emily, güvende misin?
Evet.
Herkes güvende.
Tamam.
Şimdi biraz uyu, ha?
İyi geceler.
Charlie.
Marsden'ın kız
kardeşi var mı?
Evet, Jenny Marsden.
Neden?
Ne olmuş ona?
Çünkü onunla yaşıyor.
Kardeşiyle mi
yaşıyor?
Onu öldürmemiz
kardeşini nasıl etkilemez?
Bir dakika.
Buldum.
Programın onu
saymamasının tek nedeni kızın denklemden çıkarılması.
Ölecek İki yıl sonra.
Tüberküloz.
Ağabeyi araba
hırsızlığından hapse girdiği zaman o da manevi aile yanına veriliyor.
Yani dalgalanma yok.
Onu mu söylüyorsun?
Fark etmez.
Madem iki yıl içinde ölecek, o zaman Marsden'ı
öldürmek bir şeyi değiştirmez.
Evet, alete göre, orada
negatif dalgalanma yok.
Bu yanlış.
O küçük kızın başka
kimsesi yok.
Onu bırakınca kız
kurtulmaz.
Onu yine bırakacak ve
kız yine de ölecek, <i>biz de New York'u kaybedeceğiz.
Kusura bakma, ama bu
şekilde olmak zorunda.
-Öldürelim.
-Hayır.
Başka bir yolu
olmalı.
Onunla ilgileniyor.
Charlie, buradan
geçmek üzere olan bir tren var mı?
-Evet.
Neden?
-Ne yapıyorsun?
Burada kal.
Ne yapıyor?
Ronald Marsden.
-Sen de kimsin?
-Önemi yok.
Ronald, hakkında her
şeyi biliyorum.
Nerede doğduğunu, nerede
büyüdüğünü.
Babanı hiç
görmediğini biliyorum.
Ve bu gece o
kuyumcuyu neden soyduğunu biliyorum.
4 Haziran'da banka
soymayı planladığını biliyorum.
Ve 2 Temmuz'da yine.
Geleceğini
görebiliyorum Ronnie.
Bunu nereden
biliyorsun?
Beni koruyucu
meleğin olarak düşün.
Hayatını
değiştirmeye geldim.
İçeride kardeşin var
mı?
-Evet.
-Onu seviyor musun?
-Lütfen -Onu seviyor musun?
Beni dinle.
Beni dinle.
İki yıl içinde
kardeşin ölecek.
Eğer bu yola
girersen, onu kaybedeceksin.
Şimdi anlamıyorsun ama
bir gün geri dönüp hayatına bakacaksın, ve hiçbir şeyinin olmadığını göreceksin!
Bana güven.
-Lütfen!
Ne diyorsun
anlamıyorum!
Bizi zahmetten
kurtarayım mı?
Tanrım!
Ne yapıyorsun sen?
İkimizi de acıdan
kurtarıyorum.
Hiçbir şeyim kalmadı.
Tanrı'yla birlikte
tanışalım, ha?
-Benimle gelmek
ister misin Marsden?
-Lütfen dur!
Bu gece ölmek ister
misin Marsden?
Lütfen, Tanrım,
hayır!
Lütfen, dur!
Lütfen, yaşamak
istiyorum!
Ronnie?
Gel buraya, gel.
Beni tekrar getirtme.
Getirtmem.
Ellis, ne kadar
zamanımız var?
Sadece 40 dakika
kaldı.
Bu kadar zaman yetmez.
İşe yaradı mı?
Charlie, Ellis,
dışarıya bak.
Arkadaşlar?
Galiba New York'u
kurtardınız.
Şu işe bak!
Marsden savaş
kahramanı olacak.
Doktor Bryce, çok
üzgünüm, ama <i>halledilmesi gereken bazı şeyler var.
Size bunu
anlatabiliriz, ama başkente dönmeye başlamanızı öneririm.
O arabayı geri
vermeliyiz.
Nereye gidiyor?
-İçki kaçakçıları!
-Ne?
-İçki kaçakçıları!
-Bunu atladığıma
inanamıyorum.
Başından beri
gözümüzün önündeydi.
Nefes al.
Birkaç kilometre
gerideki kamyon, kaçak içki taşıyordu.
O araçların fark
edilmeden geçmesi gerekiyordu.
Nasıl yaptılar sence?
Bilmiyorum.
Nasıl?
1929 haritası bize yalan
söylüyor.
Bak.
Burada yol yok.
Ama burada,
1919'daki haritada, başkente doğru giden kayıtlı bir rota var.
-Ne?
Doğruca başkentten
geçiyor.
Anlamıyorum.
Bir yol, haritadan nasıl kaybolur?
Çünkü yasadışı.
Polis orada olduğunu
bilmesin diye rüşvet alan yetkililer onu oradan sildirdi.
Ve 1950'de o yol devletin
ilk otoyolu oldu.
Başkente doğru giden
gizli bir yol.
Ellis, ne kadar?
Ne kadar vaktimiz
var?
Çok yaklaştı.
Hadi patron.
Hadi, hadi, hadi!
Ellis, geldik.
Destek patlamayı
yüzde 200'e çıkar!
Bizi eve getir!
Oldu mu?
Bilgine, bunu bir
daha yapmam.
Tebrikler.
Hey.
Şuna bakın.
Çok güzel.
Verrazano
Köprüsü'nden geçiyorsanız, <i>yolda kalan bir araç yüzünden biraz trafik
vardı, <i>ama şimdi sorun çözüldü ve iki şerit de açık.
Hava güneşli ve açık.
Kanal Dört haberleri izlediniz.
Fena değil.
Tamam bebeğim.
Bu harika bir görevdi
Bay Gates.
Sağ ol.
Şimdi gidip generali
bilgilendirecek misin?
Evet, gidiyorum.
Daha önce olan
hiçbir şeyi hatırlamayacak, değil mi?
-Hayır,
hatırlamayacak.
-Of, sana iyi
şanslar.
Sana bir şey
soracağım.
Ne oldu?
O pencereden geçerken,
ne gördün?
Bir ara bana bir
kahve ısmarlasan da öyle anlatsam olur mu?
Tamam.
İşi hallettik, değil
mi?
Yukarı çıkmam gerek.
Halledilecek işler
var.
Sana teşekkür etmek
istedim.
Evet, yani Sen haklıydın.
Her şey birbirine
bağlı.
Ne?
Yok bir şey.
Aslında iyi bir
gündü.
Ama Ama Şimdi
ne olacak?
Geçmişe döndük ve o
adamın özünü değiştirdik.
Bundan sonra ne
yapacağız?
Ne?
Seninle birlikte
fiziğin tüm kurallarını çiğneyen bir adamdan tavsiye ister misin?
Evet.
Fazla kafaya
takıyorsun.
Git kutlama yap.
New York'u kurtardın.
Sana iyi şanslar
Knox.
Nihayet beni aradın.
Bir sorun mu var?
Jess, sesini duymak
ne kadar güzel, sana anlatamam.
Dalga geçiyorsan,
geç kaldım.
Hayır, geçmiyorum.
Konuş biraz.
Sesini duymak
istiyorum.
Dürüst olmam
gerekirse, başarabileceğimizden emin değildim.
Ben emindim.
Öyle mi?
Başından beri mi?
Çoğu zaman.
Çok yalancısın.
Başından beri emin
miydin?
Kesinlikle.
Bu genç hanım her
zaman kendine güvenir dostum.
Kadeh kaldırmak
istiyorum.
Cazdan sonra en
büyük icada.
-Evet.
-Şerefe.
Şerefe yalancı.
Bilgine, çıkarken az
daha ıvır zıvırlarına ayağım takılıyordu.
Bu hafta sonu onları
almaya geliyor musun?
Evet.
Evet, geleceğim.
Geleceğim.
Söz veriyorum.
Jess.
Seni görmek istiyorum.
-Neden?
-Bilmiyorum.
Sana yemek
ısmarlamak, sana bir daha bakmak, ne kadar hödük olduğumu söylemek için.
İnan bana Sean.
Onu senin ağzından
duymama gerek yok.
Evet.
Evet, biliyorum.
Ben yine de söylemek
istiyorum.
Bak, bence bu iyi
bir fikir değil.
Bu berbat bir fikir.
Kötü fikirler
tarihinde, sen ve ben listenin zirvesindeyiz.
Bu hiçbir şeyi
değiştirmeyecek.
Biliyorum.
Ama Jess, gerçekten,
şu anda hiçbir şeyin değişmemesine öyle sevindim ki.
Arkadaşlar, kutlama
yapıyoruz.
Afiyet olsun.
Teşekkürler Doktor
Bryce.
Bir şey değil.
Jess?
Bir şey oldu, iletişim
odasına geçmeliyiz.
Jess?
Jess?
« Prev Post
Next Post »