Print Friendly and PDF

Translate

Zamanı Geri Sar …Rewind (2012)

|

 

 


 Yönetmen:

Jack Bender

Senaryo:

Justin Marks

Ülke:

ABD 

Tür:

Aksiyon, Gerilim

Vizyon Tarihi:

04 Aralık 2012 (ABD)

Dil:

İngilizce

 Oyuncular

    Shane   McRae

    Jennifer  r Ferrin

    Robbie   Jones

    Keon  Alexander

    Keisha   Castle-Hughes

 

Özet

Bir grup ordu mensubu ve sivil bilim insanı korkunç bir terörist saldırısını önleyebilmek için daha önce test edilmemiş bir teknolojiyi kullanarak zamanda geriye gitmeye çalışır. Tek amaçları ise geçmişte yaşanmış olayları değiştirmektir.

Altyazı

Belediye başkanı bu meselede sessiz kalıyor, sadece kamyonetin şehir merkezinde terk edilmiş halde bulunduğunu ve bomba imha ekibi gönderildiğini söyledi.

  Şuna bak.

  Cıva düzeyi artıyor.

  Bu şeyi kımıldatamıyorum bile.

 Adı Rourke.

  Bir Amerikalı.

  Seçkin bir bilim insanı  Ne biliyoruz?

  Şüpheli Benjamin Rourke, Amerika doğumlu bir fizikçi.

  Ve bir yerde izleme listesinde değil miydi?

  Nasıl gafil avlandık?

  O kadar basit değil Roy.

  Bir talim kampından çıkmış olmalı, orada radikalleşmiştir.

  Pakistan?

  -Rapor burada.

  -Bu saygıdeğer bir adam.

  Babası 48 yıl Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmış.

  Bu 1989'da Rourke.

  -Yoksa bu  -Nobel ödülü.

  Ona gelene kadar o izleme listesine biz gireriz.

  Olası hasar ne kadar büyük?

  Adamlarımızın öğrendiğine göre Sayın Başkan, diyorlar ki bir patlama son olur.

  En az 9 milyon, artı serpintiler.

  Ne yapıyorlar?

  Bu adamı dövmek bize bir şey kazandırmıyor.

  Alyansı vardı.

  Ne?

  Amirim, onunla konuşmama izin verin.

  Bunu konuştuk zaten.

  İlaç vereceğiz.

  Bunu yaparsanız adamın aklı gidecek.

  Karar benim değil.

  Emir yukarıdan geldi.

  Bakın, bu adam kendi teslim oldu.

  Bunun için bir sebebi var.

  Onunla konuşayım.

  Knox, zamanımız kalmadı.

  Bana anlat.

  Aklından ne geçiyorsa, söyle.

  Beni dinliyor musun?

  Knox  Knox.

  Ne halt ediyor bu?

  Knox!

  Kapıyı aç!

  Bence konuşmamız gerek.

  Neden bu kadar uzun sürdü?

  Şimdiye kadar o şifreyi almış olmalıydık.

  Yavaş.

  Yavaş.

  Aç şu kapıyı!

  Ne arıyorsun orada Bay  Bay Knox?

  Açıkçası Rourke, sen terörist değilsin.

  Buraya bize o şifreyi verme niyetiyle gelmedin.

  Aklında bir fikir olan bir adam görüyorum, ve bir türlü söylemiyor.

  Ama en çok, karısının ölümünün üzerinden 37 yıl geçmiş olsa bile hâlâ alyansını takan bir adam görüyorum.

  Belki de onun hakkında konuşmalıyız.

  Öyle güzel ki.

  Yaşlanmıyor, değil mi?

  Zaman onu değiştiremez.

  Aklındaki şey ne?

  Bu, New York'u havaya uçurunca bir şekilde karısının geri döneceğine inanan bir adam mı?

  Orada kimseyi tanıyor musun Bay Knox?

  Kendi karın mesela?

Jess, sen misin?

  -Merhaba Danny.

  Pardon, Sean beni aramış da.

Sean şu anda bir şüpheliyi sorguluyor.

  Benim açmamı istedi.

  Şu anda neredesin?

  Hâlâ New York'tayım.

  Şimdi yazılı ifade bıraktım.

 Neden?

  Dinle.

  Bir şey oldu.

 Hemen şehir dışına çıkmalısın.

  Danny, ne oluyor?

  Git!

  Soru sorma Jess.

  Git.

  Danny, bilmem gerek.

  Manhattan'da bir nükleer tehdit var Jess, ve bu gerçek.

  Ne kadar vakit var?

  Sadece birkaç dakikan var.

  Knox!

  Aç şu kapıyı!

  Aç şu kapıyı!

  Günlüklerinde hayat yaratan bir yıkım eyleminden söz ediyorsun.

  Her yaratma hareketi öncelikle bir yıkım hareketidir.

  Bu Picasso'nun sözü aslında.

  Hak iddia edemem.

  Dinle Rourke.

  Eğer bilmemiz gereken bir şey varsa, o zaman konuşmalısın.

  Hemen.

  Sylvia neden önemli?

  Bunu yapmak onu nasıl geri getirecek?

  Ben gitmiyorum Danny.

  -Hayır Jess!

  -Danny, sakın  Hemen Sean'ı çağırıyorum.

  Yapma, lütfen.

  Yeterince vakit yok, ve anlamı da yok, tamam mı?

  Eğer düşündüğüm şeyi yapıyorsa, odaklanması gerek.

  Yapma.

  Bak, aranızda ne olduğunun bir önemi yok, ama  Bu onun hislerini hiç değiştirmedi.

  Ona iyi bakacağına söz ver.

  Çaresizliğe kapılmaya başlamıştım.

  Sen o kapıdan girmeden önce, kimse beni dinlemiyordu.

  Rourke, anlamama yardım et.

  Beni duyuyorsun değil mi Bay Knox?

  Neden geldiğimi anlıyorsun.

  Hayır, anlamıyorum!

  Neyi bilmem gerekiyorsa söyle.

  Knox, karımı geri getirecek olan ben değilim.

  Sensin.

  -Gir içeri!

  -Durun!

  Çıkarın onu buradan.

  Onu kurtarabilecek tek insanlar biziz, ama burada olamaz.

  Dur!

  Bana bir şey söylemeye çalışıyor!

  Hayır!

  Ne kadar ilerlediler?

  Makas.

  Üzgünüm Sayın Başkan.

 Karımı geri getirecek olan ben değilim.

 Sensin.

  Rahat.

  Merhaba Sean.

  General.

  Herhalde nasıl olduğunu sormama gerek yok.

  Daha iyi olmamıştım.

  Rourke'un defterlerine el koyduğunu duydum.

  Küçük bir okuma.

  Bir şey buldun mu?

  Sean, biliyorum, herkes bu görüşü paylaşmıyor, ama bunun senin suçun olduğuna inanmıyorum.

  9 milyon insan General.

  Biliyorum.

  Aslında orada olmaması gerekiyordu.

  Geçen sene Libya meselesinde bana bir şans daha verdi.

  Dedi ki, bir göreve daha gidersem, bu iş bitermiş.

  Ona inanmadım.

  Büyük jüri önümüzdeki hafta kararını verecek.

  Sana kıyak geçmeyecekler.

  -Yani  Kararlarını verdikleri zaman beni bulacakları yeri biliyorlar.

  Ben oraya giderken sandım ki  Bir nevi cevaplarım vardı!

  Haftalarca bunu hazırladım, her fikri, her  en ufak bilgiyi bile.

  Burada bir şey yok.

  Adam deliydi.

  Peki ya değilse?

Ya Benjamin Rourke'un o gün teslim olurken bir amacı varsa, ve bunu gören tek kişi sensen?

  General, neden sadece vicdanımı rahatlatmaya gelmediğinizi hissediyorum?

  Seni bir şeye dahil etmek istiyorum.

  Bu, 48 saatlik sıla izni onayı.

  Çok gizli, benim kişisel denetimim altında olacaksın.

  Şaka herhalde.

  Başkan bana bir yardım alma hakkı için yetki verdi.

  Yardım mı?

  Ne yardımı General?

  Sizce şu anda yapabileceğimiz herhangi bir şey bunu düzeltebilir mi?

  Artık hiçbir şey düzelmez General.

  Şansımı denedim.

  Ve beceremedim.

  Onu geri alamam.

  Ve o büyük jüri ne derse desin, bunu bilmekten daha kötüsü olmayacak.

  Bak, birbirimizi böyle vakit kaybedemeyecek kadar iyi tanıyoruz.

  Şu şekilde yapacağız.

  Yarın adamlarımdan biri buraya gelip seni gizli bir yere götürecek.

  Çok basit.

  Tercih hakkın var.

  Burada kalıp kendine acımaya devam edebilirsin ve hiçbir şey değişmez.

  Veya onlarla gidersin, temizlenirsin, kendini toparlar ve bu operasyona dahil olursun.

  Bana operasyonun ne olduğunu söylemediniz bile General.

  Bu ikinci bir şans Sean.

  Her şeyi düzeltmek için bir fırsat.

  Neden burada olduğumuzu söylemeyi düşünüyor musun?

  Danny, ben de senin kadar biliyorum.

  Ama öğrenmek üzereyiz.

  Sean, seni görmek güzel.

  Partnerimi hatırlarsınız, Danny Gates.

  -Tabii ki.

  -Komutanım.

  İkinizin de burada olabilmesine sevindim.

  Aramıza hoş geldin Knox.

  Bu görevde yer almaya karar vermene sevindim.

  Buralarda hiç boş durmamışsın.

  Evet, Batman'in merkezi gibi.

  Konunun ne olduğunu söylemek ister misiniz komutanım?

  Herhalde göstersem daha iyi.

  Hadi.

  Lütfen daha fazla yaklaşma.

  Bu çizgiyi boşuna koymadık.

  Doktor Bryce, seni Sean Knox ve Daniel Gates'le tanıştırmak istiyorum.

  Onları senin takımına atıyorum.

  Knox en güvenilir saha ajanlarımdan biriydi.

  Evet, eminim ikisi de epey vasıflıdır.

  Yine başlamayalım, olur mu?

  General, ayıp etmek istemiyorum, ama stresli durumlarda uzmanlaşan askerlerin çok düşük beyin faaliyeti gösterdiklerini kanıtlayan bilimsel araştırmalar var.

  Bunun ne alakası var anlamadım.

  Bu görev için yeterli değiller.

  Sinirsel akış azalmasından söz ediyor.

  Adrenalinle alakalı.

  Zihinsen keskinliği yavaşlatma etkisi var.

  Daha az karar, bilişsel felç ihtimalini düşürüyor.

  Araştırmaları okuduğum falan yok.

  Biri bunun ne olduğunu söylemek ister mi?

  Şimdiye dek yapılmış en güçlü parçacık çarpıştırıcısının merkezinde bulunuyoruz.

  Birçok çarpıştırıcı yüzde 27'de kalır.

  İstikrar sorunu yüzünden.

  Bunu arttırmanın bir yolunu bulduk.

  Bu sene başında sistemimiz yüzde 82 kapasiteyle devreye girdi.

  Bu noktada bu pencere belirdi.

  Peki nedir bu, bir tür hologram mı?

  Çimenli bir arazinin projeksiyonu mu?

  Hayır, biraz daha karışık.

  Bu pencere, evrenin dalga fonksiyonunda bir kopukluk.

  İstikrarsız, aniden değişebiliyor hem de düzensiz şekilde.

  Ne zaman yeni bir pencere açılsa, etrafa bakmak için içine bir prob gönderiyoruz.

  Şu anki yerinden bunları gönderdi.

  Dur.

  Bu bir Morris 8 serisi.

  Onları yaptıkları tarih  -1934.

  -Aynen öyle.

  Bu Gloucester, İngiltere'de bir arazi, 22 Temmuz 1934.

  Tam tarihi bir radyo yayınından öğrendik.

  Zamanda yolculuk.

  Yaptığınız şey bu.

  Doğru Sean.

  Ve görev bu, değil mi?

  New York'u kurtarmamızı istiyorsunuz.

  Knox, ekibe pencerede sen liderlik edeceksin.

  Gizli bir operasyon yürütmeni istiyoruz, günümüzü değiştirmek için geçmişte küçük bir değişiklik yapacaksın.

  Hedefin bu: Doktor Benjamin Rourke.

  Eminim onu yakından tanıyorsun.

  Hedefin, onun New York'u yok etmesine engel olmak.

  Bu şeyin gittiği her yer burada.

  Evet, altı ay önce belirdiğinden beri her yer.

  "2 saat, Merkez Çin, 1748?

  28 saat Madrid, 1897.

 " Bunun nereye gideceğini tahmin eden ne?

  Bilmiyoruz.

  Bu doğal bir radyasyon.

  Geçmiş ve günümüz arasında serbest bir akış.

  Oluştuğu zaman, pencere karışıyor ve sıçrıyor.

  Şu aşamada nereye gideceğini bilemiyoruz, ve ne kadar süre açık kalacağını sadece tahmin edebiliyoruz.

  Peki ya yan etkileri  Fiziksel ve psikolojik?

  -Bilmiyoruz.

  -Kusura bakma doktor.

  Peki bunun hakkında şu anda bildikleriniz neler?

  Çok az şey.

  Ben de generale tam da bunu söylüyordum.

  -Doktor  -Bu tesisin operasyona hazır olmasına en az üç yıl var.

  Olası sonuçların ne olabileceğini bilmiyoruz bile.

  Doktor, anlıyorum, ama herhalde yakın zamanda haberleri izlemedin.

  Artık başka seçeneğimiz yok.

  New York'un kaybı, dünya ekonomisini düşüşe geçirdi, askeri çatışmalar da akabinde gelecek.

  Biz bir şeyler yapmazsak dünyanın sonu gelecek.

  Bu John Malcolm.

  Pentagon temsilcin o olacak.

  Knox ve Gates içeride iki kişilik operasyon yapacak.

  Anlamadım, ne?

  Hayır!

  General, o pencereye benim girmem gerek.

  Hayır.

  Biz oraya girmeyeceğiz Bryce.

  Bu tek seferlik askeri bir operasyon.

  Bu adamlar dünyanın her yerinde çalıştı.

  Ben ortak görev gücü kumandanıyken, onlar en iyi adamlarımdı.

  Bu konuda hiçbir şey bilmiyorlar.

  General, doğru söylüyor.

  Dürüst olalım.

  Bu olay Danny ve beni biraz aşıyor.

  General, bence saha görevine bir sivili göndermek çok iyi bir fikir değil.

  -Bence iyi.

  -Bizim söz hakkımız var mı?

  Olmasa daha iyi.

  Ama herhalde kararı General verecek.

  Pekala Lindsay, tebrikler.

  İçeri giriş bileti kazandın.

  Galiba size teşekkür etmeliyim.

  Şimdi izninizle General, işlerim var.

  Gerçekten harika bu arada.

  Doktor Bryce, farkındaysan az önce orada sana bir iyilik yaptım.

  Affedersin, ne istiyorsun, teşekkür mü?

  Evet, evet.

  Olabilir.

  Bay Knox, yardımına ihtiyacım yoktu.

  Lütfen burada bulunmanın bir şeye faydası olduğunu zannetme.

  Sen sadece hiçbirimizin hazır olmadığı bir görevde beni turist yaptın.

  -Seni danışmanım yaptı.

  -Yani tavsiyemi dinleyecek misin?

  Gerektiği zaman.

  -Doktor.

  -İyi akşamlar.

  Yeni operasyon şefi herhalde.

  -İlk tercihim değildi.

  -Ben de öyle düşündüm.

  Ellis.

  -Sean Knox.

  Sızma modelimiz nasıl gidiyor Ellis?

  Biraz belirsiz.

  Hâlâ en iyi ihtimal yardımcı patlama diye düşünüyorum.

  Pencereyi birkaç saniye kaybederiz, ama yine de bir kişiyi geri getirebiliriz.

  Canlı mı?

  İşte bu güzel bir soru.

  Beni haberdar et.

  -Hâlâ bitmedi mi?

  -Hayır.

  Doğru mu anladım?

  Daha önce yaşayan bir şeyi geçmişe gönderip başarılı bir şekilde geri getirdiğin olmadı.

  Bir kere bir kedi gönderdik.

  Öyle mi?

  Ne oldu?

  Bulduğumuz zaman söylerim.

  Hey, NASA canıma okuyor.

  -Sakin ol Charlie.

  -Hayır, anlamıyorsun.

  Orada yaptıklarını görmek fiziksel olarak acı veriyor.

  Rastgele bir şeyi değiştirdi, herhalde kaçarken falan, şimdi bir türlü çalışamıyorum.

  Tamam, Ellis'le konuşurum, ama sen programını yükle.

  Bir sonraki pencere belirdiğinde harekete hazır olmamız gerek.

  Evet.

  Bana da iki ay lazım.

  -Artık öyle bir vakit yok.

  -Hiç komik değil.

  Bu raf Prusya, Rusya değil.

  Arada fark var.

  1870'e koy.

  Priya, Smithsonian'dan gelen her şey burada mı?

  Gerisi depoda.

  Tam olarak umut ettiğim şey değildi.

  Bu kamyonlara sığan tüm eserler lazım demiştim.

  Sırasını gösterir misin?

  Bunlar ne böyle?

  Priya Bristow tarihsel ayrıntı uzmanımız.

  Kişisel tarzlar, tabular.

  Tarih kitaplarının yazmadığı ayrıntılar.

  Yani  Bu bir  Atık.

  Bir Roma su kemerinden.

  Bu numune Pompeii'den geldi ve maliyeti 90 bin dolar, yani lütfen dikkatli ol.

  Par  Özür dilerim, topladığın şey  Çöp.

  MS 79 yılından.

  Tarih kitapları bize sadece insanların hatırlamak istediği bilgileri verir, ama çöpler bize geçmişi aslında olduğu gibi gösterir.

  Ona kurnazlık taslama Priya.

  Kurnazlığı sevmiyorlar.

  Doktor Bryce, bir saniye.

  Bak Bay Knox, burada yaptığımız şeyi anlamanı beklemiyorum, ama bana engel olmamanı rica ediyorum.

  Doktor, çok fazla arkadaşın yok, değil mi?

  Bak, bu görevin hazırlığından endişe duymanı anlıyorum, ama bu kararı sen vermiyorsun, onlar veriyor.

  Herhalde seni Pentagon'a sattılar, çünkü diğer herkes seni deli sandı.

  Haksız mıyım?

  -Evet.

  Teşekkürler Bay Knox.

  Durumun siyasi boyutundan pek haberim yoktu.

  Bunu netleştirmene çok sevindim.

  Bryce, şu işi aradan çıkaralım.

  Derdin ne senin?

  -Derdim hiçbirinizin neye karıştığımıza dair bir fikrinin olmaması.

  Bu pencere bir kaba kuvvet silahı değil, tamam mı?

  Geçmişteki her şey birbirine bağlı.

  Her an, her olay.

  Her şey bizim şu an dediğimiz gerçekliğe varıyor.

  Bu pencereyi tarihi değiştirmek için kullanabilir miyiz?

  Kesinlikle.

  Ama doğayı en savunmasız haliyle manipüle ediyoruz.

  Ve 9 milyon canı kurtarıyoruz.

  Eğer doğru yaparsak.

  Hadi, gitmemiz gerek.

  -Hey, ne oluyor?

  -Pencere değişiyor.

  Acele etmeliyiz.

  Doktor  Galiba yeni bir pencere var.

  Yapacak işimiz var.

  -O ne?

  -Kamera.

  Bunun adı Miles, ama burada Coltrane, Roach, Krupa var, ve sondaki de Bay Chet Baker.

  Yolun açık olsun küçük arkadaşım.

  Hadi Danny.

  Şimdi eğlence başlıyor.

  Tamam Miles, bize sihri göster.

  Asbest boru.

  1978 öncesindeyiz.

  Burada tam olarak ne arıyoruz?

  İpucu.

  Bize yer ve zamanı gösterecek herhangi bir şey.

  200 dolara bahse varım, 1950'ler.

  Sen ne zaman haklı çıktın Charlie?

  İç Savaş konusunda haklıydım.

  O İspanyol İç Savaşı çıktı.

  -Yine de iç savaş.

  -Bak, bunu anlamaya çalışıyorum.

  Kıyafetlere bakılırsa savaş öncesi.

  Caz çağı.

  Tamam Miles, kapıdan çıkıyoruz.

  Arabalara bakılırsa kesinlikle buhran dönemi değil.

  1920'lerdeyiz.

  Bir gazete bulabilir miyiz lütfen?

  Bana bir şans ver!

  Evet.

  İşte bu.

  Bu Washington anıtı.

  Başkentteyiz!

  Bu McMillan planındaki National Mall çünkü Jefferson anıtı henüz dikilmemiş.

  Ne dedi o?

  McMillan planındaki National Mall'muş çünkü Jefferson anıtı daha dikilmemiş.

  Savaş öncesi anıttayız, yani Coolidge mi, yoksa Hoover mı?

  Bir dakika.

  Gazetesi olan bir adam var.

  Hadi Miles.

  İşte böyle.

  Buldum.

  8 Mart 1929.

  Hoover olduğunu biliyordum!

  Yağmur yağarken yemin eden son Başkan oydu, biliyor musun?

  -Hep böyle midir?

  -Evet, bezdiriyor.

  Tamam Ellis, Miles'a veda et.

  Halkın cebinden 200 bin dolar, güle güle.

  Adios.

  Amerika olduğunu biliyoruz.

  Son 80 yıl.

  Coğrafi olarak New York'a çok yakın.

  Evet, büyük şans.

  Modern Amerika'da açılan ilk pencere bu.

  Ellis, tehlikeli bölge ne?

  Radyasyon yüzde 20 stabilizasyonda.

  Pencerenin kapanmasına yaklaşık, 17 saat var.

  Bununla çalışabiliriz.

  Tamam, sizi rahat bırakayım.

  Beni haberdar et.

  -Peki komutanım.

  Bir şey diyeyim mi?

  Bunu bilemiyorum.

  Bu 1920'şer.

  Rourke'un doğmasına daha 15 yıl var.

  Asla doğmamasını sağlayabiliriz.

  Babası 1929'da New York Üniversitesi'nde öğretim görevlisiydi.

  Onu bulursak, onu öldürebiliriz, değil mi?

  Rourke daha ana rahmine düşmeden.

  Sana göre bu adamı öldürerek sorunu çözebiliriz.

  -Evet.

  Arkadaşlarımıza bir şey göstermek istiyorum.

  Hâlâ kararsızım.

  Bu iyi bir fikir mi bilmiyorum.

  Ve işte yapıyor.

  Ben yaparım.

  Dua edelim de NASA sonunda istediğim gibi sunucuları güncellemiş olsun.

  Bu tam olarak ne Doktor Bryce?

  Buna panoptikon denir.

  Dalgalanmaları inceler, meteoroloji uydularından, telsiz sinyallerinden, internetten veri toplar.

  Yani bizim dilimizde  -Bizim dilimizde söyledim.

  -Özetle, Charlie bize geçmişte yapılan şeylerin günümüzü nasıl etkilediğini gösterecek.

  Özel bir analitik program geliştirdik  Analitik programı ben geliştirdim.

  -Teşekkürler.

  -Charlie programı geliştirdi.

  -Tevazuya gerek yok.

  -Tamam, bir senaryo oluşturalım.

  Son 50 yılda çok gelişen bir şehir olsun.

  -Tokyo nasıl?

  -Mükemmel.

  Bay Malcolm, herhalde Tokyo'nun günümüzdeki görüntüsünü bilirsiniz?

  Charlie, eğer Benjamin Rourke hiç doğmazsa Tokyo'nun nasıl görüneceğini gösterecek.

  Vay be.

  Rourke Nobel ödüllü bir fizikçiydi.

  Parçacık fiziği üzerine çalışmaları modern çağın oluşumunda büyük bir rol oynadı.

  Demek ki eğer onu denklemden çıkarırsan, bunların hepsi silinir.

  Sony olmaz, Toyota olmaz.

  Dünyada daha çok açlık, hastalık olur.

  Milyonlarca hayat, kimse sesini çıkaramadan telafisi olmayan şekilde zarar görür.

  Yani bu şey, geçmişte yaptığımız değişikliklerin etkisini test edebiliyor.

  Büyük bir doğruluk oranıyla, evet.

  Affedersin doktor, ama bu görev ne zamandan beri Tokyo'yu kurtarmak?

  Görevimiz her şeyi eski haline geri getirmek.

  Anlamıyor musun?

  Bütün bu olaylar birbirine bağlı.

  20 milyon insanın hayatını değiştirmeye hakkın yok.

  -Daha iyi bir fikir var mı?

  -Belki geçmişe gidip bir mesaj iletebiliriz, mesela olacaklar hakkında New York'u uyarırız?

  Charlie, bunu zaten konuştuk, çok riskli.

  İnsanların bize inanacağını farz edemeyiz.

  Çok güzel.

  Rourke'un karısı hayatta olsaydı New York günümüzde nasıl olurdu, göster.

  Sylvia Hammond olarak 1945'te doğdu.

  1964'te Rourke'la M. I. T. 'de tanıştı.

  1975'te Georgetown'da bir saldırgan tarafından öldürüldü.

  Evet, evet.

  Bunları zaten biliyoruz.

  Yani bu  Günümüzde New York.

  Ve bu, Rourke'un karısı hâlâ hayatta olsaydı günümüzdeki hali.

  İşe yaradı.

  Evet.

  Büyük olasılıkla Rourke'un karısı öldürülmezse, New York'u kurtarırız.

  Bay Knox, bunu nereden bildin?

  Rourke söyledi.

  Karısını geri getireceğimi söyledi.

  Seninle konuşmam gerektiğini söylediler.

  Tamam.

  Burada odak noktamız Sylvia Rourke.

  Nasıl öldüğü hakkında her şeyi bilmeliyiz.

  Püf noktası şu, başka dalgalanma olmamalı.

  Sadece etkilememiz gereken şeyi etkileyeceğiz, şu işi çözelim.

  Doktor Bryce bir tür iletişim sistemi üzerine çalıştığını söyledi, geçmiş ve günümüz arasında konuşmanın bir yolu mu?

  Bu mu?

  Bu ortama yüksek frekans gönderiyor.

  Azalan bir yarı ömürlü polikarbon.

  Tam olarak nasıl çalışıyor?

  Geçmişe gönderdiğimiz hiçbir şey geride bırakılamaz.

  Kötü dalgacıklar yaratır.

  Ve kötü dalgacıkları sevmeyiz.

  Hayır, kötü dalgacıkları sevmeyiz.

  Diyelim ki, içinizden biri çok değerli ve pahalı teknolojimden bir parçayı orada unuttu.

  Uzaktan kumandamla böyle  Vay.

  Bütün bunları sen mi buldun?

  Evet.

  Demek NASA'da çalışıyordun.

  Seni buraya getiren neydi?

  Yani, uzaydan sonra bu çok vasat gelmiştir, ha?

  Ben de bana ilk geldiği zaman Doktor Bryce'a aynı soruyu sordum.

  Dedim ki, "Biz uzaya gittik ve denizlerin dibine indik.

  İnsanın gidebileceği başka neresi kaldı?

 " Ne dedi biliyor musun?

  -Ne dedi?

  Geçmiş.

  Şimdiden gidiyor musun?

  Başkan beni Washington'a çağırıyor.

  Gerçek dünya sorunları için.

  Rourke bu programı biliyordu, değil mi?

  Bizi biraz yalnız bırakır mısınız?

  Rourke'un bu programdan haberi yoksa öyle bir şey yapması için hiçbir sebep yoktu.

  Bak, Rourke bu ülkenin yetiştirdiği en iyi beyinlerden biri.

  Bryce'ın rakamlarını incelediği sırada masasından geçen bir şeyden öğrenmiş olabilir mi?

  Kesinlikle.

  Bunu ben de düşündüm.

  bu bir sorun.

  Ama Sean, seni neden getirdim, biliyor musun?

  O soruşturma konusunda çok fazla düşmanın var.

  Bir sürü insan sen olmasaydın Rourke'u konuşturabileceğini düşünüyor.

  Ama o kaseti izledim, ve haklı olduğunu düşünüyorum.

  Rourke o şifreyi asla vermeyecekti.

  Tek istediği sesini duyurmaktı.

  Ve bu işi bu şekilde düzelteceksin.

  Bu herhalde hatırladığım son şey olacak.

  Bryce pencereden burayı zamandaki değişikliklerden koruyan bir bozulma alanı geldiğini söyledi.

  -Yani başarılı olursak  -Günümüzün farklı olduğunu bilen sadece siz olacaksınız.

  Herhalde böylesi daha iyi.

  Hatırlanacak ne var ki, değil mi?

  İyi şanslar Knox.

  Eğer bir daha görüşürsek, bana göz falan kırp, ne demek olduğunu anlamasam bile.

  -Emin misin, yüzde 88 mi eminsin?

  -Eminim.

  O zaman hazırız.

  İyi.

  Galiba çalışabileceğimiz bir şey bulduk.

  Tamam.

  Ne bulduğunu söyle.

  Arkadaşlar, Sylvia Rourke'u anlatın.

  Evet, Haziran 1969'da, Benjamin Rourke, Sylvia'yla evlendi.

  Florida'lı bir senatörün kızı.

  Altı yıl mutlu bir evlilikleri oldu.

  Sonra 1975'e geliyoruz, Sylvia bir soygun sırasında kurşun yedi ve öldü.

  Rourke'un günlüklerine göre, bu onun deliliğe geçişinin başlangıcı.

  Değiştirmeye çalıştığımız dönüm noktası da bu.

  Hedefimiz başka hiçbir şeyi değiştirmeden onun ölümünü değiştirmek.

  Bu da çok zor, çünkü 1975'te değiliz.

  Bunu bulana kadar bu pencereyi pas geçmeyi düşünüyorduk.

  Mary, vesikalık fotoğrafı göster.

  Bu Ronald Marsden, Rourke'un karısını öldüren adam.

  Berduşun biriydi ömrünün çoğunda rehabilitasyon evlerinde dolaştı.

  Onu öldürdüğünde 65 yaşındaydı, sonra tutuklandı, 1920'lerden itibaren bir dizi soyguna karıştığını itiraf etti.

  Buradan da bu akşam nerede olacağını biliyoruz.

  Veya şöyle desem daha iyi, bundan altı saat sonra 8 Mart 1929'da saat 21:07'de.

  Beacon County'de bir kuyumcuyu soyacak.

  Bu gece mi?

  Evet, gözcülük yapıyor.

  Arkadaşları içeri girdikten sekiz dakika sonra polisler geliyor, ateş açılıyor, iki adam ölüyor.

  Marsden'ın kaçtığını farz ediyoruz.

  Çünkü polis geldiğinde nerede olduğunu bilmiyoruz.

  Demek ki polis gelmeden önce oraya gitmelisiniz.

  Beacon, Mall'den sadece 60 kilometre uzakta.

  Araba bulup, oraya gidip gerekeni yapmak için bol bol vakit var.

  Bu daha iyi bir fotoğraf, daha eski bir resim.

  Bu da en iyi kısmı.

  Marsden'ın etki endeksi düşük.

  Yani bildiklerimize dayanarak, onu 1929'da öldürmemizin istenmeyen yan etkiye sebep olma ihtimali yüzde 17.

  Yani bu adamı öldürecek, Rourke'un karısını kurtarıp New York'u geri mi getireceğiz?

  Aynen öyle.

  Bu içine siniyor mu?

  9 milyon hayatı kurtaracak.

  Tamam.

  O zaman hazırız.

  Eğer işler karışırsa, karıştı deme.

  Sarpa sardı de.

  Eğer bir ayyaş görürsen, o ayyaş değil.

  Çakırkeyif olmuş.

  Kız arkadaşın bir Saba.

  Erkek arkadaşın Şeyh  Hey, hey, hey.

  Geçmişteki kimseyle konuşmasak nasıl olur?

  Galiba daha iyi bir fikir.

  Evet, kesinlikle.

  Bu 1934'ten, ama etiketini kestim.

  Evet, pek kravat takmam.

  Kravat pazarlık konusu değil.

  Şimdi üstüne bir şey olmadığından emin olmalıyım  Neden havalı deri ceketi sen giyiyorsun?

  Elektronik, plastik bir şey  Bu kadar iyi görünmek nasıl bir duygu?

  -Evet, çok komiksin.

  -Pardon.

  -Aslında çok kaşındırıyor.

  -Hey!

  Dinlemiyorsunuz.

  Adet ve beklentilerin bambaşka olduğu bir dünyaya girmek üzeresiniz.

  Dikkatinizi vermeniz gerek, yoksa modern önyargılarınız yüzünden ölürsünüz.

  Priya, bana eski dört zamanlı motor şemasını gösterir misin?

  Tabii.

  Onu sana anlatayım.

  Vay be.

  Çok güzelsin.

  -Doktor çok şık olmuş.

  -Teşekkürler.

  Priya, şemalar.

  -Adam tam bir antika.

  -Evet, çok tatlı.

  Hey, doktor.

  Bu görevin ona çok ağır geldiğini bilmen gerek.

  Aklı çok dolu.

  Karısı New York'ta olduğu için.

  Dosyayı okudum Bay Gates.

  Hayır, sadece o değil.

  Onu yaklaşık bir yıl önce terk etti.

  Tekrar operasyona gitmeyeceğine söz vermişti, ülkede bir analistlik işini kabul edecekti.

  Ama sonra bir baktık, birkaç radikal Libya'da petrol boru hattını havaya uçurdu.

  Ona gitme dedim ama  Geri döndüğümüzde, New York'ta bir işi kabul etmişti bile.

  Kendini suçluyor.

  Hayır, anneanneni dinleyeceksin, tamam mı?

  Pijamanı seçip sonra bir film izleyebilirsin.

  Sabah erkenden döneceğim.

  Söz veriyorum.

  Seni seviyorum Moll.

  -Tamam, bu bir Ford'du  -Hey, Ellis.

  -Bu da bir Buick.

  -Bana biraz yer açın.

  Hey, Cazcı!

  Hey, güzel bir kahve içmeden asla roket göndermem Charlie.

  -Ne?

  -Beyninin inanılmaz bir hızla çalışmasını takdir ediyorum, ama bana kahve lazım.

  Tamam, bence hazırız.

  Ellis, radyasyon düzeyine son dakikada bakman gerek.

  Tamamdır doktor.

  Sana bir şey soracağım doktor.

  Evet?

  Eğer geri dönemezsen ne olur?

  Protokolüne göre sıfır ayak izi bırakma kuralı var.

  Yani hiçbir koşulda geçmişi büyük ölçüde etkileyecek bir şey söylemeyecek veya geride bir şey bırakmayacaksın.

  Doğru.

  Yani sen geride kalırsan, ne yaparsın?

  Bu durumda, plan her zaman kendimizi tarih şeridinden kaldırmak olur.

  Kendimizi kaldırmak derken?

  Eğer sürekliliğe zarar verme riski varsa geçmişte hayatta kalamam.

  Bu panküronyum.

  Hızlı ve acısız.

  Priya, bu çantadaki her şey kontrol edildi, değil mi?

  Paranın yılı, ruj.

  -Ruj hazır.

  -Tamam, teşekkürler.

  -Bay Knox.

  Kravat.

  Deneme, deneme.

  -Hazır.

  -İyi şanslar.

  Knox.

  Deneme, deneme.

  -Sorun yok.

  -Ellis, yedek kaynaklar ne olacak?

  Bazen onlar da biraz  Doktor.

  Her şey yolunda.

  Tebrikler Doktor Bryce, tarihin ilk zaman yolcusu oldun.

  Bizim bildiğimiz.

  -Sus Charlie.

  -Yine de çok iyi.

  İkinize de teşekkürler.

  Tamam.

  Hadi yapalım.

  Bunu gerçekten yapıyoruz, ha?

  Bunu ne kadar zamandır bekliyordun doktor?

  Tamam.

  İnsan için küçük, insanlık için geriye doğru dev bir adım.

  Önden buyur doktor.

  İyi misin?

  Danny nerede?

  -Danny!

  -Danny?

  Danny!

  Danny, iyi misin dostum?

  Hadi.

  -Danny!

  -Danny, Danny, Danny.

  İyi misin?

  Hadi.

  İyiyim.

  İyiyim Tommy.

  İyiyim.

  Tommy?

  Bu normal mi?

  Bilmiyorum Knox.

  Daha kullanma kılavuzunu yazmadım.

  Danny, Danny, Danny.

  Bana bak, bana bak, bana bak.

  Bana bak.

  Hey, işte buradasın.

  Hey, hangi yıldayız?

  1929, değil mi?

  İşte oldu.

  Hadi.

  Onu ayağa kaldıralım.

  -Of.

  -Ellis?

 Bizi görebiliyor musun?

  Seni çok net duyabiliyorum patron.

  Herkes iyi mi?

 Evet.

  Kalp hızımız ne durumda?

  Hepinizinki biraz yükselmiş.

  Tansiyon düşük, ama olsun.

  -İyi misin?

  -Evet, iyiyim.

  Takım, sahada hazır mısınız?

 Evet, evet, galiba onu pencereden geçirmeliyiz.

  Malcolm, yukarı gidiyoruz.

  Sonra konuşuruz.

  Umarım bunu burada içmeyi düşünmüyorsundur.

 Bir kez daha Eskimo Turta Orkestrası <i>sizi eğlendirmeye hazır.

  Açılış gösterisi olarak, yönetmen Harold Stokes hayat ve hareket dolu bir şarkı seçti.

  What A Day.

  -İyi misin?

  -Evet.

  Evet.

  İyiyim.

  İnsanlar bize bakıyor.

  Önemli değil.

  Bir bakış dalgalanmaya neden olmaz.

  Esas etkileşimleri dert etmemiz gerek.

  Yürümeye devam et.

  Evet.

  Temiz hava.

  Şimdiden kendimi daha iyi hissettim.

  Vay be.

  -İnanılır gibi değil.

  Havanın kokusu bile bir tuhaf.

  Bizim alışık olduğumuzdan farklı.

  Cilt hücresi farkları, ozondaki değişiklikler.

  Neredeyse şey gibi  -Bir araba bulmalıyız.

  Sekiz saat yokluğunu kimsenin fark etmeyeceği bir araba bulmalıyız.

  Kayıtlara bakmamız gerek.

  Her arabayı uygun şekilde inceleyelim.

  -Danny.

  -İyi karar.

  Hayır arkadaşlar, öyle bir varsayımda bulunamayız  Bir plaka için bilgi alabilir miyim?

  Columbia bölgesi.

  U 8-0-3-2.

  Evet.

  Bakalım.

  Evet.

  Vay be, çok iyisin.

  Arabanın sahibi Edgar Ramone.

  Otelde gece vardiyası müdürü.

  Daha sendikalar yoktu.

  Gece vardiyası en az sekiz saat sürer, belki daha fazla.

  Bu eşleşme işe yarar.

  Nasıl bu kadar çabuk buldu?

  Buna fazla kafa yormamaya çalış.

  Fikrin var mı?

  Çim biçme makinesine düz kontak yapmak gibi.

  Ben nöbet tutarım.

  Hiçbir şeyi kırma.

  Hey, Tommy kim?

  Gelirken Tommy diye birinden söz ettin.

  Ne bileyim, işte  Tuhaf bir şey herhalde.

  Geçerken bir şey gördün mü?

  Bak.

  Beş yaşındayken Echo Park'ta halka açık yüzme havuzundaydım.

  Fazla derine daldım, batmaya başladım, su yuttum, sonra büyük bir çocuk Tommy, beni kurtardı.

  Ama şu var, bunu belki de 15 yıldır düşünmemiştim.

  Ama bunu hatırlamıyordum doktor.

  Yani hissediyordum.

  Resmen hissettim.

  Beş yaşındaydım ve boğuluyordum.

  Tuhaf, değil mi?

  Yaptım.

  Gidelim.

  Çim biçme makinesinden biraz daha karmaşıktı.

  -Yeter ki bizi oraya götürsün.

  -Priya, yola çıkıyoruz.

  Haritaları hazırla.

  -Ben süreceğim.

  Hayır, düz vitesi nasıl kullandığını gördüm.

  Hayır, hayır, anlamıyorsun.

  Yıl 1929.

  Mason-Dixon hattının güneyindeyiz.

  Ben şoförüm.

  -Tamam.

  -Pekala.

  Burası Fairfax vilayeti.

  Annem buraya yakın bir yerde doğdu.

  Yani doğacak.

  Evet, bunların hiçbiri henüz meydana gelmedi.

  O daha doğmadı bile ve nasıl öleceğini biliyorum.

  Ben dört yaşındayken omurgasında ameliyat edilemeyen bir tümör buldular.

  Üzüldüm.

  Önemli değil Bay Knox.

  Bu sadece  İnanılmaz bir şey söyleyeyim mi?

  Doğru şeyi doğru kulağa fısıldayabilirim, ve hepsini şu anda değiştirebilirim.

  Onu kurtarabilirim.

  Ama o zaman, ben kim olurum?

  Onu kaybettiğim için böyle biri oldum.

  Daha farklı, daha mutlu olur muyum?

  Ben  Bilmiyorum.

  Sen neyi değiştirirdin?

  Doktor, nereden başlardım bilmem.

  Bu iyi değil.

  Hayır, bu iyi değil.

  Ne iyi değil?

  NASA, söyle hadi.

  Nereye gidiyor?

  Bir sorun mu var Ellis?

 Bir tür sorun mu var Ellis?

  Priya, Charlie'nin eline yazdığım sayıları görüyor musun?

  Onları yardımcı panele girmeni istiyorum  Ön ek olarak şunu yaz, 34.

  Kendim yapabilirim.

  NASA, bir an önce mantıklı bir şeyler söylemeye başlamalısın.

  -Tehlikeli bölge dalgalanıyor.

  -Bu ne demek?

  Altı saat sonra tehlikeli bölgeye geçecektik.

  Bu onlara girip çıkarken birkaç saat boş zaman veriyordu.

  Evet, anlaştığımız plan buydu.

  Seviyeler değişiyor.

  Geçerken yaptığımız bir şey buna zarar vermiş olmalı.

  Pencereyi kaybetmeden gücü mümkün olduğunca aşağı çekmeye çalıştım.

  Ama şimdi tehlikeli bölgeye giriş  Üç saat mi?

  Bu görevi tamamlayıp çıkmaları için zor yeter.

  Onlara söylemek zorundayız.

  Yeterli.

  Az önce zor yeter dedi.

  Görevi tamamlamaları için yeterli.

  Şimdi ayrıntılara boğulmalarını istemiyorum.

  Bak, arkadaşının söz konusu olduğunu anlıyorum, ama dönüşün olacağını kimse garanti etmedi.

  Eğer yeri gelirse, onlara kendim söyleyeceğim, ama o zamana kadar bence hepimiz canlı olarak geri dönemeyebilecekleri olasılığına alışalım.

  Kimsenin geldiğini görmedim.

  Aferin Marsden.

  Burada kal ve nöbet tut.

  -Peki efendim.

  -Çok uzun sürmez.

  Şimdi orada olmalıydık.

  Marsden'ın dükkanı soymasına 20 dakika var.

  Burada her şey servis yoluna benziyor.

  Bilmiyorum, belki de dönüşü kaçırdık.

  Nerede olduğunu tarif eder misin?

  Ağaçlar görüyorum.

  Orman gibi.

  Biraz daha ayrıntı versen?

  Ne kadar uzunlar, söyleyeyim mi?

  Tabela yok Priya.

  Yakınlarda tren sesi duyuyorum.

  Tren mi?

  Ne oldu?

  Belki kavşakta yanlış sola döndüler, veya sağa.

  Arabayı durdur.

 Arabayı hemen durdur.

  Doktor, nerede hata oldu bilmiyorum, ama otoyoldan tren sesi duyuyorsan, demek ki Cooper vilayetindesin, demek ki en az 15 kilometre önce sapağı kaçırmışsın.

  Bir sonraki sapaktan sola dön.

  Belki de sağa.

  Sağa dön.

  Yeni bir rotacı bulabilir miyiz lütfen?

  Duyabiliyorum seni!

  Danny, dikkat et!

  Hayır, hayır.

  Doktor, ne oldu?

  Charlie, panoptikonda olası bir dalgalanmaya bakmanı istiyorum.

 Bir kaza geçirdik.

  Bu gerçekten iyi değil millet.

  Tamam, bana programa girmek için bir veri noktası bulur musun?

 Bana plakayı söyler misin?

  Bu bir sorun.

  80 yılı aşkın en küçük dalgacık bile etki ediyor.

  Arkadaşlar, plaka görmüyorum.

 Çok tuhaf.

  Plakalar o zamanlar kesinlikle zorunluydu.

  Dalgalanma yok.

  Nasıl dalgalanma olmaz?

  Sürücü iyi bile olsa, yine de polise gidecek.

  Polisi aramayacak.

  Eğil, eğil, eğil!

  Onu vuramazsın!

  Hadi, hadi, hadi!

  Hadi!

  -Nereden bildin?

  -1929'da içki taşıyor.

  Polise gitmez, çünkü o içki kaçakçısı.

  Hadi.

  Çok geç kaldık.

  Polis gelmiş.

  -Bryce, arabada kal.

  -Hayır, dur!

  Buna yaklaşamazsın.

  Biraz daha yaklaşacağım.

  Beni koru.

  Knox, bunlar zaten oldu bile.

  Anlıyor musun?

  Bunu değiştiremeyiz.

  Şansımızı kaçırdık.

  Doğru söylüyor.

  Ben hallederim.

  Tamam.

  Hadi.

  Hadi.

  Dur!

  Bence Marsden o arabada değildi.

  Çok iyi bakamadım.

 Knox, arabaya bin.

  Gidip onu bulalım.

  Hayır, buna vakitleri yok.

  Malcolm, onlara söylemeliyiz.

  Doktor Bryce, beni dinle.

  Pencerede bir sorun var.

 Hemen geri dönmezseniz, orada kalacaksınız.

  -Ama saatlerimiz var!

  -Beni askeri mahkemeye ver.

  Yanıldık.

  Bedenleriniz kritik kütleyi değiştirdi.

 Hesaplarıma göre, <i>tehlikeli bölge için yaklaşık 90 dakikanız var.

 Bu geri dönüş için ancak yeter.

  Knox, ne yapacağını sana ben söyleyemem.

 Ama neyin tehlikede olduğunu biliyorsun.

 Bir daha böyle bir fırsatımız olmayabilir.

  Bu o.

  Gidiyorum.

 Patron, gerçekten, tehlikeli bölgenin en cömert değerlendirmesiyle bile, eğer hemen çıkmazsanız,  geri dönemezsiniz.

  Doktor, lütfen.

 Bu intihar demek.

  Çıkmıyoruz.

  Hayır, çıkmıyoruz.

  Gidelim.

  Hadi.

  Hadi, hadi!

  -O nerede?

  -Onu kaybettim.

  -Doktor, arabaya bin.

  -Ne?

  Hayır, bunu yapmayacağız.

  -Doğru söylüyor.

  -Eğer zamanında yetişme ihtimalimiz varsa, onu hemen bulmalıyız.

  Ben raylara gidip ona göz kulak olacağım.

  Ronnie.

  Ronnie?

  Merhaba kardeşim.

  Geri döneceğim demiştim.

  Hemen gitmen gerekiyor mu?

  Hayır.

  Hayır, bu gece güvendeyiz.

  Hadi.

  Yarın sabah erkenden bir trene bineceğiz ve buradan gideceğiz.

  Nasıl olur?

  Tamam.

  Tamam.

  Güvende misin?

  Herkes güvende mi?

  Emily, güvende misin?

  Evet.

  Herkes güvende.

  Tamam.

  Şimdi biraz uyu, ha?

  İyi geceler.

  Charlie.

 Marsden'ın kız kardeşi var mı?

  Evet, Jenny Marsden.

 Neden?

  Ne olmuş ona?

  Çünkü onunla yaşıyor.

  Kardeşiyle mi yaşıyor?

  Onu öldürmemiz kardeşini nasıl etkilemez?

  Bir dakika.

  Buldum.

  Programın onu saymamasının tek nedeni kızın denklemden çıkarılması.

  Ölecek  İki yıl sonra.

 Tüberküloz.

  Ağabeyi araba hırsızlığından hapse girdiği zaman o da manevi aile yanına veriliyor.

  Yani dalgalanma yok.

  Onu mu söylüyorsun?

  Fark etmez.

  Madem iki yıl içinde ölecek, o zaman Marsden'ı öldürmek bir şeyi değiştirmez.

  Evet, alete göre, orada negatif dalgalanma yok.

  Bu yanlış.

  O küçük kızın başka kimsesi yok.

  Onu bırakınca kız kurtulmaz.

 Onu yine bırakacak ve kız yine de ölecek, <i>biz de New York'u kaybedeceğiz.

  Kusura bakma, ama bu şekilde olmak zorunda.

  -Öldürelim.

  -Hayır.

  Başka bir yolu olmalı.

  Onunla ilgileniyor.

  Charlie, buradan geçmek üzere olan bir tren var mı?

  -Evet.

  Neden?

  -Ne yapıyorsun?

  Burada kal.

  Ne yapıyor?

  Ronald Marsden.

  -Sen de kimsin?

  -Önemi yok.

  Ronald, hakkında her şeyi biliyorum.

  Nerede doğduğunu, nerede büyüdüğünü.

  Babanı hiç görmediğini biliyorum.

  Ve bu gece o kuyumcuyu neden soyduğunu biliyorum.

  4 Haziran'da banka soymayı planladığını biliyorum.

 Ve 2 Temmuz'da yine.

  Geleceğini görebiliyorum Ronnie.

  Bunu nereden biliyorsun?

  Beni koruyucu meleğin olarak düşün.

  Hayatını değiştirmeye geldim.

  İçeride kardeşin var mı?

  -Evet.

  -Onu seviyor musun?

  -Lütfen  -Onu seviyor musun?

  Beni dinle.

  Beni dinle.

  İki yıl içinde kardeşin ölecek.

  Eğer bu yola girersen, onu kaybedeceksin.

  Şimdi anlamıyorsun ama bir gün geri dönüp hayatına bakacaksın, ve hiçbir şeyinin olmadığını göreceksin!

  Bana güven.

  -Lütfen!

  Ne diyorsun anlamıyorum!

  Bizi zahmetten kurtarayım mı?

  Tanrım!

  Ne yapıyorsun sen?

  İkimizi de acıdan kurtarıyorum.

  Hiçbir şeyim kalmadı.

  Tanrı'yla birlikte tanışalım, ha?

  -Benimle gelmek ister misin Marsden?

  -Lütfen dur!

  Bu gece ölmek ister misin Marsden?

  Lütfen, Tanrım, hayır!

  Lütfen, dur!

  Lütfen, yaşamak istiyorum!

  Ronnie?

  Gel buraya, gel.

  Beni tekrar getirtme.

  Getirtmem.

  Ellis, ne kadar zamanımız var?

  Sadece 40 dakika kaldı.

  Bu kadar zaman yetmez.

  İşe yaradı mı?

  Charlie, Ellis, dışarıya bak.

  Arkadaşlar?

  Galiba New York'u kurtardınız.

  Şu işe bak!

 Marsden savaş kahramanı olacak.

  Doktor Bryce, çok üzgünüm, ama <i>halledilmesi gereken bazı şeyler var.

 Size bunu anlatabiliriz, ama başkente dönmeye başlamanızı öneririm.

  O arabayı geri vermeliyiz.

  Nereye gidiyor?

  -İçki kaçakçıları!

  -Ne?

  -İçki kaçakçıları!

  -Bunu atladığıma inanamıyorum.

  Başından beri gözümüzün önündeydi.

  Nefes al.

  Birkaç kilometre gerideki kamyon, kaçak içki taşıyordu.

  O araçların fark edilmeden geçmesi gerekiyordu.

  Nasıl yaptılar sence?

  Bilmiyorum.

  Nasıl?

  1929 haritası bize yalan söylüyor.

  Bak.

  Burada yol yok.

  Ama burada, 1919'daki haritada, başkente doğru giden kayıtlı bir rota var.

  -Ne?

  Doğruca başkentten geçiyor.

  Anlamıyorum.

  Bir yol, haritadan nasıl kaybolur?

  Çünkü yasadışı.

  Polis orada olduğunu bilmesin diye rüşvet alan yetkililer onu oradan sildirdi.

  Ve 1950'de o yol devletin ilk otoyolu oldu.

  Başkente doğru giden gizli bir yol.

 Ellis, ne kadar?

  Ne kadar vaktimiz var?

  Çok yaklaştı.

  Hadi patron.

  Hadi, hadi, hadi!

  Ellis, geldik.

  Destek patlamayı yüzde 200'e çıkar!

 Bizi eve getir!

  Oldu mu?

  Bilgine, bunu bir daha yapmam.

  Tebrikler.

  Hey.

  Şuna bakın.

 Çok güzel.

 Verrazano Köprüsü'nden geçiyorsanız, <i>yolda kalan bir araç yüzünden biraz trafik vardı, <i>ama şimdi sorun çözüldü ve iki şerit de açık.

 Hava güneşli ve açık.

  Kanal Dört haberleri izlediniz.

  Fena değil.

  Tamam bebeğim.

  Bu harika bir görevdi Bay Gates.

  Sağ ol.

  Şimdi gidip generali bilgilendirecek misin?

  Evet, gidiyorum.

  Daha önce olan hiçbir şeyi hatırlamayacak, değil mi?

  -Hayır, hatırlamayacak.

  -Of, sana iyi şanslar.

  Sana bir şey soracağım.

  Ne oldu?

  O pencereden geçerken, ne gördün?

  Bir ara bana bir kahve ısmarlasan da öyle anlatsam olur mu?

  Tamam.

  İşi hallettik, değil mi?

  Yukarı çıkmam gerek.

  Halledilecek işler var.

  Sana teşekkür etmek istedim.

  Evet, yani  Sen haklıydın.

  Her şey birbirine bağlı.

  Ne?

  Yok bir şey.

  Aslında iyi bir gündü.

  Ama  Ama  Şimdi ne olacak?

  Geçmişe döndük ve o adamın özünü değiştirdik.

  Bundan sonra ne yapacağız?

  Ne?

  Seninle birlikte fiziğin tüm kurallarını çiğneyen bir adamdan tavsiye ister misin?

  Evet.

  Fazla kafaya takıyorsun.

  Git kutlama yap.

  New York'u kurtardın.

  Sana iyi şanslar Knox.

  Nihayet beni aradın.

  Bir sorun mu var?

  Jess, sesini duymak ne kadar güzel, sana anlatamam.

  Dalga geçiyorsan, geç kaldım.

 Hayır, geçmiyorum.

  Konuş biraz.

  Sesini duymak istiyorum.

  Dürüst olmam gerekirse, başarabileceğimizden emin değildim.

  Ben emindim.

  Öyle mi?

  Başından beri mi?

  Çoğu zaman.

  Çok yalancısın.

  Başından beri emin miydin?

  Kesinlikle.

  Bu genç hanım her zaman kendine güvenir dostum.

  Kadeh kaldırmak istiyorum.

  Cazdan sonra en büyük icada.

  -Evet.

  -Şerefe.

  Şerefe yalancı.

  Bilgine, çıkarken az daha ıvır zıvırlarına ayağım takılıyordu.

  Bu hafta sonu onları almaya geliyor musun?

  Evet.

  Evet, geleceğim.

  Geleceğim.

  Söz veriyorum.

  Jess.

  Seni görmek istiyorum.

  -Neden?

  -Bilmiyorum.

  Sana yemek ısmarlamak, sana bir daha bakmak, ne kadar hödük olduğumu söylemek için.

  İnan bana Sean.

  Onu senin ağzından duymama gerek yok.

Evet.

  Evet, biliyorum.

  Ben yine de söylemek istiyorum.

  Bak, bence bu iyi bir fikir değil.

 Bu berbat bir fikir.

  Kötü fikirler tarihinde, sen ve ben listenin zirvesindeyiz.

  Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

  Biliyorum.

  Ama Jess, gerçekten, şu anda hiçbir şeyin değişmemesine öyle sevindim ki.

  Arkadaşlar, kutlama yapıyoruz.

  Afiyet olsun.

  Teşekkürler Doktor Bryce.

  Bir şey değil.

  Jess?

  Bir şey oldu, iletişim odasına geçmeliyiz.

  Jess?

  Jess?

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar